KAZAKİSTAN’IN SOSYO-EKONOMİK YAPISI - Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









KAZAKİSTAN’IN SOSYO-EKONOMİK YAPISI - Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI
Tarih: 07.03.2012 > Kaç kez okundu? 6725

Paylaş


Kazakistan Cumhuriyeti (1), Orta Asya’nın en geniş topraklara sahip ülkesi olup, Sovyetler Birliği döneminde ise Rusya’dan sonra 2. en büyük cumhuriyet konumundaydı. Bu ülke Asya ile Avrupa arasında öte yandan Rusya’yla Çin arasında çok büyük topraklara sahip bulunduğundan jeopolitik ve jeostratejik bakımından büyük önem taşımaktadır. Ülkenin doğusuyla batısı arasındaki en uzak nokta 3000 km, kuzeyiyle güneyi arasında ki mesafe ise 2000 km’yi bulmaktadır. Bu denli büyük arazilere ve otlaklara sahip bulunması, geniş steplere ve verimli arazilerin bulunması bu toprakların hâkimiyeti konusunda eskiden beri önemli çatışmaların meydana gelmesine neden olmuştur.

Tarihsel, kültürel, dil, din ve pek çok başka hususlardan dolayı ülkemize en yakın dost ve kardeş ülkelerden biri konumunda olan Kazakistan’ı yeteri kadar tanımadığımız siyasal, kültürel, tarihsel, zengin değerleri konusunda bilgilerimizin eksik olduğu kanaatindeyim. Açıkcası büyük Kazak yazar Muhtar AUEZOV’un başyapıtı olan ‘’Abay Yolu’’ eserini okumadan, büyük alim, düşünür Abay KUNANBAYULI’’nın eserlerini ezberlemeden, O’nun fikirlerini öğrenmeden, Şokan UALİHAN’ın ünlü eseri ‘’Tengri’’ de dile getirdiği Baksılık felsefesini öğrenmeden ve diğer yüzlerce Kazak düşünürün eserlerini okumadan KurmanGazİ’nın Kopuz ve Dombıra’yı kullanarak ortaya koyduğu muhteşem müzikleri dinlemeden, Türkistan’ın manevi havasını solumadan, Kökşetau’ın cennet misali gölünün kıyısında Kımız (at sütüyle elde edilen içecek) ve Şubat içmeden bu güzel ülkeyi tanımak mümkün değildir.

Çarlık Rusya’sı ve Sovyetler Birliği döneminde kullanıma el verişli tarım arazilerinin yetersizliği nedeniyle Rusya’dan Kazakistan topraklarına büyük göçler yaşanmıştır. Yapılan göçler sonucunda yerel halkla göçmen Ruslar arasında kanlı çatışmalar meydana gelmiş, bunun sonucunda Kazak halkı mağdur duruma düşmüş, ülkenin nüfus yapısında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Günümüzde de bu göçler sayesinde Kazakistan çok önemli bir Rus nüfusunu barındırmaktadır. Özellikle ülkenin kuzey bölgelerinin bir kısmında Rus nüfusun sayısı Kazak nüfustan daha fazladır.(2)

Kazakistan’ın stratejik konumundan dolayı Sovyetler Birliği döneminde Kazak toprakları balistik ve nükleer başlık taşıyan kıtalar arası füze rampalarının konuşlandırıldığı bir bölge haline getirilmiştir. Ayrıca Kızılorda kentinin yakınlarında Dünya’nın en büyük uzay istasyonu olan “Baykonur Uzay Üssü” kurulmuş, günümüzde de bu merkez uzaya fırlatılan uyduların en önemli üssü konumundadır. Sovyetler Birliği döneminde Kazakistan nükleer denemelerin yapıldığı ve depolandığı bir coğrafya konumundaydı. Ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra uluslararası camiayla daha yakın münasebetler kurmak amacı, Batı’nın ve özellikle ABD’nin teşvikiyle 1991 yılında nükleer başlık taşıyan füzelerden vazgeçmiş, bütün nükleer araştırma merkezlerini kapatmış ve nükleer fabrikalarını imha etmiş, gönüllü olarak da nükleer silahların kullanımını yasaklayan anlaşmalara imza atmıştır. Bu nedenlerden dolayı bağımsızlıktan sonrada yer altı ve yer üstü zenginlikleri bakımından çok önem arz eden bu ülke, büyük güçlerin özellikle Rusya’nın ABD’nin ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin ilgi odağı olmuştur.

Orta Asya Cumhuriyetlerinden yalnızca Kazakistan iki büyük ülke yani Rusya(6846 km) ve Çin(1533 km) ile ortak sınıra sahiptir. Üstelik Hazar Denizi’ne de en büyük kıyısı olan(2340 km) ülke konumundadır. Kazakistan, zengin enerji kaynaklarına sahip olup, önemli bir sanayi altyapısı bulunmakta, üstelik topraklarının büyük bir kısmı tarımsal üretime elverişli olduğundan dolayı bölgenin en önemli tahıl üretim merkezi konumundadır. Ülkeyi jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik bakımdan değerlendirmeye aldığımızda, aşağıdaki önemli hususlar ortaya çıkmaktadır:

• Bölgenin istikrarı doğrultusunda ülkenin sağduyulu ve bilinçli yönetimi ülkede bulunan 100 den fazla etnik ve dinsel gurubun bir arada barış içinde yaşam sürdürmelerini sağlamak amacıyla uygun şartları gerçekleştirmiş, yasal düzenlemeler ve mevzuatı yürürlüğe koyarak bu hedefe ulaşmıştır.

• Nükleer silahsızlanma yolunu seçerek ülkenin ve bölgenin barış, güvenlik ve istikrarı için olağanüstü bir katkı sağlamıştır. Ayrıca bu hususta uluslararası anlaşmalara gönüllü olarak imza atarken başka devletlere örnek oluşturmuştur.

• Demokratik yaşam ve serbest ekonomik pazarın oluşumu için gereken adımlar hızlı bir şekilde atılmış ve dünya ekonomisiyle entegrasyon sağlanmıştır.

• Uluslar arası kuruluşlarla yakın iş birliği münasebetlerini geliştiren ülke özellikle Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Örgütü(AGİT), NATO’nun “Barış Ortaklık Projesi” ve diğer uluslararası teşkilatlarda aktif rol almıştır.

• Ülke ham petrol, doğalgaz ve diğer madenler bakımından çok zengin bir konumdadır. Öyle ki uranyum, kurşun, kalay, krom kaynakları bakımından Dünya 2.’si magnezyum bakımından Dünya 3.’sü, bakır bakımından Dünya 5.’si, doğalgaz bakımından Dünya 12.’si, petrol bakımından Dünya 13.’sü, alüminyum bakımından Dünya 17.’si, kömür, demir ve altın bakımdan dünyanın en önemli 10 ülkesi arasındadır.(3)

• Kazakistan yer altı kaynakları bakımından çok zengin iken yer üstü, doğal kaynaklar bakımından da benzersiz zenginliklere sahiptir. Ülkede 8500 civarında büyüklü küçüklü nehir akmaktadır. Bunlardan 7’sinin uzunluğu 1000 km yi aşmaktadır. ÖRN: Ertis Nehri (4348 km), Esil Nehri (2450 km), Ural Nehri (2428 km), Siri-Derya Nehri (2219 km), İle Nehri (1100 km), Şu Nehri (1186 km), Tobıl Nehri (1191 km), Nura Nehri (978 km)’lerinin bu ülkede akmasının yanı sıra ülke genelinde 4800 civarında irili ufaklı göl bulunmaktadır. Bunlardan Aral, Balhaş, Zaisan, Alaköl, Tenghiz ve Seletenghiz gölleri öne çıkmaktadırlar.(4)

• Kazakistan çok büyük arazi üzerinde kurulmasına rağmen kentleşme oranı çok yüksek bir coğrafya konumundadır. Kentleşme açısından ileri bir durumda olan ülke, kentlerinin şehircilik planlaması bakımından da çağdaş bir görünüm arz etmektedir. Yeni kurulan başkent Astana (2012 Türk Dünyası kültür başkenti) dâhil, geniş otobanlar ve çift taraflı demir yolu ağıyla birbirlerine bağlanmış olan Kazakistan’ın kentleri, geniş caddeleri, yemyeşil parkları, sosyal konutları, ihtişamlı devlet binaları, birer zerafet abidesi olan müze, sanat galerileri, bale salonları ve senfoni orkestrası, sarayları gibi sanatsal yapıtlar, sportif tesisler, muhteşem heykellerle süslenmiş anıtlar ve bir kente değer katan bütün varlıklarıyla Kazakistan kentleri Orta Asya’nın steplerinde ve bozkırların da bir yıldız gibi parlamaktadırlar. Kültür, sanat ve ticaret merkezi olan eski başkent Almatı, sanayi ve maden kenti Karaganda, petrol ve petrokimya kenti olan Hazar kıyısındaki liman kent Atırau, kuruluşu 12. yüzyıla dayanan sanayi ve eğitim kenti olan güneydeki Çimkent, kuzeydoğu da Ertis Nehri kıyısında bulunan sanayi ve petrokimyanın merkezi olan Pavlodar, tarihi binalarıyla dikkat çeken güneydeki Taraz’ı örnek verebiliriz. Kuşkusuz Türk Dünyasının manevi başkenti sayılan ve Türk İslam medeniyetinin önde gelen alimlerinden Hoca Ahmet YESEVİ’nin türbesinin bulunduğu tarihi Türkistan şehri ülkeye büyük değer katmaktadır. Türkistan kentiyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: “Türkistan Kalası”(5)

• Kazak halkı, diğer Orta Asya Devletleri gibi aydın, medeni, edebiyata, kültüre ve bilime önem veren uygar bir halktır. Bu mümbit topraklardan tarih boyunca Dünya medeniyetine önemli katkılarda bulunan çok sayıda bilgin, alim, yazar ve sanatçı çıkmıştır. ÖRN: Büyük edebiyatçı Şokan UALİHANOV(1835 – 1865), büyük âlim Ibıray ALTINSARİN (1841 – 1889), milli şair ve düşünür Abay KUNANBAYEV(1845 – 1904), büyük filozof ve şair Şahkerim HUDAYBERDİOĞLU(1858 – 1930), büyük dil bilgini meşhur Yusuf KOPİYEV (1857 – 1931), İstanbul’da eğitimini tamamlayan şair filozof Humar GARAŞ (1875 – 1921), bilim adamı ve Milli Alaş Partisinin liderlerinden Alihan BÖKEYHAN(1869 – 1932), yazar ve dil bilimci Ahmet BAYTURSUNOV(1873 – 1937), şair Mirjakıp DULATTOĞLU (1885 – 1937), Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya destansı bir mektup yazan edebiyatçı Mağcan CUMABAY (1893 – 1938), siyaset bilimci Mustafa ŞOKAY (1890 – 1941), şair Mahambet ÖTEMİSULI (1802 – 1845), Kazak Edebiyatının kurucularından Sabit MUKANOV (1900 – 1973) ve yüzlerce fikir ve sanat adamını örnek verebiliriz. Çağımızın ilk Müslüman astronotu olan Kazak Toktar AUBAKİR, halen hayatta olan, 600’den fazla bilimsel eseri bütün dünya dillerine tercüme edilmiş olan usta filozof Prof. Dr. Abdümalik NİSANBAYEV, ünlü edebiyatçı Murat AUEZOV gibi bilim adamları bu eserleriyle bilim dünyasına ışık tutmaktadırlar.

KISA SİYASİ TARİH

Kazak halkı Milattan Önceden beri bu topraklarda hayvancılıkla uğraşan bir kavim olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. M.S 10 ve 12. yüzyılda Karahanlılar, Kazakistan’ın güneyine hâkim oldular. 12. yüzyılda Türk asıllı Budist dinine mensup Garahatayiler, ülkenin büyük bir kısmında hâkimiyet oluşturdular. 13. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Moğolların istilasıyla karşı karşıya kalan bu bölgebüyük tahribata uğramış çağın, en gelişmiş kentleri Moğol atlarının atlarının ayakları altında yıkılıp gitmiştir. 15. yüzyılda Harezm ve Mavera ün Nehir bölgelerinin Özbeklerin hâkimiyetine geçmesiyle birlikte bu topraklardan Moğolistan’a göçler başladı. 16. yüzyılda Kazaklar Kasım Han’ın hâkimiyetiyle birlikte Kazak kabileleri bir araya geldiler ve ilk kez Kazaklarını siyasal birliği kurulmuş oldu.

17. yüzyılın başında Kasım Han’ın ölümüyle birlikte kabileler arasında çatışmalar tekrar başladı ve nihayet kuzeyde büyük ordu (Ulucüz), orta ordu (Ortacüz) ve güneyde Hazar ve Aral kıyılarında küçük ordu (Kişicüz) kuruldu. Kazakların 3’e bölünmesini fırsat bilen Budist Kalmikler, Çinliler ve Ruslar kazak topraklarına saldırılarına hız verdiler, ülke toprakları saldırgan orduların hakimiyet kavgası sahasına dönüştü. Ruslarla Kazaklar arasındaki münasebetler hızlı bir şekilde gelişti. Rusların bölgeye hâkimiyetine karşı bazı direniş hareketleri gelişse de 19. yüzyılda Kazakistan tamamıyla Rus hâkimiyetine girmiş oldu. Rusların hâkimiyetiyle birlikte Kazakistan’a Rus göçmenlerin akını hız kazandı. Rus göçmenlerine karşı 1916 yılında büyük bir ayaklanma yapıldıysa da Rus ordusu tarafından kanlı bir şekilde bastırılmış oldu.

19. yüzyılda Rusların yardımıyla Müslümanlık Kazaklar arasında yayılmaya başladı. Rusların Kazakları Müslümanlaştırılmasında ki hedefleri bölge insanının tek parça haline dönüştürerek daha rahat kontrol etmelerini ve bölgeye hâkimiyetlerini kurmalarını sağlamlaştırmaya yönelik hareket olarak değerlendiriliyor. Ruslar bu doğrultuda Tatar mübellikleri Kazaklara yönlendirmiş cami yapımını teşvik etmişlerdir. Daha sonraları Rusların siyaseti değişmiş, cami yapımı izne bağlanmış, Hıristiyan misyonerlerin faaliyetleri desteklenmiştir. 1917 Sovyet devrimiyle birlikte Kazakistan toprakları Bolşeviklerle karşı devrimci beyaz ordu mensuplarının çatışma sahasına sahne oldu.

1920’de Sovyetler hâkimiyetlerini pekiştirdi ardından 26 Ekim 1920 yılında “Kazakistan Özerk Sosyalist Cumhuriyeti” kurulmuş oldu. 5 Aralık 1936’da ise “Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” kurulmuş oldu. Sovyetler Birliği döneminde Stalin’in uygulamaları ve özellikle özel mülkiyetin ortadan kaldırılarak kolhozlaşma politikaları sırasında Kazak halkı çok büyük baskılara maruz kalmış, bu dönemde yüz binlerce Kazak vatandaşı hayvanlarına el konulması ve yanlış ekonomik tedbirler sayesinde, açlıktan ve yokluktan yaşamını yitirmiştir.

1978 yılında Rusların Kazakistan topraklarına göçünü ve bu siyasete itiraz ve Kazakların üniversite kontenjanında kendi sayılarının artırılması doğrultusunda Kazak gençleri o dönemin başkenti Almatı’da bir yürüyüş gerçekleştirmişlerdir. Yine 1979 ve 1981 yılları arasında Almatı’da meydana gelen ayaklanmalar yaşanmış özellikle Kazaklar kendi vatandaşlarının Afganistan’a gönderilmesi ve orada ölmelerine karşı itirazlarını dile getirmişlerdir. Nihayet 16 Aralık 1986 yılında dönemin Kazakistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Dinmuhammed KONAYEV, yolsuzluk bahanesiyle görevden alınıp yerine Rus asıllı Kolbin atanınca büyük bir halk ayaklanması gerçekleşti. Dinmuhammed KONAYEV, 1971 yılında başarılı hizmetlerinden dolayı Komünist Partisi Genel Sekreterliğine atanmıştı. Görevde bulunduğu 15 yıl süresince Cumhuriyet’in tamamen Rus istilasına girmesine karşın mücadele etmiştir. Bu nedenle milli kahraman gibi anılmaktadır.

1978 Almatı’da ki öğrenci olayları yine 1979 yılındaki Tslyvgrat kentindeki ayaklanmalar sırasında halktan yana tavır koyunca 1985 yılında Gorbacof döneminde görevden alınarak yerine Rus asıllı Kolbin atanınca ülkede büyük olaylar yaşanmaya başlanmıştır. Kazakistan siyasal hayatında “Jeltoksan” diye anılan olaylar sırasında, yüzlerce Kazak vatandaşı öldürülüp, yaralandı. Bu olay büyük bir şoka sebep olunca nihayet 1989 yılında bu makama Nursultan NAZARBAYEV getirildi ve ardından 1990 yılında Cumhurbaşkanlığına atandı. 1989 yılında meydana gelen ekonomik krizler ve Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Kazakistan 16 Aralık 1991 yılında bağımsızlığına kavuşmuş oldu.

BAĞIMSIZLIKTAN SONRA:

Ülkenin bağımsızlığını kazandığı sırada ekonomik ve sosyal sorunla karşı karşıyaydı. Bağımsızlık arifesinde ülkenin sahibi olan Kazakların nüfusu %44, Rusların ise %38 civarındaydı. Günümüzde ise ülkedeki Kazak nüfusunun sayısı %60’ı geçmektedir. Kuzey bölgelerinin nüfus yoğunluğunu Ruslar oluşturmakta, en önemli bakanlıklardan olan sanayi ve madenler bakanlığı direk Rusya’ya bağlıydı. Nursultan NAZARBAYEV yönetimindeki Kazakistan Devleti ülkenin birliğini ve istikrarını sağlamak amacıyla bazı tedbirlere başvurmuştur. Bu doğrultuda, Rus asıllı Kazak vatandaşlarının ülkeye bağlılıklarını pekiştirmek amacıyla özelleştirmelerde önemli pay verilerek başarı elde edilmiştir.

Dengeleri kurmak amacıyla, Olcas SÜLEYMENOV ve Muhtar ŞAHANOV’a Kazakistan’ın milli birliğini sağlamlaştırmak amacıyla bir siyasi parti kurmalarına izin verilmiş. Olcas SÜLEYMENOV 1980’li yıllarda çevreci bir sivil toplum örgütü olan “Nevada-Semey’i” kurarak siyasal partide de yer almıştır. Edebiyatçı, Muhtar ŞAHANOV ise Aralık 1986 Almatı olaylarını araştırmak için kurulan komisyonun başkanlığını üstlenmiş ve olaylara karışan Milliyetçi Kazakları beraat ettirmiştir.

DİPNOTLAR:

1. Kazakistan Cumhuriyeti: 2.724.900 km2 yüzölçümüne sahip olan bu ülkede 16.500.000(2010 sayımına göre) kişi yaşamaktadır. Toprak büyüklüğü bakımından Dünya’nın 9. En büyük ülkesi konumunda iken, nüfus sayısı bakımından Dünya’nın 60. Ülkesi konumundadır. Kuzeyden Rusya, güneyden Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile komşu olan bu ülke, güneydoğudan Çin Halk Cumhuriyeti ile komşudur. Batıdan ise Hazar Denizi ve Aral Gölüne kıyısı vardır. Başkenti Astana (eski adı: Akmola) olup, 16 Aralık 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanmıştır.

2. Çeşitli verilere göre günümüzde ülkede nüfusunun %62’sini Kazaklar, %25 Ruslar, %2,9 Ukraynalılar, %2,9 Özbekler, %1,8 Uygurlar, %1,4 Almanlar ve kalanını diğer etnik guruplar oluşturmaktadır. Ülke, bağımsızlığını kazandıktan sonra özellikle kuzey bölgelerinde bazı ayrılıkçı hareketler gözlenmeye başlamıştır. Hatta ayrılıkçılar, Victor GOKNİ adlı bir Rus asıllının etrafında bazı tahrik hareketlerine giriştilerse de Kazakistan Devleti’nin sağduyulu yaklaşımıyla, bu gibi hareketler etkisizleştirildi. Başkan Nur Sultan NazarBAYEV’in girişimiyle başkentin güneydoğu bölgesinden ülkenin orta kısmındaki Akmola’ya nakledilmesi bu bölgelerde Kazak nüfusunun yoğunlaşmasına neden olmuştur. Ülkede yaşayan halkların, birbirlerine daha da yaklaştırılması amacıyla çeşitli girişimler başarıyla yapılmıştır, hatta 1 Mayıs bayramı halkların kardeşliği günü olarak ilan edilmiştir.

3. http://www.uskba.net/about_mining.htm

4. Directoryof Caspain Region & Central Asian & Southern Caucasus countries, Ebrar Yayınevi, Tahran 2004, s.467.

5. http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=436:tuerkistan-kalas&catid=83:analizler-ortaasya&Itemid=149