İlhan KARAÇAY'dan 4 yazı - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









İlhan KARAÇAY'dan 4 yazı
Tarih: 07.09.2015 > Kaç kez okundu? 2809

Paylaş


*Mersin Milletvekili Çamak, Başbakan Davutoğlu'na sordu: Gurbetçiye, Suriyeliye verildiği gibi geçici plaka verecek misiniz?

*Devletimizin aciziyeti yüzünden e-vize

konusunda milyonlarca euro kazanıyorlar.

*Türk dilbilimcileri göreve çağırıyorum

Çoğu dostum olan televizyon spikerleri dil hatası yapıyorlar.

*İlhan Karaçay'a Adalet partisi'nden teklif





Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak, Başbakan Davutoğlu'na sordu:

Gurbetçiye, Suriyeliye verildiği gibi geçici plaka verecek misiniz?

İlhan KARAÇAY yazdı...

İki hafta önce yayınladığımız 'Gurbetçiye tu kaka, Suriyeli'ye 'Ehlen sehlen' başlıklı haberimizde belirttiğimiz gibi, gurbetçi vatandaşlara uygulanan 6 aylık triptik kuralının, çarpıklıklarla dolu olduğu, vatandaşa sınırlı hak verilirken, Suriyeli'ye tam hak verilişinin yarattığı haksızlık, CHP Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak tarafından Başbakan Davutoğlu'na, Meclis Başkanı kanalıyla aktarıldı.

Milletvekili Çamak'ın, Meclis Başkanına gönderdiği ve Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırmasını istediği mektubun tam metni şöyle:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.



Hüseyin ÇAMAK

Mersin Milletvekili



Yazılı basına yansıdığı haliyle;



Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 51.maddesinde yapılan değişiklikle;

3 Nisan/31 Temmuz 2015 tarihleri arasında mülteci Suriyelilerin araçlarına geçici plaka uygulaması başlatılmış, uygulamanın bitişi, Mültecinin ülkeyi terk edinceye kadar ile sınırlandırılmıştır.

Bu duruma istinaden; TC. Vatandaşı Gurbetçi Göçmen yurttaşlarımızın "Triptikli araç" uygulamasından vazgeçilerek "Geçici Plaka" uygulamasından yararlandırılma talepleri söz konusu olmuştur.

1. Ülkemizde Suriyeli mültecilere ait kaç araç vardır?

2. İller bazında Suriyelilere dağıtılan geçici plaka sayısı nedir?

3. Devreye konulan geçici plaka uygulaması ile ulaşılmak istenilen amaç nedir?

Amaca ulaşılmış mıdır?

4. Halen yürürlükte olan Triptikli araç uygulaması ile ulaşılmak istenilen amaç nedir?

5. Türkiye vatandaşı olmayan Suriyeli mültecilere geçici plaka uygulaması getirilerek mültecilerin Türkiye de araçlarıyla bulunmaları konusunda tanınan bu kolaylık neden TC. Vatandaşı gurbetçi göçmen vatandaşlarımıza uygulanamamaktadır?

6. Gurbetçi Göçmen vatandaşlarımıza geçici plaka uygulanmasında ne gibi bir sakınca söz konusudur?

7. Gurbetçi Göçmen vatandaşlarımızın araçlarıyla ülkeye girme girişimlerinde, Türkiye'de araçsız olarak bulundukları sürenin 6 aylık yasal sürelerinden düşülerek, ülkeye girişlerinin ve bulunma sürelerinin kısıtlandığı konusundaki şikâyetleri bilinmekte midir?

Gurbetçi Göçmen vatandaşlarımızın bu şikâyetlerini sonlandırmak amaçlı ne gibi girişimlerde bulunulmuştur?

8. Bir kaç yıl önce Çalışma Bakanı Faruk Çelik "Triptikle otolara Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra yılda 6 ay değil, 2 yıl kalınabilecek kanun yapıyoruz" demiş iken aynı kabinenin Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı " Otomotiv sektörümüz zarar görür, böyle bir yenilik düşünmüyoruz" diyerek tepki göstermiştir. Bu iki farklı söylem arasında ortak bir yol bulma ve eyleme geçirmek için yapılan çalışmalar nelerdir? Yoksa bu sorun rafa mı kaldırılmıştır?

*****

Devletimizin ihmali yüzünden turistler vize sıkıntısı çekiyor ve bazı uyanıklar vize kolaylığı sağlayarak milyonlar kazanıyor

İlhan KARAÇAY yazdı...

Geçen yıl Türkiye'nin Hollandalılar'a sınır kapılarında vize vermeyeceği ve bu işlemin 10 Nisan'da başlayacağı haberimiz üzerine turizm dünyası çalkalanmıştı. Uygulamadaki eksikliklerin Bakanlığa şikayeti sonucunda e-vize işlemi 1 Kasım'a ertelenmişti.

Sevinç yaratan bu haberden sonra 1 Kasım 2014'te e-vize işlemi başladı ve sınır kapılarındaki vize verme işlemi de durduruldu.

E-vize uygulamasındaki en büyük şikayet, ödeme seçeneğinde sadece Visa, Master ve Debit Card'ın oluşuydu. Ne var ki, ödeme sırası geldiği zaman Debit card devre dışı kalıyordu. Yani Hollandalılar kendi bankaları kanalıyla ödeme yapamıyorlardı. En azından iDEAL kanalıyla bir ödeme yapabilme imkanı yaratılmalıydı.

Hollanda halkı kredi kartı kullanımını lüks olarak kabul ediyor ve genellikle banka kartları ile ödeme yapıyorlar.

Yapılan açıklamalarda bu eksikliğin 1 Kasım'a kadar giderileceği belirtiliyordu.

Ne var ki, E-vize uygulamasında, Hollandalılar'ın kendi banka kartlarıyla ödeme yapamadıkları bugüne kadar gözümüzden kaçmış. Bunu bir gazetecilik aciziyeti olarak kabul ediyor ve özür diliyorum.

Türkiye'ye gitmek için e-vize başvurusunda bulunanların kredi kartları yoksa, hala vize alamıyorlar.

Bu durumu iyi değerlendiren uyanık girişimciler, kendilerinin devreye soktukları web sayfaları kanalıyla isteyene vize almaya başladılar. Tabii ki daha fazla ödeme yaptırılarak.

Vizeyi devletimizden direkt alanlar 20 euro öderlerken, uyanık girişimciler işe 27 euro ile başladılar. Bu konuda rekabet arttıkça fiyatlar da düşmeye başladı. Şimdilerde 21.75 euroya vize alan da var.

Devletimizin hatasından doğan boşluktan yararlanarak, her biri onbinlerce kişiye vize alan uyanık girişimciler, böylelikle yüzbinlerce euro kazanmaya başladılar.

E-Vize veren web sayfalarından biri, bu ayki duyurusunda, 'Bu ay 38.398 kişiye vize aldık' diyordu. Yani her vizede 23.95 euro alan bu uyanık girişimci, sadece bir ay içinde 151.672 euro para kazanmış. (Bu durumu görebilmek için Google'a girin ve sadece e-visa yazın)

Bu uyanık girişimci sadece Türkiye için mi vize almış bilemiyoruz ama, bir başka uyanık ağustos ayında '13.971 kişiye vize aldık' diye ilan etmiş. Her vize için 24.95 euro alan bu kişi de ağustos ayında 69.156 euro kar etmiş.

Türkiye devletinden direkt vize alamadıkları için, kendi adlarına rahatça vize alanlara milyonlarca ödeme yapan Hollandalılar bu durumdan çok rahatsızlar.

Hollanda'daki Türk Hava Yolları, internet üzerinden satış yaptığı zaman banka kartlarından ödeme alabiliyor. THY'nın berecerebildiği bir işlemi bizim Dışişleri Bakanlığı'mız ayarlayamıyor mu? Ne yazık ki aynı durum Başkonsolosluklarımızda da sıkıntı yaratıyor. Zira Başkonsolosluklarımızda her ödeme cash (peşin para) yapılmak mecburiyetinde.

Peki Türk Devleti bu kadar aciz mi? Bir ödeme sistemi nedeniyle başkalarına milyonlarca para kazandıran Türk Devleti'ne bu yakışıyor mu?

*****

Türk dilbilimcileri göreve çağırıyorum

Çoğu dostum olan televizyon spikerleri dil hatası yapıyorlar

İlhan KARAÇAY yazdı...

Kimler geldi, kimler geçti spor ve spor medyası dünyamızdan...

Kimi bıraktı, kimi alkışlandı ve unutulmadı...

Kiminin de adları anımsanmıyor bile...

Bazılarının mezarları bile kayboluyor.

İşte bu ortamdaki spor dünyası içinde tam 50 yıl kaldım.

50 yıldır yapmakta olduğum gazetecilik geçmişimde, pek çok meslektaşım ile, özellikle yurtdışında çok önemli ve ilginç anılarım olmuştur.

Özellikle Türk sporına isimlerini altın harflerle yazdırmış olan, kimi 'merhum' olmuş, kimi de yaşamakta olan bu dostlarımın isimlerini bu yazımın sonunda sizlere sunacağım.

Şimdi gelelim asıl konumuza.

Spor müsabakalarını TV'lerde anlatan dostlarımın çoğu dil hatası yapıyorlar.

Televizyonculuktaki heyecanın, çoğumuzu strese soktuğunu ve bu nedenle yanlışlar yaptığımızı normal olarak kabul etmeliyiz. Şahsen ben, canlı yayınlarda daha rahat konuşabildiğim halde, band çekimlerinde daha çok hata yapıyorum. Bazı anonslarım üç beş kez tekrar çekiliyor. Bu nedenle, bu konudaki hatalara hiçbir diyeceğim yoktur.

Ne var ki, anlatımlarda bariz Türkçe hatası yapılmaktadır.

Örneğin, pek çok arkadaşımız, son yıllarda 'kritik' kelimesini dillerine pelesenk yaptılar.

Kaleye girmekte olan topu büyük bir başarı ile önleyen futbolcunun yaptığına, ' Çok kritik bir kurtarış veya hareket' diyor spiker dostlarımız. 'Kritik' vurgulaması üç beş yıldır yapılıyor. Ama yanlış oluyor. Kritik kelimesi dilimize dışarıdan gelmiştir. Pek çok dilde aynı kelime kullanılıyor. Hollanda'da maç anlatanlar, bir futbolcunun riskli ve tehlikeli bir hareketine 'kritik' derler. Ama nedense, bizdeki spiker dostlar, 'Muhteşem bir kurtarış' diyecekleri yerde, 'Çok kritik bir kurtarış' diyorlar. Medyadaki dilbilimcilerimiz de bu yanlışa hiç ses çıkarmıyorlar.

Spiker dostlarımızın bir yanlışı da, 'direk' söyleminde oluyor. Direk, her dilde dik duran

destek anlamındadır. Dik duran destek, kereste olabilir. Buna 'dilme' de denilebilir. Direk, betondan veya demirden de olabilir.

Yatay olan bir nesneye 'direk' denilmez.

Ama nedense bizim spiker dostlarımız, kaledeki iki direğin üzerine yatay olarak yapıştırılmış parçaya 'üst direk' diyorlar.

Hollanda'daki spiker ne diyor biliyor musunuz?

'Lata' diyor. Ne tesadüftür ki, Hollandacada lataya 'lat' deniliyor. Yani bizim spikerlerin 'üst direk' dedikleri nesneye yabancılar doğru olarak 'lata' diyor.

Şimdi bizimkiler, 'Bu deyim halk diline yerleşmiştir, değiştiremeyiz' diyecekler ama, dilimizi yanlış kullanmaktansa, iki direğe üstten bağlanmış nesneye 'lata' veya 'dilme' demek daha doğru olacak.

Bu konuda da dil bilimcilerimiz ne der bilemem.

Maç anlatımlarında spikerler, 'Üzüm üzüme baka baka kararır' misali kopya çekiyorlar.

Örneğin, yuvarlanmakta olan bir topun dışarı çıkmasını isteyen futbolcunun bu hareketi sırasında, 'Topun çıkmasına izin verdi' diyorlar. Aslında burada futbolcu izin vermiyor. Topun dışarı çıkmasına göz yumarak sağlıyor. Yani, 'Topun dışarı çıkmasını sağladı' demek daha doğru olacak.

Buna benzer hataları çoğaltmam mümkün ama ben fuzuli konuşmalara değinmeyi tercih edeceğim. Spiker arkadaşlarımızın çoğu, TV yayınlarını, radyo yayını sanıyorlar. Kaldı kı, radyo dinleyicisi oyunu görmez, sadece dinler. Bu nedenle spiker radyo yayınında, 'Sağdan aldı, sola ilerdeki Hasan'a attı' gibi anlatımlar yapabilir. Ama ne var ki bizim spikerlerimiz aynı anlatımı TV yayınında da yapıyolar. Seyircinin gördüğü şeyi tekrarlamanın ne faydası var? Avrupa'daki TV spikeri maç anlatırken yorum yapar ve sadece futbolcu ismi söyler. İnanın, sırf bu fuzuli lafları dinlememek için, aynı maç bir Avrupa kanalında yayınlanıyorsa ben o kanalı tercih ediyorum.

Anlatıma renk vermek tabii ki spiker kardeşimizin de hakkıdır. Örneğin, anlatımı heyecanlandırmak için, latinlerin bağırış şeklini Ercan Taner kardeşime ben tavsiye etmiştim.

ercan Taner'in maç anlatış şeklini kopya edenler oldu. Ama bu bağırış şeklini abartılı bulanlar da var. Mesele anlatıma heyecan ve renk katmaksa ben latinlerin anlatımından yanayım.

Bir eleştirim de spor yorumcusu dostlarıma: 'Falan futbolcu bu takıma yakışmaz. Yönetim bu futbolcuyu derhal göndermeli' gibi, insanın ekmeğiyle oynayacak yorumlardan kaçının lütfen.

Yorumlar sadece teknik konuda olmalı. 'Futbolcunun şu hatası, bu eksiği var' denilebilir. Ama bu futbolcunun kovulmasına yol açacak yorumlardan kaçınmalıyız.

Ben şahsen, Hollanda parlamentosu ve spor programlarındaki tartışmaları izlerken, Türkiye adına utanıyorum.

Zira bizdeki tartışmalar, daha doğrusu kavga ve ağır hakaretlere bakınca, Hollanda'daki tartışma ile mukayese ettiğim zaman utanmamak elde değil.

Spor yorumcusu kardeşlerim de, yorumlarını yaparlarken konuyu kişiselleştirmemeliler.



Bir gün ben de, aşağıdaki isimlerden bazıları gibi mevta olacağım.

Daha sonra da siz.

Bu nedenle, göç edeceğimiz bu dünyaya iyi bir isim bırakalım. Başkalarının ekmeği ile oynamayalım. Elimizde kalem, ağzımızda mikrofon varken çok dikkatli ve de şefkatli olmalıyız.

Spor ve spor medyasında tanıdığım, kimi ile çok iyi dost olduğum, kimi ile sadece çay kahve içip veya yemek yediğim alttaki dostların ülkemiz sporuna yaptıkları izmetler inkar edilemez.

İşte benim tanıdığım o isimleri sadece bir saatlik bir uğraş sonunda yazabildim.

Kimini yakından tanımadığım için, kiminin adlarını hatırlayamadığım için yazamadıklarımdan özür diliyorum.

Erol Simavi (Hürriyet'in eski sahibi), Dinç Bilgin (SABAH'ın eski sahibi), Nezih Demirkent (Hürriyet-DÜNYA), Samim Var - Arap Samim (Hürriyet), Çetin Emeç (Hürriyet), Necmi Tanyolaç (Tercüman), Halit Kıvanç (TRT-Hürriyet), Eşref Aykaç( Hürriyet), Gündüz Kılıç (Hürriyet), Coşkun Özarı (Antrenör-Yorumcu), Tahsin Öztin (Hürriyet), Oktay Ekşi (Hürriyet), Necati Zincirkıran (Günaydın), Gökşin Sipahioğlu (Hürriyet-Sipapress), Mehmet Barlas (Milliyet-Sabah), Mehmet Ali Birand (Milliyet-Kanal D), Bedri Koraman (Milliyet), Nehar Tüblek (Hürriyet), Nuyan Yiğit (Hürriyet-Günaydın), Murat Sertoğlu (Tercüman-Hürriyet), Talay Erker Hürriyet-Sabah-Star), Ali Ulvi Tural (Hürriyet), Kadri Aytaç (Antrenör-Yorumcu), Kenan Akın (Tercüman), Hıncal Uluç (SABAH), İslam Çupi (Tercüman), Togay Bayatlı (Milliyet), Doğan Koloğlu (Hürriyet), Deniz Arman (TRT), Doğan Hızlan (Hürriyet), Hasan Pulur (Milliyet), Ali Şen (F.B.Başkanı-Yorumcu), Özhan Canaydın (G.S. Başkanı), Kenan Onuk (TRT-NTV), Şansal Büyüka (Milliyet-Lig TV), Suat Turker (Hürriyet), Muammer Elveren (Hürriyet), Mehmet Biber (Hürriyet), Fatih Terim (Antrenör-Yorumcu), Bülent Özveren (TRT) , Levent Özçelik (TRT), Fuat Akdağ (NTV), Kemal Belgin (Tercüman), Garbis Keşişoğlu (Hürriyet), Hasan Cemal (Milliyet-Cumhuriyet), Fatih Altaylı (Hürriyet-Haber Türk), Güven Taner (Tercüman), Ogün Altıparmak (Futbolcu-Yorumcu), Kamil Başaran (Hürriyet), Ertuğrul Akbay (Günaydın), Hüseyin Kırcalı (Milliyet), Erol Aydın (Tercüman), Erdal Aydın Tercüman) ,Hasan Sarıçiçek (Türkiye), Necil Ülgen Fanatik), Can Uyguç (Radikal), Turgay Şeren (Antrenör-Yarumcu), Adnan Dincer (Antrenör-Yorumcu), Ali Gümüş (Tercüman), Ali Kırca (TRT-ATV), Ercan Taner (TRT-NTV), İlker Yasin (TRT-Kanal D), Yalçın Çetin (TRT), Abidin Aydoğdu (TRT), Doğan Yıldız (TRT-FOTOSPOR, Akın Göksu (TRT), Tansu Polatkan (TRT), Öztürk Pekin (TRT) Murat Ünlü (TRT), Taylan Uygur (TRT), Orhan Ayhan (Tercüman), Murat Kosova (NTV), Ümit Aktan (TRT), Okay Karacan, (TRT) Alaattin Metin (Hürriyet), Vala Somalı (Hürriyet), Zafer Mutlu (Günaydın-Sabah-Vatan), Büşah Gencer (Sabah-Star), Can Bartu (Futbolcu-Yorumcu), Can Tanrıyar (SHOW TV), Birol Peker (Futbolcu-Yorumcu), Celal Demirbilek (Hürriyet), Ziya Şengül (Futbolcu-Yorumcu), Fikret Ercan (Hürriyet), Şevket Uygun (Tercüman), Onur Belge (Hürriyet), Cem Buba (Hürriyet), Korkut Göze (Hürriyet), Engin Verel(Futbolcu-Yorumcu), Mehmet Şehirli (Hürriyet-Sözcü), Turgay Renklikurt (Tercüman), Tuncer Cebecioğlu (Hürriyet) , Gürkan Bilgiç (Milliyet), Ömer Üründül (Tercüman), Ahmet Altan (Hürriyet Dış haberler), Güntekin Onay (NTV), Doğan Pürsün (Tercüman), Oğuz Tongsir (Milliyet), Faik Çetiner (Tercüman-Kanal 6-Haber Türk), Halil Özer (milliyet-Haber Türk), İzzet Aygün (Günaydın), Atilla Karsan (Günaydın), Volkan Karsan (Hürriyet), Adnan Aybaba (Star-Serbest Vuruş), İhsan Topaloğlu (Milliyet), Melih Aşık (Milliyet), Meriç Tunca (Star-Hürriyet), Eyüp Karadayı (Hürriyet), Faik Gürses (Günaydın), Esat Yılmaer (Hürriyet), Hayri Ülgen (Hürriyet), Hayri Hiçler (Tercüman), İskender Ayvalık (Hürriyet Adana), Sinan Tanyıldız (Hürriyet Adana) Nezih Alıkş (Milliyet), Özer Yelçe (Milliyet), Bilal Meşe (Milliyet), Nezih Akkutay (Hürriyet), Ersan Çelik (Günaydın), Abdulkadir Yücelman (Cumhuriyet), Mustafa Denizli (Antrenör-Yorumcu), Şenol Güneş (Antrenör -Yorumcu), Nazım Koka (Antrenör-Yorumcu), Metin Türel (Antrenör-Yorumcu), Melih Gümüşbıçak (Show TV-Lig TV), Acun Ilıcalı (Show TV-Kanal 8), Ömer Güvenç (Hürriyet-Lig TV), Kerem Öncel (TRT), Haluk Şahin (Hürriyet-Bilgi Üniversitesi), Ertuğ Karakullukçu (Hürriyet), Kazım Kanat (Hürriyet), Yılmaz Özdil (Star-Hürriyet-Sözcü), Uğur Dündar (Hürriyet-Sözcü, Bekir Coşkun (Hürriyet-Sözcü), Özkan Saçkan (Günaydın-Sözcü) , Aykut Işıklar (Hürriyet-Bugün), Faruk Zabcı(Hürriyet), Doğan Uluç (Hürriyet), Sıtkı Uluç(Tercüman-AA), Atilla Gökçe (Milliyet), Can Ataklı (Sabah-Vatan), Zakir Barutçu (Star-Olay TV), Veysel Serçe, Ergin Sanver, İlyas Namoğlu (Hürriyet), Yusuf Namoğlu (Futbol hakemi-Yorumcu), İlhan Söyler (Hürriyet), Erman Toroğlu (Futbol hakemi-Yorumcu), Mehmet Tezkan (Star- ATV-Milliyet), Deniz Gökçe (Akşam), Ekrem Dumanlı (Zaman), Güneri Cıvaoğlu (Tercüman-Güneş-Sabah-Milliyet), H.İbrahim Ekiz (Zaman), Süleyman Rodop (Telegol), İsmet Tongo (Fanatik), Mustafa Dolu (Günaydın-Akşam), Naci Yalınkılıç Rauf Tamer, Saygı Öztürk, Tevfik Yener, Uğur Cebeci, Yavuz Donat, Yener Susoy (Milliyet), Naci Arkan (Günaydın-Türkiye), Tanju Çolak (Futbolcu-Yorumcu), Metin Gören (TRT Antrenör-Yorumcu), Cengiz Özdemir( Star-Akşam), Aziz Aktel (Hürriyet), Ardan Zentürk (Günaydın-Kanal 24), Melih Şendil (Lig TV), Abdullah Avcı (Antrenör-Yorumcu), Aykut Kocaman (Antrenör-Yorumcu)Selçuk Onur (Dünya-Lojiport), İsmail Elden (TRT BELGESEL), SACİT Şahin (TRT BELGESEL)

*****

İlhan Karaçay'a bu kez yeni kurulmakta olan Adalet Partisi'nden teklif var...



7 Haziran'da yapılan genel seçimler arifesinde, Başkanlığını Sadettin Tantan'ın yaptığı Yurt Partisi'nden aday olması için Ahmet Yalvaç'tan teklif alan İlhan Karaçay'ın, bu kez de yeni kurulmakta olan Adalet Partisi'nin yapılanmasında yer alması istendi.

Yine Ahmet Yalvaç tarafından gönderilen,

'İlhan Bey, Türkiye'de yeni bir heyecan yaratacağına inandığım ve benimde kurucularından olacağım ADALET PARTİSİ'ni , 12 Eylül 2015'de resmen kuracağız.

Bu yapıda; eğer arzu ederseniz, sizinde yer almanızı istiyorum.

Umarım, bu vesile ile birlikte Meclis'e gireriz.' şeklindeki yazıya teşekkür cevabı yazan Karaçay, bu konudaki kararını 12 Eylül'den önce vereceğini belirtti.







12 EYLÜL 2015 ADALET PARTİSİ

Sayın Okurlar, aslında böylesi bir girişim; Merkez Sağın yeniden toparlanıp, yaşadığımız bu kritik günlerde ve seçim öncesinde;

Türkiye için, yeniden bir umut kaynağı olma noktasında, iyi bir başlangıç olabilir.

Merkez Sağın yeniden toparlanıp, Halkımız için bir umut kaynağı olması;

Türkiye’de bozulan siyası dengenin yeniden tesis edilebilmesi için;

Öncelikle, bu Camiaya gönül verenlerin bir şeyler yapması gerekiyor…

Bu makalede daha çok bu konu üzerinde duracağız.

Merkez Sağ denilince ilk akla gelen Partinin, aslında Demokrat Parti olduğu anlaşılır. Ama şu anda Demokrat Parti kuşatma altındadır. Ve şu an itibarı ile

Demokrat Partiyi ayağa kaldırmak için, şöyle yapmak lazım, böyle yapmak lazım diye önerilerde bulunmanın da hiçbir faydası olmaz…

Zira şu an, Demokrat Parti’yi yönetenlerin;

Patiyi ayağa kaldırmak, Türkiye için bir umut olma yolunda, bir niyetlerinin olmadığını görüyoruz.

7 Haziran 2015 seçiminde, aldıkları oy da ortada. Türkiye genelinde, 75 Bin oy…

Her defasında gittikçe azalan bir oy temposu.

Diğer üst Yöneticileri saymıyorum;

Şu an itibarı ile Genel Başkan Koltuğunda oturan Gültekin UYSAL;

Bu güne kadar, DP’nin ayağa kalkması konusunda;

Ne kendinden küçüklerin, nede kendinden büyük olan ve bu Partiye gönül verenlerin, sözlerini, önerilerini dinliyor?

Ne de istifa edip, Demokrat Parti’nin önünü açmak istiyor...

Yaptığı tek iş;

Gayri menkul zengini olan, Demokrat Parti’nin taşınmazlarını satıp, çarçur etmek!...

Şimdi soru şu:

Böylesi bir kişi, Demokrat Partiyi, bitirme noktasında görevli değilse, nedir?...

Kendisine muhalif olanları, öneride bulunanları;

Eğer gücü yetebiliyorsa, ya Yönetimden alıyor, ya da sözde Disiplin mekanizmasını işleterek, Partiden atıyor…

Bu gibi konulara örnek olması bakımından; İnternet gazetesi, Demokrat Zafer’e bir göz atmanızı öneririm.

Bazıları Gültekin UYSAL için; genç, yakışıklı, pırıl pırıl diyorlar…

Bu özellikler, belki film artisti, ya da dizi artisti olmak için gerekli olabilir. Ama bu gibi işlerde bile; yine işe uygun, yetenek gerek…

Demokrat Parti ve Gültekin UYSAL konusunda, en fazla, en ciddi eleştiriler yapan ve sürekli bir şeyler yapma gayretinde olanlardan, biri benim.

Yazdıklarıma;

Sadece Demokrat Partililer değil, siyasetle uğraşan herkes bir göz atmalı…

Bu gibi konularda yazdığım tüm yazıları, benim web sitemde bulabilirsiniz…

Ben aslında Enerji Uzmanı, bir Makine Yüksek Mühendisiyim. Ama siyasi konularda da;

Türkiye’de en kaplamlı analiz yapan, yazarlardan biri olduğumu düşünüyorum.

Türkiye’nin adım adım, bölünüp, parçalanma noktasına nasıl getrildiğinin ipuçlarını

Ve çözüm yollarının ipuçlarını, benim makalelerde bulabilirsiniz.

Dolayısıyla bu yazdıklarımı da; sadece Merkez Sağ, ya da Demokrat Partililer değil; Ülkemiz adına kaygı duyup, bir şeyler yapmak gereğini duyan herkes, okumalı…

Şimdi tekrar başa dönüyorum ve yeni kurulacak olan, Prof. Dr. Vecdet ÖZ Başkanlığında ki ADALET PARTİSİ’ni;

Prof. Dr. Vecdet Öz



Demokrat Parti de bilerek yaratılan bir tıkanıklığın önünü açmak bakımından, çok önemli bir fırsat olduğunu söyleyebiliriz.

Ben 7 Haziran 2015 Seçiminde Ankara 1. Bölgeden Bağımsız Milletvekili Adayı idim. Seçim Beyannamesinde;

Türkiye’nin siyaseten nasıl bir kuşatma altında olduğunu ve bu ortama nasıl gelindiğini, özet halinde ortaya koydum. Burada DP nin de kuşatma altında olduğuna özet halinde de olsa vurgu yaptım…

Ama bu sorunun halledilmesinde;

Öncelikle, Merkez Sağ, ya da Demokrat Parti’ye gönül verenlerin bir şeyler yapması gerektiğini özellikle vurgulamak isterim

Şimdi tekrar başa dönüyorum ve Prof Dr. Sayın Vecdet ÖZ ün yakında kuracağı, Adalet Parti’si ne;

Niçin destek verilmesi gerektiği konusunda bir şeyler söylemek istiyorum…

Böylesi bir işe başlamadan önce;

Zaman ayırıp, kafa yormak lazım, para ayırmak lazım, gerekli ve yeterli eleman bulmak lazım…

Sayın ÖZ bütün bu işleri başarmış ve Partiyi kurma aşamasına getirmiş.12 Eylül 2015’de resmen açılacağı söyleniyor.

Saynı ÖZ’e başarılar diliyorum. Büyük bir özveri gerektiren böylesi zor ve meşakkatli bir işi, son noktaya kadar getirdiği için, kendisini kutluyorum.

Bu aşamada onu eleştirmek yerine; hayırlı olsun, başarılar dilerim, demek lazım. Ayrıca herkesin böyle bir davranış sergilemesinin dışında;

Bu noktada herkes, kendi bilgi ve tecrübesi dahilinde, sürece bir katkı koymalıdır..

Bilim adamı ağırlıklı bir ana kadronun oluşturulmaya çalışıldığını görüyorum. Bu aslında güzel bir şey ama

Merkez Sağın tabanı ile de irtibatın güçlendirilmesi, çemberin genişletilip, Türkiye genelinde bir umut haline gelebilmesi için;

Ali Naili ERDEM, Esat KIRATLIOĞLU, Nevzat ERCAN, Turhan GÜVEN gibi Parti Büyüklerine de, bu oluşumda yer verilmesi, onların bir şekilde onure edilmesi de gerekir.

Ben kendi adıma gereken katkıyı koyacağımı, şimdiden söylüyorum.

Halkımız nezdinde oy potansiyeli olarak ta karşılığı olan, Bilim adamı ve siyasetçileri de, bir şekilde, böylesi bir oluşuma dahil etmek lazım.

Yukarıda isimlerini zikrettiğim Parti Büyükleri zaten; Birleşik Demokrat Parti hareketini oluşturmaya çalışıyorlardı. Burada sayıları binlerle ifade edilebilecek bir potansiyelin olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan, bu arkadaşlarımızın onurlandırılıp, sisteme dahil edilmelerini, çok yararlı buluyorum.

BÖYLESİ BİR OLUŞUMUN HIZLANDIRILMASI, NEDEN ÇOK ACİL?

AKP, 13 yıldır iktidardadır.

AKP’nin İktidara gelmesi, 13 yıl gibi uzun bir süre İktidarda kalması da;

Merkez Sağın çökertilmesi, ya da toparlanmasının engellenmesi neticesinde olmuştur.

AKP Demokrasinin imkânlarından yararlanıp iktidar olmuş ve bu günlere gelmiştir ama iktidarı bırakmak istemediği de, 7 Haziran seçimi sonrasında ki yaşananlar ve uygulamalarla da ortadadır.

7 Haziran seçimi ile

AKP dahil, hiçbir siyasi Parti; tek başına İktidar olabilecek çoğunluğa ulaşamamıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, yeni Hükümeti kurma görevini, Ahmet DAVUTOĞLU’na vermiştir ama

Ahmet AVUTOĞLU’da aldığı talimat gereği olmalı ki; işi yavaştan almış, 13 Temmuz 2015 Perşembe aksamı;

CHP ile yürütülen Koalisyon çalışmalarından, bir sonuç alınamadığını belirterek;

Bir erken seçim sinyali vermiştir.

Bu geçen süre içerisinde, Ahmet DAVUTOĞLU yeni Hükümeti kuramadığı için, görevi iade etmediği gibi;

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’da görevi ondan alıp; sırada bekleyen CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’na vermemiştir.

Dolayısı ile

MHP’nin Lideri Devlet BAHÇELİ’ye de sıra gelmemiştir.

Gelinen böylesi bir nokta Yetki Gaspıdır…

Ve öyle anlaşılıyor ki;

İstifa etmiş bir Başbakan sıfatıyla;

Seçime kadar da Hükümeti ötüreceği anlaşılmaktadır…

Bu da son derece yanlış bir şeydir.

Ayrıca siyaseten gelinen noktada CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU, MHP Lideri Devlet BAHÇELİ ve HDP Lideri Selahattin DEMİRTAŞ ile de Türkiye’nin bir yere varamayacağı da görülmüş ve anlaşılmıştır.

Bu açıdan yeni seçimi etkileyebilecek en önemli faktörün, AKP’yi daha da geriletecek gücün;

Merkez Sağ olduğu, tekrar görülmüş ve anlaşılmıştır…

Bu açıdan hızlı davranıp, çabuk toparlanmak gerekiyor…

Böylesi bir süreç ve çalışma temposu içine girildiğinde;

Demokrat Parti’nin İl ve İlçe Teşkilâtlarından bazılarının da, ADALET PARTİSİ’ne geçeceği ve bu geçişlerin, zamanla hızlanacağından;

Demokrat Parti’nin tamamen bu yeni oluşumla birleşeceğini de, var sayıp;

Adalet Partisi’nin gerekli ve yeterli olgunluğa ulaşabileceğini ve Türkiye için yeni bir umut olabileceğini düşünüyorum.

Saygılarımla.15 Ağustos 2015 Cumartesi.

Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ