Spor, sağlığın kaynağıdır - Gülcan Şeripbaeva - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Spor, sağlığın kaynağıdır - Gülcan Şeripbaeva
Tarih: 11.01.2012 > Kaç kez okundu? 4521

Paylaş


Atalarımızdan kalma yetenek zamana uyum sağlayarak devam edilecektir. Yeniden yaratıcılık ise çalışarak ulaşılmış başarılara denmektedir. Eğer şaşmak için bir dakika yeterliyse, şaşırtmak için çok emek harcamak lazımdır. Dünyayı sen tanırsın, ama kendi dünyanı Dünyaya tanıtmak hiç de kolay değildir. Bu yüzden ülkeyi tüm dünyaya tanıtmak için iki branşı: kültür ve sporu geliştirmek gerekir. Spor sektörü gelişirse, ülkeyi tüm dünyaya tanıtmak zor olmayacaktır. Ayrıca spor insanoğlunun hayatını uzatıcı önemli unsurdur.



Danil İBRAEV



Kırgız milleti uzun yıllardır atalarımız miras olarak bıraktığı örf ve adetleri onun nesilleri devam ettirmektedir. Bu gizli bir sır değildir, çünkü buna delil olarak şimdiki nesil temsilcileri görevini yaparak geçenlerde bir kaç ülkeyi şaşırtmıştı. Kırgız Cumhuriyetinin Atış Sporları Federasyonu kısa vadede işini yoğun başlattı. Daha doğrusu, sözü edilen federasyon açılalı 5 ay olsa da 2 ay içerisinde 2 ülkeye gidip, federasyon sporcuları yeteneklerini gösterip diğer devletlerin antrenörlerini şaşırtarak döndüler. Atış sporu nesilden nesile bırakılarak devam edilir mi?



Atıcılık yeteneği kırgız halkında binlerce yıllar önceden var mıydı?



Geçmişe bakarsak, “Kococaş” destanı, kırgız edabiyatının tarihi başlangıcı olarak sayılır ve atış yeteneğinin nesilden nesile miras olarak bırakılarak devam etmekte olduğunun bir kanıtıdır. Demek ki halk uğruna yapılmış iyilik ve gerçek kahramanlık tavır hiç bir zaman unutulmaz. Örneğin, Kırgız edabiyatında üzerine çok ilgi çekip kırgız halkının yaşamında kahramanlık ünüyle efsaneye dönüşen Kococaş avcılıkla hayatını sürdürmüştü. Küçük destanların sırasında yer alan bu destan günümüzde de halkın ilgisini çekmektedir. Bu yetenek, modern yaşamımızda atıcılık diye adlandırdığımız sporun ta kendisidir. Kırgızlar binlerce asırları geride bırakıp tarihte kendi yerini belirlemişler ve nispeten kendilerinin en iyilerden olduğunu göstermişlerdir. Bu yüzden Kırgızistan’lılar atıcılıkta diğer ülkelere ilk sıraları vermez. Çünkü, bu bir yandan atalarımızdan kalan yetenek ise, diğer yandan da nesilden nesile devredilerek bu güne kadar gelen gendir. Bu yeteneğin delili olarak küçük destanları sayabiliriz.





Avcı Kocacaş /f. Dogdurbek Kıdıraliev/

Kırgızlar Önceden Nasıl ve Neyle Atıyordu?



Kırgızlar önceden dağdan dağa, taştan taşa taşınarak göçebelik hayatla avcılık yaparak hayatlarını sürdürüyordu. Köyde bir avcının olması köylüler açlıktan olmeyecek demektı. Avcı kendisinin güvenligini bir yana bırakıp daglarda taşlarda geyik, keçi gibi hayvanları avlayıp köylülere bakardı,böylece köylülerin duvasını, saygısını alırdı. O zamanlardan beri çok vakit ve asırlar geçti. Örneğin kırgızlar ilkel çağlarda ayakta kalabilmek için hırsızlık değil avcılık yapıyordu ve köydeki halkın geçinmesini sağlıyordu. Belki de bunlar bazılarına masal gibi olur ama yukarıda avcı Kococaş hakkındakiler gerçektir, avcının bütün hayatı doğada, dağlarda, tepelerde geçmişti. Yedi yaşında Kocacaş Kayberen’in sözünü dinleyerek,onun sütüyle beslenerek, beraber antreman yaparak vakit geçirirdi. Al sana doğanın verdigi mucizesi... Ayrıca, Kocacaş’ın yaptıkları yani doğa ve tebiyatla ilişkisi insanları bütünlüğe, birlikte ve barışta yaşamaya çağırıyor. Onun yaşam tarzı, dünyaya bakış açısı, düşünceleri, kendinen sonra bıraktığı adep-ahlak ve öğütleri kırgız halkının yükselmesinde katkıda bulunmuştur diyebiliriz. Onun nesilleri Karınay oğlu Sartmergen, onun oğlu Kekey, torunu kalmaklarla savaşan ve kahraman olan Canış, öz yeğeni İmankul oğlu Tınay’dır. Demek ki, Kocacaş’ın kırgız halkına bıraktığı mirasları: avcılık becerisi, cesaretliği ve kahramanlığı nesilden nesile aktarılarak halkı eğitmektedir. “Kocacaş” destanı çin ve kırgız edabiyatını süslüyor ve onu C. Aytmatov, K. Miftakov, A. Akmataliev, S. Musaev, K. Kırbaşev, A. Karıpkulov gibi kırgız bilim adamları, yazarları araştırmış ve 1991 yılından itibaren destanın gerçek olduğunu kanıtlamışlar. Tabii ki zaman geçtikçe bütün olaylar masal gibi gelmeye başlar. Toplum değişmekte ve teknoloji gelişmektedir. İnsanların ilgi konusu farklılaştı. Dağları ve taşları dolaşmaktansa, modern teknolojiyi tercih edenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Kelimenin kendisinden de anlaşılacağı gibi atıcılık, dikkatli olmayı gerektiriyor. Nesilden nesile devam eden bu yetenek, yay şeklinden modern aletlerle atış haline geldi. Günümüzde atıcılık, modern spor çeşitlerinden biridir ve hatta Asya oyunlarında ikinci sırada yer alıyor. Kırgızistan’da da şu sıralarda atıcılık sporu üzerinde çalışmalar yürütülmektedir. BDT ülkeleri arası şampiyonlukta kırgız atıcıları ikinci sırayı kazadndılar. Belki de kırgız sporcularının yarışmalarda bu kadar çabuk ilk sıralara yerleşmesinin nedeni atıcılık yeteneğinin kırgız halkının kanında olmasındadır.



“Dünyayı sen tanırsın, ama kendi dünyanı Dünyaya tanıtmak hiç de kolay değildir. Bu yüzden ülkeyi tüm dünyaya tanıtmak için kültür ve sporu geliştirmek gerekir. Spor sektörü gelişirse, ülkeyi tüm dünyaya tanıtmak zor olmayacaktır. Bu da çok ve durmadan çalışmayı gerektirir.” – diyor Kırgız Cumhuriyeti’nin Atıcılık Spor Federasyonunun başkanı Danil İbraev ve şunu ekliyor: “Geçenlerde bu federasyonun sporcuları DOSAAF BDT ülkeleri şampiyonluğunda atıcılık spor dalında 2. oldular.”



Atıcılık Sporu yarışmasına hangi ülkeler katıldılar?



Sözü edilen bu atıcılık yarışması Tacikistan’ın Hojent şehrinde düzenlenmişti. Yarışmaya Kırgızistan’dan Atıcılık Sporu Federasyonunun sporcuları katılıp, DOSAAF BDT ülkeleri arasında 2. sırada yer aldılar. Toplam olarak bizim takım 6 gümüş, 2 bronz madalyaya sahip olarak memleketine döndü. Daha doğrusu, büyük başarı olarak, Kırgızistan’ı temsil eden atıcılarımız ülkeye 13 madalya getirerek döndüler. Tabii ki biz birinciliğe umut ederek gitmiştik ama maalisef, sadece ikinciliği aldık. Yarışma sürecinde bizim sporcularımız önde gidiyorlardı, belirli olamayan nedenlerden dolayı ancak ikinciliği kazandık. Biz netleştirmek için yeniden puanlarımızı saydığımızda zafer bizim oldu. Buna rağmen birinciliği Rusya kazandı yani tek kelimeyle ifade edersek adalet olmadı, ama biz orada bu hakkında tartışmadık. Yarışmanın sonuna kadar BDT üye ülkeleri arasında Kırgızistan ve Rusya atış sporcuları birinciliği kazanmak için elinden geleni yapıyorlardı. Yarışma sonucunu duyduğumuz zaman biz çok üzüldük. Ama beni çok sevindiren unsur ise, Kırgızistan’lı sporcular milli giysilerini giyip kaideye çıktığı zaman Kırgız milli marşı çalındığında tabii ki çok heyecanlandık ve sevindik. Önümüzde dünya şampiyonlukları var, dolayısıyla ödüller de bekliyor, inşallah bir dahaki seferde birinciliğ kazanırız. Yarışmayı genel olarak değerlendirirsek 1. sırada Rusya, 2. sırada Kırgızistan, 3. sırada Tacikistan oldu.



Atış sporunun geleceği var mı, bu yetenek nesiyle ilginç geliyor?



Genellikle, atış sporunun geleceği var mı sorusu çoğu insanın kafasına takılıyor. İlk önce, herşeye anlayışla yaklaşıp o şeyin geleceğini çok düşünmek lazım. Spor sektörünü geliştirirsek, ülkenin Dünyaya tanılması kolay olurdu. Bizim federasyonun bu kadar kısa zaman içerisinde başarıya ulaşması bazı ülkeleri şaşırmaktadır. Eğer şaşmak için bir dakika yeterliyse, şaşırtmak hiç de kolay değildir. Bizim takımın sadece 4 sporcusu Tacikistan’daki yarışmadan hemen sonra El Kuveyt şehrinde gerçekleşen Atış Sporu Asya Şampiyonluğuna katılıp kendilerinin en iyilerden olduklarını ispatladılar. O anın mutlu dakikalarında Hindistan, Kazakistan gibi büyük ülkelerin antrenörleri bizim sporcularımıza yaklaşarak alkışlayıp “Aferin Size!” diyorlardı. Bence yarışmaya katılmış yaklaşık 60 ülkenin arasında finale çıkmak kolay değildir.



Sporun bu türü için deneyim mi yoksa özel eğitim almak mı lazım?



Tabii ki hem deneyim, hem de eğitim almak lazım, ama kırgızlarda şöyle atasözü vardır: “Ustayı çırak geçer”, öğretir sonra öğrenir. Sonuçta kimisi başarıya ulaşmış belli olur ki. Üstelik biz bağımsız bir ülkeyiz, bu yüzden avuç gibi küçük ülkemizi koruyup uluslararası seviyede ileriye doğru gitmeye gayret etmeliyiz. Çok basit şeyi örnek alırsak, günümüzde bazı askerler 1 sene askerlik yapmasına rağmen atmayı bilmiyorlar. Gençlere atmayı öğretmek için özel bir kurallar, teknikler yoktur. Son yılları detektif ajansları, avcılar kulübü çoğalmaktadır, bu binlerce ateşli silahlarla çalışan insanlar demektir. Fakat bunlar atmayı kimden ve nasıl öğrendiler? Bu konuda çok titiz olmak gerekir, bunun ihmal edilmesinden dolayı dünyada insanların özürlü olmasının nedeni çoğunlukla ateş silahını kullanmayı bilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden belirtmek gerekir ki, atış sporunun parlak geleceği vardır.



O zaman Federasyon üyesi sporcularımızdan gelecekte büyük başarıları bekleyebilir miyiz?



Evet, benim büyük umutlarım var. Bir sonraki şampiyonluklarda bizim 4 sporcumuz büyük başarıya ulaşır. Bize hiç de belli olmuyor ama atış sporu olimpiyat oyunlarında madalyaların sayısına göre 2.sıradadır.



Şampionluktan sonra Kuveyt Şeyhi ile görüşme sırasında bizim sporcularımızın leyhine ne gibi sözleşme yapıldı yoksa bu sadece tanışmak amaçlı görüşme miydi?



Tabii ki bu federasyonun düzenlenmesine 15 sene olmasına rağmen işe başlamasına yaklaşık 5 ay gibi oldu. Belirtmek gerekir ki, bu kadar kısa zaman içerisinde 13 tane madalya sahibi olup BDT ülkeleri arasında başarılı olup, Asya içerisinde 3.sıraya yerleştik. İnşallah, 2012 yılı Kırgızistan’da Uluslararası Atış Sporu turnuvasını düzenlemek istiyoruz. Bu yüzden başkentimizde uluslararası standartlara göre stadyum inşaa etmeyi planlamaktayız. Stadyumun inşaası bitince, biz Kırgızistan’da uluslararası turnuvaları gerçekleştirebiliriz. Asya şampiyonluğundan sonra Orta Asya Atış Sporu Konfederasyon Başkanı Kuveyt Şeyhi Salman Al Sabah ile görüşme yapıldı. Görüşme sürecinde Salman al Sabah Kırgızistan’da açılması planlanan stadyumun inşaa edilmesinde katkıda bulunacağını belirtti. Bu uluslararası seviyedeki görüşme bizim küçük ülkemize ve Federasyona başarılar getirecek diye düşünüyorum.





Yazar: Gülcan Şeripbaeva