Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, yeni dönem müzakereler çerçevesinde bugün üçüncü kez bir araya geldi. Görüşme, ara bölgede müzakereler için ayrılan binada bugün sabah saat 09.30’da başladı.

İki lider, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla, 7 ay aradan sonra 15 Mayıs’ta yeniden başlayan müzakerelerde ilk kez bir araya gelmiş, 23 Mayıs’ta ise sosyal içerikli bir görüşme gerçekleştirmiş ve Arasta ile Uzunyol’da birlikte yürüyüş yapmışlardı.

Öte yandan, Müzakereciler Özdil Nami ve Andreas Mavroyannis’in dünkü toplantısına katılan BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, müzakerelerde iyi bir ilerleme kaydedildiğini söyledi. Dün gerçekleşen görüşme hakkında basına detaylı bilgi verilmedi.





Erdoğan: “Garantör ülke olmadan doğan haklarımızı bırakamayız''



TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Şunu açık, net söylemek zorundayım, biz hiçbir zaman garantör ülke olmadan doğan haklarımızı bırakamayız'' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, NTV televizyonundaki canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

“Kıbrıs’ta iki liderin buluşması, iki tarafa geçmeleri. Sanki müzakereler öncesinde bir ılımlı hava esiyor. Bu kez müzakereler ilerleyebilir mi?'' şeklindeki soruya Erdoğan, şu yanıtı verdi:

''Mustafa Bey'in Türkiye ziyaretinde bunları kısmen konuştuk. Malum, 11 Şubat olayı vardı bizim, 12 maddelik bir olay. 12 maddeye, o zaman Anastasiadis olumlu bakmış, 'Evet' demişlerdi. Fakat sonra bundan geri adım attılar. Bu çok önemliydi. Çünkü konuyla ilgili olarak o zaman BM Genel Sekreterinin de o sürece bakışı olumluydu bugün de o çerçeveye olumlu bakıyorlar. Şu anda belki Sayın Akıncı ile Anastasiadis arasındaki olay bir peşrev olabilir. Temenni ederiz ki bu çözüme giden bir yol olur. Bunları hep konuştuk. Bu görüşmelerde olumlu bir netice çıkarsa artık Kıbrıs bir sorun olmaktan çıkmış olur. Bu da tabi gerek Kuzey Kıbrıs'ı, gerek Güney Kıbrıs'ı böyle bir şeyde, iki kurucu devlet esaslı bir yapıyla burada böyle bir adım atılmış olur ki, hayırlı olur. Bu bizim temennimizdir. Ama şunu açık, net söylemek zorundayım, biz hiçbir zaman garantör ülke olmadan doğan haklarımızı bırakamayız.''

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs sorununa ilişkin, "Garantör devletleri bir yere bırakıp, AB'yi garantör konumuna koyma havası esiyor gibi" ifadesi üzerine, şunları söyledi:

"O adil bir yaklaşım değil. Bunu kabul etmek kesinlikle mümkün değil. Çünkü AB, bir defa kendi üzerine düşen görevi yerine getirmedi ki. Onun biz adaletine nasıl güveneceğiz? Kaldı ki zaten böyle bir hakkı yok. Burada üç ülkenin garantör ülke olma hakkı var, İngiltere, Yunanistan, Türkiye. AB'nin böyle bir hakkı yok. AB, Kuzey Kıbrıs'ın bir defa mali noktadaki bazı haklarını kendisine vermiş değil. Mesela biz, İsviçre'de yaptığımız o toplantılarda bile, o zaman AB adına Verheugen katılmıştı o toplantılara, o toplantılardan sonra çıkan neticeye bile AB gerekli desteği veremedi. Güney Kıbrıs'ı AB'ye alırken, 'Burada ne yapacaksınız' dediğimizde, 'Gereken neyse bunu yapacağız' diyerek, gerekeni yaptılar, Annan Planı'na 'Hayır' dediği halde Güney Kıbrıs'ı aldılar, ama Kuzey Kıbrıs'ı almadılar. Bu gerçekleri biz unutamayız ki. Onun için burada bir defa her şeyi sağlama bağlamak durumundayız ki, Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimizi, soydaşlarımızı kalkıp da onlara yedirmemeliyiz."



Nami: “Mayın olması mümkün değil”



Kıbrıslı Türk müzakereci Özdil Nami, mayınlar konusunda askerin kendilerine brifing verdiğini, verilen haritalardaki pek çok yerde mayın olmasının mümkün olmadığını ifade etti ve “hatta bazı noktalarda bugün binalar, yıllardır sürülmüş tarlalar var” dedi.

Metal mayınların 40 yıllık ömrü olmadığını, plastik olanlarının daha uzun ömürlü olabildiğini, anti-personel tipi yüzeydeki mayınların bugüne kadar patlamamasının mümkün olmayacağını ancak üzerine yük bindiğinde patlayan anti-tank tipi olanlarının ise derin toprakta olabileceğini tüm bunlar hakkında gereken makamlarla çalışıldığını ve kısa sürede işlemlerin başlayacağını söyledi. “Askeri makamlarımız, BM ile birlikte bunları inceliyor. Onların kendilerine has teknikleri var. Bu çalışma yapıldıktan sonra tarama faaliyeti yürürlüğe girecek.

Genç TV’de Er Meydanı Programında konuşan Özdil Nami yeni müzakere sürecine ilişkin şöyle dedi. “Geleceğe yönelik ümitliyiz. Geçmiş birikimler de kullanmak üzere bizim yanımızda. İki lider, herhangi birinin baskısı olmaksızın açık açık ortak bir vizyondan bahsediliyor. Umarım başlayan bu pozitif atmosfer devam eder. Sayın Cumhurbaşkanı Akıncı’nın da ifade ettiği gibi daha önemli olan iyi sonuca ulaştırmak.





Koenig: “Kıbrıs’taki sorun bir işgal veya istila sorunu değil”



Kıbrıs’taki görev süresinin sonuna gelen Amerika’nın Güney Lefkoşa Büyükelçisi John Koenig, Kıbrıs’taki sorunun bir işgal veya istila sorunu olmadığını söyledi.

Koenig, Güney Kıbrıs’taki Kıbrıs Üniversitesi’nde katıldığı bir sohbet toplantısında bir öğrencinin sorusuna karşılık Kıbrıs’taki sorunun 51 yıl önce başladığını ve 1974’te trajik bir dönemeç atlattığını belirtti ve Kıbrıs’taki sorunun bir işgal sorununa indirgenemeyeceğini kaydetti.

Cyprus Mail’in haberine göre, Koenig, Rumların Kıbrıs sorunundaki düşüncelerinin Kıbrıslı Türkler tarafından paylaşılmadığını da anlatarak, kendisinin herhangi bir Kıbrıslı Türk’ten Adada bir işgal sorunu olduğunu duymadığını, Rumların, Türklerle barış arayışında olmasından dolayı, Kıbrıslı Türklerin de görüşlerinin ne olduğunu anlaması gerektiğini kaydetti.

Adanın tarihin her döneminde adeta bir “kavşak” olduğuna değinen Koenig, Kıbrıslıların birbirleriyle farklılıklarına saygı gösterip bunları koruyabileceklerini, “liderliğin” çözüm yolunda büyük bir değişiklik yaratabileceğini kaydetti.

Annan Planı’nın ardından geçen 11 yılda çok şey değiştiğini fakat ayrılığın köklerinin şimdi daha derinlerde olduğunu belirten Koenig, 2004’de ise “AB üyeliğinin süreci daha ileriye götüreceği” şeklinde abartılı bir inanış olduğunu ifade ederek, bunun da değişmiş olmasını diledi.

Kıbrıslılardan önlerine çıkan fırsatı iyi değerlendirip, daha iyi bir gelecek hayallerini gerçekleştirme çağrısında bulunan Koenig, her bir Kıbrıslının bu çabada bir rolü olduğunu, kendilerinin de Amerika olarak çözüm sürecini ellerinden geldiğince destekleyeceklerini söyledi.





Akıncı, Peacock ve Cerboni’yi kabul etti



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Avustralya Yüksek Komiseri Trevor Peacock’u ve İtalya’nın Kıbrıs’taki Büyükelçisi Guido Cerboni’yi kabul etti.

Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen her iki kabulde, Cumhurbaşkanlığı’nın Dış İlişkiler Koordinatörü Deniz Birinci de hazır bulundu.

Kabuller ile ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı ve basının sadece görüntü almasına olanak tanındı.





Türk ve Rum siyasi partilerden müzakere sürecine destek



Slovakya’nın Güney Kıbrıs Büyükelçiliği tarafından organize edilen rutin toplantılar çerçevesinde dün bir araya gelen bazı Türk ve Rum siyasi partilerin, Kıbrıs konusunda başlayan yeni sürece destek verdikleri belirtildi.

Kıbrıs müzakerelerine ilişkin sürecin, sorunun en kısa sürede her iki toplumun yararına olacak şekilde ve iki tarafın mutabık kalacağı bir çerçevede, sürdürülebilir ve adil bir çözümle taçlandırılması dileğinde bulunan siyasi partilerin, buna katkı koymaya hazır oldukları kaydedildi.

Toplantıya KKTC’den CTP-BG, UBP, DP-UG, TDP, BKP ve YKP’nin katıldığı gözlemlenirken, Güney Kıbrıs’tan Yeşiller Partisi dışındaki tüm siyasi partilerin katılım gösterdiği belirtildi.





EDEK “Gerçekte var olmayan sahte duygular ve izlenimler yaratıyor”



EDEK, “sahte bir diyalog ve bir arada yaşama kültürü, gerçekte var olmayan sahte duygular ve izlenimler yarattığı” gerekçesiyle Slovenya’nı Güney Kıbrıs’taki büyükelçiliği himayesinde Ledra Palace’da düzenlenmekte olan geleneksel Kıbrıs Türk ve Rum siyasi partiler toplantılarına bir daha katılmayacak.

EDEK liderliği ayrılma kararına gerekçe olarak “bu görüşmelerin sahte bir diyalog ve bir arada yaşama kültürü işlediği, gerçekte var olmayan sahte duygular ve izlenimler yarattığı” argümanını ortaya koydu.

Rum Politis gazetesi Barbaros Hayreddin Paşa sismik araştırma gemisinin faaliyetlerini gerekçe göstererek bir süredir bu toplantılara katılmayan EDEK’in dün sadece “bayrağı selamlamak” için katıldığını ve artık katılmama kararının gerekçelerini açıklayacağını yazdı

Ledra Palace toplantılarının, gerçekte iki toplum arasında uzlaşı ön şartlarını yaratmayan sonu gelmez görüşmeler olduğu kanaatinde olan EDEK liderliği “görüşmeler, halk dayanağı olmayan seçkinlere yönelik eğiliminde ve kapalı kapılar arkasından uzlaşı olamaz” vurgusunu yaptı.





“Kıbrıs Türk Malları Vasiliğine ödenmesi gereken kira borçları 6,2 milyon euro”



Rum basınında dün yer alan bir haberde, Rum kesiminde, göçmen dahi olmayan, dolayısıyla hak sahibi olmayan kişilerin, kullanmak için Kıbrıs Türk malları temin ettikleri ifade edilirken, Güney Kıbrıs’taki “Kıbrıs Türk Malları Vasiliğine” ödenmesi gereken kira borçlarının 6,2 milyon Euro olduğu ifade edildi.

Rum İçişleri Bakanı Sokratis Hasikos, Kıbrıs Türk mallarının idaresinin uygun olmayan bir şekilde yapıldığını ifade etti. Hasikos, bunun bir düzene girmesi gerektiğini, öte yandan ellerinde Kıbrıs Türk malları bulunduranların, bu malların kendilerine ait olmadıklarını anlamaları gerektiğine işaret etti.

Gazeteye göre Rum bakan, ticari işletme ve konut sahipleri ile kurayla toprak sahibi olup; KKTC’de malı olmayan, KKTC’deki mallarına kıyasla çok fazla mal alan, ya da göçmen bile olmayan şahıslardan da söz etti.

Bu mallara sahip olan kişilerin, hakları olmadan, kiraladıkları malları başkalarına devredip kazanç elde ettiklerini de dile getiren Rum bakan, bütün bunların sona ermesi ve bir düzene girmesi gerektiğini ifade etti.





Başbakan Yardımcılığı’na Gündüz önerildi



Demokrat Parti Ulusal Güçler Genel Başkanı Serdar Denktaş’ın istifasıyla boşalan Başbakan Yardımcılığı’na DP-UG Güzelyurt Milletvekili Menteş Gündüz önerildi.

Öneri DP-UG Genel Başkanı Serdar Denktaş tarafından Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’na iletildi.