YOL AYRIMINDAKİ TÜRKİYE - Yakup TUFAN - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









YOL AYRIMINDAKİ TÜRKİYE - Yakup TUFAN
Tarih: 07.06.2011 > Kaç kez okundu? 4375

Paylaş


Cumhuriyetin ilanından sonra, yeni bir devlet ve millet hayaliyle; bin yıllık geçmişle aradaki köprüler bir bir dinamitlenmiştir adeta. Kılık kıyafetten tutun din ve dil anlayışına kadar her şeyde köklü(köksüz) değişikliğe gidilmiştir. Canla başla istiklal ve istikbal yolunda mücadele veren Türk halkı ve onun değer yargıları, kasten yahut sehven devre dışı bırakılmıştır. Tek parti, milli şef , baskıcı ve dikta anlayışılı idareler sebebiyle, Cumhuriyet(!) namına cumhurun başına gelmedik kalmamıştır.



Uzun bir zaman dilininden sonra kılı kırk yararak çok partili döneme geçen Türkiye ve Türk halkı, ancak yıllar sonra derin bir nefes alabilmiş; hak, hukuk ve hürriyet sevincine gark olmuştur. Ne acıdır ki halkın sevinci fazla sürmemiştir. Türlü Bizans oyunları ve uygulamaları neticesi, cumhurun seçtiği zamanın başvekili ve arkadaşları, dar ağacında can vermişlerdir...



Cumhuriyet tarihi boyunca belirli aralıklarla halka göz dağı veren dikta yanlısı, zorbacı zümre; bugüne dek hep cumhursuz Cumhuriyeti, halksız Demokrasiyi savuna gelmiştir. Bu meyanda; her on yılda bir muhtıra ve halka gözdağı vermeyi yada darbe yapmayı kendine bir marifet saymıştır. Çetelerin, zalimlerin, diktatörlerin ve halka tepeden bakan imtiyazlı sınıfın pençesinden kurtulamayan Türk halkı; bir yandan ekmek ve aşa, diğer yandan istikrar ve demokrasiye ve gerçek cumhurun Cumhuriyetine yıllarca hasret kalmıştır...



İçinde bulunduğumuz asrın başlarında ve koalisyonlar döneminde Türkiye; siyasi, idari, sosyal ve iktisadi krize girmiştir. Ülke iflasın eşiğinden kılpayı kurtulmuştur.

Kendi değer yargıları ile barışma ve bütünleşme döneminin başlamasıyla birlikte yeniden derin bir nefes alan Türkiye; kendine güvenle yeni bir atılım gerçekleştirmiştir. Cumhurun seçtiği hükümetlerin Cumhuriyetin idaresinin başına geçmesi neticesinde, Türkiye’de istikrar yeniden sağlanmış ve ülke kendine gelmeye başlamıştır. Devlet halkıyla barışmaya, cumhur Cumhuriyetle bütünleşmeye başlamıştır. Lakin bu gelişme ve değişmelerden oldukca rahatsız olan mihraklar; ellerindeki son kozları ve yeni Bizans oyunları oynama teşebbüsüne girişmekten bir an bile geri durmamışlardır...



Şu an Türkiye yeni bir yol ayrımına gelmiştir. Türk Milleti artık kendi yolunu ve yönününü, istikrar ve istikbalini seçme ve karar verme durumundadır. Bu noktadan hareketle Türkiye; yeni bir kazanma yada kaybetme eşiğinde durmaktadır.



Son yıllarda gerek bölgede, gerekse dünyada sözü dinlenir, hatırı sayılır, itibar görür hale gelen Türkiye; bu mihval üzeri büyümeli ve gelişmesi devam etmelidir.

Bu nokta itibariyle Türkiye’de istikrar kazanmalı; kısa, orta ve uzun vadeli plan ve proğramların yapılacağı zemin sağlamlaştırılmalıdır. Yeni bir kaosa, belirsizlik ve krize Türkiye ve Türk halkının tehammülü yoktur.

Türkiye’de cumhurun Cumhuriyeti, halkın demokrasisi hayat bulmalı ve gelişmelidir. İmtiyazlı bir sınıfın yada “düzenbazların düzeni” veya darbeci bir anlayışın tahakkümü artık tarihe gömülmelidir.

Türkiye’de yaşayan insanların cinsiyet ve cibilliyeti, makam ve mevki ne olursa olsun herkes eşit vatandaş muamelesi görmelidir. Omuzu kalabalık, makam ve mevki sahibi hiç bir zümre yada sınıf, millet iradesi üzerinde olmamalıdır. İmtiyazlı zümrenin saltanatına son verilmeli, atanmışlarların seçilmişler üzerindeki baskı ve tahakkümü tarihe gömülmelidir artık.



Türkiye’de herkes geniş hak ve hürriyetlerden istifade etmeli ve bu mihval üzeri düşünce ve kanaatını rahatca ortaya koyabilmelidir. Hak ve hürriyetler önünde oligarşi sınıfı yasak ve engeller koyamamalıdır. Öte yandan ayrımcılığa, ayrışmaya, bölgeciliğe ve bölücülüğe asla taviz ve fırsat verlmemelidir.

Türkiye’de hukuk her insan için eşit eygulanmalı ve hukukun üstünlüğü her alanda kendini göstermelidir. Çetelerin, terör gruplarının ve gizli mihrakların milleti vesayet altına almalarına, gizli yada açık plan ve çalışmalarına son verilmelidir.

Türkiye’de ordu vatan savunması için elbette güçlü olmalı ve Türk halkına güven vermelidir. Ordunun Cumhuriyet namına cumhuru düşman görme, onu tehdit sayma düşünce ve anlayışına bütün kapılar kapanmalıdır.

Türkiye’de gerçek bir inanç hürriyeti hayata geçirilmelidir., Ülkenin asli unsuru olan müslümanlar; korku,vehim, telaş yada çeşitli senaryolar uğruna, dini inançlarını yaşama ve yaşatma hakkından mahrum edilmemelidir.

Türkiye’de laiklik adı altında İslam düşmanlığı yapılmasına ve Müslüman halka zulüm edilmesine son verilmelidir. Artık başörtüsü çilesi bitmelidir.

Türkiye’de sosyal devlet her alanda kendini göstermeli; garip ve guraba, yetim ve yoksul gerçek manada gözetilmelidir.

Türkiye’de rütbe, makam ve meki sahipleri özel muameleye tabi olmamalı; sağlıktan sosyal hayata herkese eşit muamale yapılmalıdır.

Türkiye’de ekonomik kalkınma devam etmeli, milli gelir dünyanın en gelişmiş ülkeleri düzeyine çıkmalıdır.

Türkiye’de halk başı dik, sırtı pek, karnı tok olmalıdır.

Türkiye’de meydanlarda atılan dışı hoş içi boş vaatlere asla itibar edilmemeli; kaynaksız karşılıksız proje ve planlar rağbet görmemelidir.

Türkiye’de İslamın barış, kardeşlik, ve hoşgörü anlayışı mutlaka geliştirilmeli ve halk arasında yaygınlaştırılmalıdır.

Türkiye’de bölgeciliğe, bölücülüğe ve etnik ayrımcılığa asla geçit verilmemelidir.

Türk toplumunun milli birlik ve berberliğine zeval gelmemeli; devlet ve ülke bütünlüğü kaim ve daim kılınmalıdır. Yıkıcı ve ayrılıkcı unsurlara asla fırsat verilmemelidir.



Netice olarak Türkiye; yeni bir anayasa ve yeni bir vizyonla içeride birlik ve dirliği sağlamalı; iri ve diri olmalıdır.

Türkiye; bir yandan dünya, diğer yandan ise Türk ve İslam alemi ile birleşme ve bütünleşme yolunda ilerlemeli, tarihi mesuliyet ve misyonunun şuurunda olmalıdır. Bu konuda yeni vizyon, fikir, düşünce ortaya konmalı, fiiliyat ve faaliyetler geliştirilmelidir.

Türkiye;gölgesinden korkan, herkesi düşman gören, kendisiyle ve geçmişiyle cedelleşen ve içine kapalı bir ülke olma durumuna bundan böyle yeniden dürülmemelidir.

Şimdi; vizyon, fikir ve zikir zamadır!

Şimdi; geçmişi bilme, geleceği görme, hakkı koruma ve kollama zamanıdır!

Şimdi; yol gösterme, yön verme, öz verme ve söz verme zamanıdır!

Ve şimdi koy verme değil oy verme; akıl, izan, mantık ve sandık zamanıdır!



Görelim mevlam neyler neylerse güzel eyler.



Dinslaken,31 Mayıs 2011

Yakup Tufan

-