Bulgaristan’da Demokrasinin 20. Yılı - İsmail Erdem - Ziraat Mühendisi - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Bulgaristan’da Demokrasinin 20. Yılı - İsmail Erdem - Ziraat Mühendisi
Tarih: 29.01.2010 > Kaç kez okundu? 4735

Paylaş














Aralık ayında Sofya’da bulundum. Bulgaristan’da Jivkov re­jiminin devrilmesi ve demokrasi yelkenlerinin açılmasının 20. yıldönümü günleriydi. Sokaklarda halk arasında heyecan ve coşku hissetmedim. Bugünün dertleri sanki totaliter rejimin baskı ve zulmünü gömmüş gibiydi.



Anma, tören, gösteri ve nümayiş olmadı. Burada insan­lar yaşlı, yorgun ve bezgin. Sokaklar ve meydanlar sessiz park­lar çocuk cıvıltısına hasret. Okullar domuz gribinden tatil ol­muş fakat henus aşı başlamamış. Yüksek öğrenimini burada gören Türk gençleri gördüm, ana dilde yüksek sesle bir şey­ler tartışıyorlardı.



Dikkatimi çeken nokta insan­ların yeni açılmış alt geçitlere iniş çıkışları oldu. Tünel başları kala­balık, ortaya bir kutu koymuş şarkı Türkü söyleyenlere boş geç­meyerek bir şeyler attım. Ben de basamaklardan indim, meğer bu­rası metro girişiymiş. “Obelya” ile “Mladost 1” semtleri yeraltı tre­niyle bağlanmış. Daha önce raylı araç uğramayan Üniversite ve “Vasil Levski” Stadyumu’na gitmek artık kolay, en uzak yol yirmi dakika, tünel havaalanına doğru devam ediyormuş.



Türk Firması “Doğuş” ihale almış, Sofya’yı yer altından ku­zeyden batıya deliyor, ikinci yeraltı treni 2 yılda tamamlanınca, şehir merkezinin dar sokaklarına kilitlenmiş trafiğin düzelmesi bekleniyor. Yine bir Türk yatırımcısının gayretiyle kurulan Sofya Yeni Otogarı’ndan çıkanlar ilk bu izlenimleri alıyor.



Kahvelerde gazete okuyan pek yok. Sarı sayfalı gazete top­ları açılmamış, okurdan ilgi yok. Neden mi, çünkü BTV ve NOVA TV yayınları sabah erken gazetelerin haber kaynağını se­yirciye aktarıyor, okurda da “ben politik bilgimi aldım” kanısı böylece oluşmuş oluyor. Bulgaristan medyasında köşe yazarlığı gelişmemiş, farklı görüş ve tezat oluşumu gecikmeli geliyor, yeni boşluk veya yükselen dalga hemen baş gösteremiyor. Fakat beli­rince de baskı sert oluyor.



Böyle güçlü bir tepkiyle Temmuzda seçimi kazanan GERP bugün azınlıkta olsa tek başına iktidarda. Bir başka değişle bü­tün iktidar Başbakan Boyko Borisof’un elinde. Öğrenimi polis, mesleği itfaiyeci, mesaisi diktatör T. Jivkov’un koruması, Saks­kuborgotski hükümetinde İçişleri Bakanlığı sekreteri, ardından Sofya Belediye Başkanı ve rütbesi Orgeneral olan Borisov milli­yetçi sağ kanadı temsil ediyor. Kamuoyunun dikkatini üzerine toplamış olan Başbakan oldukça hırslı, ani karar alabilen, ani ha­reketlerde bulunan bir Lider. Bir sıçramada, ilk seçimde Başba­kanlığa yükselmesine ana neden toplumdaki yargı boşluğunu doldurmaya talebi olmasıdır. Burada yargı boşluğu - hukuk dü­zeninin çalışmaması, kanun yoluyla adalet sağlanamaması an­lamında kullanılmıştır. Geçiş döneminde böyle bir gereksinme belirmesi doğaldır. Buna karşın, seçmeni korkutmuş olan ve dermanı Borisov’un şahsında aramanın sebebi nedir?



Yani Bulgaristan’da demokrasinin 20 yılında totaliter polis düzeninden gelen, hatta parti başkanı bile olmayan bir lideri ik­tidara taşıyan zihniyet nedir?



Bu soruların yanıtı son 20 yılda işbaşına gelmiş olan Bul­garistan iktidarlarının demokratik adalet düzenini işletemesinde gizlidir. Daha önceki demokratik hükümetleri kuran Lübomir Popov, Jan Videnov, İvan Kostov, Lüben Berov, Filip Dimit­rov, S.Saks Koburgotski ve Sergey Stanişev kabineleri (bunların tamamına Hak ve Özgürlükler Partisi de katıldı) Bulgaristan’da yargı sistemini çalıştıramadılar. Yasaları değiştirip modern bir hukuk düzeni oturtamadılar, kalem kıran yargıç olmadı, ceza­evi kapısını açtırıp elini kolunu sallaya sallaya çıkan mahkûm çok...



“Adalet” sokaktaki insanı kaçırma, çalıp çırpma, soyma, kişisel ve toplumsal intikam, yargısız infaz yoluna girdi ve bu gi­diş hala durdurulamadı. Devlet alabildiğine soyuluyor, çökme tehlikesi belirdi. Halk arasında bu gidişe dur diyecek yok mu psikozu yerleşti ve hâkim oldu. Bir anda, Avrupa Birliği’nin de hukuk düzeni çalışmayan bir ülkeye ben para vermem de­mesi, pek çok projenin yüz üstü kapanması, tüm beklentileri çökertti, ümitleri köreltti, demokratik açılım yolunu tıkayan dü­ğüm iyice sıkıldı. Terörle kol gezen ekipler, gruplar, görevden alınmış eski polis ve baret timleri istediğini yaparken, seçme­nin sert bir Liderden, hukuk boşluğunu devlet eliyle doldurup huzurun sağlanması ortak istek oldu. Bu durumda politik ikti­darla donatılan Borisov beklediği görevi üstlendi. Sorunun ce­vabı da budur. Böyle oldu. Her milletin sabır kıvamı var, görü­lüyor ki, sabır dengeleri de değişiyor ve uzun soluklu sabır her millete verilmemiştir.



Halen hükümet programı yok. Ne ki, sokaklar “hükü­met programı isteriz!” diyenlerin nümayişleriyle dolup taş­mıyor. Eski iktidardan hesap sorma süreci başlamış gibi, izle­nim bu. Eski Başbakan Sergey Stanişev ile Sosyal İşler Bakanı Emilya Maslarova’nın dokunulmazlığı kaldırıldı. Yolsuzluktan yargılanacaklar ve büyük bir ihtimalle önceki hükümetin ta­mamı yargılanacak. Basın ve TV’de içeriksel analiz yapılsa, son 4 yılda tırmanan cinayet, dolandırıcılık, hırsızlık, yolsuzluk ha­berleri birinci sırada. İş güç konuşan yok. Yakın ve uzak geç­mişte Bulgaristan’da devlet ve topluma ihanet gibi suçtan yar­gılanan devlet adamı ve politikacı da yok. Benzer bir uygulama olmadığından şimdi de pek fazla bir şey beklenmiyor. Bulgaris­tan mahkemeleri Türk Bulgar, Pomak ve Romanlara kan kus­turan Todor Jivkov ve cellâtlarından hiçbirini yargılayamadı. Bulgaristan’ın bu ayıbını silebilecek bir güçte görünmüyor gibi ufukta.



10 Kasım dönüşümü böyle bir ortamda anılırken, Türk­lerin demokrasi mücadelelerindeki öncü rolünden, devrimin gücü oluşundan, Hak ve Özgürlük için Müslüman ayaklanma­larının öneminden söz eden bile yok. Her şeyi unutturmak is­teyenler ön plana yeni kahramanlar çekme peşinde Hasan’ın fesi Hüseyin’e Hüseyin’in fesi Hasan’a masalları uzadıkça uza­yarak devam ediyor.



Fakat Bulgaristan toplumunda doldurulması gereken boş­lukların oluşum süreci devam ediyor. Her iktidar değişikliğine neden olan bu gelişmeden iki örnek daha verirken, belki de bu sürecin tam demokrasi kurulana, tüm temel hak ve özgürlük­ler sınırsız biçimde sağlanana kadar devam edeceğini peşin pe­şin söylemiş olalım:



Türkler ve Pomaklar hariç ki, T. Jivkov rejimine karşı di­renenler onlar oldu, komünist rejime tepki gösterme, parti ve devletin fikrine ters görüş savunma boşluğu vardı. Toplumun belini büken devlet uygulamalarını eleştiren yazar ve gazetecile­rin başına gelenleri hatırlarsak, daha sonra Cumhurbaşkanı olan Jelü Jelev’in Lenin’in “madde tanımı” eksik, demesiyle 8 yıl kö­yüne soğan kazmaya gönderildiğini, fikrinde caymayınca, alttan altta, içten içe yıllarca direnince, baskı toplumunda cesaret boş­luğunu dolduran parlak bir örnek olmuştur. Bulgaristan halkı, bu arada tüm Tükler ve Müslümanlar, kendisini kahraman ola­rak kabul ettiler. O, baskı altında yaşayan toplumda kırılmayan kişisel cesareti ile parladı. Onun bu cesareti halkın, özellikle de Türklerin ve Pomakların takdir ve sevgisini kazandı. Bulgaris­tan Devletinde demokratik teamülle seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu. Yani cesaret boşluğunu dolduran J.Jelev Cumhurbaşkan­lığı ile ödüllendirildi. Tabii bugün Jelev’den de pek söz edilmi­yor. Çünkü onun kurduğu Demokratik Güçler Birliği (SDS) totaliter rejim nimetlerini hakça paylaşacağına, talan ederek, da­ğıldı ve çöktü. Bir başka değişle, beklenen adaletli demokrasiyi çarpık ve çıkarcı uygulayan SDS’ye halkın kestiği kestiği ceza, onu oyun dışı bıraktı.



Başka bir örnek de Sakskoburgotski’nin Başbakan seçilme­siyle ilgilidir. 50 yıl Bulgaristan’a ayak basmamış, ömrünün ner­deyse tamamına yakınını İspanya’da geçirmiş, doğru dürüst tah­sili olmayan, hatta Bulgarcayı bile kırık dökük konuşan, Bulgar kanı(Roma Germen/Habsburg hanedanı soyundan) taşımayan, Simeon Sakskoburgotski demokratik dönüşümün 10. yılında Bulgaristan’da derinleşen ekonomik çökme süreciyle birlikte halk kitlelerinin açlık tehlikesi sezmesinden oluşan boşluğu fır­sat bildi, daha sonra yerine getiremediği vaatlerle sandıktan çıkıp iktidar oldu. O, “800 günde sorunlarınızı çözeceğim, eskisi gibi yaşayacaksınız, dertleriniz son bulacak!” dedi. İspanya’dan geldi, 1908’de Viyana’dan Bulgaristan’a gelip Çar olan, dedesi Ferdinand gibi çiçeklerle karşılandı, sandığa girdi ve Başbakan çıktı. 800 gün bir saat gibi gelip geçti, değişen hiçbir şey olma­yınca seçmen kendisini politik sahneden uzaklaştırdı.



Bu üç örnekte genel geçerli olan bir toplum kuralı var. Dö­nüşümler, kitleler eskisi gibi yaşamak istemeyince ve yöneticiler eskisi gibi idare edemeyince oluyor. Aslında Bulgar seçmeninin kendilerine yetki verdiği kişileri büyük bir kararlılıkla yetkisiz kılması, bir çırpıda iktidardan alaşağı etmesi, toplumun bilinçli mobilize olabilerek birlikte hareket etmesi ve istediği sonucu al­ması, politik açıdan çok müspet ve gurur duyulacak bir olgu.



Jivkov tarafından göç ettirilerek sürülen bizlerin de Türkiye’den 96 bin oy verdiğimiz son Bulgaristan Genel Se­çim sonuçlarıyla kurulan hükümet yargı boşluğunu, işlemeyen hukuktan kaynaklanan güven bunalımı ve kaotik yaşama karşı duranların kesin tepkisidir. Şimdi dizginler B. Borisov’un elinde, 20 yıldır demokrasi masalları dinleyen ve bundan yorgun olan halkını daha iyi günlere götürme şansı ona verilmiş, herkesin beklentisi büyüktür.



Bu gelişme ve olaylardan oluşan izlenimlerim Sofya’daki Türk Aydınların da gözünden kaçmıyor. Görüştüğümüz bü­yüklerimiz anlattıkları veya gördüğüm kadarıyla seçimlerden sonra Toplumsal Karşılıklı Etkileşim adlı bir fikir derneği kurma çabaları yoğunluk kazanmış. İlgi büyük. Devresel gö­rüşmeler, toplantılar yapılıyor. Dikkati çeken bu dernek açılı­mına Baş Müftülük içinden ve dışından, serbest meslek sahibi, öğretim üyesi ve üniversiteli aydınların birlikte girişip el ele ver­miş olmalarıdır. “Yonga” adlı bir derginin hem Türkçe ve hem de Bulgarca çıkması konsepti hazırlamışlar. Yonga adının seçil­miş olmasının derin anlamında, hem Bulgaristan hem de Türk kamuoyunda yontulması gereken fikir ayrılıkları üzerinde çalı­şıp, tarihi, bugünü, yarınları, kültürü, sanatı, sosyal yaşamı ortak değer yargılarıyla yeniden ele alıp değerlendirmek, Türk etnik topluluğunu birçok haksız ithamlardan korumak ve gerçekliği yeni baştan okumaktır. Bulgaristan’da yaşayanlara hayırlı olsun ve tüm okuyucularımızın yeni yılını kutluyor sevgi ve bilgi getir­mesini, hepinize sağılık, huzur ve eşit demokrasi dileği ile.











Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 171
Dün Tekil 1046
Bugün Tekil 791
Toplam Tekil 4277735
IP 18.217.4.250






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























21 Cemaziye'l-Evvel 1446
Kas m 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


K peklerin dudaklar de di diye deniz kirlenmez.
(MEVLANA)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 2.098 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu