BASIN BÜLTENİ Akıncı, Siber’i ziyaret etti - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı, Siber’i ziyaret etti
Tarih: 11.10.2017 > Kaç kez okundu? 1231

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, dün sabah Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber’i ziyaret etti. Yenilenen Genel Kurul salonunu da ziyaret eden Akıncı, yapılan çalışmalarla ilgili bilgi aldı.

Meclis Şeref Salonu’nda gerçekleşen görüşmenin başında Cumhurbaşkanı Akıncı basına yaptığı açıklamada, Meclis Başkanı’na ziyaretinin, yapmayı tasarladığı bir dizi ziyaretin başlangıcını oluşturduğunu; diğer kurumları da yeri geldikçe ziyaret ederek, ileriki süreçte daha yakın bir ilişki ve diyaloğu geliştirmeye gayret edeceğini ifade etti.

Genellikle Cumhurbaşkanlığı’nın ziyaret edilen yer olduğunu ancak bunun iadesinin de gerekli olduğunu belirten Akıncı, bu ziyaretlerin öyle de değerlendirilebileceğini söyledi.

Akıncı, Meclis’le başlamanın anlamlı olduğunu, yeni dönemin başladığını belirterek, bu vesileyle Başkan Siber’e ve onun şahsında tüm Meclis’e yeni dönemin hayırlı olmasını diledi.

Salonun yenilenmiş halinin güzel olduğunu, içinde bulunulan şartlarda yapılabileceğin en iyisinin yapıldığını ifade ederek, yaşama geçirdiği bu proje nedeniyle başta Meclis Başkanı olmak üzere emeği geçenleri kutlayan Akıncı, “Hüner, her zaman yeni binalar yapmak değil, var olanı dönüştürebilmek, daha kullanışlı hale getirebilmek de çok daha önemli…” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Meclisimizin salonunun yenilenmiş haliyle, yeni dönemde, yeni fikirlerle, yeni bir gelecek inşası yolunda Meclisimizin daha verimli çalışması hepimizi sevindirecektir” şeklinde konuştu.

Akıncı, saatlerin geri alınması konusuna da değindiği konuşmasında, New York ziyareti öncesinde gerek Meclis Başkanı, gerek hükümet ve gerekse muhalefet partileriyle bilgilendirme amaçlı buluşmalarında da dile getirdiği bu konunun, Meclis’te, bilimsel verilerle enine boyuna tartışılması gerektiğini vurguladı.

Akıncı şunları kaydetti:

“Bugünlerde yine bizi bir toplumsal bölünmeye götürmekte olduğunu gözlemlediğim bu hassas konunun Meclisimizde enine boyuna tartışılmasının yararlı olacağını değerlendirmek istiyorum. Konunun bilimsel verilerle tartışılması gerekir. Bunun tartışılacağı yer sadece hükümet olmamalı. Evet, bu konuda hükümet kararıyla, Meclis’te yasa yapmaya gerek olmadan da yapılabiliyor ama toplumun yaşamına dokunan bu gibi konuların Meclis’te konuşularak akıl ve bilim yolunda buluşulması, dünyamızın güneş sistemimizin verileri ışığında buluşulabilmesi en doğrusu olacaktır.

Bu konuda çok net olarak bir şey söylemek isterim. Türkiye’de bu böyle yapılıyor diye her şeyi illa ki biz de aynen yapacağız diye bir kural yoktur. En doğrusu, en güzeli bizim ülkemiz şartlarında en geçerlisi hangisiyse onu yapmamız lazımdır. Bunun da hiç yanlış anlaşılacak bir tarafı yoktur.”

Cumhurbaşkanı Akıncı, Ekim sonu gündeme gelecek saat konusuyla ilgili olarak son buluşmalarında hükümete, bir önceki yılın verileri olup olmadığını, bu konuda çalışıldıysa ne getirip ne götürdüğünün muhasebesinin yapılıp yapılmadığını sorduğunu ancak doyurucu bir yanıt alamadığını da söyledi.

“Bu çalışmalar belki şimdi yapılmıştır ve en doğrusu, en güzeli yapılır” diyen Akıncı, Meclis Başkanı’nın da bu konuda öncülük yapabilecek nitelikte olduğunu ve katkıları olacağından kuşkusu olmadığını ifade etti.

Meclis Başkanı Sibel Siber de, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, kurumlar arası iş birliği ve iletişimin önemine işaret etti.

Bunun kurumsallaşmanın olmazsa olmazı olduğunu vurgulayan Siber, bu konulara özen gösterildikçe devletin daha iyi noktalara taşınabileceğini ifade etti ve bu ziyaretleri anlamlı bulduğunu dile getirdi.

Siber, “Bizler bu kurumlarda seçilmiş geçicileriz. Kurumların kendi varlığı, itibarı önemlidir. Dolayısıyla biz bu görevlerimizi yaparken merkezde insanımız, halkımız ve geleceğimiz olduğu sürece güzel işler başarabileceğimize inanıyorum “ şeklinde konuştu.

Meclis’in yenilenmiş haliyle daha fonksiyonel olduğunu ifade eden Siber, yerinden konuşan milletvekillerinin seslerini duymasının ve kayda geçirmenin de sağlandığını, geçen yıl projelendirilen yenileme çalışmasının bu yıl hayata geçirildiğini anlattı.

Siber, projeler için Türkiye Cumhuriyeti’nden büyük miktarda meblağ ayrıldığı ve projeler yapılarak bu maddi destekten yararlanmak gerektiğine işaret ederek kurumların bu konulara özen göstermesi gerektiğini ifade etti.

Proje çalışmalarında devlet bünyesindeki mimar mühendisler yanında özelden de hizmet satın alımına gidilmesini yararlı ve önemli bir gelişme olarak değerlendiren Siber, daha etkin ve iyi hazırlanmış projelerle daha iyi ve güzel çalışmalar yapılabilmesini temenni etti.



Burcu: “Bu raporla Rum tezi bir kez daha çürütülmüş oldu”



Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs’taki İyi Niyet Misyonu ile ilgili hazırladığı raporun son şeklinin dün resmileştiğini ve bu raporla Kıbrıs Konferansı’nın yalnızca güvenlik ve garantiler boyutuna vurgu yapan ve bütün sorumluluğu Türk tarafına yıkmaya çalışan Rum tezinin bir kez daha çürütülmüş olduğunu vurguladı.

Burcu, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın müzakerelerin eski yöntemlerle sürdürülemeyeceği ve bunun yerine paket anlayışının geliştirilmesi yönündeki yaklaşımının BM Genel Sekreteri tarafından bu raporda olumlu değerlendirilmesinin de önemli olduğunun altını çizdi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu’nun Guterres’in raporunu değerlendirdiği açıklamada, Kıbrıs Konferansı’nın paralel masalarda bütün başlıkları kapsadığı gerçeğinin de raporda çok açık olarak belirtildiğini kaydetti.

Burcu, “Crans-Montana’daki Kıbrıs Konferansı çerçevesinde taraflarla yazılı olarak paylaşılan ‘Guterres çerçevesi’, anılan rapora tam olarak yansıtılmamıştır. Raporda, bu bağlamda kullanılan ifadelerdeki eksiklik ve değişiklikler, Sayın Genel Sekreter’in ortaya koyduğu çerçevenin dengesini bozmaktadır” dedi.

Genel Sekreter’in Crans Montana’da sunduğu çerçevenin önemli unsurlarından olan “dönüşümlü başkanlık” ve Kıbrıslı Türklerin federal kurullarda “en az bir olumlu oy” prensibi ile karar alma süreçlerine etkin katılımının Rum tarafının ikircikli tutumları nedeniyle netleştirilemediğini anımsatan Burcu, “Bilahare, Sayın Anastasiadis BM Genel Kurulu 72. Oturumunun açılışında yaptığı konuşmasında kararlara etkin katılım ilkesine açıkça karşı çıkmıştı. Hal böyleyken, Rum tarafının bu olumsuz tutumu net şekilde rapora yansıtılmadı. Rapordaki ‘federal yürütme’ ve ‘etkin katılım’ konusunda ‘neredeyse tam bir uzlaşıya varıldı’ ifadesi, yanlış algılara neden olmaktadır” ifadelerini kullandı.

Benzer bir durumun “Bağımsız Yetkililer” ve “Federal Kamu Hizmeti” gibi konularda da yaratıldığını belirten Burcu, bu konularda önceden varılan genel anlayışa rağmen Rum tarafının sürekli yeni şartlar, değişiklikler ve talepler ortaya koyarak uzlaşıyı engellediğini kaydetti.

Genel Sekreter’in “Mülkiyet” başlığı altında açıkta kalan konuların uzlaşısına yardımcı olmak için koyduğu çerçevenin de Rum tarafınca kabul edilmediğini ifade eden Burcu, “Bu hususlar, ne yazık ki rapora yansıtılmadı. Ayrıca raporda bu konuyla ilgili kullanılan bazı ifadelendirmeler Crans-Montana’da sunulan orijinal çerçeveyle bazı farklılıklar içermektedir “dedi.

Güvenlik ve Garantiler konusunda Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin gösterdiği esneklik ve yapıcı tutumun, Rum ve Yunan tarafı ne kadar görmezden gelse de, Konferans’ın diğer katılımcıları tarafından takdirle karşılandığını da vurgulayan Burcu, “ Ne var ki, Rum tarafının ‘sıfır asker sıfır garanti’ ısrarı yüzünden bu fırsat heba edildi. Bu çerçevede, Güvenlik ve Garantiler başlığında sağlanan ilerlemelerden bahsedilirken, hangi tarafın yapıcı bir tutum ortaya koyduğunun raporda açıkça belirtilmemesi büyük bir eksikliktir” ifadelerini kullandı.

Burcu’nun Gutteres’in raporunu değerlendirdiği açıklaması şöyle:

“Raporda siyasi irade noksanlığı yüzünden tarihi bir fırsatın heba edildiği belirtiliyor. Bu doğrudur, fakat siyasi iradeyi gösteremeyen Rum tarafıdır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı çözümün ihtiyaç duyduğu siyasi iradeyi sürecin her aşamasında kararlı ve doğru bir biçimde ortaya koydu. Bu nedenle, kapsamlı çözüm müzakerelerinde sürecin geldiği aşama ve tarihi bir fırsattan bahsedilirken, raporda, bu fırsatın hangi tarafın siyasi irade eksikliğinden dolayı kaçtığının belirtilmemesi, sorumluluğu haksız bir şekilde iki tarafa paylaştırmaktadır. Birleşmiş Milletlerin tarafsızlık ilkesiyle herhangi bir tarafa suçlama getirmeme yaklaşımını anlamakla birlikte, bu tavır, yapıcı tutumuyla süreci ileriye taşıyan Kıbrıs Türk tarafına yapılmış bir haksızlık anlamındadır.

Rapor, Crans-Montana öncesi ve sonrasındaki süreçleri doğru tanımlama bakımından da bazı eksiklikler içermektedir. Örneğin, Mont Pelerin I toplantısı ve 12 Ocak 2017’de Cenevre’de toplanan Kıbrıs Konferansı, Sayın Anastasiadis ve Sayın Nikos Koçias’ın “hazır değiliz” gerekçesi ile tamamlanamamıştı. Bu bilindiği halde, rapora açıklıkla kaydedilmemiştir. Aynı şekilde Güven Yaratıcı Önlemlerin bazılarının neden uygulanamadığı da raporda açıklanmamıştır. Örneğin, mobil telefonların her iki bölgede engelsiz kullanımı ve elektrik şebekelerinin kalıcı bağlantısı Rum tarafınca engellendiğine raporda değinilmedi. Anayasa yazım çalışmaları için kurulması istenen komisyonun Kıbrıslı Türk üyeleri tarafımızca atanmasına ve isimleri BM’ye iletilmesine rağmen üyelerini atamayan tarafın Rum tarafı olduğuna raporda yer verilmedi.

Raporda, Enosis plebisitinin okullarda kutlanması kararının sürece verdiği zarara dikkat çekilmekle birlikte, Sn. Anastasiadis’in bu süreçteki olumsuz rolü görmezden gelinmemeliydi. Hatırlanacağı üzere, DİSİ ve AKEL liderlerinin hatadan dönülmesi için Rum Temsilciler Meclisi’nde buldukları çarenin uygulanması Sn. Anastasiadis tarafından Anayasa Mahkemesi’ne sevk edilerek askıya alınmış, bir başka deyişle yokuşa sürülmüştü. Herkesin gözü önünde yaşanan bu gerçekliğe de raporda değinilmemiştir.

Raporda, iki toplumlu teknik komite çalışmalarının ve Güven Yaratıcı Önlemlerin gelecekteki konumu ile ilgili bir belirsizlik olduğu tespiti yapılmaktadır. Belirsizliğin ana kaynağı Rum tarafının bu konuları ileri götürmekteki isteksizliğidir. Kıbrıs Türk tarafını AB’ye hazırlayacak olan Ad-hoc komite çalışmalarını da engelleyen, yine Rum tarafıdır. Bu hususlar da bilindiği halde raporda objektif olarak yer almamıştır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı liderliğinde son iki buçuk yıldır sürdürülen müzakere sürecinin bütün önemli aşamalarında gerekli siyasi iradeyi gösteren hep Kıbrıs Türk tarafı oldu. Mont-Pelerin, Cenevre ve nihayetinde Crans-Montana Konferansı toplanabilmişse, bu, ayak sürüyen Rum tarafına karşı Kıbrıs Türk tarafının ısrarlı girişimleri sayesinde gerçekleşti. Kıbrıs Türk tarafı varılan uzlaşılara tümüyle sadık kaldı. Sayın Cumhurbaşkanımız müzakere sürecini bekleyen tehlikelere her zaman dikkat çekti ve çözüm odaklı bir anlayışla zamanın verimli kullanılmasını talep etti. Ne yazık ki, Rum tarafı ise müzakere sürecini yavaşlatan, sonuç almayı engelleyen, varılan uzlaşıların gereğini yerine getirmeyen ve zamana oynayan bir tutum içinde oldu. Rum tarafının bu olumsuz tutumunun raporda yer almamasını ciddi bir eksiklik olarak görüyoruz. Gelinen aşamada, aynı yöntem, modalite ve zihniyetle bir yere varılamayacağı açıktır. Rum tarafında ciddi bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz. “



Çağlar ve Özcenk AKPA toplantıları için Strazburg’da



Cumhuriyet Meclisi’ni temsilen CTP Milletvekili Mehmet Çağlar ve UBP Milletvekili Erdal Özcenk, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi (AKPA) Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere Strazburg'da bulunuyor.

AKPA daimi komite toplantılarına ve partilerinin üyesi bulundukları siyasi grup toplantılarına da katılan milletvekilleri, ayrıca Avrupa Konseyi üye ülkelerini temsilen Genel Kurul’a katılan milletvekilleriyle temaslarda bulunuyor. Çağlar ve Özcenk’in temasları 13 Ekim’e kadar sürecek.

KKTC Strazburg Temsilciliği’nden yapılan yazılı açıklamaya göre, ilk günkü genel kurul toplantısında söz alan CTP Milletvekili Çağlar, genel kurula hitap eden ve Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığını yürüten Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Lubomir Zaoralek'e şu soruyu yöneltti:

"Bir taraftan Avrupa Konseyi'ne üye ülkeler tarafından demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi değerler çerçevesinde kenetli bir duruş sergilerken; diğer taraftan başta siyasi, kültürel ve ekonomik alanlar olmak üzere hemen her alanda Avrupa'yı birleştirme projesi on yıllardır devam ettirilirken bazı Avrupa ülkelerinde milliyetçilik ve ayrılıkçılık gibi aşırı akımların giderek arttığı gözlemlenmektedir. Sizce Avrupa ülkeleri olarak nerede hata yapıyoruz ve bu gibi aşırı akımlara karşı nasıl bir tutum sergileyerek önlem almalıyız?"

Çek Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Lubomir Zaoralek, aşırıcı akımların zemin kazanmakta olmasının ve aşırı sağ partilerin yükselişte olmasının endişe verici olduğunu ifade etti.

Zaoralek, bu akımlara karşı mücadelede demokratik değerler bütününün içselleştirilmesi için gerek siyasi partilere gerekse sivil toplum örgütlerine görevler düştüğünü ve Avrupa Konseyi'nin de bu alandaki çalışmalarını devam ettirmesinin önemli olduğunu kaydetti.

Mehmet Çağlar'ın cuma günkü açık oturumunda bir konuşma yapması bekleniyor.













Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Instagram





Flickr





LinkedIn





Website













Dışişleri Bakanlığı







Facebook





Twitter





YouTube





Website













KKTC Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 228 3365 / 228 3241

Faks: +90 (392) 228 4847

E-Posta: pio@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: @trncpio

Youtube: KKTCDisisleri