Çerkesler Hakkında Bilgi - Prof. Dr. Aytek NAMITOK, Derleyen: Dr. Elnur Hasan MİKAİL - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Çerkesler Hakkında Bilgi - Prof. Dr. Aytek NAMITOK, Derleyen: Dr. Elnur Hasan MİKAİL
Tarih: 19.09.2010 > Kaç kez okundu? 22057

Paylaş


Çerkesler Kimdir ?



Çerkesler Kafkasyada yaşayan bir topluluktur. Kökenleri konusunda birkaç değişik görüş vardır. Son araştırmalar ataları olarak Meot-Sindler”e dayandırır. Sakalar(= İskitler), Thraklar, Kimmerler, Kassitler, Hazarlar gibi kavimlerle çağdaştırlar. Bölgenin kurganlardaki buluntular, Sümer ve Hitit uygarlıklarıyla kimi benzerlikler gösterdiği dikkate alınırsa, İ.Ö. en az ikibinli yıllarda tarih sahnesine çıktıklarını söyleyebiliriz. Daha çok Kafkasyanın kuzeyinde dağlık bölgelerinde, küçük gruplar halinde yaşadıklarından, dillerinde farklılıklar oluşmuştur. Birçok kavimlerin geçit yolu üzerinde olmalarına rağmen varlıklarını günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Bu nedenle bugün bile Kafkasyada halen, irili-ufaklı cumhuriyetler ve özerk bölgeler vardır. Belli başlı 12 ana grup, 7 Cumhuriyeti ve birkaç özerk bölge halindedirler. Dil özellikleri birçok dilbilimcinin araştırma konusu olmuştur. Fransız araştırmacı George DUMEZIL ekibiyle en kapsamlı incelemeler yapmış ve özel bir enstitü kurmuştur.

Çerkes sözcüğünün çok sayıda yorumu yapılır. Farsça “Dört adam” anlamına gelir. Bir diğer söylenceye göre de, Türkçe veya Tatarca olduğu, çer “yol”, ve kesmek sözcüklerinden geldiğidir. Çerkeslerin kendileri bu sözcüğü efsanevî yönden Küçük Asya(=Anadolu)”ya dayandırır: “--İki kardeş, Ker(veya Çer) ile Kes, eskiden Küçük Asya”da oturuyorlarmış. Ne türden olduğu bilinmeyen olaylar sonucu

ülkelerini terk etmek zorunda kalıp Kafkasya”ya gelmişler ve çerkes halkına adlarını vermişlerdir.” Diğer yandan, çerkeslerin eskiden bu adı taşımadıkları ve kendilerine geleneksel olarak “Adighe” dedikleri söylenir. Çerkes anlatılarında kökeni belli olmayan bir halkın çok eski zamanda, Küçük Asya”da Sinop yakınında yaşadığı söylenmektedir. Bu halk ateş ve demirciler tanrısı Tleps veya Lepch ile ormanlar tanrısı Moezitha”ya tapınıyormuş. Bu söylence ile Nuh tufanının son araştırmalara göre aslında Ağrı dağı civarında değil, Sinop civarında oluştuğu dikkate alınırsa, nedeni bilinmeyen ve ülkelerini terke neden olan olayın Nuh tufanı olduğu düşünülerek, bağlantı kurulabilir. Coğrafya bilgini Strabon”a göre Amazonlar, Kuzey Kafkasya”da Gargarların yakınında, yani Çeçen-İnguş ülkesinde yaşamışlardır. Grek mitolojisinde de Giresun civarından Kafkaslara uzanan kuşak üzerinde gösterilmektedir. Mâze sözcüğü çerkes dilinde “Ay” anlamına geldiği, Amazon”un ay gibi güzel savaşçı kadın anlamı çıkarılır.



Ayrıntılı bilgi için bak: “Çerkeslerin Kökeni- Prof.Dr. Aytek NAMITOK

Çerkesleri genel olarak üç ana grupta toplarsak:

1-ADİGHELER : Kendilerini asıl çerkes kabul ederler ve iki bölümdürler:

A) Kiakhlar Kafkasyanın kuzeybatısındadırlar ( -Bjeduğ, Abzakh, Şhapsığ-Natkoy, Kemirkoy, v.b.)

B) Şhaghlar Kafkasyanın kuzeydoğusunda, yukarısında (- Kabartay, Besleney, v.b)

2- UBIKHLAR : Shagoache ile Pcheha kaynaklarında ve Karadenizin kıyılarında yaşarlar.

Kuzeyde ve Doğuda Natkoylar, Agoylar ve Abzakhlar, Güneyde ise Abkhazlar ile çevrili

bulunan Ubıkhlar, Adighe ile Abkhaz arasında bir halktır.

3- ABKHAZLAR : Asıl Abkhazlar ve Abazalar olmak üzere iki gruba ayrılabilirler.

Bzibeler, Akhipseler, Aybgalar, Zamballar, Khirpisler, Tchajiler, Sadzeler bu gruba

girerler.

Cerkes Atasozleri

A

Aklı olmayan fakirdir

Akıllı kişiyi sırtında taşısan dahi yük gelmez

Akıl malın en kıymetlisidir.

Ağızdan çıkan söz namludan çıkan kurşun gibidir.

Atın başı geçtikten sonra kuyruğundan yakalamağa kalkma.

Atı kaybolanın kulağından at sesi gitmez

Açlık korkağı da yiğit yapar.

Aslanı terbiye ederler,kaplanı uslandırırlar.

Atına binince düşman,inince dost gibi davran

Atına dostun gibi bak, düşmanın gibi bin..

Az çoğun aracısıdır

B

Biçmesini bilmeyenin orağı kördür

Başlanmış işi olmayanın bitmiş işi olmaz

Bilmediğini söyleme,söylediğini inkar etme

Bir kere tökezleyen şaşı,iki kere tökezleyen kördür

Belayı arayıp takılma,sana takılmışsa korkma

Beşiği yapılıp mezarı kazılmayan yoktur

Bir kıvılcım bütün köyü yakar

Birlik olan sürü için kurt korkulacak şey değildir.

C

Candan önce onur gelir.



Ç

Çoban kötü olursa koyunları kuzgun dahi götürür

Çığ”ı bir küçük serçe harekete geçirir

Çağırana, seni öldürecek ise de git.

Çerkeslerin en fakiri dahi konuk sahibidir

D

Dil safradan acı,baldan tatlı,kılıçtan da keskindir.

Delinin bey”i olmaktansa akıllının kölesi olmak daha iyidir

Deli bile konuşuncaya kadar akıllı zannedilir

Deriyi yüzsende gönüldekini alamazsın

Düşünüp konuş, bakınıp otur

Çizmedin ki kesesin

E

Ecel insanın koynunda yatar

Ecel ne acele eder, nede gecikir

Eceli arama. O seni bulur

Eski dostunla yaptığın gizli işi yeni dostuna güvenip söyleme

Eski yolu ve eski dostu terketme

Evinde kendini eğit,topluma öyle gir

Evinin avlu kapısına kadar seni geçirmeyenin evine gitme

Evsahibi misafirin hizmetkarıdır

Eşek köpege ot vermiş köpek eşege et ikiside aç kalmiş

F

Fakirin dünyası sonbahar gibidir.

Fakirin lambası Ay”dır

Fakirin ipini zengin eskitir.

G

Gönül yaşlanmaz

Geçmişi olmayanın geleceği de yoktur.

Genç geleceği ümid ederek yaşlanır,yaşlı geçmişi hayal ederek ölür

Gözün beğendiğini kalp de beğenir.

Günde bir kere babasının huyu oğlunda görülür

Güzel söylersen güzel cevap alırsın.

Güzel; iyi olandır.

Güzeli güzelleştiren huyudur.

H

Hediye değil,sevgi değerlidir.

Hiç kimse dünyadan usanarak ölmez

İ

İp uzunsa,söz kısaysa makbuldür

İlim ile sanatın fazlası olmaz.

İhtiyar kimse çocuk gibidir.

İyi at iyi arkadaş gibidir

İyi gördüğünü söyler,kötü verdiğini.

İyi komşu kardeş sayılır

İyi komşu uzaktaki akrabadan öncedir

İyi yaşlı olmayan yerde iyi genç olmaz

İyilik kötülüğü öldürür

İyiyi bilmiyorsan değerli olanı seç

İçeceğin suda köpek öldürme.

K

Konuşana değil bilene bak

Kuşu yükselten kanat,İnsanı yükselten akıldır

Kitap ilmin anahtarıdır.

Kibirlenmek deli işidir

Kadından utanmayanda yüz yoktur

Kadının el mahareti aklını gösterir

Kadının olduğu yerde kılıç çekilmez

Kafa bomboşsa ayağa yazık olur.

Kalbinde iyilik olmayana iyilik gelmez

Kalp kalbe karşıdır.

Kıskanç insan gizli düşmandır.

Kısmet gelecek olursa yün iplik getirir,gidecek olursa demir zincir dahi tutamaz

Kıtlık akrabayı unutturur

Komşuya değer vermeyen kendini değersiz kılar

Kötü yoldaş kötü silah gibidir

Kötülük yapıp iyilik bekleme

iyilik iyi bir şeydir



M

Maharetle bilgi kardeştirler

Mezartaşı kaybolur,şarkı kaybolmaz

Misafir her şeyden önde gelir.



Ö

Öküze iltifat et,at ile kavga



S

Sudaki sögüt,bedendeki kalp çürümez.

Saadet misafir yolcudur. Gelir,gider.

Sevgi ateş değildir.Yandığında söndüremezsin.

Sevgi kuvvetle alınamaz

Söylenmeyen şey duyulmaz.

Su akacağı yolu kendi bulur,Sen Gideceğin



Ş

Şansı olmayanı, deve üstünde bile köpek ısırır.



U

Utanması olanın nasibi de vardır.

Utanması olmayandan daha kıymetsizi yoktur.

Umudun olmazsa, İşin olmaz.



Ü

Ümit atadan kalma mirastır

Ümit uzun ömürlüdür



V

Vakit altından daha değerlidir

Verene ver,vurana sende vur.

Ver malını elllere vur dibini yerlere



Y

Yanında iyilik bulunmazsa kuru güzellik bir şey ifade etmez

Yaşlımım sözü,gencin aklını yener

Yaşlısı olanın kuralları vardır

Yaşlısına saygısı olmayanın kendisinede saygısı yoktur

Yaşlıya iltifat et gence güvence ver

Yaz fukaranın cennetidir.

Yiyeceğini kötüleyen kişinin sofrasında yemek yeme

Yoldaşın korkaksa ayı ile boğuşma.

Yüze karşı övgü arkadan yapılan yergi gibidir



Z

Zora düşen düşmanın da olsa yardım et



Çerkezlerde kaşenlik



Çerkeslerin günümüze kadar devamliligini sürdüren geleneklerin birisi de “kaşenlik adetidir. Bu adet bekar genç kız ve erkekler arasinda evlilik öncesi dönemde gerçeklesmektedir. Diğer geleneklerde olduğu gibi habze adı verilen kurallarla sınırlıdır. Kaşenlik birbirinden hoşlanan genç kız ve erkekler arasindaki arkadaşlık ilişkisine denmektedir.

Çerkes kız ve erkekleri birbirleri ile düğünlerde, toplantilarda, muhabbet ortamlarında birlikte olurlar. Bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle bir kaç köyün gençleri biraraya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır. Bu geceler gençlerin birbirlerini tanımalarına yardımcı olmaktadir. Muhabbet geceleri bir eğlence kaynağı olduğu kadar ayni zamanda eğitim yereri de sayilmaktadir. Kizlar ve erkekler belirli bir yaştan başlayarak bu tip toplantılarda çerkes adet ve görenekleri çerçevesinde egitilirler. Bütün eğlence, düğün ve toplantilarda “thamate” adi verilen bir kişi bulunur.



Kim kimle kaşen olabilir?

Ayni sülaleden olan kişiler kaşen olamazlar. Akrabalik derecesi ne kadar uzak olursa olsun yasaktır. Aynı köyden kişilerin kaşen olmalari hoş karşılanmaz. Bu kural günümüzde biraz yumuşamiştir. Artık aynı sülaleden olmamak kaydıyla kaşenliğe fazla tepki duyulmamaktadir. Muhabbet toplantilarinda kızlar ve erkekler karşılıklı otururlar.

Birden fazla kaşen

Gençlerin her toplantida farkli kaşeni olabildiği için bir Çerkez kizinin ya da erkeğinin evleninceye kadar çok fazla kaşeni olabilmektedir. Toplantida amaç tanışmak, eğlenmek ve kendine uygun bir eş seçmek olduğu için kaşenlik bazen ciddi bazen de şaka halinde ortaya çikmaktadir. Sayisi fazla olan şaka kaşenliğinin çok fazla bir ciddiyeti yoktur.

Kiz ya da erkek birbirlerinin daha önceki kaşenlerine karşı herhangi bir olumsuz tavir takinmazlar. Eski kaşenlerle sosyal ilişkiler kesilmez. Çünkü daha önceki kaşenlerin şaka olduğunu her iki tarafta kabullenmistir. Kadin ya da erkek eski kaşenleriyle bu benim eski kaşenim diye espri yapabilir. Dolayisiyla kizin ya da erkeğin birden fazla kaşeni olmasi yadirganmamaktadir.



Evlenmeye vesile olan kaşenlik

Pseluk ile başlayip daha sonra da devam eden kaşenlik iki kisma ayrilmaktadir. Bunlardan birisi şaka diğeri ise ciddi kaşenliktir.

Şaka kaşenliğine semerko denmektedir. Bu durumda kişiler ciddi olmasalar dahi sirf o geceye ya da bir kaç geceye mahsus olarak kaşen olabilirler. Burada amaç eglenmek, birbirlerini tanimak bunu yaparken de hoş vakit geçirmektir. Şaka kaşenliginde kiz ve erkek birbirlerine sanki evleneceklermiş gibi meth edici ve övücü sözler söyler. Kaşenliğin bir de ciddi boyutu vardir. Bu durumda birbirlerini beğenen kiz ya da erkek evlenmek için arkadaşlik kurmak isterler.

Eger karsi taraf kabul etmisse diger toplantilarda da görüserek bu iliskiyi devam ettirirler. Fakat ciddi kaşenlikte daha ziyade pisehluk ile başlamaktadir. Erkek bir kaç arkadasini alarak kizin veya onun herhangi bir akrabasinin evine gider. Kizin da mutlaka yaninda bir ya da bir kaç arkadasi bulunmak durumundadir. Burada kiza kasenlik teklifini sunar. Bu durumda kiz ve erkek arkadaslarinin yaninda teklifi degerlendirirler. Birbirlerinden beklentilerini ve isteklerini söylerler. Kasenligin her iki boyutunun da kendine has kurallari vardir. Kasenlik eger ciddi ise ve sonuçta evlilik düsüncesi ile kisiler birbirlerini tanimaya çalisiyorsa bu durumda meclislerde saka kasenligi gibi ulu orta gündeme getirilmez. Bu durumda bir çok muhabbette bir araya gelebilirler, bir çok konudan konusarak birbirlerini daha iyi tanimaya çalisirlar. Fakat iliskileri diger kasenlige nazaran resmiyet kazanir. Digeri kadar serbest degildir. Her ne kadar bu kisiler evlilik karariyla birbirlerini tanimaya çalissalar da mutlaka evlenecekler diye bir sart yoktur. Eger bir engel söz konusu ise her iki taraf bu durumdan vazgeçebilir.



Evlenme akdi ve Euç

Kişiler evlenmeye karar verirlerse bu sefer bunu kendi aralarinda akitleşirler. Bu durumda da euç denilen bir hediye verilir. Euç söz karsiliğı verilen maddi bir hediyedir. Söz verdi anlamina gelir. Kaşenlik neticesinde evlenmeyi kabul etti demektir. Bu hediyeyi erkek bayandan ister. Bayan da kendi insiyatifinde bir hediye verir. Bu hediye bir boyun bağı, mendil, yüzük, bilezik olabilir. Erkek de bunun karşiliginda kiza bir yüzük vermektedir.

Bu karşilikli hediyeleşme durumu sadece kiz ve erkek arasinda olmaz.

Kizin ve erkegin yaninda arkadaslarindan veya akrabalarindan birkaç kisi bulunmak durumundadir. Söz verme ve hediyelesme hadisesi onlarin nezaretinde olmaktadir.

Evlenmek amaciyla kaşen olan ve bunu akit altina alan genç kiz ve erkekler bu durumda toplumdan ayri bir yerde yalniz baslarina konuşamazlar.

Onlarin yanlarinda mutlaka arkadaşlari da olmak durumundadir. Toplumun dişinda ve toplumdan habersiz bir yerde konuşmalari yasaktir. Bu durum evleninceye kadar böyle devam eder.



Eş seçimindeki incelik

Gerek evlenmeye karar veren gerekse sadece bir kaç toplantida kaşen olan kişiler birbirlerini aileleri ile taniştirmazlar. Arkadaslari ve o ortamda bulunan kisiler onlarin kaşen olduklarini bilir. Anne ve babalarina kaşen olduklarini söyleyip birbirlerini tanistirmalari ayip olarak karsilanir. Aileler kizin ya da erkegin kaşenini toplumlardaki dişer kişilerden öğrenerek haberdar olurlar. Ancak evlenme zamaninda ailelere bildirilir. Bu durumdan da sadece anneye bahsedilir. Kaşenlik adeti Çerkez toplumunda kizin ya da erkegin evlenecegi kisi hakkindaki karari kendilerinin vermesini sağlar. Büyükler müdahale etmezler. Fakat evlenmek üzere kaşen tercihi yapan kişiler daha ziyade aile yapilarina uygun toplumsal kurallara ve adetlere riayet edecek kisileri tercih ederler. Bu nedenle birçok toplantida kizin ya da erkegi hal ve hareketlerini kontrol ederler. Evlilik tercihi yaparken bu tip kisilerle yapmayi isterler. Çünkü çerkes kültüründe toplumsal normlara uygun olarak hareket etmek gerekmektedir. Fertlerden görgü kurallarina gelenek ve göreneklere uygun davranis göstermesi beklenmektedir.



Kiz kaçırma

Kaşenlik ile başlayan evlilik aşamasinda nişanlilik ve söz gibi durumlara pek rastlanmaz. Bunun en önemli sebebi kaçirma şeklinde evlenmenin gelenek ve göreneklerinde yer almasidir. Gençler evlenmeye karar verdikten sonra maddi imkansizliklar, kendisinden büyük başka birinin evlenecek olmasi gibi sebeplerden dolayi kaçirma seklinde evlenmeyi tercih ederler. Fakat Çerkes kültüründeki kaçirma sekli diger milletlerden farkli olarak kendine özgü bir nitelik gösterir. Bu sekilde evliligin yaklasmasi nişan ve söz gibi törenlerin yapilmasini gerekli kilmamaktadir.

Yine kisiler zaten kasenlik dönemlerinde birbirlerini yeterince tanidiklari için ayrica bu tür dönemlere gerek duymazlar. Ayrica çerkeslerde adetler kisilerin iliskilerine çok fazla sinirlama getirdigi için bu döneme her iki tarafinda katlanabilmesi zor olur. Çünkü nisanda büyüklerde isin içine girerler. Onlarla olan iletisimde konusma ve görüsme yönünden bir takim güçlükler oldugu için kisiler nisanli olarak kalmayi pek tercih etmezler. Ancak günümüzde söz ve nisanlilik dönemi Çerkesler arasinda da yayginlik kazanmistir.

Çerkes milletindeki genç kiz ve erkekler genellikle ayni milletten olan kisilerle evlenmeyi tercih etmektedirler.

Not. Bu yazi Jabagi Baj”in “Çerkesya”da Sosyal Yasayis ve Adetler” adli kitabi ile Zeynep Durgun”un “Çerkeslerde (Adigeler) Kasenlik Adeti ve Sosyal Degisme” adli tez çalismasindan derlenmistir.

Kafkas.org.tr”dan alinmistir

Adigeler.net Copyright © 2003 Tüm Hakları Saklıdır

Designed by Ünal Özarıcı En iyi görüntü 1024*768

Çerkes Kızları



Çerkes kızlarının sosyal durumu hiç bir ulusun kızlarına benzemez. Doğuda kızlar kapalı, örtülü ve hapis, batıda güvensiz bir özgürlüğe sahip. Çerkes kızları ise tam bir gelecek ve özgürlüğün sahibidir.





Mr.Longworth gibi Avrupa mantığı ile kadını düşünen bir kişi bile bu derece geleceği çok görür ve Avrupa kadınlarında bu kadar özgürlüğün olmadığını söyler. Mr.J.Bell ise ““Çerkes kadınlarının tavır ve hareketinde islam usülü galiptir. Ancak Çerkes kızları eski Çerkes geleneklerine tümüyle bağlı olup Avrupa”nın özellikle yüksek tabakasına mensub kadınlarına, tavır ve hareketine tümüyle uyuyorlar”“ diyerek Çerkes kızlarının yaşam biçimini övüyor. Doğallıktan gelen bu yaşama biçiminin eleştiriye değer bir tarafı yoktur. Çünkü hukukuna sahip,kişilikli herbir kadın için en doğru yol budur. Çerkes kızlarıda Çerkez delikanlıları gibi kendini gösterme, üstün gelme, daha yüksek dereceye erişmek aşkını taşırlar. Hiçbir konuda ikinci kalmamaya çalışırlar.



Kızlar ailenin en nazlı bir bireyidir. Peder çouklarından yanlız kızlarına yumuşak davranır. Anne bütün şevkat ve dikkatini ona yöneltir. Kardeşleri taparcasına severler. Aile içinden hiç biri bu aziz konuğun gönlünü kırmaz. Kız annesinin bir görev arkadaşıdır. Ona her konuda yardım eder. Dikiş tümüyle kıza aittir. Hatta kızı olmayan komşuların dikişlerinede yardım eder. İplik eğirmek, şayak dokumak kızın görevlerindendir. Aile bireylerinin elbiselerinin temiz olması, yırtık bulunmaması, konuk ve oturma odalarının yılda birkaç kez badana edilmiş olması, konuk odası yatak ve takımlarının temiz bulunması, kızın ününü ve değerini artırır. Çünkü Çerkesler; kızların değerini güzelliğiyle değil ev kadını olabilmek için gösterdiği yetenekle değerlendirdikleri için kızlar tembel ve beceriksiz, havai olmamaya, son derece aktif ve temizliğe uymaya zorunludurlar. Köylü yaşamı yaşayan ve genellikle zengin olmayan Çerkesler”in yalın ve rahat küçük evlerinde görülen ve ruhu okşayan temizlik ve özen, kadınların yoktan var ettikleri gönül çekici düzenlerle ve güzelleştirmelerde herhalde takdire değer.Yüksek bir terbiye ruhunun orada hakim olduğunu gösterir.





Kız erkeklere armağan verir ve armağan alır. Bu biçimde arkadaşlarıyla bir erkek gibi diyalog kurabilir.





““Mamrukaya şaş”“ adıyla tanınmış bir kız, bir çok isteklileri varken ““bir adam için bu kadar arkadaştan nasıl vazgeçeyim”“ diye geç yaşına kadar evlenmemiştir. Bu söz Çerkes kızlarının evlenmeden önce geleceklerini, evlendikten sonra kocalarına, anneliğe ne derece samimiyetle sevgi beslemek ve sadık kalmak istediklerini gösterir. Doğuştan zeki olan Çerkez kızları konuşmalarında gayet zarif nükteler yaptıklarından, delikanlıların en korktukları şey kızların karşısında zor durumda kalmalarıdır. Konuşma özgürlüğü içinde genellikle şakalı, ancak ince bir uslüp kullanılır. Kaba tavır ve söz sevilmez ve ayıp sayılır. Bunun için inceliğe son derece önem verirler. Delikanlı kızlarla serbest görüşmeyi, onların iltifatlarına mahzar olamayı kendileri için bir hak sayarlar. Mr.Longworth Çerkes kızı ve delikanlılarının

bu serbest kaynaşmasından sözederken akla gelebilecek olanları açıklayarak; ““Honi soit qui maly pense”“ yani ““Bundan kuşku duyana lanet olsun” diyor.



Çerkez kızlarını görmemiş bazı Avrupa yazarları Çerkes kızlarına kama taşır diye bir değerlendirme yaptılar. Bu olacak şey değildir. Oysa, bu kızların tek silahı namusudur. Onun namus sevgisi önünde her şey saygıyla eğilir ve bir kızın namusunun lekelendiği görülmemiştir. Mr.J.Bell”de Çerkes kızları göğüste çapraz gümüş düğmelerle iliklenmiş sıkı montları ile, sırma şerit ve gümüş topla süslenmiş taçlarıyla bir savaşçı gibi görünürler. Ancak saldırgana karşı bütün silahları yüksek namuslarıdır. Bu giysi içinde saç örgülerinin belden aşağıya uzanması, nazik hareketleri, özellikle uzun boylu kızlara gerçekten zerafer özelliği veriyor. Kızlar sürekli yüzleri açık olarak gezerler. Ancak öyle arsızca erkek kalabalığına asla girmezler. Erkekler dolu olduğu halde konuk odasına, yaralıya hizmet etmek üzere geldiğini defalarca gördüğüm güzel ve uzun boylu kız orduda arkadaşlarına karşı bu sakeri görevi yapan ““ORLEAN KIZLARINI”“ bir kaç defa aklıma besttir. Evinde erkeklerin ziyaretini kabul eder,konuğa saygı gösterir. Ancak bu konuda yalnız ana ve baba değil, ailenin büyüklerinden kimse yanında bulunmaz. Aslında kızın bulunduğu topluma ana-babanın girmemesi gerekir. Bunun için kızı düğünde bulunan baba dans yerinde bulunamaz, babanın yanında kızın oynaması saygısızlık diye nitelendirilir.

Adigeler.net Copyright © 2003 Tüm Hakları Saklıdır

Designed by Ünal Özarıcı En iyi görüntü 1024*768

Çerkez delikanlısı







Delikanlı tabiri Çerkesler”de rüşt çağına gelmiş genç anlamında kullanılmaz.Çünkü Çerkes çocukları 10 yaşını geçince artık delikanlı sayılır.Kendilerinden mertlik vasıfları beklenir ve istenir.Bunu temin hususunda Çerkes terbiye usulleri rekabet kabul etmez.

Mersiyeleri,şarkıları hala dillerde dolaşan Prens (Pşıkoy)Rus ordusuna saldırarak Baş kumandan meşhur general ““Zass”ı atından aşağıya attığı,generalin bindiği atı alıp getirdiği,o kanlı savaşta ““Atmı Sevgilime götürünüz.Başkaları tuzlu su akıtırken kendisi kanlı su akıtsın”“ diyerek şehit olduğu zaman henüz reşit olmamıştı.Muhtelif savaşlarda sekiz yara almış olan ““Şeruluk”“ şehit olduğunda on dört yaşındaydı.çocukların yükseklik derecesini gösteren bu gibi cesaret eserleri pek çoktur.Onlardaki bu yeteneği tabiatın onlara verdiği özel bir imtiyaz olarak kabul etmek yerindedir.Çünkü yüksek bir ruh taşıyan Çerkes delikanlısının kuvvetli karakterleri hiç bir konuda başkalarından geri kalmasına izin vermez.Kendisine şeref ve mevki oluşturacak tek aracın soyu ve serveti değil,çok güzel vasıflar olduğunun farkındadır..Bundan dolayı Çerkes delikanlılarının hepsinde üstünlük iddiası ve şöhret eğilimi fazladır.Harp meydanında,meclislerde,umumi toplantılarda,eğlencelerde yüksek terbiyesiyle,yüksek karakteriyle akranlarına yüksek olduğunu göstermeye çalışır

Delikanlı haya sahibidir.Fakat acizlik bilmez,uyuşuk ve sessiz hayatı sevmez.Ezeli hürriyet diyarı olan bir yerde doğup büyüdüğünü takdir eder.Hareketli ve faal bir muhit içinde canlı ve hareketli olmak gerektiğini bilir.Bundan dolayı muhite uymaya gayret eder.Söz kendisine düştüğü zaman serbestçe meramını ifade eder.Özellikle umumi yerlerde güzel söz söylemek,Çerkeslerce pek şerefli bir özellik sayıldğı içim, o gibi yerlerde sıkılmak,kekelemek,beceriksiz davranmak delikanlı için büyük kusur ve ayıp sayılır.Bundan bahsederken Mr. Bell şu açıklamaları yapmaktadır:

““Meclislerde halk işlerini görme esnasında büyük bir topluluğa karşı insanların hiç sıkılmayarak kolaylıkla anlatıcı ve güzel hitabelere bulunması beni hayran bırakmıştı.Bu güzel, örnek hürriyete,

toplulukların çokca olmasına,umumi çıkar için herkesin büyük ilgi göstermesine yorumlanabilir.Serbest nutuk çekenler içinde hepsinin üstünde iki kişi mertçe,hatip tavırlar ile benim şimdiye kadar ayan ve millet meclislerinde avukatlar toplantılarında,tiyatro sahnelerinde temayüz etmiş olarak gördüklerinim hepsine rekabet ederler”“

Meclisler delikanlılar için bir edep okuludur.Gençler orada gördükleri usulleri gerekli gördükçe göstermeye hazırlanmak zorundadır.

Mr. Ünal diyorki:”“Çerkesler fikirlerini canlı,çoğunlukla açık ve süratli bir şekilde ifade etmek konusunda büyük bir üstünlük gösteriyorlar.Halk,doğaları gereği münakaşa ve müzakereye alışkın olduklarından çok defa küçük şeyler için tartışma olur.”

İşte bu terbiyenin sonucu olarak delikanlıların tavırlarında doğal bir serbestlik,uydurma değil fakat gerçek bir kibarlık görünür.Başka milletlerde hükümdar dairelerine mahsus sayılan yüksek nezaket ve inceliği Çerkes delikanlıları öyleki yüzlülük muhitinde değil özgürlük anıtı saydıkları kutsal ormanlarının saf ve sakin bağrında öğrenirler.Bundan dolayı şekil ve hareketlerinde riyakarlık görünmez,temiz bir doğallık gösterir.

1837 tarihinde Güney Rusya”da steplerde seyahat eden Homer de Hil Ekaterionarda bir baloya ilk defa katılmış olan bir kaç dağlı Çerkes”in ömürlerini bu gibi sosyetelerde geçirmiş centilmen gibi gayet serbest ve nazik hareket ederek dikkatini çektiklerini takdirle yazıyor.Bunun gibi terbiyeleri tetkik eden her fert fikirlerinde birleşiyorlar.

Nefse hakimiyet Adige olmanın birinci şartından olduğu için Adige delikanlısı hiç bir hareketinde kötü alışkanlıklara düşmez.Her konuda WERKIĞ yani kibarlık onun rehberi olur.Çünkü kibarlığı ihmal etmeyi insanlığı bıraklakla bir tutar.

Adige delikanlısı korku bilmez.Kalp,akıl,irade onun için esas olduğu gibi cesareti cahilane değil fakat akıllıca yapmak ister.Bundan dolayı Çerkesler ““Cesurdan korkma,o cesaretini haklı işlerde mücadele için gösterir”“ derler.Delikanlıların medeni cesarette malik buldukları hususundaki Mr. Bell”in evvelce anlatılan sözleri de dikkate değer.Onlarda korku büyük bir kusur sayılır.

Çerkes delikanlılarının kahraman yetişmesindeki nedenlerinden biride şiirleridir.Onlarda şehvani hislere taalluk eden şiirler yoktur.Oyun havalrı haricinde bütün şiirler yiğitliğe,iyiliklere ait temhiye ve taşlama ve ağıtlarıdır.

Her olay üzerine Çerkes şairleri olayda kendini göstermelerin mehdini,beceriksizlik gösterenlerin taşlamasını gösteren şiirler söylerler.Böyle şiirler erkek,kız herkesin dilinde dolaşır.Hemen her misafir odasının eşyasından biri de Çerkes kemençesi (Pxapşine)dir.Her cemiyette kahtamanların ismi ihtiramla söylenir.bedbaht beceriksizliklerin de adları alay ile tekrar edilir.Bu harelet delikanlıların fazilet terbiyesine büyük tesirler yapar ve delikanlı bu methiyelerde ismi geçsin diye şöhret ve şeref sahibi olmasını temin için harikalar göstermen aşkını taşır.

WERKXABZE

Ünal Özarıcı Diyorki:

““ Her türlü örgütten ve araçtan mahrum olan Çerkesler”in Rusya”ya karşı bu kadar uzun süre direnç göstermelerindeki sır ve hikmeti isteyenler için şu iki sebepten başka bir şey bulamadım.Birincisi: Herkesi sosyal görevini yapmaya zorlayan sosyal his, ikincisi:fertler arasında kahramanlık konusunda rekabet bulunmasıdır.Kahramanlık rekabeti yalnız Rus askeri birliklerini seyrekleştirmiyor.Aynı zamanda Kafkasya”ya güzide kahramanların vatanı olmak şerefinide veriyor.

Çerkes delikanlıları ile kızlarının toplantılarda serbest ve beraberce bulunmalarında erkeklerin mert ve nazik terbiyeleri de önemli bir etkendir.Çünkü kızların hürmet ve rağbeti erkeğin şöhretindedir.Kızların mertlik konusunda tesirlerini göstermek için bir Çerkes şiiri şu anlamdadır:

““Kız delikanlının yiğitlik şöhretini yeter görmediği için ona varmak istemiyor.Delikanlı da şiddetli savaşlara sahne olan ABUK Vadisindeki taş ve topraklar üzerine akıttığı kanını cesaretine delil olarak gösteriyor.Fakat kız diyorki: Tüfeğe karşı gitmek cesaretinin örneği ise de asıl kahramanlık,yerleri titretip ağaçların yapraklarını düşüren müthiş topa hücum etmektir”“

Milli ruhu gösteren bu şiir eş şeçme konusunda Çerkes kızlarına hakim olan temiz duyguları,delikanlıda görmek istedikleri büyüklük derecesini belirtiyor.Onlarda;yapma gösterşi,yalancılık henüz samimiyet ve hakikatin yerini almamıştır.

Kızların delikanlıda böyle yüksek vasıfları aramakta ne derece haklı oldukları 1886 tarihinde BAJ ailesinden bir kız, düğününde geçen bir olay güzel bir örnektir:

Düğünün sonuda doğru HATYAKUE (Düğünü idare eden yöneten kişi) bir latifeye başvurur ve delikanlılardan bahşiş almak için kızların en güzelini dansı bitirdiği zaman geri çekilmeden önce ““bırakmayacağım”“ diye bağırır.Bunun üzerine kız da bir müddet geri çekilmeyerek meydanda durur.O sırada delikanlılar güya kızı kurtarmak için Hatyakue kıymetli silah vb. değerli şeyler verirler.

İşte bu tören sırasında Hatyakue”nin koltuğundan yere düşen bir tabanca patlayarak kurşunu ayakta duran Bajkue Canpolat”ın güzel kızına isabet eder kurşun kızın bacağını delip geçer.Bu büyük yaranın acısından ağlamak,bağırmak değil;telaş ve ufak bir teessür eseri göstermeyi bile asil ruhlu Çerkes kızının kibarlığına aykırı sayan kız,yaralandığını hissettirmemek için adet gereğince iki tarafında bulunan teşfiratçı iki kıza kollarını daha sıkıca tutmalarını söyler ve ancak biraz geri gittikten sonra ayakkabılarını dolduran kanların yerde görülmesiyle yaralı olduğunun farkına varılır.

Bu ruhtaki kızların sosyal terbiyede önemli bir amil olmaları, ana oldukları zaman rakipsiz kahramanlar yetiştirmeleri kadınlığın olgun bir örneğinin ifadesidir.

Kaynak:Jabagi Baj tarafından yazılan ve 1969 yılında Kafkasya Kültürel Dergi Yayınları tarafından çıkarılan Çerkesya”da Sosyal Yasayış - Adetler adlı kitaptan alınmış, aslına sadık kalınarak dili güncellestirilmiştir.





Adigeler.net Copyright © 2003 Tüm Hakları Saklıdır

Designed by Ünal Özarıcı En iyi görüntü 1024*768

Çerkez atları



Kafdağı´nin Kanatları



Çerkeslerin efsanevi yoldaşıydı at. Atcılık da binlerce yıllık geçmişten süzülerek gelen bir uğraş. Ancak, yüz yıldan fazla süren yıkıcı Kafkas- Rus Savaşı ve sürgün zamanlarında Çerkes at cinslerinin hemen tamamı kayboldu. Bu eşsiz atlardan geriye sadece tek bir cins kaldı.



Her Çerkes, ata özel bir bağıllık, sınırsız bir sevgi duyar. Onu kardeş sayar, özenle korur. Ata duydukları bu yakınlık ona verdikleri isme de yansır. Çerkesler, ata " şı " der; ki bu aynı zamanda erkek kardeş anlamındadır. Öyle ki Çerkesler, mahmuzu ilk gördüklerinde ne işe yaradığını anlamamışlar ve ata acı vereceği gerekçesiyle benimsememişler. Yine aynı nedenle Çerkes, yumuşak deri uçlu kamçısyıla atına nadiren vurur. Onlar kamçıyı sadece bir simge olarak taşır. Kamçı genç kızın sevgilisine verceceği güzel bir hediye veya atlı oyunlarda ödül olabilir ancak.



Nitekin atla ilgili gelenekler Çerkeslerin yaşamında önemli yer tutar. Örneğin, misafir olunan bir yerden ayrılırken at, başı eve doğru bakacak şekilde durdurulur ve öyle bilinir. Sağdan dönerek avludan çıkmak gerekir, keza at kesinlikle kamçılanmaz. Aksi şekilde davranmak ev sahibinin konukseverliğinden memnun kalınmadığını gösterir. Çerkes geleneklerine göre bir kadının veya yaşlının önünden atla geçmek büyük ayıptır. Atlı 30-40 metre kala atından iner, karşılaştığı kişi yürüyorsa saygılı bir şekilde durur ve sağ tarafından geçmesini bekler. Karşılaştığı kişi yerinde duruyorsa atının dizginlerinden tutarak yanından geçmesi gerekir. Atlının karşıdan gelen bir kadına veya yaşlı bir adama rastladığında atından inerek gideceği yere kadar ya da izin verilinceye kadar ona eşlik etmesi gerekir. Atlıya yaya karşılaştığında önce atlı selam verir. Atlı olarak bir yere gidilirken herkesin konumuna göre bulunması gereken yer belidir. Yaşça küçük olan, „thamade“ nın (yaşlı) solunda yerini alır. Thamadeye birden fazla atlı eşlik ediyorsa büyük olan solunda, daha genç olan sağında yer alır. Ölüm haberi getiren atlı atın ters tarafından, yani sağından iner. Bunun dışında atın sağından inmek uğursuzluk sayılır.



En ünlü Çerkes atı cinsleri Şoloh ve Beçkan´dı. Şoloh, Bestav´da ve Zelençuk vadilerinde, Beçkan ise Adigey topraklarında yaygındı. bu cinslerin Kirim pazarlarında yerli koşu atlarından 25 kat fazla fiyat verilirdi. Şoloh cinsi atların özelliği, toynakların bardak biçiminde olmasi ve arka tırnakların olmamasıydı; bunun için nala ihtiyaç duymuyorlardı. Beçkan, özellikleri açısından eşsiz bir binek atıydı. Çok sabırlı ve dayanıklı, Çerkeslerin yasamının ayrilmaz parçası olan biniciligin bütün gereklerine son derece uygundu. Gerektiğinde yemsiz 3-4 günlük yola dayanabiliyordu. Halk arasındaki tarifiyle Beçkan; „Boynu düzgün, sagrısı mantara benzer, geyiğinki gibi dik baldırları vardır. Kasığı dardır, genişliği üç parmağı geçmez. Bir kaburgası fazladır ve dolaysıyla gücü de fazladır “.



Kundeyt cinsi ise 7-9 yaşına kadar genellikle özelliklerini göztermez. Bu cinsin kısrağını iki yaşına kadar basit bir cinsten ayırmak zordur; cok tüylü ve gösterişsizdir. Ama iki yaşından sonra değişmeye başlar. Tüyleri düzelir, karnı toplanır, kulakları sivrilir, asıl görünümünü almaya başlar.



Bu cinslerden baska Zelençuk vadilerinde prenslerin adlariyala anilan Alheskir, Hağundoko, Hatohşoko cinsleri ve Yecebukay´da Yivuan cinsi atlar biliniyordu. Bu cinsler mükemmel binek atı nitelikleriyle ve prenslerin özel damgalarıyla tanınıyordu. Çerkesler atı sadece binmek için yetistirirler ve sadece aygırlara ve iğdiş edilmiş atlara binerlerdi. Kisrak süreleri sadece üreme amacıyla tutulurdu.



En varlıklı ve nüfuzlu at yetiştiricisi olan Çerkes prenslerinin süreleri hiçbir zaman 150-200 kısrağı geçmezdi. Kendi damgası olan her prens kendi at cinsine sahip olabiliyordu. Çerkesler ayrıca donlarına göre atların nitelikleri olduğuna inanırlardı. Tarihçi ve etnograf A. H. Zafes´in yazdığına göre tercihleri demir kırı ve doru idi, alacalı at hiç yetiştirmezlerdi.



Rus- Kafkas Savaşı ve sürgün zamanlarında Çerkes at cinslerinin hemen tamamı kayboldu. Kalan cinsler de Rusya´daki iç savaş yıllarında yok oldu. Son Şoloh cinsi atlar da Birinci Süvari Ordusu´nun birlikleri için dağlardaki otlaklarından indirildi ve kaybolup gittiler. Kafkasya´da Sovyet iktidarıyla birlikte Çerkes atcılığının da sonu geldi. Çerkeslere at sahibi olmaları yasaklandı. Zelençuk vadilerinde kalan cins atlar da ilk Sovyet haraları kurulunca diğer cinslerle karıştı. Böylece 25-35 Çerkes atı cinsinden bugüne sadece Şağdiy kalabildi. Kalan bu tek Çerkes atı cinsi, dünya atçılık literatüründe “ Kaberdey “ (Kabardian) cinsi olarak bilinir. En iyi dağ atlarından biri kabul edilir. Kaygan dağ patikalarında yürümek, nehir gecmek, derin karda ilerlemek konusunda inanilmaz yetenekleri vardır. Dik kayalık patikalarda dengesini çok iyi korur. Ani ısı değişikliğinde ve hava basıncına karşı dayanıklıdır. Ayrıca karanlıkta ve yoğun siste yollarını bulmalarını sağlayan şaşmaz yön duygularına sahiptir. Yüz elli kilogram yükle günde 100 kilometre yol kat edebilirler. 1935-36´da Kafkas Dağları´nda yapılan bir trialde Kaberdey atları üç bin kilometrelik mesafeye kötü hava ve arazi koşullarında 37 günde tamamladılar. Bu konudaki rekor “ Aza “ adında bir kısrağa ait: Dağ eyeriyle ve tam yüklü olarak 100 kilometreyi dört saat 25 dakikada kat etti.



Kaberdey atları genellikle cinslerini doğal olarak sürdürürler, yılkı halinde dolaşırlar. Rivayete göre soyu Cengiz Han´ ın en gözde aygırından gelmektedir. Son derece sakin ve itaatkâr huylu oldugu icin tercih edilir. Kaberdey atından çaprazlama sonucu dört yeni nesil elde edildi. Bunlardan İngiliz- Kaberdey atı, cins olarak 1966´da resmen kabul edildi.



En iyi Kaberdey atları Karaçay- Çerkes Cumhuriyeti´nde Malokaraçayev ve Malkin, Kaberdey- Balkar Cumhuriyeti´nde Guaran haralarında yetiştiriliyor. Bu haralarda atlar yazın yüksek yaylalarda, kışın dağ yamaçlarında tutuluyor. İki yaşına geldiklerinde koşu performansları deneniyor. Kaberdey atı diğer koşu atları kadar hızlı olmasa da diğer atçılık sporları icin son derece uygun özelliklere sahip.







Atlas Dergisi / Çerkesler

Adigeler.net Copyright © 2003 Tüm Hakları Saklıdır



KAYNAK: ADIGELER.NET