ÜSKÜP’TE BİR BATUR DEVRİMCİ; TEOMAN ALİLİ - Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCAN - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









ÜSKÜP’TE BİR BATUR DEVRİMCİ; TEOMAN ALİLİ - Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCAN
Tarih: 21.11.2010 > Kaç kez okundu? 5739

Paylaş


Üsküp Makedonya’nın başkenti olup ülkenin kuzey batısında Vardar Irmağının iki yanında yer alır. Bu iki yanı, Fatih’in babası, 2. Murat’ın yaptırdığı “Taş Köprü” ayırır. Kente girerken sağdaki Şar dağının tepesinde 66 m yüksekliğinde dikilmiş “Millenyum Haçı” karşılar. Bu haç derki; burası Müslümanların değil, Hıristiyanların toprağıdır. Geceleyin bu haç sanki gökte asılı gibi duruyor. Şu kesin ki bu sapkınlık birçok kişiyi olumsuz etkiliyor.



Üsküp’e gelen bir Türk için görmek istenen ilk yer Türklerin oturdukları yerlerdir. Orası da Türk mahallesi ile çarşıdır. Türkler ile Arnavutlar Vardar’ın Kale yakasında oturuyorlar. Evler bir iki katlı, derme çatma, bakımsız, yollar delik deşik, sağda solda izmarit ile çöpler, kahvelerde tüneyen işsizler ile cami başında ezanı bekleyen aksakallı dindarlar, tıpkı başka bir Müslüman ülkede olduğu gibi.



Hemen Vardar’ın öteki yanı Ortodoks Hıristiyanların. Yollar geniş, düzgün, tertemiz, evler çok katlı bakımlı, geniş alanları süsleyen Türklere karşı direniş anıtları ile yeşil ağaçlar çok açık, düzgün giyimli varlıklı kişiler, yeni görkemli binekler, barlar, eğlence yerleri, mini etekli çekici kızlar, koca koca her yerde dikili haçlar, kiliseler, sanki bir Avrupa kenti gibi Hıristiyan yakası.



Türk yakasında, Osmanlı’nın yaptığı o dilberim mermer ile kayrak taşlardan yaptığı yollardan yürürken birden bire yandaki kahveden iri yarı şişman bir adam kalkıp bize doğru yürüyor, gözünde hasret dolu bir gülümseyiş.



“Aaaa bu Teoman Alili! Ulusal Kanal’ın eski haber müdürü”



“Hocam hoş geldiniz. Nereden çıktınız siz?”



Sarmaştık. Aldı bizim 15 arkadaşımızı, Türk mahallesinde kuru fasulye yemeğe götürdü topluca. Bir üstelin çevresine oturak atıp, koca Osmanlı çınarının gölgesinde, onu çevreledik, o bitmez tükenmez gürlüğüyle, erkinliğiyle durmaksızın anlatıyordu. Üsküp’ün ortasında bomba gibi bir devrimci, patlamaya sürekli hazır.



“Ben ilk Ergenekon sanığıyım. Kanal7-Deniz Feneri bağlantısını çıkaran kişiyim. Bir sabah aldılar beni evimden, Silivri tutukevine tıktılar 2,5 ay. Sanık olmama karşın beni sınırdışı edip Makedonya’ya yolladılar. Oysa ben İstanbul’da doğdum, annem Sırp, babam Türk. Ben katıksız bir Türküm. Bizi ilk kez Osmanlı, Karaman’dan almış buralara sürmüş. Burada Sırp’a karşı, Yunan’a karşı, Bulgar’a karşı, Hırvat’a karşı biz savaştık bugüne dek. Buralarda arda kalan da biz olduk. Ergenekon yediğimiz son sürgün. Ha işte bakın, buradaki, Makedonya’daki kimliğimde benim “Türk” olduğum yazıyor. Türkiye’ye gidince ise “Makedon”. İlk, orta, liseyi İstanbul’da okudum, üniversite için Yugoslavya’ya yolladılar. Ben bir Atatürk ile Tito düşkünüyüm. Yugoslavya’da üniversitede okurken basket takımının kaptanlığını yapıyordum. 1992’de iç savaş çıkınca Tito’cu güçler yanında gönüllü er olarak yer alıp, ayrılıkçılara karşı savaşa katıldım. Dizimde halen çıkmamış bir kurşun var, baldırımdan yaralandım, ayrıca karnımdan da tarandım. Bana kortizon verdikleri için şimdi böyle şişmanladım. Yugoslavya’da ayrılmayı, bölünmeyi varlıklı Slovenler ile Hırvatlar istediğinden gerçekleşti. Ancak Türkiye’de Kürtler yoksul olduğundan bu gerçekleşemez. En kötüsü federasyon olur”



Hepimiz suspus bu kocaman, uzun adamı dinliyorduk. İçimizde emekli Yargıtay üyesi, emekli Cumhuriyet Başsavcısı, emekli Ceza Yargıcı, üst düzey yöneticiler, ile eşleri pür dikkat Teoman’a bakıyorduk. O gürlükle sürdürdü,



“Geldiğimden beri buradaki Türkleri örgütledim, “Ufuk” diye bir dergi çıkarıyoruz, 1000 tane satıyor. 2001 iç savaşından sonra yapılan Ohrid Antlaşmasıyla Türkler tüm haklarını yitirdiler. Burada iki mezhep baskı kuruyor; birisi “Nurcu’lar”, diğeri “Feytullah’çılar”. O nedenle Türkler üçe bölününce 3 milletvekili yerine 1 milletvekili çıkarabiliyoruz. Üsküp’te yaklaşık 50 bin Türk var, bunlar dönme değil. Çoğu Bektaşi ile Suni. Arnavutların arkasında Arnavutluk var, ancak bizim arkamızda Türkiye durmuyor. Bizi burada elsiz, ayaksız, öksüz, yurtsuz bıraktılar. Bunlar, AB ile birlikte burada Türk’ün izlerini silmek istiyorlar. Daha önce Makedonya’nın resmi dili Türkçe iken, bugün Makedonca ile Arnavutça. Ohrid Antlaşmasına Arnavut ile Makedonlar oturdular, Türkler alınmadı. Şimdi, Makedonya’nın buradaki adı, “Çok azınlıklı Makedo nya Cumhuriyeti”. İki bayrak dalgalanıyor; biri kırmızı-sarı güneş olan Makedon bayrağı, diğeri çift başlı kartalı olan Arnavut bayrağı. Türk bayrağı yok, asılamıyor. 120 kişilik kamutayda 1 Türk, 7 Arnavut var gerisi Makedon. Türkler Arnavut ile Makedonlar arasında gittikçe eriyorlar. Yapmamız gereken Türklere çifte yurttaşlık uygulamak. Hem TC, hem de Makedon yurttaşı yapmak. Türkiye’de yaklaşık 450 bin Makedonya kökenli Türk var. Bunlara çifte yurttaşlık verilirse burada nüfusumuz birden bire 450 bine çıkıyor. O durumda Makedonya Türklerin eline geçer kendiliğinden. AB yasalarına göre Makedonya buna evet derken, Türkiye neden direniyor anlamıyoruz? Bizi burada yalnız bırakıyorlar. İşte koskoca Makedonya gel beni al diyor, ancak alan Türkiye yok. Bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir yazı yazdım; ‘Bırakın beni Ergenokan diye yurdumun dışına attığınıza, Türklere çifte yurttaşlık vermenin Makedonya’nın üzerinde Türk egemenliğinin yeniden kurulmasını sağlayacağını bel irtim, ancak henüz hiçbir yanıt gelmedi’. Çok üzüntülüyüz ”



O arada yanık yağda pişirilmiş, karnımızı ağrıtan kuru fasulyeleri tatsız da olsa yedik. Ancak soğuk göreceli köfteler iyiydi diyorlar. Ne yazık ki ne üstel örtüsü, ne de yemeklerin pişirildiği yer temiz pak değildi. Ancak, Teoman beyin açıklamalarını özenle dinliyorduk. O da gittikçe şahlanarak söyleşini sürdürüyordu.



“Burada 2. Murat’ın yaptırdığı ‘Taş Köprü’ 16 kemerlidir. Bu hıristiyanlar Türk izlerini silmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Taş Köprüye duvar ördüler, kapattılar. Sonra Osmanlı’dan kalan taşları sökerek Vardar Irmağına attılar. Onların yerine ta İtalya’dan getirdikleri taşları yerleştirdiler. Biçimini de Venedik gondolları gibi yaptılar. Köprünün Türk yakasının soluna “Kiril Alfabesini” bulan iki papazın, sağ yanına ise “Hıristiyanlığı yayan” iki papazın 5’er metre boylu yontularını koydular. Köprünün Hıristiyan yakasına ise, sağı ile soluna “Türklere karşı direnişi” başlatan iki ulusal kahramanlarının, at üzerindeki kocaman yontularını yerleştirdiler. Bu yetmezmiş gibi, köprünün Hıristiyan yakasındaki ayağının bulunduğu boş alanda bulunan eski bir Türk Camisi üzerinde yeni yapılaşmaya giriştiler. Bugün o cami yok edilmi ş durumda. Onun yerine ise; ayağı 5 metre, boyu 10 metre olan bir Büyük İskender anıtı dikilmektedir. Kısacası, Türkün Vardar Irmağı ile Üsküp’teki en büyük imzalarından biri olan Taş Köprü artık “Türklere Karşı Direniş” anıtına dönüştürülmektedir. Burada ki Türk konsolosluğuna bu durumları bildirdik, yakındık, onlar da ‘Ne yapabiliriz burası onları ülkesi’ deyince şaşırdık. Oysa, burası bizim, doğup büyüdüğümüz ülkemizdi”



Teoman, büyük bir akıcılıkla, ereğine ulaşan bir ok gibi konuşuyordu. Bizlerle sessiz, odaklanmış ona kulak kesilmiştik.



“Burada, ayrıca bir gençlik birliği kurdum. Onlar, TGB-Türk Gençlik Biriliği ile bağlantıda. Türkiye ile bağlantıları çok sıkı.”



Daha kalsak, Teoman beyin anlatacağı daha çok sözler vardı.



“Teoman bey dönüşün ne zaman?”



“Sürgün 2 yıllık. Olay olmazsa 2 yıl sonra döneceğim, umarım”



“Bizden bir isteğin var mı?”



“Yok. Bir daha bekleriz konuğumuz olun hocam”



Teoman herkese tek tek sarıldı. Ayrıldık. O da amcasıyla diğer yöne yürüdü, yüreği kurtuluş, devrim ateşiyle dop dolu. Ona durmak yok. Bağlasan tutamazsın.



Şu bir gerçek ki, Avrupa Biriliği, önceden parçalayarak, 6 milyon Türk soy kırımını tetiklediği, Balkan ülkelerini tek tek içine alarak ele geçirmektedir. Bu nedenle, Teoman Alili’yi dinleyerek henüz tam üye olmamış Makedonya’yı kurtarmak amacımız olmalıdır. Bunun için Ankara yönetiminin etkin siyaseti gereklidir.



19 Kasım 2010, Üsküp-Makedonya







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 19
Dün Tekil 758
Bugün Tekil 764
Toplam Tekil 4236894
IP 44.200.94.150






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























6 Rebi 'l-Ahir 1446
Ekim 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31


Onlara Allah T rk Ad n verdi ve Onlar yery z ne hakim k ld .
(Ka garl MAHMUT)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 2.408 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu