BASIN BÜLTENİ Özersay: “Ortak vizyon eksikliği göz ardı edilirse sonuç yine aynı olur” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Özersay: “Ortak vizyon eksikliği göz ardı edilirse sonuç yine aynı olur”
Tarih: 27.12.2018 > Kaç kez okundu? 979

Paylaş


Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay BM Genel Sekreteri adına geçici olarak görevlendirilmiş olan Lute’un Kıbrıs’taki temasları konusunda değerlendirmelerde bulunarak “Birleşmiş Milletler şapkadan tavşan çıkarmayacak demiştim, nitekim durum tam da öyledir. BM geçici temsilcisinin taraflar arasında ortak bir vizyon yokken, tarafların neyi müzakere edecekleri konusunda bir uzlaşı yokken doğrudan referans kağıdı denilen belgenin hazırlığına geçmesi doğru bir yaklaşım değildi. Bu nedenle de yıl sonuna kadar hazırlanacağı söylenen belge öyle görülüyor ki hazırlanamayacak. Atı arabanın önüne koymamak gerekirdi. Önümüzdeki dönemde buna dikkat edilmelidir. Genel Sekreterin kendi raporunda işaret edilen yol haritasının dışına çıkılıp ortak vizyon eksikliği görmezden gelinerek yürünmeye çalışıldığı için bahse konu kağıdın hazırlanması daha da zorlaşmıştır. Sorun, konunun esasına dair görüş ayrılığı devam ederken, yani tarafların neyi müzakere edecekleri konusunda dahi farklı düşündükleri ortadayken bunun yok sayılması ve günün sonunda herkesin kendi istediğini anlayacağı bir belge çıkarılmasına odaklanılıyor olunmasıdır” ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, dün akşam BRT’de katıldığı “Hukuksal Görüş” programında gerek bölgesel politikalar gerekse Kıbrıs konusunda yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, bir soruya verdiği yanıtta günümüzde bazı ülkelerin liderleri açısından daha ziyade kişilerin ön plana çıktığı devlet ve uluslararası örgüt kurumsallaşmasının gerilediği enteresan bir döneme girildiğini, dünyanın on yıl öncesine göre çok daha az öngörülebilir bir dünya olduğunu belirterek bunun dış politikada ve doğal olarak da Kıbrıs sorununda tahminde bulunulmasını çok zorlaştırdığını belirtti.

İçinde bulunduğumuz dönemin bazen ikili ilişkilerin hiç tahmin edilemeyecek sonuçlara sebebiyet verdiğini bazen de bu bireysel çıkışlardan dolayı çok ağır bedellerin ödenebildiği bir dönem olduğunu belirten Bakan Özersay, “Mesela Amerika ile Çin arasındaki ikili ilişkide ticaret savaşlarının neden olduğu unsurlara baktığınızda örneği görülmemiş bir durumu görebilirsiniz veya Kaşıkçı cinayetinin global politikanın merkezine oturması bir tesadüf müdür? Yoksa örneğin İran’a uygulanacak olan yaptırımlar bağlamında petrol arzının azalması ihtimaline karşı Suudi Arabistan’ın petrol arzını artırması için Suudi Arabistan’a bir baskı unsuruna mı dönüşmüştür. Bunları görmek lazım diye düşünüyorum” dedi.

Bakan Özersay şöyle devam etti:

“Böyle bir dönemde Kıbrıs’a baktığım zaman, geçen elli yılda Sisyphos’u ve taşı tepeye çıkarmaya çalıştığı ve her defasında da taşın aşağıya düşüşünü görüyorum. Sisyphos gibi o taşı sürekli iterek tepeye çıkarıp ondan sonra tekrar tekrar düştüğü bir elli yıl. Burada sonuç alınamama ve başarısızlığın bir karineye dönüştüğü, başarının ve çözümün bir istisna halini aldığı enteresan bir durum var. Gerçekçi analiz yapacaksak, beğenmiyor olsak da görmek zorundayız. İkincisi Brexit’i görüyorum mesela. Yani garantör ülkelerden bir tanesi olan Birleşik Krallığı AB’den çıkış için kendinin bile nerede olduğunu bilmediği bir tartışmanın göbeğinde görüyorum. Şimdi siz Kıbrıs sorununun çözüldüğü, yeni bir düzenin yaratıldığı, ya da müzakerelerde çok önemli bir aşamaya geldiği fakat İngiltere’nin içerisinde olmadığı bir dönem hatırlıyor musunuz? Yani Zürih ve Londra’da, ya da Burgenstock müzakerelerini aldığınızda İngilizlerin rolünü düşünüyorum. Greentree görüşmelerini ele aldığınızda rollerini bilebiliyorum. Brexit gibi bir problemle uğraşan Birleşik Krallığın Kıbrıs meselesinde hemen şimdi nasıl bir rol üstleneceğini çok öngöremiyorum. Bu bağlamında hemen bir şeyin olacağı gibi bir beklentinin doğru olduğunu söyleyemem.

AB’ye baktığım zaman bir Yunanistan’ın veya diğer aktörlerin gelecek yıl yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerini ciddi anlamda önemsediğini görüyorum. Fransa’nın çok ciddi ekonomik ve sosyal bir krizle baş etmeye çalıştığını ve bunun kaçınılmaz olarak sadece Fransa’da değil bir Yunanistan ve Almanya’da da, AP seçim sonuçlarına yansıyacağını düşünüyorum. Her hükümetin kendi iç meselelerine biraz daha fazla odaklandığı bir dönemden geçiyoruz. Mesela bir Fransa, bir Almanya şu anda Suriye’de yaşanan gelişmelere ne kadar hassas davranıyor bakmak lazım. Böyle bir ortamda bu ülkeler Kıbrıs sorununun çözümüne odaklanabilir veya süreci ileriye taşımak için gerçekten bir çaba ortaya koyabilir mi?

Türkiye Cumhuriyeti açısından bakacak olursak orada da gelecek yıl yapılacak olan yerel seçimler var. Bu seçimler bazıları açısından önemsiz gibi görülse de Türkiye’de sistemin değişmiş olması ve yerleşmekte olması nedeni ile her seçim hala son derece önemli.

Kıbrıs adasına çok yakın bir yerde, gerçek anlamda sıcak bir çatışmanın ara ara yaşandığı bir de Suriye krizi var. Orada hızlı gelişmeler oluyor. Amerika’nın kendi askerlerini Suriye’den çektiği, Türkiye Cumhuriyeti’ni uzun bir aradan sonra önemli ve etkili bir müttefik olarak tanımladığı, Suriye’de Türkiye Cumhuriyeti’ne önemli bir rol biçtiği, daha doğrusu Türkiye’nin kendine bu bölgede önemli bir rol biçtiği bir dönemden geçiyoruz. Böyle bir ortamda uluslararası bir konferansta oturup Kıbrıs meselesini çözeceğiz diyebileceğimiz bir dönemde miyiz gerçekten? Ben bundan emin değilim”.

Özersay sözlerine şöyle devam etti: “Daha da detaya girecek olursak, danışman statüsünde Jane Holl Lute atandı. BM’nin bir raporu var ve Güvenlik Konseyi’nin bir kararı var ve bu kararda tanımlanan birkaç adım var. Siz önce iki tarafın geleceğe dönük bu adaya ilişkin bir vizyona sahip olup olmadığını bir test edin, ortak bir vizyon var ise o zaman “Terms of reference” denilen kağıdı oturun konuşun. Üçüncü aşamada da tam teşekküllü müzakerelerin ancak o zaman başlayabileceği yönünde bir saptama var. Ben bugün için iki taraf arasında ortak bir vizyon olmadığını düşünüyorum, ve bunu sadece ben düşünmüyorum. Bence tarafsız bir biçimde bakan herkes ortada ortak bir vizyon olmadığını görür. Çünkü federasyondan bahsettiğinizde dahi eğer tamamen farklı bir şeyden bahsedebiliyorsak bizim için olmazsa olmaz yaşamsal diye tanımlanan bir siyasi eşitliği ve siyasi katılımın ‘kararlara katılım ve temsiliyete’ dair tanımını Kıbrıs Rum liderden dinlediğinizde Cumhurbaşkanımız da dahil olmak üzere hepimiz hayal kırıklığına uğruyoruz. Elli yıl boyunca biz bunu çözeceğiz dediğimiz şeyi tamamen farklı anladığımızı görüyoruz. Demek ki ortak vizyonla ilgili bir sıkıntı var.

Toplumların kendi içinde vizyon bağlamında farklı şeylerin konuşulduğu bir döneme girdik. Bugün AKEL Kıbrıs Rum liderinin söylediğinden daha farklı bir vizyonu olduğunu vurgulayarak görüşme sürecinden çekilmiş durumdadır, temsilcisini müzakere heyetinden geçici olarak çekmiş durumdadır. Lute adaya böyle bir ortamda geldi, fakat ortak vizyondan bahsetmeden ‘Ben yıl sonuna kadar ‘Terms of reference’ kağıdını hazırlayacağım’ dedi. Bence yıl sonuna kadar böyle bir ihtimal kesinlikle yoktur. Ancak gelen sene bu bahsettiğim eşikler atlatıldıktan sonra (Mart’ta AP, Brexit ve Türkiye’nin seçimleri ertesinde) daha farklı bir ortam oluşursa dahi bence doğrudan doğruya ‘Terms of reference’ kağıdını hazırlamak yerine bizim önce konuşmamız gereken ortak vizyon sahibi miyiz, değilsek ‘nerede bir ortak noktamız var’ konusudur. Nasıl bir ortaklık kuracağımız konusunda en başta anlaşmazsak sonuç bence bellidir ve hayal kırıklığına uğrayacak olan Kıbrıs Türk’üdür. Kıbrıs Türk tarafının bu noktada ısrar etmesi gereken şey ortak vizyonun netleştirilmesinden sonra müzakerelere başlanmasıdır. Müzakereler eğer amaç değil araçsa ilk hedefimiz biz gerçekten bir ortaklık kurmak istiyor muyuz konusunun netleştirilmesidir. Aynı tür ortaklıktan bahsetmiyorsak ya bunu kabul edip söylemeli ya da bunu uyumlaştıracak şeyler yapmalıyız öncelikle. İlk çözülmesi gereken husus budur”.





Meclis Başkan Yardımcısı Töre: “Kıbrıs’ta federasyon imkansız”

Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Zorlu Töre, bazı Rum yetkililerin açıklamalarını eleştirerek, Kıbrıs’ta federasyonun mümkün olmadığını belirtti.

Yazılı bir açıklama yapan Töre, Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Hristodulidis'in “Türkiye’ye karşı İsrail, Amerika, Mısır gibi ülkelerle işbirliği oluşturmaya çalıştıklarını, bunun stratejik bir hedef olduğunu” söylemesinin Türkiye’nin ve KKTC’nin daha dikkatli olması gerektiğini ortaya koyduğunu kaydetti.

Rum hükümet sözcüsü Prodromu’nun ise “federasyon kurması için garantilerin sonuçlandırılması ve Türk askerinin çekilmesinin şart olduğunu” söylemesinin, federasyonun imkansız olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirten Töre, “Türkiye ve Türk ordusu Kıbrıs Türk halkının bedenindeki can damarındaki kandır” dedi.

Töre, “Rum baş papazı II. Hrisostomos’un ise iki devletli veya konfederal bir çözüm şeklini Rumlar için ölümcül olarak nitelemesi Rum zihniyetinin Helenizmin Kıbrıs’ta mutlak bir hakimiyet peşinde olduğunun ispatıdır. Rum Hükümet Sözcüsü Rum Dışişleri Bakanı ve Rum Başpiskoposuna göre artık Kıbrıs’ta hiçbir şey şekillenemez. Türkiye, Türk ordusu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır ve var olacaktır” ifadelerini kullandı.





Şahali:"Tarihi bir adım..."

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali, KKTC Sulama İletim Tüneli projesi için “Atılan bu adım, tarihi bir adımdır, saygıyla karşılanmalı ve teşekkürle baş tacı yapılmalıdır” dedi.

Bakan Şahali, Türkiye Cumhuriyeti ile, bu adımın ardından, yapılması gerekenleri de yapmak için, işbirliği içinde çalışacaklarını söyledi.

TC Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de, temeli atılan KKTC Sulamaları İletim Tüneli projesi tamamlandığında KKTC ekonomisine yıllık 100 milyon Türk Lirası katkı sağlanacağını, KKTC'nin tarım hasılasının da yüzde 20 oranında büyüyeceğini kaydetti.

KKTC’ye tarım suyu ulaştıracak KKTC Sulama İletim Tüneli’nin temeli dün atıldı.

Tepebaşı’nda yer alan temel atma töreninde sırasıyla; DSİ Genel Müdürü Mevlüt Aydın, TC Tarım ve Orman Bakanı Yardımcısı Akif Özkaldı, TC Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali, TC Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli konuşma yaptı.

Törende ilk konuşmayı yapan DSİ Genel Müdürü Mevlüt Aydın, KKTC Su Temin Projesi’nin önemine işaret ederek, KKTC Su Temin Projesi ile TC’den KKTC’ye memba kalitesinde su verildiğini anlattı.

184 Milyon TL maliyetli KKTC Sulama İletim Tüneli hakkında bilgiler veren Aydın, 4.20 metre çapında 5.7 km uzunluğundaki tünel inşaatında, 3.5 metre çapında 450 metre uzunluğunda galeri, 1.5 metre çapında ve 582 metre uzunluğunda cebri boru imalatı yapılacağını kaydetti.

Aydın, sulama tünelinin tamamlanmasının ardından KKTC ekonomisine yıllık 100 milyon TL’lik katkı sağlanacağını belirterek, projenin gerçekleştirilmesine katkı koyan herkese teşekkür etti.

TC Tarım ve Orman Bakanı Yardımcısı Akif Özkaldı da konuşmasında, temel atma töreni ve gelecek suyun önemine işaret ederek, suyun KKTC’nin tarımsal hasılatının çoğalmasını sağlayacak ve topraklarını bereketlendireceğini kaydetti.

Ulusların devamı için suyun çok önemli olduğunu vurgulayan Özkaldı, TC’den KKTC’ye içme ve kullanma suyu temini için DSİ’nin çok büyük bir sorumluluk üstlenerek, görev ifa ettiğini söyledi.

184 milyon TL maliyetli projenin önemine dikkat çeken Özkaldı, su temin projesi kapsamında tüm yerleşim yerlerine içme suyu temin edildiğini anımsattı.

Özkaldı, Alaköprü Barajı'ndan alınan yıllık 75 milyon metreküp suyun 38 milyon metreküpünün, KKTC'de inşa edilecek arıtma tesislerinde arıtıldıktan sonra içme suyu olarak, kalan 37 milyon metreküp suyun ise zirai sulama amaçlı olarak kullanılacağını belirtti.

TC olarak sulama ve atık su projesine odaklandıklarını ifade eden Özkaldı, KKTC sulama iletim tüneli projesi hakkında bilgiler vererek, proje sonunda 100 bin dekar tarım arazisinin sulama suyuna kavuşacağını söyledi.

Özkaldı, projeye katkı koyan herkese teşekkür etti.

TC Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri de, KKTC Su Temin Projesi’nin başka bir aşamasının temellerinin atıldığını belirterek, bu projeye inanan ve hayata geçirilmesine katkı koyan başta TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere herkese teşekkür etti.

KKTC’nin suya hasret kalan topraklarına su getirilmesinin, ülkenin kaderinin değiştirilmesi anlamına geldiğini vurgulayan Başçeri, sulama tesislerinin de tamamlanmasıyla KKTC’de tarım alanında da önemli bir gelişme ve dönüşüm yaşanacağına inanç belirtti.

Suya hasret kalmış topraklara su getirilmesinin önemine işaret eden Başçeri, tarım alanlarına verilecek suyla, tarım alanlarında ciddi değişim ve dönüşümün gerçekleşeceğini söyledi.

Başçeri, projeye katkı koyan herkese teşekkür etti.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali de, KKTC Su Temini projesiyle, KKTC’nin 30 ay önce can suyuna kavuştuğunu anımsatarak, bir hayal gibi görünen projenin hayata geçmesiyle, ülkenin yılda 75 milyon metreküp memba kalitesinde içme suyuna kavuştuğunu vurguladı.

30 aydır evlerde içme ve kullanma amaçlı kullanılan suyun, tarımsal amaçla kullanılabilmesi için bugün ilk adımın atıldığını söyleyen Şahali, tünelin tamamlanmasının ardından, suyun ülkenin 1. kalitede tarım yapılan yeri olan Güzelyurt ovasına ve kuru tarım alanı olan Mesarya ovasına taşınacağını ifade etti.

“Atılan bu adım, tarihi bir adımdır, saygıyla karşılanmalı ve teşekkürle baş tacı yapılmalıdır” diyen Bakan Şahali, Türkiye Cumhuriyeti ile, bu adımın ardından, yapılması gerekenleri de yapmak için, işbirliği içinde çalışacaklarını anlattı.

Bu projelerin, ülkede daha nitelikli bir yaşam sağlamak için hayata geçtiğini belirten Bakan Erkut Şahali, bunları geleceğe yönelik borcun ödenmesi ve yurttaşlık görevi olarak gördüklerini kaydetti.

Şahali, “Türkiye’yi yanımızda hissettiğimiz sürece daha güçlü olacak, daha kararlı adımlarla ilerleyeceğiz” dedi.

Projenin bu etabının 500 gün süreceğini, tünel kazan aracın yaklaşık 1 yıl sonra günışığıyla buluşacağını vurgulayan Şahali, bu etabın tamamlanmasından sonra, suyu tarımsal alanlara taşıyacak şebekenin inşası için çalışmalara başlanacağını anlattı.

Bakan Erkut Şahali, konuşmasının sonunda başta TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere projeye katkı ve emek veren herkese teşekkür etti.

TC Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de törende yaptığı konuşmada, Türkiye ve KKTC için son derece önemli bir gün olduğunu belirterek, "İki kardeş ülkenin iş birliğini içme suyundan sonra sulama projesinde de uygulamanın ilk adımını attık" dedi.

Kıbrıs Türkünün yarım yüzyılı aşkın süredir her türlü baskıya karşı yılmadan mücadele ettiğine işaret eden Pakdemirli, Türkiye'nin, Kıbrıs Türkünün hak ve çıkarlarını korumak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacağını tüm dünyaya gösterdiğini dile getirdi.

Pakdemirli, "Türkiye Cumhuriyeti, anavatan ve garantör olarak KKTC’nin varlığı, güvenliği, hakları ve refahı için tam desteğini devam ettirecektir" dedi.

Pakdemirli, dünyada ilk ve tek olma özelliği taşıyan askıda borulu deniz geçiş sistemini bünyesinde barındıran Türkiye'den KKTC'ye Su Temin Projesinin Türkiye'nin birlik ve beraberlik içinde olduğunda neler yapabileceğinin kanıtı olduğunu vurguladı.

Pakdemirli , "Bu dev proje göstermiştir ki, ülke olarak birlik içinde olduğumuz zaman yapamayacağımız hiçbir proje yoktur" şeklinde konuştu.

İçme suyu projesinin ardından, 184 milyon TL maliyetli KKTC Sulamaları İletim Tünelinin temelini de attıklarını ifade eden Pakdemirli, "Tarım, bilindiği gibi sulama ile birlikte büyük ivme kazanan bir sektördür. Suyun projelendirilmesi ile sulamaya açılan alanlarda kuru tarımdan sulu tarıma geçileceğinden sulu şartlarda işgücü ihtiyacı da artmaktadır" dedi.

Bakan Pakdemirli, Türkiye'de tarım sektöründe sulamaların, ürün çeşitliliğine önemli etki yaptığının görüldüğünü belirtti.

KKTC’de sulama sektörünün, dünyanın her yerinde olduğu gibi önümüzdeki dönemde çok daha önemli hale geleceğine işaret eden Pakdemirli, aynı zamanda sulama ile yer altı su kaynaklarının da beslenmiş olacağını vurguladı.

Pakdemirli şöyle konuştu:

“Su ihtiyaçlarının tamamen yer altı suyu kaynaklarından karşılandığı KKTC’de, aşırı çekim neticesinde yeraltı suyuna deniz suyu girişimlerinin olması, yer altı sularının tuzlanmasına neden olmaktadır. Kısacası, Türkiye’den KKTC’ye iletilen sulama suyu, hem KKTC’nin kalkınmasına önemli ölçüde katkı sağlayacak, hem de sınırlı kaynaklarını korumasına destek olacaktır."

"Temeli atılacak KKTC Sulamaları İletim Tüneli projesi tamamlandığında KKTC ekonomisine yıllık 100 milyon lira katkı sağlayacaktır" diyen Pakdemirli, KKTC'nin tarım hasılasının yüzde 20 oranında büyüyeceğini dile getirdi.















Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Flickr





LinkedIn





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Başbakan Yardımcılığı ve

Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 601 1800 - 01

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri