Yakupbeg’in Başarılarının ve Başarısızlıklarının Ana Sebebi - Yrd. Doç. Dr. İklil Kurban - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Yakupbeg’in Başarılarının ve Başarısızlıklarının Ana Sebebi - Yrd. Doç. Dr. İklil Kurban
Tarih: 28.04.2009 > Kaç kez okundu? 4593

Paylaş


(Çin, günümüz dünyasında giderek söz sahibi olmaya başlamıştır. Kim olursa olsun, Çin ile olan ilişkilerinde, Yakupbeg’in kişiliği ve onun kurduğu devletinin (1865-1877) trajedisi ders niteliğindedir ).

Yakupbeg’i (1820-1877) görüp konuşan Rus devlet adamı Korupatkin’in “Kaşgariye” adlı eserinde de, Yakupbeg’in çağdaşı olan tarihçi Musa Sayrami’nin (1836-1917) “Tarihî Hamidi” adlı kitabında da, Yakupbeg’in devrini inceleyen bilim adamı D.A.İsiyev’in “Yedişehir Uygur Devleti” adlı araştırmasında da, Yakupbeg’in kişiliğini değerlendiren şu özlü ifadeler ortaktır: "Akıllı ve çalışkan; amacına ulaşmada gözünü dal-budaktan esirgemeyen cüretkar ve düşmanını yok etmede her hangi bir hileye başvurmaktan çekinmeyen hilekar şahsiyet.”

Zaman, mekan ve ortam ne kadar uygun olursa olsun, Yakupbeg’in Doğu Türkistan gibi geniş bir coğrafyada iç ve dış düşmanları yok ederek, bir elden yönetilen bir devlet kurabilmesi elbette kolay bir iş değildi. Yakupbeg’in yukarıda bahsedilen karakter yapısı, onun bu başarılarında en güvenilir ve en can alıcı rol oynamıştır.

Yakupbeg, Ocak 1865 tarihinde az bir kuvvet ile Batı Türkistan’dan Kaşgar’a geldiğinde, halkın Çinlilere karşı ayaklanması sonucu Doğu Türkistan’da oluşan görünüm şöyledir: Kaşgar Yeni Şehir ve Yenihisar Yeni Şehir kalelerine sığınan Çin birliğinin direnişi devam etmektedir. İli’de Abdurusulbeg ve Elehan Töre başkanlığında İli Sultanlığı kurulmuştu (1864-1871). Hoten’de Hebibulla Hoca, Kuçarda Raşidin Hoca, Ürümçi’de Davut Halife başkanlığında ayrı ayrı hanlıklar ilan edilmişti. Yakupbeg’in hızlı ve cüretkar davranışı sonucunda kaleler barut ile patlatılıp, Çin askerleri kılıçtan geçirilir. Barış görüşmesi olarak davet edilen Hebibulla Hoca Hoten yakınında , Raşidin Hoca Kuçar yakınında, görüşmenin yapıldığı gecede Yakupbeg’in buyruğuyla öldürülür . Davut Halife Yakupbeg’e koşulsuz boyun eğdiğini ilan eder. Böylece 1870 yılına geldiğinde, İli, Kumul ve Barköl dışında tüm Doğu Türkistan toprakları Yakapbeg yönetimindeki tek devlet egemenliği altına girer.

Yakupbeg’in göze çarpan ikinci en büyük başarısı, nüfuzlu son Kuçar hocası Raşidin’in öldürülmesi ve nüfuzlu son Kaşgar hocası Büzrük hocanın Hacca gönderme bahanesiyle iktidardan uzaklaştırılması ile, Türkistan’daki Arap ve Fars etkisinin temsilcileri olan hocaların , Tugluk Timur (1329-1365) döneminden başlamış ve Seidiye hanlığı döneminde (1514-1678) güç kazanmış 500 yıllık soy ve nüfuzuna son vermesi olmuştur. Hocalar artık tarihe karışır . Bu iş ile Yakupbeg bir Türk hükümdarı olarak , ulusal görevini yapar. Bu devrim niteliğindeki siyasî olgu, Doğu Türkistanlılar önündeki iktisadî, içtimaî ve fikrî gelişmelerin engellerinin yıkılışının habercisi olur.

2

Yakupbeg’in hükmettiği 1865-1877 yılları arasında, Türklüğün bu karanlık köşesinde her bakımdan kayda değer gelişmelerin olduğu o dönemin tarih sayfalarında saklıdır. Doğu Türkistan’da ulusal devlet ilkesinin tohumunu eken biri varsa, o da Yakupbeg’dir. Çağdaş eğitimden yoksun, henüz 19.yüzyıl ortalarını yaşamakta olan Yakupbeg gibi bir devlet adamından, bu eylemlerin, bu anlayışın ötesinde yine ne gibi bir başarı beklenebilirdi!?

Rusların Batı Türkistan’daki Türk devletlerini birer birer işgal ederek Hindistan sınırına yaklaştığı bir devrede, Hindistan sınırındaki Doğu Türkistan’da Yakupbeg devletinin doğuşu, elbette İngilizler için sevindirici bir gelişme idi. İngilizler bu devletin ayakta kalmasını istemektedir. Fakat yeni doğan bu devlete karşı iki dev düşman intikam hırsıyla dikilmektedir : Biri Ruslar, öbürü Çinliler. Ruslar , tüm Türkistan’ı Çinliler ile paylaşıp, batısını kendisine, doğusunu Çinlilere bırakıp, Çinlileri kendisine suç ortağı yaparak, bu dev toprağı hazmetmenin yollarını aramaktadır. Bu sebeple, Yakupbeg’in Rus devleti nezdindeki, kendi devletini tanıtma girişimleri sonuçsuz kalmıştır .

Çinliler ve Çin devletiyse , kendine özgü ayrıcalığı olan bambaşka düşman , bambaşka güçtü. Onların akıl yerine iradeye öncülük tanıyan karakter yapısı ve geleneği vardı. Tıpkı yılanın var oluşunun sırrı zehirinde saklı olduğu gibi, Çinlilerin ve Çin devletinin bin yıllar boyu çevresini yutarak büyüyüp günümüze kadar var ola gelişinin sırrı, onların bu karakter yapısında ve geleneğinde saklıdır.

Doğu Türkistan’a gönderilen Zo Zuñ Tañ komutasındaki Çin birliğinin sayısı 90 000, Yakupbeg devletinin birliğinin sayısı 45 000’dir. O zamanki Çin nüfusu 300 milyon, Yakupbeg devletindeki nüfus 2 milyondur. Fakat Çin birliği işgalci, Yakupbeg’in birliği yurt savunucusudur. Bu iki birliğin sayısının, konumunun can alıcı etkisi ne olursa olsun, Yakupbeg’i yenilgiye-başarısızlığa iten en önemli etken, karşısındaki düşmanı henüz tam olarak tanımamış olmasıdır.

Yakupbeg İngilizlerin de aracılığıyla, Pekin’e ve Zo Zuñ Tañ’a elçiler gönderip, Çin’in üstünlüğünü tanıma koşuluyla, Yakupbeg devletinin ayakta kalmasını isteyen barış görüşmelerinde bulunur. Yakupbeg’in bu kararsız tutumu devlet ve ordu içinde tedirginlik yaratır; hainler çoğalır; tahıl ve silah depolarında yangınlar çıkar. Çin barışı reddeder, fırsatı değerlendirip, 1877 yılının Nisanında genel saldırıya geçer. Mayıs ayında Yakupbeg hayata gözlerini kaparken , Çinlilerin öç alma hırsı şiddetle devam eder . Çin birliğinin Kaşgar’ı işgal ettikten sonra yaptığı ilk iş, Yakupbeg’in mezarını bulup, onun cesedini ateşe vermek olur. Bu olgu, Çinlilerin Yakupbeg’e olan aşırı düşmanlığını belirtmekten çok, zulüm ve haksızlıklara karşı mücadelenin sembolü olan büyük şahsiyetlerden ve onların adından ne derecede korktuklarını belirtmektedir . Bu “cesedi ateşe verme” olgusunun ikinci bir anlamı şu ki: “Çinlilerin yapmak istediği kötülükten ölüp bile kurtulmak yoktur.” Evet, Çinlilerle uzlaşabilecek bir açıklık olmadığı için, onlara karşı yapılabilecek tek şey vardır: “İsyan!” İşte Yakupbeg bu Çin gerçeğini anlamamıştır. Eğer Yakupbeg bu Çin gerçeğini anlamış olsaydı, Çin’e karşı barış elini uzatmanın yerine, ordusu ve tüm ulusuyla Çin’e karşı tüm yurt genelinde bir kutsal savaşı başlatmış ve bu savaşı da kazanmış olurdu. Sayısı ne kadar çok olursa olsun, Doğu Türkistan toprağı, uzaktan gelmiş köksüz Çin işgal ordusunun mezarı olacaktı.

Çin ile barış içinde beraber yaşamanın olasılığı yoktur. Çin tarih boyunca çevresindeki güçsüzleri yutmuş, yutamayanlarıyla da her zaman savaş halinde yaşamıştır. Bu sözümüzün kanıtı gereği, Çin’in komşularıyla olan yakın tarihteki ilişkilerine bir göz atalım:

Tibet, Doğu Türkistan, İç Moğolistan ve Mançurya’yı yuttu. Japonya, Kore, Vietnam , Hindistan ile savaştı; Sovyetler ile olan ilişkisinde savaşın eşiğinden döndü. Kendinden çok uzaklarda bulunmasına rağmen Çin, Batı dünyasına da karşı her zaman kin ve nefret3 püskürdü. Amerika ile savaştı. Bunların anlamı şu ki, Çin’i yaşatan olgu: savaş, işgal, kin, kıskançlık, yutmak ve yılan gibi zehir kusmaktır.

Çin’den kurtulmanın ve sakınmanın tek bir yolu: isyan ve savaştır.

Yazımın sonuna doğru, Hocalar Devri için, şu değerlendirme yapılabilir:

İslamiyet, siyasal, sosyal ve kültürel kurum olduğu için, başlangıcından günümüze kadar hiçbir zaman gönül huzurunu temin etmekten ibaret basit bir inanç olarak kalmamıştır. İslam tarihi bir siyasal tarih olarak görülürse, “Hocalar Devri” ise, bütün İslam tarihinin 77 yıllık küçük bir parçasıdır. Bu sonuç itibarıyla diyebiliriz ki, İslamiyetin siyasal ve kültürel kimliğinin ezik düştüğü yörelerde, İslamiyeti tekrar canlandırmak amacıyla hocaların ortaya çıkması ve faaliyete geçmesi, İslamiyet açısından gayet normal ve hatta zorunludur. İslamın inanç ve prensipleri yaşadığı müddetçe, şartlar uygun olursa, İslamın siyasal kimliği de her an kendini göstermeye hazır olacaktır.

Kaynakça:

Asıl adı Muhammet Yakupbeg Kuşbegi olan bu zat hakkında , Türkiye’de basılan kitaplarda Yakup Bey , Yakup han şeklinde geçer .

“Kaşgariye” adlı 414 sayfalık bu kitap , 1882 yılında Kalkutta şehrinde basılmış İngilizce nüshasına göre Hekime Erşidin tarafından Uygurcaya çevrilip , 1984 yılında Ürümçi’de basılmıştır . Kitabın yazarı , 1876 yılında Yakupbeg devletine gönderilen 64 kişilik Çar Rusyası vekilleri ekibinin başkanı A.N.Korupatkin’dir . Korupatkin bu çalışmasını , yarım yıl kadar gezilerde bulunduğu Kaşgariya hakkındaki bir hizmet raporu olarak , Çar hükümetine sunmuştur .

“Tarihî Hamidi” adlı 775 sayfalık bu kitap , Musa Sayrami’nin kendi elyazmasına göre , 1986 yılında Uygurca olarak Pekin’de basılmıştır .

“Yedişehir Uygur Devleti” adlı 116 sayfalık bu kitap , 1990 yılında Almatı’da Uygurca olarak basılmıştır .

Doğu Türkistan’ın genel alanı 1 710 000 kare kilometredir . En batıdaki İli bölgesiyle , en doğudaki Barköl ile Kumul bölgesi , Yakupbeg devletinin egemenliği dışında kalmıştır . İli bölgesini Ruslar , Barköl ve Kumul bölgesini Çinliler idare etmiştir .

1871 yılında Ruslar tarafından işgal edilen bu sultanlığın egemenliğindeki İli bölgesi , 1881 yılına kadar Çar Rusyasının idaresinde kalmıştır .

Yakupbeg’in ölüm sebebi bilinmiyor .





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 170
Dün Tekil 1046
Bugün Tekil 795
Toplam Tekil 4277739
IP 3.136.22.184






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























21 Cemaziye'l-Evvel 1446
Kas m 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


K peklerin dudaklar de di diye deniz kirlenmez.
(MEVLANA)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.311 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu