ALMAN EĞİTİM SİSTEMİ VE TÜRK ÇOCUKLARININ MESELELERİ - Yakup TUFAN - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









ALMAN EĞİTİM SİSTEMİ VE TÜRK ÇOCUKLARININ MESELELERİ - Yakup TUFAN
Tarih: 29.03.2011 > Kaç kez okundu? 4902

Paylaş






Bugünkü haliyle Alman eğitim sistemi çok karmaşık bir tablo sergilemektedir. En azından bu sistem, göçmenler özellikle de Türkler için böyle gözükmektedir. Bu karmaşık ve karışık eğitim sistemi altında ise en çok ezilen ve zarar gören taraf Türk çocuklarıdır. Bu haliyle Alman eğitim sistemi, ayrımcı ve dışlayıcı bir uygulama içerisindedir. Bu noktadan hareketle, açilen reform edilmeye, yenilenme ve köklü değişime ihtiyacı vardır.



Dört yıllık olan İlkokulları (Grundschulen) bitiren bütün çocuklar, weiterführende Schulen (Orta Öğretim Okulları) adı verilen okullara kayıt yaptırmaktalar. Çocukların ilkokuldan sonra hangi okula devam edeceği ile tavsiye ise sınıf öğretmenleri tarafından yapılmaktadır. Sınıf öğretmenleri, öğrencinin not ortlamasına ve kaabiliyetine(!) göre onları çeşitli okullara yönlendirmektedir. Bu hususta velilerin de yetkisi ve etkisi olmasına rağmen, maalesef çoğu kez, bu fiiliyata dönüşmemektedir. Sınf öğretmenlerin tesbit ve tavsiyeleri çoğu zaman isabetsiz olaktadır. Bu olumsuzluklar ise çocukların geleceğinde büyük rol oynamaktadır.



Alman eğitim sistemin fazla detayına girmeden, weiterführende Schulen (Orta Öğretim Okulları) denince; karşımıza çıkan tabloya bakmak lazımdır.

Bugünkü haliyle genel olarak weiterfürende Schulen(Orta Öğretim Okulları) şu tür okullardan ibarettir: HS- Hauptschulen, RS-Realschulen, GS-Gesamtschulen, Gymnasium, Berufsschulen veya Berufkolleg ve Förderschulen.



Bu okul türlerine tek tek ve kısa olarak bir göz atalım:

-HS-Hauptschulen(Ortaokullar): Almanya’da en yaygın okul türlerinden biri olan HS’ler, eğitim seviyesi düşük bir okul türüdür. Sözde mesleğe hazırlama eğitimine ağırlık veren HS’ler, gerçekte gelecek vaad etmeyen ve -modası geçmiş bir okul tipi- görünümündedir. Maalesef, Türk çocuklarınının yoğun bir şekilde devam ettikleri veya etmak zorunda bırakıldıkları okullar ise HS’lerdir. Bu noktadan hareketle HS’leler, Türk toplumunun “baş ağrısı” olmaya devam etmektedir. HS’ler Türk çocuklarının kaderi olamaz!!!



- RS-Realschulen (Ortaokullar): Bu okul türü HS’lere kıyasla daha da kaliteli ve gelecek vaad etmektedir. RS’den liselere yükselme imkanı olduğu gibi, 6.sınıfın sonunda HS’ye düşme tehlilesi de vardır ve bu tehlike daha da büyüktür. Maalesef, çoğu kez Türk çocukları bu tehlikeyle kaşı karşıya kalmaktadır. Sevindirici bir durum ise, her geçen gün RS’lere giden Türk çocuklarının sayısında bir artış olmasıdır.



-GS-Gesamtschulen (Genişletilmiş Okullar): Üç okul türünü bünyesinde barındıran ve geleceği her yöne açık bir okul türüdür. Gittikce yaygın hale gelen GS’ler, mevcut okul türleri içerisinde Türler tarafından en yoğun ilgi duyulan bir okul türü durumundadır. Fakat kapasite yetersizliği yüzünden her müracaat kabul edilmemektedir.



-Gymnasium (Liseler): Bu okullar Almanya’da “elit kadro” yetiştiren veya “yüksek eğitime öğrenci hazırlayan” okul türü durumundadır. Gelecek için büyük imkanlar ve hedefler vaad etmektedir.Yüksek Okul veya Üniversitelerin yolu Gymnasium denen kaliteli okullardan geçmektedir. Bugün okullara giden öğrencilerin neredeyse yüzde doksanı Alman çocuklarından ibarettir. Türk çocuklarının sayısında son zamanlar biraz artış olsa bile, hala istenilen seviyeye bir türlü gelinememiştir ve Gymnasium denen liseler, Türk öğrencileri önünde gerçekleşmesi gereken bir hayal olarak durmaktadır.



Berufsschulen/ Berufskolleg (Meslek Okulları veya Sanat Okulları): Bu okullar meslek ağrlıklı eğitim yapmakta ve Yüksek Öğrenime kapı açmaktalar. Çok yönlü imkanlar sunan bu okullara Türk çocuklarının ilgisi her geçen gün biraz daha artmaktadır.



-Förderschulen (Özel Okullar/Özürlüler Okulu): Eski adı Sonderschulen olan okul, adı değiştirilmiş fakat mahiyeti değişmemiş ve adeta geleceği kapalı bir okul türüdür. Esasen bu okullar zihinsel ve bedensel engelliler için düşünülmüş bir okul türüdür. Fakat bir kısım okul idareleri veya eğitim müdürlükleri (Schulämter) tarafından şu veya bu bu gerçelerle -çoğu kez haksız bir şekilde- Türk çocukları bu okullara yönlendirilmektedir. Adeta çocukların geleceğinin köreltildiği bir okul türü durumundadır. Bu sebeple bir çok Türk veli okul idareleri veya eğitim müdürlükleriyle başı derde girmektedir ve mahkemelik bile olmaktadır.

Bugünkü haliyle Förderschuleler (Sonderschuleler) Türkler için „karın ağrısı” olmaya devam etmektedir.



Alman okullarına giden ve sayıları yaklaşık bir milyon civarında olan Türk çocuklarının durumlarına bir göz attığımızda; karşılaştığımız tablo pek de hoş olmayan bir manzara arz etmektedir.

Bu noktadadan hareketle, Almanya’da okula giden Türk çocuklarının meseleleri, kısaca ve genel hatlarıyla şöyle sıralanabilir:

Başta “tam bir Almanca” başta olmak üzere, “Anadil Türkçe, İslam Din Dersleri ve Yüzme dersleri”(Müslüman kız çocukları için) gibi bir çok konu Türk çocukları için ana mesele olmaya devam etmektedir. Bununla birlikte “uyum, ayrımcılık, dışlama ve yabancı düşmanlığı” gibi konular da Türk çocuklarını yakından ilgilendirmektedir. Aynı zamanda elli yıldır bu ülkede göçmenler yaşamasına rağmen, Almanya’da bir türlü “çok kültürlü” (multikultur) eğitime geçilememiştir.



Çocukların mükemmel bir Almanca öğrenmeleri konusunda resmi makamlar üzerine düşen görevi yerine getirmemek için hala direnmekteler. Her vesileyle maddi kaynak ve eleman yetersizliği bahane edilerek işin içinden sıyrılınmaktadır. Sonuçtan ise göçmen çocukları, dar gelirli aile çocukları ve özellikle de Türk çocukları zarar görmekteler.



Anadil veye ikinci yabancı dil olarak “Türkçe”, maalesef gereken ilgiyi bir türlü görmektedir. Türk çocukları tabi hakkı olan Anadil Türkçe’yi gerektiği gibi öğrenmekten mahrum bırakılmaktalar. Her geçen gün Türkçe öğretmenlerinin sayısı azalmakta ve buna parelel olarak Türkçe derslerinde bir gerileme görülmektedir. Türkçe dersleri kalitesi, veriliş saatleri ve karışık sınıflar ise başka bir baş ağrısı konusudur. Bunun içindir ki, Türk çocukları düzgün bir cümle Türkçe konuşma kaabiliyetinden mahrumdurkar.



Bugün gerçek şudur ki; Türk çocukları yarı Almanca ve yarı Türkçe kelimelerden oluşan “Mix Sprache” denilen“karışık dil” kullanmaktalar. Bu olumsuz durum, her şeyden önce, Türk çocukları ile Türk kültür, sanat ve edebiyatı arasındaki uçurumu (her geçen gün gün) daha da derinleştirmektedir. Kendi anadilinden mahrum yetişen bir neslin geleceğini tasavvur edebiliyor musunuz?



Yıllardır -iki ileri bir geri- gidilen ve hala sürünceme de olan “İslam Din Dersleri” konusunu nasıl izzah etmek mümkün olacak! Yıllarca süren mücadeleler sonucu, Almanya’da belirli Eyaletler (NS, NRW,BW v.s.) ve bir takım Üniversiteler (Osnabrück, Münster, Tubingen v.s.) bünyesinde, İslam Din Dersleri ve İmam yetiştirme gibi konularda ilerlemeler görülmektedir. Öbür yandan ise 2500 civarında camisiyle her konuda dini hizmet veren “KRM- Koordinationsrat der Muslime in Deutschland” (Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi) bünyesindeki İslamı Cemaatlar (DİTİB, VİKZ, İRD, ZMD, İGMG, ATİB vs.) bir türlü dini cemaat olarak tanınmamamktadırlar.



Göçte elli yılı geride bırakmamıza rağmen, hala “Almaya’da Müslüman var İslam yok” tartışmaları yapılmaktadır! Böyle bir mantıkla, dini ayrımcılık ve yok sayma anlayışının sonu nereye varacak bilmem. Müslüman çocukları, tabi hakları olan ve „Alman Anayasa”sında da belirtilen din dersleri haklarına daha ne zaman kavuşacaklar belli değil.



Yüzme dersleri konusunda da “dini hak ve hürriyetler” ve alınan kararlar bir çok yetkili tarafından görmezlikten gelinmektedir. Veliler ve özellikle de Müslüman kız öğrenciler, “yıldırma ve korkutma” yöntemleriyle karşı karşıya bulunmaktalar. Okul idare ve yetkililerin bu tür tutumları hem insan haklarına, hem eğitim hakkına ve hem de Alman Anayasına aykırıdır.

Bir de Almanya’da kanayan yara ve demokrasi ayıbı “başörtüsü” meselesi var.

İleride gerçekleşmesi düşünülen İslam Din Dersleri ve bu dersleri verecek -Müslüman kadın öğretmenlerin başörtülü olamayacakları- konusu ise şimdiden bir kısım devlet veya hükümet yetkilileri tarafından yüksek telden seslendirilmektedir. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!



Ayrımcılık ve yabancı düşmanlığına gelince, bu husus okullarda büyük bir mesele olmaya devam devam etmektedir. Ayrıcılık ve yabancı düşmanlığından en çok zarar görenler ise yine Müslüman çocukları, Türk çocukları olmaktadır.



PISA (Programme International Student Assesment) araştırmaları sonucu elbette bizim korku, endişe ve tereddütlerimizi doğrulacacak mahiyettedir.

Artık Almanya daha fazla zaman kaybetmeden ayrımcı ve dışlayıcı okul sistemini bir an önce değiştirmelidir. Birleştirici ve uyumlu bir eğitim sistemine geçilmelidir. Bu noktadan hareketle Almanya’da acilen -Förderschule ve Hauptschule sistemine- son verilmelidir.

Gesamtschule veya Gemeinschaftsschule tipi okullar yaygınlaştırılmalıdır. Realschule ve Gymnasium tipi okullarda ise her öğrenciye yer olmalıdır.



Birleşmiş Milletlerin ön gördüğü şekilde ayrım yapılmadan ihtiyaç çerçevesinde “her öğrenciye eğitim desteği” (Förderprogramme für alle) sağlanmalıdır. Almanya’da okullar veya sınıflarda “herkes için eğitim” yani “inklusive Bildungssytem” uygulamaya konmalıdır.



Almanya’da artık eğitim alanında çocuklar kültür, kök, din, etnik yada bedeni veya ruhi ayrıma tabi tutulmamalıdırlar! Uyumsuzluğu körükleyen, ayrımcı ve dışlayıcı eğitim sistemine artık bir son verilmemelidir! Bu ülkede -doktorun çocuğu doktor, işçinin çocuğu işçi olur- anlayışına dur denilmelidir. Eğitim herkesin hakkıdır!



Almanya’nın selameti ve geleceği; hiç kimsenin dışlanmadığı, birleştirici, bütünleştirici ve adaletli bir eğitim sisteminden geçmektedir. Türk çocuklarının meselelerinin çözümü de burada yatmaktadır.



Sözün hülasası, hep birlikte bir gelecek inşa etmek için eğitim engel tanımamalıdır.



Dinslaken, 29 Mart 2011

Yakup Tufan