GİTTİKLERİ YERE ÇÖZÜM BULUYORLAR - Ayfer Işık AKSU - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









GİTTİKLERİ YERE ÇÖZÜM BULUYORLAR - Ayfer Işık AKSU
Tarih: 21.10.2011 > Kaç kez okundu? 4542

Paylaş


Yaklaşık yarım milyon nüfus, diğer bir ifadeyle 500 bine yakın insan. Çoğu Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkeler ve Türkiye olmak üzere dokuz ülkeye dağılmış veya parçalanmış bir nüfus. 1944'te vatanlarından bir gecede vagonlara doldurularak Orta Asya ve Sibirya bozkırlarına sürülen Ahıskalı Türklerden söz ediyorum. Uzun Süren çileli hayatlarının son bulması için her şart altında çabalarını sürdüren cefakâr Ahıskalı Türkler. Gittikleri her yere uyum sağlamakla, gittikleri yerleri gül bahçesine döndürmekle tanınan Ahıskalılar.

Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte hemen vatan bilerek koştukları ve bir kısmı vatandaşlık da alarak yaklaşık 70 bini Türkiye'de yaşıyor. Gerek bulundukları diğer ülkelerde gerekse Türkiye'de sorunları yok mu, çözüm bekleyen? Var, elbette. Çözüm için kapılar aşındırılıyor, çeşitli adlar altında örgütleniyor ve sorunlarına çözüm arıyorlar. Bunun için de sürekli toplantılar, etkinlikler düzenleyerek seslerini duyurma arayışı içindeler, hem Türkiye'de hem de diğer ülkelerde.

Geçtiğimiz günlerde (17-18 Eylül 2011) ABD'nin Dayton kentinde bir etkinlik düzenledi, ABD'deki Ahıskalı Türkler, Türkiye'den ve diğer ülkelerden de katılımcılar davet ederek. Ahıska Türk-Amerikan Toplum Merkezi tarafından düzenlen bir etkinlikti, Türk-Amerikan Dayanışma Konferansı. Ekonomi, din ve kültür aracılığıyla yeni katıldıkları toplumla iyi bir anlayış oluşturmaktı amaç. Yukarıda sözünü ettiğim dokuz ülkeden birisi ABD. Okyanusun diğer tarafındaki ABD, çoğunluğu Rusya'nın Krasnodar bölgesinde çok zor şartlar altında yaşayanlar olmak üzere 14 bin Ahıskalı Türke kapı açmıştı ve Dayton da, Ahıskalı Türklerin yoğun olduğu bir merkez gibi görünüyor.

İzleyici olarak katıldığım toplantıda Global Yorum dergisi ve internet sitesi olarak çeşitli görüşmeler de gerçekleştirdim. Türkiye'nin Chicago Başkonsolosu Fatih Yıldız da görüştüğüm isimlerden birisi. Kendisiyle bu ülkedeki Ahıskalı Türkler, sorunları ve gelecekleri üzerine sohbet ettik...



Global Yorum (GY): Azımsanmayacak bir Ahıskalı nüfusu var artık ABD'de. Bunlardan bir kısmı da Dayton'da. Ve Dayton, şimdi de bir konferansa ev sahipliği yapıyor. Neden Dayton?



Fatih Yıldız: ABD'nin kendine has bir özelliği var, diğer ülkelerden farklı olarak. Değişik ülkelerden, coğrafyalardan gelen farklı etnisiteleri bir araya getiriyor ve bir Amerikalı ortaya çıkarıyor. Tipik bir Amerikalı karakteri koyamıyorsunuz bu ülkede.

Bizler açısından avantajları ve dezavantajlarından söz etmek gerekir böyle bir yapının. Söz konusu politika nedeniyle hiç kimsenin kendisini yabancı hissetmemesi bir avantaj olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla Ahıskalı kardeşlerimiz buraya gelirlerse en azından bir ayrım, farklı olmalarından dolayı farklı bir yaklaşım ortaya konmayacağını biliyoruz.

ABD'ye gelen Ahıskalı Türkler, yönetim tarafından çok farklı bölgelere yerleştirildiler. Ahıskalılar şimdiye kadar hep birlikte, bir arada yaşamışlar, güçlü olmuşlar ve kendilerini biraz da böyle tanımlamışlar. Zaten kendi özelliklerini, kendilerine has şeyleri koruyabilmelerinin sebebi de bu. Dolayısıyla bir arada hep uzun yıllar yaşamış insanların çeşitli yerlere dağılması da endişe uyandırdı açıkçası. Zaten tüm toplam dünyadaki nüfuslarına baktığımızda yarım milyon civarında bir insandan bahsediyoruz. Biraz da onun endişesi vardı tabi, buraya o insanları gönderirken.

Ama zaman içinde gördük ki, Ahıskalılar aslında buna kendileri bir çözüm buluyorlar. Farklı bölgelere yerleştirilen Ahıskalılar, kendini daha rahat hissedebileceği soydaşlarının olduğu bir yere gidip yerleşebiliyor. Dayton öyle bir yer mesela. Dayton da ABD'nin farklı yerlerindeki Ahıskalıların bir araya geldiği bir yer olmaya başladı.



GY: Ahıskalıların bu yer değişikliği çabalarının temelinde sıkıntıları, sorunları bir araya gelerek çözme düşüncesi de yok mu sizce? Yukarıda sözünü ettiğiniz birlikteliği yeniden sağlamanın en doğru yolu değil mi bu?



Fatih Yıldız: Biraz da kendi dinamiği olan bir süreç bu. Bizim şekillendirebileceğimiz bir süreç değil. İnsani bir durumdan söz ediyoruz. İnsanların birbirine ihtiyaç duymasına ve ihtiyacı o insanın hissettiği noktada engel olamazsınız zaten, bir yerden bir yere hareket etmelerine. Dolayısıyla hep birlikte oldukları o eski dönemi muhakkak özlüyor bu insanlar.

En önemli sıkıntılarından biri yine insani olan bir sıkıntı; ailelerdeki bölünmüşlük. Çok yürek parçalayıcı bir şey, ailelerdeki bölünmüşlük, parçalanmışlık. Aynı ülkenin içinde olsa dayanılabilecek bir şey belki ama. Farklı ülkelerde olmak, vize bile alamamak ve ailesini görmek için gidip gelememek, bunlar üzücü şeyler. Biliyoruz ki, çok olumlu ortamlara yerleştirilmiş olsalar da Ahıskalılar için aile, ailenin de ötesinde büyüklerle bir arada olma, küçüklerin hep yanında olması, yani bu çekirdek aileyi bir arada tutabilmek çok önemli. Ama bunlar ne yazık ki burada yok.

Yukarıda dile getirilen ‘neden Dayton?’ sorusunun cevabını da burada vermek gerekiyor. Ahıskalılar burada çekirdek aileyi koruma imkanından mahrum elbette ama en azından yeni jenerasyonlar için yeni bir ümit var burada. Yeni jenerasyonlar için burası dünyanın eğitim merkezi. Burada Türkiye Cumhuriyeti'nden gelen öğrenciler, sayı bakımından tüm ABD'de 10'uncu sırada. Bunun bir nedeni var. O da burasının hala dünyada bilimin, inovasyonun yani yeniliğin, icatların merkezi olması. Dolayısıyla bundan faydalanmak gerekiyor. Böyle bir ülkeye gelmiş olmaktan faydalanmak gerekiyor, Ahıskalılar için. Yeni jenerasyon için faydalanmak gerekiyor.



GY: ABD'ye gelen Ahıskalılar bu ülkeyi kabullenmiş durumda mı?



Fatih Yıldız: Her ne kadar hep anavatana dönmek içlerinde bir ukde olarak kalsa da bu ülkenin farklı olduğunu, bu ülkedeki o imkanların aslında Ahıskalıları daha ileri götüreceğini anlamamız gerekiyor. Bu önemli gerçekten.

65-70 yaşına gelmiş Ahıskalılar için ABD vatandaşlığının fazla bir şey ifade etmediğini biliyorum. Onlar için önemli olan, son nefeslerini, "vatan" diye bildikleri yerde vermek ki, Türkiye vatan olarak tanımladıkları yer. Bu bizim için de gerçekten çok önemli. Özellikle yaşı ilerlemiş jenerasyonlar için son derece önemli olan şey, Türk vatandaşlığını almak. Orada bir akrabası bile olmasa beni gördüğünde, başka bir Türkü gördüğünde akraba gibi hissediyor. Bu çok farklı bir duygu. Ve bu belki bizim herşeye başından beri sahip olduğumuz için çok da anlayamayacağımız bir duygu; (Türkiye'de yaşayan Türklerin bir vatana başından beri sahip olmaları ve o vatandan hiçbir zaman koparılıp götürülmemeleri nedeniyle)

Bu insanlar bunun kıymetini çok iyi biliyorlar, çok iyi idrakindeler. Ve bu böyle hafife alınacak bir duygu falan değil, bize olan yaklaşımlarında filan da hep bu var, ön planda bu var. Dolayısıyla son derece duygusal olan bu yaklaşıma bizim de yeri geliyor duygusal, yeri geliyor rasyonel birtakım çıkışlarımız olabiliyor. Mesela “Amerikan vatandaşlığını alın, ancak ondan sonra Türk vatandaşlığına alacağız” demek biraz rasyonel. "Niye" diyor? "Niye?" "Ben Türküm zaten" diyor, "al" diyor. "Benim vatanım" diyor. Biz onu da inkar etmiyoruz zaten. Elbette vatanı. Bugüne kadar Türkiye'yi inkar etmemiş insanları Türkiye reddedebilir mi? Şimdiye kadar sen beni reddetmemişsen, şimdi ben seni nasıl reddederim? Elbette buraya gelişteki temel amaç ABD vatandaşlığıydı. ABD vatandaşlığını aldıktan sonra Türk vatandaşlığına geçmeleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin en üst düzeyde vermiş olduğu bir sözdür, bir vaattir. Dolayısıyla buna ilişkin gerekli çalışmalar yapılıyor Ankara'da. Dolayısıyla bu belli bir süreçte gerçekleşecek ama önemli olan ilk amacın hasıl olması. O da ABD vatandaşlığını almak.



GY: Gençliğin durumu ile ilgili gözlemleriniz nedir, bu konuda neler yapılıyor, neler yapılabilir?



Fatih Yıldız: Özellikle gençler açısından burası yeni bir yaşamın başlangıcı olmalı. Bana göre genç jenerasyonlar için en önemli unsurlardan biri eğitim. Ahıskalılarla en çok konuştuğum şeylerden biri eğitim. Başta kız çocukları olmak üzere yeni jenerasyonun okullara gönderilmesi.

Şu ana kadar gördüğüm ve gözlemlediğim şu ki; bir defa küçük çocuklar için böyle bir şey yok. Okula gönderilmeyen çocuk yok. Ama daha genç jenerasyonlara doğru gittiğimizde, üniversite çağına yaklaştığımızda, orada bir eksilme, seyrelme oluyor gibi. İşte bu yüzden gittiğim yerlerdeki en önemli çağrılarımdan biri bu. Bir de böyle bir ülkede, eğitim en önemli haklardan biridir, buradaki herkese sağlanması gereken haklardan biri. Böyle bir ülkede yaşarken niye bunun imkanlarından sonuna kadar yararlanmayalım? O yüzden çağrım insanlara ilk gittiğimde farklı yerlerdeki Ahıskalılarla konuştuğumda dile getirdiğim en önemli şeylerden biri bu mutlaka; "çocuklarınızın eğitimini sürekli kılın", diye. Tamam güzel, lisenin sonuna kadar okuttuk, eğittik, devam ettirebilmeliyiz bunu. Bu ülkeye o yüzden geldik, bu ülkeyi tercih etmemizin nedenlerinden biri bu. Ve o noktadan baktığımızda hala aşmamız gereken bir eşik var zannedersem. Hala onu aşabilmiş değiliz.

Nedir hayatın gerçeği? İşte eğitim budur, bundan sonra hayat okulu başlar. Herkes kendi başının çaresine bakar. Kız çocuğu ise evlenir. Kolay aşılmayacağını biliyorum. Genlerine işlemiş insanların bu. Ama o gene işlemişliği aşmamız gerekiyor. Kader değil.

Belki söylediklerim büyükler tarafından çok makbul karşılanmıyor olabilir ama biz açıkçası gençlerin gözüyle bakmak istiyoruz. Her genç bunu istiyordur. Ahıskalı kardeşlerimin, tavsiyelerimizin boşuna olmadığını anlamaları lazım. Yani her genç mutlaka okumalı, özellikle buradaki gençler için çok önemli.

GY: Ahıskalıların gerek Türkiye'de gerekse yaşadıkları diğer ülkelerde ayrılıklar, anlaşmazlıklar yaşadıklarını görüyoruz, hoş bu durum aslında her toplum için geçerli ama. ABD'deki Ahıskalılar açısından durum nasıl?



Fatih Yıldız: Ayrılık vardır elbette. Görüş ayrılıktan her zaman olacaktır. Ancak bir görüşün herkesçe taşınması gerekiyor, o da; ortak Ahıska menfaati.

Krasnodar'da iken de Fergana'da iken de görüş ayrılığı olmuştur. Bundan farklı bir şey olamaz zaten, o kadar sıkıntının içinde dahi olmuştur. Çünkü şu andaki tartışma konularına baktığınızda, zannetmiyorum ki Fergana'da baskı altında, birtakım şeylerden ayrı durmuşlar. Krasnodar'da da öyle. Bunlar kolay değil. Açıkçası bir sonraki jenerasyon için çok önemli burada yaptıkları toplantı. Çünkü bir önceki jenerasyon model. Bu tip şeylere, böyle çok basit şeylere dayanan ayrılıkları bir kenara bırakmamız lazım. Tamam ayrılık mutlak bir şey değil, ben illaki ayrılık olacakmış gibi de söylemek istemiyorum. Ama şu var yani; farklı görüşler olacak ama şunu herkesin samimiyetle söyleyebilmesi gerekiyor; "ben de Ahıska menfaati için uğraşıyorum, ben de Ahıskalının menfaati için düşünüyorum". Zaten Ahıskalılarda bu bilinç olduğu zaman ben zannetmiyorum ki, ortak bir yerde buluşulmasın. Ve bu olacaktır. Bunu çok rahat aşabilecek bir toplumdan bahsediyorum.



GY: Gürcistan'a dönüş konusu var bir de?



Fatih Yıldız: Gürcistan dönüşü açık. Bir anavatana dönüş. Anavatana dönüşün desteklenmesi gerekir. Bu insanlar anavatan, vatan dediklerinde, Ahıska dediğimizde, bu topluma adını veren topraklardır. Elbette arzu edilen, arzu edildiği kadarıyla. Ama şu var ki; bir ürkeklik, çekingenlik de var. Ve bunu aşmalarını kolaylaştırmak için de yapılan çağrının ötesinde onun şartlarını, bu insanların dönüşüne gerçekten uygun bir hale sokmak çok önemli. Onun için de biraz tabi Gürcülerin, Gürcistan'ın o iradeyi göstermesi ile ilgili bir şey bu.

Sadece Ankara ve Tiflis'te değil, Avrupa Konseyi'nde, Avrupa Birliği'nde birçok yerde gündeme geldi "dönüş" konusu. Ama belli bir yere kadar. Ondan sonra hür irade ortaya çıkıyor. Yani serbest irade söz konusu. İnsanların serbest iradesi burada ortaya çıkıyor.

Herkes hayatını idame ettirmek istediği yere yatırım yapar. Bu insanlar yerleşik bir hayat yaşamaya açlar. Bu yüzden en küçük bir istikrar, istikrar bile olmasa içindeki o umut; "işte tamam burası, artık buradayız, inşallah bundan sonra çocuklarımız büyür" düşüncesi mevcut. Burası için de aynı şey geçerli. Kolay değil bu insanların durumu. Biz bunlara ümit verdik "yatırım yapın" dedik. Çocuğunu buraya getirip eğitime vermek de bir yatırımdır. Parayla olmaz her şey, ben çocuğumu buraya bağlıyorsam, daha fazla, daha büyük bir yatırım yapamam. Ben bir sonraki jenerasyonuma yatırım yapıyorum. Zannedersem insanlardaki çekingenlik biraz ondan. Oraya gittiklerinde çekiniyorlar. Gürcistan'a dönüşün bireysel tercih olduğunu anlatmak lazım. Bunu insanların içine enjekte etmek o kadar güç ki, nihayetinde insanların kendi içinde hissetmeleri gerekiyor. Tabi örgütlü, organize hareket etmek lazım.