Balkanlar ve Kıbrıs/ Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler - Kader ÖZLEM - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Balkanlar ve Kıbrıs/ Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler - Kader ÖZLEM
Tarih: 16.04.2011 > Kaç kez okundu? 6913

Paylaş


14.04.2011 -Kader Özlem

Balkan göçmenleri, seçimlerde tercihlerini genellikle‘kendilerini Türkiye’ye kavusturan’siyasi

lider veya parti lehinde yapmaktadırlar.

Türkiye, Imparatorluk mirasının halefi ve Türk Dünyası’nın en önemli merkezi olma gibi

özellikleriyle farklı gerekçeler ve periyotlarda sistematik olarak ‘göç alan bir ülke’

statüsünde olmustur. Bu statünün parametrelerini ise, Balkanlar’dan Anadolu’ya yönelik

gerçeklesen ters istikametli göçler olusturmaktadır.

Tarihsel Perspektiften Göç Demografisi

Balkan Yarımadası’ndan Türkiye’ye dogru 1877-78 Osmanlı-Rus Savası’nın ardından, 20.

yüzyılın da neredeyse bütününü kapsayacak sekilde, Evlâd-ı Fatihânlar ile ‘kardes-akraba

topluluk’ olarak degerlendirilen Müslüman grupların göç dalgası yasanmıstır. Göçlerde,

Türk-Müslüman gruplara tarihsel husumetler, demografik dengeler, ulus kimlik olusumları

ve benzeri nedenlerle baskı, zulüm ve asimilasyon politikalarının izlenmesi, katliamların

uygulanması etkili olmustur. Balkan Türkleri sadece Osmanlı Devleti döneminde degil,

1923 sonrası süreçte de ‘ulusal azınlık’ statüsünde bulundukları topraklardan hukukî ve

manevi açıdan ‘ana devletleri’ olan Türkiye’ye göç etmislerdir. Diger taraftan, ulus-devlet

anlayısıyla tesis edilen Cumhuriyet Türkiye’si, etnik anlamda Türk olmamalarına ragmen,

dinî kimlikleri nedeniyle bölgede Türklerle aynı sıkıntıları yasayan Arnavut ve Bosnaklara

da kapısını açık tutmustur. Bu gruplar da Imparatorluk mirası ve akrabalık bagları nedeniyle

Türkiye’yi sıgınılabilecek bir ülke olarak görmüslerdir. Bu perspektiften seklen bakıldıgında,

Balkan Türkleri açısından Türkiye, hemserileri olan M. Kemal Atatürk’ün kurdugu ‘ana

devlet’ olarak görülürken; Arnavut ve Bosnaklar için ‘sıgınılabilecek bir ülke’ olmustur. Sekil

açısından durum böyle olsa da; Arnavutlar ile Bosnaklar da Türk vatandaslıgına alınmıslar

www.21yyte.org 1

ve Balkan Türklerinden farklı bir muameleye tabi tutulmamıslardır.

Istatistiksel veriler anlamında gerçeklesen göçler degerlendirildiginde, Balkanlar’dan

Anadolu’ya yönelik gerçeklesen göçlerin kesintiye ugramadan devam ettigi ve bunların

sayısal anlamda makro ölçekli oldugu görülmektedir. Cumhuriyet öncesi dönemde yasanan

göçlere dair kesin veriler elde edilemese de; McCarthy’e göre, 93 Harbi 1.253.500 kisiyi

muhacir durumuna düsürmüstür.[1] Balkan Savasları sonrasında ise, 24 Mart 1918 tarihli

Meclis-i Ayan toplantısında dönemin Asair ve Muhacirin Müdüriyet-i Umumiyyesi Müdürü

Hamdi Bey, II. Mesrutiyet’ten ve bilhassa Balkan Harbi’nden sonra Osmanlı topraklarına

göç eden muhacirlerin sayısını 450.000 olarak tespit ettiklerini belirtmistir.[2] Milli Mücadele

döneminde, Balkanlar’dan Anadolu’ya göçler kısmen kesintiye ugrarken; göç edenler daha

ziyade Anadolu’daki Kurtulus Savası’nda gönüllü olarak yer almak için kayıt dısı yollarla

gelmislerdir.

Cumhuriyet döneminde yasanan Balkan göçlerinde ise, sayısal verilerin milyonlarla ifade

edildigi görülmektedir. 1923-2005 yılları arasında, Bulgaristan’dan 1951 Göçü, 1968 Göç

Anlasmasıyla gelenler ve 1989 Zorunlu Göçü de dâhil olmak üzere, 844.438 kisi Türkiye’ye

yasal olarak göç etmistir. Aynı dönemde, Yugoslavya topraklarından 308.336 kisi,

Romanya’dan 126.028 kisi göç ederken; Yunanistan ölçeginde bu sayı, 409.830 olarak

gerçeklesmistir.[3] Bu noktada ifade etmek gerekir ki; belirtilen rakamlara Balkanlar’dan

Anadolu’ya yönelik aynı gerekçelerle gerçeklesen ‘gizli göçler’ dâhil degildir. Bu gizli

göçlerde en yaygın gelis biçimi, turist vizesi ile Türkiye gelip, vize süresi bittiginde ülkesine

geri dönmemek olmaktadır.[4]

1878 yılından günümüze gelinen süreçte Balkanlar’dan 2,5 milyonun üzerinde bir nüfus

kitlesinin Türkiye topraklarına yönelik göç hareketine katıldıgı görülmektedir. Söz konusu

sayısal veri, bireyin dogrudan kendi göç fonksiyonunu ifade etmekte olup, Türkiye’ye göç

ettikten sonra ailesine katılan çocukları ve hatta onların da çocuklarını kapsamamaktadır.

Bu baglamda, Türkiye’deki Balkan kökenlilerin sayısına iliskin net bir rakam ileri sürmek

son derece güçtür. Ancak, 19. yüzyıldan günümüze kadar bölgeden Türkiye’ye yönelik

gerçeklesen nüfus hareketliligi sonucunda, Türkiye nüfusunun beste birinin, bizzat

kendisinin ya da anne veya baba tarafından ‘Balkan kökenli’ oldugu tahmin edilmektedir.[5]

Bunun sayısal ifadesi, minimum 15 milyona ulasmaktaysa da kanaatimizce 15-20 milyon

arasında gezinen bir nüfus kitlesinden bahsetmek mümkündür. Görüldügü üzere,

Türkiye’deki Balkan kökenli nüfus, ülkedeki genel nüfus içerisinde göz ardı edilemeyecek

stratejik bir yere sahiptir.

Balkan Göçmenlerinin Genel Özellikleri

Türkiye’deki Balkan göçmenlerinin nüfus yapısı homojen özellikler göstermemektedir.

Ayrıca Cumhuriyet döneminde gelen nüfus kitlesi, geldikleri ülke itibariyle de etnik kimlik

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 2

anlamında da degiskenlik göstermektedir. Ülke farklılıgı esas alındıgında, Balkanlar’da

Türk ve Müslüman’ın yasadıgı her ülkeden kitlesel göçlerin yasandıgı görülür. Etnik köken

açısından ise, Balkanlar’daki Türk ve Müslüman algılamasının farkı ortaya çıkmaktadır.

Bölgenin Hıristiyan gruplarında, Müslüman olan herkesin Türk oldugu seklinde tarihsel bir

kanaat yaygındır. Öyle ki, bu kanaatin en somut örnegi, yakın geçmiste Yugoslavya’nın

dagılması sürecinde Bosna Hersek’te Sırpların Bosnaklara yönelik saldırılarında

yasanmıstır.

Osmanlı Devleti’nin din eksenli yönetim anlayısı temelinde, Cumhuriyet öncesi dönemdeki

göçlerde sadece Türklerin degil; etnik kimlik baglamında Türk olmayıp Müslüman olan

grupların varlıgı da mevcuttu. Ancak Cumhuriyet döneminde genel egilim, Balkan

Türklerinin Anadolu’ya göçlerini tesvik etmek olmustur. Türkiye’nin kriz dönemleri dısında

bölgede Türk ve Müslümanların yasadıgı ülkelerle rutin göç anlasmaları imzalaması

stratejik çıkarları açısından tezatlık içerse de; Anadolu’da homojen bir Türk kimligi

yaratılması ve ulus-devlet yapısının güçlendirilmesi baglamında Balkanlar’da son iki

yüzyıldır yasananların da etkisiyle milli suurları üst seviyede olan Balkan Türklerinin

göçlerine sıcak bakılmıstır. Bu açıdan Balkan Türkleri, 14. yüzyıldan itibaren Osmanlı

Devleti’nin Iskân Politikası’yla Balkanlar’ı Türklestiren; Imparatorlugun dagılmasıyla

yasanan geri göçlerde ise, Anadolu’daki milli kimligin güçlenmesini saglayan önemli bir

vektör olmustur. Özetle, Cumhuriyet’in kurucusu M. Kemal hemserilerinin göçünü

desteklemis ve bu, zamanla devlet politikası haline gelmistir.

Cumhuriyet döneminde, Balkanlar’dan Anadolu’ya gerçeklesen Türk göçlerinde, Türk

olmayan gruplar da ‘Türk olduklarını ispat ederek’ göç faaliyetine istirak etmislerdir.

Örnegin, 1952 yılında Tito Yugoslavya’sı ile Türkiye arasında imzalanan Serbest Göç

Anlasması’na istinaden Yugoslavya’daki Türklerin Türkiye’ye göçleri karara baglanmıs ve

Türkiye’ye göç edecek olan soydasların Türkçe bilmeleri ve Müslüman olmaları esas kabul

edilmistir. Bu kapsamda, Türkçe bilen çok sayıda Müslüman Arnavut da Türkiye’ye göç

etmistir. Ancak, bunların kesin sayısını saptamak güçtür. Söz konusu durum, o zamanlar

önemsenmemistir ancak yaklasık 50 yıl önce ‘Türk ve Müslüman olduklarını’ ispat ederek

Türkiye’ye gelen göçmenlerin 2000’li yıllarla birlikte ‘Müslüman olduklarını ancak Türk

olmadıklarını’ yüksek sesle ifade etmeleri hayretle ve pismanlıkla izlenmektedir. Öte

yandan, etnik anlamda Türk olmasa da, Yugoslavya’dan göçlerle gelmis olan ve Türk

milletinin bir parçası olmaktan gurur duyan insanların da oldugunu belirtmek ve bu

kapsamın dısında tutmak gerekir. Burada vurgulanmak istenen, 50 yıl önce Türk olduklarını

ifade ederek Anadolu’ya gelmelerine ragmen 2000’li yılların basından itibaren Türkiye’de

Arnavut milliyetçiligi yapan grupların var oldugu, bu grupların faaliyetlerinin artarak devam

ettigi ve güncel anlamda ülkemizde hedef tahtasına konulan Türk kimligine karsı olumsuz

yaklasarak ‘Türkiyelilik’ söylemini destekledikleridir.

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 3

Bu tablo çerçevesinde, istisnalar ve kendi aralarındaki kısmî farklılıklar da saklı kalmak

kaydıyla, Balkan göçmenlerinin her kesimin üzerinde fikir birligine vardıgı bir takım genel

geçer vatandaslık özellikleri bulunmaktadır. Türkiye’deki Balkan göçmenleri Türk Devleti’ne

karsı yurttaslık görevlerini tam ve eksiksiz yerine getirme egiliminde olan, devletine ve

milletine karsı ‘sorun yaratan’ degil; ‘sorumluluk’ bilinci içinde hareket eden bir nüfus

kitlesidir. Bu kapsamda, vatanseverlik duygularının son derece yüksek, millî ve dinî

hassasiyetlerinin makro düzeyde oldukları gözlemlenmektedir. Ülke meselelerine duyarlılık

gösteren Balkan göçmenleri, kendilerini Türkiye’de sıgıntı olarak degil, ülkenin gerçek

sahipleri ve asli unsurları olarak görmektedirler.[6] Zira bu grup, Türk milletinin en dogal

uzantısı ve hatta kendisidir. Türkiye’nin kurtarıcısının ve kurucusunun kendilerinden biri

olmasıyla övünürler; Atatürk ilke ve inkılâplarına tamamen inanıp ve benimserler. Balkan

göçmenlerinin önemli genel özelliklerinden bir digeri de bireysel suç oranlarında az yer

almaları ve örgütlü suç eylemlerine yabancı olmalarıdır.

Balkan göçmenlerinin göç sonrasında Türkiye’ye uyum sıkıntısı yasamadıkları görülmüstür.

Gerek Türk halkının gerek Türk devletinin göçmenleri ‘soydas’ olarak kabul edip,

sahiplenmesi kısa sürede tam entegrasyonu saglamıstır. Bu dogrultuda, kendi ortamlarında

Balkanlar’dan getirdikleri Türk kültürünü yasatırlarken; çevrelerindeki yerli nüfusla sosyokültürel

anlamda pozitif bir etkilesim halinde olmuslardır. Dolayısıyla, bulundukları illerdeki

kültürel yapıyı hem etkilemisler hem de yasadıkları yerin kent kültüründen etkilenmislerdir.

Balkan kökenli olmalarını, kendilerini farklılastıran bir unsur olarak görmemisler aksine

ülkenin bir zenginligi olarak kabul etmislerdir. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” söylemini

benimserler ve ülkede belirsiz güç odaklarınca toplumu Alevi-Sünni, Türk-Kürt gibi çesitli

nitelikteki gruplara ayırarak kutuplastıran oyunlara da olumsuz bakarlar. Bu kapsamda, söz

konusu kutuplastırma eylemlerine ‘Anadolulu-Rumelili’ çatısması yaratarak yeni bir boyut

kazandırmak isteyenlere de prim vermemektedirler.

Balkan göçmenlerinin siyasi profilleri radikallikten ve fanatizmden uzak bir görüntü

çizmektedir. Bu noktada merkez sag ve merkez sol ekseninde politik tercihlerini yaparlar.

Bölgesel kimlik üzerinden siyaset yapılmasına sıcak bakmadıkları gibi, hemsericilik

fanatizmine de karsı bir durus sergilemektedirler.

Balkan göçmenlerinin ‘Rumelili’ veya ‘Balkanlı’ kimlikleri derneklesme faaliyetleriyle sınırlı

kalmıstır. Bu kimlik üzerinden siyasallasma/siyasi parti kurma egiliminde olmamıslar, onun

yerine düsünce ve taleplerini dernekleri vasıtasıyla mevcut siyasi partilere veya siyasiler

içindeki Balkan kökenli hemserilerine aktarma yolunu izlemislerdir. Balkan göçmenlerinin

Türkiye’deki dernek sayıları 200’ün üzerinde olmasına karsın derneklesme konusunda

gösterdikleri kimilerine göre basarı, ancak kanaatimizce basarısızlık olan bu ivmeyi,

siyasette etkin olma konusunda tescil ettirememislerdir. Dernek sayısındaki fazlalıgın

yarattıgı bölünmüslügü federasyonlar ve konfederasyon olusumuyla gidermek isteseler de

bu bölünmüs yapıyı suistimal ederek kullanan siyasiler üzerinde etkin bir lobi gücü

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 4

olusturamamakta ve blok olarak hareket edebilme kabiliyetine sahip olamamaktadırlar.

Dernekleserek bölünme egiliminde olan Balkan göçmenlerini birlestiren en önemli husus,

ülkenin ve toplumun ilgilendiren makro konulardaki millî hassasiyetlerdir.

Balkan Göçmenlerinin Siyasi Egilimleri

Balkan göçmenlerinin siyasi anlamda önemli bir özelligi de Türkiye’ye göç ettikleri esnada

‘kendilerini Türkiye’ye kavusturan’ hangi siyasi lider veya parti olmussa, Türk vatandaslıgını

alıp seçimlerde oy kullanma hakkına sahip olduklarında siyasi tercihlerini genellikle o parti

lehinde yapmaları olmustur. 1950’li yıllarda Yugoslavya ve Bulgaristan göçlerindeki

Demokrat Parti iktidarı ile 1989 yılında Bulgaristan’dan gerçeklesen zorunlu göç

dönemindeki Anavatan Partisi (ANAP) iktidarı bu kapsamda örnek olarak gösterilebilir. Ne

var ki, siyasilerin oy kaygısıyla hareket ederek bu noktada stratejik bir hata yaptıklarını

belirtmek gerekir. Siyasi partiler Balkan göçmenlerini potansiyel oy deposu olarak

görmüsler ve seçimden seçime hatırlar olmuslardır. Hâlbuki Türkiye’nin Balkan göçmenleri

üzerindeki planı, bölgeye yönelik uzun vadeli politikalar olusturmak ve bunda göçmenlerin

bilgi ve tecrübelerinden faydalanmak olmalıydı. Ancak siyasilerin koltuk hırsları, ülkenin

makro çıkarlarının yerini almıstır.

Balkan göçmenlerinin egitim düzeyleri, orta ve üst seviye olarak ifade edilebilecek bir

göstergededir. Bu durum, siyasi yönelimlerinde popülist söylemlere ragbet etmemelerine

yol açmaktadır. Ne var ki, politik gelismelere ilgi gösteren ve sorgulayan bu nüfus kitlesinin

karar alma mekanizmalarında, demografik degerleri oranında bilfiil yer almamaları en

büyük handikaplarıdır.

Trakya, Izmir ve Bursa Örnekleri[7]

Türkiye’ye Balkanlar’dan gelen göçmenler Batı Anadolu agırlıklı olmak üzere, ülkenin

hemen hemen tamamına yerlesmislerdir. Batı Anadolu’da nüfus yıgılmasını önlemek

amacıyla, ülkenin orta ve dogu kesimlerinde iskânı tesvik edici politikalar izlense de Balkan

göçmenlerinin genel tercihi Batı’daki iller olmustur. Kanaatimizce Balkanlar’dan gelen

göçmenlerin ekseriyetle ülkenin dogu ve güneydogu bölgelerinde zorunlu iskâna tabi

tutulması, günümüzde demografik anlamda bölgesel bir tehdidin ortaya çıkmasını

engelleyebilirdi. Ancak Ankara, bu konuda ısrarcı olmamıs, o bölgelere göç etmesi

muhtemel olanları tesvik etmistir. Batı Anadolu’da Balkan göçmenlerinin yogun olarak

yerlestigi iller Bursa, Izmir, Istanbul, Kocaeli, Balıkesir, Çanakkale ve Manisa olurken; Batı

Anadolu dısında Samsun ve Adana’da da Balkan göçmenlerinin varlıgı görülmektedir.

Trakya

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 5

Yogun bir sekilde göç alan Trakya bölgesindeki Edirne, Tekirdag ve Kırklareli ise cografi

anlamda kendiliginden Balkan topraklarında bulundugundan, yerli nüfusun da

Balkanlar’dan gerçeklesen göçler gibi temelden Balkan kökenli oldukları ileri sürülebilir.

Diger bir deyisle, Türkiye Trakya’sı, demografik durumundan kent-bölge kültürüne kadar

pek çok açıdan ‘Balkan’ ruhunu tasıyan bir bölgedir.

Trakya bölgesindeki nüfusun Türkiye’de seçimlerdeki politik tercihlerine bakıldıgında,

hâlihazırda TBMM’de yer alan üç büyük siyasi partinin bölgedeki rekabetine tanıklık

edilmektedir. Son 10 yıllık dönemdeki seçimlerde Trakyalı seçmenin ulusalcı-milliyetçi

çizgide siyaset yapan partilere çok daha yakın oldukları; 2002 yılından itibaren iktidarı

elinde bulunduran Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) uzak durdukları açıkça görülmüstür.

[8] Söz konusu durum, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda daha somut bir

sekilde kendisini göstermistir. Trakyalıların ulusalcı-milliyetçi durusunun ileriki dönemlerde

de devam edecegini söylemek yanlıs olmayacaktır. Zira Trakya’nın özelligi, Türkiye’nin

önemli sanayi ve tarım bölgelerinden birisini olusturması ve 130 yılı askın bir süredir

Balkanlar’dan göç almasıdır. Dolayısıyla, söz konusu durum Trakyalı insanları üretim

iliskileri açısından sol kesime; etnik ve dini kimlikleri nedeniyle ve tarihsel süreç içerisinde

yasadıkları trajediler ise milliyetçi-muhafazakâr kanada egilim göstermelerine neden

olmaktadır. Özetle, Trakya’nın üç ilini ulusalcı-milliyetçi görüse mensup siyasi partilerin

kalesi olarak degerlendirmek mümkündür. Asıl mesele, bu eksende siyaset yapan

partilerden hangisinin seçimi önde bitirecegidir. Son 10 yıllık dönemde Cumhuriyet Halk

Partisi (CHP) önde olmussa da; Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) de ciddi bir tabanın

oldugu görülmektedir.

Izmir

Izmir de Balkan göçmenlerinin yogun olarak yasadıgı kentlerden biri olarak karsımıza

çıkmaktadır. Ayrıca nüfusu açısından Türkiye’nin en büyük 3. yerlesim yeri olması

nedeniyle, seçim dengelerinde stratejik degeri yüksektir. Izmir, Balkanlar’dan gerçeklesen

hemen hemen bütün göç dalgalarından payına düseni fazlasıyla almıs ve kent zamanla

kısmen de olsa bir Balkan kenti görüntüsünü almıstır. Yunanistan ve Bulgaristan’dan alınan

göçlerin kent nüfusuna etkisi yüksektir. Hâlihazırda Izmir’de 1 milyon 800 bin Balkan

kökenli vatandasın yasadıgına iliskin sayısal degerler, kentteki bazı Rumeli derneklerince

telaffuz edilmektedir.[9]

Kentteki Balkan kökenli seçmenin politik seçimi kadar, ‘Izmirlilik’ kimligi de seçim

sonuçlarını etkilemektedir. Izmir tarihsel anlamda Yunan isgaline maruz kalan ve isgali en

uzun süreyle yasamıs olan Türk kentidir. ‘Güzel Izmir’ Yunanlılar sehirden çekilirken çıkan

yangından enkaza dönerken; daha sonra küllerinden yeni dogmus, hatta Izmir’in yeniden

insası konusunda saglanacak basarı Cumhuriyet’in basarısıyla esdeger tutulmustur. Bu

açıdan, kent Cumhuriyet Türkiyesi’nin en önemli sehirlerinden olmustur. Öte yandan,

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 6

Izmir’de Mesrutiyet’in ilan edilme sürecindeki hareket merkezi/ana üssü olan ve Osmanlı

Imparatorlugu’nda aydınlanma fikirlerinin merkezi durumunda bulunan Selanik ruhundan da

bahsetmek mümkündür. II. Mesrutiyet’i ilan ettiren Ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin Selanik,

Manastır ve Edirne’nin yanında en kuvvetli bulundugu yerlerden biri olan Izmir,[10] daha

sonra Kurtulus Savası’nın kazanılması ile Cumhuriyet’in ilanında etkili olan aynı kadroların

etkin nüfuz sahasında yer almıstır. Bu genel konjonktür çerçevesinde, Izmirlilerin seçmen

davranısları ve politik egilimleri ulusalcı-milliyetçi çizgide olmustur. Önümüzdeki dönemde

de Izmir’in statik hale gelen bu görüntüsünü muhafaza edecegini söylemek yanlıs

olmayacaktır.

12 Eylül 2010 tarihinde Anayasa degisikligiyle ilgili referandumda, ulusalcı-milliyetçi siyasi

görüse mensup partilerin ‘hayır’ kampanyasına Balkan göçmenlerinin yogun olarak

yasadıgı illerden destek görülmüstür. Hatta bu dogrultuda, iktidar partisine güven

duymayan ve Cumhuriyet, milli degerler ile Atatürk ilkelerine baglılık konusunda büyük bir

hassasiyet tasıyan Balkan göçmeni Türkler, ‘yandas medya’ olarak da nitelendirilen

gruplarca ‘kıyı milliyetçiligi’ yaptıklarından, aslında Türk olmadıklarına kadar bir dizi

suçlamalara ve karalama kampanyalarına maruz bırakılmıslardır.[11] Bu durum, son

derece tehlikeli bir oyunun varlıgını isaret eder niteliktedir.

Bursa

Balkan göçmenlerinin yogun olarak yasadıgı yerlerden biri olarak Bursa’da ise, seçim

sonuçları göçmen nüfusun yasadıgı diger illere tezat bir görüntü çizmektedir. Bursa 1878

yılından itibaren basta Balkanlar olmak üzere, Kafkasya’dan ve Türkiye’nin diger illerinden

göç alan bir kenttir. Bu özelligi nedeniyle, sehre ‘yesil Bursa’ ifadesinin yanı sıra, zaman

zaman ‘göçmen Bursa’ denildigi de görülmüstür. Bu kapsamda, Balkan göçmeni nüfusun

kent nüfusuna oranı yüzde 65 olarak ifade edilmektedir.[12]

Bursa’da demografik anlamda çogunluga sahip olan Balkan göçmenlerinin, politik

davranısları genel anlamda Trakya ve Izmir’deki hemserilerinin tercihlerine paralel görüntü

çizmemektedir. Örnegin, Balkan göçmeni nüfusun yogun olarak yasadıgı diger illerde,

referandumda ‘hayır’ yönünde oy kullanılırken; Bursa’da yüzde 56 oranında ‘evet’

denmistir. 2007’deki parlamento seçimlerinde AKP 10 milletvekili çıkarmıs; buna karsılık

CHP ve MHP 3’er milletvekiliyle yetinmislerdir. 2009 yerel seçimlerinde de kent genelindeki

tablo, iktidar partisinin lehinde olmustur.

Bursa Balkanlar’ın hemen her yerinden göç alsa da göçmen nüfus içerisinde Bulgaristan ve

Yunanistan’dan gelenler sayıca fazladır. Bununla birlikte, Bursa’daki Balkan göçmenlerinin

içinde Yugoslavya’dan gelenlerin de göz ardı edilemeyecek sayıda oldugunu ve bunların

içinde Türk olmayan unsurların da bulundugunu belirtmek gerekir. Aynı ülkeden gelen

göçmenlerin bile farklı dönemlerde geldikleri göz önünde bulunduruldugunda, bunun politik

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 7

egilimlerde farklılıklar yaratmasını dogal karsılamak gerekir. Her gelen göçmen kitlesinin,

geldikleri dönemdeki iktidar partisine ilgi duymaları Bursa’daki Bulgaristan göçmenlerinde

daha net bir sekilde görülmektedir. Örnegin, Bursa’da 1950-51 göçüyle gelen Bulgaristan

göçmenlerinin geldikleri yıllarda Demokrat Parti’ye yakın olmusken; ardından sırasıyla

Adalet Partisi, ANAP ve en son AKP’ye biraz daha yakın durdukları genellemesinde

bulunulabilir. 1968 Göç Anlasması’yla Bursa’ya gelen soydaslar ise özellikle 1970’li yıllarda

Ecevit iktidarı ve Kıbrıs müdahalesiyle sol bir seçmen profili çizmisler, bu gelenegi de

güncel anlamda CHP ekseninde sürdürmüslerdir. 1989 yılında gelen göçmenler ise

öncelikle Turgut Özal ve Mesut Yılmaz’ın göç sürecindeki etkin girisimleriyle 1990’lı yıllarda

ANAP’a yönelik egilim gösterirlerken; 1999 seçimlerinde DSP, MHP, ANAP, DYP

ekseninde bölünmüslerdir. Ne var ki, 2000’li yıllarda yapılan seçimlerde 1989

göçmenlerinde ulusalcı-milliyetçi görüsün daha baskın oldugu görülmüs; bu kapsamda

MHP ve CHP ön plana çıkmıstır.

Bursa’daki Batı Trakya göçmenlerinde, AKP’nin ve MHP’nin son 10 yıllık periyotta daha

belirgin bir sekilde ortaya çıktıkları gözlemlenirken; Kosova ve Makedonya’dan göç eden

nüfus kitlesinde ise, üç büyük parti de kendisine taban bulabilmektedir. Ancak

Yugoslavya’dan göç eden Arnavut kökenli vatandaslar nezdinde genel anlamda AKP’nin

daha fazla taraftar buldugunu söylemek yanlıs olmayacaktır. Balkan göçmenlerinin siyasi

tercihleri bir takım genellemeler dâhilinde aktarılmıs olsa da; istisnaların mevcut oldugunu

ve su anda parlamentoda grubu bulunmayan diger partilere de egilim gösteren çok sayıda

Balkan göçmeninin bulundugunu ifade etmek gerekir.

Parlamento seçimlerinde Balkan göçmenleri Bursa’daki listelerde nüfusları oranında temsil

edilmemektedirler. Bu noktada, siyasi partiler Balkan göçmenlerinin siyasi tercihlerindeki

çesitlilikten faydalanmaktadırlar. Öte yandan, böylesi bir tablonun olusmasında Balkan

göçmenlerinin ‘siyasetten anlayan ancak partilerin karar alma mekanizmalarına istirak

etmeyen’ bir yapıya sahip olmalarının da önemli bir etkisi vardır. Bursa’daki genel seçim

tablosu böyle iken, yerel seçimlerde durum farklıdır. Siyasi partiler göçmen oylarını

kendilerine çekebilmek için Balkanlı adayları özellikle vitrine çıkarmaktadırlar. Bu

kapsamda, merkez 3 ilçe ve Büyüksehir’de göçmenler 4’te 3 yapmıslardır. Hatta

Yıldırım’daki soydas oylarının bölünmesi gibi bir durumla karsı karsıya kalınmasaydı;

MHP’li göçmen adayın kazanmasıyla yüzde 100 basarı elde edilebilirdi.

Bursa’daki kentlilik bilincinin yüksek olması ve farklı faktörlerle kentin dokusuna sinmis olan

geleneksel muhafazakâr yapı, siyasi seçimlerde merkez sag partilerine yönelik egilimin

daha fazla olmasına neden olmaktadır. Bursa’daki Balkan göçmenleri de Bursa’ya

yaptıkları katkıların yanı sıra, kentin bu dokusundan etkilenmislerdir. Ancak, Bursa’daki

Balkan kökenli nüfusun da diger illerde yasayan soydas hemserileriyle makro konularda

aynı hassasiyeti tasıdıklarını belirtmek gerekir.

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 8

Öte yandan, gerek Bursa’daki Balkan göçmenlerinin gerek diger illerde yasayan Balkan

kökenli nüfusun temel sıkıntısı, ülkenin tamamına yönelik siyaset yapan, Balkanlı kimligini

özümsemis ve camialarının somut örnegi olabilecek karizmatik bir lidere sahip

olamamalarıdır. Bu kapsamda, Balkan Türkleri, Cumhuriyet’in kurulusundaki kadronun ezici

çogunlugunu olusturmuslar ve yakın geçmise kadar devletin stratejik karar alma

mekanizmalarında söz sahibi olmuslarsa da; güncel anlamda bu eski günlerine özlem

duymaktadırlar. Atatürk temasına Balkan göçmenlerinin gösterdigi asırı hassasiyette

kısmen de olsa söz konusu durumun da etkisi vardır.

[1] Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, çev. Bilge Umar, 2.Baskı, Inkılâp Yayınevi, Istanbul,

1998, s. 105. Söz konusu sayı, çesitli kaynaklarda farklı sekillerde telaffuz edilse de 1

milyonun üzerinde bir nüfus kitlesinin Balkanların genelinden Anadolu’ya göç etmek

zorunda kaldıgı söylenebilir. Bu rakamın 515.000 kadarı Osmanlı topraklarına yerlesirken,

geriye kalan kitle eski topraklarına geri dönmüstür.

[2] Yıldırım Aganoglu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Balkanlar’ın Makûs Talihi Göç, Kum Saati

Yayınları, Istanbul, 2001, s. 95.

[3] Bkz. Sait Yusuf, “Türkiye’ye Yönelik Soydas Göçü ve Sonuçları”, Balkan Mektubu,

Sayı:18, Yıl:2006, s. 4.Öte yandan, bazı kaynaklarda Yunanistan’dan gerçeklesen göçlerde

sadece mübadele ile gelen Müslümanların sayısı yaklasık 500.000 olarak ifade

edilmektedir. Aganoglu, a.g.e., s.297. Bununla birlikte, 1934-2000 yılları arasında 50.000’in

üzerinde Batı Trakya Türk’ünün Türkiye göç ettigi tahmin edilmektedir.

[4] Yusuf, a.g.m., s.4.

[5] Birgül Demirtas Coskun, Bulgaristan’la Yeni Dönem, Avrasya Stratejik Arastırma

Merkezi Yayınları, Ankara, 2001, s. 48.

[6] Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanısma Dernegi’nin (BAL-GÖÇ) 16 Mart 2010 tarih ve

BA033 sayılı Basın Açıklaması için bkz. BAL-GÖÇ Resmi Internet Sayfası ,

http://www.balgoc.org.tr/2010/duyuru04.html, 01 Nisan 2011.

[7] Istanbul kozmopolit yapısı nedeniyle Balkan göçmenlerinin dogrudan etkilerine kapalı bir

sehir oldugu için çalısmamız dısında tutulmustur. Bu noktada makro öneme sahip olan

Trakya bölgesi, Izmir ve Bursa sehirleri örnek olarak incelenmistir.

[8] Türkiye’de yapılan seçimlerin sonuçları için bkz. Yüksek Seçim Kurulu Baskanlıgı Resmi

Internet Sitesi, http://www.ysk.gov.tr, 2 Nisan 2011.

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 9

[9] “Izmirli Göçmenler 9 Ismi Aday Gösterdi”, http://www.egedesonsoz.com/haber/Izmirligocmenler-

9-ismi-aday-gosterdi-/788718, 2 Nisan 2011.

[10] Taylan Sorgun, “Devlet Kavgası Ittihad ve Terakki”, 5. Baskı, Kum Saati Yayınları,

Istanbul, 2007, s. 90.

[11] Bkz. Ali Bulaç, “Serit Üzerindeki Kürt Nüfus”, Zaman Gazetesi, 20 Eylül 2010.

Kanaatimizce, söz konusu kampanyalara son yıllarda Anadolulu-Rumeli kutuplasması ve

çatısması yaratılması gayretleri çerçevesinde bakmak gerekir. Kıyı milliyetçiligi yapan

grupların Balkanlı göçmenler oldukları ileri süren bu çevreler, ‘kıyıda yasayan bu nüfusun’

halkın geri kalanının iradesine saygı göstermedigi ve onlar gibi düsünmeyenlere nefretle

baktıgı teması islenmektedir.

[12] “Göçmenleri Gözardı Etmeyin”, Anadolu Ajansı, 2 Mart 2011.

Balkan Göçmenleri ve Türkiye’deki Siyasi Seçimler

Kader Özlem

www.21yyte.org 10