‘’KAYSERİ HÖBEK KÖYÜ VE ŞEYH ALİ İSEVİ’’ - Emrah BEKÇİ - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









‘’KAYSERİ HÖBEK KÖYÜ VE ŞEYH ALİ İSEVİ’’ - Emrah BEKÇİ
Tarih: 30.05.2016 > Kaç kez okundu? 7076

Paylaş


Tüm okurlarıma Selam ederek satırlarıma başlamak isterim. Yazı başlığından da anlayacağınız üzere, Anadolu’muzun şirin ve çok güzel bir köyünden bahis edeceğim. Köyümüzün adı: Höbek köyü ve köyde türbesi bulunan Şeyh Ali İsevi’den de söz açacağım.

Höbek Köyü, Kayseri İlinin Kuzeydoğusunda şehir merkezine 35 Km uzaklıkta bulunan, bu uzaklıkla birlikte, ilim dünyasından da uzakta bulanan bir köy. Neden böyle yazıyorum, neden ilim dünyasından uzakta diyorum? Köyler kasabaların, kasabalar ilçelerin, ilçeler ise illerin tapu taşları konumundadır. Bir şehrin büyükşehir olması için o şehrin en küçük parçasını sonuna kadar analiz edip tanımak gerekir. Öylece, kasabanın, ilçenin, şehrin göbeğinde atandığı koltukta safa sürerek, ne yerel yöneticilik, ne de mülki idarecilik yapılır.

‘’Köylü Milletin Efendisidir!’’ Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Ne güzel bir sözdür, değil mi?. Efendiyi tanımayanlar, efendilerin yaşadıkları yerin tarihini kültürünü bilmeyenler, tarih boyunca ‘’Sakson Köleler’’ (Sakson köleler boyunlarında tasma taşırdı. Bu tasma üzerinde efendilerinin ismi yazılıydı.) misali yaşamışlardır. Milletin Efendilerini tanımak ve tanıtmak, araştırmalar yapmak, araştırmaları yayımlamak için ‘’Devlet’’ dediğimiz çatı kurum, maddi olanaklarını ayırmıştır. Lakin bu maddi olanaklar ‘’Höbek Köyü’’ gibi köyler için olunca, aklımdan hem müzikal hem şiirsel olarak Cem Karaca’nın şu dizelerini çağrıştırıyor. ‘’Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında, ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında..’’.

İşte Höbek Köyü’nün ne Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Edebiyat Fakültesi, İletişim Fakültesi, Tarih Bölümü, Arkeoloji Bölümü vs. farkında bile değiller… Bir yere höbeklenmişler, birileri bulsun, bize getirsin bizde hazıra konalım, ayın 15 de maaşımızı alalım keyfimize bakalım modundalar..(!) Bu girizgahtan sonra yazımın konusuna başlamak istiyorum..

**

Belirttiğim gibi Höbek Köyü Kayseri merkeze 35 Km uzaklıkta Felâhiye yolu üzerinde bir köy. Kayseri’de Karadeniz varı yeşil bir yer görmek isteyenlere itina ile tavsiye edebileceğim bir güzel yer. Mutlaka hafta sonları bu köy görülmeli, hatta köyün tam ortasından birde ırmak geçmektedir. Osmanlı Devleti vaktinde Höbek Köyü ve komşu ırmak kenarı köylerinin tamamına ‘’Kenar-ı Irmak Nahiyesi’’ denilirmiş.



(Şeyh Ali İsevi-Akkoca’nın Sandukası ile diğer medfun kişilerin sandukaları. Diğer sandukaların kime ait olduğu belli değil.)

Höbek Köyü hakkında tarihsel olarak yapılan incelemeler tam olarak kaç adettir bilmiyorum. Lakin kendi araştırmalarım neticesi bir çalışma ve ‘’B.O.A’’ (Başbakanlık Osmanlı Arşivi) vesikalarında köy ile ilgili bilgiler yer almakta. Aklınıza, neden ‘’Höbek Köyü’’? diye bir soru gelebilir. Bunun cevabı çok ilginç. Çok farklı bir tarih ile ünlü kişi hatıratı ve hadise barındıran bir köy olduğu için.

Höbek Köy’ü ile tanışmam Sayın Necmeddin Fevzioğlu’nun (Kayseri’nin Tarihi Fevzioğlu Ailesi Büyüklerinden) ataları olan ‘’Es Seyyid-Es Şeyh Selvi bin Es Seyyid Es Şeyh Hasan ve Hasun Bey Biraderleri Vakfı’’ ile ilgili tarihi birkaç belgeyi incelemem için bana vermesi, ve bu belgeler içerisinde ‘’BOA.C.EV 339/17201’’ nolu ‘’Ber-muceb-i Defter-i Muhasebe vakf-ı Zaviye-i Höbek tabi-i Kaza-i Kayseriye’’ başlıklı belgeyi okumamla başladı.

Daha sonra belgeyi veren Sayın Necmeddin Fevzioğlu’nu arayarak, Höbek Köyüne gitmek istediğimi, geçmişte köyde bir zaviye olduğunu, en azından zaviyenin varsa kalıntılarını görmek, köylüye sorular sormak istediğimi belirttim. Sayın Necmeddin Fevzioğlu sağ olsunlar bendenizi kırmadılar ve köye bir ziyaret gerçekleştirdik. Yazımın konusu; köyde gördüklerim ve ileride köy için ilim dünyasının sağır kaldığı, ama köy ve köylü için yapılacak önemli birkaç husus. Çam sakızı çoban armağanı misali..

**

Sayın Necmeddin Fevzioğlu ile 22 Mayıs 2016 günü öğleden sonra Höbek Köyünü görmek için yollara düştük. Kayseri merkezden aracımıza bize kılavuzluk etmesi için Sayın Mehmet Kabaktepe’yi de aldık. Köye giderken arazinin verimliliği, yani tarıma müsait olması her tarafın yeşil renge bürünmesinden anlaşılıyordu. Köye varmadan 4 Km geride sağ tarafında yeni betonarme yeni yapılanmanın, yeni Höbek köyünün yanından geçtik. Sonra takriben saat: 15:00 suları köye vardık.

Köyün merkezine doğru aracımızla ilerlerken, sağlı sollu metruk bir halde eski yerleşim yerlerinin yıkık duvarları ve taş evlerin kalıntıları göze çarpıyordu. Köyün merkezine vardığımızda cumhuriyet dönemi (1960-1970-1980 bence takriben) devamlı akan oluklu köy çeşmesinin önünde durduk. Çeşmenin üst tarafında Höbek Köyü Muhtarlığına ait hizmet binası ve hemen bitişiğinde ise yeşil renkte türbe vari küçük bir yapı bulunuyordu. Bu yapının sol tarafında bir cami vardı.

Sayın Necmeddin Fevzioğlu ve Sayın Mehmet Kabaktepe ile aracımızdan inerek ilk önce cami avlusuna geçtik. Cami avlusu içerisinde bir türbe, türbe içerisinde dört (4) sandukalı kabir bulunmaktaydı. Türbe kapısı kilitli olmadığı için içeri doğru iterek açtım. İçeri girdik. İslam usulüne göre ilk başta Fatihalarımızı okuduktan sonra, kabirleri bulunan bu kişiler ile ilgili olduğunu düşündüğüm, türbe duvarında yeni ve eski harfler ile yazılı bulunan çerçeveli metin içindeki yazıyı okudum. Okuduğum yazı beni çok etkilemişti..



(Höbek Köyü Yardımlaşma Derneğinin Türbe Duvarına Asmış Olduğu Bilgilendirme Metni)

Höbek Köyü Yardım Derneği kaşeli türbenin duvarına asılı bulunan yazı, edebi metin ve menakıb olarak çok iyi, ilmi derecede ise sınıfta kalıyordu.

Misal verecek olur isek:

Asılı yazıda; ‘’Asıl adı Ali İsevi olan Akkoca Sultan Koca Ali Baba evladı resul den bir zattır nerede doğduğu nerede öğrenim yaptığı bilinmektedir soy kütüğünden anladığımıza göre Medine şehrinde kadılık yapmıştır…’’ (Burası metnin giriş bölümü, tüm metin 7 paragraf..)

Soru:

Asıl adının Ali İsevi olduğunun vesikası nedir?

‘’Evladı resulden’’ olduğuna göre ‘’Seyyid midir? Şerif midir?

Soy kütüğü var ise, nerededir? Kimdedir? Neden Türbesinde kopyası ve tercümesi asılı değildir?

Nerede doğduğu biliniyor, nerede öğrenim gördüğü biliniyor ise neden bu metnin içine ‘’..şurada doğmuş, şurada okumuş..vs…’’ eklenmemiştir?

Türbe duvarında köy derneği kaşeli metin içerisinde yazılanlar ilmi olarak insan zihninde birçok soru sordurtuyor, sorulan soruların cevaplarına ise yanıt olmuyordu. Türbe içerisini gördükten sonra etrafta gözlerimiz köy halkından kişileri aradı. En azından onlardan türbe ve zaviye hakkında bilgi alabilirdik.

Derken Köyün merkezinde, köy muhtarlığının karsında bulunan evden iki köylü çıka geldiler. (isimlerini hatırlayamadım bağışlasınlar) Kendilerine selam verdikten sonra türbe ve zaviye hakkında birkaç soru sordum. Misafirperver ve anlayışlı olan bu iki beyefendi, türbede yatan şahsın evliya-yı kiramdan bir şahıs olduğunu, asırlar önce köylerine gelerek buraya yerleştiğini, türbenin içerisinde bulunan sandukalardan birinin eşinin sandukası olduğunu, köylerinin (Höbek Köyünün) manevi koruyucusu olan Akkoca Ali İsevi’nin olduğunu sözler ile beyan ettiler.

Kendilerine köylerinde bulunan eski mezar yerleri olup olmadığını (Osmanlı-Selçuklu Dönemi) sordum. Aldığım cevap eski bir mezarlığın bulunduğunu, ama bu mezarlıkta eski harflerle yazılmış mezar taşlarının bulunmadığını sözlü olarak ifade ettiler.

Köy mezarlığını sormamdaki maksat şuydu; Yurtdışı dahil, Anadolu’nun birçok yerini gezdim. Her gezdiğim yerde ilk önce ziyaret ettiğim mekân mezarlıklar olmuştur. Çünkü gezdiğim yerin yalan söylemeyen, tarihi ve kültürel dokusunu anlatan en doğru kütüphanesi o yerin kabristanlığıdır. İnsanlar yaşar ve ölürler. Lakin eser bırakmamışlar ise kendilerinden bir asır sonra ne isimleri, ne de yaşadıkları hatırda kalır. Ancak mezar taşları böyle değildir. Bir köyün, kasabanın, ilçenin, ilin, ülkenin hafızası ve geçmişi mezar taşlarına kazınmıştır. Kazınan bu yazıları ve tarihi, ancak münevver tabiatlı ruh gözü açık zihinler okuyabilir.

Köy merkezinde bizler ile sohbet eden iki beyefendi, ayrıca köy hakkında bir kitap yazıldığını ve köyün bazı enteresan adetlerinin, efsanelerinin olduğundan söz etti. Şöyle ki; Höbek Köyü’nün efsanevi adı ‘’Davul Çalınmaz Köy’’müş. Bu köyde davul çalanlar, yani düğünde dernekte, Ramazan ayında, sünnette yasak haline gelinmiş. Hatta komşu köylerde düğün dernek olunca Höbek Köyü sınırlarına yaklaşmamaya gayret gösterirlermiş. Davul çalanların da başına kötü musibetler geldiği, hatta geçmişte Yeşilçam Oyuncularından benimde kendisini çok takdir ettiğim Sayın Cüneyt Arkın Höbek Köyüne gelmiş, köy girişinden, köyün merkezine kadar davul çalarak oynayarak gitmiş. Birkaç gün sonra çekim yapan kameramanı trafik kazasında yaralanmış, davul çalıp oynayan köylülerin ise başlarına ve yakınlarının başına kötü hadiseler gelmiş.. Diye anlattılar.

Anlatılanların biraz tuhafıma gittiğini burada belirtmek isterim. Anadolu’da bir köy ve ‘’Davul Sesi Yasak’’. Bu karnı aç olan bir insanın elini bağlayıp sevdiği yemeği önüne koyup hadi ye demeye benzer. Davulsuz Köy olur mu? Bence olmaz...

Bu anlatılanları köy merkezinde türbesi olan Akkoca Ali İsevi hakkında bir menakıb ve bu anlatımın dilden dile dolaşmasıyla birlikte, sanırım İslam şeriatı misali anlaşılmasından kaynaklandığına inanıyorum. Hadiseyi şöyle izah edeyim; Höbek Köy’de türbesi bulunan Şey Ali İsevi, yazısız menakıba (söylence-doğruluğu dilden dile aktarılan-efsane-belgesi olmayan) göre, köydeki hayvanlara kurt sürülerinin saldırması neticesi köylü çaresiz kalır, durumu Şeyh Ali İsevi’ye iletirler. Şeyh Ali İsevi (Akkoca) köyün bir tepesinde, köylünün hayvanlarına saldıran kurtlarla konuşur. Ve bir anlaşmaya varırlar. Kurtlar Şeyh Ali İsevi’ye söz verirler Höbek Köyü sakinlerinin hayvanlarına saldırmayacaklarına. Ama bunun karşılığında ise köyde davul çalınmasını yasaklanmasını isterler. Sebep ne ola ki: Kurtlar akıllı hayvan, çünkü en iyi davul kurt derisinden yapılır da ondan..



(Sayın Necmeddin Fevzioğlu ve Sayın Mehmet Kabaktepe. Höbek Köyü levhalı ve manzaralı hatıra fotoğrafı, ve fotoğrafı çeken bendeniz.(!).)

Günümüzde bu tür hususlara halen uyan olması, bir menakıbın gerçek gibi telakki edilmesi ve yaşatılması bir bakıma tuhaf, bir bakıma ise Anadolu köyleri içerisinde Höbek Köyüne farklı bir kültürel ayrıcalık katmaktadır diye düşünmekteyim. Köy merkezinde iki köylü beyefendiye köy muhtarını nerede bulacağımız hususunda soru sordum. Kendileri muhtarın bulunduğu yeri tarif ettiler, selamlaştık ve köy muhtarının köy dışında yer alan iş yerine doğru hareket ettik.

Höbek Köyüne takriben 4-5 Km uzaklıkta iş yeri bulunan Höbek Köyü Muhtarı Sayın Hasan Özkök ile buluştuk. Bu arada dikkatimi çeken çok ilginç bir durum daha vardı. Köy içinde ve çevresinde cep telefonu çekmiyordu.

Höbek Köyü Genç Muhtarı Sayın Hasan Özkök’e durumu izah ettik, yani Höbek Köyün’de zaman-ı vaktinde bir zaviyenin bulunduğunu, en azından bu zaviye ve görmüş olduğumuz köy içinde ki türbe ve sandukaları bulunan kişiler hakkında bilgi almak istediğimizi belirttik.

Sayın Hasan Özkök bizlere; zaviye konusunda bilgisinin olmadığını. Ama köyde vaktinde bir tekke bulunduğunu, bu tekkede kimsesizler için yemek pişirilip dağıtıldığını, yaşı büyük köylülerin anlattıklarını belirtti. Hatta tekke ile ilgilenen sülalenin günümüzde köyün sakinleri olduklarını, soy isimlerinin ‘’Tekkeneşinoğulları’’ (Tekkenişingil) olduğunu sözlü olarak ifade etti. Köy merkezinde bulunan caminin ise altından bir pınar çıktığını, cami ve türbenin bu çıkan suyun üzerine yapıldığını, camiden 10-15 metre aşağıya bir çeşme yapılarak suyun buraya taşındığını. Köy merkezinde ki bu suyun mübarek bir su sayıldığını, bu su ile ‘’Gusül Abdesti ve banyo için kullanılmasının köylülerce uygun görülmediğini, köylerinin diğer köylerden farklı olarak hiçbir vakit adli bir vakıaya konu olmadığını (Adam Öldürme, Yaralama) sözlerine ilave etti. Höbek Köyü muhtarı Sayın Hasan Özkök ve babası misafir perverliği ile bizlere vakitlerini ayırdılar. Kendilerine teşekkürlerimizi iletiyoruz.

**

Gelelim Höbek Köyü ile ilgili ilmi gerçeklere:

Höbek Köyü Kayseri merkeze 35 Km uzaklıkta bulunan Anadolu’nun çok şirin köylerinden birisi. Sayın Necmeddin Fevzioğlu’nun şahsıma okumam için vermiş olduğu arşiv belgeleri ve kendi araştırmalarım sonucunda köy tarihi hususunda da ilmi olarak elimdeki birkaç belgeyi yazılı olarak buraya nakletmek istiyorum. Amacımız bizlerin eline geçen bu belgelerden hareketle, bizden sonra bir akl-ı selim münevver, konuyu daha bir ufuk çizgisine taşıyacağı inancımızdır.

Öncelikle Sayın Necmeddin Fevzioğlu’nun şahsıma okumam için vermiş olduğu iki (2) belgenin yeni harfler ile tercümesini aşağıya naklediyorum:

**

-1-

BELGE ARŞİV NUMARASI: BOA.C.EV.339/17201 (Başbakanlık Osmanlı Arşivi)

Ber-muceb-i Defter-i Muhasebe vakf-ı Zaviye-i Höbek tabi-i Kaza-i Kayseriye

Esseyid Hasan Esseyid Ahmed veledan-ı Seyyid (…) Ömer Şey-i zaviye

(Kopuk olduğu için okunamıyor)

Vech-i meşrüh üzre vakf-ı mezkürların üzerinde mestür ve mukayeddir. Seyyid Salih, Seyyid Ahmed ve Seyyid Mustafa’nın Anadolu Muhasebesin’de kayıtları yoktur. Ferman saadetli Sultanım hazretlerinindir. Fi 2 Ramazan sene 1104 (7 Mayıs 1693)

Yazılmıştır.

Derkenarı müceebince zaptıyçün sahh buyruldu

Der-i devlet mekine arz-ı dai-i kemine budur ki

Medine-i Kayseriye’ye tabi Höbek nam karyede medfun Höbek Şeyh Zaviyesi’ne evladiyet ve meşrutiyet üzre al’l-iştirak şeyh ve mütevelli olan bais-i arz-ı ubüdiyyet Wsseyyid Elhac Hasan ve Esseyyid Hamza daileri maliye tarafından berat-ı şerif ile mutasarrıf olup mucib-i şart-ı vakıf gale-i vakf-ı mezbüru zapt ve ayende ve revendeye i’tam edib dahi icab eder halleri yoğiken karındaşları oğulları Esseyyid Salih ve Esseyyid Ahmed ve Esseyyid Mustafa nam mimesneler askeri tarafından berat ettirib müdahaleden hali olmamalarıyla zaviye-i mezbürenin meşihat ve tevliyeti mezbüran Esseyyid Elhac Hasan ve Esseyyid Hamza dailerine ibka ve mukarrer kılınıb yedlerine berat-ı şerif-i alişan sadaka ve ihsan buyurulmak ricasına evvelki vaki-i haldir paye-i serir ilan-ı arz olundu. Baki ferman der-adlindir. Hurrire Fi’l’-yevmi’s sadis ve’l-ışrin min Cumade’lahir li-sene erbaave mie ve elf.

El abdü’d-dai li’l-devleti’l-aliyye Hidayetullah el müvella hilafetehu bi-medine-i Kayseriye el-mahmiye.



**

-2-

BELGE ARŞİV NUMARASI: BOA.C.EV 448/22699 (Başbakanlık Osmanlı Arşivi)

Ber-müceh-i Defter-i Hazine

Vakf-ızaviye-i merhum Höbek der Karye-i Höbek Nahiye-i Sahra an muzatat-ı Kaza-i Kayseriye

Esseyyid Abdülfettah ve Esseyyid Elhac Abdülvahhab an evlad-ı vakıf mütevelli ve Esseyyid İbrahim şeyh-i zaviye-i nısf ve Esseyyid Hamza şeyh-i zaviye-i nısf ba-arz-ı Mehmed Şeyhi Efendi kasaba-i Kayseriye ve ba-ilam ber-müceb Seyyid Abdullah Efendi ve Kazasker-i Rumeli ba-ruus-i hümayun fi 23 Cemaziyelahir sene 1132.

Aslına mutabıktır

(Mühür)

Mücehince tevcih olunmak buyruldu

Fi 5 Rebiülahir sene (1)135

Der-i devlet mekine arz-ı dai-i kemine oldur ki

Medine-i Kayseriye’ye tabi Höbek bam karyede vaki Höbek Şeyh Zaviyesi’nin tevliyet ve meşihati evladiyet ve meşrutiyet üzre ba-berat-ı alişan iştiraken Esseyyid Abdülfettah ve Esseyyid Salih üzerlerine iken merküm Esseyyid Salih fevt olmağla nısf-ı tevliyet ve nısf-ı meşihat yine evladan olup amm-zadesi işbu bais arz-ı ubüdiyyet Esseyyid İsmail dailerine tevcih buyrulup zaviye-imezburenin tevliyet ve meşihati mezbüran Esseyyid Abdülfettah ve Esseyyid İsmail dailerine ale’l-iştirak mücededen berat-ı alişan ihsan buyrulmak ricasına vakiü’l-hal paye-i serir-i a’laya arz olundu. Baki ferman men lehü’l-emrindir. Fi’l-yevmi’s-semin şeh-i Rebiülevvel li-sene hams ve selasin ve miete ve alf (1135)

El abd’d-dai li’d-devleti’l-aliyye Süleyman El-kadi mahrusa-i Kayseriye



**

Yukarıda günümüz harfleri ile senesi ve arşiv numaralarını vermiş olduğum iki adet belgede, Höbek Köyünde bir zaviye olduğunu ve bu zaviyeye idareci atamalarında yapılan usul ile ataması yapılan isimler yer almakta.

Burada en önemli hadisede şudur; Kayseri merkeze bağlı bulunan Höbek Köyü’nün kendisine ait bir ‘’VAKFININ’’ olması. Bunu da burada Höbek Köylülerine müjde olarak iletmek istiyorum. Köyünüzde bulunan Osmanlı Devleti zamanındaki zaviyeye ait, Höbek Zaviyesi Vakfı bulunmakta. Ama şunu biliyorum ki şu anda köyde yaşayan hiçbir ferdin bu vakıftan haberi yok..

İlk önce vakıf nedir, ne iş yapar, Osmanlı zamanında kurulan bir vakfın günümüzde de geçerliliği bulunmakta mıdır? Sorularına yanıt vermek istiyorum. Amacım hem genel okuyucuyu hem de Höbek Köyü sakinlerini bilgilendirmektir.

Vakıf Nedir?

Türkçe’de vakıf şeklinde telafuz edilen vakf kelimesi Arapça bir kelime olup, duruş, durma, hareketten kalma, alıkoyma, durdurma, hapsetme gibi manaların yanında bir mal ve mülkü satın almak şartıyla bir fiil-i hayra tahsis ve teberru etme ve menfaatini tasadduk etme anlamlarına gelmektedir. (Kaynak: Ahteri Mustafa Efendi, Ahteri-i Kebir, İstanbul 2013, s.1152.)

Vakıf Ne İş Yapar?

Kısaca vakıf’ın vazifesi, vakfı kuran ve vakıf evraklarında yazılan tüm işlem ve hadiseleri yerine getirir. Misal olarak: Zengin bir kişi vakıf kurar. Vakfa ait bir metin hazırlanır, bu metin içerisine maddi gelir elde edilecek, arazi, taşınmaz vs. gibi yerler belirtilerek, buradan elde edilen gelirle, vakfın hizmet edeceği yer, kişi, yardımda bulunulacak durumu belirtilen kişilere maddi olarak vakıftan elde edilen gelir aktarılır. Böylelikle hayrat yapılmış olur. Ayrıca kurulan bazı vakıfların gelirleri, evlat (Vakıf evladı) ve evladının evladına geçmektedir.

Osmanlı Devleti Zamanında ki Vakıfların Günümüzde Geçerliliği Var mıdır?

Evet.. Sadece Osmanlı Devleti değil, Selçuklu Devleti dönemimde kurulan vakıfların dahi günümüzde yasal olarak geçerliliği bulunmaktadır. Malumunuz vakıflar ile ‘’Vakıflar Genel Müdürlüğü’’ ilgilenmekte, geçmişten günümüze kadar tüm vakıfların kayıtları arşivlenip saklanmakta, vakfın yönetim ve idare vazifesinde bulunacak şahıslar bu kurum tarafından atanmaktadır.

Şimdi gelelim Höbek Köyü Zaviyesi Vakfına. Yukarıda ki Osmanlı Devleti arşiv vesikalarında adı geçen vakıf hususunda, vakfın günümüzde yaşayan evlatları kimlerdir? Belgeler içerisinde isimleri geçen şahısların unvanları ‘’SEYYİD’’ ve ‘’EFENDİ’’ dir. Bu hali ile birlikte Höbek Köyü ayrıcalıklı bir köy statüsündedir. Buradan kısaca ‘’SEYYİD’’ ve ‘’EFENDİ’’ kelimesi üzerinde durmak istiyorum.

‘’SEYYİD’’ kelimesi Hazreti Peygamberin Torunlarından, Hz. Hüseyin’in soyundan gelen nesle verilen bir unvandır. Hz. Hasan’ın soyundan gelenlere ise ‘’ŞERİF’’ denilmektedir. İki soydan gelenlere ise ‘’SEYYİDÜ-Ş ŞERİF’’ denilmektedir. Osmanlı Devleti zamanında Seyyidlerin kayıtlarını tutan görevlilere ise ‘’Nakübü-l Eşraf’’ denilmektedir. ‘’EFENDİ’’ kelimesi ise; okur-yazar kültürlü kişi anlamında kullanılan bir unvandır. Höbek Köyüne ait belgeler 17. Asır tarihlidir. Bu tarihte Anadolu’nun bir köyünde Seyyid unvanı ile Efendi unvanlı bu kadar kişinin yaşaması köy tarihi açısından önem teşkil etmektedir.

Yukarıda naklettiğim belgeler haricinde Kayseri il merkezine döndüğümde elimde bulunan arşive göz attım. Arşiv içerisinde bir belge daha buldum, bu belge 19. Asır ortalarında Höbek Köyü, Höbek Şeyhi Zaviyesi Vakfı ile ilgiliydi. Bu belgenin de içeriğini buraya naklediyorum.

**



BELGE ARŞİV NUMARASI: BOA. AV. d. 17132 Sayfa:8 (Başbakanlık Osmanlı Arşivi)

19. Asrın ortalarında Höbek Şeyhi Zaviyesi Vakfı’nın zaviyedarlık ve tevliyetne beratla Es-Seyyid Ali ve Es-Seyyid Mehmed bin Ahmed adlı kişilerin mutasarrıf oldukları görülmektedir. Vakfın Höbek, Mestçi, Obruk ve Mollahacı köyleri ve mezralarından toplam geliri 1276 mali yılı için 1338 kuruş ve 10 paradır.

(Mevcud-i berat idiği)

An vakf-ı zaviye-i Höbek Şeyhi ba-şart-ı zaviyedarlık maa’t-tevliye ba-berat-ı ali-şan mutasarrıf Es-Seyyid Ali ve Es-Seyyid Mehmed bin Ahmed zirde muharrer kuralarda hissesi

Pare Kuruş Dirhem

0 950 2400 Höbek karyesinde köy yerinden

10 24 2400 Mestçi karyesinde Burnueğri mezrasından

0 60 2400 Obruk karyesinde Burnueğri mezrasından

0 54 2400 Mollahacı karyesinde Burnueğri mezrasından

0 192 2400 Höbek karyesi Burnueğri mezrasından

0 58 2400 Karye-i mezburda Burak mezrasından

……………………………………………………………….

10 1338

**

Yukarıdaki belge 19. Asır ortalarında tanzim edilmiş Osmanlı Devleti’nin resmi evrakıdır. Kısa bir köy ziyaretinden dönünce bu yazıyı kaleme almak, köy sakinlerini bilgilendirmek, ayrıca ileriye doğru köy menfaatine kurulmuş olan derneğe belki bir ışık olması bağlamında, araştırma-inceleme yazımı kaleme aldım.

Amacım önümüzdeki günlerde gireceğimiz Ramazan ayına istinaden, Höbek Köyündeki Zaviyede görev yapmış, Hazreti Peygamberin soyundan gelen ‘’SEYYİD’’leri ilmi evraklar ile isimlerini anarak hayır etmektir. Bir yandan da, Höbek Köyü sakinlerine ve bu köyde nüfusuna kayıtlı olan fertlere bir hakikati belirtme amacı gütmekteyim.

Efendiler; köyünüze ait bir ‘’VAKIF’’ bulunmakta, bu vakfın arazileri ve gelirleri bulunmakta. Yukarıda vermiş olduğum 3 belge numarası ile daha nice belgelere ulaşacağınızı tahmin ediyorum.

Vakfınıza sahip çıkınız!

Burada şu acı gerçeği altını çizerek belirtmek isterim. Vakıf idarecileri çok iyi bilirler ki; Vakfı olduğunu bilen bir kişi, vakfedenin vakfına sahip çıkmaz ise ‘’VEBALİ ÇOK BÜYÜKTÜR’’. Bendeniz burada köyünüze ait vakfınızın olduğunu belgeleriyle sizlere ilettim. Günah benden gitti.. İnanın vakfınıza sahip çıkmaz iseniz, sizleri ahrette ne davul çalmaması olayı, ne zurna üflememesi olayı kurtaracaktır..(!) Lütfen Höbek Köyü Zaviyesi Vakfına Sahip çıkınız!

Bu yazının bir gayesi ise; Kayseri’nin şirin ve yeşil bir köyü olan Höbek Köyü örnek alınarak, kendi köyünü merak edenlere, Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgelerine göz atmalarını, köyleri hakkında mutlaka bir belgenin bulunacağını, buldukları belgenin ise farklı belgelerin bulunmasına vesile olacağına örnek teşkil etmesi hususunda bir misaldir.

Buradan Höbek Köyü Muhtarı Sayın Hasan Özkök’e ve Höbek Köyü sakinlerine Saygı Selam ve Sevgilerimizi ileterek, kabul ederler ise Sayın Necmeddin Fevzioğlu ve Bendeniz Emrah Bekçi’yi ‘’Fahri Höbek Köyü Sakini’’ olarak görmenizi dileriz.

Saygılarımızla

Emrah BEKÇİ

Araştırmacı / Yazar





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 35
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 1568
Toplam Tekil 4067702
IP 3.12.162.179






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu