31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimler, başta AKP-MHP, İYİ Parti-CHP olmak üzere birçok yerel yönetimlerin el değiştirmesi ve 2023 senesinde yapılacak olan seçimlerinde provası konumunda olmuştur.
Seçim sonuçlarında Türkiye’de, önemli büyükşehirlerin el değiştirmesi ise çok farklı bir bakış açısından incelenmesi gereken bir konudur. Öncelikle AKP-MHP’nin yurt genelinde yüzdesel başarılı görünse de Anadolu’yu lokomotif gibi taşıyan şehirlerin yönetimini ellerinden kaçırması, milletin akli karar merciinde değişiklikler olduğunun habercisidir.
2023 tarihine yürüyen ülkemiz ve yaşayan toplum, seçilenlere ve siyasi partilere ‘’- Huzur, ekmek, para, çocuklarımıza gelecek istiyoruz!’’ mesajı vermiştir.
Ülkemizde yaşayan insanlar; yerel idare yönetimine kimin seçildiğinin ve hangi partinin temsilcisinin seçildiğinin öneminden ziyade, Türkiye’nin geleceğinden kuşku duymaya ve böylelikle ülkeyi yönetenler ile muhalefette olanların samimiyetlerine de tam manası ile güven duymamaktadır.
Ülkemizde yapılan seçimleri, geleceklerinin huzuru adına ipotek olarak görmeyen çoğunluk kitle; ‘baskılanmış-bastırılmış ruh hallerinin tepki olarak açığa vurmuşlardır’. Bu vaziyet toplum sosyolojisi bakımından 2023 senesinde partilerin önemseyeceği ve yaşamlarının oksijenini sağlayacak olan bir reçetedir.
AKP-MHP’nin büyük şehirleri kaybetmesinin zemininde; milletten uzaklaşan, hızla varlıklı hale gelmiş ve geldiği yeri unutup, kendi özünden uzaklaşan bir elit yapının oluşması ve bu yapının ise; ‘külliyenin’ akıl danışılan bürokrasisini oluşturmasıdır. Oluşan bu ‘bumerang’ bürokrasisi, ellerinde bulunan havuz medyası ile algı operasyonu yaparak netice almaya çalışmış olup; ‘fakirin kadere inandığını unutup-yok sayıp, vicdan yerine, akla hitap etmeye gayret etmişlerdir’.
Yerel seçim sonuçlarında AKP-MHP’nin kaybettiği, Ankara ve İstanbul (YSK Kararına göre İstanbul) neden önemlidir?
Bu şehirlerde yönetime geçen başkanın bir önemi asla yoktur. Yönetimde yer alacak olan başkanın; Türkiye’de kan emen yarasalar gibi öbeklenmiş olan ‘cemaat, tarikat’ gibi uzantılara akıtılan ‘tüyü bitmemiş yetim hakkının’ sürekliliği meselesi vardır.
İstanbul, Ankara bu konuda, bu yapıların aort damarıdır. Yönetime geçecek olan başkan, yapılan bağış, sponsorluk, verilen ihaleleri şeffaf yapacak olur ise, bu gurupların ülke içerisinde şişmanlamış yapıları ve uzantıları vitamin yetmezliğinden dumura uğrayacaktır.
Türkiye’de gelinen nokta olarak ‘İstanbul, Ankara’ meselesinin perde arkası budur…
Türkiye’de, avamdan-havasa vicdanların istediği sosyolojik gerçek; ‘BEN-SEN-O’ yerine; ‘BİZ’ demeyi başaran, eşit ve adil ekonomik yaşamı adaletle genele yayacak yöneticileri ‘umutla beklemektedir’…
Saygılarımla
Emrah BEKÇİ
Yazar / Yönetmen
|