BASIN BÜLTENİ Özgürgün: “Garantörlerin güçleri çözümden sonra da var olacak” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Özgürgün: “Garantörlerin güçleri çözümden sonra da var olacak”
Tarih: 06.06.2016 > Kaç kez okundu? 1213

Paylaş


Başbakan Hüseyin Özgürgün Rum “Kathimerini” gazetesinde yer alan söyleşisinde, Garantör güçler konusunda, Kıbrıs sorununun çözümü sonrasında Türk ve Yunan askeri unsurlarıyla İngiliz üsleri ve askerlerinin adada kalmayı sürdüreceklerini ifade etti.

Toprak ve garantiler konularının Kıbrıs sorununun kalbini oluşturduğunu ve toprak konusunun yönetim başlığıyla da ilişkili olduğunu söyleyen Özgürgün, çözümün bugünkü sosyal ve ekonomik yapıyı yok etmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Özgürgün “toprak iadesi yapılmasını ihtimal dışı bırakmadıklarını, böyle bir olasılık çerçevesinde şu anda çok büyük ve kullanılmayan bir alan olan Yeşil Hat çizgisi ile kapalı bölge Maraş’a vurgu yapmak istediklerini” belirtti.

Rum Kathimerini gazetesine göre Başbakan Özgürgün, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın 2016 yılı içerisinde Kıbrıs sorununun çözüleceği yönündeki inancını paylaşmadığını, ancak kendisinin dileğinin de bu yönde olduğunu belirtti.

Özgürgün, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın İstanbul’da yemeğe katılması ve ardından yaşanan krizin sorulması üzerine ise “olayın Akıncı’yı üzen ve her açıdan hoş olmayan bir olay olduğu, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinin sadece müzakere masasında kabul etmesinin de kabul edilemez olduğu” yanıtını verdi.

Özgürgün, Akıncı’nın ziyaretinden hükümet olarak zamanında haberdar olmadıklarını ancak bildiği kadarıyla Akıncı’nın İstanbul ziyaretinin, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la görüşmesinin ayarlanmasının ardından kesinleştiğini belirterek, Moon’la görüşmesi ayarlanmasaydı Akıncı’nın sırf yemeğe katılmak için İstanbul’a gitmeyeceğini ifade etti.

Toprak ve garantiler konularının Kıbrıs sorununun kalbini oluşturduğunu ve toprak konusunun yönetim başlığıyla da ilişkili olduğunu söyleyen Özgürgün, çözümün bugünkü sosyal ve ekonomik yapıyı yok etmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Kıbrıslı Rumların KKTC’deki kiliselerde gerçekleştirdikleri ayinlere getirilen kısıtlamayı da ayrıntısı ve gerekçeleriyle birlikte izah eden Başbakan Özgürgün, hükümete geldikten sonra su sorununu çözdüklerini ve özelleştirmeleri gerçekleştirmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.



Özgürgün, Almanya Federal Meclisi’ni kınadı



Başbakan Hüseyin Özgürgün, Almanya Federal Meclisi’nin Ermeni iddialarına ilişkin soykırım kararını kınadı.

Başbakan Hüseyin Özgürgün yazılı açıklamasında, “KKTC hükümeti ve halkı olarak bir kez daha ermeni soykırım yalanını ve Almanya Federal Meclisi’nin bu yöndeki yersiz, mesnetsiz kararını şiddetle kınarız” ifadelerine yer verdi.

Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

“Almanya Federal Meclisi’nin asılsız Ermeni iddialarına ilişkin soykırım tasarısını kabul kararının, şanlı Türk tarihini çok iyi bilen Almanya’nın anavatan Türkiye’ye karşı tarihi hatası ve ayıbıdır. Soykırım yalanı ile şanlı Türk tarihini karalamaya, Türkiye’nin itibarını zedelemeye yönelik bu tür mesnetsiz, haksız kararlar üretenlerin önce kendi tarihlerine bakmalarını salık veririz. Hele de ‘soykırım’ sözcüğünü dünya literatürüne sokanların Suriye’yi, Gazze’yi, Bosna’yı görmeyerek böylesi yersiz, dayanaksız kararlarının hiçbir önemi olamaz. Devletlerin, halkların tarihleri parlamentolarda değil; tarihçilerin, bilim adamlarının, pozitif araştırmaların değerlendirildiği masalarda yazılır.”



Denktaş: “2016-2018 Yapısal Dönüşüm Programı” konusunda içim rahat”



Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, Türkiye’yle imzalanan “2016-2018 Yapısal Dönüşüm Programı” konusunda içinin rahat olduğunu; yapılması öngörülenlerle ilgili ülke yararına, kararlı bir yürüyüşleri olacağını söyledi.

TAK muhabirinin “2016-2018 Yapısal Dönüşüm Programı” konusunda sorularını yanıtlayan Denktaş, programın Bakanlar Kurulu toplantısında onaylandığını açıkladı.

“Bu programın imzalanması gereken tarih geçen yıl aralıktı. 2016’nın ortasında yani altıncı ayda imza töreni yapmak hiç de hoş değildi. ‘Utandık mı’ diye sordular, ben de cevap verdim, ‘esas utanılacak olan 2015 Aralığında imzalanması gereken bir protokolün imzalanmamış olması ve bu tarihe uzatılmasıdır.”

Bu tür anlaşmaların teati usulüyle imzalanmasının olağan yöntemlerden biri olduğunu ifade eden Denktaş, 2-2 buçuk hafta önce taslak üzerindeki çalışmayı tamamladıklarında Türkiye’deki hükümet krizinin ortaya çıktığını ve konunun yeni hükümete bırakılması yaklaşımı hakim olduğunu anlattı.

Denktaş, daha fazla gecikilmemesi için imza teatisi yoluyla imzaladıklarını ve o günün öğleden sonrasında ise Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’ın KKTC ziyaretinin açıklandığını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, Yıldırım’ın ziyareti sırasında bir törenin ise, imzayı atan TC Başbakan Yardımcısı olduğu için uygun bulunmadığını ancak programın dün Bakanlar Kurulu’nda da onaylandığını söyledi.

Hem ekonomik hem de mali protokolün teati yöntemiyle imzalandığını kaydeden Denktaş, içerikteki hedeflerde her zamanki gibi tarihler bulunduğunu ifade etti.

Serdar Denktaş, imzalanan metinde bir önceki hükümetin vardığı mutabakatın devamını getirdiklerini, A’dan Z’ye tümünü müzakere etmediklerini; bir önceki hükümetin mutabık olduğu konulara hiç dokunmadıklarını, aynen kaldığını açıkladı.

Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, “DPÖ, yargı, telekomünikasyon, elektrik ve limanlar” olmak üzere 5 konu üzerine odaklandıklarını söyledi.

Bu konularda kendi görüşlerini ortaya koyup gerekli değişiklikleri yaptıktan sonra imzalama aşamasına geldiklerini ve programı, Başbakan Hüseyin Özgürgün ile Türkiye Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in teati yoluyla imzaladığını anlattı.

Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’ın “Türkiye’de ne varsa, KKTC’de de olacak” sözleriyle ilgili eleştirel yorumların hatırlatılması üzerine Denktaş, “Türkiye’nin her söylediğini negatif almak isteyen etkin bir kesim bulunduğunu”, oysa Yıldırım’ın bu sözü son derece iyi niyetle söylediğini belirtti.

Türkiye’deki güzel şeylerin KKTC’ye de olmasından söz edildiğini kaydeden Denktaş, Türkiye’deki belediyelerin güzel uygulamalarını, çevre düzenlemelerini, Türkiye’deki bürokraside otomasyona geçilmesi gibi konuları örnek gösterdi.

Serdar Denktaş, bu bağlamda, “e-maliye”nin sonuçlandırılması çalışmalarını salı günü başlatacaklarını ve 4 ay sonra, tüm beyanların, vergilerin, ödemelerin, takiplerin, denetlemelerin elektronik ortamdan yapılabileceğini açıkladı.

Kamu maliyesinde disiplin dışı görülen neler olduğu sorusuna karşılık Denktaş, “Disiplin dışı uygulama geçmişte vardı. Ersin Tatar, Zeren Mungan ve Birikim Özgür’ün Maliye Bakanlıkları döneminde bütçe bayağı disiplin altına alınmış durumda” dedi.

Denktaş, Birikim Özgür’ün döneminde sonuç aşamasına getirilen Mali Disiplin Yasa Tasarısı’nın önümüzdeki günlerde Bakanlar Kurulu’nda görüşüleceğini belirterek uygulama için birçok başka yasanın değişmesi, düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.

Serdar Denktaş, bütçe tekniği açısından var olan disiplinin daha da iyileştirilmesi, bütçedeki kalemlerin aşılmaması gibi uygulamaların devam edeceğini kaydetti.

Özelleştirmeler konusundaki sorular üzerine de Denktaş, yaklaşımlarının var olan sistemin devlette kalacak şekilde iyileştirilmesi ve kâr ortaklığı şekline dönüştürülerek kamu-özel işbirliğinin yürürlüğe konması olduğunu açıkladı.

Denktaş, bunun ülkede denenmiş bir uygulama olduğunu da belirterek GSM operatörlerin ilk zamanlar kamu-özel işbirliğiyle çalıştığını; sonra CTP hükümeti döneminde özelleştirildiğini hatırlattı.

“Bunu şimdi biz çok farklı şekilde ele alıyoruz. Sendikalarla da konuşarak, uzlaşarak bu sürede telefon, elektrik konusunda bu adımları atacağız. Limanlarda özelleştirme değil liberalleşme var” diyen Denktaş, şu anda Mağusa Limanı’nın özelleştirilmesinin gündeme gelmemesi gerektiğini savunduklarını çünkü kısıtlamalar altındaki bir limanı özelleştirmenin “fındık fıstık parasına devretmek anlamına geleceğini” söyledi.

Denktaş, “Dolayısıyla o, bir çözüm sonrasına veya ambargoların kalkmasına bağlı bir olay” ifadesini kullandı.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, kamuda çalışma saatlerinde öngörülen değişiklik konusunda, geçmişteki uygulamalara değinerek, şu andaki mesai saatlerinde bir düzenlemenin gerektiğini, bunun herkesçe beklendiğini söyledi.

“Bu konuda konsensüs arayacak mısınız?” sorusuna karşılık Denktaş, “Atacağımız her adımda bir konsensüs arayışı olacak ama bu herkesin evet diyeceği bir şey olmayabilir. Bir takım kesimler siyaseten, bir takım kesimler gerekçeli karşı çıkacak. Gerekçeleri ne oranda karşılayabilirsiniz, bu önemli. Bakacağız” dedi.

Denktaş, Türkiye’yle imzalanan “Gençlik ve Spor Bakanlığı Koordinasyon Ofisi Anlaşması” konusundaki eleştirilere tepkisini “Koordinasyon Ofisi Anlaşması’nda yazılanları bu şekilde çarpıtabilme becerisine hayranım” ifadeleriyle dile getirdi.

Ofisin Türkiye’deki Spor Fonu’nun ülke gençliği için kullanılmasına olanak sağlayacağını, başkanının Türkiye’den atanacağını çünkü Türkiye kaynağının kullanılacağını ancak personelin KKTC vatandaşı olacağını anlatan Denktaş, Türkiye’deki KKTC büyükelçiliği ve konsolosluklardaki personel nasıl ki KKTC tarafından belirleniyorsa, ofis elemanlarının Türkiye tarafından belirlenmesinin de doğal olduğunu belirtti.

Denktaş, uluslararası anlaşmalarda Viyana Konvansiyonu’na atıf yapmak gerektiğini ifade ederek, çünkü personelin çalışma koşullarının ve muafiyetlerinin bu konvansiyonca belirlendiğini söyledi.

Serdar Denktaş, Koordinasyon Ofisi’nin Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun KKTC’deki yurtlarının koordinasyonunu da sağlayacağını, bu yurtların idaresinin zaten kurumca yapıldığını belirtti. Denktaş, yıllar önce Türkiye’de Kıbrıs yurtları bulunduğunu da hatırlatarak benzer bir uygulama olduğunu ifade etti.

Gençlik ve Spor Bakanlığı Koordinasyon Ofisi Anlaşması’nda kendilerini rencide eden hiçbir şey bulunmadığını söyleyen Denktaş, “Zorlama, yanıltma ve manipülasyonla gelen saldırılar da vız gelir, tırıs gider” dedi.

Serdar Denktaş, “2016-2018 Yapısal Dönüşüm Programı”nın bir yandan disiplinli bir mali politika uygulanmasını öngörürken, bir yandan da halkı esenlendirici, hayatı kolaylaştırıcı ve hayat kalitesini yükseltici bir takım sosyal politikalara ihtiyaç olduğunu ve bunları 2017’ye yönelik özel bir protokolle gündeme getireceklerini ifade etti.

Denktaş, yapısal dönüşüm programında yer alması gereken ancak yer almayan bazı konular daha bulunduğunu, Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’ın ziyaretinde, sosyal politikalar konusunda bir ek protokole ihtiyaç duyacaklarını ifade ettiğini ve içeriğini de biraz tartıştıklarını açıkladı.

Denktaş, bu konuda Türkiye Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’le bir çalışma başlatacaklarını ifade etti.

Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Denktaş, seyrüsefer ücretlerinin akaryakıta aktarılması konusundaki çalışmanın niye halen tamamlanıp açıklanmadığı sorusunu yanıtlarken, “Kolay mı zannediyorsunuz? 20’nin üzerinde yasal düzeleme gerektirir. Bizim kafamızda aşağı yukarı netleşmiştir” dedi.

Denktaş, “rakam telaffuz etmek istemediğini; bu çalışmanın sadece kayıt dışı seyrüseferi kaldırmak için değil, birçok konuyu kayıt altına almayı ve vergilendirmede iyi noktaya gelinmesini sağlayacak, çağdaş ve son derece büyük bir yenilik olarak yakında açıklanacağını” söyledi.

Serdar Denktaş, yapılan tartışmalardan ve eleştirilerden yararlandıklarını, son derece güzel öneriler de bulunduğunu, bazı kesimlerin eleştirilerini ise gülümseyerek izlediğini belirtti. Denktaş, “Tarım sektörünün çekinceleri var, bunları dikkate alıyor musunuz?” sorusu üzerine “Hiç kimsenin çekincesi olmasına gerek yok. Öyle bir sistem kuruyoruz ki herkes bundan yararlanacak. Ancak şunu söyleyeyim, kimse muafiyet var diye, muafiyetle, sübvansiyonla aldığı mazotu veya benzini bir başka maksat için de kullanamayacak. Artık o dönem de sona erecek çünkü hepsi kontrol altında olacak” dedi.

Serdar Denktaş, Türkiye’den gelen suyun dağıtımıyla ilgili sorun konusunda şöyle konuştu:

“Vana konusu çözülür, sorun değil. Esas mesele, hangi belediyeler bu suyu alacak bunun ortaya çıkması lazım. Bazı belediyelerden gelen bilgiler var, onları toparlayıp gözden geçiriyoruz. Ama artık belediyeler bu suyun kendilerine mal oluşunun 2.30 TL olduğunu kabul etmesi, vatandaşa bu suyu geçiş sürecinde nasıl ve ne kadara yansıtacaklarının kararını üretmesi ve süratle çalışmanın başlatılması lazım. Sıcaklar bastırıyor. Bu sıcak havalarda tarımda da, evlerimizde de suya büyük ihtiyaç var. Mağusa bir aydır doğru düzgün su almıyor. Gönyeli 4 günde bir su alıyor. Bu gereksiz tartışmalardan kurulup bir an önce işimize bakalım.”



Tatar Rumların başvurusunun görüşme masasına taşınmasını istedi



Ulusal Birlik Partisi Lefkoşa Milletvekili Ersin Tatar, Rum Yönetimi’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne Kuzey Kıbrıs’ta inşaat ve emlak sektörünü çökertecek bir başvuruda bulunduğunu kaydederek, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan, acil olarak konuyu görüşme masasına taşımasını istedi.

Tatar, Akıncı’yı Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ilgili ülkeler nezdinde gereken tepkiyi ortaya koymaya, hükümeti de olay üzerinde titizlikle durmaya davet etti.

Tatar, yazılı açıklama yaparak, Rum Yönetimi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 1974 öncesi Rumlara ait olan Kuzey’deki mallarla ilgili yaptığı başvuruyla devam eden görüşmelerin ruhuna aykırı davrandığını ifade etti ve özetle şöyle dedi:

“Biz halk olarak devam eden görüşmelerde mülkiyet konusunun büyük ölçüde tazminat ve takasla çözüme kavuşturulacağı düzenlemelerin yapılacağı, Rumlar artık iki bölgeli, iki toplumlu bir yeni bir Devlet kurulmasını, barış ve işbirliğinin ön planda tutulmasını içlerine sindirecekleri beklentisindeyken onlar tam tersi bir adım atarak ekonomimizi perişan etmeye yönelmişlerdir.

Rumların istediği, derhal tüm inşaatların durdurulması, bunlarla ilgili reklamlara ve fuarlara katılmaya son verilmesidir. Beklentileri, Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik çarkları tamamen durduracak bu adımların atılması için baskı altına alması, yapılmaması halinde Türkiye’ye müeyyideler uygulamasıdır.”

Yapılmak istenen Kıbrıs Türk ekonomisini dizlerinin üstüne çökertecek, bir anlamda moratoryum ilanına neden olacak bir noktaya bizleri sürüklemek ve bizleri aleyhimize olabilecek bir anlaşmaya boyun eğdirmektir.”

Böylesi bir durumda Türkiye ve ilgili tüm sektörlerle istişare içinde gereken adımlar mutlaka atılmalı, Rum tarafının yaptıkları yanına kar bırakılmamalıdır.”



Özersay: “Taraflar arasında güven sorunu var”



Güney Kıbrıs’ta yayımlanan “Kathimerini” gazetesi, HP Başkanı ve eski müzakereci Kudret Özersay’la, Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk tarafları arasında İstanbul’daki yemek sebebiyle yaşanan kriz sonrasında gerçekleştirdikleri röportajda Özersay’ın “taraflar arasında güven sorunu olduğu” tespitinde bulunduğunu yazdı.

Habere göre Özersay söyleşisinde, “bu tür bir krizin yaşanmasının asıl sebebinin güven eksikliği olduğunu ve bunun sağlıklı bir diyalogla ters düştüğünü” söyledi.

Özersay, müzakerelerde ilerleme sağlanmasının tek yolunun gerçek al-ver sürecine geçilmesi olduğunu belirterek, Kıbrıs sorununun BM’nin ve Güvenlik Konseyi’nin gündeminde yer alan uluslararası bir anlaşmazlık olduğunu ve garantörlerin katılmadığı bir sürecin sonsuza kadar sürebileceğini kaydetti.

Özersay iç siyaset konularına da değindiği söyleşisinde, partisinin beş aylık bir süre zarfında birinci parti konumuna geldiği iddiasında bulundu.



Kayıplar konusunda BM arşivlerine erişim



Kayıp Şahıslar Komitesi üyeleri ile birlikte, New York’taki BM merkezinde BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile gerçekleştirilen görüşmeye katılan Komitenin Kıbrıslı Rum üyesi Nestoras Nestoros, “Genel Sekreter Ban’ın, BM’nin Kayıp Şahıslar Komitesi’ne uluslararası örgütün arşivlerine erişim hakkı tanımasına dair kararını doğruladığını” açıkladı.

Rum Fileleftheros gazetesinde yer alan habere göre Nestoros, geçtiğimiz Kasım ayında konuyu Kayıp Şahıslar Komitesi’nin gündemine getirdiğini, bunun diğer üyeler tarafından da benimsendiğini ve Komite’nin 3’üncü üyesinin Kayıp Şahıslar Komitesi’nin talebini yazılı olarak BM’ye ilettiğini dile getirdi.

Bir süre sonra, BM’nin bu talebe olumlu yanıt verdiğini ifade eden Nestoros, Genel Sekreter Ban’ın New York’taki görüşmelerinde kendilerine BM’nin Ledra Palace’taki arşivine erişim hariç, 1963-74 olaylarıyla ilgili olarak BM’nin her türlü dosyasına erişebileceklerini kendilerine söylediğini aktardı.



Kayıplar için Kızılhaç arşivlerinde araştırma



Güney Kıbrıs’ın, Cenevre’deki Daimi Temsilciliği ile işbirliği içinde bir uzmanlar grubunun kurulması ve bu grubun, kayıplar konusuna yönelik Uluslararası Kızılhaç arşivlerini incelemesini ileriye götüreceği bildirildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, konuya ilişkin açıklamanın, geçtiğimiz salı günü Cenevre’de Kızılhaç Uluslararası Komite Başkanı Peter Maurer ile görüşen Rum Başkanlık İnsani Konular ve Dış Rumlar Komiseri Fotis Fotiu tarafından yapıldığını yazdı.

Gazeteye göre, Fotiu, Rum Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, Cenevre’deki Güney Kıbrıs Daimi Temsilciliği’nin yardımıyla, bir uzman grubunun oluşturulmasının ve bu grubun, kayıplarla ilgili olası yararlı bilgilere sahip arşivleri incelemesi konusunda hem fikir olduğunu belirtti.

Fotiu, Kızılhaç’ın, 1966-1975 dönemindeki arşivlerine değinerek, ilgili öneriyi önümüzdeki haftalarda hazırlayacaklarını ifade etti.



Anastasiadis müzakereler konusunda BM’ye mesaj gönderdi



Rum Alithia gazetesi, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis aracılığıyla New York’taki BM merkezine, “Kıbrıs sorununun çözümü amacıyla gerçekleştirilen müzakerelerin, başarılı bir şekilde sonuçlanmasına ilişkin ümit var olması için, nasıl ilerlemeleri gerektiğine dair görüşler konusunda bir mesaj gönderdiğini” yazdı.

Hristodulidis’in önceki gün New York’ta BM Genel Sekreter Yardımcısı, Siyasi İşler Sorumlusu Jeffrey Feltman ve BM yetkilisi Edmond Mulet ile görüştüğünü kaydeden gazete, eldeki bilgilerin “Anastasiadis’in tezlerinin tam olarak anlaşıldığı yönünde olduğunu” iletti.

Gazete, Hristodulidis tarafından iletilen mesajın ana hatlarını şu şekilde sıraladı:

“İstanbul’daki gibi olayların yeniden gerçekleşmemesi gerekir. Hepimizin mevcut durumu aynı şekilde değerlendirmesi gerekir. Kayda değer ilerleme sağlandı ancak ele alınmakta olan dört başlıkta da, hem zorluklar, hem de fikir ayrılıkları vardır. Bunları gizlemememiz gerekir, çünkü bu şekilde bunlarla yüzleşemeyiz. Başkan Anastasiadis, müzakerelerde atılacak bir sonraki adımlarla ilgili olarak ise, Kıbrıs sorunu prosedürünün işin özünün bir kısmını teşkil ettiğini ve 2004 yılında yapılan hatalardan ders almaları gerektiğine işaret etti. Anastasiadis, dört başlığın bütün boyutlarını ele almayı bitirmeleri; fikir ayrılıklarını azaltarak, olabildiğince yakına gelmeyi umarak diğer iki başlığı da Kıbrıs’ta ele almaları gereğine vurgu yaptı.”

Hristodulidis’in New York temaslarının ana gündem maddesinin Kıbrıs sorunundaki gelişmeler olduğunu yazan gazete, “Hristodulidis’in Anastasiadis’in mesajını BM’ye ilettiğini” aktardı.

Gazeteye göre, önümüzdeki hafta liderlerin yeniden bir araya gelecek olması ve müzakerelerdeki ilerleme de ele alındı.

Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis’in Feltman’ın gündemine üç meseleyi getirdiğini yazan gazete, bunları “İstanbul’da meydana gelenler ve BM Genel Sekreteri’nin Mustafa Akıncı ile görüşmesi; Müzakerelerin nerede bulunduğu konusundaki değerlendirmeyle ilgili olarak herkesin görüş birliği içerisinde olması; Gelecekteki yol” şeklinde sıraladı.

Hristodulidis’in geçtiğimiz Perşembe günü New York’taki “Foreign Policy Association”ın etkinliğinde konuştuğunu da yazan gazete, Hristodulidis’in Kıbrıs sorununa değinerek “halka, uygulanmasını tehlikeye atacak, yapıcı belirsizliklerin ve boşlukların olmadığı net bir plan sunmak için çok iyi hazırlanmış olmaları gerektiği” üzerinde durduğunu kaydetti.

Rum Politis gazetesi ise, Birleşmiş Milletler’in İstanbul’da hatalar yapıldığının farkında olduğunu; tarafların tümünün ise prosedürün devam etmesi ve müzakerelerin özünün kaybedilmemesi için konunun kapanmış olduğunu kabul etmeye kararlı göründüklerini yazdı.

Gazete, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, kamuoyu önünde yaptığı açıklamalara atıfta bulunak, Rum kesiminin arzusunun konuyu kapamak olduğunu da iletti.

Gazete, Hristodulidis’in temasları sırasında, sürecin hangi noktada bulunduğu konusunda, tüm müdahil tarafların değerlendirmesinin aynı olması gerektiği şeklindeki mesajın iletildiği yorumunda bulundu.

Gazete, “mülkiyet ve dönüşümlü başkanlığın ötesinde, ilk dört başlıkta da zorluklar olduğunu ve tarafların bunların arasında köprü kurulabilir zorluklar bulunduğu düşüncesinde olduğunu” aktardı.

Gazete, Hristodulidis’in BM merkezinde “Kıbrıs sorunu çözüm sürecinin, özün bir parçasını teşkil ettiğini yineleyerek, tarafların tümünün 2004 yılında yapılan hataları kabul ettiğine atıfta bulunduğunu” yazdı.

Gazete, Hristodulidis’in geçtiğimiz Perşembe günü New York’taki “Foreign Policy Association”da yaptığı konuşmada, geçmişin hatalarından kaçınılması gerektiğine işaret ettiğini de aktardı.

Gazeteye göre, “Kıbrıs’ın” bölgedeki rolüne işaret ederek “ülkenin zorlukları aşma konusunda marifetli olduğunu” öne süren Rum sözcü, Türkiye’nin çözüm çabalarına pratik anlamda katkı koyması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Gazete, Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis’in 6 Haziran’da Washington’da ABD’nin Avrupa ve Asya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ile bir araya geleceğini de belirtti.

Rum Fileleftheros gazetesi ise Hristodulidis’in New York’taki “Foreign Policy Association” isimli düşünce kuruluşunda yaptığı konuşmaya yer verdi.

Gazeteye göre, Kıbrıs sorunu çözülmezse Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji haritasının dışında kalacağını vurgulayan Hristodulidis, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in “ilgili tüm tarafların müzakerelere, iyi ortamı tehlikeye atacak hareketlerden kaçınarak, ciddiyetle ve belirsiz bütün meselelere yapıcı öneriler sunarak iştirak etmesi halinde; 2016 yılında çözümün mümkün olduğunu defalarca yinelediğini” de söyledi.

Bu süreçte, Türkiye’nin elle tutulur faaliyetlerle yapacağı katkının hayati önemi olduğunu da vurgulayan Rum sözcü, bu çerçevede, ABD’nin Türkiye üzerindeki etkisini hesaba katabileceklerini ve bu gidişata yönelik olarak ABD hükümetiyle yakın bir işbirliği içerisinde olduklarını belirtti.

Gazete, Hristodulidis’in konuşmasında, hükümetin dış politikası, üçlü işbirlikleri ve enerji konularından söz ettiğini de kaydetti.

Gazeteye göre “Türkiye’nin enerji rezervleriyle, hem kendi iç tüketimi, hem de kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya taşınması açısından ilgilendiğini” ifade eden Hristodulidis, “dört Türk şirketinin hali hazırda Kıbrıs’a yanaştığını” ileri sürdü.

Hristodulidis, “Kıbrıs sorunu çözülmeden, Türkiye’yle hiçbir işbirliğinin olmadığını ve olamayacağını” da sözlerine ekledi.



8 Haziran’da Anastasiadis’e Poliviu eşlik edecek



Haftalık Rum Kathimerini gazetesi, Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis’in ABD’ye gidişi sonrasında, 8 Haziran’da yapılacak liderler görüşmesinde Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’e, Kıbrıs sorununda oluşturduğu uzmanlar grubu mensubu Polis Poliviu’nun eşlik edeceğini yazdı.

Anastasiadis hükümetinden bir kaynağın “Yeni durumlar yaratmak (coming into being) gibi, henüz görüşülmemiş birçok önemli şey var” sözünü öne çıkaran gazeteye göre yeni liderler görüşmesinde bundan sonra uygulanacak usulün de belirlenmesi beklenirken Rum tarafı (ayın 8’indeki hariç) Haziran sonuna kadar liderler arasında 4’ten fazla görüşme öngörüyor.

ABD’de görüştüğü BM Genel Sekreteri’nin siyasi konulardan sorumlu yardımcısı Jeffrey Fildman ve Edmond Mulet’e, müzakerelerin değerlendirilmesi ve bundan sonraki adımlar konularını aktaran Rum Sözcü Nikos Hristyodulidis muhataplarına Anastasiadis’in şu üç mesajını da iletti:

“1-Yürütülmekte olan diyalogda karşılıklı olması saygı ve İstanbul’daki gibi hareketlerden kaçınılması zaruridir, 2-Mevcut durumda bütün tarafların ilerleme ve var olan anlaşmazlıklar konusunda aynı anlayışta olması gerekir. 4 başlıkta, halen görüşülmemiş konular vardır. 3-Kıbrıs Rum tarafı, hangi noktada olduğumuzun belirlenmesi için bundan sonraki müzakerelerde ayrıntılı görüşme olmasını öneriyor.”

Kıbrıs sorununun özlü konularının görüşülmemiş olması, “Ankara’dan net sinyaller gelmemesi ve KKTC hükümetinin tavrını sertleştirmesinin, liderlerin 2016’da çözüm ümidinin gerçekleştirilmesini çok zorlaştırdığını” yazan gazete özetle şöyle devam etti:

“Lefkoşa BM’ye ve Washington’a, nihayetinde pratiğe dökülmezse hayal kırıklığı ve sürtüşmeye neden olacak yersiz iyimserlik yaratılması tehlikesiyle ilgili güçlü mesajlar gönderiyor. En basit örneği Toprak başlığıdır. Kıbrıs Rum tarafı en az 100 bin Kıbrıslı Rumun Kıbrıs Rum idaresi altında geri dönmesinde ısrar ediyor. Resmi bir kaynak, ‘bunda uzlaşılmazsa, çözüm söz konusu olmaz’ dedi.

Toprakta şu ana kadar yapılan kısıtlı görüşmede Akıncı tarafından sunulan tek yenilik, iki oluşturucu eyaletin sınırlarının düz olmasıyla ilgiliydi.

Anastaiadis’in bu öneriye cevabı, kendisini ilgilendiren şeyin ‘Annan planının Omorfo (Güzelyurt) açısından tahrif edilmemesi ve aynı zamanda sadece boş tarlaların değil meskun bölgelerin de Kıbrıs Rum idaresi altına verilmesi olduğu’ idi. Akıncı, Karpaz’da Federal Hükümet idaresi altında kanton oluşturulması (ABD’deki ulusal parklar modelinde olduğu gibi) ihtimaliyle ilgili Rum önerisini reddetmedi ama daha sonra incelensin dedi. Bunun ötesinde, çözümün ekonomik yönü gibi büyük bir mesele daha var.”

Rum Simerini gazetesi ise haberinde Rum Yönetimi’nin yoğunlaştırılmış müzakerelerde “alternatif seçenekleri, KKTC’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne entegrasyonunun hukuki ve siyasi yönlerini, dönüşümü, devamı ve müteakip devletler sorununu açıkça ortaya koyması gerektiğini” öne sürdü.

Rum yönetiminin elindeki, AB üyeliğinden kaynaklanan bir fırsat olduğuna dikkat çeken gazete “alternatif seçenek ve fırsatları” özetle şöyle sıraladı:

“Akıncı Avrupacı göründüğüne göre müzakerelerin zeminini AB ilke ve değerleri belirlemelidir. 10’uncu Protokole göre Kıbrıs Cumhuriyeti AB’ye bütün olarak katıldı, müktesebatın Kuzey kesimde uygulaması ertelendi. 10’uncu protokole göre, Anayasa tasfiye edilerek değil ama değiştirilerek, işgal altındaki bölgelerin Kıbrıs Cumhuriyeti çerçevesine entegrasyonu söz konusu olmalıdır.

Entegrasyon ifadesi hiç de tesadüf değildir çünkü AB tarafından da kabul edilen bir Moldova emsali vardır. Moldova, 17 Eylül 2006’da Rusya’ya bağlanmak için referandum yapan ancak katılımı gerçekleştirmeyen ayrılıkçı Transdinyester için Entegrasyon Bakanlığı kurmuştu. AB de, AB üyesi olmadığı için Transdinyester ile AB arasında ticari alış veriş yapılmasına izin vermeyen Moldova’nın bu bakanlığı ile görüşmeyi kabul etmişti.

Yoğunlaştırılmış müzakereler başlarsa, müzakere zemininin bir parçası olması gereken Türkiye’nin Kıbrıs kökenli yükümlülükleri rafa kalkmaması, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması gerekir çünkü bu tanıma Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dönüşümü ve devamının garantisi olacaktır.”

Öte yandan Rum Fileleftheros gazetesi müzakerelerin, gayrı resmi ancak ağır takvimlerin baskısıyla başlayacağını iddia ederek “baskı” ifadesi ile kast ettiğinin, TC ile KKTC arasında imzalanan 2016-2018 Mali Protokolü’nün uygulanması olduğunu yazdı.

Müzakerelerde havada kalan pek çok konu olduğunu, örneğin, Mülkiyet’teki sorunlar aşılmadan prosedürün ilerleyemeyeceğini, Yönetim’de birçok zorluklar olduğunu (dönüşümlü başkanlık ve seçim yöntemindeki anlaşmazlık) yazan gazete nüfus konusunda mutabakat sağlandığını, bu konunun 802 bin Rum ve 220 bin Kıbrıslı Türk olarak “kapatıldığını, ancak Türk tarafının yurt dışında yaşayan 30 bin Kıbrıslı Türkü de 220 bin rakamına eklemek istediğini belirtti.

Haberde “müzakere alanındaki görüşme detaylarının ötesinde çok endişe verici olan, kısa süre önce Türkiye ile sahte devlet arasında imzalanan 2016-2018 Mali Protokolü’nün uygulanmasıdır” denildi.



KKTC de öğrenim gören öğrenci sayısı, Güney Kıbrıs’ta öğrenim gören öğrenci sayısının iki katı



Rum Alithia Gazetesi, KKTC’deki üniversitelerde öğrenim gören öğrenci sayısının Güney Kıbrıs’takilerin iki katı olduğunu yazdı.

Gazete, KKTC’de 12 üniversitenin faaliyet gösterdiğini ve Güney Kıbrıs’taki öğrenci sayısıyla kıyaslandığında “inanılmaz” sayıda öğrencinin bulunduğunu belirtti.

Haberde, KKTC’deki üniversitelerde 2015-16 öğretim yılında 81 bin öğrencinin öğrenim gördüğünü, bu öğrencilerden 47 bin 033’ünün Türkiye, 21 bin 982’sinin üçüncü dünya ülkeleri ve 12 binini ise Kıbrıslı Türk oldukları belirtildi.

Gazete, Güney Kıbrıs’ta 2014-15 döneminde öğrenim gören öğrenci sayısının 35 bin 183 olduğunu, bunların yüzde 63’ünün ise Kıbrıslı öğrenciler olduklarını aktardı.

Güney’de öğrenim gören AB vatandaşı öğrencilerin sayısının 8 bin 669, üçüncü ülke vatandaşı öğrencilerin sayısının ise 2 bin 328 olduğunu yazan gazete öğrenci sayısının arttırılması için Rum yetkili makamlarının ciddi önlemler almaları gerektiğini vurguladı.

Haberde ayrıca, KKTC’deki üniversitelerin diplomalarının AB ve dünyada birçok üniversite tarafından tanınan diplomalar oldukları belirtildi.



Güney Kıbrıs-Ukrayna işbirliği



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Güney Kıbrıs ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi konusunda kararlı olduklarını ifade etti.

Rum Alithia gazetesi ve diğer gazetelere göre, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, hükümetin, Güney Kıbrıs-Ukrayna Müteşebbis Formu’nda yaptığı konuşmada, iki ülke halkları için yeni bir dönemin açılması için işbirliğinin geliştirilmesine ve genişletilmesine kararlı olduğunu belirtti.

İki ülke arasındaki ticaret rakamlarından da söz eden Anastasiadis, Ukrayna’dan Güney Kıbrıs’a yönelik direkt yatırımların 6 milyar dolar, Güney Kıbrıs’tan Ukrayna’ya yapılan yatırımın da 11,8 milyar dolar olduğunu söyledi.



Hellim dosyasına yapılan itirazlara bir ay uzatma



İngiliz Perakendeciler Birliği (British Retail Consortium-BRC), hellimin tüm türlerinin mevcut dağıtım şekliyle dağıtılmaya devam edilmesi konusundaki ısrarı nedeniyle, hellim dosyasına yapılan itirazlarla ilgili istişare süresinin 1 ay daha uzatıldı.

Rum Simerini gazetesi, BRC’nin, yuvarlak hellim (hamburgerlerde kullanılan), yassı hellim (daha çok lokantalara satılan bir hellim türü) ve katlanmamış hellim gibi diğer hellim türlerinin, hellim dosyasında bulunmadığı ve hellimin menşe korumalı ürün olarak tescili halinde, bu türlerin dağıtımında sorun çıkacağı konusunda itirazda bulunduğunu yazdı.

İngiltere’nin en fazla hellim tüketen ülke olduğunu ve Güney Kıbrıs’ın her yıl 6 bin tonla en fazla hellim ihracatını İngiltere’ye yaptığını kaydeden gazete, İngiltere’deki tüm küçük ve büyük çaplı marketlerin BRC’ye bağlı olduğunu ve 8 Mayıs’ta bitmesi gereken istişare süresinin, BRC ile yapılan görüşmeler nedeniyle 8 Haziran’a kadar uzatıldığını belirtti.

Gazeteye göre, Rum Tarım Bakanı Nikos Kuyalis, hellimin diğer türlerinin dosyaya eklenmediğini çünkü bunların eklenmesi halinde, halihazırda uzayan hellim tescil süresinin daha da uzayacağını kaydetti. Kuyalis, hellim tescilinde sorun çıkması halinde, sorun olan kısımda değişikliğe gidilebileceğini ifade etti.



“ELAM’ın Başkanı Altın Şafak liderinin korumasıydı”



Güney Kıbrıs’ta gerçekleştirilen son genel seçimlerde Meclis’e girmeyi başaran ırkçı ve faşist ELAM (Ulusal Halk Cephesi) partisinin Başkanı ve yeni Milletvekili Hristos Hristu’nun, geçmişte Yunanistan’daki aşırı sağcı Altın Şafak partisi lideri Nikos Mihaloliakos’un korumalığını yaptığı belirtildi.

Rum Politis gazetesi haberinde, parti lideri ve milletvekili olan Hristu’nun biyografisinin hiçbir yerde yayımlanmadığına işaret ederken, Altın Şafak Milletvekili İlias Kasidiaris’in, bir internet programında ELAM Başkanı’nın geçmişine biraz ışık tuttuğunu yazdı.

Habere göre Hristu’nun, Mihaloliakos’un koruması olduğunu söyleyen Kasidiaris, Hristu’nun, genç üyeleri karşılama alanında Altın Şafak’ın eski yetkililerinden biri ve Altın Şafak’ın “saf bir çocuğu” olduğundan söz etti.









Enformasyon Dairesi









Facebook







Twitter







Instagram













Dışişleri Bakanlığı













Facebook







Twitter







YouTube







Websitesi













KKTC Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 228 3365 / 228 3241

Fax: +90 (392) 228 4847

E-Mail: pio_news@kktcenf.org

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: TRNC Public Information Office / KKTC Enformasyon Dairesi

Youtube: KKTCDisisleri





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 36
Dün Tekil 1388
Bugün Tekil 1457
Toplam Tekil 4062847
IP 3.135.202.224






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























7 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


K rler ar s nda ayna satma, sa rlar ar s nda gazel atma.
(MEVLANA)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.406 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu