BASIN BÜLTENİ Dışişleri Bakanlığı, ABD’de KKTC lehine sonuçlanan davayı değerlendirdi - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Dışişleri Bakanlığı, ABD’de KKTC lehine sonuçlanan davayı değerlendirdi
Tarih: 06.03.2016 > Kaç kez okundu? 1326

Paylaş


Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıslı Rum Michali Toumazou ve Amerika’da ikamet eden bir grup Kıbrıs asıllı Rum’un, KKTC aleyhine Washington’da District Court of Columbia’da açtığı davanın sonucu değerlendiren bir açıklama yaptı.

Bakanlık, Kıbrıslı Rum Michali Toumazou ve Amerika’da ikamet eden bir grup Kıbrıs asıllı Rum’un KKTC aleyhine Washington’da District Court of Columbia’da 2009 yılında açmış olduğu davanın, 30 Eylül 2014 tarihinde KKTC lehine sonuçlandığını belirtti.

Yapılan yazılı açıklamada, bunun akabinde davacıların alt mahkemenin kararını District of Columbia Circuit İstinaf Mahkemesi’ne taşıdığı ve bahse konu İstinaf Mahkemesi’nin de 15 Ocak 2016 tarihinde oybirliği ile davayı yine KKTC lehine hükme bağladığı ifade edildi.

İstinaf Mahkemesi’nin Toumazou ve diğerlerinin davasını reddettiği ve alt mahkemenin kararını tasdik ettiği kaydedilen açıklamada, mahkemenin, şikayet konusu başta mülkiyete ilişkin konuların, ilgili mahkemenin yetki alanına girmediğini ve davacının iddialarının hiçbirini kanıtlayamadığını belirttiğine yer verildi.

Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

“Söz konusu mahkeme kararına davacıların bir üst mahkemede usulen itiraz etme hakkı bulunmakla birlikte, dava sürecinde önemli bir eşiğin aşıldığı düşünülmektedir. Bu karar, önemli bir emsal teşkil etmesi, gerek ABD’de gerekse diğer ülkelerde olası başka davalara zemin oluşturabileceği değerlendirilmektedir. Bu vesileyle, Ada’da yaşayan herkesin mülkiyet hakkına saygılı olduğumuzu vurgulamak isteriz. Mülkiyet hususunda siyaset güden davalarla mahkemelerde çözüm aramanın doğru bir yöntem olmadığını hatırlatırız. İki taraf arasında iki-bölgeli, iki-toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı yeni bir federasyon oluşturulması amacıyla yürütülen müzakereler sonucunda varılacak olan kapsamlı çözüm anlaşması, diğer konuların yanı sıra mülkiyet konusunu da karara bağlayacaktır. Kıbrıs Türk tarafı Ada’daki tüm sorunları ortadan kaldıracak bir anlaşma sağlanabilmesi için BM Genel Sekreteri’nin İyi Niyet Misyonu çerçevesinde, yerleşmiş BM parametreleri, 11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklama temelinde yürütülen müzakerelerde yapıcı ve kararlı tutumunu sürdürmeye devam etmektedir.”



Kalyoncu Ankara’da



Başbakan Ömer Soyer Kalyoncu, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun resmi davetiyle ilk resmi ziyareti için Ankara’ya gitti. KKTC ile Türkiye Hükümetleri Arasında Su Temini ve Yönetimine İlişkin Hükümetler Arası Anlaşma’ya imza koymak üzere Ankara’ya giden Kalyoncu, Davutoğlu ile Kıbrıs sorunu ve ekonomik konularda da görüşme yapacak.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak; Bayındırlık, Çevre ve Kültür Bakanı Kutlu Evren, Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali’nin de eşlik ettiği Başbakan Kalyoncu, Ercan Havalimanı’nda TAK ve BRTK’ya yaptığı açıklamada, Başbakan Davutoğlu ile Kıbrıs sorununa barışçı bir çözüm bulunması için devam eden müzakere süreciyle ilgili görüş alışverişinde bulunacaklarını söyledi. Kalyoncu, bu yıl içinde kalıcı bir anlaşmaya varılabilmesi için müzakere sürecinin nasıl desteklenebileceğiyle ilgili konuları da ele alacaklarını kaydetti.

Başbakan Kalyoncu, Ankara’da yarın (bugün) “Türkiye ile KKTC Hükümetleri arasında su temini ve yönetimine ilişkin hükümetler arası anlaşma”ya imza koyacaklarını da ifade etti.

24 Şubat’ta Türkiye hükümetiyle varılan anlayış birliği ve 25 Şubat’ta ekiyle birlikte Bakanlar Kurulu’nca onaylanan anlaşmanın ülke su kaynaklarının zenginleştirilmesi, suyun etkin kullanımı ve ülke refahının artırılması için son derece önem taşıdığını vurgulayan Başbakan Ömer Kalyoncu, “Barış suyunu ileride Rum tarafıyla da paylaşmayı arzuluyoruz” dedi.

Kalyoncu, TC Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile iki ülke arasında ekonominin de içinde bulunduğu diğer konuları da ele alacaklarını ifade ederek “Kendi ayakları üzerinde duran bir ekonominin tesis edilmesi ve olası bir anlaşmada rekabet edebilirliğimizin artırılması için gerekli reformların yapılabilmesi amacıyla destek talep edeceğiz” diye konuştu. Kalyoncu Anıtkabir’i ziyaretinin ardından Türkiye Başbakanı Davutoğlu ile Çankaya Köşkü’nde bir araya gelecek.



Akıncı, Roth'u kabul etti



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Almanya’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth’u kabul etti.

Cumhurbaşkanlığı’ndaki görüşmede Müzakereci Özdil Nami, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ve Müzakere heyeti üyesi Erhan Erçin de hazır bulundu.



Anastasiadis: “Önemli anlaşmazlıklar varlığını koruyor”



Müzakere masasında “çok sayıda konuda karşılıklı anlayış olmasına rağmen önemli anlaşmazlıkların varlığını koruduğuna” dikkat çeken Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis “Karşılıklı anlayış olan konular o kadar karmaşıktır ki uygulanmaları için zamana, dikkate ve planlamaya ihtiyaç var” dedi.

Rum Fileleftheros gazetesi, Anastasiadis, önceki gün yaptığı bir kabulde şöyle dedi.

“Karşılıklı anlayış sağlanan konular o kadar karmaşıktır ki uygulanmaları için zamana, dikkate ve planlamaya ihtiyaç var” vurgusunu yapan Anastasiadis halkın önüne boşluğu, belirsizliği olmayan ve sürdürülebilir olacak net bir anlaşma konulmasının önemine işaret etti.

Rum Yönetimi Başkanı “çözümün, Avrupa müktesebatı ve insan haklarının uygulanmasını, tek egemenliği, tek uluslararası temsiliyeti ve tek vatandaşlığı güvence altına alması gerektiğine” işaret etti.



Benter: “Kapalı Maraş bölgesi vakıf malıdır”



Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Benter, “1878’de Kıbrıs, savunma ittifakı ile İngilizlere kiralanırken, Kıbrıs adasının yüzde 14’ü Vakıf arazisi idi. Bugün bakıldığında elimizdeki vakıf arazisi binde 6’ya düşmüştür. Kapalı Maraş Bölgesi de bu yüzde 14 içinde yer alan Vakıf malıdır” dedi.

Benter, Radyo Güven’de yayınlanan Gündem Özel programında yaptığı açıklamada, 2009 yılında Kıbrıs ve Türkiye’den gelen üst düzey uzmanların Vakıf mallarının tam tespiti için çalışma yaptığını anlatarak, 1878 yılında Osmanlı ile İngilizler arasında yapılan kiralama anlaşmasında, Vakıf mallarının, Vakıf hükümlerine göre yönetilmesi hususunda madde bulunduğunu, bu maddeye göre Vakıf malları ile ilgili olarak; “satılamaz, devredilemez, kimsenin üzerine geçirilemez” hükümlerinin bulunduğunu belirtti.

Bu hükümlere İngiliz Yönetimi tarafından uyulmadığını ifade eden Benter, “Zaman içinde İngilizler, uluslararası hukuka aykırı uygulamalarla Vakıf mallarını, çoğunluğu Rumlar olmak üzere dağıttılar. Bu uygulamalar uluslararası hukuka uymadığı gibi pek çoğu İngiliz hukukuna dahi uymamaktadır. Bu malların iade edilmesi gerekir. Güney’de kalan vakıf mallarının geriye dönük kirasını dahi alsak astronomik rakamlar ortaya çıkar” diye konuştu.

Kapalı Maraş Bölgesi’nin ise tamamının Vakıf arazisi olduğunu ve bununla ilgili tapu ve belgelerin ellerinde olduğunun altını çizen Benter, bunun hukuken de ispatlandığını, bu konuda hiçbir şüpheye yer olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile yaptıkları görüşmede, “Cumhurbaşkanı’nın, Vakıflarla ilgili yaptıkları hukuki çalışmalara destek verdiğini” belirten Benter, “Müzakere masasında da Vakıflara sahip çıkılmalı. Çünkü Vakıflar, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’taki teminatıdır” dedi.



Kasulidis “İlk planda kapalı Maraş’ın iadesi var”



Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, Rum tarafının muhtemel çözümün ertesi gününe hazırlandığını, bu kapsamda birinci planda da kapalı Maraş’ın iadesi olduğunu söyledi.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre, Kasulidis, 2004’te pasifize edilmiş ancak bugün yeniden kurulup takviye edilerek aktifleştirilmiş çeşitli çalışma gruplarının, kentin iadesi, yeniden imarı ve “yasal sahiplerinin yeniden iskânıyla” ilgili bütün konuları ele aldığını söyledi.

Kasulidis, teknik komitelerin çözüm sonrası dönem için mevzuatları hazırlamakta olduğunu ve Rum yönetiminin başka ülkelerle imzaladığı çeşitli anlaşmaların da incelendiğini belirterek “bu çalışmalar şu anda yapılıyor” dedi.

“Omorfo (Güzelyurt) olmadan çözüm olmaz” diyen Kasulidis, TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önceki gün Rum Fileleftheros gazetesinde yayımlanan röportajında, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce Güzelyurt’la ilgili açıklamalarını kabul etmeyip ‘söylentiden ibaret’ diye nitelediğini hatırlattı ve “Esas olan şudur ki biz meseleleri müzakere masasında göğüslüyoruz” dedi.

Kasulidis, müzakerelerde ilerleme sağlanan frekansta bir bükülme olduğunu ancak bölgede olup bitenlerden dolayı bunun kesin bir izahı olamayacağını söyledi ve “Türkiye isterse, Kıbrıs sorununun bütün etkilerini ve geçmiş yıllardakinden çok daha büyük olan maliyetini sırtından atacak. Türkiye Doğu Akdeniz’de yalnızlığını hissetti, bizim uluslararasındaki ve bölgedeki kendi diplomatik başarılarımızı hissetti” dedi.

Kasulidis, “devam eden uzlaşmazlığın ortadan kalkması gerektiği bazı ciddi konularla yüzleşmeye yaklaşıldığına” işaret ederek şunları ekledi: “Bu da müzakereleri, şu veya bu şekilde prosedürün sonuna doğru ilgilenilmesi gereken konulara; yani anayasanın yazılması müzakeresine, ilk gün diye ifade edilen referandumdan sonraki dönemin müzakeresine ve ekonomik yönün müzakeresine götürecek.”

“Şu anda başkanlık sistemine, birçok yerinden edilmişin yurtlarına geri dönüşte tercih edeceği kolaylıklara ve toprak düzenlemelerinde karar verilmesi gereken noktaya ulaşıldığını” söyleyen Kasulidis daha garantiler konusunun da bulunduğunu belirtti.



Nestoros: “Akıncı’nın kayıplar konusundaki açıklaması çabaları destekleyici”



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın kayıplar konusunda yaptığı açıklama Rum basınında geniş yer buldu.

Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslı Rum üyesi Nestoras Nestoros yaptığı açıklamada, Akıncı’nın açıklamalarını “çabaları destekleyici nitelikte” bulduğunu söyledi.

Rum Haravgi gazetesi haberinde olayların daha hızlı ilerlemesi umudunu dile getiren Nestoros, sürece ilişkin olarak ise, “koordinatörler ve danışmanlar düzeyinde, bilgilerin doğrulanabilmesi yönünde kağıt üzerinde çalışmalar yapıldığı” bilgisini verdi.



Neofitu: “Yüksek değere sahip yoğun nüfuslu bölgeler Kıbrıs Rum tarafına iade edilsin”



İktidar partisi DİSİ Başkanı Averof Neofitu, Kıbrıs sorununun çözümü çerçevesinde, “yüksek değere sahip yoğun nüfuslu bölgelerin Rum idaresi altına verilmesi gerektiğini” iddia ederek bunun, 100 binden fazla Rum’un, Rum idaresi altında geri dönmesine ve çözüm maliyetinin azalmasına olanak tanıyacağını savundu.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre Neofitu, sözde “Değirmenlik Belediyesi” heyetiyle görüşmesinin ardından önceki gün yaptığı açıklamada Rum “göçmenlerin” yerlerine geri dönme arzusunu anladığını ancak bütün bölgelerin Rum idaresi altına girmesinin ve bütün “göçmenlerin” geri dönmesinin mümkün olmayacağını söyledi.

Neofitu “1977’de iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu ve Kıbrıslı Türklerden oluşacak bir bölge olacağını kabul ettik. Kaçınılmaz olarak bazı köylerimiz, bazı bölgeler Kıbrıs Türk idaresi altında kalacak” dedi.

Rum tarafına hangi bölgelerin iade edileceğinin büyük öneme sahip olduğunu da söyleyen Neofitu, “Bu, hem Kıbrıs Rum idaresi altında geri dönecek göçmen sayısını, hem mülkiyeti, hem de çözüm maliyetini etkileyecek” ifadesini kullandı.

Neofitu, DİSİ’nin gerek Rum Ulusal Konseyi’nde gerekse BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide ile temaslarda iki ana ilkeyi ortaya koyduğuna işaret etti:

“1-Yoğun nüfuslu bölgelerin iadesine önem verirsek 100 binden fazla göçmenin Kıbrıs Rum idaresi altında geri dönmesine fırsat veririz, 2- İade edilecek bölgeler yüksek değere sahip olmalı.”

Neofitu “yoğun nüfuslu bölgeler” derken de 1974’ten önce konut inkişafı olan ve ikinci kritere, yüksek değer kriterine sahip bölgeleri” kast ettiklerine dikkat çekti. “Toprak müzakerelerinde bu iki ilke dikkate alınırsa hem 100 binden fazla Rum’un Rum idaresi altında geri dönebileceğini, hem de mülkiyet maliyetinin hissedilir ölçüde azalacağını” savundu.

Averof Neofitu “Kıbrıs sorununun çözümü için üçüncü taraflardan milyonlar beklemememiz gerektiği tezine katılıyorum. Bu argüman, müzakere masasında mülkiyette ve toprakta mülkiyet maliyetini azaltacak bir çözümü başarmak için Kıbrıs Rum tarafının elindeki önemli silahtır” ifadelerini kullandı.



Meclisler düzeyinde Güney Kıbrıs-Yunanistan-İsrail üçlüsü



Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail, liderlikler ve Dışişleri Bakanlıkları düzeyinin ardından Meclisler düzeyinde de görüşmeler yapıyor.

Rum Fileleftheros gazetesi, Rum Meclisi’nin 3 Mart Perşembe günü üç ülkenin dış politikalardan sorumlu Meclis Komiteleri’ni misafir edeceğini yazdı.

Rum Meclisi Dışişleri ve Avrupa Meseleleri Komitesi Başkanı Averof Neofitu’nun girişimi üzerine gerçekleştirilecek olan görüşmeye, Komitelerin Başkan ve üyelerinin katılacağı belirtildi.

Bu görüşmenin hayata geçirilmesinin sebebinin, işbirliğinin özlü ve pratik boyutunu görüşmek olduğunu kaydeden gazete, Kıbrıs Rum tarafının, Hükümetler düzeyinde oluşturulan üçlü işbirliğiyle ilgili konuları ve genel ortak ilgi alanlarını ele almak amacıyla görüşmelerin yıllık olarak kurumsallaşması yönünde önerisinin olduğunu aktardı.

Görüşmelerin Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru’nun konuşmasıyla başlayacağını belirten gazete, görüşmelerin tamamlanmasının ardından “Ortak Açıklama” onaylanacağını ve basın toplantısı düzenleneceğini kaydetti.

Yunanistan ve İsrail heyetlerinin Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ve Rum Meclis Başkanı Omiru’yla da görüşmeler yapacağını belirten gazete, ayrıca Güney Kıbrıs-Yunanistan ve Güney Kıbrıs-İsrail heyetleri arasında ikili düzeyde temasların olacağı bilgisini verdi.



EDEK ve Vatandaşlar İttifakı’ndan Türkçe konusunda tepki



Rum Fileleftheros gazetesi, EDEK ve Vatandaşlar İttifakı’nın Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in Türkçe’nin resmi dil olması yönünde AB’nin çalışma başlatması talebine tepki verdi.

Haber göre, EDEK Başkanı Marinos Sizopulos, önceki günkü açıklamasında, Türkçe’nin AB’nin resmi dili olmasından önce AB karşısındaki tüm yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini iddia etti. Sizopulos, Anastasiadis’in ise Türkiye’nin AB sürecinin destekçisi olmak yerine Kıbrıs sorununda tavizler vermesi için Türkiye’ye baskı uygulanması amacıyla Güney Kıbrıs’ın AB’deki konumunu kullanması gerektiğini savundu.

Vatandaşlar İttifakı da Anastasiadis’i, bir yandan Türkiye’yi uzlaşmaz olmakla suçlarken diğer yandan söz konusu mektubu göndererek, Türkiye’nin “sırtını sıvazladığı” şeklinde açıklama yaptı.



Meral Akıncı: “Kadının statüsü arttıkça demokrasi, sosyal adalet ve ilerleme de aynı oranda artacaktır”



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın eşi Meral Akıncı, “kadının statüsü arttıkça demokrasi, sosyal adalet ve ilerleme de aynı oranda artacaktır” dedi.

Meral Akıncı, her bireyin şiddetsiz yaşam hakkına sahip olduğunu vurguladı.

Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kulübü’nün düzenlediği ‘Kuzey Kıbrıs’ta Kadın Olmak’ konferansında konuşan Meral Akıncı, tarih boyunca, dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde kadına verilen annelik rolünün kadının toplumsal rolü olduğunu ve kadını örnek aile kadını olmaya sevk ederek erkek egemen toplumlarca desteklendiğini söyledi.

Meral Akıncı özetle şöyle konuştu:

“Tarihsel süreç içerisinde Kıbrıs Türk kadınının durumu, Osmanlı zamanında, kararlarının evin erkekleri tarafından verildiği eve bağımlı, kaderine razı bir pozisyondu. Hayattaki tek amaç; iyi bir ev kadını, iyi bir eş olmaktı ve anneleri tarafından bu amaçla yetiştirilip en geç 15 yaşında da evlendiriliyorlardı.

İngiliz dönemine gelindiğinde, kızların okula gönderilmeme durumu devam etse de bu durum Kıbrıs Türk toplumunun tutuculuğundan değil, fakirlikten kaynaklanıyordu. Ekonomik durumu yavaş yavaş iyileşen kesim, kızlarını bu dönemde okula göndermeye başladı.

Ataerkil yaşam tarzı 1950li yılların başında kadar imam nikahı ile devam etti. Kıbrıs Türk kadını evde oturmakla birlikte üretici yapıya da sahipti. Bu çerçevede tüm yiyeceklerin yapılması, ebelik, dokumacılık gibi birçok isle meşguldü.”

Kıbrıs’ta Türk kadınlarının ilk örgütlenmesinin 1931’de gerçekleştiğini anlatan Meral Akıncı, kadınlarla ilgili ilkler hakkında bilgiler verdi. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın eşi Meral Akıncı, şunları kaydetti:

“Kıbrıs Türk kadını 1970li yıllarda artık yüksek eğitim düzeyine ulaşmıştı ancak siyasi yaşamda yerini yeterince alamamış, sesini tam olarak duyuramamıştır. Bunun yanında uzun yıllardır sürmekte olan Kıbrıs sorunu nedeni ile uluslararası alanda yapılan çalışmaları ve gelişmeleri izleyememiştir.

Bugün KKTC’de kadınlar için seçme-seçilme, hükümeti temsil etme gibi konularda hiçbir engel yoktur ancak uygulamada bu hakların erkeklerle eşit olarak kullanılmadığı görülmektedir.

Kamuda kadın erkek çalışan sayısı birbirine eşit olmakla birlikte, üst düzey yönetici kadrolarında kadın sayısı azdır. Bunun yanında kadınlar, siyasi partilerin ve sendikaların siyasi süreçlerinde eşit şekilde temsil edilememektedir.”

Meral Akıncı, günümüzde Kuzey Kıbrıs’ta yapılan araştırmaların sonuçlarına göre aile içi şiddetin var olduğunu, gelir ve eğitim düzeyleri ne olurda olsun en yakınları tarafından şiddete maruz kaldığını ifade ederek, şunları söyledi:

“Nesillerdir süregelen toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddet sonucunda ülkemizde yaşayan kadınlar kendilerine empoze edilen geleneksel kadınlık rollerini içselleştirmişlerdir. Kendilerini içinde var etmeye çalıştıkları erkek egemen sistem öz saygınlıklarına darbe vurmakta, özgüvenli ve girişken olmalarını zorlaştırmaktadır.”

Sunum sonunda Meral Akıncı, kadınların erkeklerle eşit hak ve özgürlüklerle yaşayabilmeleri için öncelikle kadınların bu eşitlik bilincini kendi kişiliklerine yerleştirmiş olmaları gerektiğini, sonra da haklarının bilincinde olmaları gerektiğini dile getirdi.



Güney Kıbrıs-ABD Arama Kurtarma Tatbikatı



Güney Kıbrıs ile ABD’nin önceki gün sabah saatlerinde Limasol denizi açıklarında arama-kurtarma tatbikatı yaptı.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre, “CYPRUSA-01/16” adlı tatbikat, Güney Kıbrıs ve ABD deniz-hava kuvvetlerinin katılımıyla başarılı bir şekilde gerçekleşti.

Tatbikatta yer alan deniz-hava araçlarının koordinasyonunun, Larnaka’daki “Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi”(KSED) ile ABD Donanması tarafından yapıldığını belirten gazete, tatbikatın senaryosunun “açık denizde deniz kazası” olduğunu ve bu çerçevede Güney Kıbrıs’ın “Nearhos” adlı ulusal planının KSED tarafından uygulamaya konduğunu aktardı.

Gazete, söz konusu tatbikatın 2016 yılı içerisinde Güney Kıbrıs ile ABD arasındaki planlanmış ilk işbirliği olduğunu belirterek, 2015 yılında benzer iki tatbikatın gerçekleştirildiğini hatırlattı.



Güney Kıbrıs ile Mısır arasında askeri işbirliği programı



Rum Politis gazetesi, Mısır’a resmi ziyaret gerçekleştiren Rum Savunma Bakanı Hristoforos Fokaidis’in, ziyareti çerçevesinde Mısır’lı mevkidaşı General Sedki Sobhi’yle görüştüğünü ve iki ülke arasında askeri alanda işbirliği yapılmasını öngören bir programa imza attığını yazdı.

Haberde, daha sonra iki ülke heyetlerinin görüşmeler gerçekleştirdiklerini ve bölgedeki güvenlik, terör tehdidi, mülteciler, deniz ve yeni enerji kaynaklarının güvenliği konularını ele aldıkları belirtildi.

İki ülke arasındaki işbirliği çerçevesinde “Larnaka Arama ve Kurtarma Koordinasyon Merkezi’nden” bir heyetin önümüzdeki haftalarda Mısır’a gideceği belirtilirken, İsrail Savunma Bakanı ve Lübnan Savunma bakanının geçtiğimiz haftalarda Güney Kıbrıs’ı ziyaret etmiş olduğu da hatırlatıldı.



Güney Kıbrıs’ta insan ticaretinde farklı yöntemler



Güney Kıbrıs’ta insan ticaretinin, farklı yöntemlerin uygulanmasıyla yeni şekiller aldığı belirtildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, Güney Kıbrıs’ta insan ticaretinde artık sadece cinsel istismar ya da zorla çalıştırma vakalarının dışında paravan evlilikler ya da dilendirme amacıyla istismar vakarının incelenmeye başlandığını yazdı.

Polis verilerine göre, 2015 yılında insan ticareti mağduru 42’si yetişkin, 4’ü çocuk olmak üzere 46 kişinin tespit edildiğini kaydeden gazete, bu kişilerin zorla çalıştırılma, cinsel istismar, paravan evlilikler yapma ve suç işleme gibi konularda istismar edildiğini belirtti.

Gazete, insan ticaretiyle ilgili olarak 21 kişi ve 1 şirketin cezalandırıldığını aktardı.

Öte yandan, habere göre Rum Meclisi İnsan Hakları Komitesi’nde konuşan Rum Polisi İnsan Ticaretiyle Mücadele Birimi yetkililerinden Rita Superman, Güney Kıbrıs’la ilgili olarak “insan ticareti var ve neredeyse kontrol edilemez durumda” ifadesini kullandı.

Her yıl kaydedilen verilerden de görüleceği üzere son yıllarda büyük ve önemli adımların atıldığını ifade eden Superman, yapılacak daha çok şeyin bulunduğunu vurguladı.



İran’daki üniversiteler Güney Kıbrıs’a kampüs açmak istiyor



İran’daki üniversitelerin, Güney Kıbrıs’a kampüs açmak istediği ve bu perspektif üzerinde çalışma yapmasının beklendiği belirtildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, İranlı Eğitim Müsteşarı Mojtaba Sharati Niasar’ın Güney Kıbrıs’ta temaslarda bulunduğunu ve önceki gün, Rum Eğitim Bakanı KostasKadis ile görüştüğünü yazdı.

Gazeteye göre Niasar, Kadis ile görüşmesinde, İran Hükümeti’nin 15 Rum öğrenciye, İran’daki üniversitelerin yüksek öğrenim fakültelerinde burs vermek istediğini iletti ve iki ülkenin yüksek öğrenim kurumları arasında, eğitimle ilgili ortak program başlatabileceğini söyledi.

Habere göre görüşmede, iki ülke arasındaki iyi ilişkiler de teyit edildi.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 79
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1670
Toplam Tekil 4078398
IP 3.141.24.134






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.215 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu