BASIN BÜLTENİ Erhürman: “Uluslararası şirketlerin faaliyetleri hukukun ve meşruiyetin sınırlarının dışına taşmış durumda" - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Erhürman: “Uluslararası şirketlerin faaliyetleri hukukun ve meşruiyetin sınırlarının dışına taşmış durumda"
Tarih: 29.11.2018 > Kaç kez okundu? 970

Paylaş


Başbakan Tufan Erhürman, Kıbrıs etrafındaki doğal kaynaklar konusunda faaliyet gösteren uluslararası şirketlerin faaliyetlerinin hukukun ve meşruiyetin sınırlarının dışına taşmış durumda olduğunu söyledi.

Başbakan Erhürman, Uluslararası İşbirliği Platformu’nun (UİP), Türkiye Cumhurbaşkanlığı himayelerinde düzenlediği ve önceki gün başlayan 9'uncu Boğaziçi Zirvesi'nin ikinci gününün onursal açılış konuşmasını yaptı.

Erhürman, dünyada bugün yaşananların, zirvenin başlıklarının önemini ortaya koyduğunu belirterek, dünyanın zenginliklerinin adil paylaşımının önemini vurguladı.

Başbakan Erhürman, “Ne zaman ki zenginlikler adil paylaşılır o zaman barış sürdürülebilir olur ama ne zaman ki adil paylaşım gerçekleşmez, herkes için değil de sadece imtiyazlı gruplar için olur, o zaman barışın sürdürülmesi de mümkün olmaz” diye konuştu.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslı Türkler ve Rumlar tarafından kuruluşunu ve sonrasındaki süreci anlatan Başbakan Erhürman, 1963’te cumhuriyetin dağıldığını ve o günden bu yana Kıbrıslı Türklerle Rumların adada ne varsa paylaşma konusunda ortak anlayışa ulaşılamadığı için gösterilen çabaların hiç birinden sonuç alınamadığını kaydetti.

Erhürman, açılan çok önemli fırsat pencerelerinin de değerlendirilemediğini, bunlardan en önemlisinin 2004’te AB’ye üyelik fırsatı olduğunu belirterek, eğer o süreç doğru yönetilseydi bugün hidrokarbon konusunda bir gerginlik olarak yaşanan zenginliğin, adil biçimde adada yaşayan herkes için ortak bir zenginlik haline gelebileceğini anlattı.

“Ama o süreç doğru yönetilemedi ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bütün Kıbrıs adına AB’ye üye oldu ve çok önemli bir motivasyon kaynağı kaybedildi” diyen Erhürman, bugün de Kıbrıs etrafındaki doğal kaynaklar konusunda Kıbrıs Türk halkının varlığının, iradesinin yok sayıldığını, tek yanlı girişimler yapıldığını, uluslararası şirketlere ruhsatların da tek yanlı verildiğini, ikili anlaşmaların tek yanlı yapıldığını anlattı.

Başbakan Tufan Erhürman, Kıbrıs Türk tarafının bunlara sessiz kalmadığını, gerginlik çıkaran taraf da olmadığını ama buradaki yanlışlığı, çarpıklığı, uluslararası hukuka uygun olmadığını uluslararası toplum nezdinde ve BM Güvenlik Konseyi’ne yazılan mektuplarla ısrarla kayda geçirdiklerini vurguladı.

Başbakan Erhürman, Kıbrıs etrafındaki zenginliklerin gerginlik konusu olmaktan çıkarılması ve adil paylaşım için Kıbrıs Rum tarafına iki öneri sunduklarını, bunlardan birini Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulununcaya kadar bu konudaki faaliyetlerin askıya alınması; bu olmayacaksa da Kıbrıs’taki durumun doğasına uygun şekilde iki toplumdan oluşacak ortak bir komite kurularak bu çalışmaları yürütmesi, bu kaynaklardan elde edilecek gelirin de kapsamlı çözümde doğacak ihtiyaçlarda kullanılması olduğunu söyledi.

Erhürman, faaliyetler askıya alınsaydı her iki tarafın da “Kıbrıs sorununu çözelim ki kaynağı adil biçimde paylaşalım” motivasyonuna sahip olacağını; ikinci alternatif kabul edilseydi de çözümün gerektireceği kaynakların nereden sağlanacağı endişesinin ortadan kalkacağını vurguladı.

“Ama bu alternatif önerilerimiz karşılık bulmadı ve ne kadar girişim yaptıysak hepsi bir biçimde reddedildi” diyen Erhürman, 9. Boğaziçi Zirvesi’nin ana temasına işaret etti ve sürdürülebilir barış ve herkes için kalkınmanın önemini vurguladı.

Erhürman, Kıbrıs Türk tarafının bu gelişmeler üzerine 2011’de Türkiye’yle kıta sahanlığı anlaşması imzalayarak, TPAO’nun bölgede araştırma yapma konusunda ruhsatlandırıldığını hatırlattı.

Bir yandan da barış arayışlarını sürdürdüklerini ve dünyaya mesaj verdiklerini belirten Başbakan Tufan Erhürman, ada etrafında ruhsatlandırılmış şirketlerin bir takım faaliyetlerde bulunduğunu ama ruhsatlandırmanın, Kıbrıs Türk tarafının iradesi yok sayılarak yapıldığı için hukuken sakat olduğunu söyledi.

“Uluslararası şirketlerin faaliyetleri de hukukun ve meşruiyetin sınırlarının dışına taşmış durumdadır” diyen Başbakan Erhürman, Kıbrıs Türk tarafından beklenen, eğer Rum lider Anastasiadis’in dediği gibi doğal zenginliklerden kaynaklanan haklarının çözümden sonra verilmesine razı olmaksa, bunun adil bir beklenti olmadığını kaydetti.

Erhürman “Gelinen noktada bilmek zorundayız ki önümüzde ya bir gerginlik vesilesi ya da önemli bir fırsat penceresi var” diye konuştu.

Barış dilinden ödün vermeksizin son noktaya kadar herkesin akıl yoluna gelmesi, ada etrafındaki zenginliğin gerginliğe değil adil paylaşıma dönüştürülmesi için çalıştıklarını vurgulayan Başbakan Tufan Erhürman, aklın yolunun sadece Kıbrıslı Türkler ve Rumlar için değil uluslararası şirketler için de bir olduğunu vurguladı.

Erhürman, Kıbrıs’taki fırsat penceresinin doğru kullanılmasının bölge için de emsal teşkil edeceğine dikkat çekti.

Erhürman, Rum lider Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs Türk tarafının önerilerine karşın hem kurulacak federasyonda hem de ortak zenginliklerin paylaşımında dillendirdiklerine dikkat çekerek, bunun zihniyetini gösterdiğini vurguladı.

Anastasiadis’in “İşleyen bir devlet istiyoruz” dediğine de işaret eden Başbakan Erhürman “İşleyen, işlevsel bir devlet iki tarafın iradesinin de kararlara yansıdığı bir devlettir. Bu kuş tek kanatlı uçabilecek bir kuş değil. Kıbrıs’ta iki kurucu unsur vardır. Kıbrıs Rum halkı ne kadar kurucu unsursa Kıbrıs Türk halkı da o kadar kurucu unsurdur. Hidrokarbondan her türlü karara kadar Kıbrıslı Rumlar kadar Kıbrıs Türk halkının iradesi de kararlara muhakkak yansımalıdır. Adaletin de, hukukun da, medeniyetin de gereği budur” dedi.

Erhürman’ın bu sözleri alkışlarla karşılandı.

9. Boğaziçi Zirvesi’nin başlığını son derece ilham verici bulduğunu ifade eden Erhürman, hem Kıbrıs etrafındaki kaynaklarla ilgili soruna hem de dünyadaki pek çok soruna çözüm önerisi olduğunu söyledi.

Erhürman, “Yani zirve bize şu mesajı veriyor: Gelin adanın etrafındaki hidrokarbon kaynaklarını hepiniz için bir kalkınma olanağı için değerlendirin ve Kıbrıs’ta sürdürülebilir bir barış ortamını birlikte yaratın. Mesaj budur, bizim çabamız bu zenginliğin gerginlik olarak yaşanmaması yönündedir” diye konuştu.

Bunun için Kıbrıslı Türklerin ve Rumların adada samimiyetle çözüm isteyen tüm tarafların katkısına, yardımına ihtiyacı olduğunu kaydeden Başbakan Erhürman, “İki halkın ruhsatlandırılmış uluslararası şirketlerin mensubu olduğu devletlerin samimi katkısına ihtiyacı vardır. Eğer samimiysek Kıbrıs’ta bir an önce çözümün bölgeye örnek olacağı konusunda, gelin bu fırsat penceresinin sert biçimde bir daha kapanmasına izin vermeyelim. Gelin bu fırsatı herkes için kalkınma ve sürdürülebilir bir barış ortamının yaratılması fırsatı olarak değerlendirmek için hep birlikte elimizden geleni yapalım…” ifadelerini kullandı.

Başbakan Erhürman’a konuşmasının ardından UİP Boğaziçi Zirvesi Kurucusu Cengiz Özgencil ve eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış tarafından plaket takdim edildi.



Özersay: “Uluslararası platformlarda görüşlerimizi anlatacağız”



Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Konrad Adenauer Vakfı tarafından İtalya’da Milano yakınlarında düzenlenen uluslararası toplantıya katıldı.

Doğu Akdeniz bölgesindeki doğal gaz aramalarıyla ilgili olarak yapılan toplantıda konuşan Özersay, daha sonra TAK’a yaptığı açıklamada ‘farklı platformlarda uluslararası alanda Kıbrıs Türk halkının haklarını dikkate alan yaklaşımların gelişebilmesi için görüşlerimizi ortaya koyuyoruz. Doğal gaz konusunda karar verici konumda olan ya da karar vericileri etkileyebilecek olan isimlerle görüş alış-verişinde bulunarak dış politikamızı herkesin anlamasını sağlamaya çalışıyoruz. Aktif bir diplomasi ile pozisyonumuzu, argümanlarımızı ve haklarımızı yurt dışında imkan olan her platformda savunuyoruz. Bunu sadece Kıbrıs’ta BM, bazı büyükelçiler ve diğer diplomatlarla yapacağımız görüşmelerle başaramayız, sürekli olarak uluslararası alanda aktif olmak Dışişleri Bakanlığı olarak hedeflerimizi başarmak açısından önemlidir’ dedi.

Varacağı son noktaya takılmadan, bu konuda teorik tartışmalar içinde boğulup zaman kaybetmeden iki taraf arasında işbirliği modellerinin hayata geçirilmesi gerektiğini savunan Özersay “bu bölgede kalıcı istikrar ancak yaşayabilir ve adil bir çözümle ya da kapsamlı çözüm olmadan da taraflar arasında gelişecek geçici düzenlemelere gelişecek bir karşılıklı bağımlılık ile mümkündür. Bu bölgede, Kıbrıs sorunu çözülmeden de ticaret, ekonomi, turizm, ulaştırma, enerji ve benzeri alanlarda işbirliğini hayata geçirmek ilgili bütün aktörler arasında bir karşılıklı bağımlılık ortaya çıkaracaktır. Kalıcı istikrar bu türden ilişkilerde yatır.” ifadesini kulandı.

“Biz bu adada maalesef 50 yıldır sadece teorik ve soyut bir geleceği konuşmaktan, buna zaman ve enerji harcamaktan bugünü yaşayamıyoruz, günü kaçırıyoruz. Bana göre sıkıntı tam da buradadır. Aşağıdan yukarıya doğru somut adımlar ve işbirliği üzerine kurulacak olan bir ilişki kaçınılmazdır.” diyen Özersay, bunun üzerinde artık çok daha ciddi şekilde düşünmeye başlanması gerektiğini vurguladı.

Özersay sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu şekilde gelişecek ilişkiler yıllar içerisinde bizi ne düzeyde bir ortaklığa götürecek onu bugünden kestirmek mümkün olmadığı gibi buna gerek de yoktur. Bugün federasyon mu olsun, iki devletli mi olsun yoksa konfederasyon mu olsun tartışmalarının içinde boğulmak istemiyorsak bahsettiğim şekilde işbirliği yapmaya başlayıp bu ilişkiyi doğal seyrine bırakmak gerekir. Bu günün sonunda artan güvenle federal bir ortaklıkla da sonuçlanabilir.” Özersay ayrıca Kıbrıs Rum siyasi liderliğinin yönetimi Kıbrıs Türkü ile paylaşmaya yanaşmadığının artık her açıdan görüldüğünü kaydetti. “Aslında bunu 2004 referandumlarıyla birlikte televizyona çıkıp gözyaşları dökerek Kıbrıslı Rumlara hayır oyu kullanmaları aksi halde devletin ellerinden gideceği uyarısında bulunan Papadopulos’tan bu yana net şekilde görüyoruz.” diyen Özersay, “Crans Montana’da Kıbrıs Rum liderliğinin ortaya koyduğu yaklaşımlarda da, kısa süre önce Kıbrıslı Rum lider Anastasşades’in siyasi eşitliğe dönük açıklamalarına bakarak da görmek mümkün. Öte yandan doğal gaz konusunda Kıbrıs Rum liderliğinin sergileyeceği tutum, yönetime ilaveten zenginliği paylaşmaya istekli olup olmadıklarını hepimize gösterecek olan bir turnusol kağıdı olacak. Aslında bugüne değin bu konuyu bir ‘egemenlik meselesi’ olarak tanımlayarak bizimle konuşmaktan kaçınmaları ve tek yanlı adımlarla ilerlemeleri paylaşmak istemediklerinin en somut göstergeleridir.” şeklinde konuştu.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay ayrıca, “Doğu Akdeniz doğal gazı konusunda kritik eşik gelip çattı. Madem ki doğal gaz şirketleri böyle bir risk alıyorlar o zaman bunun sorumluluğunu da üstlenmeleri gerekecek.” uyarısında da bulundu. Özersay açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kıbrıs sorununun çözüm sürecine endeksli olmayan bir doğal gaz işbirliği modeli için birbirini tanımayan, Kıbrıs Rum tarafının yaklaşımları nedeniyle birbiriyle her şeyi konuşurken doğal gaz konusunu konuşamayan taraflar arasında doğal gaz şirketleri aracı olmak ya da uygun bir diyalog platformu sunmak durumundadırlar. Bu kaynaklar madem ki ortak kaynaklardır ve biz Kıbrıslı Türklere de aittir, o halde bizim katılımımız ve nihayetinde de rızamız olmaksızın bu kaynakların uluslararası piyasalara çıkması söz konusu olamaz. Uluslararası petrol şirketleri bu kaynakların dünya piyasasına aktarılması öncesinde Kıbrıs Türk tarafı ile Kıbrıs Rum liderliğinin oturup anlaşmasını zorlamazsa, bu doğrultuda şartlı bir yaklaşım ortaya koymazsa herkesin başı ağrır. Şirketlerin alacakları risk de ciddi anlamda büyür.” Kıbrıs adasında ve etrafında var olan statükonun sağladığı göreceli istikrarın kimseyi aldatmaması gerektiğine de dikkat çeken Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay “evet bugünkü statüko göreceli olarak bir istikrar sağlıyor ve bazı uluslararası aktörler de bu sebeple statükonun değişmesi için çaba harcamıyor ancak kimse bunun rehavetine kapılmamalıdır. Statükonun sağladığı göreceli istikrar kimseyi aldatmamalıdır. Kalıcı istikrar ancak ve ancak karşılıklı bağımlılık yaratacak ilişki biçimleriyle mümkündür” dedi.



Akıncı, Revel’i kabul etti



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, İsrail Büyükelçisi Shmuel Revel’i kabul ederek görüştü.

Görüşmede, Cumhurbaşkanlığı Diplomasi ve AB Özel Danışmanı Erhan Erçin de hazır bulundu.



Erdoğan: “Yunanistan ve Rumların davranışları, kendileri için tehdite dönüştü”



Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan ve onunla hareket eden Güney Kıbrıs’ın pervasız davranışları, en başta kendileri için tehdit ve tehlike kaynağı haline gelmiştir” dedi.

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan Erdoğan, Akdeniz’de bazı ülkelerin kendi iç meseleleri ile uğraşmasını fırsat bilerek hakları olmayan alanlarda ekonomik ve siyasi hakimiyet kurmak isteyenlere fırsat vermeyeceklerini vurguladı.

Türkiye’yi, 12 mil meselesinde adeta Ege Denizi’ne ayak basamaz, Kıbrıs meselesinde ise haklarını savunamaz duruma getirme gayretlerini beyhude olarak niteleyen Erdoğan, “Uluslararası hukuktan ve teamüllerden kaynaklanan haklarımızı sonuna kadar kullanmakta, buna engel olmak isteyenlere de hadlerini bildirmekte kararlıyız” dedi.



Denktaş: “Crans Montana zirvesinin başarısızlığı sadece bir müzakere sürecinin çöküşü değil aynı zamanda ‘Federal Kıbrıs’ konseptinin de çöküşüydü”



Demokrat Parti (DP) Başkanı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “Crans Montana zirvesinin başarısızlığı sadece bir müzakere sürecinin çöküşü değil aynı zamanda ‘Federal Kıbrıs’ konseptinin de çöküşüydü” dedi.

Denktaş, müzakereler ve federal Kıbrıs konusunda açıklama yaptı. “Kıbrıslı Rumların ‘Federal Kıbrıs’ konsepti, siyasi eşitliğin olmadığı, Kıbrıslı Türklerin güvenceden yoksun bırakıldığı, işlevsellik adı altında Kıbrıs Türk halkının, Kıbrıs Rum’larının tahakkümü altına girdiği, özetle kararları Kıbrıs Rumların vereceği, ismi federal fakat gerçeklikte bir Kıbrıs Rum devletinden başka bir şey değildir” diyen Denktaş açıklamasına şöyle devam etti:

“Bu bakış açısı Sayın Anastasiadis’e özgü bir bakış açısı da değildir. Makarios’un Kıbrıs Türklerini Kıbrıs Cumhuriyet’inden dışlamak, Kıbrıs Cumhuriyetini bir Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne dönüştürmek için geliştirdiği meşum 13 anayasal maddenin gerekçesi de ‘işlevsellik’ kisvesi altında sunulmuştu.

Kıbrıs Türk Halkı, eşitliğinin, egemenliğinin elinden alınmasına yönelik tüm girişimlere canı pahasına karşı durmuş ve Türkiye’nin garantörlük hakkını 1974’te kullanabilmesi nedeniyle de özgürlüğüne kavuşmuştur.

Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerin de bu adanın sahibi olduklarını, bu adanın yönetiminde eşit söz hakları olduğunu, Kıbrıslı Türklerin geçmişten gelen güven kaygıları olduğunu anlayamadıkları, kabul edemedikleri sürece adamızda ortak bir devlet kurmak imkânsızdır.”

Serdar Denktaş, Kıbrıslı Rumların bu mantalitesi değişmediği sürece adada ne Federal ne de Konfederal ortak bir devlet kurmanın mümkün olmayacağına işaret ederek “Bu mantaliteyle yan yana iki devletin dahi barış ve huzur içinde yaşaması neredeyse imkânsızdır” dedi.

Rum tarafının uzlaşmaya değil çatışmaya doğru yürüdüğünü söyleyen Denktaş, şunları kaydetti:

“Adamız etrafındaki doğal kaynakları sadece kendi ‘doğal’ hakları görmelerinin arkasında yatan mantalite de budur ki, etrafı doğal kaynakların paylaşım savaşları içerisinde olan adamızı her gün biraz daha ateş çemberine yaklaştırmaya çalışmaktadır.

Kıbrıs Rum tarafı bırakın bir federal çözüme ulaşmak için gayret göstermeyi, tüm bölgeyi tehdit eden girişimlerine hız vermektedir. Kıbrıs Rum yönetimi uzlaşmaya değil çatışmaya doğru yürümektedir.

Kıbrıs Rum yönetimi Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’nun da belirttiği gibi önce ne istediklerine karar vermelidirler. Kıbrıslı Türkler ve Türkiye uzlaşma yoluyla sorunlara çözüm bulmaya hazır ve istekli olduklarını defalarca belirtmişlerdir”

Denktaş, 15 Kasım’da KKTC’nin kuruluş yıldönümündeki açıklamasını da şöyle anımsattı:

“Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların ortak federal bir devlet kurmaları ne bilimsel bir şart ne kaçınılmaz tarihsel bir son ne de sosyolojik bir gerekliliktir.

Farklı kültür, dil, din ve milletlere ait iki halk, coğrafi ve konjektürel siyasi nedenlerle ortak bir devlet arayışına sürüklenmişlerdir.

Biz eşit şartlarda oluşacak bir devlete kapımızı kapatmadan, yıllardır boşa harcanan zemin ve metotların dışında, özgün önerilerimizi geliştirerek, Anavatan Türkiye ile de görüş birliği içerisinde yeni parametrelerle yeni bir masa oluşturulması için azimle çalışmalıyız.”

Bu görüşün haklılığının gerek Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Politis gazetesine verdiği demeçte, gerekse ona verilen tepkilerde de görülebileceğini dile getiren Denktaş şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı Crans Montana sonrasında ‘elimizden geleni yaptığımıza inanıyoruz. Üzüntülü olmakla beraber rahatız. Bizim neslin son denemesi olan uğraşın ne yazık ki başarıyla sonuçlanmasını sağlayamadık’ açıklaması çok doğru bir açıklamaydı.

Tarih tekerrürden ibaret değildir, olmamalıdır. Bir başka İsviçre kentinde veya BM binası çıkışında bir başka KKTC Cumhurbaşkanı artık üzüntüyle benzeri cümleler kurmamalıdır.

Bu küçük ama güzel ülkemizde çok daha güzel, çok daha refah çok daha adil bir düzen kurmamız mümkündür ve bunun için uğraş vermekteyiz.

Bu küçük ama güzel adamızda Kıbrıslı Rum komşularımızla da yan yana barış içerisinde yaşamak mümkündür. Yeter ki karşı tarafta da böyle bir niyet olsun.”













Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Flickr





LinkedIn





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Başbakan Yardımcılığı ve

Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 601 1800 - 01

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri