BASIN BÜLTENİ Akıncı: “2004’e göre pek çok unsur çözüm olasılığını artırıyor” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “2004’e göre pek çok unsur çözüm olasılığını artırıyor”
Tarih: 14.04.2016 > Kaç kez okundu? 1204

Paylaş


Almanya temaslarını çerçevesinde, önceki akşam Friedrich Ebert Vakfı’nın bürokrat, akademisyen ve sivil toplum örgüt temsilcilerine yönelik düzenlediği “yuvarlak masa toplantısında” konuşan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, , Kıbrıs sorununun çözüm olasılığına inandığını, 2004’e göre pek çok unsurun çözüm olasılığını artırdığını söyledi.

Konuşmasında sıkça 2004’te yer alan referandum sürecine atıfta bulunan Akıncı, geçmişte Birleşmiş Milletler’in rolünün çözüm süreçlerinde farklı olduğunu, mevcut müzakere sürecinde ise halkın onayına sunulacak çözüm antlaşmasının Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis ve kendisi tarafından oluşturulacağını, bunun da yeni unsurlardan birini oluşturduğunu vurguladı.

Toplantıyı izleyenler arasında Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu ve eski PASOK Milletvekili ve eski Avrupa Komisyonu komiserlerinden Anna Diamontopoulo da yer aldı.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın katılımı ile toplantı öncesi vakfın haftalık haber bülteni için hazırlanan video, vakfın haber bültenine kayıtlı yaklaşık 50 bin kişiye gönderildi.

Kıbrıs’ta bölünmüşlük zaman geçtikçe kökleştiğinden bu kez de çözülememesi halinde hiç çözülmeyebileceğini belirten Akıncı, kafalardaki engellerin en büyük sorun olduğunu, bunların kaldırılması halinde fiziksel engellerin kaldırılmasının çok daha kolay olacağına inandığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, 2004’te referanduma sunulan çözüm planının, Kıbrıslıların sonuçlandırdığı bir çalışma olmadığını, dönemin liderlerinin duruşlarından taviz vermeye yanaşmadıklarından dolayı anlaşılmayan unsurların BM tarafından tamamlanan bir çözüm planı olduğunu belirtti. Akıncı, referandumda bu çözüm planının Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmesine rağmen Rumların Avrupa Birliği üyesi yapıldığını ancak bunun adada çözümsüzlüğün kalıcı olmasına yardımcı olduğunu ifade etti.

Akıncı, mevcut müzakere sürecinin kendisi ve Kıbrıslı Rum lider tarafından sonuçlandırılacağı bir süreç olmasının yanında, çözüm fırsatının kaçırılmamasını gerektirecek yeni unsurlara da işaret etti.

Bir çözüm bulunması halinde 75 milyonluk bir pazarın Kıbrıslı Rum iş adamlarına açılacak olması, adanın güneyindeki deniz yatağında hidrokarbon yataklarının keşfedilmesi, hidrokarbon kaynaklarının AB’ye tahliye edilmesinin en ucuz yolunun Türkiye üzerinden olmasının, adanın kuzeyi ile Türkiye arasında su boru hattı döşenmesinin ve ada üzerinden geniş bir elektrik şebekesi oluşturulması fırsatlarının 2004’teki referandumda ortada olmadığına dikkat çeken Akıncı, “Bu unsurlar daha önce yoktu. Tüm kesimlerin kârlı çıkacağı karşılıklı bağımlılık (interdependence) olasılığı var. Birbirimizi düşman olarak görmek yerine birbirimizi birer ortak olarak görmemizi getirecek” dedi.

Hidrokarbon yataklarının akıllı bir şekilde kullanılması gerektiğini vurgulayan Akıncı, akıllıca kullanılmadığı takdirde gerginliğe yol açabileceği, akıllıca kullanıldığı takdirde de iş birliğine katkı yapacağını söyledi.

Liderlerin çalışmalarına da işaret eden Akıncı, kapsamlı bir çözüm için yürütülen çalışmaların yanında iki toplum arasında yakınlaşma sağlamak için önlemler üzerinde de çalışmalar yürütüldüğünü, bunların arasında elektrik şebekelerinin bağlanmasını geçici olarak sağladıklarını ancak Kıbrıs Türk tarafı olarak bu bağlantıyı kalıcı yapmak istediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıs Rumların bağlantının kalıcı olması için ek denetleme yapılması gerektiğini öne sürdüğünü ancak bu ek denetimin neden bu kadar gecikmeli olduğunu anlayamadığını vurguladı.

Mobil telefonlarda da yaşanan sıkıntının, Kıbrıs Türk tarafındaki şirketlerle iş birliğini engelleyen Güney Kıbrıs’taki bir yasadan kaynaklandığına işaret eden Akıncı, Rum Yönetimi Lideri Anastasiadis’in samimi olduğuna inandığını ancak “bu engellerin kalkması için daha çok çalışması” gerektiğini söyledi.

Akıncı, 2015 yılının sonlarına doğru Kıbrıslı Türklere yönelik Güney Kıbrıs’ta ırkçı saldırılar düzenlenmesi üzerine de Kıbrıslı Rum liderle iki toplumlu eğitim komitesi kurulması kararı aldıklarını belirterek, Güney Kıbrıs’ta öğrencilere verilmesi gereken tarih eğitiminin verilmediğine inandığını kaydetti.

Mevcut garanti sisteminin Kıbrıslı Rumlar tarafından istenmediğini, bir toplumun kendini güvende hissederken diğer toplum tarafından tehdit olarak görülmeyecek bir sistem bulmak gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıslı Türklerin kendi bölgelerinde çoğunlukta olmasını sağlayacak bir unsurun yeni bir garanti sistemini mümkün kılabileceğini kaydetti.

Akıncı, “İki bölgeli, iki toplumlu bir çözüm çıkarabilirsek bu mümkün” dedi.

Çözümün finansmanının da henüz çözülmemiş sorunlardan biri olduğunu kaydeden Akıncı, bir çözüm bulunması halinde “tazminatın kritik noktalardan biri” olacağını, finans sorununda kaynaklardan birinin de deniz dibindeki doğal kaynaklar olacağını söyledi.

Çözümün maliyeti konusunda bazen tartışmalar yaşandığına da işaret eden Akıncı, çözümsüzlüğün maliyetinin daha da yüksek olacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs sorununun daha çok Kıbrıslıları ilgilendirdiğini, Türkiye’den sadece destek gördüğünü belirterek, AB üyeliği, doğal kaynaklar, boru hattı ve elektrik ağı gibi fırsatlar dururken “Türkiye’nin çözümü engelleme” nedeninin bulunmadığını ifade etti.

Akıncı, “Türkiye AB’ye ne kadar yaklaşırsa Kıbrıs sorununa olumlu etkileri de o kadar artar, uzaklaştırıldığı zaman da olumsuzluklar o kadar artar” dedi.

KKTC’deki hükümet kurma çalışmalarıyla ilgili olarak ta kurulması muhtemel bir hükümetin 27 vekille “hassas bir koalisyon” olacağını belirten Akıncı, ancak parlamentodaki tüm partilerin 11 Şubat 2014 liderlerin ortak açıklamasına onay verdiğinden müzakerelere yönelik sorun çıkmasını beklemediğini ifade etti.

Frederich Ebert Vakfı Batı Avrupa İlişkiler Bölümü Sorumlusu Beate Martin, oturumun açılışında yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununun çözümü sürecinde ilgi çekici bir dönemden geçilmekte olduğunu, çözüm yönünde olumlu gelişmeler yaşandığını belirtti.

Martin, çözüm sürecinde yaşanan olumlu gelişmelerin yanında mülkiyet, dönüşümlü başkanlık, doğal gaz yatakları, güvenlik ve garantiler gibi konuların çözülmesi gereken zor konular olduğunu ifade etti.

Almanya Federal Parlamentosu’nda Avrupa Parlamentosu ile İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Achim Barchmann da, çözüm karşıtlarının büyük bölümünün Güney Kıbrıs’ta olduğunu söyledi.

Adanın birleşmesi yönünde katkıda bulunabileceklerine inandıklarını, bu yönde yardımcı olabileceklerine inandıklarını ifade eden Barchmann, grubun haziranda Kıbrıs’a geleceklerini ifade etti.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC Berlin Temsilciliği‘ni ziyaretinde, Alman Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Enstitüsü’nden araştırmacı gazeteci ve akademisyen Dr. Günter Seufert’e mülakat verdi. Alman Uluslararası İlişkiler ve Güvenlik Enstitüsü, Alman Federal Meclisi ve hükümete yönelik çalışmalar yapan bir enstitü olarak biliniyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier’in davetlisi olarak pazartesi günü Berlin’e giden Cumhurbaşkanı Akıncı ve beraberindeki heyet İslam İşbirliği Teşkilatı’nın “13. İslam Konferansı Zirvesi”ne katılmak için İstanbul’a gitti.



Akıncı, Almanya Federal Meclisi Avrupa ile İlişkiler Komitesine hitap etti



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Almanya Federal Meclisi’nin Avrupa İlişkileri Komitesi üyelerine yaptığı konuşmada, adada bir çözüme ulaşabilmek için öncelikle beyinlerdeki duvarları yıkmanın gerektiğini söyledi.

Akıncı, Almanya Federal Meclisi’nin Avrupa İlişkileri Komitesi ile Federal Alman Meclis Binasında tüm Komite üyelerinin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirdi.

Toplantıda bir konuşma yapan Akıncı, çözümün bölgede yaratacağı fırsatları, ülkeler arasındaki ilişkilerin gelişmesine yardımcı olacağını vurguladı.

Müzakerelerdeki ilerleme ve karşılaşılan zorluklar yanında, güven arttırıcı önlemlerle atılan adımlar hakkında bilgi veren Akıncı, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların düşman olarak yetiştirildiğini belirtti ve “Göreve geldiğim gün söylediğim şu, birbirimizi düşman olarak değil bir ortak olarak görmeliyiz” dedi.

Adada barış kültürünün geliştirilmesi gerektiğini bunun da bir süreç gerektirdiğini belirten Akıncı, bu amaçla liderler olarak kültür komitesi kurulması kararı aldıklarını, geçmiş dönemlerde tarafların giriştiği karşılıklı suçlama davranışını terk ettiklerini söyledi.

Eğitimin de gözden geçirilmesi gerekliliğine dikkat çeken Akıncı, aşırı sağcı bir grup olan ELAM örgütünün Kıbrıslı Türklere saldırılar düzenlediğini, bunların arasında öğrenciler ve bu hareketleri teşvik eden öğretmenlerin de bulunduğunu, bu olaylar üzerine müzakereleri yürüten iki lider olarak iki toplumlu bir eğitim komitesi kurulmasına karar verdiklerini anlattı.

Kıbrıslı Türklerin AB’ye hazırlanması için, AB uzmanlarının yardımlarıyla yürütülen çalışmalar hakkında da bilgi veren Akıncı, “Amacımız hem çözüme hem AB’ye hazırlamaktır” dedi.

Akıncı, “2016’da bir çözüme ulaşmak için Türkiye, Yunanistan’ın desteğine ihtiyacımız var, bölgemiz, yakın coğrafyanın da böyle bir örneğe ihtiyacı var” dedi.

Adanın güneyinde deniz altında keşfedilen hidrokarbon yataklarına da değinen Akıncı, “Yeni çıbanbaşı, yeni gerginlikler ya da yeni işbirliği başlatabilir. Benim de, toplumumun da tercihi, yeni işbirlikleri geliştirmek” dedi.

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerde iyileşmeler yaşandığını, Kıbrıs sorununun da çözülmesi halinde doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınabileceğini belirten Akıncı, elektrik şebekesi ve Türkiye’den gelen suyun da büyük ufuklar açacağına inandığını söyledi. Akıncı, “Bölgede birlikte kalkınmanın perspektifleri açılacaktır” dedi.

Akıncı, “Siz 27 yıl önce bu duvarı (Berlin duvarını) yıkmayı başardınız biz Lefkoşa’daki duvarın üzerinde bazı delikler açtık. 2004’de referanduma evet dedik ancak iki evet çıkmadığı için duvarı yıkmayı başaramadık. Bunun için bir şeye ihtiyacımız var o da beyinlerdeki duvarları yıkmak. Beyinlerdeki duvarı yıkarsak fiziki duvarları yıkmak daha kolay olacaktır” dedi.

Parlamenterlerin Türkiye’nin rolü ile ilgili sorularına karşılık Akıncı, geçmişte bölünmüşlüğün Türkiye tarafından bir çözüm olarak nitelendirildiğini ancak son on yılda bunun değiştiğini, bunun çözüm olmadığını Türkiye’nin de anladığını ve Kıbrıs müzakerelerine samimi bir destek verildiğini söyledi.

Akıncı, “Türkiye’den müzakere sürecine destek geldi hatta ilk defa Türkiye liderleri bir tarafı suçlamak yerine, her iki liderin de çözüm istediğini söyleyerek Kıbrıslı Rum lideri övdüler. Bu yeni bir durumdur. Bunun böyle devam etmesini temenni ederim” dedi.

Çözüm olmadan asker çekmenin olacağını düşünmediğini kaydeden Akıncı, çözüm halinde mutabakata uygun olarak Türkiye’nin de askerini çekeceğini söyledi.

Çözümsüzlükten Türkiye’nin kazanacak bir şeyi bulunmadığını belirten Akıncı, “Kıbrıs’taki bir çözümden Türkiye’nin de menfaatleri olacak” dedi.

Müzakereleri, KKTC adına halktan aldığı yetkiyle kendisinin ve Güney Kıbrıs’taki halktan aldığı yetkiyle Anastasiadis’in sürdürdüğünü ifade eden Akıncı, “Beni bu göreve getiren halktır. Halkımın isteklerini yerine getirmeye çalışıyorum. Türkiye ile iyi ilişki içinde olmak Kıbrıs’a yararlıdır onun için iyi ilişki içerisinde olmak isterim elbette. Ama bu medeni bir seviyede olur” dedi.

Türkiye’deki yargı sisteminin KKTC’ye getirilmesi ile ilgili bir soruya karşılık Akıncı, Türkiye yargı sistemini KKTC’ye getirmenin söz konusu olmadığını, Kıbrıs Türk kesiminin bu konuda bakabileceği Avrupa normları olduğunu söyledi.

Akıncı, “Daha şeffaf, daha demokratik, daha hızlı çalışabilen bir adalet sitemi çok daha iyi olur. Biz ancak daha iyiye doğru reform yapabiliriz” dedi.

Güney Kıbrıs’ta iki büyük partinin ana muhalefet AKEL ve iktidardaki DISI’nin çözümü desteklediğini ifade eden Akıncı, “Güneydeki sosyal demokrat partiden üzüntü ile bahsetmek isterim EDEK sosyal demokrasi ile bağdaşmayan bir tavır içerisindedir, iki toplumlu iki kesimli çözümü parti programından çıkarmışlardır” dedi

Garantiler ve güvenlik konusunda da iki kesimli iki toplumlu bir federasyonun yeni ufuklar açabileceğini ifade eden Akıncı, Türkiye’nin garantisini muhafaza edecek Kıbrıs Rum tarafına tehdit olmayacak bir formül bulunması gerektiğini söyledi.

Kıbrıslı Türklerin İslam İşbirliği Teşkilatı’nda gözlemci statüsü bulunduğunu bunun Kıbrıs Türk toplumu açısından sembolik bir önemi bulunduğunu belirten Akıncı, Kıbrıs Türk toplumunun bir yandan insan haklarına saygılı Avrupalı, bir taraftan da İİT’nin gözlemci bir üyesi olduğunu belirtti ve ”Asli üye haline geldiğimizde güzel bir sembolik köprü görevimiz de olacak” dedi.

Alman Parlamenter Yeşiller Partisi üyesi Manuel Sarazzin, liderlerin yaklaşımlarının bir çözüm olasılığı için ümit verdiğini, bu fırsatın kaçırılmasının da çözüm ihtimalini birlikte yok edebileceğini söyledi.

Komite başkanı Gunther Krichbaum ise, çözüm sürecini desteklediklerini çalışmaların devamını temenni ettiklerini söyledi.

Görüşmede Akıncı’ya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ve Müzakere Heyeti Üyesi Erhan Erçin, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Cenk Gürçağ ile Cumhurbaşkanlığı Dış ilişkiler Koordinatörü Deniz Birinci eşlik etti.

Toplantıya Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) üyesi, milletvekili ve AB İşleri Komite Başkanı Gunther Krichbaum, Die Linke (Sol Parti) üyesi ve sözcüsü Andrej Hunko, Alliance '90 Milletvekili ve Yeşiller Sözcüsü Manuel Sarrazin, Hristiyan Demokrat Birliği Bölge Başkanı ve Milletvekili Matern von Marschall – Hristiyan Demokratlardan AB İşleri Çalışma Grubu Başkanı Michael Stübgen, SPD (Sosyal Demokrat Parti) üyesi Dr. Dorothee Schlegel ve SDP Milletvekili Christian Petro katıldı



İİT Zirvesi başladı



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da katılıp konuşma yapacağı, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT), "Adalet ve Barış İçin Birlik ve Dayanışma" temasıyla düzenlenen 13. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, 30'u aşkın ülkenin devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla Türkiye'nin ev sahipliğinde İstanbul'da gerçekleştiriliyor.

AA muhabirinin haberine göre, bugün ve yarın İstanbul'da gerçekleştirilecek zirve, katılım düzeyi ve katılımcı sayısı açısından en üst düzey İİT etkinliklerinden biri olacak.

Zirveye, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, Pakistan Cumhurbaşkanı Memnun Hüseyin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Taçi, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile Gine Cumhurbaşkanı Alpha Conde'nin de aralarında bulunduğu çok sayıda devlet başkanı ve cumhurbaşkanı katılıyor.

Gözlemci ülkeler adına, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç, Rusya Dışişleri Bakanlığı Medeniyetler İttifakı Özel Temsilcisi Konstantin Shuvalov, Tayland Dışişleri Bakanlığı Daimi Sekreteri Apichart Ghandoor da zirveye katılacak. Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko da davetli ülke statüsünde zirvedeki yerini alacak.

Zirveye bazı ülkeler cumhurbaşkanı ve devlet başkanı düzeyinde, bazı ise ülkeler başbakan, meclis başkanı ve bakanlıklar düzeyinde katılacak. Zirveye, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk da katılacak.

Suriye'nin üyeliğinin askıya alınmasıyla 56 üyesi bulunan ve 1969 yılında kurulan İİT, 5 gözlemci üyesiyle Birleşmiş Milletlerden (BM) sonra en büyük ikinci uluslararası örgüt. Aynı zamanda İslam ülkelerini bir araya getiren tek uluslararası örgüt de olan İİT'nin faaliyetlerinde Türkiye, örgütün kuruluşundan beri aktif şekilde yer alıyor.

Teşkilatın en yetkili organı olarak belirtilen ve İslam Zirvesi olarak adlandırılan "Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi"nde bu yıl İslam Zirvesi Dönem Başkanlığı 2 yıl süreyle Türkiye'ye geçecek.

İslam dünyasının önemli sorunlarla karşı karşıya olduğu bir dönemde gerçekleştirilen zirvenin teması, "Adalet ve Barış için Birlik ve Dayanışma" olarak belirlendi. Zirvenin sonunda nihai bildiri, Filistin Davası ve Kudüs’e ilişkin karar, İİT-2025 Eylem Programı ve İstanbul Deklarasyonu adlı belgelerin kabul edilmesi öngörülüyor.

Nihai bildiriyle İİT üyesi ülkelerdeki önemli siyasi gelişmeler, ekonomik, insani durum, kültürel ve sosyal konular ile diğer ülkelerdeki Müslümanların durumu gibi konularda üye ülkelerin ortak tutumu ortaya koyuluyor.

TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in "İslami Yakınlaşmaya İlişkin Ortak Bildirisi" de nihai bildiriye yansıyacak.

Üye ülkelerin 2016-2025 döneminde siyasi, ekonomik, toplumsal, kültürel ve diğer alanlarda ulaşması beklenen hedeflere yer verilen, İİT-2025 Eylem Programı belgesi ise teşkilatın ikinci on yıllık eylem programı olacak.

Ev sahibi ülkelerin, zirveyi gerçekleştirdikleri şehir adına her zirvede hazırladıkları deklarasyon doğrultusunda Türkiye'de İstanbul Deklarasyonu hazırlanacak.

İslam dünyasının temel sorunlarına ilişkin genel yaklaşımları ortaya koyan İstanbul Deklarasyonu'nda, mezhepçi ve ayrımcı politikalar, terörizm, yabancı düşmanlığı, İslamofobi, gelir eşitsizliği, Filistin ve Kudüs davasına ilişkin üye ülkelerin ortak tutumlarına yer verilecek.

Kuruluş amacı "Filistin Davası"na destek vermek olan İİT, bu çerçevede tüm zirvelerde Filistin Davası'na ve Kudüs’e yönelik güçlü desteğini yineliyor. Bu doğrultuda İstanbul Zirvesi'nde de Filistin Davası ve Kudüs konulu alınacak kararla destek teyit edilecek.



UBP - DP-UG Koalisyon protokolü yarın imzalanıyor



UBP - DP-UG Koalisyon Protokolü yarın imzalanıyor.

UBP’den yapılan açıklamada, protokolün her iki parti genel başkanı tarafından yarın sabah Cumhuriyet Meclisi’nde imzalanacağı belirtildi.



Denktaş, ABD büyükelçisi Doherty’i kabul etti



Demokrat Parti Ulusal Güçler (DP UG) Genel Başkanı Serdar Denktaş, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Lefkoşa Büyükelçisi Kathleen A. Doherty’i kabul etti.

Demokrat Parti Ulusal Güçler Genel Merkezi’nde gerçekleşen görüşme sonrası basına bir açıklama yapılmadı.



“Kıbrıslı Türkler İçin Eylem Grubu”, “Kıbrıs Sorununun Çözümü İçin Destek Grubu” Oldu



Avrupa Komisyonu, 2016’nın kesin çözüm yılı olacağı kanaatiyle “Kıbrıslı Türkler İçin Eylem Grubu”nun adını dün “Kıbrıs Sorununun Çözümü İçin Destek Grubu” olarak değiştirdi.

Rum Fileleftheros gazetesi, kararın önceki günkü Komiteler Koleji tarafından, bu yılsonunda ayrı referandumlar yapılacağı ve soruna kesin çözüm olacağı yönündeki bilgi ve değerlendirmeler üzerine alındığını yazdı.

Gazete Komisyon’un bu kararının, Brüksel’in -Jean Claude Juncker’in özel temsilcisi Peter Van Nuffel’in katkıları çerçevesinde- çözüm prosedürüne katkı koymaya hazır oluşunu yansıtmakta olduğuna dikkat çekti.

Brüksel’de böyle bir görüntü şekillenmesinde BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin belirleyici rol oynadığını belirten gazete, “Eide, iki tarafın anlaşmazlıklarına ve sorunun ana yönleri halen ele alınmamış olmasına rağmen her fırsatta çözüm konusunda bereket ortamı yaratıyor” ifadesine yer verdi.

Habere göre, Komiteler Koleji, kendi yeniden yapılanması kapsamında, “Kıbrıslı Türkler İçin Eylem Grubu”nun (Task Force for Turkish Cypriot Community) adını “Kıbrıs Sorununun Çözümü İçin Destek Grubu” (Cyprus Settlement Support) olarak değiştirip Marten Fairway’in sorumluluğundaki Yapısal Reformları Destekleme Birimi’nin uhdesine verdi. Fairway daha önce Troyka’nın Güney Kıbrıs’la memorandum programını uygulayan grubun başkanlığını da yapmıştı.

Alınan karara göre, Fairway başkanlığındaki yeni birim, AB’nin temel önceliklerinin bütün aşamalarını kapsayacak şu 4 birime sahip olacak: 1-Bütçe, Ekonomi ve Değerlendirme, 2-Yönetim ve Kamu İdaresi, 3-Kalkınma ve Yatırım Ortamı, 4-İş Piyasası, Sağlık ve Sosyal Hizmetler.



Kutsokumnis: “İstifa etmiyorum”



Kıbrıs Rum Futbol Federasyonu (KOP) Başkanı Kostakis Kutsokumnis, İstanbul’da gerçekleştirilen Bölgesel Federasyonlar Toplantısı kapsamında yer aldığı dostluk maçında Türkiye bayraklı forma giydiği için Rumlardan gelen sert eleştiriler ve istifa et çağrıları üzerine “istifa etmiyorum” açıklamasında bulundu.

Öte yandan Kıbrıs Rum Spor Örgütü (KOA) Kutsokumnis’in söz konusu eylemini ve alınabilecek önlemleri görüşmek üzere toplantı yapma kararı aldı.

Rum Alithia gazetesi, Kutsokumnis’in görevi gereği ziyaret ettiği Atina’da, Türkiye bayraklı forma giydiği için “başını isteyenlere” yanıt verdiğini yazdı.

Habere göre “İstifa etmiyorum” diyen Kutsokumnis, Yunan gazetecilerin ısrarlarına rağmen konuyla ilgili daha fazla açıklama yapmadı.

Rum Fileleftheros gazetesi ise Kıbrıs Rum Spor Örgütü’nün (KOA), Kutsokumnis’in Türkiye bayraklı forma giyme eylemini görüşmek üzere Cuma günü toplantı yapacağını haber verdi.

İlgili mevzuata göre KOA’nın, federasyonların iç meselelerine müdahale edemeyeceğini kaydeden gazete, ancak KOA’nın, sportmence olmayan tavır sergileyen herhangi bir spor yetkilisine karşı alabileceği başka önlemlerin olduğunu yazdı.

Örneğin KOA’nın herhangi bir spor yetkilisinin sportmence davranmadığını saptaması durumunda bu kişiyi Spor Yüksek Yargı Komitesi’ne (ADEA) havale etme hakkının olduğunu aktaran gazete, bunun, KOA’nın alabileceği en katı önlem olduğu bilgisini verdi.

Gazete buna ek o olarak KOA’nın herhangi bir federasyonun spor çerçevesinde hareket etmediğini saptaması durumunda, ödeneklerin sınırlanması kararı alabileceğini de belirtti.

Habere göre Kutsokumnis’in durumu için KOA, KOP Başkanı’na, icraatlarının örgütün çizgileri ve Rum Dışişleri Bakanlığı’nın siyasi çerçevesi dışında olduğu uyarısında da bulunabilir.



Kayıp Şahıslar Komitesi, 10 yılda 1115 kayıp şahsa ulaştı



Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirine konuşan Kayıp Şahıslar Komitesi Türk Üyesi Gülden Plümer Küçük, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 2006’dan bu yana yaptığı kazılarda 1221 kayıp olduğuna inanılan kişinin kalıntılarına ulaştığını, ancak bunlardan 1115’inin projeye ait olduğunu, 111 tanesinin projeye ait olmadığının tespit edildiğini kaydetti. Küçük, 111 kişinin genellikle savaş sırasında hayatını kaybeden Kıbrıslı Rum askerler olduğunun düşünüldüğünü de ifade etti.

Küçük, 2006 yılından 2015 yılı ortalarına kadar askeri bölgelerde 30 yer kazıldığını, 2015 yılı sonlarında askeri otoritenin 30 yerin daha kazı iznini verdiğini ifade ederek, bu yıl için planlanan 10 kazıdan 3’ünün tamamlandığını ancak kalıntıya ulaşılamadığını söyledi.

Komitenin 250 sivil yerde kazı yapacağını, önlerinde daha birçok kazı yeri bulunduğunu ifade eden Küçük, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum ofislerinin de çabalarının sürdüğünü, komitenin 3 üyesinin verdiği onayla kazı listelerinin önlerinde olduğunu anlattı.

Küçük, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 10 yılın sonunda bazı projelerinin güçlendirilmesi gerektiğini, yıllar içinde kazı ekiplerinin artırıldığını, antropoloji laboratuvarının geliştirildiğini, ancak araştırmanın da geliştirilmesi gerektiğini ifade ederek, bu yöndeki çalışmaların sürdüğünü dile getirdi.

Arşivle ilgili bir soru üzerine de Küçük, komite üyelerinin arşiv konusunun araştırılması ve 7 otoriteden; 1963-64 ve 1974 döneminde Kıbrıs’ta bulunan kurum kuruluş ve ülkelerden bilgi alınması üzerinde uzlaştığını, bunun yanında arşiv ile ilgili hangi yöntemin kullanılacağı konusundaki görüşmelerin sürdüğünü söyledi.

Kayıp Şahıslar Komitesi, Kıbrıs’ta 1963 ile 1974 arasında yaşanan olaylarda kayıp listesine giren 1508’i Kıbrıslı Rum, 493’ü de Kıbrıslı Türk toplam 2 bin 1 şahsın gömü yerlerinden çıkarılması, kimliklerinin belirlenmesi ve iade edilmeleri için çalışıyor.



Omiru: “Mısır, hidrokarbon yataklarının değerlendirilmesiyle ilgili konularda Güney Kıbrıs’ı destekleyecek”



Rum Fileleftheros gazetesinin haberine Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru Mısır’daki temaslarının ardından Kahire’den ayrılmadan önce basına yaptığı açıklamada, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi’nin kendisine, Mısır’ın, hidrokarbon yataklarının değerlendirilmesiyle ilgili konularda Güney Kıbrıs’ı destekleyeceği taahhüdünü verdiğini söyledi.

Habere göre Omiru, Mısır temasları çerçevesinde Başbakan Şerif İsmail tarafından da kabul edildiğini ve gerek İsmail’le, gerekse El Sisi’yle yaptığı görüşmelerden, Mısır’ın, “işgalin sona ermesi ve halkın, yitirdiği özgürlükleriyle insan haklarının yeniden kazanılması” için verilen mücadelede kararlı şekilde Güney Kıbrıs’ın yanında durduğunu anladığını kaydetti.

Omiru, Mısır’ın yalnızca dost ülke olarak kalmadığını; iki ülke arasındaki ilişkilerin her iki halkın lehine olacak şekilde devamlı geliştiğini, Mısır’ın Arap dünyasının merkezi olduğunu ve Mısır’ın Güney Kıbrıs’a verdiği destek sayesinde, Güney Kıbrıs’ın esasında tüm Arap dünyasının desteğini aldığını ifade etti.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 47
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 792
Toplam Tekil 4075573
IP 3.17.28.48






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.287 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap