BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Kıbrıs Rum Liderliği tek yanlı girişimlerle ortak zenginlikleri tek başına sahiplenme anlayışını terk etmelidir” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Kıbrıs Rum Liderliği tek yanlı girişimlerle ortak zenginlikleri tek başına sahiplenme anlayışını terk etmelidir”
Tarih: 28.11.2018 > Kaç kez okundu? 982

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, adayı paylaşan iki toplumun bir yandan gelecek nesillere, diğer yandan tüm bölgeye ve dünyaya karşı tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, iki topluma ait olan doğal kaynakların, yine bu iki toplumun refahını artıracak şekilde değerlendirilmesinin şart olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, İstanbul’da, Uluslararası İşbirliği Platformu’nca düzenlenen “Barışın Sürdürülmesi ve Herkes İçin Kalkınma” konulu 9. Boğaziçi Zirvesi’nde konuştu.

Bu yılki zirvenin temel çerçevesini oluşturan “barış” ve “kalkınma” sözcüklerinin, dünya için yaşamsal öneme sahip iki temel ihtiyacı tanımladığını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “İnsanlar, toplumlar ve ülkeler hiç kuşkusuz güvenlik içinde müreffeh bir yaşam sürmek isterler. Fakat ne yazık ki dünya coğrafyasının çoğu bölgesi ve dünya nüfusunun büyük kısmı bu şansa sahip olamamaktadır” dedi.

Entegre Bölgesel Bilgi Ağları tarafından 2018 başında yayınlanan rapora göre dünyanın 40’tan fazla bölgesinde savaş koşulları hakim olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, sıcak çatışmalardan etkilenen insan sayısı son 10 yılda iki kat arttığına dikkati çekti. Küresel Barış Endeksi’ne göre dünyada son 10 yıl içinde çatışma yaşanmayan sadece 10 ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle konuştu:

“Birleşmiş Milletler ’in bu ayın başında yayınladığı rapora göre dünya nüfusunun yarısı günde iki doların altında bir parayla geçinmeye çalışmaktadır. Açlık, hastalık ve eğitimsizlik; yoksulluğun yol açtığı yakıcı sorunlar olarak oldukça yaygındır.

Bütün bu veriler küresel boyutta yaşanan büyük bir krize işaret etmektedir. Bu kriz ve yarattığı sonuçlar, dünya ölçeğinde barış ve kalkınma hedeflerine sahip çıkıp uğraş vermenin ne kadar gerekli olduğunun kanıtlarıdır.

Bu çağda güç odakları ve devletler arasında rekabetçi bir çekişmenin olmamasını beklemek naif bir temenniden ibaret kalabilir. Fakat rekabeti, karşı tarafı yok etme stratejisi uygulayacak düzeye taşımanın insanlık dışı olduğunu yüksek sesle haykırmaktan, kimse geri durmamalıdır.

Her sıcak çatışma elbette savaş endüstrisine kazandırmaktadır. Endüstriyel ölçeğin ötesinde sömürgeci ve yeni sömürgeci emellerini hayata geçiren kimi devletler de savaşların rantından istifade etmektedirler. Ama uzun vadede ve geniş ölçekte savaşlar aslında tüm insanlığa kaybettirmektedir. Oysa barış koşulları kalkınmanın en önemli ivme kaynaklarından biridir.

Dünya üzerindeki olup bitenler bize şu muazzam etkileşimi özetlemektedir: “Barış ortamı yoksa sürdürülebilir kalkınma yoktur; öte yandan sürdürülebilir kalkınma yoksa barış ortamı her an tehdit altındadır.”

İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden dönemde, çok taraflılık ilkesine ve uluslararası kurumlara dayanarak gelişen dünya düzeninin, 1970’lerin sonunda Çin’in tedricen dış dünyaya açılması ve Soğuk Savaş sonrasında Doğu Bloku ülkelerinin de katılımıyla yeni bir ivme kazandığını ve küreselleşme denilen sürecin hız kazandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Hızlı küreselleşme, dünya ekonomilerinin birbirleriyle entegre olmasına yol açmıştır. Fakat 2008 yılında başlayan küresel finansal kriz sonrasında, bu eğilim tamamen tersine dönmüş görünmektedir” diye konuştu.

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bazı ülkelerin daha tek taraflı ve izolasyonist politikalar izlemekte olduklarını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bu ortamda, insan hakları ihlalleri artarken, milliyetçilik, ırkçılık, yabancı düşmanlığı da tırmanış göstermektedir. Şiddetli çatışma ve istikrarsızlık, doğaldır ki dünyada görmeyi arzu etmediğimiz şeylerdir. Çatışmaların ve istikrarsızlığın olmaması içinse sürdürülebilir ve herkesi kapsayan bir ekonomik kalkınmaya ihtiyacımız vardır. Gelecek kuşakların barış ve refah içinde yaşayabilecekleri bir dünya tesis etmek istiyorsak, her türlü insan hakkına; ister ekonomik, sosyal, kültürel, isterse politik olsun, saygı göstermemiz gerekmektedir” dedi.

Cumhurbaşkanı konuşmasında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in, 24 Nisan’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ‘Barış inşası ve barışın sürdürülmesi’ üst düzey toplantısında yaptığı konuşmadaki “insanlarımızın kaygı ve korkularını azaltmak, dünyayı daha iyi bir geleceğe giden bir yola koymak ve sürdürülebilir bir barış ve gelişmenin temellerini atmak için, ülkelerarası daha çok cesaret ve iş birliğine ihtiyacımız vardır” sözlerini anımsattı.

Uluslararası Para Fonu IMF’nin, orta vadede dünya ekonomisinin beklenilenden daha yavaş büyüyeceğini tahmin ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Akıncı, “IMF bu ayın başında, beklentilerini daha da aşağıya çekerek 2018-2019 arasında, dünya ekonomisinin beklenilenden daha da yavaş büyüyeceğini öngördüğünü açıklamıştır. Buna gerekçe olaraksa Amerika Birleşik Devletleri’nin Çin’den gelen 200 milyar dolarlık ithal mala karşı koyduğu gümrük vergisi ile başlayan ticaret savaşını göstermiştir” dedi.

İş birliğine daha çok ihtiyaç duyulan bir dönemde yaşanan bu durum son derece kaygı verici olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, “Temennim, öncelikle dünyanın önde gelen ülkelerinin sorumluluklarını idrak edip, daha güçlü ve herkesi kapsayıcı bir ekonomik büyümenin gerçekleşmesine yardımcı olacak politikaları benimsemeleridir” diye konuştu.

“Ekonomilerimizde ortaya çıkan yapısal değişiklik ve zorluklara karşı, popülist, korumacı politikalar yerine, mal ve hizmet ticaretinde sürekli büyümeyi destekleyen, ülkelerarası iş birliği temeline dayalı çözümler bulunması ve bu sayede küresel ekonomik büyümenin korunması ve genişletilmesi elzemdir” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bunu yapabilirsek, eminim diğer konularda başarılı olma şansımız daha fazla olacaktır” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı, şöyle devam etti:

“Küreselleşme olgusu, gerek savaşların gerekse iş birliği ve barış koşullarının etkilerini kendi sınırlı ölçeklerinin dışına doğru genişletmektedir. En sıcak örneklerden birisi Suriye’de yaşanmakta olan dramın olumsuz etkilerinin tüm yakın coğrafyaya ve oradan da Avrupa içlerine kadar yayılmış olmasıdır”.

Cumhurbaşkanı Akıncı çalkantılı coğrafyamızın istikrarsız ortamının hepimize az ya da çok etki ettiğini vurgulayarak, “Özellikle bölgemizin istikrara, geniş bir iş birliği anlayışına ve huzura kavuşmaya ihtiyacı vardır” dedi.

Son dönemlerde Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon kaynaklarının hem Kıbrıs özelinde hem de bölge ölçeğinde “barış-kalkınma” ilişkisini tesis etmek için doğru değerlendirilmesi durumunda çok önemli bir fırsat sunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Akıncı, “Kaynakların birlikte değerlendirilmesini öngören bir vizyon sayesinde herkesin kazançlı çıkacağı, kimsenin kaybetmeyeceği bir ekonomik iş birliği ortamı yaratılabilir; bu ekonomik ortaklık ise bölgenin huzura kavuşmasının anahtarına dönüşebilir” dedi.

Coğrafik konumunun, çağlar boyunca son derece önemli bir etken olarak Kıbrıs adasının tarihine yön verdiğini belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs’ın hassas konumun fırsata çevrildiği dönemlerde önemli bir ticaret kavşağı olmanın sağladığı ekonomik ve kültürel nimetlerin refaha dönüştürüldüğünü; bölgesel güç savaşlarının merkezine dönüştürüldüğündeyse yoksulluğun çıkageldiğini anımsattı.

“Bugün adayı paylaşan iki toplum tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyadırlar: Bu, bir yandan gelecek nesillere, diğer yandan tüm bölgeye ve dünyaya karşı bir sorumluluktur” diyen Cumhurbaşkanı Akıncı, iki topluma ait olan doğal kaynakların, yine bu iki toplumun refahını artıracak şekilde değerlendirilmesinin şart olduğunu vurguladı.

Kıbrıs Rum liderliğinin bugüne kadar izlediği yanlış tutumdan vazgeçmek zorunda olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “Tek yanlı girişimlerle ortak zenginlikleri tek başına sahiplenme anlayışını terk etmelidir” dedi.

Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Rum liderliğinin adanın zenginliklerini, üstelik ekonomik aklın emrettiği projeleri hiçe sayarak sadece kendi hanesine yazma girişiminin, tarihsel sorumlulukla bağdaşmadığını belirterek, bu tutumun barışa ve kalkınma çabalarına hizmet etmediğini söyledi.

Yapılması gerekenin, gerginlik politikası yerine iş birliği öngören yaklaşıma yönelmek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:

“Ortak zenginlik ortak akılla yürütülmelidir. Bu zenginlikte her iki toplumun da payı olduğu kabul edildiğine göre, planlama ve çıkarılmasında da ortak hareket edilmesinin yolu bulunmalıdır.

Kıbrıs’ın çevresinde varlığına inanılan zengin doğal gazın, diğer kaynaklarla da birleştirilerek Türkiye ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması, sadece uzmanların işaret ettiği en mantıklı güzergâh değil, aynı zamanda gerek Kıbrıs’ta gerekse bölgede barış, istikrar ve kalkınma yolunda da önemli bir gelişme olacaktır.

Bu gelişmeden herkes ekonomik fayda sağlayacaktır. Ama bundan da önemlisi kalıcı bir barış ve iş birliği ortamı yaratılacak olmasıdır. Bu sayede, çatışma ve savaşlarla anılan bölgemiz için ilham verici ve güçlü bir örnek doğacaktır.

Aksi politikalar tam tersi senaryoları beraberinde getirecektir. Tek yanlı kazı girişimlerine kayıtsız kalınması mümkün olmayacağından bölgede gerginlik daha da artacaktır.

Bunun yerine, Kıbrıs’ın barışı ve kalkınmayı başaran; iş birliğinin önemini kanıtlayan iyi bir örnek olarak tüm dünyaya ilham vermesini temenni ediyorum.”



Akıncı: “Bundan sonra eğer bir süreç olacaksa ucu açık olmayacak, sonuç odaklı olacak”



Kıbrıs sorununun çözümü için müzakerelerin yeniden başlamasına yönelik çabaları değerlendiren Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, "Bu kez farklı olan BM Genel Sekreteri Guterres'in raporu. Bundan sonra eğer bir süreç olacaksa bu sürecin ucu açık olamayacağı, sonuç odaklı olması gerektiği, artık görünebilir bir gelecekte sonuç alınmasının şart olduğu vurgulandı. Bunlar bizim ısrarla üzerinde durduğumuz kavramlardı ve ilk defa BM Genel Sekreteri'nin raporuna girdi. Umutlu olup olmamanın ötesinde artık bir 50 yıl daha müzakerelerle zaman harcanmayacağı konusu net ifade edildi" dedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Boğaziçi Zirvesi için gittiği İstanbul'da CNN TÜRK muhabirinin sorularını yanıtladı.

Guterres'in özel danışmanı Lute'un Türkiye'den randevu istediği bilgisini paylaşan KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, "Aralık ayının ilk haftası için Türkiye'den randevu istediğini biliyorum. 5-6 Aralık gibi bir tarihte bu randevuyu talep ettiğini öğrendim. Bizden henüz bir talebi olmadı, muhtemelen bu defa doğrudan bize değil de belki garantörleri ziyaretten sonra bize gelir" ifadesini kullandı.

Müzakerelere yeniden başlanabilmesi için referans şartları konusunda tarafların uzlaşması gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Akıncı, "Referans noktalarını konuşurken bunun iki şeyi kapsayacağı çok açık. Bir, içerik... Ne olacak neyi konuşacağız neyi sonuçlandırmaya çalışacağız. Ama bir de bunun yanında ucu açık olmayan bir süreç, takvim gelecek. Bu konuda Sayın Lute'u kararlı gördüm. Lute referans noktalarını Noel'e kadar bitirme hedefinde. Onun ötesini de konuştuk. Yani o başarılı olursa ondan sonraki süreç nasıl işleyecek? Farz edelim ki başarılı oldu, artık yıllarla ifade edilen bir süreçten bahsetmiyoruz. Belki haftalarla değil ama aylarla ifade edilen bir süreç olacak." dedi.

Rum lider Anastasiadis'in "desantralizasyon" önerisini de değerlendiren Cumhurbaşkanı, "Biz yıllar yılı kanatların daha çok yetkiyle donatılması konusunda mücadele verirken Rum tarafı merkezde toplanmasını savundu. Şimdi ansızın Sayın Anastasiadis böyle bir düşünce ile geldi. Biz buna kapalı değiliz. Bunu ilk günden söyledim. Bunu ucu açık olmayan bir süreçte konuşmaya hazırız. Buranın altını özellikle çizmek istiyorum çünkü ‘Acaba nedir bu gevşek federasyon? Nedir bu desantralizasyon?’ diye yıllar daha geçer ve statüko Rum tarafının istediği gibi devam eder" mesajını verdi.

"Üniter devlet modelini kabul etmeyiz" diyen Akıncı, "Konfederasyon da mümkün görünmüyor. Gerçeklerle hareket etmek zorundayım" mesajını verdi. BM parametrelerinin kötü olmadığını, çöpe atılmaması gerektiğini vurgulayan Akıncı, "KKTC Cumhurbaşkanı olarak Azerbaycan'a gidemiyorum" şeklinde konuştu.

Doğu Akdeniz'deki gerilimi de değerlendiren Akıncı, Rum tarafının işbirliği yerine gerginliği tercih ettiğini, Türkiye'nin de haklı olarak harekete geçtiğini belirtti.

TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Rum lider Anastasiadis ve AKEL Genel Sekreteri Kiprianu ile yaptığı gayri resmi görüşmeleri de değerlendiren Cumhurbaşkanı, "Temaslardan haberim vardı rahatsızlığım yok" mesajını verdi ama "Sanıyorum ki bu temaslar sürüp gitmeyecektir" diye ekledi.

Akıncı, "Federal çözüm dışında bir çözüme yakınlaşan bir çözüm var mı? Bunun açıklanması lazım. Eğer varsa ben de bileyim, ben bunu göremiyorum, ben Rum tarafından bunun tam tersi mesajlar alıyorum" dedi.

Akıncı, "BM ile karşı karşıya gelmemeliyiz. Ben artık bu parametreler öldü bitti dediğim anda Kıbrıslı Türkler artık çözüm parametrelerinin dışındadır başka şeyler düşünüyorlar o zaman yapacak bir şey yoktur deyip bu işin sorumluluğunu bizim omzumuza yıkacaklar. Buna müsade etmememiz lazım" diye konuştu.



Erhürman İstanbul’da yaşayan Kıbrıslılarla bir araya geldi



Başbakan Tufan Erhürman, dün akşam İstanbul’da yaşayan Kıbrıslı Türklerle bir araya geldi, onlarla hitap etti ve daha çok iş birliği çağrısı yaptı.

9. Boğaziçi Zirvesi için İstanbul’da bulunan Başbakan Erhürman, İstanbul’da yaşayan yüzlerce Kıbrıslı Türk’le buluştu, sohbet etti, sorularını yanıtladı.

Erhürman, toplantıda, İstanbul’a kadar gelmişken böyle bir toplantıya katılmadan gitmek istemediğini belirtti; kendisinin de 13 yıl Ankara’da yaşadığını hatırlattı.

Başbakan Erhürman, ülkenin iki ayrı alanda aynı anda mücadele etme yükümlülüğü altında olduğunu ifade ederek bir yandan adanın adıyla anılan ve on yıllardır devam eden Kıbrıs sorunu gibi mesele bulunduğunu ama o var diye zaman zaman unutulan ama asla unutulmaması gereken Kıbrıslı Türklerin ve KKTC’nin kalkınması, sosyal ve ekonomik açıdan kendi kendine yeter noktaya gelmesi meselesi de olduğunu vurguladı.

“Biz zaman zaman birine, zaman zaman ötekine ağırlık vererek tabiri caizse yürürken sakız çiğnemekte aksıyoruz” diyen Erhürman, bu dönemde iki alanda da çetin mücadeleler içinde olduklarını söyledi.

Başbakan Erhürman, Kıbrıs konusunda Rum lider Anastasiadis’in son açıklamalarının, işin özünde neden sorun yaşandığını daha net görebilmelerini sağladığını kaydetti.

Crans Montana’da Türkiye’nin herkesi şaşırtan açılımlar yapmış olmasına rağmen Kıbrıs sorunu çözülmeden dönüldüğünü hatırlatan Erhürman, Anastasiadis’in “gevşek federasyon” diye ortaya attığı önerinin, kurucu devletlerin daha çok yetkilendirdiği bir model olduğunu, bunun kendileri için sıkıntı yaratmadığını anlattı. Erhürman şöyle devam etti:

“Ama bunu niye söylediğini açıklayınca mesele daha net ortaya çıktı. Çünkü söylediği şey şuydu: Federal devletlere kalacak yetkilerde Kıbrıslı Türklerin kararlara etkili katılımı olmasın noktasına gelmek üzere yapılmış bir öneriydi. Literatürde Kıbrıslı Türklere bir anlamda azınlıklara verilen hakların verilmesi anlamına gelen bir öneriydi. Bizim Sayın Anasasiadis’e gerek TC, gerek KKTC’den cumhurbaşkanından, başbakanından, dış işleri bakanından verdiğimiz cevap, bu kabul edilebilir bir şey değildir. Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği ve kararlara etkili katılım hakkı olmazsa olmazdır. Bu nokta bizim için yaşamsal önemdedir.”

Başbakan Erhürman, Anastasiadis’in bunu, devletin işlevselliğiyle açıklamaya çalıştığına işaret ederek “Biz onlar ayrımı yapmadan şunu söylüyoruz. Eğer işleyen federasyon olacaksa o federasyonun iki kurucu unsurundan herhangi biri, hiçbir karardan dışlanmayacak. Toplumlardan halklardan birini dışlarsanız tek kanatlı bir kuş yaratırsınız. O kuş uçmaz” diye konuştu.

Tufan Erhürman, buna bir de, adanın etrafındaki hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili sorunun da eklendiğini belirterek, adanın etrafındaki kaynakların paylaşılması halinde, bunun iki halka hizmet edecek çok önemli bir zenginlik; ama paylaşılmazsa da gerginlik sebebi olacağına dikkat çekti.

Kıbrıs Türk halkının yetkileri de, sorumluluğu da, hakları da paylaşması gerektiğini vurgulayan Erhürman, “Paylaşmazsak bugüne kadar olduğu gibi paylaşmadığımız her şey bir gerginlik sebebi olarak ortaya çıkar. Bundan iki taraf da kaybeder. Gerginlik iki tarafa da kaybettirir, paylaşmak iki tarafa da kazandırır. Biz barış diliyle konuşmaya devam edeceğiz ama haklarımızdan feragat etme pahasına değil… Bu haklarımızın doğru biçimde paylaşılmasının yolu, usanmadan bıkmadan göstermek adına…” ifadelerini kullandı.

Başbakan Erhürman KKTC’nin Güney Kıbrıs’tan farklı olarak dünyayla rahat ilişki kuramadığına dikkat çekerek sadece ticarette değil, sporda, kültürde, sanatta bile uluslararası alana açılmakta çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu vurguladı.

Bugün KKTC 1 milyar 800 milyon dolar ithalat yaparken sadece 100 milyon dolar ihracat yapabildiğini, bunun da sadece 60 milyon dolarının Türkiye Cumhuriyeti’ne ithalat olduğunu ifade eden Başbakan Tufan Erhürman, “Türkiye Cumhuriyeti’nden 1 milyar dolar ithalatımız var” dedi.

Erhürman sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu bizim dışa açılmamızda ekonomik açıdan ciddi bir soru işaretidir. Biz bıkmadan usanmadan hem Türkiye Cumhuriyeti, hem uluslararası alanla daha çok temas için daha çok girişim yapmak zorundayız.

Türkiye Cumhuriyeti’nde de yeterince tanınmıyoruz. Bakın, şu anda KKTC’de 19 tane aktif üniversitemiz var. Bu 19 üniversitenin içinde Times Higher Education sıralamasında en üst sıralara çıkmış üniversitelerimiz var. TC üniversitelerinin dahi çıkamadığı sıralamalara çıkmış üniversitelerimiz var. Ama elbette kalite açısından sıkıntı yaşayanlar da var. Ama TC’den baktığınızda sanki KKTC’deki bütün üniversitelerde, bütün bölümlerde, fakültelerde kalite sorunu var. Hayır! Yakın zamanda YÖDAK’tan rica ettim, çalışmayı yayımlayacak. Bizim uluslararası akreditasyon almış çok sayıda bölümümüz var. Çok sayıda fakültemiz, üniversitemiz var. Gerçekten uluslararası başarı göstermiş insanlarımız var, orada da var, burada daha da fazla var.

Sizden hassaten ricam, KKTC’yi çok sevdiğinizi biliyorum. Ama KKTC, beyin gücünün önemli kısmını adanın dışında tutan bir devlet. Biz bu beyin gücümüzle daha fazla iş yapmak zorundayız. Türkiye’de, İstanbul’da, Ankara’da bu kadar başarılı hekim varken, Kıbrıs’taki sağlık sistemi, bu hekimlerimizin yardımıyla daha ileriye götürülebilecek noktadadır diye düşünüyorum. İstanbul’da, Ankara’da başka ülkelerde bu kadar başarılı iş insanı varken, Kıbrıs’tan Türkiye’ye sadece 60 milyon TL’lik ihracat yapmayı içim kaldırmıyor, yüreğim daha fazlasını istiyor.”

Başbakan Erhürman, kaldığı otelde kahvaltıda yediği hellim için “Hellim demeye bin tane şahit, beş yüz tane ispat ister” değerlendirmesinde bulundu ve hellimi bile, niş ürünleri bile ihraç etmekte sıkıntı yaşadıklarını ifade etti.

“Artık bunları açık açık konuşacağız. Çünkü biz üretmek, daha kaliteli, daha doğru alanlarda üretmek zorundayız ve en azından niş ürünlerimizi, en azından Türkiye’ye satmak zorundayız” diyen Erhürman, Türkiye’nin KKTC’yi tanıyan tek ülke olduğunu ve izolasyondan da söz edilemeyeceğini söyledi.

Daha yoğun iş ilişkileri kurulması gerektiğini vurgulayan Başbakan Erhürman, “Kuzey Kıbrıs’ta hiçbir şey olmaz biz yapamayız” gibi algıların yanlışlığına işaret ederek 400 bin nüfuslu bir ülkeden çıkan önemli mesleklerdeki insanların sayısının fazlalığını vurguladı.

Erhürman, Kıbrıslı Türklerin tarih boyunca öz güvenlerini yıpratacak hiçbir deneyimleri olmadığını da ifade etti, bugün de buna izin vermemeleri gerektiğini belirtti.

İstanbul’daki Kıbrıslı Türklere hitabında, 9 aylık hükümet deneyimlerinde yaşadıkları sıkıntılara işaret eden ve TL’deki değer kaybının zaman zaman yüzde 80’lere ulaştığını söyleyen Erhürman, “Bir fırtına geçti, o fırtına bizi çok etkiledi” dedi.

Erhürman, bu fırtınanın Türkiye’yi de etkiledi ama etkilerinin KKTC’de daha fazla görüldüğünü anlatarak “Bizim üzerimizden ciddi bir fırtına geçti ama gene öz güvenimiz yıpranmadı. Bugüne kadar TC’den protokol çerçevesinde gelmesi gereken yardımlar TC’deki siyasi değişim dolayısıyla tam olarak düzene girmemiş olmasına rağmen biz KKTC’de bütün ödemelerimizi öz kaynaklarımızla gerçekleştirdik. Şu anki halimizde bile evet birşeyler yapıyoruz, yapacağız ama el ele verirsek birlikte çok daha fazla şeyler yapabileceğimize ben yürekten inanıyorum” diye konuştu.

Yurt dışındaki Kıbrıslı Türklerle daha çok bir araya gelmek istediğini kaydeden Erhürman, İstanbul’daki Kıbrıslı Türklere bir telefon kadar yakın olduğunu, el ele yapabilecekleri çok şey bulunduğunu, bu geceden sonra bunları yapacaklarına da inandığını vurguladı.

Başbakan Erhürman, Türkiye’yle ticaret ve bu ülkeden yapılan yardım konusundaki soru üzerine Anamur’dan gelen 73 milyon metreküp suyun içme ve kullanım suyu olarak kullanıldığını ve henüz tarıma verilmediğini, geçen yıl bu miktarın sadece 20 milyon metreküpünün kullanıldığını belirtti.

Geri kalan kısmını tarıma aktarmak istediklerini ama içme ve kullanma suyu olduğunu için bu şansı elde edemediklerini anlatan Erhürman, “Biz TC nezdinde girişimlerimize devam ediyoruz. Bizim derdimiz, balık tutmayı öğrenmek de değil. Balık verme, verdiğini bırak balık avlamak için kullanalım. Gelen suyun tarımda kullanılmasıyla çok ciddi üretime geçebiliriz. Narenciyemiz var diyoruz. Bu dokuz aylık sürede narenciyeye yerel kaynaklardan su sağladık. Çok ciddi maliyeti oldu ama sağlamasaydık tuzlanma sebebiyle narenciye bitecekti” ifadelerini kullandı.

Başbakan Erhürman, tarımsal üretim için suya ihtiyaç olduğunu vurguladı.

13 yıl kaldığı Türkiye’de ilk zamanlarda her bindiği taksiciden “Ben Kıbrıs’ta savaştım” cümlesini işittiğini, son yıllarda ise üzülerek “Siz Kıbrıs’ta bizi sevmiyormuşsunuz” cümlesiyle karşılaştığını anlatan Başbakan Erhürman, “Burada bizim bu ilişki biçimi üzerinden bizim tekrardan konuşup görüşeceğimiz belli ki çok şey var. Ben bunu TC yetkililerine de aktardım. Kıbrıslı Türklerin Türkiyelileri sevmediği ön yargısı asla doğru değil ama mademki bir iletişim kopukluğu var, bunu gidermemiz lazım” dedi.

Erhürman, Türkiye’den KKTC’ye yıllar içinde yatırımlar için önemli miktarda para geldiğini ama son sıkıntılı dönemde, taahhüt edilen rakamların bile gelemediğini söyledi. Başbakan Erhürman, buna rağmen Kıbrıslı Türklerin kendi öz kaynaklarıyla ayakta durabildiğini vurguladı.

Toplu taşımacılıkta, Girne ve Gazimağusa limanlarında, tarımda ve küçük sanayi alanlarında yatırımlara ihtiyaçları olduğunu ifade eden Başbakan Tufan Erhürman, Türkiye’den de dış yatırımcılardan da yatırıma ihtiyaç duyduklarını kaydetti. Eğer bu yapılırsa, kendi kendine yeteceği için KKTC’nin TC’den aldığı desteğin her yıl daha aşağıya düşeceğini anlatan Erhürman, İstanbul’daki Kıbrıslı Türklere hitabını “Yardımlarınıza, bağlantılarınıza, buradaki kariyerinize çok ihtiyacımız var. Hep birlikte bu işi yapacağız” diyerek tamamladı.

Başbakan Tufan Erhürman, bugün 9. Boğaziçi Zirvesi’nde konuşma yapacak ve saat 19.00 sıralarında da yurda dönecek.













Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Flickr





LinkedIn





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Başbakan Yardımcılığı ve

Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 601 1800 - 01

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri