BASIN BÜLTENİ Akıncı ile Anastasiadis yeniden bir araya geldi - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı ile Anastasiadis yeniden bir araya geldi
Tarih: 15.08.2015 > Kaç kez okundu? 1491

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis yeniden bir araya geldi.

Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla ara bölgede müzakereler için tahsis edilen binada gerçekleşen görüşmede, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide de görüşmede hazır bulunuyor.



Meclis bugün güven oylaması için toplanıyor



Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, bugün “Bakanlar Kurulu için güven oylaması” gündemiyle olağanüstü toplanıyor.

Saat 11.00’de başlayacak toplantıda, Başbakan Ömer Kalyoncu başkanlığında kurulan CTP-BG/UBP koalisyon hükümeti için güven oylaması yapılacak.

Açık oyla yapılacak güven oylamasında, güvenoyu verenlerin sayısı ret oyu verenlerden fazla ise Bakanlar Kurulu güvenoyu almış olacak. Aksi halde, Bakanlar Kurulu güvenoyu almamış olacak ve Başbakan istifasını Cumhurbaşkanı’na sunacak

Yeni hükümetin programı, geçtiğimiz çarşamba günü Meclis’te okunmuş; önceki gün de program üzerinde görüşmeler yapılmıştı.

Cumhurbaşkanınca atanan yeni Bakanlar Kurulu, 16 Temmuz’da olağanüstü toplanan Cumhuriyet Meclisi’ne sunulmuştu. Cumhuriyet Meclisi’nde CTP-BG’nin 21, UBP’nin 18, DP-UG’nin 8, TDP’nin de 3 milletvekili bulunuyor.

Meclis’teki çoğunluğu 39 olan CTP-BG/UBP hükümeti, KKTC tarihinin en geniş tabanlı hükümeti olarak nitelendiriliyor.



Mogherini: “Çözüm Avrupa için çok önemli”



AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini Kıbrıs sorununun çözümünün Avrupa için çok önemli olduğunu vurguladı.

Tek günlük Kıbrıs ziyareti çerçevesinde Rum Politis gazetesine konuşan Mogherini, Kıbrıs sorununun çözümünün AB, ayrıca bölgedeki güvenlik ve istikrar için temel bir öneminin olduğu üzerinde durdu.

Müzakerelerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşıladıklarını söyleyen Mogherini, olumlu bir atmosfer ve bir momentum yaratılmasına katkıda bulunan çabaları takdir ettiklerini ifade etti.

AB’nin süreçte aktif rol oynadığını; BM ve sürekli temas halinde oldukları BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin çabalarını desteklediklerini ve adanın ekonomik bütünleşmesini teşvik ettiklerini anlatan Mogherini, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in Kıbrıs ziyaretinin var olan momentuma katkı sağladığını da belirtti.

Mogherini taraflara ya da BM’ye yararlı olacak her türlü pratik yardımda bulunmaya hazır olduklarını söyleyerek, “Tüm taraflar böyle yapıcı rol oynamaya devam ederse Kıbrıs sorununun çözümünün ellerimizde olduğunu söylemem gerçek dışı olmaz” şeklinde konuştu.

Ortadoğu’yla ilgili konulara da değinen Mogherini, AB’nin bölgedeki politikası konuşulduğunda Güney Kıbrıs’ın önemli bir ses olduğunu ve öyle kalmaya devam edeceğini söyledi.



Eide: “Kıbrıs sorunu çözülebilir”



“BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, “Kıbrıs sorununun çözümlenebilir bir sorun olduğunu” söyledi.

Çözüm için “güven, irade ve liderlik” gerektiğini ve şimdi bunların var olduğunu kaydeden Eide, “siyasi bir anlaşmaya varana kadar daha aylarca, anayasanın yazılması için de yıllarca sıkı çalışılması gerektiğini” belirtti.

Eide, Kıbrıs sorununun çözülebilir olduğunu ancak güven, irade ve liderlik gerektiğini, şu an bu üçünün de aynı zamanda var olduğunu, bu dinamiğin yitirilmemesi gerektiğini ifade etti.

Rum Alithia gazetesi tam metin verdiği mülakatta Eide, “yönetim” başlığının geçildiğini, şimdi mülkiyet -sayısal değil- ilkeler temelinde toprak düzenlemelerinin görüşüldüğünü kaydetti.

Müzakerelerin artık Kıbrıs sorununun bütün başlıklarını da kapsadığına işaret eden Eide “Bazı alanlarda (taraflar arasında) gerçek bir mesafe var ancak bazılarında muhtemel bir çözüm taslağı görüyoruz ancak henüz gerçek çözüm noktasına ulaşmadık” ifadesini kullandı.

Eide, her iki liderin de çözümün Avrupalı niteliğini kabul ettiğini belirterek bunun önemine vurgu yaptı ve özetle şunlara işaret etti:

“Tabii bu, her detayda çok çalışmak gerekeceği anlamına geliyor. Bunu yapmak için Peter Van Nuffel atandı. Tam sıfatını söylememiz önemlidir: Avrupa Komisyonu Başkanı’nın BM iyi niyet misyonundaki temsilcisi. Nuffel’in özlü bir rolü olacak çünkü kendisini de istiyoruz Avrupa Komisyonu’nu da istiyoruz. Juncker ile ben, Komisyon’un bir temsilci göndermekle kalmaması, şu iki alanda faydalı olabilmesi için bütün genel müdürlüklerindeki iç çalışmalarını düzenlemesi konusunda anlaştık:

1- AB ilke ve müktesebatına tam uygun olacak çözümü saptamamıza yardım etmesi, 2-Ada’nın tamamı fiilen üye olduğunda AB üyeliğine hazır olabilmeleri için Kıbrıs Türk tarafının kurumsal organlarıyla işbirliği yapması. Rolü danışmanlık olacak. BM tarafından düzenlenen ve iki liderin başkanlığındaki prosedüre teknik hukuki yardım sağlayacak.”

Son zamanların en önemli konusu haline gelen, yeni devletin ekonomik sürdürülebilirliği meselesi de bulunduğuna işaret eden Eide, özetle şunları anlattı:

“Ada’ya ilk geldiğim andan beridir bir çözümün ekonomik perspektiflerine vurgu yapıyorum. Kıbrıs Cumhuriyeti mali ve ekonomik krizden çıkmak için başarılı çalışmalar yaptı, bunun yeni federal yapılarda da devam etmesini istiyoruz. Kamu finansmanı, çağdaş kurumları ve iki ekonomi harmanlanıp tek ekonomi haline geldiğinde nasıl gerçekten fayda elde edebileceğimizi düşünebilmek için bugün uluslararası finans kurumlarını ve AB’yi bize destek vermeye çağırıyorum.”

Espen Barth Eide, her üç garantör ülke ile temas ederek garantiler konusunu ne zaman görüşüp nasıl çalışacaklarını ele aldıklarını açıkladı. Türk ve Yunan hükümetlerinin, yürütmekte olduğu misyona destek verdiklerine işaret eden Eide şunları ekledi:

“Ancak Kıbrıslıların kendi geleceklerini ellerine almaları için çok iyi bir zaman olduğunu söylemek isterim. Bölgedeki ortam, her iki toplumdan Kıbrıslıların bununla gerçekten ilgilenmelerine geçmişte olandan ve gelecekte olacaktan daha fazla fırsat verecek bir ortamdır, bu fırsat kaçırılmamalıdır.”

Özel Danışman Eide, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Kıbrıs sorununa ne zaman doğrudan müdahil olacağı sorusuna karşılık Ban’ın kendisiyle ve liderlerle temas halinde ve süreç hakkında tam bilgili olduğunu belirterek “Varlığının çok daha faydalı olacağı değerlendirildiğinde katılacak” ifadesini kullandı.

Eide’ye müzakerelerde bugüne kadar kaydedilen en büyük başarının ve en büyük korkusunun ne olduğu da soruldu.

Birkaç başarıdan söz edebileceğini ancak birini seçmesi gerekirse, Kıbrıs sorunundaki tavır değişikliğini gösterebileceğini söyleyen Eide “’En büyük başarının, bu gerçekten olabilir, yapacaksak hep birlikte yapmalıyız çünkü ancak birlikte yaparsak başarırız’ zihniyeti olduğuna inanıyorum” dedi.

Her iki liderin de geçen hafta yaptığı, öteki tarafın mağdur olduğuna dair açıklamalara da işaret eden Eide “Anastasiadis ve Kasulidis’in daha önceki benzer açıklamaları gibi Akıncı’nın da, 1974’te Rumların Kıbrıslı Türklerden daha çok mağdur olduğuna ilişkin cesur açıklaması çok önemlidir” diye konuştu.

Kıbrıs sorununu çözmenin kolay olduğunu söylemeye asla cesaret etmediğini belirten Eide, “Ancak tamamen çözülebilirdir. Sadece güven, irade ve liderlik gerek. Daha önce az güven, biraz istek ve her seferinde sadece taraflardan bir tanesinde lider vardı. Şimdi bunların hepsi aynı anda mevcuttur. Bu dinamiği kaybedemeyiz” ifadesini kullandı, en büyük korkusunu ise şöyle izah etti:

“Müzakerelerde bir kriz çıkacağını öngörmüyorum. Tabii olabileceğini de biliyorum ama bir çatlak çıkabileceğini göremem. Yapılması gereken çok sıkı bir çalışma var ve elbette sürpriz de çıkabilir. Ben daha çok bir dış şoktan endişe ederim. Somut bir şey söyleyemem, sadece, Kıbrıs’ın tarihine baktığımda, zaman zaman müzakerelerdeki dikkatleri dağıtacak başka bir şey olduğunu görüyorum.”



Omiru: “Garantilerin olacağı bir anlaşma referanduma gidemez”



Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru, Kıbrıs Rum tarafı olarak, garantilerin olacağı bir anlaşmanın referanduma götürülemeyeceğini vurgulamaları gerektiğini savundu.

Omiru, Kıbrıs sorununun bazı boyutlarının Türkiye ile görüşülmesi gerektiğini de iddia etti.

Rum Alithia gazetesine konuşan Omiru, Kıbrıs sorunuyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Habere göre 1974’ün üzerinden 41 yıl geçtiğine işaret edilerek, Kıbrıs Rum tarafının en büyük hatasının ne olduğu sorusu karşısında Omiru, Kıbrıs sorununun iç boyutlarıyla ilgili iki toplumlu diyaloğun doğru olduğunu, ancak diyaloğun tüm konuları kapsamasının hata olduğunu iddia etti.



Bura: “Nihai anlaşma üniter bir Kıbrıs Cumhuriyeti tesis etmeli”



Yunanistan’ın BM’deki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ekaterini Bura, “Kıbrıs sorununda varılacak nihai anlaşmanın egemen, AB üyesi her ülkenin sahip olduğu bütün haklara sahip üniter bir Kıbrıs Cumhuriyeti tesis etmesi gerektiğini” öne sürdü.

Bura, Rum Fileleftheros gazetesine yaptığı özel açıklamada, Kıbrıs sorununun çözüm çerçevesini BM Güvenlik Konseyi kararları ve Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olma sıfatının belirlediğini savunarak iddialarını şöyle sürdürdü:

“Dışişleri Bakanı Nikos Kocas’ın da defalarca söylediği gibi nihai anlaşma egemen, AB üyesi her ülkenin sahip olduğu bütün haklara sahip, garantör güçlerin ve yabancı orduların olmadığı üniter bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tesis etmeli.

Kıbrıs sorununun çözüm şartı Türkiye’nin de özlü irade ve yapıcı niyet göstermesidir. Yürütülmekte olan müzakerelerde güvenlik duygularını tatmin edecek adil, sürdürülebilir çözümle sonuçlanacak yapıcı ilerleme kaydedilmesini umuyoruz.”



Papadopulos: “Anastasiadis’in müzakerecilik ve değerlendirme kabiliyetinden kuşku duyuyorum”



DİKO Başkanı Nikolas Papadopulos, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs sorunundaki müzakerecilik ve değerlendirme kabiliyetinden kuşku duyduğunu söyledi.

Papadopulos Rum yönetiminin şimdiki Başkanı Nikos Anastasiadis ile eski başkanı Dimitris Hristofyas arasında tam bir eşleşme (örtüşme) olduğu, ikisinin de DİSİ ve AKEL ile işbirliği içinde “ülkeyi yeni bir felakete sürükleyecek bir çözüme yol açacakları” görüşünü ortaya koydu.

Haftalık Rum Kathimerini gazetesinin Anastasiadis, DİSİ ve AKEL’i Kıbrıs sorununda Türk tezlerini kabul etmekle suçladığı hatırlatılarak dayanağının ne olduğunu sormasına karşılık Papadopulos “dönüşümlü başkanlık, garantili çoğunluk, yabancı yargıçlar ve göçmenlerin mülklerindeki kullanıcı hakları” örneklerini verdi.

Anastasiadis’in Rum Ulusal Konseyi’nde yaptığı bilgilendirmeden tatmin olmadığını, BM’den, yabancı diplomatlardan, diplomatik kaynaklardan ve basından çok daha geniş bilgi aldıklarını belirten Papadopulos, bu bilgilerin de ortamın iyi değil kötü olduğunu gösterdiğini söyledi, şöyle devam etti:

“Anastasiadis’in muteber müzakereci olmadığına ve müzakerelerde Kıbrıslı Rumların haklarını yeterince savunmadığına inanıyorum. Ülkeyi ve Kıbrıslı Rumları daha az sevdiğinden değil, farklı kriterleri ve farklı anlayışı olduğu için.

Annan Planı’nı iyi çözüm olarak görüyor olması nedeniyle Anastasiadis’in Kıbrıs sorunundaki olguları ve verdiği tavizlerin ardındaki tehlikeleri değerlendirebilme kabiliyetinden kuşkuluyum. Bir de Hristofyas’ın kaldığı yerden devam ediyor. Hristofyas’la tam örtüşmüş durumdadır, bu da müzakerelerdeki ölçüsünden ve kriterlerinden kuşkulanmama neden oluyor.



Çolak: “Çözümün, insanımızın menfaati ve dünyaya açılım için gerektiği anlatmalı”



Dışişleri Bakanı Emine Çolak, toplumda çözüme karşı çıkacak seslerin her zaman olacağını kaydederek, “Amacımız, ifade ve görüş özgürlüğüne de saygı duyarak, çözümün insanımızın menfaati ve dünyaya açılması için bir an önce elde edilmesi gerektiğini halka anlatmaktır. Bu sadece bizim görevimiz değil, hepimizin görevidir” dedi.

Müzakere sürecinin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı vasıtasıyla hız kazandığına dikkat çeken Çolak, “Şahsım adına yapabileceğim katkıya ilaveten Dışişleri Bakanlığı’ndaki değerli insan kaynağını Sayın Cumhurbaşkanının ihtiyacı ve çağrısı üzerine sürece dahil etmeye hazır olduğumu daha önce beyan ettim. Güvenoyu sonrasında bunu bire bir de Cumhurbaşkanına ileteceğim” şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, önceki gün Metin Şadi başkanlığındaki Kıbrıs Türk İş Adamları Derneği’nden (İŞAD) bir heyeti kabul etti.

Çolak, güvenoyu aşamasına gelinmese de görevlerinin başında olduklarını ve temaslara başladıklarını belirtti.

Dışişleri Bakanlığı görevini kabul ederken, göz önünde bulundurduğu unsurlara işaret eden Çolak, “Toplumun çoğunluğunu temsil eden farklı ve daha önce benzer bir deneyimi olmayan siyasi partilerden oluşan bir koalisyona katkıda bulunmak, uzlaşı kültürüyle, birbirimizin farklılıklarına, geçmişine, tabanlarına saygı göstererek orta yol bulmaya konsantre olmak, bunları yaparken kendimizi, ya da partimizi değil halkın menfaatini ön planda tutmak beni motive etti” dedi.

Kabuldeki konuşmasında okunan hükümet programına da işaret eden Dışişleri Bakanı Emine Çolak şunları söyledi:

“Programda çok iddialı proje ve reformlar var. Bunlar ilk anda biraz ürkütücü gözükmekle beraber, ben öyle anlıyorum ki birçoğunun alt yapısı hazırdı. Hayata geçirilmek istendi ve şu ya da bu sebepten geçirilemedi. Yeni oluşumda, tarafların bu konularda peşinen hem fikir olmalarıyla bunların hayat bulması için bir fırsat doğdu.”

Dışişleri Bakanlığı görevine bürokrasiden ya da memuriyetten değil, sivil toplumdan geldiğini, özel sektörde avukat olarak çalıştığını anımsatan Çolak, “Bir hayatı idame edebilmenin, kazandığınız kadar olduğunun; emeğin değerinin ve para kazanmanın zorluğunun bilincindeyim” şeklinde konuştu.

Sivil toplum örgütlerinin yaşadığı sıkıntılara da değinen Çolak, “İyi şeyler yapmak isterken önümüzde engeller bulduk. Dışlanmaların, etiketlenmelerin olduğu dönemleri yaşadık” dedi.

Sivil toplumun, dışişlerinin de faydalanabileceği en güçlü araçlardan olduğuna dikkat çeken Çolak, “Ben bu anlayışımı ve tecrübemi görevime, makamıma taşımak isterim” dedi ve destek talep etti.

İŞAD’ın kendisini ziyaret etmesinden duyduğu memnuniyeti de ifade eden Emine Çolak, “İş çevresi dış dünyaya açıldı, barış vizyonunun toplumdaki öncüsü oldu. İhtiyacımız olan açılımın kıymetini hep bildi, biliyor da” şeklinde konuştu.

İŞAD Başkanı Şadi ise konuşmasında, yeni kurulan hükümetten ve müzakere sürecinden beklentilerini dile getirerek, “Vakit olumsuz düşme ve karamsarlık vakti değildir” dedi.

Hem hükümetin, hem de Dışişleri Bakanlığı’nın süreci şeffaf şekilde takip etmesini ve basın yoluyla halkı bilgilendirmesini isteyen Şadi, “Eğer ülkede kalıcı bir anlaşma ve barış ortamı istersek sizin red cephesinin silahını elinden almaktan başka seçeneğiniz olmadığını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.



Avrupa Komisyonu’nun hellime ilişkin “Uzlaşıcı Önerisi”



Avrupa Komisyonu’nun, Rum Yönetimi’nin hellimin AB içerisinde koruma altına alınmış menşe adı olarak tescil edilmesi konusundaki talebini kabul etmek için sunduğu “uzlaşıcı” önerisinin Güney Kıbrıs için tehlike arz ettiği ileri sürüldü.

Rum Fileleftheros gazetesi, 22 Temmuz’da Komiteler Koleji’nde de onaylanan söz konusu önerinin, Rum Yönetimi’nin talebinin- Avrupa Hukukuna göre başvuru yapılmasından sonra en geç altı ay içerisinde yayımlanması gerekiyor- doğrudan düzenlenmesinden kaçındığını yazdı.

Rum Yönetimi’nin, hellim konusundaki talebinin sunulmasından bir yılı aşkın zamanın geçmesine karşın Avrupa Komisyonu’nun, talebin olduğu şekliyle yayımlanmasını reddettiğini yazan gazete Brüksel’in, konuyu siyasallaştırarak, iki toplumlu kıldığını, bunun da Rum Yönetimi’nin egemenlik haklarına dokunduğunu savundu.

Gazete Avrupa Komisyonu’nun aldığı kararda, tüm “Kıbrıs Cumhuriyeti” hükümranlığında, “hallumi/hellim” kalite tescili sorumluluğunu üstlenmesi beklenen örgütün(Veritas gibi), gerek Rum Yönetimi yetkililerine gerekse Avrupa Komisyonu’na her altı ayda bir, ortaya konulan hedeflerin hayata geçirilmesine ilişkin referans vereceğinden bahsedildiğini yazdı.

Habere göre bir AB kaynağı gazeteye yaptığı açıklamada, Komisyon’un kararını savunarak, AB’nin konuya müdahil olmasının gerekli olduğunu ve özellikle Rum Yönetimi tarafından kontrol edilmeyen bölgelerde hellim kalite tesciline ilişkin olarak muhtemel çıkacak sorunların çözümlenmesini hedeflediğini ifade etti.



Eski Rum liderden Anastasiadis’e: “Cesaretini toplayıp Grivas’ı ve EOKA-B’yi kına”



Rum Yönetimi eski Başkanı Dimitris Hristofyas halefi Nikos Anastasiadis’e “Cesaretini toplayıp, başımıza bu felaketleri getiren cuntanın suç ortakları Grivas’ı ve EOKA-B’yi kınasın” diye seslendi.

Rum Simerini gazetesi, Hristofyas’ın yıldönümü etkinliğindeki konuşmasında, Akıncı’nın ardından, Anastasiadis’in de Cesaretini Toplayıp Grivas’ı ve EOKA-B’yi Kınamasını İstedi” başlık ve spotlarıyla aktardı.

Hristofyas, “Dikomo (Dikmen) 1974” isimli örgüt tarafından 15 Temmuz 1974 III. Makarios’a darbe ve Barış Harekâtı’nın yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “Barış Harekatı aslında savaştı” sözlerine mukabil Anastasiadis’in de samimi itiraflarda bulunması gerektiğini söyledi.

“1960’tan sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, budanmış olsa bile, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ortak kazanımı olarak kucaklayıp, üzerine yüklenen taahhütlerden kurtarmak için mücadele edemememiz talihsizliktir” vurgusu yapan Hristofyas, özetle şunları söyledi:

“Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Rum tarafındaki milliyetçilik Enosis’e bir adım olarak yaklaştı, Kıbrıs Türk tarafındaki milliyetçilik de taksimin ileri götürülmesi olarak.

Tarihin bu gerçeği bugün toplu mezarlarda gömülü olabilir ancak gün ışığına çıkacak, bu nedenle olguları adlarıyla söylemeliyiz. Sağ da, aşırı sağ da samimi itiraflarda bulunmalıdır. Sayın Anastasiadis kısa süre önce Anavatanların oynadığı rolden söz etti. Derhal kendisine şahsının ve partisinin birkaç yıl önce, Anavatanların rolünden söz ettiği için Dimitris Hristofyas’ı kınadığı hatırlatıldı.

Sayın Anastasiadis’in en azından şimdi bu itirafta bulunması olumludur. Akıncı’nın açıklaması kendisine bir davet olmasına karşın Anastasiadis’in yapmadığı şey; cesaretini toplayıp, başımıza cuntanın getirdiği bu felaketlerin suç ortağı olan Grivas’ı ve EOKA-B’yi kınamaktır.

Anastasiadis’in toplumlararası müzakerelerde cesaretle, bizim zamanında vardığımız yakınlaşmalar temelinde ilerlerse derhal, kendi siyasi cephesinin ve kendi partisinin kol kanat gerdiği güçleri karşısında bulacağına inanıyorum.

Müzakerelerin devam ettiği şu an, yaraya parmak basma cesareti gösterme zamanıdır. Sağın ve aşırı sağın, bu ülkenin sözde ‘aptalların’ değil cuntaya ve EOKA-B faşizmine hizmet edenlerin kurbanı olduğunu itiraf etsin. Bu ülkede cezalandırılmamış suçlar işlendiği itiraf edilsin.”

Kıbrıs sorununda AKEL ile DİSİ’nin birlikte yürüdüğü söylemlerine karşılık “tribünlere oynamak için tartışma açıyorlar” vurgusunu yapan Hristofyas “Buna, söyleyenler bile inanmıyor çünkü gerçeği biliyorlar. AKEL’in Kıbrıs sorununda ilkeler politikasını izleyerek her zaman tutarlı davrandığını biliyorlar.”

Gazete Nikos Anastasiadis’in aslında 20 Temmuz gecesi Rum Başkanlık Sarayı’nda düzenlenen etkinlikte önemli itiraflarda bulunduğuna işaret ederek özetle şunları aktardı:

“Geçmişte yapılan suç nitelikli hatalardan söz etti ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kısa tarihinde imkânsızı isteyerek akrobasiler yaptığımızı, faaliyetlerimiz ve ihmallerimizle kibirli birilerinin devleti, meşruiyeti, egemenliği ve ülkemizdeki demokrasiyi yıkma çabasıyla silahlarını kardeşlerimize çevirmesine olanak tanıdığımızı kabul etmemizi istedi.

Başkan Anastasiadis, 15 Temmuz 1974’te Başkanlık Sarayı’na ateş ederek seçilmiş cumhurbaşkanını öldürmek isteyenin; anayasayı, ülkeyi ve demokrasiyi korumakla mükellef organ olmasına rağmen cuntanın kontrolündeki Milli Muhafız Ordusu olduğunu söyledi.”



“Garanti Anlaşmalarını her üç garantör de ihlal etti”



Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, Zürih ve Londra Anlaşmaları’nda öngörülen Garanti Anlaşmaları’nı her üç garantör gücün de ihlal ettiğini belirtti.

Rum Haravgi gazetesi, bu sözleri, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’ndan adı belirtilmeyen üst düzeyli bir yetkilinin Atina’da görevli (yabancı) akredite diplomasi editörleriyle sohbet toplantısında söylediğini yazdı.

Gazeteye göre Yunan Dışişleri Bakanlığı üst düzeyli kaynağı “Yunanistan darbe yaparak, Türkiye istila ederek, İngiltere de hiçbir şey yapmayarak anlaşmayı ihlal etti” ifadesini kullandı.

Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması halinde Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin statüsünün ne olacağı sorulduğunda “Bu, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ilgilendirir” diyen kaynak “biz ne buna, ne yönetim konusuna, ne toprağa ne de garantilere karışırız” dedi, özetle şunları ekledi:

“Çözüm olabilmesi için bu çözümün işlevsel ve sürdürülebilir olması gerekir. Kıbrıslı Rumların güvenlik duygularını tatmin etmesi gerekir. Kıbrıslı Türkler de kendilerini güvende hissetmelidir.

Müzakerelere Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı’nın gelmesi Kıbrıs müzakerelerine başka bir dinamik kattı. Müzakerelerin mutlu sona ulaşması Akıncı’nın ‘Kıbrıs kimliğinin’ Türk kimliğinden daha güçlü olup olmayacağına bağlıdır. Belirleyici unsur, Mustafa Akıncı’nın Kıbrıslı kimliğidir.”



Tatar: “Hükümet programında Kıbrıs konusunda yer alanlar yetersiz”



Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanlığına aday olduğunu açıklayan Lefkoşa Milletvekili Ersin Tatar, hükümet programını eleştirerek, Kıbrıs konusuna ilişkin maddelerin “yetersiz olduğunu ve UBP’nin hassasiyetlerini gözetmediğini” savundu.

Tatar, hükümet programının “UBP açısından üzücü” olduğunu ileri sürerek, partisinin “hükümetteki varlığının programa yansımadığını” iddia etti.

Tatar, “Söz konusu hükümet programında Kıbrıs konusundaki müzakerelerin hükümet için en önemli konulardan biri olduğu vurgulanıyor ama programda yer alanlar sadece ve sadece CTP’nin önemsediği tek egemenlik, tek temsiliyetle ilgili cümlelerden oluşuyor” dedi.

Ersin Tatar, şöyle devam etti:

“Birçok konuda, madde madde, niyet ve hedefler ortaya konulurken UBP tabanı ve Kıbrıs Türk Halkı’nın geleceği açısından büyük önem taşıyan Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamı, varılacak antlaşmanın Avrupa Birliği’nin birincil hukuku olması, KKTC vatandaşlarının tartışma konusu yapılmayacağı, iki bölgeliliğin sulandırılmasına izin verilmeyeceği, olası bir antlaşmayla birlikte bakir doğumla yeni bir devletin ortaya çıkarılacağı gibi konulara hükümet programında hiç yer verilmedi”

Rum ve Yunan yetkililerinin son zamanlarda arka arkaya yaptıkları açıklamalara işaret eden Tatar, “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini istemiyorlar. Kıbrıs’ta yeni bir devlet ortaya çıkmayacağını, varılacak anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olmayacağını, AB ilkeleri ve müktesebatına uygun bir antlaşma yapılacağını, 1974 sonrası Türkiye’den gelen KKTC vatandaşının Kıbrıs’ta kalamayacağını, mülkiyet konusunda esas söz hakkının malın 1974 öncesi sahibinde olacağı vurgulanıyor” dedi.

Tatar, hükümet programında bu konulardaki görüşlerin ortaya konulmamasının önemli bir eksiklik olduğuna işaret etti.

Hükümet programında birçok konuda takvim ortaya konulurken en önemli konulardan biri olan Kıbrıs konusunda bir takvim öngörülmemesini “dikkat çekici” olarak değerlendiren Tatar, “Oysa yapılması gereken Rum tarafının sonsuza dek beklenemeyeceğinin vurgulanması ve Rum uzlaşmazlığının devamı halinde toplumun önüne nasıl bir yol ve seçenek konulacağının ifade edilmesi idi” ifadesini kullandı.

Tatar, halkın çıkarlarının, vizyon sahibi olup, proaktif politika izleyerek ve dünya-bölge gerçeklerini gözeterek korunabileceğini belirterek, hükümet programında İslam İşbirliği Teşkilatı’nda gözlemci statüsünden öte bir şey talep edilmeyerek yıllardır devam eden ve tam üyelik talep eden tutumdan geri adım atıldığını savundu.

Ersin Tatar, hükümet programında KKTC ekonomisinin temel sorunu olan büyümeyi sağlayacak bir içerik olmadığını ileri sürdü.

CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’ın bir televizyon programında 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, UBP ve UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün’e yönelik sözlerini de eleştiren Tatar, Özgürgün’den açıklama istedi. Tatar, “UBP aşağılanırken, küçük ortak muamelesine tabi tutulurken, altı boşaltılan bakanlıklarla aldanırken, bu koalisyon UBP tabanını ve halkı memnun edecek icraatları nasıl yapılacak?” ifadesini kullandı.

Hiç bir baskı ve karalama eylemine boyun eğmeyeceklerini ifade eden Tatar, UBP’nin daima, KKTC halkının özünü temsil eden en büyük ve en güçlü parti olduğunu söyledi.

Tatar, partiye, ülkeye ve devlete sahip çıkma ve halka hizmet etme kararlılığını yineleyerek, partiye zarar vermeden, konuları şahsileştirmeden, dostça ve demokratik tüm haklarını kullanacaklarını kaydetti.



Eide: “Kıbrıs sorununun çözüleceğine inanıyorum”



Rum radyosunun haberine göre, Rum Haber Ajansı’na (KİPE) özel röportaj veren Eide, Kıbrıs sorununun çözülebilmesi için güven ve niyet gerektiğini kaydetti.

Eide, mevcut aşamada her iki tarafta da uygun liderliğin bulunduğunu ve oluşan dinamiğin kaybedilmemesi gerektiğini kaydetti.

Eide ayrıca, her iki tarafın da, çözümün Avrupalı olmasının bilincinde olmasının önemli olduğunu söyledi.



Mogherini: “Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün bedelini düşünün”



AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini, herkesi, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün bedelini düşünmeye çağırdığı haber verildi.

Rum Alithia gazetesine göre Mogherini, önceki gün Kıbrıs ziyareti çerçevesinde bir dizi temasta bulundu.

Mogherini’nin tüm AB üye ülkeleriyle yaptığı temaslar kapsamında önceki gün Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis ile bir araya geldiğini kaydeden gazete, görüşmenin ardından heyetler arası görüşmeler, basın toplantısı ve çalışma yemeğine geçildiğini aktardı.

Gündemde Kıbrıs sorunu, AB-Rusya ilişkileri, güney bölgesi, enerji diplomasisi ve diğer konuların bulunduğunu aktaran gazete, Suriye, Mısır ve Libya’daki gelişmeler, Güney Kıbrıs’ın oynayabileceği rol üzerinde durulduğunu aktardı.

Habere göre Mogherini Kasulidis’le olan görüşmenin ardından basın toplantısında yaptığı açıklamada “Herkesi, yeniden birleşmenin olmamasının bedeni düşünmeye çağırmak istiyorum” diyerek, Kıbrıs sorununun çözülmemesinin ekonomik, siyasi, insani bedelinin olacağına dikkat çekti.

Savunma alanında da bedelin olacağını söyleyen Mogherini, AB’nin ekonomik açıdan yeniden birleşmeyi destekleyecek kadar güçlü olup olmadığı sorusuna ise olumlu yanıt vererek, “Gerçek bedel bu süreç başarısızlığa uğrarsa gelecek. Sanırım bu kimsenin dayanamayacağı gerçek bedel olacak” dedi.

Liderlerin sonuca ulaşabileceğine dair iyimserliğini de dile getiren Mogherini, Kıbrıs sorununun çözümünün AB için de bir yatırım olacağına dikkat çekerek, bölgenin güven ve istikrarına özlü katkıda bulunacağını söyledi.

Çözümün şimdi olmaması durumunda gelecekte olmasının daha zor olacağı yönündeki görüşünü de dile getiren Mogherini, kişisel olarak bu süreci desteklemek için elinden geleni yapacağını belirtti.

Mogherini, AB ve Avrupa Komisyonu’nun da Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik desteğini belirtti.



“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıs Rum oluşturucu devletine dönüştürülmesi ölümcül bir yanlış olur”



Vatandaşlar İttifakı Başkanı Yorgos Lillikas “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin muhtemel tasfiyesi veya yeni ortaklık devleti kurulması için Kıbrıs Rum oluşturucu devletine dönüştürülmesi, düzeltilemez etkileri olacak korkunç, ölümcül bir yanlış olur” dedi.

Rum Fileleftheros gazetesi, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamının” Rumlar açısından müzakere ilkesi olması gerektiği görüşünün altını çizen Lillikas “bu kadar hayati öneme sahip bir konu ‘yapıcı belirsizliklerle’ düzenlenemez çünkü belirsizlikleri yorumlayacak bir mahkeme veya başka bir uluslararası mekanizma yoktur, bu nedenle güçlü olan kendi yorumunu fiilen dayatır” vurgusunu yaptı.

Lillikas sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tasfiye edilmesi veya Kıbrıs Rum oluşturucu devletine dönüştürülmesi halinde uluslararası tanınmışlığın, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin halefi addedilecek yeni devlete geçeceğini ve yeni devletin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB, BM ve diğer uluslararası örgütlerdeki yerini, Yugoslavya örneğinde olduğu gibi mülkiyeti ve mali yükümlülükleri de devralacağını” vurguladı.

“Ancak çözüm anlaşmasının, ya işlevsel olmamanın devleti dağılmaya sürüklemesi veya oluşturucu devletçikten birinin ayrılması sebebiyle çökmesi halinde, uluslararası tanınmışlığa sahip olacak yeni devlet tasfiyeye ve kendi kendini dağıtmaya sürüklenecek” vurgusunu yapan Lillikas uyarılarını şöyle sürdürdü:

“1-Bu durumda bazı muhtemel gelişmeler ortaya çıkacak. Bunlardan biri BM Güvenlik Konseyi’nin Makarios hükümetini Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı ve dolayısıyla meşru olarak tanıdığı 1964’tekinin aynını yapacak. Ancak bu kesin görülmemelidir çünkü bugün olgular farklıdır ve Güvenlik Konseyi’nin benzer bir yaklaşım göstereceği kesin değildir.

2-Uluslararası unsurun Kıbrıs’ta iki devleti tanıma tehlikesi vardır bu da kesin taksim demektir.

3-iki oluşturucu devletçiğin tanınmaması tehlikesi, Kıbrıs Helenizm’inin güvenlik ve erişimi olmadan Türkiye’nin rehinesi olacağı anlamına gelir.”

Mektubunda Rum Yönetimi Başkanı’nın, bugünkü Kıbrıs Türk liderliğinin konfederasyonu değil federasyonu kabul ettiği yönündeki teyidine de değinen Lillikas “Bazı davranışları veya tezleri Kıbrıs Türk tarafının gerçek niyetleri açısından ciddi soru işaretleri veya kuşkular yaratıyor” ifadesini kullandı.

Lillikas buna örnek olarak cep telefonu şebekelerinin birleştirilmesi meselesinde Kıbrıs Türk tarafının “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin uluslararasında tanınmış alan kodu olan +357’yi kabul etmemesini gösterdi, şunları ekledi:

“Bunun sonucunda ya işgal bölgelerinde Türkiye’ye ait olan 090 alan kodu kabul edilmek zorunda veya +357’den kaçınmak için yabancı şirketlerin hizmetinden yararlanılması gibi alternatif çözümler aranmak zorunda.

Bu örnekten de şu iki sorular ortaya çıkıyor:

1-Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı kabul ediliyorsa neden uluslararası telefon kodu kabul edilmiyor?

2-+357 kodu reddedilerek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamının kabul edilmediği ve yeni devlet kurulmasında ısrar edildiği mesajı mı veriliyor?”



“İşgal demedi, atanması riske girdi”



ABD’nin, John Koenig’den boşalan Güney Kıbrıs’taki büyükelçiliği için ABD Başkanı Barack Obama tarafından seçilen diplomat Kethleen Ann Doherty’nin Çarşamba günü ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nde alındığı mülakatta Rum kökenli New Jersey senatörü Robert Menendez’in sorusunu cevaplarken” işgal” demediği için atanması riske girdi. Rum Simerini gazetesinin haberine göre Washington’daki iyi bilgili kaynaklar Doherty’nin, Menendez’in “Kıbrıs’ta Türk istilası ve işgali” sorusuna tatmin edici bir cevap vermemesi durumunda büyükelçi atanmasında zorluklar yaşanacağı kanaatini taşıyor.

Amerikan Senatosu tüzüğü gereği herhangi bir senato üyesi, ABD Başkanı tarafından yapılan bir atamayı süresiz dondurabiliyor.

Doherty’nin, Menendez “sizden, gelecekte Kıbrıs’ta asla istila olmadığının söylendiğini duymayacağım garantisini alabilir miyim?” sorusuna cevap vermekten kaçındığı, Menendez’in de “Dışişleri Bakanlığı’nın, bugün verdiğinizden daha iyi bir yazılı cevap vermenize müsaade etmesini dilerim” dediği kaydedildi.

Doherty mülakatı sırasında yaptığı konuşmada, “cesur ve vizyon sahibi” diye nitelediği iki liderin de adil ve sürdürülebilir barışı getirecek bir çözümü taahhüt ettiği bu konjonktürün Kıbrıs için ümit verici olduğunu belirterek BM ile birlikte, liderlerin iki bölgeli iki toplumlu federasyon çabalarını kolaylaştırma ümidini dile getirdi.

“Muteber dost ve önemli stratejik ortak” diye nitelediği Güney Kıbrıs’a ABD yatırımlarının son iki yılda 7 kat arttığını belirten Doherty Kıbrıs sorununa bulunacak bir çözümün Ada ekonomisine olumlu etki yapabileceğini, çözümün daha çok ticaret ve yatırım fırsatı yaratabileceğini anlattı.

Doherty bölgede doğal gaz yatakları keşfedilmesine de değindi ve “ABD Kıbrıs Cumhuriyeti’nin MEB’indeki hidrokarbon kaynaklarını geliştirme hakkını destekliyor. ABD bu kaynakların kapsamlı bir çözüm çerçevesinde her iki toplum arasında hakkaniyetle bölüşülmesi gerektiğine, bir çözüm için teşvik olabileceğine inanıyor” ifadelerini kullandı.

Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre Menendez “Bir ABD Büyükelçisi olarak sizden, selefinizin söylediği; Kuzey Kıbrıs’ın dünyanın en militarize bölgesi olduğu gerçektir sözünü söylediğinizi veya Kıbrıs’ta asla bir Türk istilası olmadığını söylediğinizi duymak istemiyorum” dedi. Doherty de cevaben “toplumlararası şiddet yılları korkunçtu ve binlerce can yitirildi. Şiddet toplumları bölebilir, geleceğe odaklanmalıyız” ifadesini kullandı.



“7 yıla kadar hapislik”



Rum Yönetimi İçişleri Bakanı Socratis Hasikos, kuzeydeki Rum mülklerinin ‘gerçek sahibinin izni olmadan’ alım ve satımının Kıbrıs Cumhuriyeti kanunlarına göre yasak olduğunu ve 7 yıla kadar hapislik öngördüğünü söyledi.

Hasikos, Diyalog gazetesine yaptığı açıklamada, kuzeydeki Rum mülklerinin alım ve satımıyla ilgili ceza yasasının yürürlükte olduğunu söyledi.

Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili müzakerelerin ilerlediği bu dönemde, kuzeydeki Rum mülklerinin alım veya satışının yapılmamasını isteyen Hasikos, “Kıbrıslı Türklerden ricam; özellikle içinde bulunduğumuz bu hızlı müzakere sürecinde Kıbrıslı Rumlara ait mülklerin alım ve satışını yapmamalarıdır” dedi. (Diyalog Gazetesi)



Taşpınar Şehitleri törenle anıldı



Taşpınar Şehitleri Taşpınar Şehitliği’nde düzenlenen törenle anıldı.

Törende konuşan Taşpınar Muhtarı İzzet Erçağıl, Rum saldırıları karşısında Taşpınar köylülerinin kahramanca mücadele ettiğini belirtti.

Gelecek nesillerin 1974 öncesindeki karanlık günleri yaşamaması için, görüşme sürecinde dikkatli olunması gerektiğine işaret eden Erçağıl, şehitlerin bıraktığı toprakları korurken Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçilmeyeceğini söyledi.



“İngiliz Okulu’ndan Kıbrıslı Türk veliler de şikayetçi”



Lefkoşa’nın güneyinde faaliyet gösteren İngiliz Okulu’nun, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasındaki işbirliğini destekleyen müdür muavininin siyasi duruşundan dolayı okuldan atılmaya çalışıldığı haberlerine, Kıbrıslı Türk öğrencilerin velilerinden gelen şikâyetlerin de eklendiği belirtildi.

Rum Politis gazetesinin haberine göre müdür muavini Andonis Andoniu avukatı aracılığıyla Irkçılık ve Ayrımcılık Karşıtı Ombudsman Eliza Savvidu’ya okul müdürü aleyhine suç duyurusunda bulunurken İngiliz Okulu’ndaki durum Rum Yönetimi Başkanlığı çevrelerine de aktarıldı.

Bu arada okulun Kıbrıslı Türk öğrenci velilerinin başka vukuatlardan dolayı sürekli üst düzey yetkililere şikâyetlerde bulunduğunu yazan gazete, bunlardan en belli başlı olanlarının Bayram tatili meselesi ile mezuniyet dansı programı olduğunu belirtti.

Habere göre Kıbrıslı Türk veliler, mezuniyet töreninin son sınıf öğrencilerinin Türkçe sınavına denk gelmesine rağmen programın değiştirilmemesinden şikâyet ediyor.



“Ana sorun ekonomik kriz”



Güney Kıbrıs'ta AKEL adına yapılan bir ankette, Kıbrıslı Rumlar ülkedeki ana sorunu, “ekonomik kriz” olarak gösterdi.

Rum Fileleftheros gazetesi, AKEL tarafından yaptırılan ankette, Kıbrıslı Rumların yüzde 66.7’sinin, ana sorununun ekonomik kriz olduğu şeklinde yanıt verdiğini yazdı.

Kıbrıslı Rumların, yüzde 44.1’inin ikinci ana sorun olarak ise Kıbrıs sorununu gösterdiğini yazan gazete bunu, yüzde 33.7 ile işsizlik, yüzde 16 ile sağlık, yüzde 12 ile emeklilik-sigorta sistemi, yüzde 7.7 ile milli güvenlik konuları, yüzde 7.5 ile eğitim, yüzde 6.3 ile muhaceret, yüzde 1.1 yolsuzluk, yüzde 3.1 ile diğer konular, yüzde 6.1 hiçbir sorunun izlediğini belirtti.

Habere göre Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anatasiadis’in Kıbrıs sorununa ilişkin siyasetini doğru veya yanlış gidişata yönelik olup olmadığı şeklindeki soruya AKEL seçmenleri, yüzde 65.2 kesinlikle ve oldukça doğru gidişata yönelik olduğunu, yüzde 23.5’i kesinlikle ve oldukça yanlış, yüzde 11.3’ü ise bilmiyorum şeklinde cevap verdi.

Aynı soruya karşılık olarak DİSİ seçmenleri yüzde 79 doğru gidişat, yüzde 13.5’i yanlış, yüzde 7.5’i bilmiyorum; DİKO seçmenleri yüzde 40’ı doğru, yüzde 49.5’i yanlış, yüzde 7.5’i bilmiyorum, EDEK seçmenleri ise yüzde 34.2’si doğru, yüzde 54.4 yanlış, yüzde 11.4 bilmiyorum yanıtını verdi.

“Milletvekilliği seçimlerinin bugün yapılması durumunda hangi partiye oy verirsiniz?” şeklindeki soruya yüzde 22 DİSİ, yüzde 20.5 AKEL, yüzde 8.3 DİKO, yüzde 4.8 EDEK, yüzde 1.0 EVRO.KO, yüzde 2 Rum Çevreciler, yüzde 1.2 ELAM, yüzde 5.2 Rum Vatandaşlar İttifakı, yüzde 1.5 diğer, yüzde 10 boş/ geçersiz oy, yüzde 12.5 bilmiyorum/yanıt yok, yüzde 11 ise oy kullanmayacağım yanıtı verildi.

Siyasilerin popülerliği konusunda ise Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis yüzde 56.5 olumlu/yeterince olumlu, yüzde 42.4 olumsuz/yeterince olumsuz, DİKO Başkanı Nikolas Papadopulos yüzde 45.1 olumlu, yüzde 52.7 olumsuz AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu yüzde 43.6 olumu, yüzde 54.5 olumsuz, Çevreciler Başkanı Yorgos Perdikis yüzde 39.5 olumlu, yüzde 56.4 olumsuz, Vatandaşlar İttifakı Başkanı Yorgos Lillikas, yüzde 36.2 olumlu, yüzde 58.5 olumsuz, EDEK Başkanı Marinos Sizopulos yüzde 36.1 olumlu, yüzde 58.6 olumsuz, DİSİ Başkanı Averof Neofitu yüzde 30.2 olumlu, yüzde 68 olumsuz şeklinde yanıt aldı.

Rum Politis gazetesi ise, Rum Yönetimi Başkanlığı tarafından, müzakerelerin başladığı dönemde, 22-27 Mayıs tarihlerinde yaptırılan anketin sonuçlarına yer verdi.

Gazete ankete katılanların yüzde 73’ü Mustafa Akıncı’nın Kıbrıs Türk liderliğine seçilmesini olmlu bir gelişme olarak gördüğünü yazdı.

Habere göre ankete katılanların yüzde 59’u iki taraf için avantajlı bir çözüme ulaşılabileceğini düşünürken, yüzde 38’i bu konuda olumsuz görüş ortaya koydu.

Ankete katılanların yüzde 67’si iki toplumlu, iki kesimli federasyondan yana olumlu tavır koyarken yüzde 23’ü iki devletten yana görüş ortaya koydu.

Gazete iki kesimli, iki toplumlu federasyondan yana olumlu tavır koyan AKEL seçmenin yüzde 84, DİKO’nun yüzde 79, DİSİ’nin yüzde 7, EDEK ve Çevrecilerin ise yüzde 63 olduğunu belirtti.

Ankete katılanların yüzde 57’si, “Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, Annan Planı’nın olumsuz unsurlarının iyileştirilmesiyle, Kıbrıs sorunun çözümüne ilişkin ortak bir öneride anlaşmaları durumunda, yeni referandumda ne oy verirsiniz” sorusuna kesinlikle evet, yüzde 22’si kesinlikle hayır, yüzde 19’u bilmem mümkün değil, yüzde 2 ise karar vermedim yanıtını verdi.





Lefkoşa Türk Belediyesi ve Lefkoşa Rum Belediye personellerinden sergi



Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB)ve Lefkoşa Rum Belediyesi personelinin çektiği Lefkoşa’yla ilgili fotoğraflardan oluşan bir sergi açıldı.

40 fotoğraftan oluşan sergi Bandabulya’da ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor.

Tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Lefkoşa’yı farklı bir gözle yansıtan sergi, 3 Ağustos’a kadar ziyaret edilebilecek.

“Belediyeci Gözü ile Lefkoşa” isimli sergide, LTB Başkanı Mehmet Harmancı ve Lefkoşa Rum Belediye Başkanı Konstantinos Yorgacis’in çektiği birer fotoğraf da yer alıyor.



Rumlar Polonyalılara saldırdı



Jagiellonia-Omonia futbol karşılaşmasını izlemek üzere Güney Kıbrıs’a gelen Polonyalıların Rumların saldırısına uğradığı haber verildi.

Rum Simerini gazetesi Finikudes sahilinde Perşembe günü gece yarısı saatlerinde 25-30 kadar Polonyalının önce kendi aralarında tartıştığını, bir kısmının bölgeden ayrılmasıyla geriye kalanının, Rum olduğu düşünülen 30-40 kişinin saldırısına uğradığını yazdı.

Saldırı sırasında iki kişinin yaralandığını kaydeden gazete, polisin olay yerine gitmesiyle kavgaya karışan Rumların bölgeden kaçması neticesinde herhangi bir tutuklama olmadığını belirtti.







Enformasyon Dairesi







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 59
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 808
Toplam Tekil 4077536
IP 18.219.189.247






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.382 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu