Kırgızistan’ın Geleceğinde Dış Yatırımların Önemi - Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Kırgızistan’ın Geleceğinde Dış Yatırımların Önemi - Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI
Tarih: 07.12.2010 > Kaç kez okundu? 4162

Paylaş


Dost ve kardeş Kırgızistan, siyasal sistemi, ekonomik yapısı, yetişmiş insan gücü ve yabancı sermaye çekim gücü konusunda Orta Asya devletleri arasında özel bir konuma sahiptir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya devletleri benimsedikleri siyasal, ekonomik ve sosyal sistemle kısa sürede birbirlerinden farklılaşmışlardır.











Bunlardan bazıları, ekonomik ve katı devletçi sisteme devam ederken, siyasal sistem olarak mevcut otoriter devlet yönetim şeklini daha da pekiştirerek yönetimde tek adam formülünü benimsemişlerdir.







Sovyetler Birliği döneminde var olan sosyal devlet sisteminin çökmesiyle yerini almaya başlayan çarpık kapitalist sistem, halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olmuş ve yönetime yakın belli küçük bir zümrenin aşırı zenginleşmesini sağlarken halkın geri kalanını yoksulluk ve sefalete sürüklemiştir. Bu çarpık yapının sonucunda meydana gelen işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, sosyal güvenlik ve emeklilik sistemin çökmesi gibi sosyal ve ekonomik sorunlar toplumsal huzursuzluğa neden olmuştur.







Zengin yer altı kaynaklara sahip ülkeler, özellikle ham petrol ve doğal gaz gibi döviz getirisi yüksek mamullerin ihracatından elde edilen girdilerin küçük bir kısmıyla da olsa kitlesel yığınlara yansıtarak toplumsal patlamaların önünü kesmeyi başarmışlar ya da en azından ertelemişlerdir. Bazı ülkeler ise; güvenlik toplumu haline dönüşerek alışkın oldukları “polis devleti” modelini geliştirerek en küçük hak ve toplumsal talebi en katı polisiye yöntemlerle bastırma ve muhalefeti her ne pahasına olursa olsun susturma yöntemini benimsemişler ve hayata geçirmişlerdir. Bu yöntemin kısa vadede başarılı olmuş gibi görünse de uzun vadede çok önemli sonuçlar doğuracağı tarihi bir gerçektir. Bir başka deyişle, Orta Asya devletlerinin, 1990’larda bağımsızlıklarını kazandıklarında, hepsinin özel şartları ve koşulları vardı. Bu ülkelerden bazıları otoriter bir siyasal iktidarı benimserken, diğerleri de dünya piyasasına sundukları zengin yer altı kaynaklarından elde edilen döviz girdileriyle bağımsızlıktan sonran çöken Sovyetler Birliği döneminde var olan sosyal devlet geleneğini sürdürmeye çalışmış ve halklarını susturmakta başarılı olmuşlardır. Böylece, enerji kaynaklarından elde edilen gelirin bir miktarı dolaylı ve dolaysız yollardan halka yansıyınca az da olsa çöken eski sistemin boşluğunu doldurmaya yaramış/yerini almış ve supap görevini üstlenmiştir. Yer altı kaynakları bakımından fakir sayılan iki ülke, Kırgızistan ve Tacikistan, çeşitli toplumsal hareketlerle sarsılmıştır. Tacikistan 5 yıl süren bir iç savaş yaşarken Kırgızistan iki kez toplumsal ayaklanmaya sahne olmuştur.







Kırgızistan, bu süreci çok sancılı, inişli çıkışlı hatta toplumsal ve etnik çatışmaya varan boyutlarda sıkıntılı bir şekilde geçirmiş ve bunun üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Kırgızistan, 198,000, km² (dünya sıralamasında 86.) yüzölçümüyle harika tabiata sahip dağlık bir ülkedir. 31 Ağustos 1991 yılında bağımsızlığını kazanmış, 5 Mayıs 1993’te de anayasasını kabul etmiştir. Siyasal çalkantılar sonucunda ortaya konulan yeni anayasa, 27 Haziran 2010 yılında halkın % 62’nin kabul oyuyla yürürlüğe girmiştir. 10 Ekim’de yapılan genel seçimler (1) huzur ortamı içinde gerçekleşmiş ve ülkedeki istikrar için yeni bir adım atılmıştır. Kırgızistan’ın nüfusu, 2008 yılı sayımına göre 5,360,000, (dünya sıralaması 111)’dır. Bununla birlikte, milyonlarca Kırgız kökenli insan da Orta Asya’nın diğer ülkelerinde, Doğu Türkistan ve Rusya’da yaşamaktadırlar. Yer altı kaynakları bakımından pek zengin olmayan bu ülke doğal güzellikleri, muhteşem ve muazzam dağları, nehirleri, gölleri ve yaylalarıyla her türlü turizme yatkın bir ülkedir. Bu özelliklerinin yanı sıra coğrafi konumu itibariyle ticari yolların da güzergâhında yer almaktadır. Kırgızistan, jeopolitik ve jeostratejik bakımdan da büyük bir önem arz etmektedir. Çin, Afganistan, İran, Hazar Havzası ve Orta Asya petrol ve doğal gaz kaynaklarına yakınlığı bakımından Manas Hava Limanı’nın öneminin yanı sıra Rusya’nın kullanımında bulunan Kant askeri üssü de konumu bakımından büyük önem taşımaktadır.







Kırgızistan, bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından itibaren yaşadığı sosyal ve ekonomik sorunlara rağmen serbest ekonomik sistemi yaygınlaştırmaya ve hayata geçirmeye çaba göstermiştir. Yapısal sorunlar, devletçi geleneğin devamını benimseyen bürokrat ve idarecilerin ayak sürümesi, kavimcilik ve kayırmacılık ve aşiret yapısının korunmaya çalışılması normal bir liberal ekonomik sisteme geçişi olumsuz yönde etkilemekte ve serbest ekonomik sistemin en temel dayanağı sayılan yatırımlar ve özellikle dış yatırımların önünü kesmektedir. Buna rağmen, komşu ülkelerden önce, ekonomik reform sayılacak olan adımları birbiri ardına atarak dünya ekonomisiyle entegre olmayı hedeflemiştir. Bu hedefini gerçekleştirme yönünde attığı adımlar arasında, uygulamaya koyduğu bankacılık reformunu, bölgenin ilk serbest ticaret bölgesinin açılışının gerçekleştirilmesini ve 1998 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olan ilk bölge ülkesi olmasını sayabiliriz.







Bu ülke, çok önemli ekonomik ve yatırım potansiyelline sahiptir. Yer altı ve yer üstü zenginlikleri değerlendirilmeyi beklemektedir. Doğal ve tabiat harikası bir ülke olan Kırgızistan, Tanrı Dağları (Tiyanşan Dağları) , Alato Dağları, başkente çok yakın mesafede bulunan dünyanın en önemli buzulları, vadileri, gölleri, ceviz ormanları, nehirleri, tarihi şehirleri ve başka pek çok doğal güzelliğiyle günümüzün en önemli yatırım sahası sayılan turizm yatırımları için çok elverişli bir ülke konumundadır. Siyasal istikrarın tam olarak sağlandığı ve gerekli dış yatırımın ve tanıtımın yapıldığı takdirde Issık Göl (2) kıyıları çok önemli bir turizm merkezi haline dönüşecektir. Yine Bişkek, Oş, Celal-Abad karayolu güzergâhı üzerinde bulunan Su Samuru Vadisi ve Çiçkan Ormanları, Karakol ve Toktagöl Gölleri kıyısında inşa edilecek olan konaklama ve dinlenme tesisleri, meraklıları için, doğal güzelliklerin yanı sıra Kırgız geleneksel yaşamını ve zengin kültürünü doğrudan izleme şansı vermektedir. Narin Nehri (3), Kara Derya (4), Talas, Çatkal, Tiyup, Jirgan, Sarı Çay, Ak Çay ve Çu (5) nehirleri başlıca nehirleridir Bu tabiat harikaları, başkent Bişkek’e yakın mesafelerde bulunmakta ve mevcut karayolu ağı ile bu bölgelere ulaşım çok kolaydır.





Kırgızistan yer altı kaynakları bakımından da zengin bir ülke konumundadır. Enerji kaynakları bakımından fakir sayılan bu ülke taş kömürü (6), altın (7), bakır, antimon, cıva, tungsten ve benzeri madenler bakımından çok zengin yataklar barındırmaktadır. Tarımsal ürünlerde kaliteli pamuk ve meyve, başı çekerken dünyanın en büyük ceviz ormanlarının bu ülkede bulunması gıda, konserve ve benzeri sektörler için önemli bir yatırım sahası oluşturmaktadır.







Kırgızistan, bu doğal özeklilerinin yanı sıra olağanüstü renkli bir kültürel zenginliğe sahiptir. Kırgızistan, %100’e varan okuma yazma oranı ile az nüfusuna rağmen önemli bir entelektüel potansiyele sahiptir. Üniversite eğiminin yaygın olduğu ülkede her dönemde çok ünlü yazarlar, ressamlar, gazeteciler, sinemacılar, heykeltıraşlar ve güzel sanatlarla ilgilenen sanatçılar ortaya çıkmış ve bunlar önemli yapıtlara imza atmışlardır. Dünyanın en önemli destanlarından bir olarak bilinen Manas Destanı(8), Kırgızların tarihine ışık tutan tarihi bir belge olma niteliği taşırken Türk Dünyası edebiyat sahasının da başyapıtlarından biridir. Bu destanın yanı sıra Kırgız yazılı ve sözlü edebiyatı, sahip olduğu eserlerle oldukça zengindir. Son dönemlerde, Kırgız gençlerinin de ilgisini çeken Ertüştük Destanı bu duruma örnek verilmektedir. Ülkenin tarihi, doğal ve tabiat zenginliği, zor coğrafi ve yaşamsal koşulları ve entelektüel yapısı, Kırgız edebiyatını olumlu yönde etkilemiş ve bu durum, bu küçük ülkeden dünya çapında üne sahip yazıların ortaya çıkmasına müsait bir ortam yaratmıştır. Kuşkusuz Kırgız edebiyatının zirvesinde Cengiz Ayıtmatov (9) yer almaktadır. Bununla birlikte yazar Tugöl Sıdıkbekov, şair Alıkut Osmanov, çocuk edebiyatı yazarı Şerşenali Beyşenaliyev, şair Aliku Osmanov, yazarı Kasımali Cantaşov, yazar Mar Bloyciyev, edebiyatçı Alimkasım Tınıstanov, edebiyatçı Âlim Bayalı İsakaliyev, Cengiz Ayıtmatov’un kız kardeşi yazar Roza Ayıtmatova ve nice yıldız Kırgızların edebiyat ve kültür dünyasına katkıda bulunmuştur.





Kırgızistan’ın en önemli zenginliği kültürüdür. Yüz yıllardır bu topraklarda yaşayan farklı milletlerin kültürünü özümseyen ve algılayan Kırgız kültürü mevcut coğrafi şartların getirdiği zorlukları ve yaşamsal zorluklarını zengin sözlü edebiyat geleneğine yansıtarak ayakta kalmayı hatta çevre kültürleri etkilemeyi başarmıştır. Bu kadar zengin bir kültürel mirasa, yer altı ve yer üstü kaynaklarına, cennet misali bir coğrafyaya ve en önemlisi de yetişmiş ve aydın bir halka sahip olan Kırgızistan, hak ettiği istikrara ve gelişmişlik düzeyine ulaşmakta büyük handikaplar yaşamaktadır. Devlet denetimindeki sosyalist bir ekonomik yapıdan serbest pazar ekonomisine geçiş sürecinde yapısal sorunlardan kaynaklanan problemlerin ve krizlerin yaşanması doğal karşılanabilmektedir. Nitekim aynı şartlara sahip bütün devletler, bu geçiş aşamasını çeşitli düzeylerdeki krizlerle atlatmışlardır. Oysaki aynı şartları taşıyan ülkelerden pek çoğu bugün dünyanın en gelişmiş siyasi ve ekonomik organizasyonu sayılan Avrupa Birliği ile entegrasyonu sağlamış veya en azından askeri uyumu göstermiş durumdadırlar.







Kırgızistan’ın siyasal istikrarsızlığının temelinde sosyal, ekonomik ve yapısal sorunlar olduğu bilinmeyen bir gerçek değildir. Bu ülkedeki aşiretçilik geleneği çok güçlüdür ve tarihi bir süreci bulunmaktadır. Bu aşiret yapısının yanı sıra bazı araştırmacılar, bölgecilik temelinde kuzey ve güney aşiretlerinin, siyasal gücü ve dolaysıyla da ekonomik gücü ele geçirmek ve konumlarını güçlendirmek için rekabeti çatışma düzeyine taşıdıkları yönünde görüş bildirmektedirler. Kırgızistan’da aşiret ve toplumsal yapıyı inceleyenler uzmanlar, bu ülkedeki kan bağı esasına dayanan aşiret yapılarını ikiye ayırmaktadırlar. Bunlar:



1- Uruk: Aile yapısına dayanan aşiret bağlılığıdır. Bu yapı, anadan, babadan kan bağıyla birbirlerine bağlı büyük aile ve küçük aşiretlerden oluşmaktadır.

2- Uruu: Kabile bağlarına dayalı, belirli bir bölgede yoğun olarak yerleşen ve sıkı ilişkilerle bağlı bulunan geniş topluluklardır.





Sovyetler Birliği döneminde otoriter siyasal sistem ve tek siyasi parti konumundaki komünist partisinin katı merkeziyetçi yapısı altında bulunan ülkede tarihsel köklere sahip aşiret ve benzeri yapılaşmalar tasfiye edilmeye ya da en azından pasifize edilmeye çalışılmıştır. Büyük oranda da bu konuda başarılı olunmuş ve toplum, tekelci konumundaki siyasal hareketin etrafında kümelendirilmeye gayret edilmiştir. Bağımsızlıktan sonra toplumsal hareketlilik hız kazanırken tarihsel geçmişe sahip olan toplumsal ve siyasal yapılar canlanmış ve yeniden idari yapıda ve iktidar savaşında yer tutmaya başlamıştır.





Sonuçta iktidarın nimetlerinden faydalanma hırsı, bölgecilik, adam kayırmacılık gibi unsurların ekonomik ve sosyal sorunlarla birleşmesiyle, çok kısa bir dönemde, Kırgızistan, halk ayaklanması yoluyla iki kanlı iktidar değişikliğine, toplumsal ayaklanmaya ve etnik çatışmaya sahne olmuştur. Bu olayların sosyolojik analizi ve değerlendirilmesi bu kısa tebliğinin havsalasına sığmayacak kader derin, karmaşık, girift ve kapsamlıdır. Burada önümüzdeki dönemde yeni anayasanın halkoyuyla onaylanması ve sakin sayılacak bir seçim sürecinin sonunda yapılan genel seçimlerin arifesinde kurulacak yeni hükümetin ülkenin en acil problemi haline dönüşen güvenlik ve istikrar sorununu çözme iradesi ve bu yolda atacağı adımlarla başarı sağlayıp sağlayamayacağı üzerinde durulmaktadır.





Daha öncesinden de belirtildiği gibi, ülkenin bakir tabiat ve doğal varlıklarını göz önünde bulundurduğumuzda, Kırgızistan’ın geleceğinin turizm ve ticaret sektörlerinde olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Gerekli yatırımlar yapılması ve alt yapı ve ulaşım olanaklarının iyileştirilmesi durumunda önemli bir turizm merkezi haline geleceği su götürmez bir gerçektir.





Öte yandan Kırgızistan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Orta Asya’ya açılan kapısı konumundadır. Rusya dâhil bütün bu büyük coğrafyada yaşayan insanlar ihtiyaçlarının önemli bir bölümünü Çin tarafından üretilen mallarla karşılamaktadırlar. Başkent Bişkek, bu yoğun ticari faaliyetlerin gerçekleştiği kent konumundadır. Bu ihtiyacı da halen tek olan ve 20, 000 dükkândan oluşan “Dor Duy Pazar” karşılamaktadır. Fiziki yetersizliğe sahip olması ve mevzuat, ulaşım ve benzeri sorunların var olması nedeniyle bu pazardan en etkili biçimde yararlanılamamaktadır. Benzeri konumda bulunan diğer pazarlar, örneğin Çin’e en yakın kent olan Oş’taki “Uygur Pazarı” da aynı sorunlardan dolayı gerekli gelişmeyi gösterememektedir.





Ekonomik kalkınmanın en gerekli unsuru sayılan yatırımlar siyasal istikrara bağlı olmaktadır. Yeni finans ve yatırım kaynakları yaratmak için siyasal ve toplumsal istikrar şarttır. Mevcut durumda Kırgızistan’da kamu ve özel sektör, büyük kaynak gerektiren turizm ve ticaret yatırımları için gerekli kaynakları yaratmaktan çok uzak bir konumdadır. Yatırımların yapılması, çöken alt yapının tekrar işlevsel konuma dönüştürülmesi, ulaşım yollarının onarımı ve yenilerinin inşası, eskimiş ve iflas konumunda bulunan dev barajların, elektrik santrallerinin, enerji nakil hatlarının onarımı için gerekli olan önemli kaynakları karşılamak, ülke bütçesinin öz kaynaklarınca karşılanması mümkün görünmemektedir.





Bu durumda yabancı sermaye ve dış yatırımcıların ilgisini çekmek ve ülkeyi dış yatırımlar konusunda cazip bir konuma getirmek gerekmektedir. “Yabancı sermaye ürkek olur” diye bir söz vardır. Küresel ekonomik yapının hâkim olduğu günümüzde bütün ülkeler yabancı yatırımcıyı ve sermayeyi ülkelerine çekmek için, muhataplarına türlü tavizi, teşviki ve garantiyi sunmaktadırlar. Öyleyse Kırgızistan’ı yabancı yatırımcılar için cazip bir konuma getirmek için Kırgızistan, gerekli tedbirleri almalı, olanaklar sunmalı, minimum ekonomik siyasal ve sosyal riski, karın devamlılığını, gümrük muafiyetlerini ve vergi kolaylığını sağlayacak yasal mevzuatı hızla hayata geçirerek dış yatırma gerekli ortamı hazırlamalıdır. İstikrar ve güvenliğin tesisi zaten Kırgız vatandaşları için de en önemli hususların başında gelmektedir.





Siyasal istikrar, siyasal devamlılığın ürünü olarak bir ülkenin iç ve dış saygınlığı ve görüntüsünün temel unsurlarından biri konumundadır. Ne yazık ki dünya kamuoyunun Kırgızistan’ın siyasal istikrarı konusunda çok olumlu bir yaklaşımı söz konusu değildir. Bu olumsuz bakış açısının oluşmasında ülkede meydana gelen olayların yansıtılmasında çoğunlukla ön yargılı ve taraflı bakış açısının verilen haberler ve yorumlara yansımasından kaynaklanmaktadır. Kırgız yöneticiler, ülkeleri hakkında batılı ve Rus kaynaklı oluşan bu ön yargılı bakış açısını değiştirmek için çaba göstermelidirler. Kırgızların aslında çok medeni, aydın, uygar, barışçıl ve çok nazik bir halk olduğu gerçeğini her fırsatta gerçekçi veriler ve dayanaklarla dünya kamuoyuyla paylaşmalıdırlar.





Kırgızistan, bu doğrultuda gerekli adımları da atmalıdır. Örneğin, 2005 halk ayaklanması döneminden itibaren haksız olarak el konulan Bişkek’teki Pınara Oteli’nin mülkiyeti derhal asıl sahiplerine teslim edilmeli, son halk ayaklanması sırasında Issık Göl kıyısındaki Kazak yatırımcılara ait tesislere yönelik işgal saldırılarına karşın kesin tavrını ortaya koymalıdır. Aslında Roza Otunbayeva yönetimi kısa sürede Bişkek’teki yabancı yatırımcılara ait iş yerlerine yönelik saldırıların önüne geçerek sağlıklı bir yaklaşım sergilemiştir. Ama ne yazık ki aynı dönemlerde ülkenin güney bölgelerindeki Oş, Celal-Abad ve diğer bölgelerdeki organize olmuş bir grubun Özbek asıllı Kırgız vatandaşlarına karışı saldırıları karşısında yetersiz kalması eleştirilere neden olunmuştur.





Türkiye ve Kırgızistan arasındaki ilişkiler, bu ülkenin bağımsızlığını kazanmasından buyana günden güne artarak gelişme göstermiştir. Türkiye, Kırgızistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olma özelliğini taşırken, iki ülke arasındaki ilişkiler, ekonomik, siyasi, kültürel, askeri, ticari, bilimsel, sosyal ve benzeri bütün alanlarda gelişme göstermiş ve günümüzde çok iyi bir seviyeye ulaşmıştır. Kuşkusuz, iki ülke arasındaki ilişkiler, henüz arzulanan ve hedeflenen düzeye ulaşmamıştır. Tüm bunlarla birlikte iki ülke arasındaki sorunların giderek aşıldığını ve ileriye dönük büyük adımların atıldığını söyleyebiliriz. İki ülke arasındaki ilişkilerin pekişmesi doğrultusundaki irade, Kırgızistan’da meydana gelen bütün değişiklikler ve değişimlere rağmen, devletlerin temel politik yaklaşımlarının devamlılığı prensibine dayalı olarak zarar görmemiş ve olumsuz yönde etkilenmemiştir. Aksine, bütün yönetim değişiklikleri sonunda ilişkiler güçlenerek devam etmiştir. Nitekim 2010 yazının ortasında meydana gelen halk ayaklanması ardından kurulan yeni hükümet, en güçlü devlet adamlarından birisi olan Başbakan Yardımcısı Almazbek Atambayev’i Türkiye’ye göndererek güven tazelemiştir. Üstelik aynı devlet adamı yeni anayasayı hazırlarken Türkiye’nin bu husustaki tecrübelerinden faydalanacaklarını da ifade etmiştir. İki ülke arasında, üst düzey ziyaretlerin yapılması ilişkileri olumlu yönde etkilemiştir. Türkiye’den 300’den fazla büyüklü küçüklü şirket 3 milyar doları aşkın sermayeyle Kırgızistan’da bütün ticari ve sanayi sektörlerinde faaliyet halindedirler. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 500 milyon dolara dayanmaktadır. Başkent Bişkek’te uluslararası Manas Havalimanı, önemli kara yolları, büyük alışveriş merkezleri, konut inşaatı gibi dev projelerin yanı sıra şehrin her noktasına serpilmiş gıda, imalat sanayi, haberleşme ve benzeri küçük ve orta boylu işletmelerin, iki ülke arasındaki önemli ekonomik ve ticari ilişkilerin göstergesi olduğu söylenebilir. Kırgızistan, Türkiye İşadamları Derneği (KITİAD) de kurumsallaşmış yapısıyla iki ülke ekonomik ilişkilerinin gelişiminde öncü rolü üstlenmiştir ve fiilen bütün yatırımcılara yardımcı olmaktadır. Kırgızistan’da yatırım yapma niyetinde bulunan Türk işadamlarına her konuda yardımcı olan bu kuruluş, yatırım alanlarını da resmi internet sayfasında yayınlayarak yatırımcılara yararlı olmaya çalışmaktadır. (10)





Eğitim sahasındaysa iki devletin ortak kararıyla kurulan Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi’nin (11) yanı sıra özel sektöre (Sebat Eğitim Kurumlarına) ait Alato Üniversitesi, 13 lise ve yine Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı’na ait üç lise, TÖMER ve TİKA gibi kuruluşlar iki ülke arasında, kültürel ve eğitim alanlarında köprü görevi yaparak iki kardeş ülkenin halklarının ve gençlerinin ortak ortamlarda bilimsel, kültürel ve eğitim sahalarında birlikte çalışmalarını sağlamaktadırlar. Bu kurumların bünyesinde, öğrenim gören Kırgız, Türk ve diğer soydaş ülkelerden gelen gençler bilimsel faaliyetlerin yanı sıra birbirlerini yakından tanıma şansı elde etmektedirler. Manas Üniversitesi konusunda da iki önemli hususa değinmek gerekmektedir.





Manas Üniversitesi’nin Rektörlük binası başkent Bişkek’in en işlek caddesi sayılan Manas Caddesi’nde, üniversitenin kampusu ise kentin en gelişmiş semti sayılan Cal bölgesinde yer almaktadır. Rektörlük binası 10 yıl önce 14 milyon dolar harcanarak restore edilen eski bir devlet binasıdır. Cengiz Ayıtmatov adı verilen kampus ise 75 dönümlük bir araziye sahiptir. Öngörülen ve onaylanan proje gereğince birkaç fakülte, yatakhane ve yemekhane inşatları modern bir şekilde inşa edilmiş ve öğrencilerin kullanımına açılmıştır. Rektörlük binasının belli bir kısmı ile kampusun büyük bir kısmının mülkiyeti Kırgız mahkemelerince üniversiteden koparılmak istenmektedir. Bu kararların altında arazilerin getireceği rantın önemli rol oynadığı ileri sürülmektedir. Aslında o arazi üzerine kurulan binalar, tesisler ve diğer yapılar nihayetinde Kırgızistan’da kalacaktır. Bu gibi şaibeli kararlar kısa vadeli bir sürede birilerine maddi getiri sağlasa da uzun vadede Kırgızistan’a duyulan güveni olumsuz yönde etkileyecektedir.





Manas Üniversitesi ile ilgili bir diğer husus da üniversitede çalışanları ile ilgilidir. Manas Üniversitesi’nde Türk ve Kırgız vatandaşları akademik ve idari görevlerde çalışmaktadırlar. Ancak, yanlış bir uygulama sonucunda çalışan Türk vatandaşı ile Kırgız vatandaşın aldıkları ücret ve özlük hakları arsasında büyük bir uçurum söz konusudur. Türk iş hukuku mevzuatı ve Türkiye’nin imzaladığı başta Uluslararası Çalışma Örgütü(İLO) gibi uluslararası sözleşmelerin getirdiği yükümlülükler, yapılan iş eşit ise işe eşit ücret öngörmektedir. Ancak, bir grup, Kırgız çalışanların kendi ülkelerinde bulunduklarından dolayı masraflarının az olduğunu ileri sürmektedirler. Bakıldığında, bu doğru bir yaklaşım gibi görünmemektedir; çünkü Bişkek’te, insanca yaşamın gereksinimlerinin giderilmesi konusunda hiç kimse ayrıcalık veya farklı bir olanağa sahip değildir. Öncelikli olarak, Türk ve Kırgız çalışanları arasındaki bu adaletsiz ve haksız duruma son verilerek sosyal adalet konusunda da örnek olunmalıdır.





İki ülke arasındaki siyasal, kültürel, ekonomik, ticari, bilimsel ve diğer alanlardaki ilişkiler karşılıklı olarak çeşitli düzeylerde Türkiye’yi ve Kırgızistan’ı etkilemektedir. Orta Asya devletleri arasında en liberal siyasi ve iktisadi yönetim şekline sahip olan Kırgızistan üzerinden Türkiye’nin bölgeye ulaşması söz konusu olabileceği gibi Türkiye’nin var olan fırsatları değerlendirerek bölge ülkelerini etkileme ve yönlendirme fırsatı da olacaktır. Türkiye, ekonomik gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olan teknoloji, bilim ve sanayi alanlarında elde ettiği kalkınmışlık tecrübelerini transfer ederken demokratik ve sivil toplum değerlerin, demokratikleşme tecrübelerini, sivilleşme, serbest seçim, şeffaflık, basın özgürlüğü ve benzeri evrensel değerlerin aktarılmasına ön ayak olmalıdır.





Kuşkusuz ata yurt diye adlandırılan bu coğrafyada, başta tarihi geçmişimiz, kültürümüz ve atalarımızın yaşamına dair çok önemli bilgiler öğrenecek ve bu bilgiler sayesinde tarihimize daha geniş ve kapsamlı bakma ve öğrenme şansımız olacaktır. Bu çerçeveden bakıldığında etkileşim karşılıklıdır.





Sonuç olarak Kırgızistan’ın geleceğini etkileyecek olan yabancı yatırımlara duyulan gereksinim azımsanmayacak derecede önemli ve gereklidir. Yabancı sermayenin ülkeye akışı ekonomik gelişmeyi, ekonomik gelişme sosyal gelişmeyi, sosyal gelişme toplumsal huzuru, toplumsal huzur siyasal istikrarı sağlayacaktır. Bu karşılıklı etkileşim sayesinde Kırgızistan dünya kamuoyunda doğal ve kültürel zenginlikleriyle kendinden söz ettirmeye başlayınca bölgenin en liberal ekonomik ve siyasal sitemine sahip ülke olarak özellikle bacasız sanayi olarak adlandırdığımız turizm sektörünü hızlı bir tempoda geliştirecek ve hak ettiği konuma yükselecektir.





Bu doğrultuda Kırgız hükümetine ve yönetimine önemli görevler ve yükümlülükler düşmektedir. Büyük bir umutla göreve başlayan yeni parlamento, öncelikli olarak bütün siyasal eğilimleri bünyesinde barındıracak olan hükümetin kurulmasına destek vererek zaman kaybetmeden ülkeyi çağdaş demokratik bir yapı çerçevesinde yabancı yatırımcılara güven telkin edecek yasal düzenlemelerin önünü açmalıdır. Bu konuda da önemli olan hususlar ise;



1- Yabancı sermayenin güvencesini sağlayacak yasal düzenlemeler,

2- Kar ve sermaye transferini kolaylaştıracak yasal mevzuatın hazırlanması,

3- Uluslararası tahkim yasalarının parlamentoda kabulü,

4- İthalat ve ihracat mevzuatının günün ihtiyacına uygun hale getirilmesi,

5- Dış yatırmacıya mülkiyet garantisi sağlayacak yasal düzenlemeler ve fiili ortamın hazırlanması,

6- Gümrük mevzuatın da günün ihtiyaçlarına cevap verecek değişiklikleri yapmak,

7- Başta turizm bölgeleri olmak üzere alt yapı sorunlarının çözümüne öncelik vermek,

8- Turizm bölgelerine ulaşımı sağlayan kara yollarının onarımını yapmak ve yeni ulaşım yolları inşa etmek,

9- Başta Türkiye olmak üzere turizm sektörü gelişmiş ülkelerden turizm teknolojisi, tecrübesi, eğitimi ve uygulamalarını transfer etmek için kapsamlı planlamalar yaparak yeni projeleri hayata geçirmek,

10- Turizm ve ticaret sahasındaki yeni yöntem, uygulama ve standartların eğitiminin verildiği ortak akademik kurumların kurulmasını, var olanların gelişmesini teşvik etmek,

11- Güvenlik ve kolluk kuvvetlerinin modernizasyonunu gerçekleştirirken personelinin hizmet içi eğitimine önem vererek çağdaş bir konuma ve günün ihtiyaçlarına cevap verecek konuma yükseltmek,

12- Kitle iletişim araçlarını kullanarak halkın çeşitli konularda bilinçlendirilmesine öncülük etmek,

13- Turizm ve ticaret bölgelerindeki var olan havalimanlarının modernizasyonunu gerçekleştirmek ihtiyaca göre yenilerinin inşasını planlamak,

14- Ülkenin zengin doğal güzelliklerini, tarihi ve turistlik varlıklarını, halkın zengin kültürel yapısını, misafirperverliğini, ticari olanaklarını, el sanatlarını, tarım ürünlerini ve benzeri varlıklarını yansıtacak uzun ve kısa metrajlı belgesel ve tanıtım filmleri, kitapçık, broşür ve kasetler hazırlayarak ulusal kanallardan, dost ülkelerin kitle iletişim araçlarından ve internetin sosyal paylaşım sitelerinin olanaklarını kullanarak tanıtım seferberliğine öncülük etmektir.







* Bu tebliği 02-05 Aralık 2010 tarihleri arasında Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği ve Lefke Avrupa Üniversitesi tarafında Lefke K.K.T.C. de düzenlenen “21.Yüzyılda TÜRK DÜNYASI” Uluslararası Sempozyumunda sunulmuştur.









Dipnotlar:



1- 10 Ekim 2010’da yapılan genel seçimlere 2.856.000 seçmenden 1.614.427 kişi iştirak etmiştir. Resmi sonuçlara göre:

1- Ata Jurt Partisi oyların %8,85’ni,

2- Sosyal Demokrat Parti oyların %8,05’ni,

3- Ar-Namus Partisi oyların 7,76’ni,

4- Cumhuriyet Partisi oyların %7,25’ni ve

5- Ata-Meken Partisi oyların %5,56’sını kazanmıştır.



2-Issıkgöl: Kırgızistan’ın en büyük gölü. Kırgızistan’ın bermeti (incisi) diye adlandırılan Issıkgöl aynı zamanda bulunduğu ile de adını vermiştir. İl merkezinin adı Karakol’dur. Gölün uzunluğu doğu-batı yönünde 182 km, kuzey-güney genişliği 60 kilometredir. Kıyılarının toplam uzunluğu 988 km olup 6.236 km’lik bir alanı kaplar. Gölün ortalama derinliği 278 m en derin yeri 668 m’dir. Yaklaşık 118 ırmak ve akarsu gölü besler. Soğuk ve sıcak kaynak sular ve kar suları da gölü besleyen diğer kaynaklardır. Gölün suyu biraz tuzludur. Dünyanın en büyük krater gölüdür. Büyük âlim Kaşgarlı Mahmut Divanı-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde bu gölü İsiğ köl diye adlandırmıştır. Sovyetler Birliği döneminde Issık Gölü etrafındaki birçok sanatoryum, pansiyon ve tatil evleriyle popüler bir dinlenme ve tatil merkezi haline gelmişti. Bağımsızlıktan sonra yeni yatırmalar yapılarak ülkenin turistlik cazibe merkezlerinden biri olmuştur.



3- Narin Nehri: Narin Nehri 553 km uzunluğuyla Kırgızistan’ın en uzun nehri konumundadır. Ak Şirak buzullarından doğan küçük Narinle Teksi Alato buzullarından gelen büyük Narinin birleşmesinden oluşmakta Tiyan Şan Dağları boyunca batıdan doğuya akan Issık Göl, Narin, ve Celal-Abad bölgelerinde akmaktadır. Özbekistan sınırında ülkenin diğer bir önemli nehri olan Kara Derya ile bileşerek Orta Asya’nın Amu Derya’dan sonra en büyük ikinci nehri olan Siri Derya nehrini oluşturmaktadır.



4- Kara Derya nehri ülkenin ikinci en önemli nehri konumundadır. 80 km uzunluğunda olup 32,000 km² sulama havzasına sahiptir.



5- Çu Nehri Alato dağlarından çıkarak Issık Göl’e dökülür, Yol boyunca Çu vadini kat ederek Kazakistan’la sınırı oluşturur. 336 kilometre uzunluğundan 221 km Kırgızistan’da devam eder.



6- Ülkenin faaliyette bulunan 11 taş kömürü madeninde bir milyon ton taş kömürü çıkarılmaktadır. Önemli madenleri: Kara-Keche, Narynsk, Kuk, Yang, Kmir, Gızl Su ve Suklut’tır.



7- Altın madenleri: Chandalash, Kassan, ChatkalKümtür’dir.



8- Manas Destanı: Kırgızlar arasında geniş bir kahramanlık hikâyesi halinde 11. ve 12. yüzyıllarda oluşmaya başlamış, kısa zamanda büyük bir destan haline gelmiştir. Tamamı 400.000 mısradan oluşmaktadır. Türkistan’ın Yedisu bölgesinde doğan destan, Kırgızların Müslümanlaşmasıyla şekillenmiştir. Asırlarca yaşayıp gelişerek bütün Orta Asya halkının ortak destanı haline gelmiştir. İslamiyet’in kabulü, yayılması ve onun için yapılan savaşları anlatmakla beraber eski destanlardan da motifler ve karakterler de barındırmaktadır. Başlangıçta en az 10.000 mısra civarında büyük bir halk edebiyatı ürünü olan Manas Destan’ın esası, Müslüman Kırgızlarla Müslüman olmayan Kırgızlar arasındaki savaşların anlatımıdır. Manas Destanı ilk kez Velihanoğlu Cokan Töre adlı bilgin tarafından 1861’de ilim dünyasına tanıtılmıştır. Ama Manas Destanı’nın asıl büyük bölümü Alman Türkolog Prof. Dr. Radlof tarafından 1885’de yayınlanmıştır. Ayrıca bu destan 1868 yılında dönemin Kırgız beylerinden Ecin Bekin’in desteğiyle şair Berk Bek Murat tarafından genişletilerek 32.000 mısralık büyük bir eser haline geldiği bilinmektedir. Kırgızların şanlı tarihine ışık tutan bu destan günümüzde pek çok araştırma ve bilimsel teze konu olmuştur. Yaşayan en büyük Manas han (Manas Destanının ezbere bilen) Ç.H.C. Taklama kan çölünde Akji kentinde yaşayan Yusuf Mamay’dır. Kendisini ziyaret etme şansım oldu ve az da olsa bu efsaneleşmiş Manasçıdan Manas Destanı’ndan bazı mısraları dinleme şerefine eriştim.



9- Cengiz Ayıtmatov: Dünyaca ünlü bu yazar 12 Aralık 1928 yılında Kırgızistan’ın Talas iline bağlı Şeker köyünde dünyaya geldi. On dört yaşında köyündeki köy sekreterliğinde işe başladı. Burada tarım makinelerinin sayımı ve vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı. Tahsiline devam etmek için Kazakistan’a giderek Cambul (Taraz) eyaleti Veteriner Teknik Okulu’nda okumaya devam etti. Daha sonra Bişkek’e giderek burada Furunze Tarım Enstitüsü’ne devam etti. Ardından buradaki Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’nde tahsilini sürdürdü. 1956 yılında Moskova’ya giderek oradaki edebiyat çevreleriyle tanıştı. Bu yıllarda Pravda gazetesinde (S.S.C.B.K.P.Y.O.) yazı yazmaya başladı. Yazdığı eserleriyle üne kavuştu. 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği üyeliğine kabul edildi. 1963 yılında Sovyetler Birliği’nin en prestijli edebiyat ödülü olan Lenin Edebiyat Ödülü’nü alarak edebiyat dünyasının ilgisi çekti. Yapıtları bütün dünyada ilgi görerek yüz ellinin üstünde dile çevrildi. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Kırgızistan’ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkesine geri döndü. Kırgızistan’ın Lüksemburg büyükelçisi olarak devletini temsil etti. Daha sonra Avrupa Birliği, NATO, UNESCO ve Benelüks ülkelerinde Kırgızistan’ın temsilciliğini yaptı. Cengiz Aytmatov “Gün Olur Asra Bedel” romanından uyarlanan filimin çekimleri için gittiği Rusya’nın Tataristan Cumhuriyeti başkenti Kazan’da 16 Mayıs 2008 günü rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmıştır. Böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya’ya götürülmüştür. Almayanın Nürnberg kentindeki Nord’da tedavi gören Cengiz Aytmatov ağırlaşarak komaya girmiştir. 10 Haziran 2008 tarihinde Nürnberg’de yaşamını yitirmiştir. Naaşı muazzam bir devlet töreniyle halkın büyük katılımıyla Bişkek’teki ebedi istirahatgahına nakledilerek defnedilmiştir. Eserleri: Dağlar Devrildiğinde, Kızıl Elma, İlk Tumalar, Gün olur Asra Bedel, Cengiz Hana Küsen Bulut, Beyaz Gemi, Hiroşimalar Olmasın, Selvi Boylum Al Yazmalım, Çocukluğum, Elveda Gülsara, İlk Öğretmenim, Cemile, Yüz Yüze, Zorlu Geçit ve Toprak Ana.



(http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=704:cengiz-aytmatov&catid=113:analizler-sosyo-kultur&Itemid=151 )





10- Kırgızistan Türkiye İş adamları Derneği’nin bazı taslak projeleri: 1-Küçük Konut Projesi (40 Daire) 2-Orta Ölçekli İnşaat Projesi (120 Daire ) 3-Villa Sitesi (40 Villa) 4-Tuğla Fabrikası (Kerpiç) 5-Alçı Üretimi 6-Beton Santralı 7-Hafriyat Şirket 8-Makine Parkı (Kiralık) (Beton Pompası, Vinç, Mikser, Exkulavator (kazıcı) vb.) 9-PVC Profil Üretimi 10-Ytong Fabrikası 11-Tavuk Besiciliği ve Yumurtacılık 12-Et Üretimi ve Dağıtımı

13-Orta Büyüklükte bir Kesimhane (Soğutma ve Dağıtım Sistemleri ile birlikte) 14-Et Dağıtım Sistemi (Marketler, Şarküteriler, Restoranlar, Oteller ve Evler) 15-Büyükbaş Hayvan Besiciliği 16-Süt Besiciliği 17-Peynir ve Süt Ürünleri 18-Konfeksiyon Atölyesi 19-Yumuşak Mobilya Üretimi 20-Ofis Mobilyası Üretimi 21-Salça Üretimi 22-Konserve Üretimi 23-Küçük Sanayi İşletmeleri 50 Dükkânlık 24-Seracılık 1 Dönüm Maliyeti 100 000 USD (Yıllık 20 ton Domates Üretim Kapasiteli) 25- Ağaç Doğrama Atölyesi (Kapı ve Mutfak Dolapları Üretimi) 26-Hayvan Yem Fabrikası 27-Tarım Aletleri Üretimi ve Pazarlaması

28-Özel Poliklinik veya Özel Hastane 29-Plastik Ev Eşyaları Üretimi 30-Emlak Firması,

31-Catering Yemek Fabrikası 32-Kumaş Fabrikası 33-İplik Fabrikası 34-Üç-Dört-Beş Yıldızlı Oteller 35-Şehirlerarası Otobüs İşletmeciliği (Dinlenme Tesisleri ile Birlikte) 36-Soğuk Hava Deposu 37-Sosyal Dinlenme Tesisleri (Futbol, Havuz, Tenis, Sauna, Restoran, Çocuk Parkı, Fitness Center) 38-Kömür, Mermer, Demir İşletmeleri 39-Tarım Ürünler (Pamuk, Tütün, Mısır, Ayçiçeği, Şekerpancarı, Ceviz) 40-İlaç Fabrikası, Üretimi ve Pazarlaması

41-Deterjan ve Temizlik Malzemeleri Üretimi 42-Vakumlu Ambalaj Sanayi

( http://www.kitiad.org/ )





11- Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi 30 Eylül 1985 yılında iki ülke arasında imzalanan bir anlaşmayla kurulmuştur. Günümüzde 8 fakülte, 4 yüksekokul, 2 meslek yüksekokulu, dört bine yakın öğrencisiyle devletimizin yurt dışında faaliyet gösteren iki üniversitesinden biri konumundadır. Kurulduğundan beri merkezi bütçemizden 300 milyon dolara aşkın finans kaynağı ayırdığımız üniversitenin cari harcamaları içinde yıllık 15 milyon dolar bütçe tahsis edilmektedir.