BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Derinya ve Aplıç konusunda siyasi iradeyi 3 yıl önce ortaya koyduk” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Derinya ve Aplıç konusunda siyasi iradeyi 3 yıl önce ortaya koyduk”
Tarih: 05.10.2018 > Kaç kez okundu? 1005

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Derinya ve Aplıç kapıları konusunda Kıbrıs Türk tarafının siyasi iradeyi 3 yıl önce ortaya koyduğunu belirterek, Kıbrıs Türk tarafının bu kapıların açılması için çabalarını sonuna kadar sürdüreceğini vurguladı.

Başbakan Tufan Erhürman ile haftalık rutin görüşmeleri sonrasında basına açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Başbakan Erhürman’la, ülkenin içinde olduğu durum, son günlerde gündemde olan Derinya ve Aplıç kapılarının son durumu ve New York temasları konularının ele alındığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, New York temasları sırasında, Kıbrıs Türk tarafının bir daha sonuç odaklı olmayan, takvimsiz ve herhangi bir amaca hizmet etmeyen, sırf müzakere olsun diye müzakere etme anlayışından uzaklaşılmasını istediğini ortaya koyduğunu vurguladı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüşmelerinde, Kıbrıs Türk tarafının düşüncelerini bir kez daha kendisiyle paylaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, Guterres’in Kıbrıs için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’un raporunu henüz tamamlamadığını kaydetti.

Raporun 15 Ekim’de Güvenlik Konseyi’ne sunulmasının beklendiğini, 30 Ekim’de de bu konuların tartışılmasının gündemde olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, “Bizim açımızdan durum çok açık ve nettir. Bu netlik de Genel Sekreterle paylaşılmıştır. Kıbrıs Türk halkı Kıbrıs’ta çözüm, istiyor, statükonun devamını istemiyor. Olası bir çözümde haklı yerini almak istiyor, Kıbrıs’ın iki eşit ortağından biri olarak Kıbrıs'ın geleceğinin inşasında rol almak istiyor” dedi.

Akıncı, yakın bir gelecekte Genel Sekreteri’nin oluşturacağı fikirler çerçevesinde kendileriyle temasa geçmesinin bekleneceğini söyledi.

Derinya ve Aplıç kapıları konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, bu konuların New York’ta gündeme gelmediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, konun bir süredir gündemlerinde olduğuna işaret ederek, Kıbrıs Türk tarafının bu konuyla ilgili siyasi iradeyi 3 yıl önce ortaya koyduğunu ve açılmasını istediği kapıların açılması için çabalarını sonuna kadar sürdüreceklerini vurguladı.



Özersay: “Siyasi eşitlik, garantilerden vazgeçerek alınması gereken bir hak değil”



Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, siyasi eşitliğin, garantilerden vazgeçerek alınması gereken bir hak olmadığını belirtti.

Özersay, BRT’de katıldığı bir programda, New York temasları ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile gerçekleştirilen görüşme hakkında değerlendirmelerde bulundu.

New York’ta BM yetkililerinin yanı sıra TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile önemli bir görüşme yaptıklarını kaydeden Özersay, Başbakan Tufan Erhürman ile de değerlendirdikleri görüşmede Kıbrıs sorunundan ziyade Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkilerde, özellikle mali konularda ve pratik uygulamalarda yaşanan sıkıntıları aktarma imkanı bulduğunu belirtti.

TC Milli Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı ile de birtakım görüşmeleri olduğunu kaydeden Özersay, BM yetkilileri ile yapılan görüşmelerde de, müzakere süreci dışında da bazı konuları görüştüklerini ifade etti.

New York’ta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile istişare içinde olduklarını belirten Özersay, bir devletin birlikte hareket etmesinin önemine vurgu yaptı. Özersay, Bakanlar Kurulu’na da New York temaslarıyla ilgili bilgi verdiğini kaydetti.

Birleşmiş Milletler ile KKTC Dışişleri Bakanlığı olarak bir takım temasları bulunduğuna dikkat çeken Özersay, “Bu ziyaret, Kıbrıs Türk tarafının görünürlüğü açısından son derece etkili olduğu görüşündeyim” dedi.

Kıbrıs’ta nabız tutma ve bir çeşit geleceğe dönük sorgulama döneminde olunduğuna işaret eden Özersay, özellikle süreçlerin tıkandığı, bir sonuç alınamayan dönemlerde tarafların aynı odada bulunan BM'den puan alabilmek için adeta tribüne oynayabileceğine dikkat çekerek, böyle dönemlerde gayrı resmi görüşmelerin çok daha samimi ve gerçekçi tartışmalar yapılmasına imkan verebileceğini belirtti.

Özersay tarafların böyle bir dönemde gayri resmi toplantılarda fikir alışverişine girmelerinin yararlı olduğu görüşünü ifade ederek, DISI Başkanı Averof Neofitu ve Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis ile görüşmesinin bu açıdan iyi olduğunu söyledi.

Kudret Özersay, bir soru üzerine, Kıbrıs müzakereleriyle ilgili gereksiz ümit pompalamak istemediğine vurgu yaparak, “Bir şey olmayacaksa olacakmış gibi yapmak yalan söylemektir. Ben yalan söylemem, kendi görüşümü ifade ettim. Çok fazla bir beklentiye girmeyin, sıra dışı, birden bire sürpriz olacak ve bizi çözüme götürecek bir sihirli değnek varmış gibi düşünmeyelim” dedi.

Rum tarafının “müzakereler kaldığı yerden devam etsin. Hatta varsın elli sene daha gitsin” görüşünde olduğunu belirten Özersay, Kıbrıs Türk tarafının ise sonuç alıcı olmayan bir sürece girmek istemediğini söyledi.

Bir şey pişiriliyor ve çok ciddi bir süreç geliyor diye bir durumun söz konusu olmadığı görüşünde olduğunu ifade eden Özersay, BM Genel Sekreteri’nin kafasında ciddi soru işaretleri olduğunu gözlemlediğini belirtti. Özersay “Siyasi iradeyi görmediği sürece, Genel Sekreter sürece balıklama dalacak değildir. Temkinli yaklaşıyor” dedi.

Garantör ülkelerin gayrı resmi görüşmesi ve oradan çıkacak sonuca göre sürecin şekilleneceği şeklindeki yorumların da doğru olmadığını, zaten böyle bir şeyi etik de bulmadığını vurgulayan Özersay, garantör ülkelerin gayrı resmi görüşmeleriyle ilgili TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun kendisine bilgi verdiğini belirtti.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kıbrıs Türk tarafının son pazarlık noktasına gelmeden, harita konusunda adım atması nedeniyle Rum tarafının garantiler ve Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliği üzerinden yürüdüğünü ancak siyasi eşitliğin, garantilerden vazgeçerek alınması gereken bir hak olmadığını belirtti.

Müzakerelerin geleneksel olarak toprak karşılığında anayasal hak pazarlığı şeklinde ilerlediğini vurgulayan Özersay, bugün bazı kesimlerin garantilerden vazgeçip siyasi eşitlik elde edilmeli gibi bir yaklaşım ortaya koyduklarını ancak bunun kesinlikle kabul edilemez olduğunu kaydetti. Özersay, “Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliği garantiler üzerinden pazarlık edilemez ve edilmemelidir" ifadelerini kullandı.

Özersay “Durum bu iken müzakerelerin başlamasının eşiğindeyiz diye bir resim çizmek insanları yanıltmaktır’ dedi.

Çözümün şekliyle ilgili olarak ise Özersay, çözümün adının ne olacağından çok içeriğinin önemli olduğunu belirterek, “Federal mi, konfederal mi çok önemli yok aslında. Karşılıklı kabul edilebilir, adil bir çözüm… İki halkın içine sinen ve evet diyebileceği bir çözüm” ifadelerini kullandı.

Özersay, şöyle devam etti:

“Kategorize etmeyi artık bir kenara bırakalım. Dogmatik düşünmeyi de bir tarafa bırakalım. Önemli olan bir şeyin adı değil içeriktir. Sadece belirli bir çözüm şeklini hele de kavramlara takılarak savunan ve bunun dışında hiç bir şey duymak dahi istemeyen dogmatik yaklaşımlar, bilerek veya bilmeyerek aslında sadece statükonun devamına hizmet ederler. Önemli olan federasyon, konfederasyon ya da iki devletli çözüm ya da çözümün adının ne olduğu değildir, içeriktir. Bir yere takılıp, kalarak düşünmeye çalışırsanız, statükonun parçası haline dönüşürsünüz”

Kudret Özersay, Derinya Kapısı konusuna da değinerek, askeri gözetleme noktası olan bir binaya ilişkin hiçbir sorun bulunmadığını belirerek, Metehan Sınır kapısını örnek gösterdi.

“Rum tarafında askeri gözetleme noktası var. Sivil geçiş noktalarından belli bir mesafe uzaklıkta olması gerektiği gibidir. Metehan’da olduğu gibi, Derinya’da hem Rum, hem Türk tarafında aynı konumda, aynı mesafede askeri tesisler var. Türk Tarafı olarak onun bitişiğinde bir geçiş noktası yaratmadık. Mesafeleri koruyarak, sivil alanlar yarattık’ dedi.

Rum tarafında Derinya Kapısı’nın açılmasına karşı kişiler bulunduğuna işaret eden Özersay bu konuda siyasi irade bulunduğunu ve açılmasını desteklediklerini söyledi.



Özersay: “BM askeri kampının kaldırılmasını talep ettik”



Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay Gazimağusa’da şehir merkezinde bulunan BM kampının boşaltılması gerektiğini söyledi. Özersay, TAK’a yaptığı açıklamada son New York ziyareti sırasında Birleşmiş Milletlerin üst düzey yöneticileri ile yaptıkları görüşmelerde Gazimağusa’da bulunan ve “Stefanik Kampı” olarak da bilinen Birleşmiş Milletler Barış Gücüne ait askeri kampın kaldırılmasını resmen talep ettiklerini açıkladı.

1964 yılından bu yana bölgede bulunan askeri kampın bölgedeki konutların sayısının artması sonucunda artık iyice binlerce üniversite öğrencisinin yaşam alanının tam orta yerinde kaldığını ve buranın askeri maksatlarla kullanılmasını doğru bulmadıklarını vurgulayan Özersay, “burası kamunun kullanımına sunulacak şekilde ağaçlar içerisinde Mağusa’nın nefes alabileceği bir kent parkına dönüştürülebilir. Biz artık BM’nin bu alandan çıkmasını istiyoruz” dedi.

Hükümet kurulduktan kısa bir süre sonra adaya ziyarette bulunan BM Barış Gücü’nden sorumlu yetkililere konuyu açarak resmen başvuruda bulunduklarını, son olarak da geçen hafta New York’ta en üst düzeyde bu taleplerini detaylandırdıklarını açıklayan Özersay “kendilerine askeri kamplarını taşıyabilecekleri alternatif yer önerebileceğimizi de açıkça söyledik” ifadesini kullandı.

Özersay bahse konu barış gücü askeri kampının olduğu alanın özellikle konumu itibariyle Mağusalıların çocuklarıyla birlikte vakit geçirebilecekleri bir yeşil alana, kent parkına dönüştürülebileceğini ve bu şekilde sosyal yaşam alanı olarak kullanılabileceğini vurguladı.

Barış gücü helikopterinin çeşitli bölgelerde devriye yaptıktan sonra bu askeri kamp alanı içerisinde bulunan helikopter pisti içerisine inip buradan kalktığını, çok sayıda askeri aracın da bu alandan sık kullanılan bir yola giriş-çıkış yaptığını vurgulayan Dışişleri Bakanı açıklamasında, “bu zamanda kentin orta yerinde askeri bir kampın ve bu türden faaliyetlerin yapılması ne doğrudur ne de kamu güvenliği ve yararı ile bağdaşır. Bu nedenle askeri kampın oradan kaldırılması ertesinde herkesin kullanabileceği bir kent parkına, bir yeşil alan dönüştürülmesi düşüncemizi hem belediye hem de Doğu Akdeniz Üniversitesi yetkilileriyle ele alacağız” ifadelerine yer verdi.

TAK’a yaptığı açıklamada Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay “bizim derdimiz BM’nin birtakım görevlerini yerine getirmesini önlemek olmadığı için kendilerine, yani Birleşmiş Milletler’e eğer istiyorlarsa bu askeri kampı bir başka alana kaydırmalarına yardımcı olmak için yer gösterebileceğimizi de bildirdik. Dilerlerse askeri kamplarını bir başka alana kaydırabilirler. Ancak artık burada kalmalarını istemiyoruz. Bu çağda şehrin adeta orta yerinde böyle bir askeri kampın varlığı her açıdan yanlıştır” dedi.

Özersay ayrıca “kuşkusuz bu sadece BM için geçerli değildir, genel olarak yerleşim alanlarının ya da turistik bölgelerin orta yerinde kalan diğer askeri kamplarla da ilgilidir. Önümüzdeki dönemde bu konularda halihazırda ilgili birimlerimizle bu yönde başlamış olduğumuz temaslarımızı ileriye taşıyacağız. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus sivil kullanıma açılacak bu türden alanların kamu yararına olacak şekilde kullanılmalarının esas alınması ve olası rant girişimlerine bu alanların kurban edilmemesi olmalıdır” ifadelerini kullandı.



Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, Rum Yönetimi’nin “7 numaralı parseli” lisans başvuruna açmasına tepki gösterdi



Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, Rum Yönetimi’nin, tek taraflı ilan ettiği sözde “Münhasır Ekonomik Bölgesi”ndeki “7 numaralı parseli” lisans başvurusuna açmasına tepki göstererek, “Haklarımızın gasp edilmesine müsaade etmeyeceğiz. Rum tarafının hukuka aykırı bu tutumu bölge istikrarını olumsuz yönde etkileyecek bir adımdır” dedi.

Bakanlık konuya ilişkin açıklamasında, Kıbrıs Rum tarafının, BM Genel Sekreteri’nin ve Güvenlik Konseyi’nin Güven Yaratıcı Önlemler hususunda çağrılarını artırdığı bir dönemde, tüm dünya tarafından iki halka ait olduğu kabul edilen ada etrafındaki doğal kaynaklara ilişkin Kıbrıs Türk tarafının işbirliği çağrılarına kulak tıkayarak, bir kez daha tek taraflı ve hukuki zeminden yoksun adımlarında ısrar ediyor olmasının, bölgedeki tansiyonun artmasına hizmet edeceğini ve adadaki iki halkın birbirinden daha da uzaklaşmasına neden olacağını vurguladı.

Yapılan yazılı açıklama şöyle:

“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sözde münhasır ekonomik bölgesi içerisinde yer alan 7 numaralı parseli, diğer parsellerde arama izni olan yabancı şirketlerin lisans başvurularına açması, yeni oldu-bittilerle, ortağı olduğumuz doğal kaynaklara ilişkin olarak haklarımızın gasp edilmesine yönelik politikalarını ısrarla sürdürmekte olduğunun bir göstergesidir. Rum tarafının bu hukuka aykırı bu tutumu bölge istikrarını olumsuz yönde etkileyecek bir adımdır.

Rum tarafının Kıbrıs Türk halkının Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklara ilişkin eşit hak ve çıkarlarını hiçe sayan bu anlayış, 2017 yılında Kıbrıs Konferansı’nın çökmesine ve 50 yıldır adada bir uzlaşıya varılamamasına neden olan ve yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır olmayan zihniyetin bir yansımasıdır.

Uluslararası toplum tarafından kabul edilmez olarak nitelendirilen adadaki statükoyu körükleyen tam da bu zihniyettir. Rum tarafının tek yanlı ve hukuktan yoksun faaliyetlerine göz yuman uluslararası toplumun bu taraflı ve hakkaniyetten uzak yaklaşımı hem Kıbrıs’ta bir uzlaşıya varılmasını, hem de barışçıl bir ortam yaratılmasını engelleyen en önemli unsurlardan birisidir.

BM Genel Sekreteri’nin ve Güvenlik Konseyi’nin Güven Yaratıcı Önlemler hususunda çağrılarını artırdığı bir dönemde, tüm dünya tarafından iki halka ait olduğu kabul edilen ada etrafındaki doğal kaynaklara ilişkin Kıbrıs Türk tarafının işbirliği çağrılarına kulak tıkayarak, Kıbrıs Rum tarafının bir kez daha tek taraflı ve hukuki zeminden yoksun adımlarında ısrar ediyor olması bölgedeki tansiyonun artmasına hizmet edecek ve adadaki iki halkın birbirinden daha da uzaklaşmasına neden olacaktır.

Öte yandan, GKRY’nin ruhsatlandıracağını açıkladığı bahse konu sözde parsel, bir yandan Kıbrıs Türk halkının haklarını hiçe sayarken, diğer yandan da Türkiye Cumhuriyeti’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığında geçmişte uluslararası alanda defalarca kayda geçirilmiş olan uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını da ihlal etmektedir.

Hal böyle iken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte ada etrafındaki hak ve çıkarlarımızı korumak üzere, gerekli önlemleri almaya ve sondaj faaliyetleri de dahil olmak üzere, doğal kaynaklara ilişkin faaliyetlerimizi ileriye götürmeye devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşırız.”



Erdoğan: “Kıbrıs’ın çözümsüzlüğü BM’de itibar kaybına yol açtı”



Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs konusunda çözüme ulaşılamamasının Birleşmiş Milletler’de itibar kaybına yol açtığını söyledi.

Erdoğan, Anadolu Ajansı’nın global iletişim ortağı olduğu, “Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek” temasıyla düzenlenen “TRT World Forum”un “Parçalanmış Bir Dünyada Adaleti Aramak” başlıklı kapanış oturumuna katıldı.

Konuşmasında Kıbrıs konusuna da değinen Erdoğan, adalet arayışının tesisi olması için kurulan Birleşmiş Milletler’in gayretlerine rağmen adalet arayışına cevap oluşturamadığını anlattı ve buna örnek olarak Kıbrıs’ı verdi.

“Sene 1974, 2018. Kıbrıs sorunu çözülebildi mi, çözülemedi. Birçok girişimler yapıldı ve özellikle de çok kararlı bir adımı biz yine orada BM ile görüşmeler yaparak attık” diyen Erdoğan, 2004’te yapılan referandumda Rum tarafının hayıt demesine ve verilen sözlere rağmen Güney Kıbrıs’ın Avrupa Biriliği’ne alındığını anımsattı.

Bunların adalete aykırı girişimler, hamleler olduğunu kaydeden Erdoğan, bunun BM’nin de itibarının kaybına neden olduğunu vurguladı…



Türkiye’den Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne tepki!



Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin hiçbir yabancı ülke, şirket veya geminin Doğu Akdeniz’deki yetki alanlarında izinsiz hidrokarbon arama faaliyetlerinde bulunmasına fırsat vermeyeceğini açıkladı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Kıbrıs Türkü’nün haklarını göz ardı ederek, tek taraflı olarak sınırlandırdığı 7 numaralı sözde ruhsat sahası için uluslararası şirketlere davette bulunma kararı almış olmasını endişe ile karşılıyoruz.” ifadesi yer aldı.

Rum Yönetiminin bu kararının, Kıbrıs Türk tarafının Ada’nın doğal kaynakları üzerindeki eşit, ayrılmaz hak ve çıkarlarını hiçe sayan tutumunu sürdürdüğünün kanıtı olduğu belirtilen açıklamada, “Esasen Rum tarafı, bu şekilde hareket ederek Temmuz 2017’de Kıbrıs Konferansı’nın sonuçsuz bir şekilde kapanmasına neden olan, Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini ve Ada’nın ortak sahibi olduğu gerçeğini hiçe sayan tutumundan vazgeçmediğini bir kez daha ortaya koymaktadır.” denildi.

Açıklamada, söz konusu kararın, Türkiye’nin bölgedeki kıta sahanlığında uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını ihlal ettiği belirtilerek, karara konu 7 numaralı sözde ruhsat sahasının önemli bir bölümünün, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığının BM nezdinde de kayda geçirilen dış sınırlarının içinde yer aldığı kaydedildi.

Türkiye’nin 2 Mart 2004 ve 12 Mart 2013 tarihli notalarında belirtildiği üzere, BM’ye dış sınırları bildirilen kıta sahanlığında doğal kaynak arama amacıyla yapılacak her türlü faaliyetin, Türkiye’nin iznine tabi olarak yürütülmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, “Tarafımızca vurgulana geldiği üzere, ülkemiz, hiçbir yabancı ülke, şirket veya geminin deniz yetki alanlarımızda izinsiz olarak hidrokarbon arama faaliyetlerinde bulunmasına, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hiçbir şekilde fırsat vermeyecektir.” uyarısı yapıldı.

Açıklamada “Türkiye kıta sahanlığındaki menfaatlerini korumak için faaliyetlerini sürdürecektir” denildi.

Açıklamada, “Ülkemiz, kıta sahanlığındaki hak ve menfaatlerini korumak için gerekli tedbirleri almaya ve her türlü girişim ile sondaj dahil faaliyetlerini yürütmeye devam edecektir. Önümüzdeki yakın dönemde Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığımızda ve ayrıca KKTC’nin Türk Petrollerine verdiği ruhsat sahalarında sondaj faaliyetlerinin yapılması planlanmaktadır. Bu çerçevede, GKRY’nin vermeye teşebbüs edebileceği hükümsüz ruhsatlara dayanarak Türk kıta sahanlığında herhangi bir hidrokarbon arama çalışması yapılamayacağını belirtiyor ve ihaleye ilgi duyabilecek ülkeleri ve şirketleri, sağduyulu davranmaya ve bölgenin gerçeklerini dikkate alarak hareket etmeye davet ediyoruz.” denildi.















Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Flickr





LinkedIn





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Başbakan Yardımcılığı ve

Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 601 1800 - 01

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri