BASIN BÜLTENİ Ban, 21 Ocak’ta Davos'ta Akıncı ve Anastasiadis ile görüşecek - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Ban, 21 Ocak’ta Davos'ta Akıncı ve Anastasiadis ile görüşecek
Tarih: 15.01.2016 > Kaç kez okundu? 1328

Paylaş


BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, 21 Ocak Perşembe günü Davos'ta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum lider Nikos Anastasiadis ile bir araya gelecek.

BM Genel Sekreter Sözcülüğü'nden yapılan açıklamada, Davos'ta gerçekleştirilecek Dünya Ekonomik Forumu toplantıları kapsamında Genel Sekreter Ban'ın, Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin de hazır bulunacağı toplantıda, iki liderle 21 Ocak'ta görüşeceği duyuruldu.

Toplantıda, Kıbrıs müzakerelerindeki son durumun gözden geçirileceği belirtildi.

İsviçre’nin doğusunda yer alan Davos kenti, her yıl Dünya Ekonomik Forumu’na ev sahipliği yapıyor. Forum bu yıl 20-23 Ocak tarihlerinde düzenlenecek.



Akıncı: “Harita ile ilgili konular en son raddede bir yerlere kapanarak sonuçlandırılacak”



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs müzakerelerinde “Toprak” konusunun başka hususları da bulunduğunu ve bunların da müzakere edileceğinin altını çizen Akıncı, harita ve ilgili konuların son raddede bir yere kapanarak ve herhangi bir spekülasyona neden olmadan sonuçlandırılacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Anastasiadis ile dün yaptığı görüşme sonrası Cumhurbaşkanlığı’nda basına açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Akıncı, müzakerelerde tüm başlıkların 11 Şubat 2014 belgesinin öngördüğü üzere, dönüşümlü olarak ele alındığını, bunlardan “Yönetim ve Güç Paylaşımı” ile “Ekonomi ve AB ile ilişkilerin” daha önce konuşulduğunu, son birkaç ayda ise “Mülkiyet” başlığı üzerinde yoğun çalışıldığını söyledi.

“Toprak” konusunun, garantörlerin de katılacağı toplantıda çözülecek bir konu olduğunu kaydeden Akıncı, “Toprak” başlığındaki ortak anlayışın yer isimleri, haritalar ve yüzdeliklerin son aşamada ele alınması yönünde olduğunu belirti.

Mutabık olunan noktalar yanında çeşitli görüş ayrılıkları ve zorlukların da bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, anlayış farklılıkları ve bu farkların nasıl kapatılıp, yakınlık sağlanacağı üzerinde çalıştıklarını ve bugünkü görüşmenin bu anlamda yararlı olduğunu kaydetti.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un Davos’ta her iki liderle görüşme talebinin dün müzakere masasına geldiğini açıklayan Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının bilinen tutumu çerçevesinde bu çağrıya olumlu yanıt verdiğini söyledi.

Öte yandan, Akıncı, Kasım ayında oluşturulmasına karar verilen Eğitim Komitesi’nin üyelerinin saptandığını ve komitenin 11 Kıbrıslı Türk ve 11 Kıbrıslı Rum’dan oluşacağını belirtti.

Akıncı, Kasım ayında Rum gençlerin sebep olduğu üzücü olaylar sonrası Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in olumlu duruşu ve olayı kınayan açıklamalarının sevindirici olduğunu ve bu hareketlerin eğitimle alâkalı olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı böylesi bir komitenin kurulmasının geç kalınmış bir karar olmakla birlikte, hoşgörü, tolerans ve empati yeteneğinin gelişmesi için önemli bir adım olduğunu, komitenin daha hoşgörülü, daha toleranslı olabilmek adına, eğitimin rolünü yeniden biçimleyen çalışmalara imza atması temennisinde bulundu.

Akıncı’nın açıkladığı isim listesine göre Ortak Eğitim Komitesi’nin 11 Türk üyesi şu isimlerden oluşuyor: “Meltem Onurkan Samani, Ahmet Pehlivan, Fahriye Altınay, Sıtkıye Kuter, Şenel Hüsnü Raman, Mete Oğuz, Süleyman Gelenel, Hakan Karahasan, Simge Zekican Kahvecioğlu, Esen Bahadır, Şebnem Pekdoğan”



Anastasiadis: “Hiç gündeme gelmemiş konuları ele aldık”



Rum radyosunun haberine göre Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, dünkü liderler görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamasında, görüşmede tüm konuları ve bugüne kadar değinilmemiş unsurları ele aldıklarını ifade etti.

Rum siyasi partilerinin bilgilendirilmedikleri yönündeki eleştirilerinin sorulması üzerine ise Anastasiadis, dramatik bir gelişme olması durumunda Ulusal Konsey’i toplantıya çağıracağını belirtti.



Hammond: "Türkiye'nin olduğu gibi, İngiltere de Kıbrıs'ta çözüm bekliyor"



İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond, “Türkiye'nin olduğu gibi, İngiltere de Kıbrıs'ta çözüm bekliyor. Biz de İngiltere olarak bunu destekliyoruz” dedi.

Ankara'ya, 8'inci Büyükelçiler Konferansı'na katılmak üzere gelen Hammond, Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptıkları baş başa görüşmenin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında, adada bu kadar önemli gelişmelerin olmasının belli faktörlerden kaynaklandığını ifade etti. Bu faktörlerden bir tanesinin de Türk hükümetinin çözüm için verdiği destek olduğuna işaret eden Hammond, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin olduğu gibi, İngiltere de Kıbrıs'ta çözüm bekliyor. Biz de İngiltere olarak bunu destekliyoruz. İngiltere de Türkiye gibi garantör bir ülke. Biz, iki toplum arasında çözümün gerçekleşmesi için elimizden geleni yapacağız. Her zaman Doğu Akdeniz'den iyi haberler almıyoruz. Son birkaç yıldır daha fazla zorluk karşımıza çıkıyordu Akdeniz'de ama adadan çözüme ilişkin iyi bir haber alabilirsek bu Türkiye'nin de Kıbrıs'ın da Yunanistan'ın ve elbette ki İngiltere'nin kutlayabileceği bir şey olacak. Bu bizim için de kutlanacak bir şey olacak, çünkü hem Türk kökenli hem de Rum kökenli Kıbrıslılara en yoğun şekilde ev sahipliği yapan ülkelerden biri de biziz.

Bugün bir kez daha çok daha yoğun bir şekilde çalışmak için taahhüdümüzü ortaya koymak istiyoruz. Bu tarihi fırsat değerlendirilecektir. Bir kez daha bütün garantör güçlerin takdiriyle ortaya çıkacaktır. Uluslararası toplum da bunu destekleyecektir."

İngiltere Dışişleri Bakanı Hammond bir basın mensubunun "Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mahkemesinin aldığı karar nedeniyle İngiltere'de bir mahkemenin Türk Büyükelçiliğindeki hesapları geçen hafta dondurulmuştu. Bu karar uluslararası hukuka aykırı değil mi? İngiliz hükümeti bu konuda hangi adımları atmayı düşünüyor" sorusuna karşılık, ülkesindeki mahkemelerin tamamıyla hükümetten bağımsız olduğunu söyledi.

"Ancak bu durumda Dışişleri Bakanlığı olarak müdahale etmeye gayret gösterdik" diyen Hammond, dondurulmuş olan bazı hesapların Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğinin hesapları olduğu ve bu nedenle Viyana Sözleşmesi'nin koruması altında olduğu konusunda müdahalede bulunduklarını anlattı.

İngiliz Bakan, "Bu sorunu çözmek için tabii ki gerekli adımları atıyoruz. Bu, aslında endişe verici bir durum ama maalesef kontrol edebileceğimiz bir süreç değildi" ifadelerini kullandı.

Konuk bakan, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden reform talebine yönelik bir soru üzerine, çözüme yaklaşıldığını ancak henüz sonuca ulaşılmadığını vurguladı. Philip Hammond, "Bu konularla ilgili yapılması gerekenler konusunda siyasi bir anlaşma var. Birleşik Krallık, AB'de büyük bir ülke ve eğer çok büyük bir ülkede böyle bir düşünce varsa buna müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.

AB'de değişmesi gereken 4 temel alan belirlendiğini belirten Hammond, bunların üçünde geniş kapsamlı bir anlaşmaya varıldığını ve geriye refahla ilgili sağlanacak ödemeler konusunun kaldığını söyledi.

Bu alanda siyasi bazı engeller olduğuna dikkati çeken Hammond, tatminkar bir çözüme ulaşmaya çalışıldığını ve şubat ayında yapılacak AB Konseyi toplantısında bir çözüme ulaşılması konusunda umutlu olduğunu dile getirdi.



Hammond: "Çözüm için İngiltere elinden geleni yapacak”



İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm konusunda iyimser olduğunu belirterek, böyle bir şeyin mümkün olması için İngiltere’nin elinden geleni yapacağını söyledi.

Atina’yı ziyaret eden Hammond, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias ile görüşmesinin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, “Son aylarda Kıbrıs’ı birçok kez ziyaret ettim ve her iki toplum mensuplarıyla görüştüm. Kıbrıs’taki bu anlaşmazlığın çözümüne yönelik önemli bir ilerlemeye yakın olduğumuz konusunda iyimserim” dedi.

Kıbrıs’ta garantörlük konusuna değinen Hammond, “İngiltere’nin bu sistemin ya da ileriye yönelik herhangi başka bir sistemin sürdürülmesinde özel bir çıkarı bulunmadığını” ifade etti.

Kıbrıs’ta, iki toplumun İngiltere’nin rolünün bulunmayacağı bir sistem üzerinde anlaşmaları durumunda İngiltere’nin bundan mutlu olacağını ifade eden Hammond, “Biz tamamen, Kıbrıs’ta özlü ve kalıcı bir çözüme amadeyiz. Ve inanıyorum ki Yunanistan ve Türkiye’deki mevkidaşlarım da bu konuda mutabık. Bizim arzumuz, Kıbrıs’ta uluslararası antlaşmalar temelinde, iki toplum ihtiyaçlarını karşılayacak kalıcı bir çözüm olması. Bunun mümkün olması için elimizden geleni yapacağız” diye konuştu.

Gazetecilerin terör sorunu ve sığınmacı kriziyle ilgili sorularını yanıtlayan Hammond, İngiltere’nin, terör saldırılarına maruz kalan her hükümetin ve halkın yanında olduğunu kaydetti. Hammond, sığınmacı krizinin ise kaynak ülkelerden göçmen akışının azaltılması ile çözümlenmesi gerektiği görüşünü dile getirdi.



Schulz: “Bu kriz yılında Kıbrıs'ın birleşmesini başarabilirsek herkese umut olacak”



Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, Kıbrıs sorununun bu yıl içinde çözülme ihtimali olduğunu belirterek, adada birleşmenin 2016'nın krizlerle geçme beklentisi karşısında herkese umut vereceğini söyledi.

AA’nın haberine göre, Schulz, düzenlediği basın toplantısında, 2016 yılı gündemini değerlendirdi. Bu yıl sığınmacı krizi, Suriye'deki iç savaş, Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerilim gibi konuların önemli bir yer tutacağını belirten Schulz, buna karşın Kıbrıs'taki görüşmeleri örnek göstererek olumlu gelişmelerin de yaşanabileceğini ifade etti.

Bu sene Kıbrıs'ta birleşme ihtimali olduğunu kaydeden AP Başkanı, "Şu anda adadaki iki grup arasındaki müzakereler oldukça ümit verici. Biz de AB kurumlarının yetkisi çerçevesinde olumlu bir sonuç için her şeyi yapmalıyız. Eğer bu kriz yılında Kıbrıs'ın birleşmesini başarabilirsek bu, uluslararası topluma hitap eden ve herkese umut veren bir sembol olacaktır" dedi.



Kıbrıs sorunu belirleyici



AB Bakanı Bozkır “Şayet Kıbrıs sorunu hazirana kadar ki dönemde çözülemezse, AB’nin taahhüdü bu fasılların açılmasını mümkün hale getirmektir. Dolayısıyla, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bloke ettiği bu fasılların açılması AB’nin sorumluluğundadır. Dolayısıyla en az 5 faslı daha açmayı ümit ediyoruz. Türkiye olarak biz bütün fasılları iki aylık bir dönemde açabilecek bir konumdayız” dedi.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da 8’inci Büyükelçiler Konferansı’nda yaptığı konuşmada Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin Brüksel’de yapılan zirve ile ivme kazandığını belirtti. Çavuşoğlu, “Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bloke ettiği fasılların açılması AB’nin sorumluluğundadır. Dolayısıyla en az 5 faslı daha açmayı ümit ediyoruz. Türkiye olarak biz bütün fasılları iki aylık bir dönemde açabilecek bir konumdayız” dedi. (BRTK)



Burcu: “Çözüm her alanda yaşantımızı olumlu yönde etkileyecek”



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Sözcüsü Barış Burcu, çözümle birlikte Kıbrıslı Türklerin gerek siyasi olarak, gerekse de hayatın diğer alanlarında büyük ve pozitif değişimler yaşayacağını belirtti.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Kıbrıs Türk halkının özgürlüğü, eşitliği ve güvenliğini tesis edebilecek bir çözüm için çabaladığını ve bu elde edilmeden halkın önüne bir şey getirilmeyeceğini kaydeden Burcu, istenilen çözüm elde edildikten sonra, tartışılması için yeterli zaman tanınacağını da sözlerine ekledi.

Sözcü Burcu, önceki akşam katıldığı bir televizyon programında müzakere süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Burcu, bir çözümle birlikte Kıbrıslı Türklerin statüsünün devrimsel bir nitelikte değişikliğe uğrayacağını ifade etti.

Burcu, şöyle devam etti: “Tanınmamış bir devletin, tanınmamış kurumları ve bireyleri olarak değil, tanınmış ve eşit ortağı olduğumuz bir devletin kurumları ve bireyleri olarak hayatımızı organize etmeye başlayacağız. Lalettayin bir şekilde bir devletçiğin bir kenarına sıkıştırılmış, arada bunlar da var denilebilecek bir pozisyonda değil tam eşit olarak sahiplenilen ortak bir devletin, ortak kurucuları olarak böyle bir serüvene çıkacağız”

Sadece devlet yönetimi ve mekanizmaları bakımından değil, kurumlar ve bireyler bakımından da değişiklik olacağına işaret eden Burcu, kültür –sanat faaliyetlerinden sportif alana ve üniversite diplomalarına kadar birçok alanda şu an sıkıntı yaşandığını belirtti.

Burcu şöyle devam etti: “Kurucu devlet yasalarıyla, federal devlet yasaları arasında bir üstünlük ilkesi yoktur. Bizim kendi kurucu yönetimimizde bir meclisimiz ve yönetimimiz olacağı gibi, ortaklaşa kurgulayacağımız federal yönetim oluşturulacak. Orada, her yerde olduğu gibi yasama, yürütme ve yargı olacak. Bu Anayasal nizamdır. Bu kuvvetler ayrımında, Kıbrıslı Türklerin temsiliyet ve söz hakkı ne olacak? Bu çok önemlidir. Yasamada, bir üst bir de alt meclis kurgusu gerçekleşecek. Üst ve alt meclis kurgusu içerisinde yasama sürecine giren her bir konu nihayetinde üst mecliste onaylanmak durumundadır ki, resmi duruma gelsin. İşte o üst mecliste bizim, hem nicel hem de nitel mutlak eşitliğimiz söz konusu olacaktır. Hiçbir yasama süreci, Kıbrıs Türkünün iradesini dışlayarak gerçekleşemeyecektir. Hukuk süreci ve yürütme için de aynı şeyi söyleyebilirim.”

Çözüm sonrasında, hem ithalat, hem de ihracat maliyetlerinin azalacağına dikkat çeken Burcu ithalat maliyetinin azalmasının malın daha ucuza tüketime sunulması anlamına geleceğini, girdilerin ucuzlamasıyla, üretim potansiyelin daha ucuz bir zeminde mümkün hale geleceğini söyledi.

Barış Burcu, ihracat maliyetlerinin de düşeceği için üretilecek malların dünya pazarında yer bulmasının da gelişeceğini anlattı.

Bunların yanında iç pazarın paylaşımının da gelişeceğini söyleyen Burcu, “Kuzey ve Güney’in şu an kendine has bir pazarı var. Bir çözümle birlikte bu iki pazarın birleşmesi söz konusu olacak ve her iki toplum da bundan yararlanacaktır” diye konuştu.

Barış Burcu çözümün turizme katkılarını anlatarak, turizmde pastanın büyüyeceğini, hem de bu pastanın paylaşımındaki dengesizliğin Kıbrıs Türk tarafı lehine, hayatın diğer alanlarında da olduğu gibi, daha dengeli bir hale geleceğini söyledi.

Burcu, turizmin yan sektörlerinin de geliştireceğine dikkat çekti.

Burcu, bir soruya karşılık, iki kesimlilik ve iki toplumluluktan geriye dönüşün mümkün olmadığının altını çizdi ve bunun günlük yaşamda ete kemiğe bürünmesi için gerekli önlemlerin alınacağını söyledi.

Burcu, referandumdan iki evet çıkıp bir anlaşma olması halinde mülklerdeki belirsizliklerin ortadan kalkacağını, “herkesin malına mal diyebileceğini” ve inşaat patlaması olacağını kaydetti.

Şimdiki koşullarda bile gelip emekliliklerini geçirmek isteyen ve adada mal satın alan yabancıların olduğunu belirten Burcu, çözüm ile birlikte mülklerin kıymetinin artacağını ve gelecek insanların sayılarında artış olacağını, ayrıca piyasada bir tüketici olarak da verecekleri katkıların artacağına işaret etti.

Bunun ise ekonomiye “muazzam bir girdi” yapacağını vurgulayan Barış Burcu, turizm ve inşaatın yanı sıra suyun gelişiyle birlikte tarımsal ürünlerde de gelişme ve çeşitlilik olacağını söyledi.

Üretilen patatesin mevcut koşullardan dolayı dış pazara erişemediğini ve yerli malların gerçek değerinde satılamadığını belirten Burcu, çözümden sonra üretimden geriye düşmeden ihracat kabiliyetinin de gelişmesiyle kaliteli ve yoğun üretime geçilerek dış pazara açılabilineceğini ifade etti.

İyi bir örgütlenme ve suyun da nimetini bilerek yapılacak çalışmalarla bunun mümkün olacağını kaydeden Burcu, üretimin gelişeceğini ve bu şekilde bireysel, dolayısıyla da toplumsal mali potansiyelin yükseleceğini söyledi.

Mülkiyet konusunda iade kapsamına girerse alternatif bir mülk karşılığı ya da tazminatı ödeneceğini dile getiren Burcu, toprak ayarlamasında bir miktar toprak verileceğini ancak ne kadar olacağının daha sonra tartışılacağını kaydetti.

Burcu, “O bölgelerdeki insanımızın bütün yaşamsal ihtiyaçları karşılanmadan oradan çıkın denmez. O insanımız bu imkânlar sunulduktan sonra ancak oraları terk edecek” dedi.

Tazminatların ekonomiye büyük katkı yapabileceğini ifade eden Burcu çözüm şartlarında yatırım ikliminin gelişeceğini; Türkiye, Avrupa ve dünyanın her yerinden bugüne kadar görülmeyen büyük yatırımların olabileceğine işaret etti.

“Sofistike yatırımların, sofistike teknolojilere ve o sofistike teknolojileri kullanabilecek çok iyi yetişmiş insan gücüne ihtiyaç olacak” diyen Burcu, başka coğrafyalarda yaşamak zorunda kalan çok iyi yetişmiş Kıbrıslı Türklerin olduğunu söyledi. Burcu, iş bulma alanlarının çözüm şartlarında çok gelişeceğini ve yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin birikimleri ile ülkelerine dönmelerine imkân sağlanacağını vurguladı.

Gençlerin en dinamik çağlarında ya askerliğe hapsolduğunu, ya da askerlik endişesiyle yurtdışında kaldıklarını belirten Burcu çözüm şartlarında askerliğin olmayacağını söyledi.

İstikrarlı bir para birimine sahip olmamanın çeşitli sıkıntılar doğurduğunu anlatan Burcu, çözüm koşullarında arzın artacağını, talep edilenin ise daha ucuz maliyetlerle alınabileceğine dikkat çekti.

Burcu, Kıbrıs’ın enerji kaynakları birlikte kullanılacağı için enerji maliyetlerinin düşeceğine işaret etti ve enerjinin kalkınmanın çok önemli bir girdisi olduğunu söyledi.

İzleyicilerin sorusu üzerine Burcu, halen müzakere edilen mülkiyette iki ana unsurun olduğunu belirterek, bunların birinin etkilenmiş mülklerin hangi nitelikte olduğunu tespit etmek olduğunu kaydetti. Mülkiyette kategoriler bulunduğunu söyleyen Burcu şöyle devam etti:

“Örneğin bir mülk kamu yararı için istimlâk edilip kullanıldı mı? Bu bir kategoridir. Mahkemeler bir davayı ele aldıkları zaman ve birisinin lehine veya aleyhine karar üretecekleri zaman yasalara bakarlar. Mülkiyet Komisyonunu bir mahkeme gibi düşünürsek, kullanacağı yasalar bizim şimdi muhataplarımızla müzakere ederek oluşturmaya çalıştığımız kriterlerdir. Bu bakımdan biz mahkemenin takdir yetkisinin yani Mülkiyet Komisyonu’nun takdir yetkisinin çok olmasını istemeyiz. Çünkü bu onların inisiyatifine ve biraz da belirsizliğe itebilir insanımızı. Biz istiyoruz ki kriterler çok net olsun. Üç aşağı beş yukarı açık bariz davalar gibi insanlar o kriterlere baktığı zaman mülkü ile ilgili ilişkisinin ne olacağını bilebilsin.”

Mülkiyette iki tarafında da kazançlı çıkabileceği bir sistem oluşturmaya çalıştıklarının altını çizen Burcu şunları söyledi:

“Örneğin Leymosunlu Andrea gelip de Dikmen’deki malını eğer alamazsa üzerine bir bardak su içecek değil. Onun karşılığında ya başka bir mal alacak ya da tazminatını alacak.”

“Sunulacak çareler sadece eski mülk sahiplerine değil, bugünkü kullanıcılara da sunulacaktır,” diyen Burcu, üzerinde çalıştıkları anlaşmanın içeriğinin her iki tarafı da mağdur etmeyecek şekilde olacağını vurguladı.

İki taraf arasındaki gelir farkı giderilinceye kadar hem federal bütçeden, hem de AB fonlarından mukayeseli olarak daha çok yararlanmaları gerektiğine işaret eden Barış Burcu, çözümle birlikte kurucu ve federal devletin gelirlerinin artacağını söyledi.

Barış Burcu, kişi başına düşen gelirin yükseleceğini, vergilerin gelişeceğini ve taşınmaz mal vergilerinin gözle görülür ve hızlı bir şekilde artacağını kaydetti.

Burcu, toplanan vergilerin vatandaşa hizmet için olduğuna işaret ederek, şu anda ekonomi ve toplanan vergilerin kifayetsiz olmasından dolayı üretilen hizmetin de kifayetsiz olduğunu söyledi.

Vergilerin büyümesiyle standart ve yaşam kalitesinin artacağına dikkat çeken Burcu, gelecekte Kıbrıslı Türklerin de enerji kaynaklarından istifade edeceklerini, bunun da Kıbrıs’a genel anlamda güç kazandıracağını belirtti.

Kıbrıs sorununun çözümüyle adanın genelinin yanı sıra etraftaki coğrafyalara da yeni fırsat pencereleri açılacağını belirten Burcu, çözüm sonrası Kıbrıs’ın Arap ve İsrail yatırımlarını bile birleştirebileceğini dile getirdi.

Burcu her iki tarafta da askeri harcamaların sona ereceğine de değindi.



Liderlerin Davos’tan beklentileri farklı



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Davos’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’la önerilen görüşmesinden, tarafların beklentilerinin farklı olduğu belirtildi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye ve Yunanistan Başbakanları da Davos’ta olacağından sosyal nitelikli bir dörtlü görüşmeden söz ederken, Genel Sekreter’in Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin müzakere sürecinden aşırı iyimserlik belirtmekteki ısrarından rahatsız olduğu belirtilen Anastasiadis’in Ban’a “müzakerelerdeki gerçek durumu” anlatmak istediği haber verildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, Anastasiadis’in, Ban’ın henüz davet göndermediğini belirterek, “Böyle bir görüşmeye elbette katılacağım çünkü Genel Sekreter’in müzakerelerdeki gerçek durumu; hem sağladığımız ilerlemeyi, hem de var olan sorunları öğrenmesi gerek” dediği ve Ban ortak görüşme daveti göndermese de böyle bir bilgilendirme yapacağı kaydedildi. Gazete, Anastasiadis’in bu tutumunun Eide’nin müzakere sürecinden aşırı iyimser görünmekteki ısrarından duyduğu rahatsızlıktan kaynaklandığına işaret etti.

Gazete Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, BM’nin iki tarafı Davos’ta bir araya getirme niyetinden söz ederken, Türkiye ve Yunanistan başbakanlarının da Dünya Ekonomi Forumu’na katılacağını hatırlattığını ve “hepimiz, havada bulunan bazı konuları konuşmak için bir kahve içsek çok faydalı olur” diyerek 5’li konferansla ilgili işitilenleri söylenti diye nitelediğine ve sosyal nitelikli gayrı resmi 4’lü görüşmeden söz ettiğine dikkat çekti.

Espen Barth Eide’nin New York’taki BM merkezinde Güvenlik Konseyi’ne Kıbrıs sorunuyla ilgili bilgi vereceğini, yazan gazete, New York’tan sonra da Dünya Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Davos’a geçeceğini belirtti.

Aynı gazete Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in önceki akşam Türk-Yunan Forumu tarafından ara bölgede verilen yemeğe katılarak, Kıbrıs sorununa ilişkin bilgi vererek Forum üyelerinden gelen birçok soruyu yanıtladığına işaret etti.

Habere göre Anastasiadis yemekten sonra bir gazetecinin yemekle ilgili sorusuna karşılık yemeği “korkunç verimli” diye niteledi. “Müzakerelerdeki ilerleme hakkına bilgi verdik, sorunların nasıl aşılacağına ve olası bir çözümde Kıbrıslıların tamamı için elverişli olacak olması yanında, Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-AB ilişkilerinin iyileşmesine de katkı koyacak gelecek-perspektiflerine dair düşüncelerimizi paylaştık” dedi.

Anastasiadis’e, Forum’a katılmakta olan TC Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış’ın sözleri soruldu, “Diğerlerinden duyduklarımın aynısıydı” cevabını verdi.

Yemek sonrasında “gelecekteki bir Kıbrıs’ta Türkiye olmadan bir çözüm olabilir mi” sorusuna muhatap olan Yakış’ın, “Türkiye tamamen yok olamaz çünkü Yunanistan’ın da anavatan olarak burada olması lazım” dediğine dikkat çekildi.

Habere göre 1960 Kuruluş Anlaşmaları’ndan ve garantör güçlerin rolünden söz eden Yakış, “şimdi bu 1960 rolünün toprakla ilgili bugünkü gerçeklere nasıl uydurulabileceğine bakmamız gerek” dedi, şunları ekledi:

“Türkiye Kıbrıs sorunundaki politikasını değiştirmedi, esnek bir tavır gütmeye devam ediyor. İki taraf bir anlaşmaya vardığı anda Türkiye ve Yunanistan anlaşmayı inceleyecek ve kabul edilir ise elbette destekleyecekler. Çünkü bu çözümsüzlükten onlar da –Türkiye ve Yunanistan- muzdariptir.”

Yemek sırasında Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in görüşlerini ortaya koyduğunu ve takip eden görüşmede “bugün çözüme hiç olmadığı kadar yakınız” görüşünü teyit ettiklerini vurgulayan Yakış “bunun bir çözüm için yeterli olup olmadığı başka bir soru. Bugün var olan fırsat kaçırılırsa bir sonraki çok geç gelecek. Bu liderlerin de tespitidir. Fırsat kaçırılırsa, bölgede, çözüme ulaşılmasını zorlaştıracak başka gelişmeler olabilir” dedi.

Gazete liderlerin Türkiye ve Yunanistan’dan akademisyenler, gazeteciler, iş adamları ve eski diplomatların katıldığı Türk-Yunan Forumu tarafından verilen yemek sonrasında, 2016’nın çözüm yılı olması gerektiği ve gecikmenin tehlikeli olacağı ortak görüşünü açıkladıklarını belirtti.

Forum üyelerinin görüşmelerinden, Rum tarafında bu yıl yapılacak genel seçimlerin müzakere prosedürünü etkilemesinin söz konusu olmadığının ortaya çıktığına işaret eden gazete katılımcıların, Güven Yaratıcı Önlemler’de (GYÖ) ilerleme kaydedilmemesi üzerinde dururken liderlerin en kısa sürede çözüme ilerlemeyi daha öncelikli bulduklarının anlaşıldığına, ilerleme ve yakınlaşmalar olduğu saptaması dışında müzakere başlıklarına somut atıf yapılmadığına dikkat çekti.



"Adada taraflar Kıbrıs sorununa bu yıl çözüm bulunmasından umutlu"



Kıbrıs sorununa yıllardır aranan çözüm için 2016 yılı "umut yılı" olarak görülürken, adada taraflar yürütülen kapsamlı müzakerelerde yakalanan ivmeden ve dış aktörlerin teşviğinden yararlanarak soruna çözüm bulmaya çalışıyor.

Yürütülen kapsamlı müzakerelerde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis arasındaki uyum, daha önceki süreçlere göre umut veriyor. Rum tarafı, Akıncı'nın kendinden önceki Kuzey Kıbrıslı liderlere göre daha Avrupa yanlısı olmasının müzakere sürecine olumlu katkısı olduğunu bildiriyor. KKTC de, taraflar arasında yakalanan iyimser havadan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor.

KKTC'nin Londra Temsilcisi Oya Tuncalı AA'ya yaptığı açıklamada, adada her iki tarafta da istek ve kararlılık olduğunu belirterek, "Tabii ki bu bizim umutlarımızı da yükseltiyor" dedi. Müzakere sürecindeki zorlukların farkında olduklarını dile getiren Tuncalı, mülkiyet, garantiler, toprak paylaşımı gibi birçok zorlu başlık bulunduğunu kaydetti.

Tarafların Türkçe ve Rumca verdiği yeni yıl mesajlarının uyuşmazlıklara rağmen müzakerelerde iyimser bir havanın hakim olduğunu gösterdiğini ifade eden Tuncalı, "İki kesimli, iki kurucu devlete dayalı, federal bir yapı oluşturmak amacıyla masadayız. Siyaseten eşit olacağımız ve güvenli olacağımız bir yapı için masadayız. Kıbrıs sorununa çözüm bularak, belki de bu anlamda birçok sorunun, sıkıntının olduğu Doğu Akdeniz'de bir ilki gerçekleştirebiliriz" diye konuştu.

Uluslararası aktörlerin mevcut müzakere sürecine yoğun ilgisi ve teşviği de dikkati çekiyor. Adada taraflar, özellikle mülkiyet konusundan kaynaklanacak tazminat sorununda uluslararası desteğe ihtiyaç olduğunu dile getiriyor.

Cumhurbaşkanı Akıncı geçen ay yaptığı açıklamada, tazminatlarla ilgili uluslararası desteğe ihtiyaçları olacağını söyleyerek, hem Avrupalı hem de ABD'li yetkililerle konuyu görüştüklerini ve her türlü katkının yapılacağına dair söz verildiğini kaydetmişti.

Rum tarafı da, uluslararası desteğin ve bunun için bir fon oluşturulmasının gerekliliğini vurguluyor.

Kıbrıs sorunuyla ilgili "oldu oldu, olmadı adada kalıcı bölünmüşlük olur" görüşüne adadaki iki taraf da olumlu bakmıyor. KKTC Temsilcisi Tuncalı, "müzakere süreci sona ermeden, olduysa oldu, olmazsa olmaz dememek lazım" dedi.

Rum tarafı da, Ada'nın bölünmüşlüğünün kalıcı hale gelmesini istemiyor. Bunu bir seçenek olarak görmeyen Rum kesimi, diplomaside zorluklara rağmen umudun yitirilmemesi gerektiğini bildiriyor. Rumlar, Türkiye'nin özellikle zorlu başlıkların çözümündeki desteğinin ve yapıcı rolünün önemine de dikkati çekiyor.

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen ise Kıbrıs sorununun bu yıl çözülme olasılığı konusunda "temkinli iyimser" olduğunu söyledi. Ülgen AA'ya yaptığı açıklamada, mevcut olumlu havanın birkaç nedeni olduğunu ifade etti.

Ülgen, "Bunlardan ilki, şu anda adada birbiriyle güven ilişkisi tesis etmiş iki temsilci var. Ekonomik kriz dolayısıyla Kıbrıs Rum tarafı, 2004'e göre birleşmenin avantajını daha iyi anladı ve enerji meselesinde çözüm olmadan Kıbrıslı Rumların bundan faydalanamayacakları somut olarak ortaya çıktı. Böylece, 2004'ten bu yana yakalanan en iyimser ortam mevcut" diye konuştu.

İyimser ortamın Kıbrıs sorununun çözümü için garanti olmadığına dikkati çeken Ülgen, ancak çözüme en fazla yaklaşılan çerçevenin mevcut olduğunu dile getirdi.

Kıbrıs sorununun çözümünde uluslararası toplumun tazminatların ödenmesi için desteğinin şart olduğunu kaydeden EDAM Başkanı, şunları söyledi:

"Bireysel ülkelerden ziyade, özellikle BM'nin Annan planında olduğu gibi bir uluslararası bağış konferansı yaparak, çözüme yardımcı olacak bir uluslararası fon oluşturması gerekecek. Dışarıdan bir destek olmadıkça tazminat konusunun hallolması oldukça zor."

Türkiye-Rusya ilişkilerinin mevcut durumunun, Kıbrıs sorununa etkisini de değerlendiren Ülgen, "Rusya'nın Kıbrıs sorununun çözümünü engellemeye yönelik girişimleri olabilir. Bu senaryoyu dışlamak mümkün değil ama nihayetinde Rusya'nın bunu tek başına engellemeyi başaracağını düşünmüyorum. Çünkü görüşmelerde ortaya çıkan olumlu bir dinamik var ve bir hayli ilerleme kaydedildi. Bu noktadan sonra iki taraf da çözümsüzlüğün sorumlusu olarak gözükmek istemez. Onun için Rusların bu noktadan sonra tek başlarına çözümü engelleyecek bir faktör olacaklarını düşünmüyorum" diye konuştu.



Çolak, Türkiye-Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İşbirliği Cemiyeti’ni kabul etti



Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Türkiye-Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İşbirliği Cemiyeti’ni kabul etti.

Türkiye-Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İşbirliği Cemiyeti Başkanı Rüşat Aydoğan kabulde yaptığı açıklamada, kardeş ülke Kıbrıs’ta olmaktan dolayı duydukları memnuniyeti dile getirdi. Kıbrıs’ın kendileri için büyük önem taşıdığını, Kıbrıslı Türklerle iyi günde kötü günde birlikte olduklarını ifade eden Aydoğan, Kıbrıs sorununda yaşanan gelişmeleri de merakla takip ettiklerini belirtti.

Dışişleri Bakanı Çolak ise kabulde yaptığı konuşmada Türkiye-Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İşbirliği Cemiyeti’ni ağırlamaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Kıbrıs ve Türkiye arasındaki bağların çok güçlü olduğunu söyledi. Kıbrıs sorunu konusuna da değinen Çolak, 40 yılı aşkındır devam eden müzakere sürecinde arzu edilenin iki toplumlu, iki bölgeli ve Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinin sağlanacağı bir federasyon olduğunu ifade etti. Bakan Çolak, Kıbrıslı Türklerin kimliklerinin inkâr edildiğini bu sebeple tanınmamışlığın Kıbrıslı Türklere çok büyük zorluklar getirdiğini ifade ederken, Kıbrıslı Türklerin bu şekilde cezalandırılmamaları gerektiğini kaydetti.

Kabulün sonunda, Türkiye-Kıbrıs Türk Cumhuriyeti İşbirliği Cemiyeti Başkanı Aydoğan, Bakan Çolak’a teşekkür ederek bir plaket sundu.



Yeorgiyadis, çözüm sonrası ekonomik duruma değindi



Rum Maliye Bakanı Haris Yeorgiyadis, Kıbrıs sorununun çözümü anlaşmasının “finans sektörünün istikrarı ve bütçe disiplini için bağlayıcı kanunlar içermesi gerektiğini” açıkladı.

Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, Yeorgiyadis, Kıbrıs sorununun çözümü sonrasında “yeni Kıbrıs devletinin anayasasının, sadece federal hükümete değil, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk oluşturucu devletçiklerine bütçe sorumluluğu yükleyecek dengeli bütçe maddelerini içermesi gerektiğini” iddia etti.

Yeorgiyadis, “federal hükümete ve iki varlığa bütçe sorunlarıyla karşılaşma imkanı verilmemesi gerektiğini” belirterek özellikle Kıbrıslı Türklerin yeni sıkı bütçe kuralları çerçevesinde kendi gücüyle faaliyet göstermeye başlayana kadar, geçici bir süre uluslararası ekonomik yardıma ihtiyaç duyacaklarını” öne sürdü.



Dr. Küçük bugün törenlerle anılıyor



Kıbrıs Türk Halkının Varoluş Mücadelesi Lideri Dr. Fazıl Küçük, 32. ölüm yıldönümü dolayısıyla bugün törenlerle anılıyor.

İlk tören Dr. Fazıl Küçük’ün Anıt Mezarı’nda yapılacak. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Anıt Özel Defteri imzalanacak. Törende, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bir konuşma yapacak.

Dr. Fazıl Küçük için ikinci tören Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayacak törende, Küçük’ün oğlu Mehmet Küçük konuşma yapacak. Tören, slayt gösterisi eşliğinde Bülent Ecevit Anadolu Lisesi öğrencilerinin şiir okuması ve koronun sahne almasıyla sona erecek.



Turizm Bakanlığı, Hollanda’da düzenlenen turizm fuarında temsil ediliyor



Turizm Bakanlığı, yurt dışı turizm tanıtma ve pazarlama çalışmaları kapsamında Hollanda’nın Utrecht kentinde düzenlenen “Vakantiebeurs” turizm fuarında temsil ediliyor.

12 Ocak’ta başlayan fuar, 17 Ocak Pazar gününe kadar sürecek.

Turizm Bakanlığı’nı temsilen fuarda Turizm Bakanlığı Müsteşarı Kemal Deniz Dana, Turizm Tanıtma ve Pazarlama Dairesi Şube Amiri Pembe Kanatlı’nın bulunduğu kaydedilen açıklamada, KKTC standını ziyaret eden ziyaretçilere Kuzey Kıbrıs hakkında tanıtıcı bilgiler verildiği belirtildi.

Ayrıca, Kuzey Kıbrıs’ı tanıtıcı reklam filmleriyle ziyaretçilerin Kuzey Kıbrıs’a olan ilgilerinin artması sağlanmaya çalışılıyor.

KKTC standından ayrıca Felemenkçe ve İngilizce genel bilgi broşürleri, Lefkoşa, Girne, Gazimağusa, Güzelyurt, İskele-Karpaz bölgesi broşürleri, karayolları haritası, Kuzey Kıbrıs’ı ziyaret etmek için 50 neden broşürleri, bisiklet yolları ve dağ yürüyüşü yollarıyla ilgili broşürler dağıtılıyor.

Kuzey Kıbrıs standını ziyaret eden misafirlere üzüm sucuğu ve kavrulmuş badem ikram ediliyor.



AKSA krizi



Bakanlar Kurulu’nun ülkeye ithal edilecek yakıtlardaki kükürt oranıyla ilgili kararına uyulmadığı için AKSA’nın ithal ettiği yakıtın ülkeye girişine izin verilmeyince, AKSA, stok yetersizliği nedeniyle kendisine ait santralleri durdurma kararı aldı. AKSA yakıt tedarik edip sorununu çözünceye kadar ülke genelinde planlı ve zorunlu elektrik kesintileri uygulanacağı açıklandı.

KIB-TEK tarafından yapılan yazılı açıklamada, “AKSA Enerji Üretim A.Ş’ne ait Kalecik’teki santrallerine yakıt tedarikinde ortaya çıkan sorun nedeniyle bugünden (dünden) itibaren AKSA’nın yakıt tedarik sorununu çözüp devreye girmesine kadar, ülke genelinde planlı ve zorunlu elektrik kesintileri uygulanacak” denildi.

Bakanlar Kurulu’nun ülkeye ithal edilecek yakıtlardaki kükürt oranıyla ilgili almış olduğu kararın 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesiyle birlikte ortaya çıkan sorunun aşılması için görüşmelerin devam ettiği kaydedilen açıklamada, AKSA yetkililerinin mevcut yakıt stoklarının yeterli olmaması nedeniyle saat.16.00’dan itibaren santrallerini durdurmak zorunda olduklarını KIB-TEK yetkililerine bildirdikleri ifade edildi.

İlerleyen saatlerde ise KIB-TEK’ten yapılan açıklamaya göre, Bakanlar Kurulu’nun yakıt tahliyesine “son kez” şartıyla onay verildi ve yakıtın tahliyesine başlandı.



Güney Kıbrıs ‘ta vatandaş olana da olmayana da 24 ay zorunlu askerlik



Anne veya babası yabancı uyruklu olan Rum vatandaşlarının Rum Milli Muhafız Ordusu’nda (RMMO) görev süreleri bu yılın ocak ayı itibarıyla 6 aydan 24 aya çıkartılırken, aynı durumda olup Rum vatandaşlığı almayanlara da zorunlu askerlik yükümlülüğü getiriliyor.

Rum Politis gazetesi, kısa süre önce Rum Resmi Gazetesi’nde yayımlanan yeni yasa uyarınca, anne veya babası yabancı olanların da askerlik süresinin bu yılın Ocak celbiyle birlikte 24 aya çıkacak kişi sayısının, şu an itibarıyla 150 civarında olduğunu yazdı.

Habere göre yasadaki değişiklik, Rum ana-babadan olanlar ile ana-babasından biri yabancı olanlar arasında ayrım yapıldığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunulması üzerine yapıldı.

Değişiklikten önce yasa, 16 Ağustos 1960 ile 11 Haziran 1999 tarihleri arasında doğan, babası yabancı uyruklu olmasına karşın anneden dolayı Rum vatandaşlığı hakkı kazanan kişilerin 6 ay zorunlu askerlik yapmasını öngörüyordu.

Yasada yapılan diğer bir önemli değişiklikle, babası yabancı uyruklu annesi Rum olup kendisi Rum vatandaşlığı almamış kişilerin de 24 ay zorunlu askerlik yükümlülüğü getirildi.



Fransız askerler İngiliz Üslerinde eğitim alıyor



Fransız askerlerinden küçük bir grubun, Kıbrıs’ta bulunan İngiliz Üsleri’nde eğitim aldıkları bildirildi.

Rum Haravgi gazetesi, İngiliz Ordusu’na ilişkin yayınlar yapan “Forces TV” kanalına dayandırdığı haberinde, İngiliz Üsleri’nde sekiz Fransız askerinin İngiliz ordusunun taktiklerine ilişkin eğitim aldıklarını yazdı.



OELMEK, iki toplumlu barış eğitimi konferansına katılmıyor



Kıbrıs Rum Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası’nın (OELMEK), Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN) ile olan anlaşmazlık nedeniyle, cumartesi günü yapılacak iki toplumlu barış eğitimi konferansına katılmayacağı bildirildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, cumartesi günkü konferansın, DAÜ-SEN’e tepkili olan OELMEK’in katılımı olmaksızın gerçekleştirilecek ikinci ortak etkinlik olduğunu ve bu anlaşmazlığın aşılması için gösterilen tüm çabalara rağmen, etkinliğin “bölünmüş eğitimcilerle” yapılacağını yazdı.

Gazete, Kıbrıslı Rum eğitimcilerin, KTÖS ve KTOEÖS’ün Sendikalar Mukayyitliği’ne kayıtlı olduğunu, ancak DAÜ-SEN’in olmadığını; Güney Kıbrıs’ta örgütlü 3 eğitim sendikası OELMEK, POED ve OLTEK’in DAÜ-SEN’e, gelecekteki ortak etkinliklere katılabilmesi için, Sendikalar Mukayyitliği’ne kayıt olmayı şart koştuğunu ve DAÜ-SEN’in bu öneriyi kabul ettiği halde, kaydı yapmadığını öne sürdü.

DAÜ-SEN’in, bu konunun görüşülmesini şubat ayında yapılacak konferansa bıraktığını, OELMEK’in ise konferansın mart ayında yapılmasını talep ettiğini iddia eden gazete, tarafların bu talepleri reddettiğini; pazartesi günkü son toplantıda ise, POED’in, barış eğitimi konferansına katılacakların isim isim yazılmak yerine “ETUCE üyesi Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk örgütler” şeklinde adlandırılmasını önerdiğini yazdı.

Gazete, Kıbrıslı Türklerin POED’in bu önerisini, konferansın belli örgütler tarafından düzenleniyor olması nedeniyle kabul etmediğini ve bunun üzerine OELMEK’in, eğitime katılmayacağını açıkladığını iddia etti.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 55
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 1035
Toplam Tekil 4077763
IP 3.145.186.173






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap