.
. “Çerkesçe Öğrenim”e ilginin azalmasının nedenleri çoktur. Ancak en
başta gelen nedeni, ona bir pranganın vurulmuş olması ve bu durumun,
Çerkes Toplumu’nu gerçekten temsil etmeyen Sivil Toplum Kuruluşları
ile akademik çevreler tarafından ısrarla savunulmasıdır. Bunlara göre
bilimsel verinin hiçbir önemi yoktur. Önemli olan halktan yana görünüp
onun yok olmasını savunmaktır. Aceba tarih (yalancı olanı değil), bu tür
dezenformasyoncuları nasıl anacaktır? Bunu bilemeyiz. Ama kesin olan şu
ki, “topluma uyguladıkları dezenformasyon ve grileştirme görevlerini en iyi
biçimlerde gerçekleştirdiklerini, Çerkes Toplumu’nu kandırarak oyalamayı
iyi becerdiklerini” kesinlikle yazacaktır. Bu kişiler; “Olmaz! Birileri rahatsız
olurlar ve öksürürler!” diyerek toplumu korkutmayı da ihmal etmiyorlar.
. Konuya dönecek olursak, Adıge Dilleri ile Adıge Kültürü’nün yok
oluşunun önlenmesi, ancak iki konuda Adıge Toplumu’nun birlik sağlaması
ile mümkün olabilecektir. Bu faktörlerden birincisi; sonsuza kadar sırtımızda
oturacak olan bu dezenformasyoncuların etkilerinden kurtulmak ve birilerinin
öksüreceğinden korkmamaktır. İkincisi ise; kişilerin icazetlerinden kurtulup
genel dilbilimin verileri ile Çerkes Dilleri’nin özelliklerini doğru tahlil edip,
onları, özelliklerinin gereklerini karşılayacak şekilde Batı Yazı Normları’na
tam uygun olarak standart latin harfleri ile ortak bir sistemle yazmak ve bu
ortak yazış sisteminin sadece kendi dillerimizde uygulanmasını yeterli olarak
görmeden onu, müteakip adımlarla bütün Kuzey Kafkas Dilleri’ne teşmil
etmektir. Ortak biçimde yazış; bu dilleri rahatlatacağı gibi Kafkas Halkları
arasında güçlendirilmiş kültürel beraberliği de getirecektir. Bu sağlanmazsa,
bu dillerin yok oluşları ve onların sahipleri olan insanlarımızın Slavlaşması
kaçınılmaz olacaktır. Slav nüfusu çok olsa da insanlarımızın yaşadıkları
coğrafyanın da Slavlaşması, hegemon gücü kuşkusuz memnun edecektir.
. Dünyanın en mükemmel kitapları, en iyi öğretim dokümamları, en iyi
öğretmenleri sağlansa da; Çerkes Dilleri’ne teknik olarak uymayan,
onların yazılarını yeterince "okunuşlu ve kullanışlı" duruma getiremeyen,
başka bir ifade ile söz konusu dillerde, insanın algılama ve ruhsal yapısına
uygun bir yazı oluşturamayan “Slav Yazısı” ile; Çerkes Dilleri’nin yeni
nesillere yaygın ve etkin olarak öğretilebilmesi mümkün değildir. Slav
Yazısı ile Adıge Dili’ni öğrenenlerin sayısı, o dili unutanların sayısının
% 3' ü kadar dahi olamayacaktır. Çünkü; Slav Yazısı teknik olarak Çerkes
Dilleri’ne uygun olamamaktadır. Slav Yazısı’nın imlâsı bu dillere ağır
gelmektedir. Bu durum; iki nedenden, Adıgece’nin ses özellikleri ile Slav
Harfleri’nin orfografik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Adıgece’nin
Slav Dilleri’nden farklı olarak ünsüz sesleri çok olup, çok ünsüzlü hecesi
olan kelimelerinin miktarı ile bunların kullanım yoğunlukları fazladır. Slav
Yazısı’nın ise, dik çizgilerle oluşan harflerinin miktarı çoktur. Bu harfler;
metin (tekst) içinde çok ünsüzlü hecesi olan kelimelerin yazılarını yeterli
olarak “okunuşlu ve kullanışlı” duruma getirememektedirler. Slav Yazısı
ile yazılmış bir Adıgece metin (tekst) içerisinde; çok ünsüz harfli hecesi
olan kelimelerin harflerinin seçilmeleri, seslerinin anlaşılmaları, bunların
anlamlarının okuma süresince zihinde tutulması zor olmaktadır. Bundan
dolayı Slav Yazısı ile yazılmış Adıgece yazıların okunmaları zevkli değil,
tam aksine sıkıcı ve sıkıntılı olmakta, insanı Adıgece ile yazı yazmaktan
ve Adıgece’yi kullanarak çalışmaktan uzaklaştırmaktadır. Bu sebeple
dünyada Adıgece bilenler gittikçe azalmaktadır. Bu durum görüldüğü ve
bilindiği halde; Slav Yazısı’nın bu dillerde kullanılmasına devam edilmesi
için ısrar edilmektedir. Rus Yönetimi'nce; yazı değişikliği yapılamayacağı
hususunda, kanunla yasak getirilmiştir. Bu; çok haksız bir durumdur. İnsan
haklarının ayaklar altına alınmasıdır. Adıgeler; yaşayabilmek için kendilerini
savunma dışında, dünyada hiçbir ulusa ve insanlara zarar vermemişlerdir.
Ama kendilerine en ağır jenosid uygulanmıştır. Fiziki jenosid yeterli olarak
görülmemiş, kalan insanlar vatanlarından sürülmüşlerdir. Bu da yeterli olarak
görülmemiş, bu toplumun bakiyeleri üzerinde günümüze kadar acımasız olarak
süren “Kültürel Jenosid” uygulanmıştır. Bu da yeterli bulunmamış ki, tam da diyasporada kültürel bakımdan nefes alabilecekleri bir sırada gizli görüşme ve
anlaşmalarla “Slav Yazısı” prangası, diyasporadaki insanlara da vurulmuştur.
Şimdi ise topluma bu pranganın kurtarıcımız olduğu söylenmekte ve bizimle
alay edilmektedir!... Ama yanlış yapılmaktadır. Çünkü, dezenformasyonları
uygulayanların çocukları, torunları, insani duygulardan tecrit edilmiş olarak
yetişecekleri için mutsuz ve bedbaht olarak yaşayacaklardır. Başka bir ifade
ile ebeveyinlerinin sayesinde mutsuz hayatlar süreceklerdir. Gelecekteki yeni nesillerine; kaliteli insani duyguları verebilecek, güzellikleri gösterebilecek,
ruhsal bakımından doyurucu ve güzel yaşamayı öğretecek insanlara yaşama
hakkı tanımadıklarından kendi nesilleri mutsuz olarak yaşayacaklardır. Başka
bir ifade ile kendi kuyularını kazmaktadırlar! Ne diyelim, kendileri bilirler!..
. Dünya’daki bilim insanları ve akademisyenler; Çerkes Dilleri’ne ve Çerkes
Kültürü’ne sahip çıkmazlarsa, kısa bir zaman içinde bu diller ve Çerkes Kültürü
dünyadan tamamen silinecektir. Çerkesler’in, dillerini ve kültürlerini yaşatmak
için önlem alabilmeleri mümkün değildir. Çünkü; sadece Rusya’da kanunla
yasak konulmakla kalınmamış, devletlerarası gizli temaslarla “yazı prangası”nın
diyasporada da bu insanlara vurulması sağlanmıştır. Slav Yazısı teknik olarak bu
dillere uymasa da, Çerkesler Slav Yazısı’nı kullanmak zorundadırlar. Ne kadar
hazin bir durum değil mi?!.
. Değerli akademisyenlere, bilim insanlarına ve vicdanı olan bütün aydınlara
soruyorum: Lütfen aynı haksızlığın size yapıldığını düşünün! Öyle bir dünyada
siz mutlu olabilir misiniz?!. Konunun çok üzücü olan bir tarafı da; Avrupa ve
dünyanın diğer ülkelerindeki bilim insanlarının, akademisyenlerin bu kültürel
jenoside ses çıkarmamaları ve Türkiye’deki akademisyenlerin ise bu kültürel
jenoside katkıda bulunmalarıdır. Kanaatime göre, Çerkes Dilleri ve Kültürü
dünya ülkelerine ve insanlığa zararlı değildir. Tam aksine dünyaya güzellikler,
moral değerler, insanlık değerleri ve güzel duygular katmaktadırlar. Bu güzel nitelikleri taşıyan bir kültürün ve onun dili olan Çerkesçe’nin yaşamaması mı gerekiyor?!.
. Çerkes Dilleri ve Çerkes Kültürü’nün yaşayabilmesi için onun, ilk önce
teknik olarak kendisine hiç uymayan “Slav Yazısı” prangasından muhakkak kurtarılması gerekmektedir. “Slav Yazısı'nın Çerkes Dilleri’ne uymadığını"
Kafkasya'daki kimi cesaretli Çerkesler de açıkça ifade etmektedirler. Ama her
ne hikmetse, Slav Yazısı'nın bu dillerde kullanılmasına devam edilmesi için
bizim akademisyenlerimiz başta olmak üzere ısrar edilmektedir. Âdeta "Slav Yazısı'nın Adıgece'yi boğmasına seyirci kalınması ve hatta marifetli kişi ve
kuruluşlarca kültürel jenoside katkıda bulunulması" için tüm dünya anlaşmış
gibidir. Ne diyelim hayırlısı olsun…
. Madem bu dilin ve kültürün yaşaması sahiden istenmiyor, o halde niye bu insanlar boş yere oyalanıyor?!. Onların zamanları kendilerinden niye çalınıyor?
Bu insanlara dürüst davranılsa da, “Artık Çerkesçe’nin ve Çerkes Kültürü'nün
yaşatılmasına gerek duyulmadığı” kendilerine söylense ve ona göre davranılsa
daha doğru ve etik bir hareket olmaz mı?!. Çerkesler kendilerine dürüst olarak davranılmayı da mı hak etmiyorlar?!.
. Adıge Toplumu'ndan bir kişi olarak; Türkiye'nin ve dünya'nın akademik çevreleri ile dilbilim insanlarına şunu söylemek istiyorum:
. ÇERKES KÜLTÜRÜ’NÜN ÖLMESİ; SİZLER İÇİN, HERKES İÇİN VE DÜNYA İÇİN HİÇ DE İYİ OLMAYACAKTIR!..
Yılmaz Özcan
28.11.2014
|