25 yıldır medya dünyasının içerisindeyim. Bu süre zarfında yurt içinde ve yurt dışında yüzlerce program hazırladım. Ülkemizin seçkin kanallarında 3 bine yakın programım yayınlandı. Son 20 yıldır yaklaşık 55 ülkede çok sayıda televizyon programı çektim. Pekçok Devlet Başkanıyla röportajlarım yayınlandı. Başta Türk Dünyası olmak üzere çeşitli ülkelerle Türkiye arasında dostluk ve işbirliği köprüleri kurmaya çalıştım. Bunda da önemli ölçüde başarılı olduğumu söyleyebilirim. Dostluk ve kardeşlik köprüsü kurduğumuz ülkelerden biri de Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçenistan Özerk Cumhuriyeti’dir.



Bundan 3 yıl önce Çeçenistan’da iş yapan Türk firmalarından bir davet aldım.



Başkent Grozni’de inşa edilen Ahmet Hacı Kadirov Camii’nin açılışı sebebiyle pekçok insan gibi beni de açılışa davet etmişlerdi. Caminin açılışı sebebiyle gittiğim ülkede, Devlet Başkanı Ramzan Kadirov’la da tanışma ve röportaj yapma imkanı buldum. Bu röportaj sırasında, üniversite tahsilini Türkiye’de yaptığını öğrendiğim Ziyauddin Mahaev, bize tercümanlık yapmıştır. Zaten kendisiyle de ilk defa bu ziyaret sırasında tanıştım. Üç yıl önce çekilen bir fotoğrafın bugün gündeme getirilmesini iyi niyetle bağdaştırmak mümkün değildir. Çeçenistan ziyaretim sırasında ülkenin her yanını baştan başa gezdim. Gördüm ki, Türkiye’de Çeçenistan konusunda büyük bir bilgi kirliliği ve tek yanlı propaganda var. Büyük bir imar seferberliğinin yaşandığı ülkede maddi ve manevi kalkınma ile beraber huzur ve istikrar içinde yaşayan, savaş yerine barışı tercih eden bir halk gördüm. Yurtdışı kaynaklı radikal İslamcı terör örgütlerine lojistik merkez görevini üstlenen bazı sözde “yardım “ kuruluşları nedense Çeçenistan’da savaşın bittiğinin, kan ve gözyaşı döneminin sona erdiğinin Türkiye’de bilinmesini istemiyorlardı. Nitekim programın yayınlanmasıyla birlikte aleyhimde korkunç bir iftira, karalama ve tehdit furyası başlatıldı. Şu ana kadar yüzlerce tehdit aldım. Aynı çevreler Çeçenistan gerçeklerini dile getiren hemen herkese benzer iftira ve hakaretlerle saldırarak, bazı illegal örgütlere taşeronluk görevini halen sürdürmektedir. Gerçeklerin ortaya çıkmasıyla birlikte, daha önce sürekli korkuttukları, yanlış bilgilendirdikleri Çeçen mültecilerin büyük çoğunluğu ülkelerine dönmüş, burada yaşadıkları zilletten kurtulmuş, vatanlarına kavuşmuşlardır. Yaklaşık 100 aileden bu anlamda teşekkür telefonu ve mesajı aldım.Onlar şimdi vatanlarında huzur içinde yaşamakta ve yıllarca kendilerini sömüren, topladıkları milyonlarca dolarlık yardımı ner ede ve hangi amaçlarla kullandıkları pek belli olmayan bazı sözde “ya rdım” kuruluşlarına büyük öfke duymaktadırlar. Şu anda çok az sayıda mülteci Türkiye’de yaşamaktadır. Bazı yurtdışı kaynaklı radikal İslamcı örgütlerin Türkiye şubesi gibi çalışan sözde sivil toplum örgütleri, bu insanların ülkelerine dönmelerinden rahatsızdır. Çünkü ellerinde istismar edecek bir malzemenin kalmaması onları derin endişeye sevketmektedir. Bu nedenle, benim de şiddetle kınadığım son Çeçen cinayetlerini bahane ve istismar ederek sürekli yeni provokasyonlara ve hedef gösterme eylemlerine girişmektedirler ve bu anlamda medyayı da kasıtlı olarak yanlış yönlendirmektedirler.



Ben hayatımın her döneminde şiddete ve kanlı eylemlere karşı oldum. Havalanında, metroda, çarşıda, pazarda vs. intihar eylemi düzenleyip masum sivilleri, kadınları ve çocukları acımasızca katleden katilleri ve onların taşeronlarını, onlara yardım ve yataklık yapan çevreleri, bu tür cinayetleri meşru gören alçak zihniyeti her zaman lanetledim ve bugün de lanetliyorum. Bu tür insanlık dışı eylemleri meşru gören zihniyetin İslam’dan, insanlıktan, hak ve hürriyetlerden bahsetmesi düşündürücüdür !..



Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ve duyarlı basın kuruluşları, sözde sivil toplum örgütü maskesini takarak çeşitli provokatif eylemler ve tavırlar sergileyen, bazı radikal örgütlerin arka bahçesi niteliğini taşıyan bu grupların yönlendirmelerine ve hedef göstermelerine karşı daha dikkatli ve duyarlı olmalıdır.



Şimdiye kadar Balkanlardan Kafkaslara, Orta Asya’dan Ortadoğu’ya kadar gittiğim her bölgede dostluk ve kardeşlik ilişkilerine katkı sağlamaya çalışan Basın Şeref Kartı sahibi 25 yıllık bir gazeteci olarak, itibarımı zedelemeyi amaçlayan kötü niyetli haberlere, kişi ve kurumlara karşı başlattığım hukuk mücadelemi kararlılıkla sürdüreceğim.



Kamuoyuna; ilgili kişi ve kuruluşlara saygıyla duyurulur.







Seyfullah Türksoy



İpekyolu Medya Grubu Başkanı