BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Guterres, Kıbrıs Türk tarafının tüm süreçlerdeki olumlu katkısının farkında” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Guterres, Kıbrıs Türk tarafının tüm süreçlerdeki olumlu katkısının farkında”
Tarih: 01.10.2018 > Kaç kez okundu? 971

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’le önceki gün New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde Kıbrıs sorunuyla ilgili değerlendirmelerde bulunmak üzere bir araya geldi.

İsviçre’nin Crans-Montana kentinde geçen yıl temmuz ayında düzenlenen Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasıyla kopan Kıbrıs müzakere sürecinin ardından Genel Sekreter Guterres Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla ayrı ayrı görüştü.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın da katıldığı görüşmede Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, New York Temsilcisi İsmet Korukoğlu ve Cumhurbaşkanlığı Diplomasi ve AB Özel Danışmanı Erhan Erçin, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Cenk Gürçağ, KKTC New York Temsilciliği 2. Sekreteri Sertaç Güven de yer aldı.

Görüşmeye Guterres’in yanında geçici görevlendirdiği danışmanı Jane Holl Lute ve Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Rosemary DiCarlo, Özel Kalem Müdürü Maria Luiza Riberio Viotti ve Genel Sekreteryası’ndan diğer bürokratlar katıldı.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Genel Sekreter Guterres’le görüşmesinin ardından ardından KKTC New York Temsilciliği’nde basın açıklaması yaptı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı BM Genel Sekreteri’yle görüşmesinin ardından KKTC New York Temsilciliği’nde düzenlediği basına toplantısında, görüşmenin içeriğiyle ilgili bilgi verdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Akıncı, BM Genel Sekreteriyle görüşmelerinde Guterres’in, henüz kendilerine, geçici olarak görevlendirdiği danışmanı Jane Holl Lute’un Kıbrıs’la ilgili raporunun hazır olmadığını, önümüzdeki günlerde kendisine iletileceğini ve o rapor ışığında kendileriyle yeniden diyaloğa geçeceğini duyurduğunu bildirdi.

Guterres’in, içinde bulunulan süreci nasıl değerlendirdiklerini bir kez daha dinlemek istediğini ve kendilerinin de düşüncelerini etraflıca izah ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, izahına, Kıbrıs müzakerelerinin 1968’e kadar dayandığını ve 50’nci yılını doldurduğunu anımsatarak başladığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 50 yıllık zaman dilimi içinde 2004’teki Annan Planı ve son dönemde de Crans-Montana konferansının iki önemli kavşak olduğuna işaret ederek “Bütün bu süreçlerde Kıbrıs Türk tarafı olarak oynadığımız olumlu role, yaptığımız katkıya zaten Sayın Guterres de son süreçte kendisi de şahit oldu” dedi.

2004'de Kıbrıslı Türklerin büyük oranda evet oyu vermesine rağmen Rum toplumunun büyük çoğunluğu hayır oyu kullanmasından dolayı Annan Planı’nın sonuçsuz kaldığını, ayrıca başka bir olumsuz sonucun daha ortaya çıktığını anımsatan Cumhurbaşkanı Akıncı, Rum tarafının hayır oyu verdiği halde AB üyesi yapıldığını, çözüme ve AB üyeliğine evet diyen Kıbrıs Tük halkının ise AB’nin dışında bırakıldığını söyledi.

Son süreçte Mont Pelerin, Cenevre ve Crans-Montana’da üzerlerine düşeni yaptıklarını ve aldıkları inisiyatifleri Genel Sekreter Guterres’e bir kez daha hatırlatmak istediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, “O da bunların farkında olduğunu bir kez daha bizlere teyit etti” dedi.

Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının gerek Mont Pelerin, gerek Cenevre ve gerekse de Crans-Montana’da çözümü sağlayacak adımları cesaretle attığını, alınması gereken inisiyatifleri zamanında aldığını ancak bunların karşılıksız kaldığını ve bundan dolayı da bir çözüme ulaşılamadığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Genel Sekreter’in 30 Haziran 2017 tarihli çerçevesinin önemli bir gösterge olarak ortaya çıktıktan ve Crans-Montana süreci sonuçsuz kaldıktan sonra içine girilen uzun süreli durgunluğu aşmak ve çözüm yolunu yeniden açabilmek umuduyla geçtiğimiz nisan ayında Rum lider Nikos Anastasiadis’in 30 Haziran tarihli Genel Sekreter çerçevesini olduğu gibi, çarpıtmadan, sulandırmadan kabul edip etmediğini sorguladığını ifade ederek, “Ne yazık ki o çağrımıza olumlu bir yanıt almadık. Bugün bile o 30 Haziran belgesinin sulandırıldığını, çarpıtıldığını bir kez daha gördük. Bugün Sayın Rum liderin yaptığı açıklamalar bize bunu bir kez daha teyit etti” ifadelerini kullandı.

Halbuki kendilerinin 30 Haziran çerçevesini Genel Sekreter’le 23 Eylül 2017’de yaptıkları görüşmede madde madde üzerinden giderek teyit ettiklerini, o çerçevenin ne olduğunu çok net bildiklerini kaydeden Akıncı, “Rum tarafı bunu bilmezden gelerek daha farklı yorumlamaya ne yazık ki o gün de, bugün de devam ediyor” dedi.

Akıncı, gelinen aşamada bundan sonrası için nasıl bir yol izlenmeli konusunda geçen yıl Genel Sekreter’e ve kendilerini ziyarete gelen Lute’a söylediklerini, yine altını çizerek bugün de vurguladıklarını belirterek şöyle konuştu:

“Nedir bu? Bir kere eski müzakere süreci artık kapanmıştır. Aynı şeyleri tekrarlayarak farklı yerlere varmak mümkün değil. Dolayısıyla ucu açık müzakerede ısrar eden Rum tarafının, aslında çözümsüzlükte ısrar ettiği çok net ortada. Sonuç odaklı, takvimli ve stratejik bir paket anlaşmayı hedeflemek gerekiyor. Sonuç odaklı olmayan, takvimsiz, ucu açık süreçlerin bir yere varamayacağı çok net görüldü, anlaşıldı.

Dolayısıyla bu yanlışta ısrar etmemek gerekiyor. Takvimli, sonuç odaklı stratejik bir paketi öngörecek bir yaklaşım söz konusu olursa Genel Sekreter’in de buna kişisel olarak dahil olmasının katkı yapmasının çok önemli olacağını Sayın Genel Sekreter’e ilettik. Bu çerçevede sadece Kıbrıs’taki iki tarafın değil BM yanı sıra Crans-Montana’daki diğer katılımcıların da bu sürece katkı yapmalarının gerekli olacağı üzerinde durduk.

Ve son olarak da şu hususun altını çizdik: Kıbrıs konusu sadece Kıbrıs’la başlayıp biten bir olay değildir. Kıbrıs’ın kendi içindeki sorunları aşmak için yapılması gerekenler var. İki toplumun ilişkilerini iki kurucu devlet bağlamında düzenlemek ve bir uzlaşmaya varmak gerekiyor ama bunun ötesinde de boyutları var. Örneğin Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon olayı Kıbrıs sorunundan bağımsız düşünülemez. Rum tarafının istediği gibi Kıbrıs sorunundan izole ele alınamaz. Ve bu konuda çatışma yerine iş birliği alanı haline dönüştürmek için elden gelen yapılmalıdır.

Kıbrıs Türk halkının da o doğal gazda hakları vardır. O zenginlik deniz altındaki olası zenginlik sadece bir topluma ait değildir, Kıbrıs Türklerine de aittir ve orada yaratılacak iş birliği potansiyeli Türkiye’yi de içerecek şekilde ele alındığı takdirde, çok olumlu bir noktaya doğru evrilebilir. Yani çatışma kültürü yerine iş birliği anlayışı geliştirilebilirse, enerji denkleminden Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı dışlanmadan formül edilirse bu Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı yapabilir.”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye’nin AB’yle ilişkilerini son derece önemsediğini, gümrük birliğinin yenilenmesiyle başlayacak yeni bir yakınlaşmanın Kıbrıs sorununun çözümüne de katkı yapma potansiyelini içinde barındıracağı inancını dile getirdi.

BM Genel Sekreteri Guterres’le görüşmesinde, bütün bu düşünceleri paylaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Akıncı, Guterres’in kendilerini anlayışla karşıladığını söyledi.

Akıncı, “Bugüne kadar izlediğimiz siyasetlerin yapıcı, çözüm konusunda irade sergileyen davranışlar olduğunun Sayın Genel Sekreter de farkındadır, bilincindedir ve bunu bizden saklamamaktadır. Bizimle bu duygusunu da paylaşmıştır. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkını temsilen, seçtiği lider olarak, Cumhurbaşkanı olarak bugün ekibimizle birlikte Sayın Genel Sekreter ve ekibiyle yaptığımız görüşmeden oldukça olumlu izlenimlerle ayrılıyoruz. Bundan sonraki süreçte, Sayın Lute’un sunacağı raporun ışığında Genel Sekreter’in bizimle yeniden istişareye geçmesini bekleyeceğiz” diye konuştu.

Özersay: "BM Kıbrıs raporuyla şapkadan tavşan çıkarmayacak"



Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute'un birkaç hafta içinde sunacağı raporla ''şapkadan tavşan çıkarmasını beklemediğini, o şapkada üç aşağı beş yukarı ne bulunduğunun belli olduğunu'' söyledi.

Özersay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Guterres'in New York'taki görüşmesinin ardından AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

İsviçre'nin Crans-Montana kentindeki müzakerelerin başarısız olmasının ardından BM Genel Sekreteri Guterres'in Kıbrıs sorunu için görevlendirdiği geçici özel danışmanı Jane Holl Lute'un taraflarla istişareler yürüttükten sonra sunacağı rapora ilişkin değerlendirmede bulunan Özersay, şöyle devam etti:

''Son 50 yıldır devam eden müzakerelerde tarafların pozisyonları, nerelerde, nereye kadar esneklik gösterebilecekleri kabaca belli aslında. Dolayısıyla şimdi 50 yıl aradan sonra sayın Lute'un şapkadan tavşan çıkarmasını beklemiyorum çünkü o şapkada üç aşağı beş yukarı ne olduğu bellidir ve zaten tarafları ziyaret ederek kimin ne istediğini, neyi istemediğini, kimin neyi kabul edip neyi kabul etmeyeceğini sorup öğrenmiş durumda ama Genel Sekreter de bunları zaten biliyor. Genel Sekreter de son iki gündür doğrudan hem Kıbrıs Türk hem Kıbrıs Rum kesimi tarafından, Türkiye ve Yunanistan'dan bunları dinledi.

İki kritik mesele var. Birincisi, taraflar aynı vizyona mı sahipler sorusu havada. Bu sorunun yanıtı henüz net değil. Genel Sekreter açısından da belli ki net değil. İkincisi, tarafların gerçekten bu sorunu çözmeye dönük bir siyasi iradeye sahip olduklarını test etmeye yönelik bir sorusu var. Bunlar tamam olursa 'hangi metodoloji, hangi yöntemi kullanırsak bu sorunu çözüme ulaştırırız' sorusu var.''

BM Genel Sekreteri'nin 50 yıl aradan sonra daha önce yapılmayan bir şey yaparak müzakereler kaldığı yerden devam etsin demek istemediğini söyleyen Özersay, ''Geldiğimiz noktada yarım asırdan sonra yapılabilecek en doğru şey de bu türden bir sorgulama.'' dedi.

"Samimi bir şekilde Kıbrıs'ta aynı şey için bir çaba ortaya koyuluyor mu yoksa aynı şey söylenip farklı şeyler mi isteniyor" sorusunun cevabının aranması gerektiğine dikkati çeken Özersay, şöyle konuştu:

''Kıbrıs'ta hepimiz iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu desteklediğimizi söylüyoruz ama aslında Kıbrıs Rum liderliğinin genel anlamda böyle bir federasyondan anladığıyla Kıbrıs Türk liderliğinin federasyondan anladığı arasında önemli farklar var. Federasyon dediğimiz şey paylaşmaya dayalı bir ortaklık ve bu ortaklık yönetimin, zenginliklerin paylaşılmasını gerektirir. Kıbrıs Rum toplumu bizimle yönetimi ve zenginlikleri paylaşmaya hazır mı sorusuna cevabım hayırdır. Çünkü Kıbrıs Rum tarafı sorun çözülmeden Avrupa Birliği üyesi olduğu için aslında ben yönetimi, doğal zenginlikleri paylaşmasam da AB üyesi olabiliyorum, Kıbrıs sorununu çözmeme gerek yok ki gibi bir algı var. Ortada bir tüketilmişlik sendromu var. Bu, bir yorgunluğu da beraberinde getiriyor.''

Özersay, başarısızlığa uğrayan her müzakere sürecinin iki toplumun da hem kendi siyasi liderliklerine hem müzakere süreçlerine hem de BM'ye olan güvenini sarstığına, kredibilitenin erozyona uğradığına değinerek, ''Gerçekten başarıya ulaşılacağından emin olunmadıkça bir müzakere sürecine girmek Kıbrıs'ı daha fazla bölünmüşlüğe, çözümsüzlüğe, yılgınlığa götürür'' değerlendirmesinde bulundu.

Müzakerelerde geçen yıl İsviçre'deki noktaya dönüldüğünde Kıbrıs Türk tarafının önemli bir zemin kaybedeceğini anlatan Özersay, şunları kaydetti:

''Kıbrıs Türk tarafı 'bütün iyi niyetiyle son aşamaya geldik zaten artık burada ya biter ya da biter hissiyatıyla' birtakım açılımlar yaptı ve esneklikler gösterdi ama Kıbrıs Rum tarafı kendi üzerine düşen konularda o açılımları yapmadı, dönüşümlü başkanlığı kabul etmedi. Kıbrıs Türk tarafının karar alma mekanizmasına etkili bir şekilde katılmasını sağlayacak açılımı yapmadı. Oraya geri dönerseniz siz çok dezavantajlı bir yerden başlarsınız. Müzakerelerin kaldığı yerden aynen devam etmesi statükonun devamına hizmet edecek. Bir çözüm getirmeyecek.''

Müzakereler kaldığı yerden devam ederse Rumlar senenin sonuna doğru Amerikan şirketi aracılığıyla bölgede doğalgaz aramalarını yapmaya başladıklarında ve Türkiye ile bir tepki ortaya konulduğunda ''Çok fazla ses çıkarmayın, müzakereler devam ediyor, sorun çözüldüğünde zaten bunları birlikte kullanacaksınız'' yanıtı verileceğini ifade eden Özersay, ''Müzakerelerin devamı, doğalgaz ve benzeri konularda bizi yapmamız gerekenleri yapmaktan alıkoyan bir mazerete dönüşebiliyor'' dedi.

Kıbrıs Türk tarafının çözümsüzlük durumunda kültür, ekonomi, spor ve başka alanlarda dünyadan izole edildiğine dikkati çeken Özersay, AB yetkililerinin kendilerine çoğu kez "Bununla ilgili özel bir çaba göstermeye gerek yok zaten siz müzakerelere devam ediyorsunuz, sorun çözüldüğünde bu izolasyon kendiliğinden ortadan kalkacak şimdi bir şey yapmaya gerek yok" dediğini aktardı.

Özersay, ''Müzakerelerin devamı denen şey aslında bugün bizim canımızı yakan bu statükonun muhafazasını çok daha kolay bir hale sokuyor ve sorgulanmaz hale dönüştürüyor'' ifadesini kullandı.

Özersay, eski müzakere sürecinin kapanmasının ardından ne tür bir yol izleneceği ve bir B planının bulunup bulunmadığı sorusuna ise şöyle cevap verdi:

''Bundan sonra nasıl bir müzakere sorusunun yanıtı iki ayaklı. Bu ayrımı yapmak da çok önemli. Birincisi yöntemle ilgili, tarihi, takvim, hangi düzeyde, garantörlerin baştan itibaren katılımıyla uluslararası bir konferans şeklinde mi? Sonuç alıcı bir yöntemin kullanılmasından bahsediliyor. Bunun içerisine müzakere edilir de başarısız olursa ne olur, Kıbrıslı Türklerin üzerindeki şu engel, doğrudan uçuş yasağı vs. kalkar mı gibi şeyler de konulur. Bir diğer önemli nokta ise ortak vizyon var mı meselesidir. Bu nokta netleşmeden müzakerelerin başlayacağı kanaatinde değilim. İki taraf gerçekten aynı türde bir paylaşıma dair ortaklık mı müzakere etme niyetinde bunun samimiyetle bir sorgulanması lazım. Lute'un raporu bu noktada önemli ve o anlamda şapkanın içinden bir tavşan çıkarmasını beklemiyorum diyorum.''

Olası bir müzakere sonucu referanduma götürüldüğünde "hayır" çıkması durumunda Kıbrıs Türk tarafının statüsünün ne olacağının baştan tanımlanmasını isteyeceklerini vurgulayan Özersay, şöyle devam etti:

''Diyelim ki sayın Lute, şartlar çok uygun görünmüyor. Taraflar aynı vizyonu paylaşmıyor, beklentileri birbirinden çok farklı ve müzakerelerin yeniden başlaması yarardan ziyade zarar getirir diye bir tespitte bulundu ve müzakereler başlamadı ne olacak bundan sonra. Şimdi yapılması gereken, bir kere iki taraf fiziken ve fiilen adada yaşamaya devam edecek, var olmaya devam edecek. Kapsamlı çözüm olmadan da iki taraf arasında iş birliği ve diyaloğu geliştirmek için adım atmamız gerek. Bu sadece müzakere ederek atacağımız adımlar değil aynı zaman da tek yanlı adımlar atmamız gerek. Yakında iki tane daha yeni geçiş kapısı açılacak ve dövizde yaşanan gelişmelerden dolayı eskiden Kuzey Kıbrıs'a hiç gelmemiş olan binlerce Kıbrıslı Rum Kuzey Kıbrıs'a geliyor şu anda daha ucuz olduğu içi, alışveriş yapmak için. Sadece bu bile, iki taraf arasındaki ekonomik ilişki, kendiliğinden iki tarafın birbirini daha fazla tanımasını, daha fazla güven tesis edebilmesini, daha farklı alanlarda iş birliği yapmasının yolunu açacaktır. Ada'daki fiili durum çerçevesinde tarafların olabildiğince çok alanda iş birliği yapması için hepimizin çaba göstermesi gerek eğer bir müzakere süreci yaşanmazsa.''

KKTC'nin tanınması yoluna gidilip gidilmeyeceği sorusuna ise Özersay, ''Tanınma sizin dışındaki tarafların rızasına dayalı. Başka devletlerin KKTC'yi tanıması bizi tabii ki memnun eder ama tanımasını oturup beklemememiz gerek. Bizim KKTC olarak yapmamız gereken şey olabildiğince fazla uluslararası hukuk kurallarının içine girmek. Mülkiyet hukuku, ekonomi, kara paraya karşı, yolsuzluğa, insan ticaretine karşı mücadele açısından uluslararası hukuk kurallarına kendimizi uyumlu hale getirdiğimiz oranda dünya zaten bizimle temas etmeye ve iş birliği yapmaya istekli olacaktır. Bizim dünya ile olan ilişkilerimizi ileri taşımamızın yolu kendi devletimizdeki standartları yükseltmekten geçiyor. Sonuç alıcı olmayacaksa müzakere olmasın daha iyi. Biz varız ve varolmaya devam edeceğiz. Kıbrıs'ta zaten yarım asırdır bir çözüm yok ama biz varolma mücadelesi veriyoruz, vazgeçmedik, yine vazgeçmeyeceğiz'' yanıtını verdi.





















Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Flickr





LinkedIn





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

Başbakan Yardımcılığı ve

Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 601 1800 - 01

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri