TÜRKİYE BU BATAKTAN ÇIKABİLMELİDİR… - Necdet SİVASLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









TÜRKİYE BU BATAKTAN ÇIKABİLMELİDİR… - Necdet SİVASLI
Tarih: 07.11.2012 > Kaç kez okundu? 3642

Paylaş


BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI



e.mail: necdetes@mynet.com



TÜRKİYE BU BATAKTAN



ÇIKABİLMELİDİR…



Suriye’deki iç çatışmalar ve Esad karşıtı girişimler Türkiye’yi komşumuzdaki bu çamura giderek daha fazla sokmaktadır. Zaten, Hatay’da kurulan sığınmacılar kampına, dünyanın birçok yerinden sakallı, eli silahlı militanların yerleştirilip, Esad karşıtlarına destek için Suriye’ye gönderdiği söylenen Türkiye’nin bu alanda sicilinin kötü olduğu biliniyor. Türkiye, üzerindeki bu kötü imajı silmek ve bölgede güvenilir, barışa hizmet eden, güçlü bir devlet olma özelliğini ortaya koymak iz böyle durumundadır. Bu, Türkiye’ye saygınlık kazandıracaktır.



Ancak, böyle düşünürken, geçen gün Yemen Gümrük yetkilileri, Aden Limanı’na giren bir Türk gemisinde bisküvi kutularına saklanmış 3 bin parça tabanca, otomatik silah ve susturucu ele geçirdiğini açıkladılar. Hiç kuşkusuz, bu durum, Türkiye’nin imajını daha da kötüye götürebilir.Türkiye’nin adının bu tür olaylarla anılması bizi bir şey kazandırır mı?



TEHLİKELİ OYUNLAR



Biz, bir yandan sivil uçakları bile indirip, arama yapabiliyoruz. Bu sivil uçaklarda askeri malzemelerin olup olmadığını kontrol ediyoruz. Öte yandan, tam tersi hareketlere imza atmış oluyoruz. Eğer, açıklamalar doğru ise, Türkiye bu işi nasıl temizleyecek? Bu çamurdan nasıl çıkacak?



Zaten, Suriye krizinde en öne çıkan ülke Türkiye olmuştur. Amerika’nın, AB’nin, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerin dolduruşu ile girdiği bu bataktan çıkma çabası içindedir. Komşuları ile de sıkıntıları giderek artıyor. Yemen’deki olaydan sonra, Suriye’ye doğrudan destek veren Rusya ve İran’dan da suçlamalarla karşı karşıya kaldık.



İran, “Türkiye yönetimi Suudi Arabistan, Katar ABD ve İngiltere ile çok tehlikeli oyunlara giriyor” diyerek doğrudan suçlamada bulunabiliyor. Hatta İran, daha da ileri gidip” Ankara, Riyad üzerinden Yemen yönetimine susması için baskı yapıyor” diyor. Attığımız her adımın takip edildiğini unutmayalım. Gerilim politikalarının dışında diplomatik yollardan çözüm aramak en doğru yol olacaktır.



RUSYA VE İRAN’IN KONUMU



Rusya’nın gözü ise sürekli üzerimizde. Özellikle Ankara Esenboğa’ya indirilen uçak olayından sonra Rusya ile olan ilişkilerimizde de sorunlar yaşanmaya başladı. Rusya, Şam’a olan desteğini her gün daha da artırıyor ve bunu söylemekten de kaçınmıyor. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, son açıklamalarından birinde “ Suriye’nin dış güçlere karşı kendisini savunabilmesini sağlamanın amaçları vardır” demiştir. Lavrov, diplomatik bir dil kullanmış, bu dış güçlerin başında Türkiye’nin olduğunu ima etmek istemiştir.



Suriye’de düşman rolünü Türkiye adeta bağırarak üstlenmiştir. Bugün içine düştüğümüz sıkıntının ana nedeni de bizce budur. Bir yandan eli silahlı militanlar Hatay kampında cirit atıyor, öte yandan bir Türk gemisi silah dolu ele geçiriliyor. Bölgede bir mezhep çatışması için dış güçler caba harcıyor. Sünni-Alevi çatışmasında adımızın öne çıkması da işin başka başka boyutudur. Suriye’deki iç savaş sonuçlansa bile, Türkiye bu yükü üzerinden kolay kolay atamayacaktır.



TÜRKİYE YALNIZLIĞA İTİLDİ



Şimdi işin ilginç yönü nedir biliyor musunuz?



Bizi, Suriye’de öne çıkaran, Suriye düşmanlığını kanımıza işleyen ülkelerin şimdi ortada olmamalarıdır. Bölgede liderliğe soyunan Türkiye’nin önü de bu şekilde yalnız bırakılarak kesilmiştir. Amerika yan çiziyor, AB kendi derdinde, Suudi Arabistan ile Katar arazi durumundalar. Zaten, Suriye politikalarımızın iflas ettiğini daha önceki yazılarımızda ele almıştık. Bir de başımızda Suriyeli sığınmacılar var.



Şimdi, dikkat ediniz içi silah dolusu gemimize Yemen’de el konulması da başımızı ağrıtacak cinstendir. Zaten, imajımız yara almıştır. Bu gemi ile bu imajımızın iyice lekelenecektir. Bir işin içinden çıkmadan, bir başka işin bir an önce içine bulaşmamız battığımız bu çamurdan bir an önce çıkmamız gerektiğini bize anımsatmaktadır. Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu, artık maceradan çok gerçekler doğrultusunda adımları atmak ve Türkiye’yi daha fazla tehlikeye sokmaktan kaçınmalıdırlar.



Yemen’de bir mezhep çatışmasının var olduğunu biliyoruz. Burada Şii-Sünni kavgası önemli boyutlara taşmıştır. Bir yandan bölgemizde bir mezhep çatışması beklenirken, Türkiye’nin bölge dışındaki mezhep çatışmalarında da taraf olmaya kalkması altından kalkamayacağı bir yükün altına girmesi anlamına gelmeyecek midir? Aman dikkat edelim. Diplomatik ataklarla içine düştüğümüz bu çıkmazdan kurtulmanın yollarını aramak, ülkemizin ve bölgemizin geleceği açısından önemlidir.