BASIN BÜLTENİ Başbakanlık: "Rum ve Türk tarafının tavırlarının eşitlenmesi asla kabul edilemez” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Başbakanlık: "Rum ve Türk tarafının tavırlarının eşitlenmesi asla kabul edilemez”
Tarih: 12.10.2017 > Kaç kez okundu? 1190

Paylaş


Başbakanlık, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs raporunda, Rum tarafının menfi tutumunu Türk tarafının cömert tavrıyla eşitleme yönüne gitmesinin asla kabul edilemez bir yaklaşım olduğunu belirtti.

Başbakanlık’tan yapılan açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, Kıbrıs’taki iyi niyet misyonuna ilişkin raporu değerlendirildi.

BM Genel Sekreteri’nin, 10 Ekim 2017 tarihinde yayınlanan, çöken müzakere sürecine ilişkin raporunun geçmiş BM raporlarından farksız olduğu belirtilen açıklamada, “Gerçekleri göz ardı eden değerlendirmelerle geçiştirildiğini görmenin şaşkınlığını yaşamaktayız” denildi.

Açıklamada, “Adil ve hakkaniyetten yoksun, Rum tarafının her konudaki menfi tutumunu bize göre Türk tarafının cömert tavrıyla eşitleme yönüne gitmesi asla kabul edilemez bir yaklaşımdır” ifadeleri yer aldı.

BM’nin, müzakerelerin Crans-Montana dahil, tüm aşamalarında Türkiye’ye karşı stratejik tavır almaya çalışan Rum-Yunan ikilisinin her gün yeni bir fırsatçılığına tanıklık ettiğinin yadsınamaz bir gerçek olduğu kaydedilen açıklamada, Rum lider Anastasiadis’in önceden mutabık kalınan ve iki halkın eşitliği temelinde dönüşümlü başkanlığı reddederken “sıfır asker, sıfır garanti”de direnmesine ve çözüme ilişkin olumsuz söylemlerine rağmen rapora yansıtılmamış olmasının kabul edilir yanı olmadığı vurgulandı.

Başbakanlık açıklamasında, “Hükümet olarak, Kıbrıs Türk tarafının 50 yıllık müzakere sürecinde sergilediği olumlu yaklaşımların 2014 yılı referandumu sonrasında olduğu gibi Kıbrıs Türk halkının hala ambargo ve izolasyonlar altında cezalandırılmasına sessiz kalınarak müzakerelerin kaldığı yerden devamının kabul edilemeyeceğinin bilinmesini isteriz” denildi.



Dışişleri Bakanlığı: “Hakkaniyetli bir değerlendirme yapılmadığı sürece Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılması mümkün değil”



Dışişleri Bakanlığı, BM Genel Sekreterin raporunun kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını belirterek, “rapor, Kıbrıs’ta önümüzdeki dönemde yeni bir yaklaşımla çözüm için bir el kitabı olma şans ve potansiyeline sahipken, bu haliyle 50 yıllık müzakere sürecindeki herhangi bir doküman olarak tozlu raflarda yer almaktan ileriye gidemeyeceğini belirtmekten üzüntü duyuyoruz” dedi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin son müzakere sürecine dair İyi Niyet Misyonu raporu değerlendirildi.

Açıklamada, “Uzun yıllardır haksızca uluslararası camiadan koparılan Kıbrıs Türk halkının hak ettiği konuma getirilmesi yönünde Birleşmiş Milletlerden ve Genel Sekreter’den beklediğimiz kararlı ve cesaretli tavır bir kez daha sergilenmemiştir” denildi.

Özde tarafsızlık yaklaşımı sergileyen raporun, özellikle Crans Montana olmak üzere müzakere sürecinde yaşanan gelişmeleri eksizsiz ve doğru bir biçimde aktarmamakta olduğu belirtilen açıklamada, “Böylelikle, adil ve hakkaniyetli bir yaklaşım benimsenmemektedir. Genel Sekreter raporunda, sürecin Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaz tutumu nedeniyle başarısızlığa uğradığını teslim etmekten kaçınmaktadır. Daha da vahimi, Kıbrıs Rum tarafının sergilemiş olduğu siyasi irade ve kararlılık eksikliği tüm taraflara eşit bir biçimde mal edilmeye çalışılmaktadır” denildi.

Raporda, üzerinde önceden mutabık kalınan Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliği açısından en önemli unsur olan dönüşümlü başkanlığı ilke olarak dahi ele almayı reddeden Rum tarafının bu menfi tutumuna hiçbir atıfta bulunulmadığına işaret edilen Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, ayrıca, Kıbrıs Türk tarafının Güven Artırıcı Önlemlere dair yapmış olduğu tek taraflı açılımlardan dahi bahsedilmediği kaydedildi.

“İlaveten, ‘‘sıfır-asker, sıfır-garanti’’ şeklindeki Rum tarafının uzlaşmaz yaklaşımını görmezden gelmektedir” ifadeleri kullanılan açıklamada, “Bu bağlamda, bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, Kıbrıs Türk tarafı için Türkiye’nin garantör haklarının devam etmesi olmazsa olmazımızdır ve bunun yer almayacağı bir anlaşmaya “evet” dememiz mümkün değildir” denildi.

Gelinen aşamada müzakere sürecinin tamamıyla çökmüş olduğu ve mevcut parametrelerle bir yere varılamayacağının Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından halen itiraf edilmemesinin düşündürücü olduğu vurgulanan Dışişleri Bakanlığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Çözümsüzlüğün yegâne sorumlusu Kıbrıs Rum tarafıyken, buna açıkça işaret edilmemesi, müzakere sürecine kalındığı yerden yeniden başlanması gerektiği şeklindeki yaklaşım, bu başarısızlığın etraflıca değerlendirilmesinin yapılmasına engel olmakta ve yeni bir anlaşma yolu çizilmesine imkan tanımamaktadır. Kıbrıs’ta süregelen 50 yıllık müzakerelerin neden bir anlaşma ile sonuçlanamadığına dair hakkaniyetli bir değerlendirme yapılmadığı sürece Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılması mümkün değildir. Ne yazıktır ki, Genel Sekreterin raporu bu değerlendirmenin yapılmasına ışık tutacak ve olumlu katkı sağlayacak unsurlar içermekten uzaktır.”

“Yarım asırdan bu yana süregelen müzakereler adada mevcut parametreler temelinde bir çözüme ulaşılmasının mümkün olmadığını gözler önüne sermekteyken, Genel Sekreter raporunda bu gerçeği açıklamaktan imtina etmeyi tercih etmekle kabul edilemez olarak nitelendirdiği statükonun devam etmesine imkan sağlamaktadır” denilen açıklamaya şöyle devam edildi:

“Bu statüko esasen Kıbrıs Türk halkının insanlık dışı izolasyonlar altında yaşamaya mecbur bırakılması demektir. Uzun yıllardır haksızca uluslararası camiadan koparılan Kıbrıs Türk halkının hak ettiği konuma getirilmesi yönünde Birleşmiş Milletlerden ve Genel Sekreter’den beklediğimiz kararlı ve cesaretli tavır bir kez daha sergilenmemiştir.”



TC Dışişleri Bakanlığı: "BM’nin Kıbrıs Raporu beklentilerimizi karşılamaktan uzak"



Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıs Konferansı’nın geçen temmuz ayında sonuçsuz kalmasıyla sona eren kapsamlı müzakere sürecine dair gerçekleri açık bir şekilde yansıtmadığı görülen Birleşmiş Milletler (BM) Kıbrıs raporunun, bu haliyle beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu bildirdi.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, Kıbrıs’taki iyi niyet misyonuna ilişkin Mayıs 2015-Ağustos 2017 dönemini kapsayan 28 Eylül 2017 tarihli raporunun nihai metninin önceki gün yayımlandığı hatırlatıldı.

Açıklamada, "Kıbrıs Konferansı’nın geçtiğimiz temmuz ayında sonuçsuz kalmasıyla sona eren kapsamlı müzakere sürecine dair gerçekleri açık bir şekilde yansıtmadığı görülen rapor, bu haliyle beklentilerimizi karşılamaktan uzak kalmakla birlikte yaşanan tüm gelişmelere tanık olan Genel Sekreter’in raporunda yer verdiği bazı tespitler uluslararası kamuoyu tarafından dikkate alınmalıdır." ifadeleri yer aldı.

Bu kapsamda Guterres'in, sürecin son aşamasında yaşananlara atıfta bulunarak, "müzakerelerin sonuçlandırılması için siyasi irade, cesaret ile kararlılık, karşılıklı güven ve ilgili tüm tarafların önceden değerlendirilmiş riskleri almaya hazır olmaları gerektiğine kanaat getirdiğini" vurgulamasının not edildiği belirtilen açıklamada, Guterres'in bu ifadelerle Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafını kastetmediğinin açık olduğunun altı çizildi.

"Zira Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Konferansı’na giden süreç boyunca ve Konferansın Crans-Montana oturumu dahil tüm aşamalarında Güvenlik ve Garantiler başlığına ilişkin 'sıfır asker, sıfır garanti' şeklinde özetlenebilecek, gerçekçi olmayan yaklaşımından asla vazgeçmemiştir." ifadesine yer verilen açıklamada, Adada kurulmasına çalışılan yeni ortaklık devletinin işleyişine dair bazı temel noktalarda dahi Rum tarafının herhangi bir yapıcılık sergilemediği ve bu nedenle raporda yer alan, "anlaşmaya çok yaklaşıldığına" dair ifadeleri de anlamanın güç olduğu vurgulandı.

Açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıs meselesinin Adadaki her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve Ada’nın ortak sahibi olmalarını temel alan, müzakere edilmiş, adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme kavuşturulması için siyasi irade göstererek, cesaretle ve kararlılıkla çaba sarf etmiştir. Buna, sürece dâhil olan ya da yakından izleyen tarafların da şahit olduklarını düşünüyoruz.

Rum tarafı ise müzakerelerde göstermesi gereken siyasi iradeyi sergilememiş, Kıbrıs Konferansı’nda da bu tutumunu sürdürmüştür. Rum tarafının son olarak Crans-Montana’daki uzlaşmaz tutumuna tüm taraflar şahitlik etmiştir. Kıbrıs Rum tarafı ayrıca süreç içinde ilkesel olarak üzerinde anlaşılmış uzlaşıları dahi son aşamayı teşkil eden Kıbrıs Konferansı boyunca yeniden tartışmaya açmış, müzakere süreci devam ederken, iç siyasi saiklerle 'Enosis' gibi Kıbrıs sorununun nedenini oluşturan bir konuda parlamento kararı çıkararak, müzakere masasındaki güven duygusunu aşındıran taraf olmuştur.

Ada’da güven artırıcı önlemler kapsamında iki lider arasında üzerinde anlaşılan adımların atılmasında ayak direten yine Rum tarafı olmuştur. Rum tarafı esasen Kıbrıs Konferansı’ndan önceki dönemde de süreci defaatle akamete uğratmış; bu yetmiyormuş gibi ayrıca Kıbrıs Konferansı’nın Crans-Montana oturumunda, hassas müzakerelerin sürdürüldüğü bir ortamda, müzakere usulleriyle ve iyi niyetle bağdaşmayan bir şekilde gizli belgeleri birden fazla defa basına sızdırmıştır."

Açıklamada, Kıbrıs Türk tarafının, son süreç de dâhil yarım yüzyıldır süren çözüm çabalarında daima iyi niyet, kararlılık ve yapıcılık sergilemiş olmasına rağmen 2004'te olduğu gibi cezalandırılmaya devam edilmesinin kabul edilemez nitelikte olduğuna dikkat çekildi.

Daha önceki süreçlerin ardından Kıbrıs Türk tarafına verilen sözlerin tutulmadığının unutulmasının mümkün olmadığına işaret edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

"Kıbrıs’ta Rumlarla barış ve ortaklık içinde bir arada yaşayabilmek için her türlü gayreti göstermiş bulunan Kıbrıs Türk halkına uygulanan insanlık dışı izolasyona artık son verilmesinin, Kıbrıs Türklerinin uluslararası toplumla temaslarının önüne getirilen haksız engellerin artık kaldırılmasının zamanı gelmiştir. Çözüm yolunda gayret sarf eden tarafın cezalandırılması, çözümü engelleyenin ödüllendirilmesi söz konusu olmamalıdır."

Açıklamada, Guterres'in tüm taraflara temmuz ayında yapmış olduğu ve raporunda da yinelediği çağrı doğrultusunda, gelecek döneme yönelik olarak atılabilecek adımlar konusunda Kıbrıs Türk tarafıyla değerlendirmelerin devam edeceğine vurgu yapılarak, "Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı kabul edilemez nitelikteki izolasyonun önümüzdeki dönemde sürüp sürmeyeceği, söz konusu değerlendirme sürecimizde hiç şüphesiz belirleyici olacaktır." değerlendirmesinde bulunuldu.

Türkiye'nin, Kıbrıs sorununa sürdürülebilir bir çözümü, hem Doğu Akdeniz’de istikrarın güçlendirilebilmesi hem de ilgili taraflara sağlayabileceği çok yönlü çıkarları göz önünde tutarak samimiyetle desteklediği belirtilen açıklamada, "Böyle bir çözüm için yapıcı katkılar sağlamaya devam ederek, çabalarımızı kararlılık ve iyi niyetle sürdüreceğiz." ifadeleri yer aldı.

Açıklamada, "İlgili tarafları, bu doğrultuda gerçekçi ve yapıcı bir tavır sergilemek suretiyle, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyoruz. Öte yandan çözüm süreci önümüzdeki dönemde hangi şekli alacak olursa olsun, katkılarına daima önem atfettiğimiz BM Genel Sekreteri'nin hizmetlerini sunmaya devam etmeye hazır bulunmasını olumlu karşılıyoruz." değerlendirilmesine yer verildi.



Atun: "Sonsuza kadar tanınmamış ve müzakerelere mahkum edilmiş pozisyonda beklemeye niyetimiz yok”



Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun, sonsuza kadar tanınmamış ve müzakerelere mahkum edilmiş bir pozisyonda beklemeye niyet olmadığını belirterek, "Bu noktada ana vatanımızla istişare içinde yeni modelleri elbette konuşmak durumundayız" dedi.

Bu yıl sekizincisi Antalya'da düzenlenen Türkiye Enerji Zirvesi'nde konuşan Atun, KKTC’nin anavatan Türkiye’nin sonsuz desteğiyle 40 yıldır kendi ayakları üzerinde durma mücadelesini sürdürdüğünü ifade ederek, görev aldığı 2009 yılında KKTC’nin hem bütçe açıkları hem de cari açıkları bulunduğunu hatırlattı.

Türkiye ile yürütülen güçlü mali ve makroekonomik politikalar sayesinde KKTC’nin kendi giderlerini karşılayabilir ve kendi ayakları üzerinde durabilir konuma geldiğini kaydeden Atun, “Aradan geçen 8 yıl içinde çifte açıklar yerini çifte fazlaya bıraktı. 2009 yılına kıyasla ülkeyi ziyaret eden turist sayısının 3 katına çıktığı, ülkeye gelen giden yolcu hareketlerinin 8 katına yükseldiği, ihracatın 4 katına çıktığı ve KKTC’de bulunan milli gelirler içinde son derece önemli bir nokta arz eden yüksek öğrenim gelirlerinin de tam 3 katını bulduğu bir döneme girmiş bulunmaktayız.” diye konuştu.

Atun, Türkiye ile yürütülen 3 önemli enerji projesine değinerek, bunlardan ilkinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat ilgilendiği proje olarak bilinen KKTC’ye deniz altı boru vasıtası ile su nakil projesi olduğunu söyledi.

Yıllık 75 milyon metreküp kapasiteyle tasarlanan ve 50 yıllık projeksiyon dikkate alınarak hazırlanan projenin bugün tam manasıyla hayata geçirilmiş olduğunu aktaran Atun, şöyle devam etti:

“Bu projeyle Anadolu’nun bereketli suları KKTC’nin kurak topraklarına hayat vermiştir. Bu projeyi hayata geçirenlerden Allah razı olsun. Biz bütün bu projeleri Sayın mevkidaşım Berat Albayrak ile beraber yürütmekte olduğumuz ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kararlılığını ifade eden yine Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat projesi olarak anılan deniz altı kablo ile elektrik enerjisinin irtibatlandırılması projesi var. Bu projede geçen yıl imzaladığımız anlaşma çerçevesinde, artık çalışmalarımız nihayete varmak üzere. İnşallah bu yıl tamamlanmadan geniş kapsamlı ve icraata geçirecek anlaşma devreye girecektir.”

Atun, Türkiye ile KKTC arasındaki üçüncü iş birliği noktasının denizlerde doğalgaz ve petrol aramalarına ilişkin yapılan faaliyetler olduğunu belirtti.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) yapılan çağrılara hiçbir yanıt gelmediğini vurgulayan Atun, şunları kaydetti:

“Biz de 2011 yılında Türkiye Petrollerine 30 yıllık imtiyaz tanıdık. Tek başına münhasıran araştırma yapma, kaynakların tespit edildiği noktada gerekli sondajları gerçekleştirme ve buna hem Kıbrıslı Türkler hem ana vatanımız Türkiye adına elde ederek ticareten değerlendirme verdik. Bu üç proje de kendi özelinde önemli iş birliği anlaşmalarıdır. Ancak biz buna küresel bir vizyon da geliştiriyoruz. Kıymetli mevkidaşım ile bu üç projeyi de küresel bir proje olarak geliştiriyoruz. Çünkü KKTC’nin devamında özellikle güney bölgelerimize baktığımızda, GKRY’nin orada bulunan bir varlığı var. Bu unsurların tamamı Güney ve Kuzey Kıbrıs arasında kalıcı bir çözüme varılması için barışçı unsurlar olarak değerlendirilebilir."

Arka arkaya kurulan müzakere masalarının sonuçsuz kaldığına da değinen Atun, Kıbrıslı Türkler olarak her koşulda haklarının muhafaza edilmesi, ana vatanın garantörlüğünün koşulsuz devam etmesi, Mehmetçik'in adadaki varlığının sürdürülmesi ve toprak bütünlüğünün korunması şartı ile her konuyu müzakereye açtıklarının altını çizdi.

Rum yönetiminin ise taleplerinin bir türlü bitmek bilmediğini vurgulayan Atun, şöyle konuştu:

“Bizim her zaman kalıcı bir çözüme yönelik olarak dost elimiz Güney Kıbrıs’a doğru uzatılmış durumda. Ancak biz ilelebet Güney Kıbrıs ile bir çözüm olsun diye bekleyecek değiliz. 60 yıldır gayretlerin tamamı sonuçsuz kalmıştır. Üstelik de masa başında müzakere edilmesine ve bizden talep edilen fedakarlıklara olumlu yanıt verilmesine rağmen sonuçsuz kalmıştır. Haliyle KKTC olarak da sonsuza kadar tanınmamış ve müzakerelere mahkum edilmiş pozisyonda beklemeye artık niyetimiz yok. Bu noktada ana vatanımızla istişare içinde yeni modelleri elbette konuşmak durumundayız. Zaten içinde bulunduğumuz konjonktür, potansiyelimiz ve özellikle enerji alanında yapmakta olduğumuz müşterek çalışmalar, KKTC’nin her ne kadar siyasi olarak tanınmasını getirmese de bölgenin enerji denklemleri arasında yer almasına önemli katkı verecek bir unsur. O yüzden, KKTC bütün bu potansiyellerin devamında dünya siyasi literatüründe kendi modeliyle, belki bir Monaco gibi belki bir Cebelitarık gibi kendi yerini almaya adaydır. Biz artık kendi iç siyasetimizde bunu konuşmaya başladık.”



Kayıp Şahıslar Komitesi, Kılıçarslan’daki kazılarda bazı kalıntılara ulaştı



Kayıp Şahıslar Komitesi (KŞK), 2017 yılı için planlanan 11 askeri bölge kazısından biri olan Kılıçarslan’daki çalışmalarını sürdürüyor. Kazılarda bazı kalıntılara ulaşıldı.

KŞK Kıbrıslı Türk Üyesi Gülden Plümer Küçük, Kıbrıslı Rum kayıpların arandığı kazılarda bulunan kalıntıların, yapılacak DNA testlerinden sonra kimliklendirileceğini ve tam sayının belli olacağını söyledi.

Geçen yıl 10 askeri bölgede çalışma yaptıklarını, bu yıl için de 11 askeri kazı bölgesi belirlendiğini kaydeden Küçük, 8-9 bölgede arama çalışmalarının tamamlandığını ve tümünün de yılsonuna kadar tamamlanmış olacağı bilgisini verdi.



“Jagdland Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonlarla ilgili soruya cevaptan kaçındı”



Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagdland, Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonlarla ilgili bir soruya verdiği cevapta, izolasyonlar konusunda ne yapılabileceğine değinmedi ve müzakerelerin yeniden başlamasını temenni etti.

KKTC Strazburg Temsilciliği’nden yapılan açıklamaya göre, Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Erdal Özcenk, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi(AKPA) sonbahar dönemi genel kurulunun önceki günkü oturumun ikindi bölümünde söz alarak Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland’a soru yöneltti.

Konuşmasında Güney Kıbrıs’tan DİSİ milletvekili Stella Kiriakides'i AKPA başkanlığı görevine seçilmesinden dolayı kutlayan Özcenk, “Eğer Kıbrıslı Türk delegeler olarak oy hakkımız olsaydı, Avrupa Konseyi başkanlığı seçiminde biz de oy kullanabilecektik. Bu bağlamda, siyasi, ekonomik, kültürel ve sportif izolasyonlara maruz bırakılan Kıbrıs Türk Halkı için Avrupa Konseyi olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusunu sordu.

Temsilcilik açıklamasına göre, Genel Sekreter Thorbjorn Jagdland’un izolasyonlar konusuna değinmekten kaçındığı cevabında, “Ne yapılabilir? Yapılacak şey Kıbrıs sorununa çözüm bulmaktır. Müzakerelerin çökmesi beni üzdü. Çözüm bulunabilmesi için görüşmelerin yeniden başlamasını temenni ediyorum” dedi.

Cumhuriyet Meclisi’ni temsilen AKPA toplantısına katılan Erdal Özcenk ve Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Mehmet Çağlar, Siyasi İşler ve Demokrasi, Hukuk ve İnsan Halkları; Kültür, Bilim, Eğitim ve Medya; Göç, Mülteciler ve Yerlerinden Edilmiş Kişiler komitelerinin toplantılarına katıldı.













Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Flickr





LinkedIn





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













KKTC Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 228 3365 / 228 3241

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri