Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatından sonra Türk Dünyası yetim kaldı. O, Türk Dünyasının acı ve üzüntülerini paylaşan gerçek bir liderdi.

Muhsin Yazıcıoğlu Türk Dünyasında olup bitenlerden haberdar ve yakından takip eden biriydi. Biz de bunu bildiğimiz için kendinden randevu talebinde bulunmuştuk. Aldığımız randevu üzere, 19 Ocak 2009 günü Muhsin Yazıcıoğlu ile TBMM’deki makam odasında görüşmek için eşim İklil Kurban ile yola koyulduk. Muhsin Bey hakkında önceden sağdan-soldan duyduklarım bilgilere dayanarak onu hayalimde canlandırmıştım ve onu bir an önce görmek ve konuşmak istiyordum. Sözleştiğimiz gibi Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof.Dr. Orhan Kavuncu ile TBMM kapısında buluşup, Muhsin Bey’in makam odasına gittik. Oraya geldiğimizde Muhsin Bey daha gelmemiş, ama onu Ankara dışından gelip bekleyenler vardı. Bizim yarım saatimiz vardı görüşmek için. Bizden sonra Filistin Büyük Elçiliğinden gelecek olan misafirleri varmış (o sıralar İsrail-Filistin çatışmaları sürüyordu). Görüldüğü üzere Muhsin Yazıcıoğlu arı gibi çalışıyor, herkese yardım elini uzatma çabası içindeydi. Bize ayrılan yarım saat içinde Ona Tataristan’daki son durum hakkında bilgi verecek ve Tatarların yaşadığı sıkıntıları dile getirecektik. Muhsin Bey tam zamanında gelmişti. Önce tanıştık, Orhan Kavuncu Bey’i tanıdığı için daha çok biz kendimizi tanıttık. 20 Aralık 2008 tarihinde düzenlenen Tatar Milli Meclisi toplantısı, Milli Meclis toplantısında ilan edilmiş beyanat, Tataristan’ın Devlet Egemenliğinin tanınması dileğiyle dünya parlamentolarına yazılan Müracaat, Sürgündeki Tatar Milli Hükümeti, 24 Aralık 2008’de FSB tarafından Tatar Milli Meclis üyelerine yapılan gece yarısı saldırısı, tarihçi-yazar-siyasetçi Fevziye Bayramova’ya Rusya Federasyonu Anayasasının 282.maddesinin 2.fıkrası olan “MİLLETLER ARASI DÜŞMANLIĞI KÖRÜKLEME” suçu ile açılan dava ve saire konular ele alınmıştı. Muhsin Bey anlattıklarımızı büyük bir dikkatle dinlemiş ve bahsettiklerimizin çok üzücü olduğunu dile getirmişti. Bizim acımız onun da acısıydı ve bunu tüm kalbiyle hissediyor, bize nasıl yardımcı olabileceğini düşünüyordu. Sonunda, Tataristan’daki durum hakkında Parti Genel Başkanlarına Mektup göndereceğini ve konuyu TBMM gündemine taşıyacağını söylemişti. Aslında Muhsin Bey bizi kabul ederken bile her şeyi göze almıştı. Rusya’nın bu olaya tepki göstereceğini bile bile Tatarların problemine ilgi göstermişti. Onun bu cesaretine hayran olmuştum. Aradan çok zaman geçmeden Uygurların meselesini de TBMM gündemime taşımış ve Uygurların lideri Rabia Kadir’in Türkiye’ye girmesine neden izin verilmiyor diye soru önergesi vermiştir. Böylece, Muhsin Yazıcıoğlu Türk Dünyasının problemlerini TBMM’ye taşıyan tek liderdir. Özellikle Rus ve Çin zulmü altında ezilen ulusların TBMM’de tercümanı olmuş insandır.

25 Mart 2009 akşam saatlerinde Muhsin Yazıcıoğlu’nun da bulunduğu helikopterin düştüğünü duyup ailece büyük bir üzüntüye büründük ve sağ salim bulunur dileğiyle televizyon başında bekledik, dualarımız onunlaydı. Muhsin Bey’i yakından tanıyan Orhan Kavuncu geçenlerde “Muhsin Bey kolay kolay pes etmez, mücadeleci ruhludur, sonuna kadar mücadele eder” demişti, ama bu sefer nedense pes etti, belki böyle olması gerekiyordu, kader işte kaderin önüne geçilmez. Bugüne (28.03.2009) dek bekledik iyi bir haber, ama iyi haber gelmedi. Çok acı, kalbimize hançer gibi saplandı kötü haber... Bu satırları yazarken bile karmaşık duygular içindeyim. Bir taraftan keşke bu insanı hiç tanımasaydım, yarım saatlik bu görüşme olmasaydı bu kadar üzülmezdim diyorum. Yarım saat içinde bize bu kadar üzüntü bıraktıysa yakınları ve arkadaşlarının ne derece üzüldüğü tahmin bile edemiyorum. Diğer yandan iyi ki bu mütevazı insanı tanımışım, ne mutlu bana diyorum. Muhsin Bey, geriye 19 Ocak 2009’da onun odasında çekilen bir kare fotoğraf ve büyük bir üzüntü bırakıp gitti...Sesi hala kulağımda, içi gülen gözleri gözümün önünde.

Makam uğruna ideallerini bırakmayan, dik duruşunu, dürüstlüğünü hiçbir zaman kaybetmeyen, menfaat gütmeyen bu koca yürekli insanı unutmak mümkün değildir. Vatanını, milletini kendinden çok seven bu asil insan, Türk Dünyasını ve dış Türkleri de sevgi ile kucaklamış bağrına basmıştır. Böyle insanlar yüz yılda bir dünyaya gelir. İşte Muhsin Yazıcıoğlu böyle biriydi. Ruhu şad olsun, Türk Dünyası Onu asla unutmayacaktır!



Huzur dolu içimde

Ben sonsuzluğu düşünüyorum

Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum

Durun kapanmayın pencerelerim

Güneşimi kapatmayın

Beton çok soğuk,

Üşüyorum...



Roza KURBAN

Sürgündeki Tatar Milli Hükümeti üyesi