Başkanlığını Sadettin Tantan'ın yaptığı Yurt Partisi'nden İlhan Karaçay'a adaylık teklifi - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Başkanlığını Sadettin Tantan'ın yaptığı Yurt Partisi'nden İlhan Karaçay'a adaylık teklifi
Tarih: 18.03.2015 > Kaç kez okundu? 2749

Paylaş


Mersin'den aday olması istenen İlhan Karaçay bu onurlu teklife teşekkür etti ve özür diledi



AMSTERDAM,- 2001 yılı Haziran ayında İçişleri Bakanlığı görevinden alındıktan sonra, Gümrüklerden Sorumlu Devler Bakanlığı teklifini kabul etmeyerek partisinden istifa eden ve 2002 yılı Ocak ayında Yurt Partisini kurup, 25 Ağustos 2002 tarihinde yapılan Olağanüstü Kongre'de Genel Başkanlığa seçilen Sadettin Tantan'ın partisinden, 7 haziranda yapılacak olan genel seçimler için gazeteci İlhan Karaçay'a Mersin'den direkt adaylık teklifi geldi.



İlhan Karaçay'ın 1984 yılındaki yerel seçimlerde, Mersin Belediye Başkanlığı için yaptığı propaganda çalışmalarında, eşi ve çocukları ile yaptığı bir şehir turu



Adaylık teklifi ile ilgili olarak, Demokrat Parti eski başkanlarından Gazeteci-Yazar Ahmet Yalvaç'tan ilhan Karaçay'a gelen bir mesajda şunlar yazıyordu:



''İlhan Bey, yazılarını dikkatle okuyorum.

Sizin daha önce Mersin'den Belediye Başkanlığı için Mersin'den aday olduğunuzu da öğrenmiş oldum.

Şu anda 3-4 partiyi birleştirerek Yurt Partisi olarak yüzde 10 barajını aşıp Meclis'e girebilecek bir güç oluşturmaya çalışıyoruz.

Sizin Mersin'den aday olmanızı istiyoruz.

Başkanımız Sadettin Tantan'a sizden bahsettim ve Mersin'den aday gösterilmenizi söyledim. Memnuniyetle karşıladılar.

Yanıtınızı bir hafta içinde almamız gerekiyor.

Selamlar, saygılar. 12 Mart 2015 Perşembe.''



Demokrat Parti Eski Başkanlarından Ahmet Yalvaç (solda), yeni oluşum ile güçlenen

Sadettin Tantan başkanlığındaki (sağda) Yurt Partisi'nde de kurmaylar arasında bulunuyor



Bu teklifi aldıktan sonra çok düşündüğünü belirten İlhan Karaçay'ın, Ahmet Yalvaç'a gönderdiği yanıt ise şöyle oldu:



''Çok Değerli Ahmet Bey,

Nazik ve onur verici teklifiniz üzerinde çok düşündüm.

Gerçekten onur verici bir teklif.

Ne var ki, yapmak mecburiyetinde olduğum görevler var.

Bu görevleri ihmal etmem imkansız.

TRT BELGESEL için çeşitli ülkelerde çekimler yapıyoruz.

16-27 nisan arasında Hollanda çekimlerimiz var.

Seçimde kazanabilmek için ön çalışmalar şart.

Bu durumda benim Mersin'e gelmem imkansız gibi.

Adaylığım konusunda onay veren değerli başkanınız Sadettin Tantan beye de teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Bu konuda beni anlayacağınızı umut ederek sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

İlhan''



İlhan Karaçay'ın 1984 yerel seçimlerinde, Mersin Belediye Başkanlığı'na adaylığı sırasında yayınladığı, sorunların nasıl çözümleneceğini içeren derginin kapağı



-----*****-----



Eğitim, ayrımcılık ve işsizlikle mücadele ortak hedef

Amsterdam Tartışmalarının 37.’si 13 Mart Cuma günü gerçekleştirildi. 18 Mart Çarşamba günü yapılacak İl Genel Meclisleri seçimlerinde değişik listelerden aday olan Türk kökenli Groen Links, Güney Hollanda listebaşı adayı Huri Şahin, PvdA, Kuzey Hollanda adayı Adnan Tekin, CDA, Kuzey Hollanda adayı Şerafettin Babacan, D66, Güney Hollanda adayı Yasin Elmacı ve Multicultureel Plus, Kuzey Hollanda adayı Ekrem Karadeniz’in panelist olarak katıldıkları tartışmanın sürpriz misafirleri geçtiğimiz aylarda PvdA Meclis Grubundaki şiddetli fikir ayrılığı yüzünden partilerinden ayrılıp kendi gruplarını kuran milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk oldular.

Adayların neden İl Genel Meclislerinde siyaset yapmak istedikleri sorusuyla başlayan tartışmada, gerek genel siyasi hava gerekse partilerin tutumları hem adaylar hem de katılımcılar tarafından sık sık dillendirildi. Hollanda’daki olumsuz siyasi atmosfer ve buna dayalı olarak da siyasilere günden güne azalan güven seçmenlerin ilgisizliğine sebep olmaktadır denilirken, özellikle adaylar tarafından seçmenlere de serzenişte bulunuldu. Üzerinde hemfikir olunan bir başka husus ise özellikle Müslümanlar olmak üzere göçmen kökenlilerin sürekli siyasi malzeme yapıldığı ve onların topluma entegre edilmesinden ziyade asimile edilmeye çalışıldığı idi. Siyasette yeni oluşumların ortaya çıkmasının da bunun bir yansıması olduğu hem adaylar hem de katılımcılar tarafından ifade edildi.

Partisi tarafından Güney Hollanda liste başı adayı olarak seçimlere katılan Huri Şahin, kendisi için hangi platformda siyaset yaptığından ziyade ne için siyaset yaptığının önemli olduğunu ve yıllarca yerel düzeyde siyaset yaptıktan sonra İl Genel Meclisinde hizmete devam etmeye karar verdiğini ve partisinin de kendisini liste başı yaparak fırsat tanıdığını belirtti. Huri Şahin kendisinin şu an için işsizlikle mücadeleye öncelik vereceğini, bunun yolunun da sürdürülebilir ekonomiden geçtiğini söyledi.



Halen İl Genel Meclisi üyesi olan ve ikinci dönem için PvdA Kuzey Hollanda listesinin 3. sırasından aday olan Adnan Tekin ise şu an için sorumlu olduğu alanların ilgi alanı olmaya devam edeceğini ve işsizlikle mücadele için uygun enstrümanların kullanılması için çaba sarf ettiğini ve etmeye de devam edeceğini söyledi. Göçmenlerin yoğun olduğu Amsterdam Bölgesinin önemli istihdam kurumlarında göçmenlerin sayısının anormal düşük olduğunu ve bu durumu olumlu yönde değiştirmek için de ciddi bir çabanın olmadığını belirtirken, İl Genel Meclisi olarak bu alandaki rolümüzü iyi oynamamız gerekir dedi. Adnan Tekin’in altını çizdiği bir diğer husus ise meslek eğitimindeki çarpıklıktı. Kendisine göre ihtiyaca yönelik değil, rastgele bir planlama söz konusudur ve buna bir el atılması şarttır.

CDA Kuzey Hollanda listesinin 48. sırasından seçilmesi tercihli oylara bağlı olan Şerafettin Babacan, adaylığının Hilversum teşkilatı tarafından istendiğini ve kendisinin de Hilversumlu tek aday olduğunu belirttikten sonra, siyasete giriş gerekçesini katılımcılarla paylaştı. Kendisinin daha önce yerel düzeyde de siyaset yaptığını ve şimdi de vilayet düzeyinde siyasete talip olduğunu belirtirken, siyasetin her alanında aktif olunması gerektiğine de vurgu yaptı. CDA’da siyaset yapmasının en önemli gerekçesi olarak da bu partinin inanç ve kimliğe verdiği önemdir diyen Babacan, bunun özellikle Müslümanlar tarafından pek bilinmediğini söyledi.

D66 Güney Hollanda listesinin 33. Sıra adayı olarak Şerafettin Babacan gibi tercihli oylara muhtaç olan Yasin Elmacı ise daha önce de bir seçim tecrübesi olduğunu ve bu sefer daha şuurlu ve sistemli bir kampanya yürüttüğünü belirtti. Sosyal alanda her zaman aktif olan kendisi için siyasetin de bir hizmet aracı olduğunu ve bunu da D66’ta yapma arzusunda olduğunu belirtti. PVV gibi partilerle en etkili mücadeleyi D66’nın yürüttüğünü ve D66’nın Türkler için en uygun parti olduğunu iddia etti.

Geçen yıl ilk defa Amsterdam’da yerel seçimlere katılan ve bir semt komisyonuna üye vermeyi başaran Multicultureel Plus’ün liste başı adayı Ekrem Karadeniz ise Müslüman göçmenlerin ana akım partilerde siyaset yapma çabasının artık anlamsız olduğunu ve bunun için de Multicultureel Plus partisinin ortaya çıktığını söylerken ana akım partilerin işlevlerini yerine getirmediklerini iddia etti. Ana akım partilerin özellikle sosyal politikalarda başarısız olduklarını ve hepsinin mevcut sosyal sorunların sebebi olarak da özellikle Müslümanlar olmak üzere göçmenleri gördüklerini ve haliyle politikalarını da göçmenlerin asimile edilmesi temeline kurduklarını söyledi. Ekrem Karadeniz’e salonda hazır bulunan milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk de destek verdiler. Hatta seçimlerde Kuzey Hollanda’da Multicultureel Plus için oy tavsiyesinde bulunacaklarını söylediler.

Tartışmada öne çıkan hususlardan birisi de ana akım siyasi partilerde göçmenlere her pozisyonun uygun görülmediği algısıydı. Doğrudan bir ayrımcılık söz konusu olmasa da şuuraltında bir güvensizlik olduğu ve bunun da oldukça bariz olduğu iddia edildi. Groen Links liste başı adayı olan Huri Şahin kendi partilerinde böyle bir algının olmadığını ve kendisinin de hiç bir çekince olmadan partisi tarafından liste başı yapıldığını söyledi.

Tartışmada adayların hepsinin üzerinde hemfikir olduğu alanlar ise eğitim, işsizlik ve ayrımcılıkla mücadele olarak öne çıktı. Bu alanlar muhtemel işbirliği alanları olarak da adayların hepsi tarafından kabul edildi.

Ahmet Suat Arı

Amsterdam Tartışmaları Moderatörü

-----*****-----





Veyis GÜNGÖR yazdı









Avrupa’nın geleceği Türklerle yazılacak…

Tarih bilgimize şöyle bir göz attığımızda, Türkler’in insanlık tarihinde en fazla göç eden topluluklar arasında yer aldıklarını görürüz.

Öyle ki, göç, Türk tarihinin olmazsa olmazlarındandır. Hatta, binlerce yıl önce çıkılan yolculuğun hala devam ettiğini söylersek, olayı abartmış olmayız. Zihnimizi hafif bir zorlamayla Türkler’in Altay Dağları’ndan başlayan kutlu yürüyüşünde, Anadolu’nun, Kafkasya’nın ve Balkanlar’ın anayurt olarak seçildiğine şahitlik ederiz.

Türk kültürü bu uzun yolculuk esnasında hiç şüphesiz Çin, Hint, Fars, Arap, Mısır, Bizans, Balkan, Kafkas ve Avrupa kültürlerinden etkilenmiştir. Ancak Türkler Atayurt ile ilişkilerini hiç bir zaman kesmemişlerdir…

Türkler’in, tarihin farklı dönemlerinde, Avrupa coğrafyasında yer aldıkları, farklı kavimler ve boylar olarak yerleştikleri de başka bir tarihi gerçektir. Örneğin Peçeneklerin, Kıpçakların, Avarların Avrupa coğrafyalarına yerleşmeleri gibi…

Ancak, ikinci bin yıl ile birlikte Türkler’in Anadolu’da Selçuklu devleti ve devamında Osmanlı İmparatorluğunu kurmaları, Avrupa’yla olan ilişkilere farklı boyutlar kazandırmıştır. Bu dönemlerde de Türkler Avrupa tarihinin bir parçası olma özelliklerini devam ettirmişlerdir.

Ve üçüncü bin yıla, yani yirmibirinci yüzyıla girdiğimiz bir zaman diliminde Türkler, sayıları altı milyona ulaşan bir toplulukla yine Avrupa ülkelerinde yaşamaya devam ediyorlar. Bugün, geçmişe kıyasla, Türklerin Avrupa’da bulunma sebepleri farklılık arz etmiş olsa da, yirmibirinci yüzyıl Avrupa tarihinde Türklerin de yer alacağı kaçınılmaz bir gerçektir.

Yirmibirinci yüzyılın tarihinin belirleyicileri arasında elli yıl önce Anadolu’da kara sabanı bırakıp Avrupa’ya gelen Mehmetler, Ahmetler, Hacerler, Emineler, onların çocukları ve torunları olacaktır. Ve bu insanların yer aldığı tarih bölümü cümleleri; “İşçi sınıfı olarak Anadolu’nun farklı yerlerinden Avrupa’ya çalışmak üzere gelmişlerdir” diye başlayacaktır. Daha sonra işçı sınıfından zamanla oluşan orta sınıf oluşmus, girişimciler, sanatçılar, siyasetçiler, yöneticiler, sivil toplum örgütleri ortaya çıkmış, dini ihtiyaçların giderilmesi için kutlu mücadele verilmiş, dil eğitimi, medya ve yayıncılık alanında çeşitli çalışmalar yapılmış olarak yazılmaya devam edecektir.

Hatta ‘yazılmaya devam edecektir’ kelimesi bile zul olabilir. Onun yerine ‘yazılıyor’ kelimesi kullanılmalı. Çünkü, o tarihi, yani yazılan tarihi bizzat biz yazıyoruz. Yaptığımız faaliyetlerle tarihe not düştüğümüzün farkındayız. Zira, gelecek yıllarda bizim tarihimizi, yani Avrupalı Türklerin tarihini yazanların, bugün yazdıklarımızdan faydalanacaklarını biliyoruz. Söylemlerimizi, söyleşilerimizi, basın açıklamalarımızı, yazdığımız köşe yazılarını, şiirlerimizi, makalelerimizi kaynak gösterecekler. Her başarılı bir Avrupalı Türkün hikayesi aslında bizim Avrupa’daki tarihimizi oluşturmaktadır. Dolayısıyla Avrupalı Türklerin tarihini bizzat biz, Avrupalı Türkler yazıyoruz.

Son olarak bir de geleceğe bakalım isterseniz.

Dördüncü nesil Türkler’in dünyaya merhaba dediği Avrupa’nın gündemi, her geçen gün daha da sorunlu hal almaktadır. Bu durum bir taraftan Türkler olarak toplum içindeki konumumuzu zorlaştırmaktadır. Ancak olaya tarihsel perspektiften yaklaştığımızda, Türkler’in, tam bu sırada Avrupa için bir şans olduğu da söylenebilir. Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrasya gerçeğinin her geçen gün küresel gündemde ağırlığının hissedildiğini düşünürsek, bizim, yani Avrupalı Türkler’in önümüzdeki dönemde üstleneceği tarihsel konum daha da somutlaşmaktadır. Biz, bu gerçeği bu köşede daha önce Avrupa Türk Diasporatik Vizyonu olarak ele almıştık. Avrupa’daki Türk nesillerinin söz konusu vizyona sahip olmalarını salık vermiştik. Her ne kadar bazıları, bunun bir hayal olduğunu ima etmeye çalışsalar da, tarih bize, Türkler’in Avrupa için bir şans olduklarını önümüzdeki dönemde gösterecektir. Nasıl 16. Yüzyıl tarihe, İpek Yolu hakimiyeti ile Türkler’in yüzyılı olarak geçmişse, 21. Yüzyıl da Türk girişimcilerin ve özelde Avrupalı Türk girişimcilerin diasporatik vizyonlarıyla Türk asrı olarak geçecektir. Bu vesileyle, geçmiş dönemlerde insanlığa hizmet etmiş milletimize, yeniden bir şans doğacaktır. O şans, Avrupalı Türkle’rin, daha şuurlu bir şekilde kullanacakları bir şanstır. Tek cümleyle: içinde yaşadıkları ülkelerde elde edilen bilgi, beceri, deneyim, uzmanlık ve daha başka imkanların başta Anayurt olmak üzere Türk ve akraba topluluklar ve dahası gönül ve kültür coğrafyamızın ulaştığı her noktaya taşınması veya hizmete sunulmasına vesile olunmasıdır. Bu son cümle bir çalıştay konusudur ve önümüzdeki aylarda da gündeme gelecektir. İşte bu cümlede ifadesini bulan vizyonu yakaladığımız an Avrupa’nın geleceği yani Avrupa tarihi Türklerle yazılacaktır.