BİR ATANIN ÇOCUKLARI - Yücel SERHATLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BİR ATANIN ÇOCUKLARI - Yücel SERHATLI
Tarih: 07.03.2011 > Kaç kez okundu? 4488

Paylaş


2010 yılı, Kırgızistan'ın yakın tarihinde çok hızlı gelişmelerin yaşandığı bir yıl olarak hafızalarda kalacak gibi görünüyor. 2005’te Otunbayeva’nın da öncülüğünü ettiği protestolar sonucunda, “Lale Devrimi”yle Askar Akayev’i deviren Kurmanbek Bakiyev, Nisan 2010’da muhalefetin parlamentoyu feshederek, iktidarı ele geçirdiğini ilan etmesiyle sonuçlanan olayların ardından iktidarı kaybetmişti.

Gerek Bakiyev, gerekse de Akayev devrilmelerinin ardından ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Ancak Akayev ile Bakiyev arasında gözlerden kaçan bir husus var; Akayev, kendisini iktidardan alaşağı etmek isteyenlere karşı direnmezken, halefi Bakiyev, uzun bir süre direndi. Diğer bir ifadeyle ilk devlet başkanı iktidarı bırakma konusunda halkı çok da fazla yormadı. Halbuki Bakiyev, gitmemek ve görevi bırakmamak için elinden geleni yaptı. Belki de bu yüzden Akayev, iktidarı elinden alındıktan sonra hayatını sürdürebilecek ülke bulma konusunda sıkıntı yaşamadı. Birkaç günlük Kazakistan misafirliğinin ardından Rusya'ya gitti ve burada üniversitede hocalık bile yapmaya başladı. Bakiyev'in ise hala nerede olduğu tam olarak bilinmiyor. Son bilgiler Belarus'da olduğuna ilişkindi.

Nisandaki devrimin üzerinden çok geçmeden Haziran ayında yapılan anayasa referandumunda Kırgızlar yeni anayasayı kabul ederken, geçici devlet başkanı Roza Otunbayeva'nın 2012 yılına kadar devlet başkanlığına da onay verdiler. Ardından Ekim ayında yapılan genel seçimlerde de bir ilk yaşandı. Parlamenter sisteme geçişin adımları olarak seçimler ilk kez siyasi partiler arasında yarışa sahne oldu. Hiçbir partinin tek başına iktidar olma şansı bulamadığı seçimlerde parlamentoya giren beş partinin sandalye sayısı da birbirine yakındı. Dolayısıyla ortaya çıkan koalisyon hükümetinin kurulması için yaklaşık bir buçuk ay süren görüşmelerin ardından Aralık ayının ikinci yarısında Almazbek Atambayev'in başbakanlığında üçlü koalisyon hükümeti kuruldu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Şubat başında yaptığı iki günlük ziyaretle Atambayev hükümetinin, başbakan düzeyindeki ilk konuğu oldu.

Devlet Başkanı Roza Otunbayeva tarafından kabul edilen ve kendisine nişan da verilen Başbakan Erdoğan, Kırgız mevkidaşı Atambayev ile hem başbaşa hem de heyetler arası görüşmeler gerçekleştirirken, beraberinde götürdüğü işadamlarının Bişkek'te çeşitli bağlantılar kurmasına vesile oldu. Başbakan Erdoğan, Ahıska Türkleri Dernek Başkanı Murafaddin Sakimov başkanlığındaki Ahıska Türkleri heyetini de kabul ederek, 1944 yılında vatanlarından sürülen Ahıskalılara da Türkiye Cumhuriyeti olarak arkalarında olduklarını hissettirdi. Genel olarak basına kapalı olan bu görüşmelerin, basına yansıdığı kadarıyla olumlu ve sıcak bir atmosferde gerçekleştiğini görüyoruz. Aslında bunun bir başka göstergesi de Erdoğan'ın Kırgızistan Parlamentosunda milletvekillerine yönelik konuşmasında dile getirdikleri...

Türkiye ve Kırgızistan'ı "aynı milletin farklı devletleri" olarak kabul ettiğini, iki ülkenin vatandaşlarını aynı atanın çocukları, yani kardeş olarak gördüğünü ifade eden Erdoğan, "Aramızdaki mesafeye rağmen, bütün bu coğrafya ile, bu bölgedeki kardeşlerimizle, elbette Kırgız halkıyla yüreğimiz beraber atıyor. Bir atanın evlatları, yani kardeşler, sevinci de hüznü de paylaşır, bunu kalplerinde hissederler. Atalarımız bu coğrafyada tarih boyunca birçok parlak medeniyet ve zengin devletler inşa ettiler. Bişkek ile İstanbul, Çin ile Adriyatik arasında, tarihi İpek Yolu'nda, sadece mallar taşınmadı, bilim ve hikmet, atalarımızın heybeleriyle dünyaya ışık tuttu" şeklinde konuştu.

Kırgızistan'da yazılan Manas Destanının, Batı'da Selçuklu'nun, Osmanlı'nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilham kaynağı olduğunu vurgulayan Erdoğan, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletlerinin barış, istiklal ve medeniyet mücadelesinin doğuya ilham verdiğini ve doğuda büyük bir gururla karşılandığını belirtti.

"Bizler, ortak tarihimizle, atalarımızla, atalarımızın dünya kültürüne, bilimine, sanatına yaptıkları katkılarla elbette gurur duyuyoruz. Ama tek başına gurur duymanın yeterli olmadığını da biliyoruz. Tarihten ve birbirimizden aldığımız ilhamla, aydınlık bir geleceği inşa etme güç ve iradesine sahibiz" diyen Başbakan, bunu geçmişte yaptığımızı, yine yapabileceğimizi ve güçlü bir Avrasya'yı yeniden inşa edebileceğimizi anlattı.

Konuşmasında ülkede yaşanan devrime de değinen Başbakan Erdoğan, 2010'daki halk hareketinin Kırgızistan'da yeni bir dönemi başlattığını belirtirken, bütün geçiş dönemlerinin sancılı olduğunu da hatırlattı.

"Oş ve Calalabad'da yaşanan sancılar, en az sizler kadar, Türk halkını da derinden etkilemiş ve üzmüştür" diyen Erdoğan, konuşmasında ana hatlarıyla şöyle dedi:

"Bizler, Batıdaki kardeşleriniz olarak, benzeri acı olayların tekrar yaşanmamasını, samimi, kalıcı bir diyalog ortamının tesis edilmesini yürekten arzuluyoruz. 2010 yılında anayasa referandumu ve parlamento seçimlerinin başarıyla yapılmış olması, Kırgız halkını olduğu kadar bizleri de mutlu etti, bizleri de umutlandırdı. Seçimlerden sonra kurulan koalisyon hükümetini de ayrıca kutlamak istiyorum.

Kırgızistan parlamentosunun, Kırgızistan'ın huzur, istikrar ve kalkınması için gerekli desteği sağlayacağına eminim. Zira, bu parlamento, sadece Kırgız halkı için değil, tüm bölge için önem taşıyor ve dikkatleri üzerinde topluyor."



ORTA ASYA'DA HENÜZ DENENMEMİŞ BİR SİYASİ DÜZEN

Kırgızistan'ın, Orta Asya'da henüz denenmemiş bir siyasi düzene geçtiğini ifade eden Erdoğan, ülkenin tercih ettiği parlamenter sistemin dünyadaki en ileri ülkeler tarafından tercih edilmiş ve başarısını ispatlamış bir sistem olduğunu anlattı. Erdoğan, bu sistemin başarısından kuşku duymanın yersiz olduğunu söyledi ve bugünün dünyasında, seçimle işbaşına gelmiş hükümet ve parlamentoların, vatandaşların huzur ve güvenliği, aynı zamanda ekonomik kalkınma noktasında en isabetli kararları alabildiğini ve güçlü şekilde uygulayabildiğini ifade etti.

Türkiye'nin demokratikleşme tecrübesini kardeş Kırgız devletiyle her fırsatta paylaşacağının Kırgızistan'a her aşamada samimi destek vermeye devam edeceğinin bilinmesini isteyen Başbakan Erdoğan, bu kardeş ülkeye yönelik, bizim de paylaştığımız düşüncelerini kısa başlıklar halinde şöyle aktardı.

* Her anlamda büyük potansiyeli olan Kırgızistan, dinamik, çalışkan nüfusa sahip bir ülke.

* Parlamentonun özverili çabalarıyla demokrasiyi yücelterek, ülkeyi hızlı bir şekilde dönüştürerek, Kırgızistan'ın dünyanın güçlü bir ülkesi, güçlü bir ekonomisi olacağına inancımız tam.

* Türkiye'nin Kırgızistan'a yaklaşımı kardeşlik hislerinden ibaret olup, bunun dışında başka herhangi bir ülkü veya hedefimiz yoktur, olması da mümkün değildir.

* Türkiye'nin amacı Kırgızistan ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile birlikte ortak değerleri oluşturan dil, köken, kültür, din, kimlik birliğinden güç alarak, halkları ve bölgenin refahını ve barışını artırmaktır.

* Türkiye, geçiş sürecindeki Kırgızistan'a yönelik dayanışmasını daha etkin ve kapsamlı bir şekilde gerçekleştirmek için bir eylem planı çerçevesinde hareket etmektedir.

* Parlamenter sistemin kurulması ile birlikte, Kırgızistan yeni bir kalkınma modeli benimseyecektir. Türkiye, Kırgızistan'ın bu çabalarını desteklemek amacıyla uluslararası toplum nezdinde gerekli girişimleri sürdürmeye devam edecektir.

Başbakan Erdoğan'ın Kırgızistan Parlamentosu’nda yaptığı, "elimizdeki tüm imkanları sizlerle paylaşmayı bir kardeşlik görevi addediyoruz" diyerek tamamladığı konuşmasının gereğinin bürokratlar ve ilgili kuruluşlar tarafından yerine getirilmesini bekliyoruz. Bu çalışmaların hızlı bir şekilde sonuçlandırılması, son altı yılda üç halk ayaklanması yaşayan kardeş Kırgız halkı ve devletine desteğin de hakikaten yerine ulaşmasına vesile olacaktır.