Hollanda’nın denizden dolma satelit kenti Almere, Mezitli ile ‘Kardeş Şehir’ oluyor Mersinli gazeteci İlhan Karaçay, Belediye başkanları ile görüşerek kardeşliği perçinleyecek - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Hollanda’nın denizden dolma satelit kenti Almere, Mezitli ile ‘Kardeş Şehir’ oluyor Mersinli gazeteci İlhan Karaçay, Belediye başkanları ile görüşerek kardeşliği perçinleyecek
Tarih: 20.06.2015 > Kaç kez okundu? 2405

Paylaş


Hollanda’nın denizden dolma satelit kenti Almere, Mezitli ile ‘Kardeş Şehir’ oluyor

Mersinli gazeteci İlhan Karaçay, Belediye başkanları ile görüşerek kardeşliği perçinleyecek

( BU HABERİN ALTINDA SÜLEYMAN DEMİREL ANILARINI BULACAKSINIZ )



MEZİTLİ ALMERE

ALMERE / MEZİTLİ,- Hollanda’nın en genç kenti Almere, Mersin’in Mezitli ilçesi ile ‘Kardeş Şehir’ olacak. Çok küçük bir kara parçasına sahip olan Hollanda, toprak kazanabilmek için denizi doldurma sistemini 60 yıl önce devreye sokmuştu. Liman yapımı, dolgu işleri ve sed yapımında dünya şampiyonu olan Hollanda, dünyanın ilk alameti farikasını, 30 kilometrelik bir deniz yolu ile gerçekleştirmişti.

Hollanda’nın kuzeyindeki Friesland bölgesinin halkı, bağımsızlık savaşı veriyordu. Ayrı dilleri, ayrı bayrakları ve ayrı amblemleri olan Friesland’ı, ana devlete kazandırabilmek için siyasi planlar yapan Hollanda devleti, Amsterdam’dan Friesland’a olan 100 kilometrelik uzun yolu kısaltma planları yaptı. Hollandalılar, Kuzey Denizi ve İjsselmeer gölü körfezinde, 30 kilometrelik bir deniz yolu yaparak ve iki yakayı birleştirerek aradaki mesafeyi çok kısalttı. (Mersin-Kıbrıs arası gibi)

Psikolojik olarak da kısalan bu mesafe, iki bölge arasındaki bağın güçlenmesine neden oldu. Hollanda devleti bazı Bakanlıkları ve Genel Müdürlükleri Friesland’a kaydırmanın yanında, dev bir liman yapımı ile de iş sahası açarak ilişkiyi daha sıcak hale getirdi.Frieslandlılar’ın, Hollandacanın yanında kendi dillerinde de eğitim yapmalarına izin veren ve kendi milli marşlarının okunmasına da göz yuman Hollanda devleti, olası bir ayrımcılık savaşını böylece önlemiş oldu.

1930 yılında Lely adlı bir dehanın yaptığı Afsluitdijk adı verilen deniz yolundan esinlenen Hollanda devleti, topraklarını genişletmek için deniz doldurma kararı aldı.

İjsselmeer gölünde başlatılan deniz doldurma işleminden sonra buraya inşa edilen ilk şehre, Lely’nin onuruna Lelystad adı verildi.

Hollandalılar daha sonra, Lelystad’ın güneyindeki bölgeyi de doldurarak yeni bir satelit kent kurdu. Almere adı verilen bu kent, Hollanda’nın en yeni kenti olarak, 40 yılda 200 binlik bir nüfusa erişti. Buradaki nüfusun 500 bin olmasını amaçlayan plan çerçevesinde, Hollanda’nın en modern kenti olan Almere, şimdi Türkiye’den bir kardeş şehir kazanacak.



Annemarie Jorritsma Neşet Tarhan - İlhan Karaçay



Almere’nin Belediye Başkanlığını Annemarie Jorritsma adlı eski bir Bakan yapıyor. Mersinli gazeteci İlhan Karaçay, Annemarie Jorritsma’yı Bakanlığı döneminden tanıyor ve kendisi de Almere’de ikamet ediyor.

Son yıllarda yaşamının hemen hemen yarısını Mersin’de geçiren, sırf TRT Belgesel çalışmaları için Hollanda’ya giden İlhan Karaçay, geçtiğimiz hafta Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan ile görüştü.

40 yıl önce çok küçük ve ilkel bir kasaba olan Mezitli’de, Motel, Restaurant ve plaj hizmeti veren bir tesis kazandıran Karaçay kardeşler, şimdilerde Mersin’in satelit kenti olma yarışı yapan Mezitli’nin gelişmesinde rol almış kişiler olarak anılıyor.

1984 yılında Hollanda’dan Mersin’e dönüş yapan gazeteci İlhan Karaçay, o dönemde Mersin Belediye Başkanlığı’na aday olarak seçimlere girmenin yanında, Mezitli’deki Pompeipolis-Karaçay adlı tesislerin işletmesini de üstlenmişti. Tesislere muhteşem bir plaj alanı kazandıran ilhan Karaçay, Mersinliler’in deniz hasretini gidermişti. Belediye otobüslerinin ve dolmuşların gün boyunca yaptıkları seferlerde her gün iki bini aşkın insan bu plaja geliyordu. Restaurant’ı da müzikli ve danslı programlar ile işleten Karaçay, Mersin sosyetesinin de gönlünü kazanmıştı.



Pompeipolis Gazinosu Pompeipolis Plajı

İşte, 40 yıl önce bir tek apartmanın bile bulunmadığı Mezitli, önce Soli, daha sonra da Doktorlar Sitesi ile başlayan yapılanma sonucunda, bugün çok modern bir sayfiye kenti olarak ilgi çekiyor.



Belediye hizmetleri için Tece’yi de sınırları içine katan Mezitli’de bine yakın Hollandalı ve Belçikalı yaşıyor. Almere kentinde de bina yakın Türk yaşamaktadır.

Gazeteci İlhan Karaçay, hem Almere-Mezitli benzerliği ve hem de her iki kentte Hollandalı ve Türkler’in yaşamakta oluşunu, ‘Kardeş Şehir’ için yeterli bir neden olarak gördü ve bu iki güzide kenti ‘Kardeş Şehir’ yapma çalışmalarını başlattı.

Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, geçen hafta makamında görüştüğü İlhan Karaçay’a kardeşlik konusunda ’Olur’ dedi ve bundan büyük bir memnuniyet duyacağını belirtti.

Şimdi gözler, İlhan Karaçay’ın Annemarie Jorritsma ile yapacağı görüşmeye çevrildi.



Mersinli gazeteci İlhan Karaçay, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan’a, Hollanda ile Türkiye Arasındaki resmi ilişkiler ve 50 yıllık göç tarihi kitabını armağan etti.

Neşet Tarhan’ı tanıyalım:

1950 Adana doğumlu, Ziraat Fakültesi mezunu.

“Türkiye’de Tarımsam Kooperatifçilik” konusunda, işletme alanında yüksek lisans yaptı.1971 – 1980 yılları arasında Köy İşleri ve Ticaret Bakanlıklarında Bölge Müdür Yardımcılığı, Bakan Danışmanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı yaptı.

1980 - 2004 yılları arasında Mersin Büyükşehir ve Yenişehir Belediyelerinde Teknik Başkan Yardımcılığı yaptı. Mersin İdman Yurdu As Başkanlığı, Belediyespor Yöneticiliği yaptı. Halspor’un kuruculuğunu üstlendi. Çeşitli gazetelerde belediyecilik üzerine çok sayıda yazısı yayımlandı. Dünya Bankası Çukurova Kentsel Gelişme Projesi ‘nde Proje Yöneticiliği yaptı. Fransa, İtalya, Avusturya, Almanya, Macaristan, İspanya, Hollanda gibi ülkelerde belediyecilik üzerine incelemelerde bulundu. Çeşitli sivil toplum örgütlerinde yöneticilik yaptı.

Emekliliğinden sonraki dönemde SPK ( Sermaye Piyasası Kurulu) Değerlendirme Uzmanlığı yaptı.Eşi Sembol Tarhan Mersin Üniversitesi’nden emeklidir.

Kızı Erinç Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler fakültesi, Oğlu İstenç ise ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunudur.

Başkan Neşet Tarhan, siyasi yaşamı boyunca gençleri siyasete girmeye teşvik ettiğini, bunun ülke yönetimi ve demokrasisi için çok önemli olduğunu söylüyor.

---***---



SÜLEYMAN DEMİREL İLE ANILARIM

‘Ahirete Göç eden ünlü dostlar ile anılarım’ kitabıma, ne yazık kı Süleyman Demirel de eklendi.

Başlangıçta siyasi görüşlerimiz bağdaşmazdı rahmetli ile…

Ben bir CHP’li olarak, O ise Ragıp Gümüşpala’dan devraldığı Adalet Partisi Başkanı olarak ayrı siyasi görüşlere sahiptik.

Bu nedenle gençlik yıllarımda en azından sempati duymazdım rahmetliye.

1984 yılında, geri dönüş yaptığım Mersin’de, Belediye Başkanlığı için bağımsız aday olma kararı almıştım. Bir gazeteyi ziyaretim sırasında, gazete sahibi dostum, ‘Gel seni Doğru Yol Partisi (DYP) adayı yapalım’ demişti.

Ben bu teklife sıcak bakmamıştım. ‘Ben CHP kökenliyim, olmaz’ demiştim. O ise, ‘Bal gibi olur. Sen bir Mersinlisin. Mersinliler’e hizmet edeceksin. Avrupa deneyimin var. Bu seçimde parti etiketi değil, kişi etiketi önemli’ demişti.

Bu teklif daha sonra aklıma yatmıştı ama, aday adayı olarak 10 rakibim vardı. ‘Ben bu yarışa girmem’ dediğim gazete sahibi dostum, aynı anda Ankara’yı aradı. Birileriyle görüştü. Sonra da bana, ‘Sen merak etme, senin adaylığını Süleyman beye onaylatacağım.’ demişti.

Bu durumda DYP aday adaylığını kabul etmiştim. Sonunda da tek aday ben oldum.

Rahmetli Demirel, her gün ülkenin çeşitli kentlerini telefonla arar ve kendisi ile görüşmek için toplanan kişilerle tek tek görüşürdü. Bir cumartesi günü sıra Mersin’e gelmişti. Telefon saatini beklemek için ben de toplantı yerine gitmiştim.

Konuştuğu kimselerin adını tek tek söylerdi Demirel. Kentin sorunlarını da bilirdi. Çiftçinin mahsulünün rekoltesini ve fiyatını da bilirdi. Konuştuğu kişilere, falana da selam söyle demeyi ihmal etmezdi. Her gün onlarca kente telefon edip sorunları dinleme meziyeti Demirel için olağan bir işti.

O gün ben de iki kelime konuşmuştum Demirel ile. Bana ‘Hayırlı olsun’ demesi ile aday adaylığından adaylığa geçmiş olduğumu sezinledim.



Seçim kampanyalarımda, Hollanda’daki belediyecilikten kesitler sunmuştum.

Sosyal Yardım Fonu projemi, rahmetli Turgut Özal ‘Fak-Fuk-Fon’ olarak benden almıştı.

Sonuç malumdu. Özal’ın adayları 67 ilin 64’dünü kazanmıştı.

Seçimlerden sonra Hollanda’ya yeniden dönüş kararı almıştım. Hollanda’ya döndüğüm zaman, Demirel’in posta adres listesine ben de eklenmiştim. Sık sık tebrik kartı ve mektup gönderirdi rahmetli.

Genel seçimler yaklaştığı zaman bana bir mektup geldi. ‘Genel seçimler için DYP’den Mersin adayısınız ve birinci sıradasınız’ diye yazmıştı.

Bu teklife yanıt vermek çok zor oldu. Ama daha sonra zor da olsa yazdım: ‘Bir Hollandalı ile evliyim. İki çocuğum var. Mersin’de iki yıl kaldık. Çocuklar çok güzel Türkçe öğrendiler. Hollanda’ya yeniden yerleştik. Bu durumda Ankara’ya yeni bir göç benim için çok zor olacak. Bu nedenle beni bağışlayınız.’

Rahmetli daha sonra bana yanıt vermedi.

Belli ki mektubumdan hoşnut olmamıştı.

Sonra bir daha temasımız olmadı.

Ama eminim ki, bu dünyadan göç ederken bana kırgın gitmemiştir.

Allah rahmet eylesin. Hepimizin başı sağolsun.



*****



MERHUM İÇİN MÜTHİŞ BİR YORUM:

DEMİREL’E VEDA EDERKEN

Bazı devlet adamları için kendi kader çizgileriyle ülkelerinin kader çizgisi birbirinden ayrı düşünülemez. Bu siyasetçilerin şahsi serüvenleri büyük ölçüde ülkenin tarih içindeki yolculuğuyla iç içe girer, birbirini etkiler, yönlendirir.

Dün kaybettiğimiz Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in serüveni bundan tam 91 yıl önce Isparta’nın elektriği olmayan, gaz lambası ile aydınlatılan bir köy evinde başlamıştı. Bu serüven, onu İstanbul Teknik Üniversitesi’nden yüksek mühendis olarak mezuniyetine, oradan bürokrasiye, Başbakanlığa ve ardından ülkenin en üst makamı Cumhurbaşkanlığına kadar taşıdı.

Demirel, geçen yıl İslamköy’de kendi adını taşıyan Demokrasi ve Kalkınma Müzesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, geldiği noktayı Atatürk’e ve Cumhuriyet’e borçlu olduğunu söylemişti. Onun yaşam öyküsü, Cumhuriyet’in, mütevazı sosyal dokuların içinden gelen insanların önünü açıp, onları yukarıya taşıyarak, ülkenin beşeri sermayesini seferber etmekte gösterdiği başarının da öyküsüdür.



*****



Demirel’in yaşam çizgisi, özellikle siyasete girdikten sonra Türkiye’nin yakın tarihinin iniş çıkışlı güzergâhında seçim zaferleri, yenilgileri, askeri darbeler, tutukluluk günleri, yasaklar ve iktidar mücadeleleriyle yoğrulup şekillenmiştir.

Özellikle 1970’li yıllarda 1980 askeri müdahalesine giden süreçte Türkiye’nin üzerine çöken talihsiz kutuplaşma ve cepheleşme döneminde yaşanan büyük savrulmanın başat aktörlerinden biri olmuştur Demirel.

Gelgelelim bu savrulma, özellikle 1990’lı yılların başından itibaren yerini önemli bir evrime bırakmıştır. 1991’de kurulan DYP-SHP koalisyonu, sergilediği örnek uyum ve uzlaşı kültürüyle demokrasimiz için önemli bir olgunluk sınavı olmuştur. Bu koalisyon, Türkiye’de merkez sağ ile merkez solun pekâlâ el sıkışıp ülkeyi birlikte yönetebileceklerini göstermesi bakımından tarihi bir uzlaşıyı simgelemiştir.



*****



DEMİREL’in bundan sonra 1993’te başlayan Cumhurbaşkanlığı dönemi bu uzlaşı ikliminin devamı olarak görülebilir. Bu dönemde özellikle 28 Şubat’ta demokratik rejimin bir kazaya uğramasını önlemekte Demirel’in oynadığı rol muhtemelen ileride daha iyi anlaşılacaktır.

Toplumun geçmişte kendisine mesafeli duran, eleştirel bakan kesimlerinin önemli bir bölümünün sempatisini, güvenini kazanabilmiş olması, belli bir konsensusu temsil etmesi Demirel’in Cumhurbaşkanlığı döneminin önemli bir artısıdır.

Geriye bıraktığı mirasın çok değerli bir yönü, şahsında buluşturduğu değerlerin birlikteliğinde yatıyor. O, bu toprakların insanıydı, Anadolu’nun bağrından çıkan mütedeyyin, muhafazakâr anlayışın temsilcisiydi. Bu yönüyle Anadolu’yu, geleneği temsil ediyordu ama aynı zamanda bu çizginin Cumhuriyet değerleriyle, modern dünyanın gerekleriyle çatışmadığını şahsında etkileyici bir şekilde kanıtlıyordu.



*****



Ve bu mirasta onun demokrasi anlayışı da önemli bir yer tutuyor. Demirel, çoğulculuğu ve açık toplum idealini içselleştirmiş, eleştiriye, farklı görüşlere gösterdiği tahammül ile ifade özgürlüğünü yücelten bir kimlikle karşımıza çıkıyor. Renkli kişiliğiyle, kendisini hicveden karikatüristlerin de yakın dostuydu.

Hatalarına gelince...

Yaşamının büyük bir bölümü ülkenin geçirdiği çalkantıların içinde seyreden bir siyasetçi olarak Demirel’in eleştiriyi hak eden pek çok kararı, icraatı, söylemi bulunabilir, bunların uzun bir listesi çıkarılabilir. Muhtemelen bu yönleri bundan sonra da tartışılmaya devam edecektir.

Son tahlilde insanlar günahları ve sevaplarıyla, artıları ve eksileriyle birlikte değerlendiriliyor. Tarihe mal olmuş her büyük devlet adamı gibi onun hakkındaki en doğru hükmü de kuşkusuz tarih verecek. Bugün söyleyebileceğimiz, Cumhuriyet’in yetiştirdiği en önemli devlet adamlarından birini kaybetmiş olduğumuzdur.

Süleyman Demirel’in yeni mekânında Büyük Türkiye’yi düşlemeye devam edeceğinden şüphemiz yok.



*****

BU DA BİR BAŞKA YORUM

Bak kardeşim... Genç çocuk… Yakın tarihi 15 yıldan öteye geçmeyen kardeşim… Bil ki gerçek manada büyük bir Türk büyüğünü kaybettik…

Süleyman Demirel ismini yaz hafızanın bir tarafına…

Benim gençliğim o insanla mücadeleyle geçti…

Geç anladım onun değerini…Çok geç…

Ama bil ki iyi anladım…

Kaybettiğimiz insan, bu ülkenin en yoksul köylerinden birinde, köyünden de yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu…

Bu ülkenin Başbakanı oldu…Cumhurbaşkanı oldu…

Otuz beş yıldan çok bu ülkenin siyasetindeydi…

Hapisler yattı…

Ne mazlum edebiyatı yaptı, ne de bu edebiyatın üzerine bir zulüm anıtı dikmeye kalktı.

Ne üç buçuk aylık bir hapsin çile rantiyesi oldu,

Ne de o rantın derebeyi…

İktidar oldu, muktedirliğe soyunmadı

Kibir desen, hiç terk etmediği Güniz Sokak'a hiç uğramadı.

Siyaseten Güniz Sokak'ta doğdu, orada yaşadı, 3 katlı mülküne tek göz oda eklemedi

Bu dünyadan bir “Çoban Sülü” geçti

Cumhuriyet çocuğu olarak Anadolu’nun bir köyünde, tek göz evde doğdu

Onu Cumhuriyet okuttu, o da hep Cumhuriyetine dua etti.

“Çoban Sülü” olarak doğdu, Türkiye Cumhuriyeti’nin dokuzuncu Cumhurbaşkanı olarak öldü.

Bu parantezin içine sığan ve taşan şey ise 1923’te kurulan Cumhuriyettir arkadaş…

Hani “İki ayyaş” diye aşağılanmaya kalkılan o iki aziz insan ve arkadaşlarının cesareti, vizyonu, fedakarlıkları ile kurulan ve bu ülkenin insanlarını Isparta’nın köyünden, İstanbul’un Kasımpaşası’ndan, Malatya’nın, Kayseri’nin yoksul mahallelerinden alıp ta, devletin başına getiren rejimin adıdır o…

Kendini “Soylu” sanan insanların değerini de vermiştir, tıynetsizliğini de göstermiştir.

Soy ağacında yoksulluk yazan insanlardan demokrasi soylularını da işte, bazılarının 10 yıldır yok etmeye, tarihten silmeye çalıştığı Cumhuriyet bağışlamıştır bu ülkeye…

Genç adam…Genç kızımız…Çocuğumuz…

İyi tanıyın bu insanları…

İnsanlar nankör olabilir…

Ama nesiller o nankörlüğün hamalı olamaz…

Adı Süleyman Demirel’dir…

İslamköy’de doğmuştur…Ramazan’ın arifesinde bize veda etmiş, Nazmiye Hanım’ın yanına gitmiştir…

Meşakkatli bir Türkiye tarihidir geride bıraktığı…

Devlet adamlarına, sonu “M” harfiyle biten hitapları sevmem.

Ama hayatta bir jokerim varsa, onu da bu büyük Türk devlet adamı için kullanmak isterim.

Güle güle Sayın Cumhurbaşkanım…

Bize öylesine güzel bir hayat hikayesi, ondan güzel bir hoşgörü mirası bıraktınız ki…

Vicdanı olanlarımıza, içinde hala insanlığı kalanlarımıza, nesiller boyu yeter…