BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Rum tarafı hidrokarbon konusunda ortak komite kurulması önerimizi tekrar değerlendirmeli” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Rum tarafı hidrokarbon konusunda ortak komite kurulması önerimizi tekrar değerlendirmeli”
Tarih: 10.08.2019 > Kaç kez okundu? 967

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, hidrokarbon konusunda ortak komite kurulması yönünde 13 Temmuz’da yaptığı önerinin Rum tarafınca tekrar değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı ve üçüncü taraflara da çağrıda bulundu.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Meclis’te temsil edilen siyasi partilerin başkanlarıyla görüştü. Akıncı, toplantının ardından açıklama yaptı ve ortak değerlendirmeleri kamuoyuyla paylaştı.

Cumhurbaşkanı Akıncı açıklamasında, hükümet ve muhalefette bulunan parti başkanlarıyla yapıcı bir görüşme yaptıklarını dile getirerek, başkanlarla kapsamlı görüş alışverişinde bulunarak 9 Ağustos Cuma günü Rum lider Anastasiadis’le gerçekleştireceği görüşmesi öncesinde parti başkanlarının görüşlerini dinlediğini kaydetti.

Rum lider Nikos Anastasiadis’le 9 Ağustos buluşmasına Kıbrıs Türk tarafı olarak “iyi niyetle ve yapıcı bir ruhla” gideceklerini dile getiren Akıncı, bugüne kadar Kıbrıs Türk tarafı olarak ortaya koydukları yapıcı anlayışı bu toplantıda da sürdüreceklerini vurguladı.

Akıncı sözlerine şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türk halkının bulunacak herhangi bir çözümde adı ne isterse olsun çok önemli vazgeçilmezleri var. Bunlardan bir tanesi siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılımdır. Toplantıda, bu konudaki hassasiyetin altı çizilmiştir. Parti liderleri bu konunun benimle birlikte ne kadar önemli olduğunun bir kez daha anlaşılmasını arzu etmişlerdir. Bir kez daha altını çizmek istiyorum. Bu konuda Sayın Rum liderinin de artık netleşmesinin zamanın geldiğini belirtmek istiyorum.”

Toplantıda hidrokarbon konusunu da değerlendirdiklerini söyleyen Akıncı, 13 Temmuz’da Rum tarafına sunduğu ortak komite kurulması önerilerinin ne kadar önemli ve yapıcı bir öneri olduğunu parti liderlerinin de belirttiğini kaydederek, şöyle konuştu:

“Buradan hep birlikte şu mesajı iletmek istiyoruz. Rum tarafı kategorik ve erken bir şekilde öneriyi elinin tersiyle itmiştir. Bu son derece yanlış bir davranış olmuştur. Bu öneriye bir kez daha, yeniden bakmalarında büyük yarar olduğu ortak kanaatimizdir.”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, aynı şekilde üçüncü taraflara da çağrı bulundu.

Akıncı, hidrokarbon konusunun Doğu Akdeniz’de bir gerginlik kaynağı olması yerine bir iş birliği kaynağı haline dönüşmesi için üçüncü tarafların da bu öneriye yardımcı olması gerektiğini ve öneriyi dikkatli bir şekilde inceleyerek Rum tarafında gerekli mesajları iletmeleri gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Akıncı, parti liderleriyle varılan mutabakatta, herhangi bir sürecin başlama noktasına gelmesi halinde bunun BM Genel Sekreteri’nin de vurguladığı, kendisinin de altını çizdiği ve birçok kişinin de aynı şeyi yaptığı gibi, görüşmelerin sonuç odaklı ve ucu açık olmayan bir süreç olması konusunun da iyi bir şekilde anlaşılması gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, 9 Ağustos Cuma günü Rum lider Nikos Anastasiadis’le yapacağı görüşme sonrasında da parti başkanlarıyla tekrar bir araya gelerek toplantı sonuçlarını hep birlikte değerlendireceklerini sözlerine ekledi.



Akıncı: “Ortaklaşma yok, moratoryum yok, o zaman herkes kendi yolunda gidecektir”



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, hidrokarbon konusunda 3 seçenek bulunduğunu kaydetti ve bunları “tek yanlı kazı çalışması yapılmaması, ortak bir komite kurup birlikte hareket etme ve bugün olduğun gibi karşılıklı kazılar yapma olarak sıraladı.

Akıncı, temaslarda bulunmak amacıyla KKTC’ye gelen Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'i kabul etti.

Kabulde, konuşan Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, KKTC’deki enerji konusunda öteden beri devam eden temasları olduğunu kaydetti ve arz güvenliğine katkı sağlamak bağlamında KKTC’yle hem teknik hem de ekonomik işbirliklerinin artarak devam ettiğini söyledi.

KKTC’de yaşayan soydaşlarının hak ve menfaatlerinin sonuna kadar yanında olduklarını dile getiren Dönmez, Rum Yönetimi’nin adanın tek hakimi ve tek yöneticisi olarak kendisini görmesini ve tek taraflı adımlarını kabul etmediklerini söyledi ve bu kapsamda Akıncı’nın yaptığı “doğal kaynaklarının kurulacak ortak komite tarafından değerlendirilmesi” yönündeki teklifini desteklediklerini belirtti.

Doğal kaynakların çatışmanın değil, barışın ve adanın refahına katkı sağlayacak bir etken olduğunu düşündüklerini kaydeden Dönmez, ihtiyaç halinde ve arzu edildiğinde sürece katkı sağlamaya hazır olduklarını da ifade etti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da, Doğu Akdeniz’deki enerji yatakları konusunu barışa huzura hizmet eden bir araç olarak değerlendirmek gerektiğinin altını defalarca çizdiğini hatırlattı.

Petrol yatakları konusunun tarih boyunca bölgede ve özellikle Ortadoğu’da hep toplumları ayıran savaşlara vesile olan unsurlar olduğunu kaydeden Akıncı, “Bu kötü talih bölge halklarının kaderi değildir, coğrafyayı değişemeyiz ama bu kötü gidişi değişebiliriz, yeniden tanımlayabiliriz” dedi.

Hem Kıbrıslı Türkler ve Rumlar hem de Türkiye ile Yunanistan’ın, yeni barışçıl ve karşılıklı yarara dayalı ilişkiler tesis etmesinin mümkün olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, bunun yolunun diyalogdan, ortak komitelerin kurulmasından, işbirliği ve yararın tüm taraflara getireceği yararın idrakinden geçtiğini dile getirdi.

Rum tarafının, 9 Ağustos’ta yapılacak görüşme sonrasında konuya bir daha bakma ihtiyacı duymasını temenni etiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, yabancı diplomatların da bu öneriyi çok yerinde ve kolay öldürülemeyecek bir öneri olarak nitelendirdiğini dile getirdi.

Akıncı, “Umarım böyle olur, Biz Türkiye ile bu akılcı yolu yürümeye davam edeceğiz, ama herkes de şunu bilecek ortaklaşma fikrine Rum tarafı inat ve ısrarla yanaşmayacaksa ve kendi yolunu yürüyecekse bizlere de kendi yolumuzu yürümekten başa alternatif bırakmadıklarının da bilincinde olacaklar” diye konuştu.

Bu olaya baktığı zaman 3 seçenek gördüğünü belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, 2015 yılında müzakereye başlarken Rum Lidere ‘Hidrokarbon meselesi geçmişte müzakerelerin sonlanmasına sebep olmuştu; Barbaros Hayrettin geldi diye müzakere masasını terk eden siz oldunuz. Müzakere süreci başlıyor yine mi bu tek yanlı çalışmalar devam edecek” dediğini ve “Hayır, bu yönde herhangi bir girişimimiz olmayacak, en azından görünür gelecekte” yanıtı aldığını anlattı.

Akıncı şöyle konuştu:

“Böylelikle yeniden görüşmeler başladı. İlk 1-2 yılda iyi mesafe de alındı ve 2017 yılıyla birlikte yeniden lisanslar kazılar gündeme geldi, burada birinci seçenek verilen söze sadık kalmak, bu olursa bir moratoryum üzerinde uzlaşılır ve taraflar bundan imtina eder ama tek yanlı harekete devam edilirse geriye iki şık kalır birincisi ortak bir komite kurup birlikte hareket edebileceğimizi göstermek ve bunun nimetlerinden ortaklaşa yararlanmanın yıllarını bulmak, bu da olmuyorsa geriye kalan 3. alternatif bugün olandır. Siz araştırma yapıyorsanız bir de yaparız, siz kazıyorsanız biz de kazmak durumundayız”.

Kıbrıs Türk tarafının tavırlarının Rum tarafına bağlı olarak gelişen tavırlar olduğunu kaydeden Akıncı, “Bizi kimsenin suçlayabileceği bir nokta olmaması gerekir, kendilerine bu opsiyonları yıllardan beri tanıdık, verdik, şu anda bulunduğumuz durum biraz da onların istediği şekilde oluyor, ortaklaşma yok, moratoryum yok o zaman herkes kendi yolunda gidecektir, akıl yolunda buluşmak herkese daha yararlı bir ortamı yaratmaya adaydır, bir araya geldiğimizde 9 Ağustos’ta yine bu ortak akıl yolunda buluşmayı önereceğim, bu bölgede dostluğun barışın tüm toplumlara getireceği faydadan bahsedeceğim, umarım yeterli karşılığı bulur. Dostluktan barıştan özellikle Türkiye gibi büyük bir devletin dostluğundan Kıbrıslı Rumların da Yunanistan’ın da kazanacağı çok şey olduğuna inanıyorum” dedi.



Erdoğan: “Kıbrıslı Türklerin meşru haklarını sonuna kadar koruyacağız”



Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kıbrıslı Türklerin meşru haklarını sonuna kadar koruyacağız.” dedi.

AA’nın haberine göre, Erdoğan, bir etkinlikte yaptığı konuşmada, “bölgede sondaj adı altında yürütülen gaz ve sabotaj girişimlerine kayıtsız kalamayız” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

" Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'de istikrar, ancak Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve çıkarlarının gözetilmesi ile mümkündür. Bu bölgede sondaj adı altında yürütülen gaz ve sabotaj girişimlerine kayıtsız kalamayız. Hem ülkemizin hem de Kıbrıslı Türklerin meşru haklarını sonuna kadar koruyacağız."



Özersay, Deutsche Welle-Yunanca servisine röportaj verdi



Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Almanya'nın 30 farklı dilde radyo, televizyon ve internet üzerinden yayın yapan medya kuruluşu Deutsche Welle’nin (DW) Yunanca Servisi’ne röportaj verdi.

Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin yeni fikirlerden neyi kastettiği sorusuna Özersay, “Benim önerdiğim, farklı türden bir işbirliğidir. Federasyon da bir tür işbirliğidir ama bu tek işbirliği modeli değildir. Başka modeller de vardır.” yanıtını verdi.

Federasyonun, yetkinin ve zenginliklerin paylaşımına dayandığını vurgulayan Özersay, “Kıbrıs Rum kesimini suçlamıyorum fakat var olan koşullar ve durumlara bağlı olarak, Kıbrıslı Rumlar için yetkiyi ve zenginlikleri Kıbrıslı Türklerle paylaşmak kolay değildir. Çünkü Kıbrıslı Rumlar için işler yolundadır. Tanınmış bir devletleri var, AB’nin tam üyesidirler aynı zamanda hidrokarbonlarla ilgili araştırma yapabiliyorlar çünkü herkes bunu yapmalarına ilişkin yasal hakkı kendilerine tanıyor. Bu şartlar altında, Kıbrıslı Rumların federal bir işbirliğinde, yetkiyi Kıbrıslı Türklerle paylaşmasını beklemiyorum.” ifadesini kullandı.

Özersay, “Dolayısıyla iki alternatifimiz var. Birinci alternatif durumları ve koşulları değiştirmektir. Kıbrıs Rum tarafının uluslararası toplumdan edindiği statünün değişebileceğinden emin değilim, ayrıca Avrupa Birliği’nin de Kıbrıs Rum liderliğine verdiği statü de değişemez. Dolayısıyla şartları değiştiremiyorsak, 50 yılın ardından birbirimize karşı dürüst olalım ve başka bir işbirliği çeşidini müzakere edelim.” dedi.

Özersay, Konfederasyonu mu kastettiği sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Bu önyargıdır. Bu dünyada gerçekte konfederasyon olan federasyonlar var. Gerçekte federasyon olan konfederasyonlar da var ve belirli bir adı olmayan bilinmeyen modeller de var. Başlangıçta söylediğim şeye geri dönüyorum. Bu koşullar altında yetki ve zenginliğin paylaşımı uygulanabilir bir hedef değildir. Üzgünüm. Hakikat budur. Ben tam paylaşım önermiyorum. Zenginliğin ve yetkinin paylaşılmasına değil, işbirliğine dayanacak olan başka bir işbirliği türü şekillendirilmesi konusunda çabalamamızı öneriyorum. Avrupa Birliği’nin kömür ve çelikle yaptığı gibi, bazı belirli konularda işbirliğine başlayalım. İki toplum arasında asgari düzeyde bir işbirliğinin başlayabileceğine inanıyorum. Bu yapabileceğimiz en iyi şeydir. Çünkü bugüne kadar –ve özellikle de müzakerelerin yapıldığı şekilde- güven inşa etmek yerine bunu yok ediyoruz. Müzakere çerçevesi, istesek de istemesek de işe yaramadı.”

“Hayatımın üçte biri Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakerelerde geçti” diyen Özersay, müzakerelerle ilgili görüşmelerin bir bölümünün, kayıp babasının naaşını ilk kez gördüğü salonunda yapıldığını da açıkladı. Özersay, “Bunu ilk kez söylüyorum. Kayıp babamın naaşını birkaç yıl önce bana gösterdikleri aynı salonda, Kıbrıs’ta barış için müzakere ediyorduk. Bu çok acı vericidir. Bununla birlikte, müzakerelerin hiçbir yere gitmediğini tespit etmek daha acı vericidir. 50 yıllık müzakerenin ardından, bütün enerjimizi tükettik. Nice eğitimli insanlardan oluşan birçok nesil, hiçbir sonuç olmadan aynı müzakere salonundan geçiyor. Kendi kendimize neden diye sormalıyız. Ben Kendi kendime sorduğum zaman buna verdiğim yanıt, bu şartlar altında bu çözümün mümkün olmadığıdır. Bu, yaratıcı bir şekilde düşünmemiz gerektiği anlamına gelmektedir. Gerçeklikle yüzleşmemiz, tartışmaları bırakmamız ve belirli konularda gerçekten işbirliğinde bulunmamız gerektiğine inanıyorum.” dedi.

Kudret Özersay sözlerini şöyle sürdürdü: “ Biliyor musunuz, Kıbrıslı Türk ve Rum uzmanlardan oluşan bir grup tarafından, babamın ve diğer yakınlarımızın naaşlarının bulunduğu tarlaya gittiğim zaman, çok değerli bir şey hissettim. Hiçbir şey, iki toplumun da yararına olan bir işbirliğiyle kıyaslanamaz. O tarlada, benim için hakikat oradaydı. Bu yüzden, sıradan insanlarla, onların arzularıyla ve gerçek anlamda hayatlarıyla meşgul olmamız gerektiğini söylüyorum. İhtiyacımız olan şey iki toplumun işbirliğidir. Kıbrıs referandumların ardından birdenbire birleşemez, ancak aşamalı bir yaklaşımla, adım adım ve pratik bir şekilde birleşebilir.”

Kıbrıslı Rum siyasi liderlerinin bu yöntemi benimsemeyeceğinin öne sürülmesi üzerine Özersay “Kıbrıs Rum kesiminde güya federasyon çözümünü destekleyen politikacılar var. Birlikte federasyon çözümünden konuştuğumuz zaman, yetkinin paylaşılmasıyla ilgili olarak aynı şeyi anlamıyoruz. Siyasi eşitliği idrak etme yolumuz aynı değil. Kıbrıs Cumhuriyeti 1960 yılında kuruldu ve hemen akabinde tek bir taraf tarafından yönetilen bir devlete dönüştürüldü. Rum kesimi tek başına yönetmeye alıştı. Bu suçlama değil, hakikattir. Bunca yıllık anlaşmazlığın ardından, siyasi eşitliği nasıl kabul edecekler? Söylemek istediğim şey, bazı Kıbrıslı Rum politikacılar federasyon istediklerini söylüyor ama hepsi aynı şeyi kastetmiyor.” yanıtını verdi.

Özersay’a “Eğer Nikos Anastasiadis ile Mustafa Akıncı süreci yeniden başlatmayı başarırlarsa, onları destekleyecek misiniz?” sorusu da soruldu. Özersay, “Bu büyük bir başarısızlıkla sonuçlanabilir. Böyle bir süreci desteklemeyeceğim çünkü yeni bir hayal kırıklığı meydana getirecek ve bu ihtiyacımız olan son şeydir. Hem 2004, hem de sonrasında bir dizi hayal kırıklığına zaten sahibiz” yanıtını verdi.

Anketlere bakıldığında herkesin çözüm istediğini ancak günden güne çözüm olacağına inanların sayısının azaldığına işaret eden Özersay, “Eğer, tek sayfalık bir belge olan Guterres çerçevesi temelinde bir süreç başlarsa, yeni bir başarısızlık yaşanacağını size garanti ederim.” şeklinde konuştu.

Federal bir çözüm konusunda anlaşmaya varılması halinde tutumunun ne olacağının sorulması üzerine Özersay, “İçeriğine bağlı olur. Belirli bir çözüm şeklini kesin bir dille reddetmiyorum ancak gerçekçiyim ve mevcut koşullarda federal bir çözümün çalışmayacağını görüyorum. Kalıcı olmayacak.” dedi.

“Kıbrıslı Rum siyasilerin federal bir çözümden farklı bir şeyi müzakere etmeye hazır olduklarına inanmanız ne kadar gerçekçi” sorusuna ise Özersay, “Bunun başarılı olamayacağını gördükleri halde federasyondan yana tavır alan siyasi partiler aslında statükoyu isteyen partilerdir. Tekrar söylemek isterim ki, siyasilerin basın yayın organlarında kamuoyuna söylediklerini görmek başka şeydir, farklı ortamlarda söylediklerini görmek başka şeydir. Bunu tecrübelerime dayanarak söylüyorum.” yanıtını verdi.

Özersay, Kapalı Maraş’a ilişkin soruları da yanıtladı. “Karara bağlanmış şeyler ve henüz tartışılmakta olan şeyler var” diyen Özersay, Karar verilenin, nelerin olabileceğini görebilmek için en kısa sürede taşınmazların envanterinin çıkarılması olduğunu belirtti. “Bunca yıldan sonra nelerin yapılabileceğini ancak önümüzde veriler olursa anlayabiliriz” diyen Özersay, “Karara bağlanmayan şey ise, Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetimi altında açılıp açılmayacağı ve her taşınmaz için kimin ne yapacağıdır. Karara bağlamadığımız bu konuda dahi, uygulayacağımızı duyurduğumuz bir ilke vardır. Bu ilke ise, ne “eski mal sahiplerinin” ne de Evkaf’ın mülkiyet haklarına dokunulacağıdır.” İfadesini kullandı.

Özersay, “ Her ikisinin de korunması nasıl mümkün olacak?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Mümkündür. Mülkiyet hakkının korunması için sunulacak pek çok çözüm vardır. Taşınmaz Mal Komisyonu’ndan olduğu gibi, 1974’ten önceki “eski sakinlerin” haklarına saygı duyacağımızı ancak aynı zamanda da, kullanıcıların da haklarına saygı göstereceğimizi netleştirmiştik. Denge vardır ve Komite tarafından tazminat, iade veya alternatif bir taşınmazla takas gibi çeşitli çözümler sunulmaktadır. Ya “eski sakinlere” iade edilecektir ya da Evkaf tazmin edilecektir. Buna karar verilecek.”

Özersay, Mülkiyet konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) karar vermeyeceğini, ancak AİHM anlayışının (içtihat) göz önüne alınacağını kaydetti. Özersay, “Artık bu konularda kararları alan ve AİHM tarafından da tanınan Taşınmaz Mal Komisyonu vardır. Bu anlayışın - Komisyon’un ve AİHM’nin – çerçevesinde, insan haklarına saygı gösteren bir sistem geliştirilecektir.” dedi.

Maraş’a ilişkin BM kararlarının hatırlatılması üzerine Özersay, “BM iki çeşit karar üretiyor. Bağlayıcı olanlar ve tavsiye nitelikli olanlar. Maraş konusunda, kullanılan ifadeler göz önüne alındığında, altıncı başlık altında yer aldıkları ve tavsiye niteliği taşıdıkları görülmektedir. Biz, kapalı bölge Maraş konusunda, oradaki mülkiyet haklarını çiğnemeyecek şekilde hareket edeceğiz. Bu hakların korunabilmesi için bölgenin BM iadesine verilmesinin gerektiğini düşünmüyoruz.” yanıtını verdi.

“Bizim için, Maraş konusunda ilgili tarafın “eski sakinler” olduğunu, Kıbrıs Rum liderliği olmadığını yüzlerce kez açıkladım” diyen Özersay, Kıbrıs Rum basınında sadece ikinci kısım yer aldığına vurgu yaptı.

Özersay, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçmişte Kıbrıs Rum liderliğiyle, gerek müzakerelerde gerekse Güven Yaratıcı Önlemler çerçevesinde Maraş’ı görüştük. Çeşitli aşamalarda görüştük ve başarısız olduk. Şimdi, müzakerelerin olmadığı, herhangi bir anlaşmaya yakın olmadığımız ve Güven Yaratıcı Önlemlerin olmadığı bu yeni ortamda, Kıbrıs Rum tarafı ilgili taraf değildir. Bana bu soru sorulduğunda adil bir soruya yanıt veriyorum: Doğal gaz söz konusu olduğunda Kıbrıs Rum tarafı, ilgili tarafın Kıbrıs Türk liderliğinin değil Kıbrıslı Türklerin ilgili taraf olduğunu söylüyor. Kıbrıs Rum tarafı, bu konunun egemenlik konusu olduğunu söyleyerek hidrokarbon konusunda Kıbrıs Türk liderliğiyle müzakere etmek istemiyor ancak Kıbrıslı Türkler bu kaynakların ortağıdır ve bundan faydalanabilirler. Biz bunu Maraş konusunda da söylüyoruz. Paydaş, Kıbrıs Rum liderliği değil, eski sakinlerdir.”

Önümüzdeki süreçte Kapalı Maraş’ın eski sakinleriyle de görüşmeye çalışacaklarını, bunu önemli bulduklarını aktaran Özersay, “Onlara tavsiyede bulunacağız. Onlara Taşınmaz Mal Komisyonu’nu küçümsememelerini (hor görmemelerini) söyleyeceğim. 2005 yılında bu Komisyon kurulduğu zaman Kıbrıs Rum liderliği bunu yasa dışı olarak addetmişti. Hala daha yasa dışı olarak addediyor ancak bu, bazı Kıbrıslı Rumların Komisyon’a gitmesine ve başvuruda bulunmasına engel olmadı.” Dedi.

Maraş’taki kayıpların ve Kayıp Şahıslar Komitesi’nin orada kazı yapmak istemesinin hatırlatılması üzerine Özersay, “Kayıpların bulunması amacıyla kapalı askeri bölgelerdeki kazılar için birçok talepte bulunuldu. Ara ara izinler verildi ve askeri bölgelerde birçok kazılar yapıldı. Niye buna daha farklı yaklaşmıyorsunuz? Eğer süreç, Maraş’ın vatandaşlar için açılmasına yönelik kademeli olarak gelişirse, bu konu da dahil olmak üzere bir çok şeyin yapılması mümkündür.” şeklinde konuştu.



Taçoy: “Rum Yönetimi’nin sondaj çalışmaları yapması hukuka aykırı”



Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sondaj çalışmaları yapmasının hukuka aykırı olduğunu söyledi.

Taçoy, katıldığı bir programda gündeme dair açıklamalarda bulundu.

15 Temmuz 1974 Yunan darbesini hatırlatarak konuşmasına başlayan Bakan Taçoy, Yunan cuntasının Kıbrıs Cumhuriyetini ele geçirmek için yaptığı darbeyi dünyanın görmediğini, bu girişime Türkiye’nin müdahale ettiğini söyledi. Taçoy, haklı olan tarafın Türk tarafı olmasına rağmen dünyanın bu konunun tersini kabul ettiğini belirterek Doğu Akdeniz’de bugün yaşanan gelişmeleri geçmiş dönemin ışığında değerlendirdi.

Taçoy, yer altı kaynaklarının tümünün iki tarafa ait olduğunun Annan planında da kabul edildiğini belirterek, Güney Kıbrıs’ın bu sonuca rağmen AB ve Yunanistan’dan aldığı destekle tek taraflı müdahale ettiğini belirtti.

“Egemenliği tartışılan bir ülkenin böyle bir bölgede kazı yapmasına izin verilir mi, yanıt hayır” diyen Taçoy, “Güneyin böyle bir girişimi olamaz. Çünkü egemenlik sorunu ile ilgili bir başka taraf vardır ve müdahildir. Bu ülke KKTC’dir. Siz iş birliği yapmadınız, KKTC de Türkiye ile bir anlaşma yaptı. Türk Petrolleri anonim ortaklığı ile anlaşma yapıldı. 2 sismik gemi bölgeye geldi, araştırma yaptı, kazılar da başladı. Aldığımız kararın sonuna kadar arkasında duracağız. Çalışmalara sonuna kadar destek veriyoruz” diye konuştu.

9 Ağustos tarihinde yapılacak Akıncı-Anastasiadis görüşmesi hakkında da değerlendirme yapan Taçoy, görüşmeden beklentilerini açıkladı. Taçoy şunları ifade etti:

“Hidrokarbon konusunda komisyon, komite gibi bir kararın alınmasına karşı çıkacağız. Kıbrıs Türk halkının hakkı olan birçok konunun çözüme ulaşması lazım, ambargolara son verilmesi lazım. Güney kendi siyasi emelleri için Cumhuriyet gücünü kullanarak her şeyi yaptı, bunların ortaya konulması lazım. Maraş ve iki devletlilik konusu önemlidir. Güney hiçbir şeyi Kıbrıs Türkü ile paylaşmayacak. İki taraflılık mutlaktır. Bu aşamadan sonra da olması için elimizden geleni yapmak zorundayız. Akıncı inşallah ona göre davranır. Hayallerle dünya bunu istedi denmez.”



Dönmez: “Hidrokarbon barış, huzur ve refahın artmasına katkı sağlamalı”



Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, öteden beri özellikle hidrokarbon kaynaklarının adada bir çatışma, tartışma konusu olmaktan çıkartılarak, barış, huzur ve refahın artmasına katkı sağlayacak bir alana doğru gitmesini arzu ettiklerini söyledi.

Günübirlik bir ziyaret için dün adamıza gelen Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Başbakan Tatar’la görüşmesinde yaptığı konuşmada, KKTC ile ilişkilerin gelişerek devam ettiğine işaret etti.

Dönmez, öteden beri özellikle hidrokarbon kaynaklarının adada bir çatışma, tartışma konusu olmaktan çıkartılarak, barış, huzur ve refahın artmasına katkı sağlayacak bir alana doğru gitmesini arzu ettiklerini söyledi.

Dönmez, “Ama maalesef Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, öteden beri adanın tek hakimi pozisyonundaki söylem ve eylemlerini tek taraflı olarak devam ettirdi. Bu noktada KKTC’de yaşayan soydaşlarımızın hak ve menfaatlerini korunmasına başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, hükümetimiz her platformda destek olmaya devam ediyor” dedi.

KKTC’nin, Rum Yönetimi’ne teklif ettiği ortak komite oluşturulması konusunda alınan olumsuz yanıta da değinen Dönmez, Rumların bu kararlarını yeniden gözden geçirmelerini ümit ettiklerini, adada barış ve istikrarın sağlanması adına bu teklifin ciddiye alınmasının son derece önemli olduğunu vurguladı.

Başbakan Ersin Tatar da, KKTC devletinin Doğu Akdeniz’de Türkiye ile birlikte hareket ederek, “mavi vatan” denilen Doğu Akdeniz’deki zenginliklerin paylaşılması noktasında gösterdiği duruşun önemine işaret etti.

Uluslararası anlaşmalardan doğan hak ve çıkarların korunması adına bu adımların atıldığını ifade eden Başbakan Tatar, Türk hükümetinin karalılığı, duruşu ve o noktada gösterdiği özveri ve fedakarlığın kendileri için önemli olduğunu kaydetti.

Başbakan Tatar, Kıbrıs’taki soydaşlarının hak ve çıkarlarını korumak için gelen TC’nin 45 yıl sonra, Kıbrıslı Türklerin Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarların korunması adına yaptığı çalışmaları son derece yararlı ve doğru bulduklarını söyledi.













Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Başbakan Yardımcılığı ve

Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 601 1800 - 01

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri