Türkmenlerden yükselen ses… - Necdet SİVASLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Türkmenlerden yükselen ses… - Necdet SİVASLI
Tarih: 21.07.2014 > Kaç kez okundu? 2829

Paylaş


BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI

e.mail: necdetes@mynet.com

Türkmenlerden yükselen ses…



Bugünkü AK Parti Hükümeti’nin Irak ve Suriye’de yaşam mücadelesi veren

Türkmenlerle hiçbir şekilde ilgilenmemesinin yankıları sürüyor. Gerek

Kerkük ve çevresinde yaşayan Türkmenler, gerekse Suriye’deki

soydaşlarımızın lider kadroları “Türkiye bizi yalnız bıraktı. Hiçbir

destek alamıyoruz. Tamamen buralarda IŞİD ve Kürt grupların

merhametine bırakıldık” diyorlar.



Yerlerinden yurtlarından edilen, Barzani tarafından zulme uğrayan,

evleri, tarlaları ve işyerleri ellerinden alınıp yağmalanan, daha

sonra da IŞİD’ın hedefine oturtulan Kerkük ve Tuzhurmatu ile

köylerinde katliamlara uğrayan Türkmenlerin çok zor koşullarda yaşam

mücadelesi verdiği biliniyor. Söz konusu Araplar olunca mangalda kül

bırakmayanlar, sıra Türk ve Türkmenlere geldiğinde suskunları

oynuyorlar. Bu kardeşlerimize geçmişte de bugün de sahip çıkamadık.



Bugünlerde hiç dikkatinizi çekti mi? AK Parti kafa yapısını

taşıyanlar, Gazze’de İsrail’in yaptıklarını kınamak ve protesto etmek

için sokaklara taşmaya başladı. İsrail’in kan dökmesini ve terör

estirmesini biz de kınıyoruz. Ancak, bu kafa yapısını taşıyanlar,

acaba IŞİD’ın Türkmenleri katletmesi karşısında neden suskun kaldılar,

niye seslerini çıkarmadılar? Dünya’nın birçok bölgesinde Türkler ve

soydaşlarımız katlediliyor, zulüm görüyor bunlara neden sessiz

kalınıyor? Söz konusu Arap olunca ayranı kabaranlar, konu Türk olunca

dut yemiş bülbüle dönüyorlar.



Geçenlerde “Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük” Kitabının yazarı Ali

Kerküklü bir yazısını bize gönderdi. “Sıra Türkiye”de başlığını

taşıyan yazıda Türkmen Cephesi’nin kaygıları dile getiriliyor. Irak ve

Suriye’den sonra sıranın Türkiye’nin karıştırılmasına geleceğine vurgu

yapılıyor. Bu da bütün detayları ile anlatılıyor. Türkmenlerin

sahipsiz bırakıldığı, yardım edilmediği, Kürt ve IŞİD’ın kollarına

atıldığı belirtiliyor. Yazı uzun olduğu için sadece birkaç noktada

alıntı yaparak Türkmen Cephesi’nin bu haykırışlarını sizlerle

paylaşmak istedik.



“Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu

pek çok grup tarafından fırsat bilinmiş, özellikle Kürt gruplar bu

fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan kesimlerden biri

olmuştur, otoritenin sarsılması (Merkezi Hükümetin zayıflığı) ve

işgal, Kürtler tarafından tarihi bir şans olarak algılanmıştır. Bu

bağlamda ABD, İngiltere ve İsrail’in desteği ile Kürtler, bölgelerini

genişletmek için de yeni topraklara göz dikmiştir. Irak’ta gelişecek

ayrılıkçı bir Kürt hareketinin, hele bir Kürt devletinin bölge

ülkelerinin toprak bütünlüğünü (Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan

(Nahçivan) ve Ermenistan’ı) etkilemeyeceğini düşünmek mümkün müdür?

Zaten düşünmemek saflık olur!”



“Kürtlerin hayal ettikleri Irak, Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan

(Nahçivan) ve Ermenistan topraklarında sözde Kürt devletinin (ikinci

İsrail’in) sınırları: İskenderun Körfezi’nin batısından başlayan

sınır, Amanos’un doğu ucu ve Toros Dağı’nın otlakları boyunca

kuzeydoğu yönünde, Kahramanmaraş ve Malatya’nın yanından geçerek Fırat

Nehri’nin batı kıyısı boyunca kıvrılır. Kuzeye doğru ilerler ve

Tunceli yaylalarını içine alarak Karasu’nun (Fırat Nehri’nin batısı)

oluşturduğu halka boyunca doğuya döner. Buradan Karasu’nun yukarı

kısımları boyunca, Erzurum’un içinden geçerek genişler. Bu noktada

Kars ilinin bazı bölümlerini içine alarak kuzey-kuzeydoğu yönüne

kayar, Türkiye sınırlarını geçerek Ermenistan’daki Alagöz Dağı boyunca

ilerler. Nahçivan’ı içine alacak biçimde keskin bir dönüşle Erivan’ın

güneyine yönelir, Koy’un doğusundan geçerek Salamas, Urmiye ve Uşnu’yu

içine alacak biçimde Urmiye Gölü’nün batı kıyıları boyunca ilerler.

Urmiye Gölü’nün güneyinden küçük bir açıyla doğuya yönelir; Miyandup

ve Bicar’ın etrafını dolanır. Uzun Kızıl Nehir’in yukarı kısmını

keserek Kangavar’a değin gider. Buradan güneybatıya doğru büyük bir

yay çizerek Kirmanşah’ı içine alır ve Luristan’ın kuzey sınırındaki

Maniş Kuh’ta sonlanır.”



“Kürtler, Sözde Türkiye’nin doğusu (Kuzey Kürdistan), Irak’ın kuzeyi

(Güney Kürdistan), İran’ın kuzey batısı (Doğu Kürdistan) ve Suriye’nin

kuzeyine (Batı Kürdistan) diye gönderme yapıyorlar.

Kürt grupları, elden ele ve internet sitelerinde dolaşan sözde

Kürdistan haritasını dünyaya açıkça ilan ediyorlar. Sözde Kürdistan’ın

resmi sınırları olarak gösteriliyor. Türkiye (Türkiye’nin 27 ili ),

Suriye, İran, Azerbaycan (Nahçivan), Ermenistan ve Irak’ın toprakları

da bu haritanın içinde yer alıyor. Bu haritada Türkiye topraklarını da

içine alan 27 il şunlardır; Muş, Van, Adıyaman, Bitlis, Bingöl,

Malatya, Hakkâri, Mardin, Erzincan, Kars, Siirt, Şanlıurfa, Tunceli,

Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Ağrı, Elazığ, Şırnak, Batman, Iğdır,

Osmaniye, Kilis, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep ve Sivas.”



“Irak gibi tarihi olan bir ülke etnik ve dini esaslara göre bölünürse

Türkiye neden bundan muaf olsun. Aynısı İran, Suriye, Suudi Arabistan,

Yemen ve Ürdün’de de bölünme olur. Pandora’nın kutusu sadece Irak’ta

değil, Türkiye dahil bütün bölgede açılacak. Vatansever Türkler durumu

doğru analiz etmelidir! Aksi takdirde Türkiye’de bölünür ve

parçalanır. Büyük Ortadoğu Projesi adım adım uygulanıyor, Türkiye’ye

bir şey olmaz demeyin!”



Konu, aslında ciddiye alınması gereken bir konudur. Dünyanın her

tarafında bu işlerin alt yapısı bu şekilde hazırlanıyor. Daha düne

kadar “Türkiye parçalanamaz ve Kürtler ayrışamaz” deniliyordu. Bugünkü

tabloya baktığımızda çok şeylerin değiştiği ve değiştirilmeye

çalışıldığını görüyoruz.

e.mail: necdetbuluz@gmail.com

necdetes@mynet.com