İlhan KARAÇAY’dan Ekim 2018 Bülteni - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









İlhan KARAÇAY’dan Ekim 2018 Bülteni
Tarih: 31.10.2018 > Kaç kez okundu? 1169

Paylaş


1-Adab-ı Muaşeret (Görgü kuralları)

2-Lahey’de, yeni Büyükelçimiz ve Başkonsoloslarımız himayelerinde Cumhuriyet Bayramı kutlandı

3-Hollanda’dan Veyis Güngör’ün katıldığı, "Göç, Mültecilik ve İnsanlık" temasıyla düzenlenen Kartepe Zirvesi sona erdi

4-Edelstaal Groep’un hedefi Çin Seddi’nden Atlas Okyanusu’na... Torunoğulları: 2019 bizim yılımız olacak

5-Arnhemli Türk işadamları TOV’un 12.5 yıl kuruluşunu kutladılar

6-Hollanda’dan Sivas’a ‘Öğrencilerimiz Üşümesin’

7-Hollanda’dan Fahri Işık’ın da sahne aldığı Yeniceli Aşık Sıdki Baba etkinliği muhteşem oldu





*****

Adab-ı muaşeret (Görgü kuralları)

İlhan KARAÇAY’ın analizi:

Gazetecilik yaptığım 50 yıllık süre içinde, beni rahatsız eden her davranıştan sonra, görgü kurallarını anlatmak istemişimdir.

Ama, özellikle iyi yetişmiş dostlarımı kırmamak ve üzmemek için bunu yapmaktan hep çekinmişimdir.

Bir zamanlar, Almanya’da yaşayan bir gazeteci arkadaş, bu konuda bir kitap yazmıştı. Ne yazık ki o arkadaş, görgü kuralları ile gelenek, görenek ve ananeleri karıştırmıştı. Örneğin, Türklerin çorba içerken, çay ve kahve içerken acayip sesler çıkarışlarını ‘görgüsüzlük’ olarak vurgulamış ve buna benzer örnekler ile herkesi kızdırmıştı.

Ben başka şeyler yazmak istiyorum. Çorba, çay ve kahve içerken çıkarılan ses, Avrupalılar için uygun olmayabilir ama, taşrada yetişmiş pek çok insan için bu çok olağan bir şeydir.

İsim vererek bir anımı anlatayım:

Zamanın Sosyal Güvenlik Bakanı rahmetli Hilmi İşgüzar, bir Hollanda ziyareti sırasında evimde konuk olmuştu. Hollandalı eşim Jeanne kendisine bir Türk kahvesi yapmış ve ikram etmişti. Bakan İşgüzar, kahveyi içerken derin derin çekim yapmış ve o acayip denen sesi çıkarmıştı. Eşim bana acayip baktı ama, benim ona bakışım, ‘Boş ver, aldırma’ bakışıydı.

Sevgili okurlarım ve dostlarım. Her yıl yaptığım gibi, bu yıl da 3’er aylık periyotlar ile Mersin’de yaşıyorum. Şu anda tam iki aydır Mersin’deyim.

Her gelişim sırasında beni rahatsız eden konulara değinmek istedim. Ama, yukarıda da belirttiğim gibi, iyi yetişmiş dostlarımı kırmamak için bu konuya değinemedim.

Şimdi bu konuyu irdeleme kararı aldım.

Kararı aldım ama, bir şartım var. Lütfen bu eleştirileri genel olarak kabul etmeyiniz.

Eleştirilerim, rahatsızlıkları bilinçsiz olarak yapan kişileredir. Hem de hiç kızmadan ve küsmeden.

Zira, beni rahatsız eden konular o kadar çok bezdirdi ki, artık yazmadan edemeyeceğim.

Alttaki eleştirleri okuduktan sonra bazılarınız, ‘Eeee be hıyar, mademki bu kadar şikayetçisin, neden geliyorsun bu ülkeye’ diye soracaklardır. Vallahi bunu sormakta haklılar ama vereceğim cevap da vardır elbet.

Nereden başlayayım?

Devlet’ten gelen rahatsızlıklardan mı, yoksa bireylerden gelen rahatsızlıklardan mı?

İsterseniz bireylerden gelen rahatsızlıklardan başlayayım.

En büyük rahatsızlığım ‘Gürültü kirliliği’dir.

Çok iyi bir komşunuz vardır. Yardımsever ve misafir severdir. Konuşurken de cana yakındır. Ama akşam olduğu zaman aynı komşu, bizim varlığımızı unutur ve gürültünün en alasını çıkarır.

‘Eh, komşudur, bu kadarına da göz yumulmalı’ dersiniz ama, gürültünün, saz takımı ile birlikte yapılması, tolerans sınırını aşar. Saz takımı içinde darbuka da vardır. Anlayın artık o saz takımından çıkan gürültüyü. Söylenen şakılar ile kafanızın şişmesine tahammül saati 24.00 olmalıdır. Ama ne gezer. Saat 24.00’ten sonra da komşunuzun terasında saz eserleri devam etmektedir.

Bir ara darbuka sesini kestiler. Ama gece saat 01.30’da da ud veya saz sesi ile şarkılar mırıldanıyordu. ‘Eh, buna da şükür’ diyerek uyumaya çalıştık ama ne gezer.

Sonunda saat 01.50’de takım dağıldı da, biz gece saat 03.00’e doğru uyuma şansını yakaladık.

Yukarıda anlattıklarım örneklerden sadece biridir. Örnekleri çoğaltırsam yazımı okumayı anında bırakırsınız. Ama sadece şunu söyleyebilirim. Başka komşular da da şarkı fasılları oluyor. Tabii ki söylenenlere şarkı denilirse…

Şarkı mı söylüyorlar, avaz avaz anırıyorlar mı anlamanız çok zor.

Bir de, gece yarıları etraftan gelen gürültüler var. Otomobillerinin içinde radyoyu son ses açıp, ortalığı ayağa kaldıranlar için her gece polis aramak şart oluyor.

Evinizin önünden geçerken, radyoyu son ses açıp, sizi yatağınızdan fırlatacak kadar gürültü yapanlar da cabası.

Sabahın saat 07.00’sinde, yüzlerce ailenin yaşadığı apartmanlar önünde korna çalarak arkadaşını çağıranlara ne demeli. Otomobilinden inip kapı zilini çalmaya üşenen düşüncesiz kişiler, çaldıkları korna ile onlarca çocuğu da yataklarından fırlattıklarını fark edemiyorlar.

Sabahın erken saatlerinde, evinizin önünde yürüyüş yapan bazıları, birbirleri ile yüksek sesle konuşurken, veya telefonları ile bağırırcasına konuşurken, uyuyan insanları yataklarından fırlatacak kadar gürültü yapıyorlar. Son bir örnek: Az önce sabah yürüyüşü sırasında, karşıdan gelen bir adamın bağırarak konuşması karşısında, etraftaki apartmanların pencereleri teker teker açılıyordu. Adam telefonda birilerine bağırıyordu. Yanaşınca bağıranın uzun saçlı, cicili bicili takıları olan artistik biri olduğunu gördüm. Ama bu artistik adamdan çıkan sesler şöyleydi: ‘Bana bak lan, ben İstanbullardan buralara katil olmamak için kaçtım. Beni kızdırma oraya gelir hepinizi tararım lan’. Konuşma bu minvalde sürüp gidiyordu. Peki bu davranış, ilkelliğin daniskası değil mi?

Gürültüyü politikacılarımız da en abartılı bir şekilde yapıyorlar.

Hollanda’da parlamento tartışmalarında, siyasilerin karşılıklı konuşmaları yasaktır. Birine hitap etseniz dahi, ‘Sayın Başkan’ olarak söze başlıyorsunuz. Yani muhatabınız Meclis Başkan’ı oluyor. Eleştirilerde kişisel saldırı yoktur. Konu üzerinde eleştiri vardır. Ama bizim siyasilerimiz birbirlerine en azından ‘Sen beş koyunu bile güdemezsin’ gibi suçlamalar ile tartışırlar. Hem de avazları çıktığı kadar.

Ben şahsen, Hollanda’daki tartışmaları izlerken, Türkiye’deki tartışmaları hatırladıkça utanıyorum.

Camilerdeki imamlarımız da öyle değil mi?

Kilise’deki rahip, Allah’tan en yumuşak bir şekilde söz ederken, bizim imamlar ‘Cehenenmde yanacaksınız’ diye bağırırlar.

Gürültü kirliliğinin çeşitleri çoktur tabii. Hemen hemen hiç kimsenin şikayet etmeye cesaret edemedikleri bir de ezan gürültüsü vardır. En güçlü hoparlörler ile duyurulmaya çalışılan ezan sesi, özellikle sabahları, uyuyan çocukları yataklarından fırlatıyor. Bırakın ezanı, mikrofona üfledikleri zaman çıkan ses dahi çocukları korkutmaya yetiyor.

Sorarım size dostlar, Bilali Habeşi ezan okuduğu zaman mikrofon ve hoparlör var mıydı?

Teknolojinin nimetlerinden en çok yararlandığımız bu çağda, namaza çağrının hoparlörden yapılması şart mı?

Bırakın cami minarelerini, şimdilerde apartmanlarda açtıkları mescitlere bile hoparlör ile çağırı yapıyorlar.

Gürültü kirliliğinin görgü kuralları dışında cereyan etmesine dair örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ama şimdi bir başka görgüsüzlüğe ve bilgisizliğe değineyim.

Türkiye’de trafik kuralsızlıkları…





İşte, ben en sağdayım. Ama önümde giden araç orta şeritte gitmekte inat ediyor. Bu durum kazalara neden olabilir

Sevgili dostum Hıncal Uluç, trafik kuralsızlıklarını yıllardır yazıp durur. Son yazısı da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya hitap idi. Hıncal Uluç, İçişleri Bakanı Soylu’ya yazdığı yorumunda, gerek yetkilileri ve gerekse trafiğe uymayanları yerden yere vurmuştu. Hıncal Uluç, geçmişte de örnekler vererek trafik sorununu dile getirmişti. Ben şu anda iki aydır bulunduğum Türkiye’de, otomobil kullanırken küplere binen bir adam oluyorum. Trafikte en çok illet olduğum konu da, otomobil sürücülerinin yolun sağından gitmemesidir. Özellikle oto yollarında bomboş olan yolda en soldan giden ve çoğu zaman da orta şeritten giden sürücüler görürsünüz. Bu sürücülere göre, yol nasıl olsa boştur. Arkadan gelen araç ya sağından geçsin ya da solundan. Bu konuyu açtığım zaman muhataplarım doktor, mühendis, avukat da olsalar, ‘Ne var bunda, ben de yolda ortadan giderim’ diyorlar. Kaldı ki Avrupa’da ve özellikle Almanya’da, boş olduğu halde yolun sağından gitmeyen sürücülere ceza kesilir. Sürücülüklerini en çok beğendiğim Almanlar, oto yollarında 180 km. hızla giderken dahi, yolu boş gördükleri anda sağ şeride geçerler. Ben de bu Alman sürücüleri gördükçe keyfimden dört köşe olurum.

Hollandalılar, Almanlar gibi değildir. Onlar da çoğu zaman sağ şeritten gitmezler. Boş olduğu halde, sağ şeritten gitmeyen ve orta şeridi kullananlar, büyük bir tehlike yarattıklarını fark etmezler. Örneğin, süratli bir şekilde sağ şeritten gidiyorsunuz. Önünüzdeki otomobili geçmek için sollamanız gerekecek. Ama ne var ki orta şeritteki otomobil süratli gitmediği için frene acı bir şekilde basmanız gerekir ve belki de kazaya neden olursunuz. Aynı durum orta şeritte giderken de meydana gelebilir. Orta şeritte hızla giderken, arkadan ve de sol şeritten çok daha hızlı bir otomobilin geldiğini fark ettiğiniz zaman, çok acı bir fren yapmak mecburiyetinde kalırsınız. Zira tam o sırada sağ şerit boş olduğu halde orta şeritte gitmekte israr eden sürücü, ‘Ne var yani, sağ taraf boş, oradan gitsene’ diyebilmektedir. Bu sürücülere ehliyet alırken hiçbir kural öğretilmemiştir. Bazıları bunlara ‘Yolun ortasından git ve kendini sağlama al’ demişlerdir ve bunlar da bu ilkel tavsiyeye uymaktadırlar.





İşte iki örnek daha. Yol boş olduğu halde ortadan gitmekte olan bir kamton ve otomobil



Şimdi ben de Hıncal Uluç gibi, yetkililere sesleniyorum: Eskiden radyo ve televizyonlarda ‘Sağdan gidiniz’ uyarıları yapılırdı. Bu uyarıların acilen devam etmesi lazım. Sağdan gitmeyenlere de ceza şart.

Ben oto yollarında boş olduğu sürece hep sağdan giderim. Hatta çoğu zaman sol şeritten sağ şeride hızla geçerim ki, arkamdaki sağa geçmenin şart olduğunu görsün.

Sonunda kendi kendime söylenirim: ‘Bırak İlhan bu işleri. Kime ders vereceksin ki?’

Soldan yürüme:

Türkiye’de hemen hemen hiç kimsenin bilmediği bir uluslar arası kural daha vardır.

Kaldırımı olmayan yollarda, motorlu araçların ve bisikletlerin de geçtiği yaya yollarında sağdan değil, soldan yürünür. Ben şahsen her sabah yürürken sol tarafta kalırım. Ama sağdan yürüyenler ile de çarpışma anlarım oluyor. Buna çok kızanlar da oluyor. Bazen dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyorum ama, dinleyen de çok az. Geçenlerde TV’de bir yarışma programında böyle bir soruya, yarışmacı cevap veremedi. O programda sunucu, yaya yollarında soldan yürünmesi gerektiğini belirtti.

Bunun en önemli nedeni, karşıdan gelen motorlu aracı veya bisikleti görerek tedbir almanızdır.

Ben her sabah soldan yürümeyi sürdürüyorum ama bazen de kendime sesleniyorum: ‘Bırak İlhan bu bilgiçliği. Hangisine ders vereceksin ki?’

Elektrik ve su kesintileri:

Sadece benim yaşadığın bölgede değil, Türkiye’nin her tarafında elektrik ve su kesintileri yaşanmaktadır. Başka yerleri bilemiyorum ama, benim yaşadığım TECE’de aşağı yukarı her gün kesinti vardır. Televizyonda dizi veya maç izlerken kesilen elektrik çıldırtmaz mı?

Bırakın TV izlemeyi, sabahları çay içemiyorsunuz, öğleleri yemek yapamıyorsunuz, buz dolabındaki yiyecekleriniz kokuyor. Bu şikayetleri yazılı olarak yaptığımız halde, toplu tazminat davası açacağımızı belirttiğimiz halde, elektrik ve su her gün kesilmektedir.

Bilemiyorum, acaba Uganda’da her gün kesinti olur mu?



İşte, çağdaş bildiğimiz Türkiyemizde bunlar yaşanıyor.

Allah yardımcımız olsun.

*****

Lahey’de, yeni Büyükelçimiz ve Başkonsoloslarımız himayelerinde Cumhuriyet Bayramı kutlandı



LAHEY,- Türkiye'nin Lahey Büyükelçiliği'nde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın 95. yıl dönümü nedeniyle resepsiyon düzenlendi.

Büyükelçilik rezidansında düzenlenen resepsiyona, Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi olarak atanan Şaban Dişli, Maslahatgüzar Alper Yüksel, Askeri Ataşe Yarbay Kahraman Bozkurt, Deventer Başkonsolosumuz Tuna Yücel Modrak, Amsterdam Başkonsolosumuz Engin Arıkan, Rotterdam Başkonsolosumuz Aytaç Yılmaz, konsolosluklarda görev yapan ateşeler, yabancı misyon şefleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, askeri ateşeliklerde görev yapan üst düzey subaylar, Denk Partisi Milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, Hollanda'daki NATO Müttefik Müşterek Kuvvet Komutanlığında görev yapan Türk askerler, ve yabancı büyükelçilerin yanı sıra, çok sayıda davetli katıldı.



Davetlilerin yeni görevinden ötürü tebrik ettiği büyükelçi Dişli de herkese teşekkür ederek, "400 yıla aşkın Türk-Hollanda ilişkilerini, her alanda el birliği ile daha ileri noktalara taşıyacağız. Bunu hep birlikte yapacağız. Her iki ülkenin Dışişleri Bakanları da bu ayın başında bu isteğimizi Ankara'da dile getirdiler." dedi.

Dişli, 31 Ekim'de Hollanda Kralı Willem-Alexander'a güven mektubunu sunduktan sonra herkesle tek tek tanışacağını da dile getirdi.

Resepsiyonda davetlilere Türk mutfağına ait lezzetler ikram edildi.

Fotoğraflar: Mustafa Koyuncu

*****

Hollanda’dan Veyis Güngör’ün katıldığı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesince, "Göç, Mültecilik ve İnsanlık" temasıyla düzenlenen Kartepe Zirvesi sona erdi





Kocaeli Büyükşehir Belediyesince, "Göç, Mültecilik ve İnsanlık" temasıyla düzenlenen Kartepe Zirvesi sona erdi.

Üç gün süren ve 30 ülkeden 360 bilim, medya ve siyaset insanı ile AB ve Birleşmiş Milletler'e bağlı kurumların temsilcilerinin katıldığı zirvede düzenlenen 2 çalıştay, 44 panel, 9 vak'a kritik ve 12 akademik panelde, göç, mültecilik ve insanlık, bütün boyutlarıyla ele alındı.

Kapanış oturumunda konuşan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı ve Türk Dünyası Belediyeler Birliği Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, 3 gün boyunca 30 ülkeden, 360 bilim, medya ve siyaset insanıyla, dünyanın ve insanlığın en önemli meselelerinden biri olan göç, mültecilik ve İnsanlık konusunu çok farklı açılardan ele aldıklarını söyledi.

Zirvede, köklerinden koparılarak yeryüzüne savrulan, milyonlarca göçmen adına sorular sorduklarını ifade eden Karaosmanoğlu, "Aldığımız cevaplar, insanlığın, vicdanın ve akl-ı selimin diri, dipdiri olduğunu göstermiştir. Ortak arzumuz her bir insanın, kendi vatanında huzur ve güven içinde yaşamasıdır. Zirvede, bu arzunun iradeye dönüşmesini sağlamaya, uygarlığa, vicdana ve insanlığa karşı sorumluluğumuzu ifa etmeye çalıştık." diye konuştu.



Zirve, dünyaya model oldu

Kartepe Zirvesi'nde, bir kez daha Türkiye'nin göçmenlere karşı tutumunun tüm dünya için önemli bir model olduğunun tespit edildiğini kaydeden Karaosmanoğlu, şöyle konuştu:

"Türkiye göç olgusunu, dünyada en iyi anlayan ve yöneten ülkedir. Dünyanın, Türkiye'nin ortaya koyduğu modele dikkat kesilmesi, bu modeli geliştirmesi, insanlığın selameti için elzemdir. İnsanın muhatap olduğu bütün sorunlara çözüm aramak, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin olduğu kadar, tüm yerel yönetimlerin de meselesidir. Çünkü bizim muhatabımız doğrudan insandır. İnsanın, insanlığın muhatap olduğu hiçbir sorunu görmezden gelemeyiz. Zirvede milyonlarca göçmen adına sorduğumuz soruları, geliştirdiğimiz çözüm önerilerini, politika yapıcılar için tavsiye kararlarına dönüştüreceğiz. Kartepe Zirvesi 2018 Deklarasyonu olarak dünyaya ilan edeceğiz. Çözüm önerilerimizin takipçisi olacağız. Katıldığınız için, önemsediğiniz için, dertli olduğunuz için hepimize tek tek teşekkür ediyorum. Sonucun, insanlığın kanayan yarasına çözüm olmasını Allah'tan diliyorum."

Zirvenin deklarasyonu 29 Kasım'da açıklanacak

Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu da Kartepe Zirvesi'nin görünen ve görünmeyen kahramanlarının olduğunu dile getirdi.

Son derece kapsamlı konuların tartışıldığı 3 gün geçirdiklerini belirten Dedeoğlu, birbirinden farklı konuların birbiriyle ilişkilendirmesinin bir başarı olduğunu vurgulayarak, "Çok sayıda insanın bakış açılarına değinilmesi de önemli idi. Toplantıların büyük kısmında ortaya çıkan fırsatların hatırlatılması da zirvenin önemini arttırdı. Zirvenin en temel amacı ülkesini değiştiremeyenlerin, ülkesini değiştirmek zorunda kalanlara yönelik çözümler araması idi. Ayrıca 29 Kasımda Kartepe Zirvesi deklarasyonunun yayınlanması planlandı. Böylece Zirve'de çıkan sonuç ve fikirlerin tüm dünyaya paylaşılması sağlanacak." dedi.

Konuşmaların ardından Karaosmanoğlu, Dedeoğlu'na Hereke halısı hediye etti.

Programa Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy, AK Parti Kocaeli milletvekilleri ve diğer protokol üyeleri de katıldı.

Hollanda’dan Veyis Güngör katıldı

Kartepe Zirvesi’ne Hollanda’dan katılan Veyis Güngör.

Veyis Güngör, konuyla ilgili olarak aşağıdaki notları yazdı.



Toplantıya Hollanda’dan katılan Veyis Güngör (sağ başta) notlarını yazdı



Uzun, yorucu ve bir o kadar da doyurucu bir Kartepe Zirvesi sona erdi.

Büyük emekler sarfedilerek hazırlanan uluslararası, ‘Göç, Mülteciler ve İnsanlık’ zirvesini geride bıraktık.

Tam tamına üç dolu gün. Bir orutumdan diğer bir oturuma yetişmek için koşturduk. Hepsi birbirinden değerli konuşmacıların görüşlerini, analizlerini, tenkit ve tekliflerini dinlemeye gayret ettik. Her oturumda bulunma imkanımız yoktu. Uğraş ve ilgi alanımıza en yakın toplantılara katıldık. Bazı notlar alarak sizlerle paylaşmak istedik.

Zirve boyunca, gerek birinci gün yapılan açılış ve protokol konuşmalarında, gerek sonraki günlerde gerçekleştirilen onlarca oturumda, Suriye’de yaşanan ‘insanlık faciasının’ gündemi belirlediğini söyleyebiliriz. Hele açılış ve kapanışta gösterilen kısa filmler, insanın yüreğini parçaladı. ‘Suriye Dramı’ merkezli olmak üzere, Türkiye’nin, Avrupa’nın ve diğer ülkelerin göç sürecinde sergiledikleri politikalar, uygulamalar örneklerle anlatıldı ve yorumlandı.



Veyis Güngör, panellerin çoğunda yer alarak dikkatleri üzerine çekti

Bu çerçevede, Türkiye’nin göç ve mülteciler meselesine nasıl yaklaştığını bir çok konuşmacı dile getirdi. Toplantıya ev sahipliği yapan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu göç meselesini bir insanlık meselesi olarak gördüklerini ve bunu dünyaya duyurmak istediklerini belirtti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu isek “Türkiye, göç meselesinde tecrübesini, vicdanını ve rasyonel bir aklı ortaya koymaktadır. Gelişmiş dünyadan beklediğimiz destek, para desteği değil anlayış desteğidir" dedi. Milletvekili Öznur Çalık da, “Biz göçmenlere güvenlik değil, gönül gözüyle baktık. Sinir kapılarını değil, Gönül kapılarını açtık” cümleleriyle Türkiye’nin yaklaşımızı ortaya koydu.

Zirvede dikkat çekilen bir başka nokta ise, medyanın göçü ve mültecileri kamuoyuna nasıl yansıttığı, sunduğu ve yönlendirdiğiydi. Toplantıya UNHCR adına katılan Selin Ünal bu konuda, "Medyanın gerçekliği yansıtması tek başına yeterli değildir; dilini değiştirmeli, insan hayatlarını gölgelemeden haber üretilmelidir" dedi. Bir başka gazeteci katılımcı Nikos Georgiadis ise, “Yunanistan Avrupa medyasında korku ve sevgisizlik empoze ediliyor. Bu korku algısı politikalara yansıdı. Evinde rahat rahat oturan insanlar korku filmi izler gibi haber izlerken korku duyguları ortaya çıkıyor” yorumunu yaptı.

Zirvede, göçün bizzat aktörleri olan Surileli katılımcılar da düşüncelerini ifade ettiler. Ravdanur Cuma duygularını şöyle dile getirdi: “Suriye’de bombalardan kaçarken Türk askeri bizleri karşıladı. Her Suriyeli çocuğa anne ve baba olduğunuz için teşekkür ederim. Bu kimliğe ve bu bayrağa layık bir vatandaş olmak için elimden geleni yapacağım”. Öğrenci olan Cuma sözlerine şu cümleleri de ekledi: “Ben mülteci olarak doğmadım, ülkemdeki savaş benim suçum değil. Mevzu sınırlar fakat o sınırları da ben çizmedim. Türkiye bizlere kapısını açtı. Arap kardeşlerimizden çok Türkiye bize kucak açtı."

Gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın göç olayına yaklaşımı ise ilginçti. Sarıkaya, "Günümüzde artık yeni bir devrimden söz ediyoruz. Bu devrimin adı göçtür. Üstelik bu devrim öncekiler gibi ideolojik devrimler sistemi de değildir" diyordu. Sanatçı Çoşkun Aral ise olaya daha farklı yaklaşıyor ve “Biz felaketin bile olumlu tarafını görüyoruz bunun desteklenmesi lazım. Fakat kalacak Suriyeli göçmenlerinde ülkemize eğitim, sanat ve tarım gibi konularda destek olması lazım” görüşündeydi.

Düzenleme komitesinden Prof. Dr. İbrahim Şirin hocanın şu cümleleri de dikkat çekiciydi: “Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra yeni bir duvar kuruldu. Duvarın öte tarafında İslâm vardı. Korkulan,korkutucu bir İslâm... İslamofobi kavramı, Avrupa'da ilk olarak Türklerin öznelinde, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra kullanılmaya başlamıştır.”

Naçizane, Zirve süresince üç ayrı oturumda görüşlerimi ifade etme imkanı ve şansı buldum. Konuşmalarımdan sosyal medyaya da yansıyan bazı cümleler şöyleydi: “Göçmenler, gittikleri topluma ayna oluyorlar. Ev sahibi toplum, ‘biz kimiz’ sorusunu yeniden soruyor”... Göç alan ülke, göçmenlerin gelmesiyle ‘kültür’ ve ‘kimlik’ kavramlarını yeniden tanımlama ihtiyacı duyuyorlar”.

Üç gün süren toplantıdan, bir parmak bal olarak nitelendireceğimiz görüşler bunlar. Yani konuşmalardan örnekler. Sonuçlar, Kartepe Zirvesi 2018 Deklerasyonu olarak dünyaya ilan edilecek. Elbette, toplantı notları ve görüntüleri sosyal medyadan takip edilebilir.

Bu vesileyle, Cumhuriyetimizin 95. Yılını kutlarım. Nice yıllara....

*****

Edelstaal Groep’un hedefi Çin Seddi’nden Atlas Okyanusu’na...

TORUNOĞULLARI: 2019 BİZİM YILIMIZ OLACAK

Merkezi Hollanda’da bulunan Edelstaal Groep, 2019 yılında da başarı grafiğini yukarı çekmek ve büyümeyi sürdürmek için bazı yeniliklere imza atmayı amaçlıyor.



Hollanda’nın yanı sıra Avrupa’nın 20 ülkesinde faaliyetlerde bulunan Edelstaal Firması, pazar payını arttırmak için bir dizi faaliyetlerde bulunacak.

Dünyada ve Avrupa’da yaşanan siyasi ve ekonomik krizlere rağmen 2018 yılını, ARGE ve Inavosyon çalışmaları başta olmak üzere, krize aldırmadan büyümeye devam eden Edelstaal Groep, Hollanda, Türkiye, Fransa, İsviçre, Belçika, Avusturya, İngiltere, Danimarka, Almanya, İsveç, Finlandiya, Azerbaycan’da, başta tencere olmak üzere, turizm ve inşaat sektöründe yatırım ve istihdam konusunda başarılara imza atıyor.

2019 yılı hedeflerini belirleyen Edelstaal Groep, yeni yılda Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Balkan ve Eski Sovyet ülkelerinde yeni pazarlar için düğmeye bastı.



Edelstaal Groep Genel Merkezi’nde yapılan görüşmeler sonunda, 2019 yılı plan, proje ve yatırımlar hakkında bir açıklama yapan Edelstaal Groep Yönetim Kurulu Üyesi ve şirketin CEO’su Ertan Torunoğulları, “Şirketimizin bu günlere gelmesinde ve bu günkü başarımızda bizimle birlikte çalışan Türk hanımlarının büyük emegi ve alınteri var. Bu bağlamda öncelikle tüm çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum” dedi.



38 yıllık Maraton



38 yıl önce büyük ağabey Turgut Torunoğulları’nın gayretiyle, gece gündüz demeden büyük gayret, özveri ve inançla temelleri atılan ve yarım asıra yaklaşan Edelstaal şirketinin mazisinden örnekler veren Ertan Torunoğulları, ağabey Turgut Torunoğulları’na şükran ve minnet duygularını dile getirdiği toplantıda, karşılıklı fikirler masaya yatırıldı. Ertan Torunoğulları yaptığı konuşmada, elde ettikleri başarıya hep birlikte ulaştıklarını vurgulayarak şöyle konuştu: “ 38 yıl evvel bir kaç arkadaşımızla başladığımız şirketimiz bu gün Türkiye’de ve diğer Avrupa ülkerinde azmin ve disiplinli çalışmanın sembolü olarak gösterilmektedir. Bir aile işletmesi olarak büyümesini sürdüren kuruluşumuz, bakanlıklar ve diğer kurum ve kuruluşlar nezdinde “Örnek İşletme” olarak tanınmakta ve diğer şirketler nezdinde de takdirle karşılanmaktadır. Türkiye’de başta turizm ve inşaat olmak üzere faaliyet gösteren firmamız, Fethiye, Marmaris, İstanbul ve İzmit’te ciddi yatırımlar yapmaktadır. Edelstaal ve ORKA olarak 20 otelimizle Türk turizmine ve Dünya turizmine hizmet vermekteyiz.

Fethiye Bölgesinde yaptığımız villalarımızla Türklere ve diğer Batı Avrupalılara hitap ediyoruz. Son yıllarda Rusya ve Ukrayna’dan ciddi talepler alıyoruz. Ayrıca diger ülkelerden de ülkemize turist gelmesine ve ülke ekonomisine ciddi katkılarımız olmaktadır.

Belçika ve İtalyada ürettigimiz “Ömür Boyu Garantili” mutfak ürünlerimizle Avrupa’da aranılan bir marka olmayı başardık.

SİMTRONİC, SWS markalarıyla ürettiğimiz tencerelerimiz Avrupa Pazarlarındaki yerini perçinlemiştir”.







Ertan Torunoğulları & Hasan Seçilmiş



KURDELALAR 2019’DA KESİLECEK



Yeni yılda Türkiye’de ilk etapta 5 yıldızlı bir otel ile 70 dönüm arazi üzerine yapımı tamamlanma aşamasında olan bir Aqua Park’ın hizmete gireceği müjdesini veren Ertan Torunoğulları, İzmit’te inşa halinde olan daire ve villalarında, yine 2019’da hak sahiplerine teslim edileceğini söyledi. Sorulan bir soru üzerine ise Torunoğulları, Hollanda’da yapacakları yatırmaların sürpriz olmasını ve önümüzdeki günlerde açıklanacağını söyledi.

An itibarı ile 3 bin kişiye iş imkanı sağlayan Edelstaal Groep’ta, çalışanların yarıya yakını bayanlardan oluşuyor. Ertan Torunoğulları, yeni açılış ve yatırımlarla bu sayanın 5 bine çıkacağını belirtti.

PERSONEL TOPLANTISI

2018- 2019 yılı çalışma dönemi başlaması dolayısıyla yapılan, Ertan Torunoğulları’nın yanı sıra şirket yöneticilerinden Hasan Seçilmiş, İsmail Öztürk, Şıho Perkgöz, Reyhan Öztürk, satış temsilcileri ve menejerlerin katıldığı geniş tabanlı bir başka toplantıda, 2018 yılının değerlendirilmesinin ardından 2019 hedefleri konuşuldu.

Edelstaal Groep Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertan Torunoğulları yaptığı konuşmasında, ‘Şirketimizin bu günlere gelmesinde ve bu günkü başarımızda Türk bayanlarının büyük emeği ve alın teri var. Biz çalışma arkadaşlarımızla gurur duyuyoruz . Bu bağlamda da siz değerli çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. ‘ dedi.

Yaz tatilinden sonra yeni 2018- 2019 yılı çalışma dönemi başlaması dolayısıyla şirket merkezinde düzenlenen yeni çalışma dönemi toplantısına Ertan Torunogulları’nın yanı sıra, şirket yöneticileri Hasan Seçilmiş, İsmail Öztürk, Şıho Perkgöz, Reyhan Öztürk , satış temsilcileri ve menejerler katıldı.

Ertan Torunoğulları yaptığı açıklamada, Avrupa'da çok büyük krizin olmasına rağmen 2018 yılında Edelstaal Grubu'nun diğer şirketlerin küçülmesinin aksine, yüzde 17 oranında bir büyüme gerçekleştirildiğini söyledi.

Torunoğulları ,"Bu şirketimizin istikrarlı büyüme göstermesinin bir belirtisidir. 2013 ocağından bu güne değin geçen bir yıl süre zarfında birçok projeleri gerçekleştirdi. Fethiye'de 5 yıldızlı birer otel Fethiye merkezinde butik bir otel, İzmit 200'den fazla daire ve yazlık villa yapıldı.Fethiye'de ayrı ayrı 170 villa ve apartmanlar yapılarak satıldı. Ayrıca Türki Cumhuriyetlerinde de fizibilite çalışmalarımızı sürdürmekteyiz"

37 YILLIK TECRÜBE

Edelstaal Grubun 1981 yılında kurulan bir aile şirketi olduğunu söyleyen Ertan Torunoğulları, "37 yıllık bir şirketiz. Avrupa'da bu gün bu süre zarfında uzun soluklu çalışmalar yapan bir aile şirketi bu anlamda yok. Biz şirket olarak her yıl büyüyerek yolumuza devam ediyoruz. Avrupa genelinde şirketimizde 1100'e yakın bayan arkadaşımız aktif çalışıyor. Türkiye'de ki şirketler ile toplam bu rakam 3 bin kişiye iş istihdamı sağlıyoruz. Hedefimiz 2019 yılında bu rakamı 5 bin kişiye çıkarmak istiyoruz’ diye devam etti.



Kadınlarımızın başarısı büyük



“Türk kadınlarına şans verildiğinde ve olanak sağlandığında başaramayacakları bir iş dalı tanımıyoruz.” diyerek konuşmasını sürdüren Ertan Torunoğulları,

2018 yılında başarılı mesai arkadaşlarının ödüllendirileceğini söyledi.

Yaşanan krizlerde şirketler genelde küçülürken, 2018 yılında Edelstaal Group olarak yüzde 17 oranında bir büyümelerinin sırrının, korkmadan yatırım yapmak olarak belirten Ertan Torunoğulları sözlerine şöyle devam etti: “ 2013 yılından bugüne kadar baktığımızda sadece Fethiye'de 5 yıldızlı otelle birlikte Fethiye merkezinde butik bir otel, İzmit’te 200'den fazla daire ve yazlık; yine Fethiye'de 170 villa ve apartmanlar yapılıp tamamen satılmış olması inancın, azmin, güvenin ve istikrarlı büyümenin bir göstergesidir”.

Haber: Ergun KULA ve Mustafa KOYUNCU

*****

ARNHEMLİ TÜRK İŞADAMLARI’NIN KURULUŞU TOV 12,5 YILINI KUTLADI





Arnhem Türk İşverenler Derneği TOV, kuruluşunun 12,5. yılını muhteşem bir tören ile kutladı.

Deventer Başkonsolosumuz Tuna Yücel Modrak, Hollanda DENK partisi milletvekili Selçuk Öztürk, Gelderland bölgesi Vali Yardımcısı Michiel Scheffer, Arnhem Belediye Başkanı Achmed Marcouch, bürokratlar, işverenler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, TOV üyeleri ve seçkin davetlilerin katıldığı muhteşem galanın sunuculuğunu,tiyatro sanatçısı ve yazar Nazmiye Oral yaptı.

Nazmiye Oral’ın açılış konuşması sonrası sahneye TOV Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Zeyrek’i davet etti.



Ünlü sanatçı Nazmiye Oral’ın sunculuğunda yapılan toplatıda, TOV Başkanı Azizi Zeyrek konuşurken



Aziz Zeyrek günün anlamını belirten konuşmasında,

“ TOV, Türk İşverenler Derneği Hollanda’da farklı kültürlerden oluşan işverenleri temsil eden ilk kurumlardan biri olma özelliğini taşıyor ve derneğimiz Arnhem’deki Hollanda kurumları ile sürekli irtibat halindedir.

TOV 2005 yılında bir grup Türk işveren tarafından Arnhem şehrinde kuruldu. Bu işverenler kervanına devamlı yeni işverenler katıldı, ve böylece yeni fikirlerin ortaya çıkmasıyla ve lokal düzeydeki ekonomiye yakın temas edebilmek için bir dernek kurma ihtiyacı doğdu. O güne kadar özellikle Türk işverenlerimiz bölgemizin kurumları tarafından yeterince desteklenmiyordu ve işverenlerimiz birçok zorluklarla karşı karşıya kalıyorlardı. Bunun için de biz TOV olarak her zaman Arnhem’deki partnerlerimizle olan ilişkimizi ve irtibatımızı ön planda tutuyoruz.

İşverenlerimizin haklarını korumamız ve işverenlerimizin büyümesini sağlamak için iç içe çalışmamız lazım, hem kendi üyelerimizle hem de Arnhem ve çevresinde bulunan yetki sahibi kurumlarla. Bunu başarmak için devamlı diyalog halindeyiz ve projeler/çalışmalar yapmaya devam ediyoruz; devletle, eğitim merkezleriyle, iletişimi sağlayan partnerlerimizle ve diğer sosyal içerik sahibi kurumlarla. Birlikte hareket ederek eğitim alan gençlerimize staj yerleri bularak katkıda bulunuyoruz” dedi.

Daha sonra kürsüye davet edilen Gelderland bölgesi Vali Yardımcısı Michiel Scheffer,

“ Yıllar önce Hollanda’ya birinci nesil işçi olarak geldi, ikinci nesil kendi işyerlerini kurarak işveren durumuna geldiniz. Üçüncü nesil eğitime önem vererek önemli yerlerde görevler alıyorsunuz.

Dernekleşerek sorunların çözümüne katkıda bulunuyorsunuz, Türk işverenleri olarak Hollanda ekonomisine verdiğiniz katkı göz ardı edilemez. Bunun için yaptığınız çalışmalardan dolayı sizleri kutluyorum, bölge valiliği olarak ekonomik sorunlarımızı birlikte çözmeye çalışacağız” dedi.

TOV üyesi işadamı İsmail Üngüç, “ Başarının sırrı iş disiplini, çok çalışmak, çok çalışmaktan geçer. Cesaretli olacaksınız, yatırım yaparken iç ve dış pazarı iyi araştıracaksınız, alışverinizde dürüst olacaksınız. Bunları yapınca başarı kaçınılmazdır, iş ortamında da güveni sağladığınız zaman maddi manevi bütün kurumlardan destek görürsünüz” dedi.





Gecenin sürprizi: Konuşmalar sonrasında Elele Dans Grubu modern ve folklorik dans gösterileri sundu. Dans gösterileri sonrasında sahne alan dünyaca ünlü Karsu Dönmez, sergilediği müthiş performansıyla Türkçe, Hollandaca, İngilizce söylediği klasik şarkılarla galaya katılanları adeta büyüledi.



KARSU verdiği konser sonrası galaya katılanlar tarafından ayakta alkışladılar.

Mustafa Koyuncu / Arnhem

*****

Hollanda’dan Sivas’a ‘Öğrencilerimiz Üşümesin’ yardımı...

Hollanda Sivaslılar Platformu’nun başlattığı ‘’Öğrencilerimiz Üşümesin’’ yardım kampanyası çerçevesinde, kışın gelmesiyle birlikte okula giden ihtiyaç sahibi öğrenciler için kışlık bot, fanila ve kabandan oluşacak giysi yardımları, Sivas’ta faaliyet gösteren ‘Sen de Gülümse Derneği’ aracılığı ile dağıtılacak.



Başkan Pehlül Polat & Koordinatör Ömer Soner



Hollanda Sivaslılar Platformu ile sosyal içerikli önemli projeler gerçekleştirdiklerini söyleyen Sende Gülümse Derneği Başkanı Pehlül Polat, “Hollanda’da yaşayan Sivaslı hemşerilerimizin kurmuş olduğu Hollanda Sivaslılar Platformu yöneticileri ilimizde yaşayan ihtiyaç sahibi kardeşlerimize her zaman maddi ve manevi desteklerini sürdürmektedirler. Daha öncede, engelli kardeşlerimizin yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla akülü engelli araçlarını dağıtırak destek olmuşlardı. Amacımız, ihtiyaç sahibi öğrencilerimize yapacağımız her türlü giyim yardımını, onları rencide etmeden ulaştırmak ve onların sevincine ortak olmak istiyoruz. Okulların açılmasıyla birlikte her düzenli olarak yaptığımız kırtasiye, giysi ve ayakkabı yardımlarımız, Hollanda’daki hayırseverlerimizin desteğiyle bu yardımlarımız devam edecektir." dedi.

Veren elle, alan eli buluşturduklarını söyleyen Hollanda Sivaslılar Platformu Yardım Faaliyetleri Proje Kordinatörü Ömer Soner, ‘Hollanda’daki hayırseverlerimizin yapmış oldukları maddi destekle, ihtiyaç sahiplerinin mutluluğuna ortak oluyoruz. Yaklaşık 10 yıldır yüzlerce ‘elektrikli ve manüel’ engelli aracını ‘’Engelli’’ kardeşlerimize ulaştırdık. Onların günlük hayattaki yaşamlarını kolaylaştırdık ve onlara umut olduk. Bayramlarda ve Ramazanlarda yüzlerce ihtiyaç sahibi ailenin sevincine ortak olduk. Fakir ülkelerde ’’Su’’ kuyuları açarak onların susuzluğunu giderdik. Bu yıl ikincisini başlattığımız ’Öğrencilerimiz Üşümesin’’ yardım kampanyası ile mağdur, ihtiyaç sahiplerine maddi ve manevi destek oluyoruz. Bu çocukları kimseye muhtaç olmadan topluma kazandırmak için bizlere güvenen hayırseverlerimizin emanetlerini gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak istşyoruz. Bu tür yardım kampanyalarımız devam edecektir.’’ dedi.

*****

Hollanda’dan Fahri Işık’ın da sahne aldığı Yeniceli Aşık Sıdki Baba etkinliği muhteşem oldu



Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından Yeniceli Aşık Sıdki Baba’yı anmak, deyişlerinin ve hayat hikayesinin gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak adına düzenlenen ikinci AşıkSıdki Baba etkinlikleri sona erdi.

Türk kültürüne ve Alevi-Bektaşi geleneğine büyük katkılar sunan Yeniceli Aşık Sıdki Baba'yı anmak, deyişlerinin ve hayat hikayesinin gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak adına organize edilen ve sempozyumla başlayan etkinlikler, Tarsus İncirgediği Mahallesi'ndeki Yörük Müzesi ziyareti ile devam etti. Müze gezisinin ardından Fahri Işık, Elvan Sevim, Meliha Güneş, Hasan Özel tarafından mini bir konser verildi.



Programda Araştırmacı yazar, Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Türk Halk Müziği Emekli Koro Şefi Halil Atılgan günün anlam ve önemine uygun olarak seslendirdiği ‘Alevi de benim Sünni de’ şiiri ile vatandaşlardan büyük alkış aldı.

Deyişler yeniden can buldu

Tarsus’tan yola çıkarak deyişleri ile Türk kültürüne ve Alevi-Bektaşi geleneğine büyük katkılar sunan Yeniceli Aşık Sıdki Baba anısına düzenlenen etkinlik, ‘Deyişler ve Sıdki Baba Türküleri’ konseri ile sona erdi.

Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamaya göre, 19 Ekim tarihinde sempozyumla başlayan anma programı, Tarsus İncirgediği Mahallesi’nde yer alan Yörük Müzesi ziyareti ile devam etti. Müze gezisinin ardından Fahri Işık, Elvan Sevim, Meliha Güneş ve Hasan Özel’in gerçekleştirdiği konser ile kulakların pası silindi.

Müze ziyaretinin ardından katılımcıların sonraki durağı Yenice Mahallesi Cem Evi oldu. Çamalan Mengi ekibinin gösterisi ile başlayan renkli gece birbirinden kıymetli seslerin konserleri ile son buldu.

Konuşmaların ardından ‘Deyişler ve AşıkSıdki Baba Türküleri’ konseri gerçekleştirildi. Konser kapsamında sahneye ilk olarak TRT Ankara Radyosu Bağlama Sanatçısı Ferhat Durmuş çıktı. Durmuş gerçekleştirdiği saz dinletisi ile bağlamasını adeta konuşturarak, vatandaşlardan büyük beğeni topladı.



Yaşamının büyük kesimini Hollanda’da geçiren sanatçı Fahri Işık’ı hemşehrileri yalnız bırakmadı. Atilla Kuzgunbay da, Fahri Işık hayranlarındandı ve bu fotoğraf paylaşıldı

Durmuş’tan sonra sahne alan TRT Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Sanatçısı Meliha Güneş, Aşık Sıdki Baba’ya at ‘İçtim Aşk Meyini’ deyişi ile sahneye çıktı. Seslendirdiği Alevi türküleri ile vatandaşları mest eden Güneş, sahneyi Fahri Işık’a bıraktı.

Yaşamının büyük kısmını Hollanda’da geçiren Fahri Işık, bir zamanlar özellikle Çukurovalılar’ı mest eden repertuvarından eserler sundu.

Fahri Işık’tan sonra Aşık Sıdki Baba’ya ait ‘ Eğlenme Tez Gel’ isimli deyişi ile sahne alan TRT İstanbul Radyosu Türk halk Müziği ses sanatçıları Elvan Sevim ve TRT Ankara Radyosu Türk Halk Müziği Sanatçısı Hasan Özel birbirinden güzel türkülerle geceye renk kattı.

Aşık Sıdki Baba’nın birbirinden güzel deyişleri için sazlarını konuşturan sanatçılar, Yeniceli vatandaşlara ve tüm misafirlere unutulmaz bir gece yaşattı. Cem Evi’nde düzenlenen etkinlikte AşıkSıdki Baba için bir araya gelen canlar cem oldu.

*****