- Usta be!

- Evet?

- Yapamıyorum.

- Neyi?

- Beceremiyorum.

- Neyi yapamıyor ve beceremiyorsun?

- Verdiğin görevi…

- Hangisi görevi?

- Müdürlük görevini…

- Niye?

- Hiç bir idari tecrübem yokken (sırf iyi bir yalaka ve kuyruk-sallayan olduğum için) beni buraya atadın, her şeyi elime yüzüme bulaştırdım. Yaptığım her icraatta, herkes arkamdan kıs kıs gülüyor ve ‘zavallı yaratık’ diye alay ediyor.

- Niye?

- Dedim ya, beceremiyorum.

- Peki, ne yapalım?

- Görevden ayrılmak istiyorum.

- Niye?

- Beceremiyorum, dedim ya…

- Olmaz, senden daha iyi bir buldok köpek bulamam da ondan dolayı… Üstelik epeyce de deneyim ve tecrübe kazandın ve iyi bir köpeğin sahip olduğu vasfa eriştiğini ispatladın. Bu saatten sonra senden iyisini nereden temin edeceğim? Üstelik ben seni birimindeki Dinozorları yemek için de hazırlıyorum.

- Başkaları da var ama…

- Onlar içinde en kaliteli kuyruk-sallayan ve yalakalık yapan sensin de onun için…

- Yapma be ustam!

- Yaptım bile… Hiçbir yere gidemez ve ayrılamazsın. Senin yerini dolduracak bir buldoğu nereden bulayım bu saatten sonra…

- Bulursun be usta… Ben perişanım, kafam karma kaşık… Mahvoldum ben mahvoldum.

- Mahvoldukça kaliten artar ve daha kaliteli bir köpek olursun. Kötü mü? Yani ‘kalite’ kötümü? Herkes kalite arkasından koşuyor, sen ‘kalitesizliğe’ talip oluyorsun. Sen benim için o kadar değerlisin ki, kalitesizliğe talip olmanı kabul edemem.

- Usta be!

- Tamam, mevzu kapamıştır. Şimdi git ‘mevzuata uygun, ahlâka aykırı’ yeni rant ve yal fırsatları ara, biraz daha semir. Bilirsin ki embesil (iyi beslenmiş-besili) olanları severim. Gösterişli olurlar. Sonra durumunu bir daha gözden geçiririz.

- Peki… En iyisini sen bilirsin Usta.



***

- Usta be!

- Evet?

- aKePe, dindar bilinen ve atamalarını dindarlardan yapıyor değil mi?

- Millet öyle biliyor?

- Peki. Ben sana bir olay nakledeyim de gör.

- Evet.

- Beş yıldız kaliteli bir öğretim kurumu düşünün… Burada çalışan bir profesör, çalıştığı kurumun bulunduğu şehrin dışındaki bir şehirde ‘KUTLU DOĞUM HAFTASI’ için davet ediliyor. O da, hukuka aykırı davranmamak için, dilekçe vererek kurumundan yolluksuz, yevmiyesiz, sadece izin istiyor. Buraya kadar normal… Sonra ne oluyor biliyor musunuz? O kurumun yöneticileri izin vermiyor? Hem de sadece Peygamberimizle ilgili bir konuda konuşma yapacak olan bir bilim adamına, bir akademisyene… Nasıl? Beğendin mi, yapılan dindar atamalarını?

- Nasılı yok… aKePe’nin semirttikleri böyle oluyor. Merak etme… Daha bunlardan çok var.

- Peki… Bildiğine göre mesele yok.