DEMOKRASİ ÜLKESİ YA DA KORKU İMPARATORLUĞU - Yakup TUFAN - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









DEMOKRASİ ÜLKESİ YA DA KORKU İMPARATORLUĞU - Yakup TUFAN
Tarih: 16.12.2010 > Kaç kez okundu? 4512

Paylaş


Yıllar önce Batı Trakya’ya bir aile dostumuzu ziyarete gitmiştim. Ziyaret esnasında, Batı Trakya’da bulunan İskeçe ve Gümülçine gibi Türkler’in yoğun yaşadığı şehirleri gezmiştim. Ayrıca Güney Rodoplar’daki Türk köylerini de dolaşmak, soydaşlarımızla sohbetler etmek ve çeşitli incelemeler yapmak imkanı bulmuştum.



Batı Trakya’da bulunduğum süre içerisinde; yoksulluk başta olmak üzere Türkçe, Türk Kültürü, İslam dini ve insan hakları konusunda soydaşlarınızın bir çok meselerle haşır neşir olduklarına bizzat şahit olmuştum. Yunanistan resmen eften püften mazeretlerin arkasına sığınarak, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’na haksızlık ediyordu!



Soydaşlar ile yaptığımız bir sohbet esnasında; Yunanistan devleti sizi neden böyle bir ayrımcılığa tabi tutuyor, neden size ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyor, dedim. Aldığım cevapların içerisinde en ilginç olanı şuydu: Yunanistan’da siyaset korku ve endişe üzerine bina edilmiştir, biz bu anlayış dolayısıyla ayrımcılığa ve haksızlığa maruz kalıyoruz!



Yani, o günün Yunan siyasetcilerinin en büyük marifetlerinden birisi şuymuş: Türkiye Yunanistan’a saldıracak korku ve endişesini pompalamak ve halkın dikkatini başka yere çekmek!

Hedef: Siyasetçilerin iktisadi ve içtimai alan başta olmak üzere, bir çok konuda ortada olan başarısızlıklarını ve becerisizliklerini örtbas etmek. Öte yandan ise Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın haklarını vermemek için direnmek, mümkünse onları asimile etmek o olmassa onları canlarından bezdirmek.



Yunanistan’da yıllarca ortaya atılan ve temcit pilavı gibi öne getirilen bu idda sebiyle, Batı Trakya Türkleri’ne karşı Yunanistan’da bir antipati de oluşturulmuş. Bu durum, daha da ileri götürülerek keskin bir Türkiye düşmanlığına, Türk düşmanlığına ve Müslüman düşmanlığına dönüştürülmüş.

Biliyorsunuz, bir zamanlar Yunanistan’da Türk demek yasaktı ve resmi anlayışa göre; Batı Trakya’da Türk yoktu, yalnız Müslüman azınlık vardı!



Yıllar yılı süren bu anlayış hem sağduyu sahibi Yunanlılar’ı ve hem de Lozan Antlaşması sonucu Yunanistan’da kalan Batı Trakya Türkleri’ni canlarından bezdirdi.

Türkiye ise Yunanistan’ı işgal etmedi. Zaten bu aslı astarı olmayan şey, siyasetin ürettiği bir hayal ürünüydü.

Fakat gelinen nokta şu oldu: Batı Trakya Türkleri milli, İslami ve insani alanda temel hakları hakkıyla elde edemedi. Yunanistan ise (AB üyesi olmasına rağmen) iflasın eşiğine gelmekten kendini kurtaramadı. Hani ne demişler: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar!



Dönelim Almanya’ya; şimdi denilebilir ki, Almanya ile Yunanistan arasında ne benzerlik var. Çok var; biraz kafa yoralım: Yunanistan’ın son yüz yılını ve Almanya’nın da son elli yılını bir film şeridi gibi göz önünden geçirelim. Basını, yayını, belgeleri, demeçleri, plan ve proğramları, sürüncemede olan bir çok meseleyi bir dikkatlice inceleyelim. Göreceğiz ki, bir çok konuda bir benzerlik, bir paralellik var. Tabi, Almanya’nın yalnız Yunanistan’a değil, Hollanda’ya, Belçika’ya, İsviçre’ye veya Fransa’ya da benzerliği var ve hem de çok!



Müslüman’ın terörist, teröristin de Müslüman olamayacağı’nı herkez bilir. Peki neden her terör olayında Müslümanlar hedef gösteriliyor?

İslam’ın “barış” olduğunu, İslam dininin “barış dini” olduğunu bilmeyen var mı, yok. Buna rağmen neden İslam „terör” ile birlikte zikrediliyor?

Almanya’nın gelişmesinin, güçlenmesinin temelinde Türkler’in alınterlerinin yattığını inkar etmek mümkün mü, asla. Nasıl oluyorda her ekonomik kriz zamanında göçmenler özellikle de Türkler, Araplar yani “Müslümanlar” sosyal devletin sırtındaki bir kambur gibi gösteriliyor?



Almanya’da haksızlığa uğrayan Müslümanlar ve olayların kurbanı olan da onlar değil mi? Hem de çift kurban. Aklı selim olan herkes bunu böyle görmüyor mu? Evet. Ama neden ve niçin Müslümana “saldırgan” gömleği giydirilmeye çalışılıyor?



Neden bu ülkede elli yıldır yaşayan ve en sadık vatandaş (dini gereği) olan Müslümanlar hedef tahtası haline getiriliyor?

BKA (Federal Kriminal Dairesi) yetkililerinin terör saldırısı planlandığına ilişkin haberlerin “son derece muğlak, son derece spekülatif” olduğunu ifade etmesine rağmen, niçin birileri tarafından paniğe yol açacak şekilde bu konu mütemadiyen gündemde tutuluyor?

Dindar bir Müslümannın suç işleme meylinin olmadığı bilindiği halde, nasıl oluyor da yapılan ilimi araştırmalar(!?) sonucu dindar olmak suç işlemeğe meyili artırmış oluyor?

Bu araştırmalar kasıtlı ve maksatlı değil de nedir?

Ardı arkası gelmeyen bu araştırmaları kimler ve hangi maksatla yapıyorlar?

Bunlar direk ya da dolaylı olarak ırkçılarıların ekmeğine yağ sürmüyor mu?

Nerede, ne zaman, nasıl ve kim tarafından söylenirse söylensin, ırçı tutum ve davranış, İslam düşmanlarına cesaret vermek manasına gelmez mi?



İlginç, bir araştırmaya göre Avrupa’da İslam’a en çok önyargıyla bakan Almanlarmış ve Almanlar’ın sadece yüzde 5’i İslam’ı toleranslı bir din olarak görüyurmuş.

Tabi bu araştırma nasıl, nerede ve hangi maksatla yapılmış, orası belli değil.

Ama bir ülkede yetkili ve etkililer rüzgar ekerse, halkın fırtına biçmesi şaşılacak bir şey mi?



Göçmenler, özellikle de Türkler ve Müslümanlar açısından 50 yıldır hiç bir mesele hakkıyla çözüme kavuşmadı, aksine daha da katmerleşti. Ne zaman bir meselede çözüme doğru gidilse; son derece spekülatif bir haberle ortalık panik ve korkuyla velveleye verilmekte.



İnsanlar soruyorlar: Almanya bir “göç ülkesi” mi ya da bir “göç edilen (terk edilen) ülke” mi? Almanya bir “demokrasi ülkesi” mi ya da bir „korku imparatorluğu” mu?



Demokrasi ve hukuk devleti içerisinde, aklı selim bir şekilde, hak ve hakkaniyet ölçüsünde, elele vererek, meselelere çözüm aramak varken; panik ve korku tellallığı yapmak niye.





Dinslaken, 14 Aralık 2010

Yakup Tufan