İlhan KARAÇAY'dan Aralık 2017 Bülteni: - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









İlhan KARAÇAY'dan Aralık 2017 Bülteni:
Tarih: 25.12.2017 > Kaç kez okundu? 1415

Paylaş


İlhan KARAÇAY'dan Aralık 2017 Bülteni:





1- Yeni yıla girerken

2- Mevlana'nın Şeb-i Arus (Düğün gecesi) kutlandı

3- Amsterdam'da Türkiye-Hollanda krizi ele alındı

4- Dodan Özel konseri 14 şubatta Zaandam'da

5- Balkanlar'da insan hakları ve Kosova Türkleri

6- Hollanda-Türkiye İş Konseyi İstanbul'da şube açtı

7- Torunoğulları'na Bakan Kurtulmuş'tan turizm ödülü

8- TASAM heyetinden Almanya ve Hollanda ziyareti

9- Lahey mahkemesi imam nikahlı eşi boşadı...



İlhan KARAÇAY yazdı:

Yeni yıla girerken...

Her yılın sonunda, yeni yıla girerken daktilomuzun veya bilgisayarımızın başına geçip,

'Şöyle ferahlatıcı bir yorum yazayım da yüreklere su serpilsin' diye düşünür benim gibi yazarlar.

Sonra otururuz yazı makinemizin başına. Daha ilk harfin tuşuna basmadan düşünmeye başlarız. 'Böylesi bir ortamda nasıl ferahlatıcı bir şey yazacağız' diye hayıflanmaya başlarız.

2017 yılını geride bırakıp 2018 yılına gireceğimiz şu sıralarda, gerek Türkiyemizde ve gerekse dünyada hiç de hoş, ferahlatıcı ve yürklere su serpici gelişmeler olmuyor.

Hele hele Türkiyemizde...

Oradaki politikacıların yarattıkları düşmanca tavırlar, yurtdışındaki Türk yurttaşlarına da aynen yansıyor. Buralardaki yurttaşlarımız da, Türkiye'deki politikacıları örnek alarak birbirleri ile kıyasıya münakaşa ve hatta kavga ediyorlar.

Peki, böylesi tartışmalar Hollandalılar arasında olmuyor mu?

Oluyor tabii ama böylesi değil.

Hollanda televizyonlarında izlediğimiz siyasi tartışmaları gözler ve dinlerken, ister istemez Türkiye'deki o çirkin tartışmalar gözlerimizin önünde canlanıyor. Hollanda'daki politikacıların tartışırken sergiledikleri o medeni tavır, ağzımızı sulandırıyor.

Hollanda'daki bir siyasi tartışmayı izledikten sonra, Türkiye'deki siyasi tartışmaları görüp duymamak için kendimizi çok zorluyoruz. Ama ister istemez televizyon kanallarımızı açıyoruz ve o dayanılması çok zor olan ilkel tartışmalara şahit oluyoruz.



Burada kimin ve hangi partilinin nasıl konuştuğunu açıklamamıza hiç gerek yok. İstisnalar tabii ki geçerlidir ama, politikacılarımızın çoğu ilkel tartışmaların başrol oyuncusu oluyorlar.

Eeee ne diyelim, Allah onlara doğru yolu göstersin.

Yurtdışında yeni yıla girerken, bizi en çok düşündüren konuların başında, Türkiyemize karşı dünya ülkelerince beslenen kin ve nefret duygularının, bize de yansımaları oluyor. Haliyle bize de Türkiyemizi savunmak düşüyor. Böyle bir savunma yaparken de, ülkemizi yönetenlere körü körüne inanmış gibi görünüyoruz. Kaldı ki, ülkemizi yönetenlere (Buna muhalefet de dahil) körü körüne inanmışlığımız da yok.

Batılılar nedense en küçük bir fırsatta bizim ülkemize çullanmak için olayları abartırlar ve düzmece suçlamalarda bulunurlar. İnsan hakları denince de sadece kendi insanlarının haklarını göz önünde tutarlar.

Doğu'daki veya Afrika'daki insanların hakları hiç akıllarına gelmez. Bu gibi durumlar konu olduğu zaman ben hep, Yahudi kız Anne Frank için açılan müzeyi düşünürüm. Amsterdam'daki Anne Frank müzesini dünyanın dört bir yanından gelen yüzbinlerce kişi ziyaret ederler. Anne Frank'ın Hitler rejimi sırasında yaşadığı hayata üzülmemek elde değil tabii. Anne Frank anısına yapılan her etkinliğe katılmak da bir insanlık borcu olmalı. Ama nedense, önceleri ve şimdi İsrail'in Filistin'de yaptıklarını görmezden gelenler, orada binlerce Anne Frank benzeri kızların varlığından da habersiz gibiler. İşte bu nedenle ben Batılılar'ı hep iki yüzlülükle suçlarım.

Duygu sömürüsü yaparcasına meseleleri hep kemdilerine yontan Batılılar, kendi aralarındaki ırkçı politikacılara da değer verir oldular. Eskiden ırkçı partilere oy vermeyen Batılılar, şimdi ırkçı partileri 'En çok oy alan parti' yapıyorlar.

İşte biz de yurtdışında böylesi ortamlarda yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz.

2018 yılına girerken, gerek Türkiye'deki politikacılarımızdan ve gerekse Batı'daki politikacılardan bize bakmalarını ve bizim yaşamımızı karanlığa sokacak davranışlardan kaçınmalarını talep ediyoruz.

Yaşadığımız ülkeye vergi verdiğimiz için, geldiğimiz ülkeye de aidiyemiz için, talep etme hakkımız var sanıyoruz.

Tüm insanlığa mutlu bir 2018 diliyorum!

*****

Mevlana'nın Şeb-i Arus (Düğün Gecesi) coskuyla kutlandı...



İlhan KARAÇAY'ın haberi

Mevlana Celaleddin Rumi, 744'üncü Vuslat Yıldönümü'nde Amsterdam'da anıldı.

Büyük Türk düşünürü Hz. Mevlana Celaleddin Rumi’nin anma töreni, geçen yıl, dünyadaki en etkin 500 Müslüman arasında gösterilen fotoğrafçı ve film yapımcısı Amerikalı Şems Friedlander’in hazırladığı belsegel filmi ve anlatımı ile yapılmıştı. Mevlana, bu yıl ise Türkevi Topluluğu ve Tevazü Tasavvuf Grubu tarafından hazırlanan bir başka programla anıldı.

Program Mevlana’nın meşhur eseri Mesnevi’nin ilk onsekiz beytinin Hollanda’ca, Türkçe ve Farsça okunmasıyla başladı. Daha sonra, ‘Mevlana Celaleddin Rumi’nin günümüzde anlamı’ konulu bir toplantı yapıdı. Toplantıda Mesnevi’yi Hollandacaya tercüme eden Abdulwahid van Bommel ve Leiden Üniversitesinden Dr. Asghar Seyed-Gohrab birer konuşma yaptılar. Katılımcılarla soru cevap halinde devam eden program, Amsterdam Tevazu Tasavvuf Musiki Grubu'nun hazırladığı birbirinden güzel ilahilerin yer aldığı müzik programı ile son buldu.

Leiden Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Asghar Seyed-Gohrab konuşmasına, 'Ben adeta Mevlana ile birlikte büyüdüm, onun şiirleri, kitapları bana hep yol gösterdi desem abartmış olmam herhalde' sözleriyle başladı. Rumi’nin günümüzde çok farklı yollarla insanlık gündemine geldiğini söyleyen Gohrab, 'Mevlana’nın bu kadar ilgi görmesi adeta ülkelerin birbiriyle yarışmaları, Rumi’nin büyük bir Mutasaffıv olmasıdan kaynaklanmaktadır. Rumi adeta bir vizyoner konumunda, insanlık için bir öğretici, sadece yaşadığı çağ insanlarına değil aynı zaman da günümüzede mesajları var Rumi’nin.' diye devam etti.



Leiden Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Asghar Seyed-Gohrab



Seyed Gohrab, Mevlana Rumi’nin, Madonna’dan tutun da özellikle Avrupa’da kiliseden ayrı manevi yolda yürüyenler arasında çok fazla ilgi gördüğünü söyledi ve ,'Mevlana’nın İnsanları yargılamaması, insanlar hakkında hemen hüküm vermemesi, hoşgörülü olması modern insanın dikkatini çekiyor.' dedi.

Daha sonra söz alan Abdulvahit van Bommel konuşmasına, Mevlana'nın bir şiiri ile başladı.

Dinle, Candan Sevgilim,

Ben bu dünyanın gerçeğiyim,

Herşeyin merkeziyim,

Ben bütünün bir bölümüyüm,

Ben Gök ile yer arasındaki iradeyim,

Ben şuurlu olarak sana uygun oldum,

Benim gözlemimdeki hedefi görmen için,

Şayet beni gözlemlersen kendin algılarsın,

Ama sen beni algılayamazsın,

Ancak benim gözlerimle beni ve kendini görebilirsin,

Kendi gözlerinle beni göremezsin...

Candan sevgili !

O kadar çok çağırdım ki sen duymadın,

Kendimi sana o kadar gösterdim ki sen görmedin,

Pek çok kez kendimi koku yaptım. sen koklamadın,

Pek çok kez yemeğine tad oldum sen tadamadın.





Abdulwahid van Bommel, Mevlana’nın yediyüz küsür yıl sonra hala bizimle konuşabildiğini söyledi.

Mevlana'nın, ‘Sevgili, Bana yaklaşırsan, Ben sana yaklaşmış olurum. Ben sana senden daha yakınım. Ruh’undan, nefesinden daha yakın. Aramızda kimseler yok...' şeklindeki sözlerini de aktaran Abdulwahid van Bommel, dikkatleri günümüze çekerek, 1980 sonrası küresel ekonominin büyüdüğünü ancak bu büyümenin sadece dünyanın yüzde 0,1’ini oluşturan zenginlerin faydalandığına dikkat çekti. İnsanın toprağı sahiplenmesinden sonra adaletsiz dağıtım ve paylaşımın başladığını söyleyen Van Bommel, günümüz sorunlarından bir başkasına dikkat çekti.



Bireyin teknolojiye esir düştüğünü, köleliğe dönüştüğünü ve Slikon Vadisi eski müdürlerinin dahi teknolojinin parça parça toplumu çürüttüğüne dikkat çektiklerini söyleyen Van Bommel, 'Bu hafta Facebook’un insanlar üzerinde bu kadar etkili olduğundan suçluluk duygusu taşıdılarını açıkladılar' dedi. Günümüz insanını meşgul eden bir başka meselenin ise, üç dinin kutsal saydığı şehir Kudüs’de, üçünün de hakları olduğunu söyleyen Bommel, siyasi kararların şiddete davet çıkardığına değindi.

'Kudüs’den Amsterdam’a geçelim' diyen Van Bommel, 29 Kasım’da Zuidkerk’de ‘Amsterdam’da inançlar’ konulu bir toplantı yapıldığını ve burada Amsterdamlılar'ın sadece yüzde 38’inin bir dine veya inanca sahip olduklarının belirtildiğini, ancak dini kuruluşların buna rağmen hükümetin politikası doğrultusunda yaptıkları yardımdan alabildiklerini belirten Van Bommel, 'Oysa Hollanda’nın Hollanda’daki 475 camide çalışan gönüllülerden yılda 150 milyon tasarruf yaptığını Oikos’un araştırmasından öğreniyoruz' dedi.



Bu iki örnekten sonra Amsterdam’da ‘Yalnızlık’ sorununa dikat çeken konuşmacı Van Bommel, Amsterdam’da her sekiz kişiden bir kişinin ciddi yalnızlık sorunuyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Yalnızlıkla mücadelede bibloterepi okuma günleri organize edildiğini söyleyen Van Bommel, 'Bununla Mevlana’nın Mesnevi’sinde görüldüğü gibi, okunan metnin kişilik gelişmesine ve günlük ilişkilere katkısı bulunacağı düşünülmektedir' dedi.

Bu noktada varılmak istenen sonucun aslında Mevlana’nın ‘Görmediğimiz oniki düşmanla mücadele ediniz’ ifadesinde özetlendiğini söyleyen Abdulwahid van Bommel, bunların: ‘Egoizm, ukalalık, kendini beğenmişlik, doyumsuzluk, hoşgörüsüzlük, kızgınlık, yalancılık, çıkarcılık, aldatma, dedi kodu, rahatsız etme, şehvet’ olduğuna dikat çekti.

Bunun için bir dil geliştirmenin önemini vurgulayan Van Bommel, 2018 yılında Hollanda’da bizi bekleyen bir seçeneğin olduğunu, bunun da ‘birbirmize yatırım yapıp yapmamada özetleneceğini söyledi. Van Bommel sözlerini, 'Toplum olarak ya izole halde yani adacıklar halinde yaşayacağız ya da birbimizi tanıyıp kabul edip saygı duyacağız.' diyerek tamamladı.

Mevlana'nın şiirinin Hollandcası:

Luister, O innig geliefde

Ik ben de werkelijkheid van de wereld

Het Centrum van al wat ons omringd

Ik ben de delen en het geheel

Ik ben de wil tussen hemel en aarde

Ik heb bewustzijn in jou geschapen

Om dát het doel te laten zijn van Mijn waarneming

Als je Mij waarneemt besef je jezelf

Maar je kunt Mij niet waarnemen door jezelf

Het is door Mijn ogen dat je Mij en jezelf kunt zien

Door jouw ogen kun je Mij niet zien..

Innig geliefde!

Ik heb je zo vaak geroepen en je hebt Mij niet gehoord

Ik heb Mezelf zo vaak aan jou getoond

en je hebt Mij niet gezien

Zo vaak heb ik Mijzelf ‘geur’ gemaakt

en je rook Mij niet.

Zo vaak was Ik de ‘smaak’ in jouw voedsel,

maar je hebt Mij niet geproefd.

*****

'AMSTERDAM TARTIŞMALARI'NDA, TÜRKİYE-HOLLANDA KRİZİ ELE ALINDI'

Dünyadaki eksen ve paradigma kaymaları, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde konjonkturel krize yol açmıştır

İlhan KARAÇAY'ın haberi:



Amsterdam Tartışmaları'nın 53'üncüsünde, “Türkiye-Hollanda Krizi; Değişen Paradigma ve Sivil Kapasite” konusunun ele alındı. Tartışmanın konuk uzmanı TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı Süleyman Şensoy ve TASAM’dan emekli büyükelçiler Aydın Nuran ve Murat Bilhan'dı.

Türkevi Topluluğu, geçtiğimiz Mart ayında iki ülke arasında çıkan diplomatik kriz ve sonrasında oluşan olumsuz atmosfer ve bunun Hollanda Türk toplumunun günlük hayatına yansımaları üzerine bir toplantı düzenlemişti. Toplantıya sebep ise yaşanan diplomatik krizin çözümüne yönelik diplomaside hiçbir olumlu gelişmenin gözlemlenmemesiydi. Amsterdam Tartışmaları, sözkonusu sorunu masaya yatırıp, çözümün sivil boyutuna dikkat çekmişti. Bu bağlamda da gelişmelerden kaygı duyan ve çözüm için mesai harcayan veya harcaması muhtemel STK temsilcileri ve kanaat önderleri davet etmişti.

Bu doğrultuda uzun bir süre sessiz kalındı ve hareketsizlik yaşandı. TASAM, bir sivil toplum kuruluşu olarak, hem Batı'yı daha iyi anlamak hem de gerek Türk, gerekse Batılı hükümetlere tavsiyelerde bulunabilmek için Avrupa başkentlerine bir dizi ziyaretler gerçekleştirdi. Başkan Süleyman Şensoy ve beraberindeki heyet bu çerçevede önce Berlin daha sonra da Den Haag’a gelip bazı düşünce kuruluşları ile görüşmeler gerçekleştirdiler.

Süleyman Şensoy, bazı izlenimlerini Amsterdam Tartışmaları'nda katılımcılarla paylaştı. Ziyaretler esnasında bugüne kadar Türkiye’de hiç bir düşünce kuruluşuyla diyalog halinde olunmadığını tespit ettiklerini belirten Şensoy, bütün görüşmelerde karşılaştıkları en önemli sorunun da, “Neden geldiniz?” sorusu olduğunu söyledi.



Tartışmanın konuk uzmanı TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı Süleyman Şensoy'du

Türkiye ile Hollanda arasında çıkan krizin sadece Mart ayında yaşananlara dayandırılmaması gerektiğini, bunun özellikle Avrupa’da olmak üzere tüm dünyada eksen ve paradigma kaymalarının da bir sonucu olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Şensoy, Avrupa’da özellikle Brexit sonrası, İkinci Dünya Savaşı öncesindekine benzer kamplaşmaların olduğunu söyledi. Şensoy, demokrasinin katalizatörü konumunda olan orta sınıfın, Avrupa’da işlevini yitirmesinin bir sonucu olarak aşırılıkların arttığını, bunun bir sonucu olarak da Avrupa’nın şimdilerde 'Yeni Musevi’lere ihtiyacı olduğunu, ancak bu 'Yeni Musevilerin’ Türkler olamayacağını belirtirken, Türk diasporasının da bu süreçte sağduyulu ve ferasetli olmak zorunda olduğuna vurgu yaptı.

Katılımcılardan Prof. Dr. Bedir Tekinerdoğan, uzmanların soruna sadece ekonomik ve siyasi boyuttan baktıklarını, ancak kültürel boyutun da unutulmaması gerektiğini, asıl meselenin özünü teşkil ettiğini söylerken, sanki dizayn edilmek istenen yeni dünya düzeninin karşılıklı çıkarlara değil ‘medeniyetler çatışması’ temeline oturtulmak istendiğini söyledi.

Süleyman Şensoy konuşmasının devamında, Avrupa Birliğinin 20'nciYüzyılda insanlığa hizmet vermiş en önemli proje olduğunu, ancak Birliğin çıtayı çok yüksek tutması sebebiyle, zamanla kendi başarısının kurbanı olduğuna da vurgu yaptı. 'Brexit de bu bağlamda görülmelidir' diyen Şensoy, Birliğin bağlı ülkelerin yerel yönetimlerini günden güne

sınır laması sonucu da, sosyal ve siyasi desteğini kaybetmek durumunda kaldığını söyledi.



Toplantıya katılan ve konuşma yapan Aydın Nurhan (solda) ve Murat Bihan (Sağda)

Hollanda ile Türkiye arasında ortaya çıkan krizin mutlaka çözüleceğini, ancak bunun biraz zaman alacağını düşündüğünü belirten Şensoy, zaten iki ülke arasında da ciddi hiçbir sorunun olmadığını, tam aksine her alanda ciddi bir alış verişin olduğunu söyledi. Şensoy, iki ülke menfaatleri göz önüne alındığında krizi sürdürmenin bir anlamının olmadığını ve krizin konjonktürel ve geçici olduğunu da belirtti.

Emekli Büyükelçi Murat Bilhan, ”42 yıllık diplomasi deneyimim bana milletlerin daimi dostu veya daimi düşmanının olmadığını, daimi çıkarlarının olduğunu gösterdi.” diye başladığı konuşmasında, duyguların uluslararası ilişiklerde rol oynamadığını, ancak bizim duygularımızla dış siyaset yapmamızdan dolayı hayal kırıklıkları yaşadığımızı belirtti ve dış politikada kullanılan üslubun da çok önemi olduğunu, konjonktürden dolayı kullanılan üslubun da krize sebep olduğunu söyledi.

Analiz.

Gerek Şensoy gerekse Bilhan, Hollanda ile olan krizin konjonkturel ve suni olduğunu, ancak Almanya ile olan krizin daha yapısal olduğunu belirtiler. Her iki uzman da Almanya ile olan krizin jeopolitik rekabet olarak görülmesi gerektiği ve çözümünün de Hollanda’yla olana nazaran daha zor olduğunu belirtirken, bunun da sürdürülebilir olmadığını ve ne Türkiye’nin Almanya’sız, ne de Almanya’nın Türkiye’siz olabileceğini belirttiler. Şensoy’a göre Türkiye’nin Avrupa’ya ekonomik, enerji ve savunma alanlarında % 70’e varan bağımlılığı krizin bir an önce bitirilmesini gerektirmektedir. Sadece Almanya’nın değil, Avrupa’nın da doğunun güvenlik noktası olarak regülatör konumda olan Türkiye’den vaz geçemeyeceği de ifade edildi. Herkesin bunun farkında olduğu, ancak siyasi ve kültürel sebeplerle bunun davranışlara yansımadığına da vurgu yapıldı.



Türk diasporasının sağduyulu olması gerektiği ve enerjilerinin büyük bir kısmını yaşadıkları ülkelere harcamaları gerektiği de belirtilirken, devlet-vatandaş ilişkilerinin de gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Emekli büyükelçi Bilhan, Türk halkının devleti gerektiğinden fazla büyüttüğünü, her şeyi ondan beklediğini, ancak bundan bir an önce

vazgeçilmesi gerektiğine işaret etti. Bilhan, üstelik devlet destekli sivil toplum kuruluşlarının muhatap alınma konusunda sıkıntı yaşamalarının da muhtemel olduğuna da a bunun vurgu yaptı. Uluslararası sistemde devletin gücünün % 10’u geçmediği ve yeni dünyayı da yumuşak güç olarak tabir edilen sivil toplumun şekillendireceğine de vurgu yapan Bilhan'ın konuşmasından sonra, katılımcıların bazıları, Hollanda Türkleri'nin an itibariyle sanki sorunlu bir toplummuş gibi bir algı oluşturulduğu ve bunun gerçekle bağdaşmadığı, aslında ‘uyum’ bahanesiyle asimilasyonun hedeflendiğini de dile getirdiler ve gerek Türkler'e gerekse Türkiye’ye karşı takınılan tavrın gerçekçi olmadığı, olsa olsa art niyetli olduğuna vurgu yaptılar.

Bilhan, Hollandalı gençlerin Türk ve Türkiye algısının çok kötü olduğunu, ancak bu olumsuz imajın kırılması için gerekli tarihsel, kültürel ve ekonomik altyapının olduğunu, bunun için de iyi bir kamu diplomasisine ihtiyaç olduğuna da vurgu yaptı.

Süleyman Şensoy ise, gerek içeride gerekse dışarıdaki sorunların temelinde yatan iki önemli sebebin olduğunu ve bunların da eleştirel düşünce kabiliyeti eksikliği ve liyakat olduğunu, sadece siyasi değil, aynı zamanda sektörel bazda da ciddi düşünce kuruluşlarına ihtiyaç olduğunu söyledi. Şensoy, diaspora için de, bunun geçerli olduğu ve gerek diasporanın kendisi gerekse Türkiye diasporanın kapasitesinin ancak yüzde onunu kullanılabilmekte olduğunu söyledi.

*****

Türkiye'de milyonların kalbinde taht kuran DODAN, 14 Ocak'ta Hollanda'da...

Yazar, aktrist ve kabare sanatçısı Funda Müjde'nin inisiyatifi ile Zaandam'da konser verecek olan DODAN, Jüri üyesi HADİSE ile ilişkisi dedikodusuyla ününe ün katmıştı

İlhan KARAÇAY'ın haberi...





Türkiye'de 'O Ses Türkiye' adlı şarkı yarışması programında 2017 sezonunun en çok dikkat çeken isimlerinden biri olan Dodan Özer, her programında dinleyenleri kendine hayran bırakarak yarı finale geldikten sonra finalde de birinciliği kazanmıştı. Yarışmanın ilkinde Ali Ekber Çiçek’e ait “Haydar Haydar” isimli parçayı seslendiren Dodan, jüri üyelerini kendisine hayran bıraktıktan sonra, seçimini şarkıcı Hadise’den yana kullandı. Çalışmalarını Hadise ile birlikte sürdürdüğü sırada, Hadise'nin paylaştığı bir fotoğraf yüzünden günün en çok konuşulan ismi olan Dodan Özer için, 'Hadise ile aşk mı yaşıyor?' sorusu doğmuştu . Kaldı ki Hadise'nin o sıralarda adı Hakan Sabancı ile anılıyordu.

Aslen Muşu olan Dodan Özer, 1979 yılında doğdu. İstanbul’da hayatını sürdüren Dodan bir süre İzmir’de yaşadı. 1997 senesinde Murat Öztürk ile Dodan Project adında müzik grubu kurdu. Müzik hayatına daha çok genç yaşlarda başlayan Dodan Özer, güçlü sesiyle büyük hayran kitlesi oluşturdu.

O Ses Türkiye’ye ilk kez “Haydar Haydar” isimli parçayla katılan Dodan,

6 yıldır programda şampiyonluk elde edemeyen Hadise’yi ve kendini şampiyon yaptı.

İşte, kendisinden sitayişle söz edilen bu DODAN, 14 Ocak pazar günü saat 15.30'da Zaandam'daki Zaantheater salonunda hayranları ile buluşacak.

*****

DODAN LİVE IN CONCERT

Voice of Turkey 2017-winnaar Dodan voor het eerst in Nederland





Zondagmiddag 14 januari om 15.30 uur geeft de uit Turkije afkomstige zanger Dodan Özer met zijn 4-koppige band een Concert der Verbinding in het Zaantheater. Dodan won afgelopen april het zeer populaire tv-progamma The Voice of Turkey. Zoals hij vele muziekgenres met elkaar verbindt, zo wist hij met zijn optreden alle Turken met elkaar te verbinden. Dodan komt voor het eerst naar Nederland en geeft een exclusief concert in het Zaantheater.

Dodan komt naar Nederland op initiatief van actrice en cabaretière Funda Müjde, samen met concertorganisator Ajda. Funda was zeer onder de indruk toen ze Dodan hoorde: ze was ontroerd en ze werd weggeblazen door zijn stem. Dodan mixt muziekgenres als jazz, blues, rock en new age met Turkse en Koerdische liedjes en vormt ze om tot nieuwe, eigen muziek. Hij verstaat de kunst om traditionele, klassieke volksliederen in een nieuw jasje te steken. Jong of oud, liefhebber van klassiek, jazz, pop of wereldmuziek: Dodan weet iedereen te raken met zijn muziek en bijzondere stem.

Kaarten voor Dodan (vanaf 11,50 euro + 3,50 euro voor drankje en garderobe) zijn te koop via MailScanner has detected a possible fraud attempt from "app.inboxify.nl" claiming to be www.zaantheater.nl. De kaartverkoopbalie in het theater is van dinsdag tot en met vrijdag van 13.00 tot 17.00 uur geopend en bereikbaar via tel.: 075- 6 555 333.

*****

Balkanlar'da insan hakları ve Kosova Türkleri Amsterdam'da anlatıldı

Batılılar, Anne Frank müzesine akın ederler ama Anne Frank benzeri mağdur Müslüman kızları görmezden gelirler



İlhan KARAÇAY'ın haberi:

Batılılar, 'İnsan hakları' denilince, hep kendi haklarını düşünürler. Doğu'daki veya Afrika'daki insanların hakları hiç akıllarına gelmez. Bu gibi durumlar konu olduğu zaman ben hep, Yahudi kız Anne Frank için açılan müzeyi düşünürüm. Amsterdam'daki Anne Frank müzesini dünyanın dört bir yanından gelen yüzbinlerce kişi bu müzeyi ziyaret ederler. Anne Frank'ın Hitler rejimi sırasında yaşadığı hayata üzülmemek elde değil tabii. Anne Frank anısına yapılan her etkinliğe katılmak da bir insanlık borcu olmalı. Ama nedense, önceleri ve şimdi İsrail'in Filistin'de yaptıklarını görmezden gelenler, orada binlerce Anne Frank benzeri kızların varlığından da habersiz olmaya çalışırlar. İşte bu nedenle ben Batılılar'ı hep iki yüzlülükle suçlarım.

Batılılar'ın görmezden geldiği Anne Frank benzerleri sadece Filistin'de değil, örneğin Kosova ve diğer Balkan ülkelerinde de vardır. İşte, Balkanlar'da ve Kosova'da insan haklarının nasıl görmezden gelindiğini ortaya sermek için, Amsterdam'da bir toplantı düzenlendi.

Hollanda Türkevi Topluluğu ve Avrasya Sivil Toplum Forumu’nun düzenlediği, yılda en az '12'nci Avrasya Buluşmaları'nın bu yılki konusu, ‘Balkanlarda insan hakları, Türk varlığı ve Kosova Türkleri’ oldu.

Toplantıya konuşmacı olarak katılan Kosova Türklerinden Orhan Lopar, konuşmasına hayat hikayesini anlatarak başladı. Kosova Demokratik Türk Partisi MKYK üyesi ve Kosova Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Komisyonu üyesi olan Orhan Lopar, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felfese Bölümü mezunu olup, bir süre öğretmenlik yaptı. Prizren Belediye Başkan Yardımcılığı'nda da bulunan Orhan Lopar, şu anda Kosova Dışişleri Bakanlığında çalışıyor. Lopar aynı zaman da Bakan danışmanlığı yapıyor.



Veyis Güngör ve Orhan Lopar Balkanlar'daki insan hakları ihlallerini ve Kosova Türkler'ini anlattılar

Orhan Lopar, 'Balkanlar'da İnsan Hakları konuşulacaksa, Osmanlı konuşulması gerekir Modern dünyanın henüz insan haklarına yabancı olduğu bir dönemde Osmanlı'nın Balkanlarda en geniş ve kapsayıcı bir şekilde insan hakları uygulamasını hayata geçirmiştir' diyerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘Tarih olmuş ve dünya hukuk lietartürüne geçmiş Fatih Sultan Mehmet Han'ın Bosna Hersek’i fethinden sonra yayınladığı Ferman yüzyıllarca Balkanlarda etkisini göstermiştir’

Lopar, Ferman'ın şöyle olduğunu anlattı: “Ben ki Sultan Mehmet Han’ım; sıradan ve seçkin bütün insanlar tarafından bilinsin ki, bu padişah buyruğunu ellerinde bulunduran Bosnalı [Fransisken] ruhbanlara büyük bir lütufta bulunarak şunları buyurdum: Adı geçenlere ve kiliselerine hiç kimse engel olmayacak ve sıkıntı vermeyecektir ve onlar sakınmaksızın ülkemde yaşayacaklardır. Ve kaçıp gidenler bile güven içinde olacaklardır. Gelip ülkemizde korkusuzca oturacaklar ve kiliselerine yerleşeceklerdir. Ne ben, ne vezirlerim, ne kullarım, ne uyruklarım, ne de ülkemin bütün halkından hiç kimse adı geçenlere — kendilerine ve canlarına ve mallarına ve kiliselerine ve dışarıdan ülkemize gelenlerine— dokunmayacak, saldırıp incitmeyecektir. Yeri, göğü yaratan Rızıklandırıcı adına ve Kur’an adına ve ulu Peygamberimiz adına ve yüz yirmi dört bin peygamber adına ve kuşandığım kılıç adına yemin ederim ki, bu kişiler emrime itaat ettikleri sürece, bu yazılanlara hiç kimse uymazlık etmeyecektir. Böyle biline.”

Osmanlı'nın 550 yıla yakın idaresindeki Balkanlar'da, farklı etnik, dini ve kültürel unsurlar birlikte yaşarken, 1912 yılında Osmanlı'nın Balkanlar'dan çekilmesiyle kaos ve savaş ortamı hakim olmuştur.

Orhan Lopar konuşmasında Kosova Türkleri üzerinde de durarak bilgiler verdi. Osmanlı'nın Kosova’yı almasıyla Türkler'in buraya Anadolu’dan gelerek yerleştiklerini, yüzyıllardır, din, kültür, dil, gelenek ve görenekklerini muhafaza ederek yaşadıklarını söyleyen Orhan Lopar, 1912 yılından sonra zaman zaman Kosova’dan Türkiye’ye göç hareketlerinin yaşandığını belirtti. '1945-1951 arası Kosova Türkleri'nin resmen tanınmadığı dönemdir' diyen Lopar şöyle devam etti: ‘1951 yılından itibaren Tük dili resmi olarak kullanılmaya başlanmış olur, Sosyalist Yugoslavya’nın 1974 anayasasına göre Türk dili Kosova’nın üç resmi dilinden birisi olarak kabul edilmiştir’ dedi. Bu dönemde Türk dilinde eğitim hakkı da tanınmıştır. Ancak bu durumun 1989 yılında Miloseviç’le birllikte değiştiğini belirten Lopar 1999’da UNMIK Kosova’ya yerleşince Türkçe’nin tekrar resmi dil olması talepleri yoğunlaşmış ve yıllarca süren Türkçe mücadelemizle 2013 yılında Türkçe hakkımız geri alınmıştır.'

Bu süreçte Kosova Türk Demokratik Partisi (KTDP) olarak ciddi bir mücadele verdiklerini belirten Orhan Lopar, Parti olarak 2001 yılında düzenlenen parlamento seçimlerine katıldıklarını ve üç milletvekikini meclise göndermeyi başardıklarını söyledi. Siyasi mücadelenin 2002’de yerel yönetim seçimleri, 2004’de ikinci parlamento seçimleri ve sonraki yıllarda 17 Kasım 2007 parlamento seçimleri olarak devam edildiğini söyledi.

Orhan Lopar, Hollandalı Türk iş dünyasına bir çağrı yaparak konuşmasını sonlandırdı. Lopar, Kosova'nın gelişmekte olan yeni bir ülke olduğunu Avrupa Birliği fonları ve kredilerinin kullanılabileceğini dolayısiyle iş adamlarımızın Kosova’ya yatırımlar yapmaya davet ettiğini söyledi.

Türkevi Topluluğu adına değerlendirme konuşmasını yapan Veyis Güngör, her yıl 10 Aralık 'Dünya İnsan Hakları Günü' çerçevesinde, Hollanda’daki Türk ve Akraba Toplulukları temsilcileri ile biraraya geldiklerini; her yıl farklı bir konuya dikkat çektiklerini söyledi. Örneğin geçen yıl, Hollanda’da ölen Özbekler, daha önceki yıl Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir’in ‘Özgürlük Yolunda 10. Yıl’ konusu ele alındığını söyleyen Güngör, geçmiş yıllarda ise, Turan Kurultayı Başkanı Andras Biro’nun Avrasya Buluşmaları misafiri olduğunu belirtti.

*****

Hollanda Türkiye İş Konseyi NETUBA Türkiyedeki ofisini İstanbulda faaliyete geçirdi



Ergun KULA'nın haberi:



Kısa adı NETUBA olan Hollanda Türkiye İş Konseyi,Türkiyedeki ilk ofisini İstanbul'da faaliyete geçirdi

Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek ve iki ülke arasındaki ilişkilere ivme kazandırmak için çalışmalar yürüten kurum, Türkiye’de yeni çalışmalara imza atmayı hedefliyor.

İstanbul Zorlu Center'daki açılışa, özel sektör temsilcilerinin yanı sıra Türk ve Hollandalı girişimciler de katıldı.

Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Bart Van Bolhuis, Hollanda merkezli Edelstaal Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve DEİK-DTIK Avrupa Bölge Komitesi Başkan Yardımcısı Turgut Torunoğulları, TÜSİAD Genel Sekreteri Bahadır Kaleağası, BJK Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Torunoğulları, Amsterdam Yatırım Ajansı Temsilcisi Mustafa Tanrıverdi, NETUBA Türkiye Temsilcisi Mükremin Altuntaş, Organik Kimya Hollanda temsilcisi Emre Kaya, Edelstaal Grup yöneticisi Ertan Torunoğulları'nın yanı sıra yaklaşık 100 kişi katıldı.

Hollanda merkezli olan NETUBA İş Konseyi, yaklaşık 10 yıldır Hollanda ile Türkiye arasındaki özel sektöre yönelik çalışmalarının yanı sıra, faaliyetlerini Hollanda dışında da resmi olarak sürdürmeye başladı.

Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari faaliyetler 400 yıl öncesine dayanmaktadır.

Bu Ticari faaliyetleri ise günümüzde NETUBA İş Konseyi gibi, iki ülke arasında köprü vazifesi yapan kurumlar tarafından geliştirilmekte ve geleceğe taşımak için projeler gerçekleştirmektedir.

NETUBA İş Konseyi, Hollanda'da Amsterdam, Rotterdam Yatırım Ajansı, Hollanda Ticaret Odası, Hollanda’daki Belediyeler ile işbirliği halinde ticari faaliyetlerini sürdürmektedir.

Hollanda içerisinde Türkiye’ye yatırım yapan Hollanda kurumlarının ise, Türkiye’deki Ticari adımlarında danışman olmakta, yatırımcıları Türkiye’ye yönlendirmektedir.

Hollanda içindeki Hollandalı kurum ve yatırımcıların Türkiye’deki aktivitelerinin gerçekleştirilmesi konusunda ise, Türkiye yatırım Ajansı (ISPAT)ve Türkiye’deki başta İstanbul Ticaret Odası ve tüm ticaret odaları ile işbirliği halindedir.

NETUBA İş Konseyi'nin İstanbul’da açılan ofisinde, Türkiye’de yer alan ve Avrupa’ya açılmak isteyen kurumlara, Hukuksal ve stratejik destek sağlamayı planlanmaktadır.





Açılış programının açılış konuşmasını, Amsterdam Yatırım Ajansı yetkilisi Mustafa Tanrıverdi yaptı. Tanriverdi, NETUBA'nın Turkiye'de neden bir ofis açma ihtiyacı hissettiğini ve sürdürülecek faaliyetler ile ilgili olarak katılımcıları bilgilendirtirdi.

NETUBA Hollanda adına, EDELSTAAL Grup Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları ayrıntılı bir konuşma yaptı.

Turgut Torunoğulları konuşmasında, Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari faaliyetlerin son durumu hakkında açıklamalarda bulundu.

Özellikle İş Konseyleri'nin iki ülke arasındaki ticari gelişimi etkili bir şekilde desteklediğini ve NETUBA’nın bu faaliyetlerini uzun yıllar sürdürdüğünü ve her iki resmi kurumları ile iyi ilikşileri içerisinde olduğunu, bu ilişkileri daha da geliştirileceğini ve her iki ülkenin özel sektörünün bu anlamda faaliyetlerini geliştireceğini bildiren Torunoğulları, Hollanda'da yer alan ve bugünlerde Hollanda ekonomisinde önemli payı olan Türk şirketlerinin de, Hollanda’daki gücünden bahsetti. Turgut Torunoğulları, iki ülke arasındaki ticaretin sürdürülmesinde, NETUBA gibi değerli kurumların çok büyük rol üstlendiğini söyledi.

NETUBA adına konuşma yapan AKD firma yetkilileri de, NETUBA içerisindeki rollerinden ve gelecekteki çalışmalarından bahsettiler.

NETUBA en büyük bord üyelerinden biri olan ORGANİKKİMYA Hollanda yetkilisi Emre Kaya, firma faaliyetlerinden ve NETUBA ile beraber yapılan ortak çalışmaları anlattı ve NETUBA'ya çalışmalardan dolayı teşekkür etti.

DEIK İş Konseyi yetkileri de, Hollanda partneri olan NETUBA'yı desteklediklerini belirttikleri konuşmlarda ortak aktivitelerden bahsettiler.

TUSIAD Genel Sekreteri Bahadır Kaleağası yaptığı konuşmasında, özel sektörün dünyadaki gücünden bahsetti ve İş Konseylerinin misyonlarının ticari faaliyetler açısından çok önemli olduğunu bildirdi.

Son olarak Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Bart van Bolhuis, konuştu.

NETUBA İş Konseyi'nin İstanbul’daki ofisinin açılısından duydukları memnuniyeti dile getiren Bolhuis, bu faaliyetleri yakından takip edeceklerini bildirdi ve başarılar diledi.

Kurdele kesimini, Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Bart van Bolhuis, Turgut Torunoğulları, Emre Kaya, Mükremin Altuntaş, Ertan Torunoğulları Hatice Bekker gerçekleştirdiler.

Açılış sonrası NETWORK etkinliği ile programa devam edildi. Tüm sektörlerden katılan 100'e yakın işadamı, Yatırım Ajansı ve konsolosluk yetkililerine soru sorma fırsatı bulabildiler. İstanbul Ticaret Odası ISPAT kurum yetkilileri de açılışta yer aldılar. Açılış programı GREEN&BLACK firmasının üretimine başladığı şarap tanıtımı ve tadımı ile devam etti. NETUBA periyodik olarak İstanbul’daki sektörel NETWORK faaliyetlerine devam etmeyi planlamaktadır.

*****

Torunoğulları’na Bakan Kurtulmuş'tan Teşekkür Belgesi



Türkiye’nin 3'üncü turizm hamlesi olarak, 15 yılın ardından düzenlenen Turizm buluşmasında, Merkezi Hollanda'da bulunan EDELSTAAL Grubu'nun Türkiye'deki ORKA adlı turistik teseslerinin sorumlusu ve Fethiye TÜROFED Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Torunoğulları'na, turizmdeki başarılarından ötürü ödül verildi. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş tarafından ödüllendirilen Torunoğulları, yapmakta oldukları büyük yatırımları sürdüreceklerini belirttiği teşekkür konuşmasında, Grubun başkanı olan Turgut Torunoğulları'nın, yabancı ortaklar ile Türkiye'ye çok büyük tesisler kazandıracaklarının müjdesini verdi.

*****

TASAM Heyetinden Almanya ve Hollanda Ziyareti



TASAM ile Millî Savunma ve Güvenlik Enstitüsü (MSGE); ikili ve çok taraflı ilişkilerin değerlendirilmesi, oluşturulmaya çalışılan yeni dünya düzenine dair fikir alışverişi, Bölge ve dünyadaki yoğun gündemin sivil bir inisiyatif olarak değerlendirilmesi amacıyla Almanya ve Hollanda’da çeşitli düşünce kuruluşları ve aktörlerle toplantılar gerçekleştirdi.

Gerçekleştirilen ziyarete TASAM ve MSGE Başkanı Süleyman Şensoy, TASAM Başkan Yardımcısı emekli büyükelçi Murat Bilhan, TASAM Başkan Yardımcısı emekli büyükelçi Aydın Nurhan, TASAM Millî Savunma ve Güvenlik Enstitüsü Eş-Direktörü Tolga Sakman ve TASAM Uzmanı Ayşenur Yılmaz katıldılar.

Almanya’nın başkenti Berlin’de Türk Büyükelçisi ile gerçekleştirilen güçlü istişarelerin yanı sıra, German Institute for International and Security Affairs (SWP), German Council on Foreign Relations (DGAP), Turkish - German Chamber of Commerce and Industry (TD-IHK), European Council on Foreign Relations in Berlin (ECFR), The German Near and Middle East Association (NUMOW) gibi Almanya’nın önde gelen düşünce kuruluşlarıyla görüşüldü. Hollanda’nın başkenti Lahey ve Amsterdam’a ziyaretlerde bulunan heyet, Türkiye Lahey Büyükelçiliği ziyaretinde Maslahatgüzar ve maiyeti ile istişare toplantısı gerçekleştirdi. Ardından International Centre for Counter (ICCT), Türkevi Araştırmalar Merkezi, CDA Bilim Enstitüsü, ProDemos Demokrasi ve Hukuk Devleti Evi, Pvda İşçi Partisi - St. Wiardi Düşünce Kuruluşu ziyaret edilerek fikir alışverişinde bulunuldu.



Ayrıca Hollanda Parlementosu, Dış ilişkiler Komisyon Başkanı Martijn van Helvert ve Hollanda Parlementosu Dış Ticaret Komisyon Başkanı Mustapha AMHAOUCH ile ikili görüşmeler yapıldı. Düzenlenen toplantılarda ve ziyaretlerde Türkiye - Almanya ve Türkiye - Hollanda’nın kamu diplomasisi ilişkilerinin daha da geliştirilmesi adına karşılıklı çalışmaların önemi ve devamı teyit edildi.

*****

İmam nikahlı eşini, imam kanalıyla boşamayan kocaya her gün 500 euro olmak üzere 100 bin euro tazminat ödetilecek

Lahey mahkemesinin aldığı bu karar çok çeşitli tartışmalara yol açtı

Tartışmalardaki sorular:

1-Medeniyetin göbeğinde, şeriat kanunuyla evlenen çifte, resmi kanun nasıl müdahale eder?

2- Şeriat kanunu da olsa, dini inançla evlenenlerin, ayrılma nedeni medeni olmalıdır



Sembolik bir fotoğraftar, fotoğraftakilerin konuyla ilgileri yoktur

İlhan KARAÇAY'ın haberi...

ROTTERDAM / LAHEY,- 22 Şubat 2002 tarihinde, Rotterdam'daki bir camide imam nikahı ile evlenen bir çift, bu evlilikten iki çocuk sahibi olduktan sonra 2011 yılında ayrılma kararı aldılar.

Ayrılma kararının yine imam tarafından onaylanmasını isteyen kadının bu isteğinin koca tarafından kabul edilmemesi üzerine mahkemeye başvurulur.

Kadın, mahkemeden resmi boşanma kararı talep eder ve bu talebin koca tarafından yerine getirilmemesi halinde her gün için 500 euro tazminat talep eder.

Önce Rotterdam mahkemesinde görülen davada, mahkeme kadını haklı bulur. Mahkeme heyeti, evliliğin resmi bir evlilik olmamasına rağmen, hür iradeleri ile imam nikahı kıyan karı ve kocanın, aynı hür irade ile hareket etmeleri gerektiğine karar verir ve kocayı, kararı iki hafta içerisinde yerine getirmemesi halinde, en çok 100 bin euro sınırlı olmak üzere, her gün 500 euro tazminat ödemeye mahkum eder.

Şeriat kanununa göre evlenen bir çiftin, resmi nikah olmadığı halde, resmi bir mahkeme tarafından, resmi nikah varmış gibi karar almasını eleştirenlerin yanında, kadının dini inancı doğrultusunda boşanma hakkının sağlanmasını isteyenler arasında bir tartışma başladı.

Rotterdam'da avukatlık yapan Ejder Köse, Facebook'ta konu yaptığı bu olay için, facebook arkadaşlarına, 'İstinaf Mahkemesi 3 yargıçtan oluşur. Yargıçlardan birisi siz olun ve yorumlarınızı paylaşın' teklifinde bulununca, Köse'nin facebook sayfası yüzlerce mesaj ile doldu.

Mesajlar arasında rahatsız edici sözler olsa da, bunların bir kısmını sizlere sunmakta yarar görüyorum.

Siz de bu durumkarşısında ne diyeceksiniz bakalım?

İşte o mesajlardan bazıları:

Mgul Gul.Islam hukukunda belli bir sure ayri yasanirsa.. nikah zaten duser..ayrica kadininda bosammak gibi bir hakki vardir diye biliyorum.. dolayisi ile gereksiz bir hukuk mucadelesi olmus gibi..ayrica tamda bu konu icin boyle durumlarda eskiden kadilara gilirmis ve onlar bosarmis diyede okumustum.. miras vs hukuda aynen isliyor tabiki

Ejder Köse Mgul Gul. Belli bir süre ayrı yaşanırsa, nikah düşer diye bilgi ne kadar doğru bilmiyorum, ama dava avukatlarında bu bilgi yoktu kararı tekrar okuduğumda. Bilhassa birşey daha öğrenmiş olduk böylece

Yusuf Bilgi Kadina bosama hakki dusmez. Ayriyeten o sure bazi mezheblere gore 30 yil, bazilarina gore ise 40 yil. Okadar beklemek istermi bilemiyorum...

Baris Akarsu Zoals een verklaring zonder wil geen effect sorteert in de juridische wereld, sorteert talak met wilsgebrek geen rechtskracht in het kader van de islamische wetgeving. Deze uitspraak heeft geen enkele nut uit islamitisch oogpunt, aangezien een dergelijk verklaring onder dwang -en dus zonder wil- tot stand zal komen.

Ejder Köse İk lees uw reactie als 'het recht is in dit geval krom'

Gülçin Dijks-Aslan Ortada hukuken geçerli bir evlilik yok ki var olmayan bir hukuki durum için yargıç icbar edici bir karar alsın.

Ejder Köse Gülçin Dijks-Aslan. Yargı intikal eden bütün davalarda karar alması gerekmektedir. Tabii, şöyle bir karar alabilir: niet-ontvankelijkheid, yani takipsizlik kararı. Ama burda resmi olmayan imam nikahın boşanması için dava başlatıldı ve erkeğin kendisini...

Gülçin Dijks-Aslan O halde haksız fiil var. Bu yoldan icbar edilebilir belki üstat...

Muhammed Demirci İslamda ğeçerli olan resmi evliliktir. İmam nikahı resmiyeti ğöstermez.

Eski zamanlarda resmiyet imam veya kadı ile olurdu..şimdi ise resmi dairelerde resmi kurumlarda imzalaşarak oluyor....

Mahmut Dogru Keşke meseleyi anlasaydınız önce...

Ayrıca, konuşmak zorunda da değilsiniz.

Necip Ozoglu Selam arkadaslar hollanda gibi halkin ucde ikisinin homo oldugu insanin hayvanla evlenmedinin normal oldugu erkegin erkekle evlendigi bir ulkede hadda hollandali eslerinin bir cogunun cocugu oldugu halde resmi nikahlari olmayan hala esim deyil arkadasi...

Ruhi Ulusoy Çok net bir durum yok medeni hukuk açısından.

Ancak islamın ilk devleti olan medine site devletinde çok hukukluluk söz konusu idi.

Çünkü,müslümanların yahudilerin ve diğer unsurların yaşadığı bir toplum idi....

RamaZan BeZgin Slm alkm. Kadının bosama hakki vardır islamada. Muhalea denir. Ama alimler bunu bazi şartlara bağlamışlar. Her hangi bir durum sozkonusu ise kadin kocayi boşayabilir. Evine bakmiyorsa eve gelmiyorsa vs. Gibi.

Hadi Yesil RamaZan BeZgin aleykum selam. Cok tesekkur ediyorum hocam. Allah a emanet ol.

Mahmut Ok evlilik olmaz olurmu islamda evlilik dini nikahdir

Ruhi Ulusoy Erkek bu nikahı istismar ederek,kişinin yani kadının hürriyetini kısıtlıyor demektir,buda her türlü sıkıntılı bir durumdur hakimin bu duruna duyarsız kalması düşünülemez,ben hakim olsam sözlü olarak kişinin o bayanı boşamasını isterim aksi durumda bu n...

Bilge Yalcin İmama danisilmasi lazim eger bosamiyorsa her ay en az 2000 euro nafaka odesin psikolojik baski var. özellikle bayanlar imam nikahi olurken imamdan bosanma hakkini isdesin ki böyle durumlarla karsilasmasin

Yalcin Ozturk Yargic olsam : konunun bilir kisisi olarak iki tarafin mensup oldugu mezehebe gore tescilli hoca/imam

Tutarim ve gorus beyani alirim.Ona gore karar alirim....

Oguz Catik Düşünceleriniz nedir?

Yavuz Nufel Kadın da boşayabilir, karar: boşsunuz

Ahmet Tekneci Sayin köse imam nikahında mehir denen bi madde var yani nafaka erkek üç sefer boşsun dedimi neyin altına imza attıysa onu ödemek zorunda

Rauf Margilani Mucahit İslam olup , şer'i hukuku red eden ülkere örnek o

Derya Uygun 1 Kadini koruma altina alinmasi gereken bir durum varsa, mahkeme bu alanda ustune duseni yapar.



2. Dini acidan bosanmada sorun varsa yine nikah kiyan hocaya yonlendirmesi gerekir....

Mustafa Kemal Demircioğlu Bosanmislar.

Bu hususta erkek ;

1.Anlaşmış oldukları Mihri kadına ödemek zorunda....

Davut Ayhan Mevcut merii olmayan bir hukuka gore evlilik yapilmissa suanda mevcut olan yasa nasil karar verebilir NL yasasina gore evli degiller

Emrah Yasar Islamdaki nikah a gore eger erkek ve kadin belirli birsure ayri yasarsa ve erkek karisi in ihriyaclarini karsilamaz ise nikah duser ama egerki erkek ve kadin tekrar biraraya gelip nikah tazeleme ile eski nikahlari halen gecerli olur. Burada dikkat edi...Daha Fazlasını Gör

Bahtiyar Bas zaten bu elilik bitmis erkegin sozlu bosadim demesi gereksiz bir inatlasma Allah kurani kerimde ne diyor ey iman edenler ya iyilikle tutun yada guzellikle birakin bu kadar

Bulent Ozavci Mijn ervaringen hier in nl is.

Laatste worden. De man te veroordelen tot betaling van een dwangsom Ad € 500.00. Daar gaat hem om in nl. Als hun maar meer van die zaken hebben. Hoe meer ze geld kunnen verdienen. Rest is onbelangrijk voor OM en Rechters.

Oktay Basaran Merak ettim. Hakim neye karar verdi acaba?

Murteza Yilmaz imam nikahi ile evlenen kisiler, nikahi kiyan imam' a gitsinler. Bosuna gayriresmi isleri ile resmi mercileri mesgul etmesinler.

Mehmet Sak Bir kadın erkeğin nefsi arzularına terk edilmez.imam nikahını gayrimüslim mahkeme boşayamaz boyayanlar müslümansa boşar,kadın iddet günü bitince bulunduğu yerin imamına veya ülkede bulunan islam birliği imami boşar

Ruhi Ulusoy Ejder bey yeni farkına vardım;Mahkeme karar aldı diyorsun bundan ne anlıyacağız..?Herhalde sonuç belli olmuş demek eğer öyleyse burada biz neyin tartışmasını yapıyoruz..?

Selcuk Gogcay Sayin ejder kose gerekeni sizin yapabileceginizden suphem yok



Rauf Margilani Mucahit Hakim yada mahkeme boşamıyor, kocayı boşamaya mecbur ediyor

Rauf Margilani Mucahit Kadını koruyor

Kara Yaman Belirli sartlar disinda islam hukukunda kadin bosanma talep edemez. Erkegide kendini bosamaya mecbur tutamaz. Bunun hollanda mahkemesiyle ilgisi yok. Buna yetkiside yok. Hukmude yok.

Rauf Margilani Mucahit Ve mahkeme kararı ile koca, zaten ayrı yaşayan eşini şer'i hükme göre boşamak zorunda kalıyor

Rauf Margilani Mucahit Kadını , inancından dolayı kocasının baskısında kalmaktan kurtarıyor

Turan Kulaksiz Bakıyorum da herkes fıkıhçı kesilmiş. Arkadaşlar lütfen herkes kafasına göre yorum yapmasın, Islam hukuku bu kadar basit birsey degil. Nasil Hollanda veyahut baska bir ulkede hukuki bir konu gectiginde konulari kaynak gostererek ya da benzeri durumlarda hakim kararlarina bakarak yorumluyor isek, bu durumda da ayni hassasiyeti gosterelim lutfen.

Yusuf Beyaztas Burada evlilik her iki tarafın isteği üzerine İslam a göre yapıldığı için bu bir akit ( sözleşmedir ) Mahkeme olaya akit olarak bakıp , akit kurallarına göre karar vermek durumundadır.... Buradaki meseleye mahkeme evlilik değil , sözleşme açısından bakar.....

Hollanda'daki Türk Aşçıları islami evlilik vicdani ve dini bagliliktir o kadinla erkegin kendi aralarindaki guvendir.ama kanunlar onunde hic bir baglari yoktur.kanunen kadin hic bir hak taleb edemez sadece cocuklari kocasindan olduguna dail D.N.A testi yaptirmis isbatlamis sekild...

Aydin Yildiz Bu tur insanlari ulkerine gondercem hangi devirde yasiyoruz

Ruhi Ulusoy Yahu arkadaşlar herkes görüşünü açıklıyor bu güzel,kimse kimseye ayar çekmemeli medeni şekilde tartışmak güzel.

Ancak dikkat çekmek istediğim bir husus var ALLAH ve rasülü insanlara zulüm olsun diye bir hüküm koymaz tam tersi ilahi hükümler insanı hem dünyada hem ahirette mutlu kılmak içindir,bundan hareketle burada söz konusu olan bayan adeta bir dayatma ve erkek egemenliği altında bir zulüm içinde gözüküyor.

Yani bu adam boşamam dediği müddetçe bu bayan ömür boyu bu zulmün altında kalacak bumu yani nikah denilen akit..

Böylesi bir dayatma karşısında binbir çeşit yorum ve fetvalarla bir insanın hayatı zehir edliyor bunu nasıl islam adı altında meşrulaştırabiliriz..?

Buna ALLAH razı olurmu..?

Kadında ALLAH ,ın en az erkek kadar müstakil bir kuludur istemediği bir erkekle nasıl yaşamaya mecbur edilir..?

Nikah nasıl meşru bir HAK ise boşanmakta meşru bir HAKTIR kimse kimseyi zorla birlikte tutamaz buna hele İSLAM asla cevaz vermez.Bu kadar basit ve net bir hadiseyi işin içinden çıkılmaz hale getirmek herhalde bize mahsus bir şeydir.

Evlenirken kadının rızası gözetiliyor yani EVET demezse nikah caiz olmuyor,ancak boşanmaya gelince söz hakkı yok!!!

Hani islamda kadın hakları vs diyerek mangalda kül bırakmayanmücahitler..?

Biz köleliğin kaldırıldığına inanıyoruz oysaki böyledi bir durum örften kaynaklanan modern bir kölelik bunuda meşrulaştırmak için çok açık bir şekilde bu şahıs islamı kullanıyor olay bundan ibaret..

*****