BASIN BÜLTENİ Bozkır: "Sırf bir AB üyesi ülkenin kaprisiyle bu yapının bozulmasına izin verilmemeli" - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Bozkır: "Sırf bir AB üyesi ülkenin kaprisiyle bu yapının bozulmasına izin verilmemeli"
Tarih: 17.03.2016 > Kaç kez okundu? 1228

Paylaş


Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır, Rum lider Nikos Anastasiades'in, Türkiye'nin ülkesini tanımaması halinde, yeni fasıl açılmasına onay vermeyeceğine yönelik açıklamasına da değinen Bozkır, "Sırf bir fasıl açmak için Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin tanınması söz konusu değil" dedi.

NTV'ye konuşan Bozkır, Türkiye'nin, Vizesiz AB'nin de aralarında olduğu, önerilerini içeren paketin geçersiz kalması durumunda sorumlusunun Güney Kıbrıs olacağını söyleyen Bozkır, "AB'nin bekası tehdit altındayken bir ülkenin kaprisiyle bunun önlenmesi söz konusu olmamalıdır" diye konuştu.

Bozkır, vizesiz AB için gerekli düzenlemelerin de 1 Mayıs'tan önce tamamlanacağını ve gerekli yasaların paket halinde Meclis'e sunulacağını ifade etti.

AB Bakanı Volkan Bozkır'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"29 Kasım zirvesiyle kartların yeniden dağıtıldığı bir ortam ortaya çıktı. Bunun kendine has unsurları var. Esas unsur illegal göçün daha aşağı çekilmesiydi. Sayın Başbakanımız 7 Mart zirvesi sırasında önemli bir hamle ile sorunun çözümünü mümkün hale getirebilecek bir paket sundu. Bu hazırlıklı olmadıkları bir ortamda Avrupa Birliği makamlarında şaşkınlık yarattı.

Biz Türkiye olarak tek yerden karar alarak sunabiliyoruz ama 28 ülkenin olduğu bir yapıda her unsurun kabulü için aradan geçen dönemde kendi aralarında çalışmalar yürütüyorlar.

(Avrupa Komisyonu Başkanı) Donald Tusk'un Ankara'da Sayın Başbakanımızla yaptığı görüşmede bütün bir paketin unsurları tekrar görüşüldü.

Bu paketin bir bütün olduğu ve içinden bazılarının seçilerek bazıları kabul edilmeyerek geçerli kılınamayacağı net bir şekilde ifade edildi. Bu unsurlarda mutabakat sağlanırsa paket yürürlüğe girer. Önerilerimizin kabul olup olmaması cuma günü belli olacak. Ümitli olduğumuzu söylüyorum ama bu karar alındı demek değildir.

Biz Kıbrıs müzakerelerini sonuçlanması için elzem olan unsurların AB müzakerelerine taşınmasına razı olmadık. Bizim 10 yıllık kararlı tutumumuz nedeniyle Kıbrıs sorununun çözümünden bahsedilebiliyor. Bu noktada sırf bir fasıl açmak için Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin tanınması söz konusu değil.

Burada AB'ye bir sorumluluk düşüyor. Dünya çapında bir sorunla karşı karşıyayız. Bunu çözümü için önemli adımlar atılmalı. Bunlarla ilgili olarak önemli adımlar atılmışken, sırf bir AB üyesi ülkenin kaprisiyle bu yapının bozulmasına izin vermemeleri lazım. AB yönetimi Güney Kıbrıs Rum kesimini ikna etmelidir ki bu yüzden bu paket geçersiz kalırsa bunun sorumluluğu Güney Kıbrıs'ın omuzlarına yüklenecektir.

İllegal göç dalgası nedeniyle Schengen çökme tehlikesi altındayken, AB'nin bekası tehdit altındayken bir ülkenin kaprisiyle bunun önlenmesi söz konusu olmamalıdır. Tusk'a da dün söylediğimiz budur. Bu paketi size önermişsek AB olarak bunun üzerinden gelebilecek kapasitede olmanız lazım.

Vizenin haziran sonunda kalkması için komisyonun 4 Mayıs'ta vize kalkabilir kararını vermesi gerekiyor. Ondan sonra konsey ve Avrupa Parlamentosu karar alacak. Bütün tedbirler alındı. Yasalar Meclis'te bir paket halinde sunulacak. İkincil düzenlemelerle ilgili bir sorun yok. Uluslararası sözleşmelerde zaten 5'i onaylandı, kalan 5'i daha paket halinde Meclis'e gelecek. Hedefimiz 1 Mayıs'tan önce bunların hepsinin yerine getirilmesi ve hiçbir sıkıntı yok hepsini yerine getireceğiz." (NTV)



Tusk: “Diğer AB üyeleri Türkiye’yle yapılacak anlaşmaya engel çıkarmayacak”



Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, dondurmuş olduğu 5 AB müzakere başlığını açmak için Türkiye’den “Kıbrıs kökenli yükümlülüklerini” yerine getirme şartı koşan Rum yönetimine, diğer AB üyesi ülkelerin mülteciler konusunda Türkiye’yle yapılacak anlaşmaya engel çıkarmayacağını iletti.

Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, Rum yönetimi, önceki gün önce Güney’e ardından da Türkiye’ye giden Donald Tusk ile Ankara’ya, “yükümlülüklerini yerine getirmeden, müzakere başlıklarının açılmasına rıza göstermeyeceği” mesajını gönderdi.

Tusk’un Güney Kıbrıs’a, diğer AB üyesi ülkelerin, mülteciler konusunda Türkiye’yle yapılacak anlaşmaya engel çıkaracak gibi görünmediği uyarısında bulunduğunu yazan gazete, Tusk’un uyarısının “bilgilendirme nitelikli” olmasına karşın Rum muhataplarının kulağına endişe verici geldiğine dikkat çekti, nedenini şu cümlelerle aktardı:

“Lefkoşa aslında yarın (dün) ve Perşembe günü (bugün) Brüksel’de gerçekleşecek toplantıda tek başına kalmaktan endişe ediyor. Hâlihazırda Avrupalı ortaklarıyla direkt irtibat içerisinde olan Lefkoşa, pozisyonunun destek bulduğu izlenimine sahiptir.

Ancak, içerisinde bulunduğumuz 6 aylık dönemde AB dönem başkanlığını yürütmekte olan Hollanda’nın Dışişleri Bakanı Bert Koenders gibi ‘Kıbrıs sorununun çözümü ve müzakere başlıklarının açılması zekice harmanlanmalıdır’ diyen görüşler de işitiliyor.”

Habere göre Tusk, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’le görüşmesinin ardından, Güney’e baskı yapmak için değil Rum yönetiminin görüşlerini dinlemek için gittiğini söyledi. Bütün AB üyeleri ve kurumları tarafından kabul edilmesi için Türk önerisinin dengelenmesi gerektiğini savunan Tusk “AB 28 üye ülkeden oluşuyor ve Kıbrıs, Almanya, Fransa, Hollanda ve diğer herhangi bir üye kadar önemlidir. Hiçbir üçüncü ülke asla bir üye devletten daha önemli olamaz” dedi, şunları ekledi:

“Bu fırsatı kullanmalı ve bu yeni dinamikten hepimizin ve elbette Kıbrıs’ın da faydalanmasını sağlamamız gerek. Üyelik konusunda, kuralların değişmeyeceğini açıkça belirtmek isterim. Aynı katı kurallar geçerli ve birinin ilerleyebilmesi için, gereğini yapması ve 28 üyenin oluru gerekir.”

Anastasiadis “Mülteci krizinin sorumluluğunun benim veya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin omuzlarına yüklenmesi, kabul edilemez demeyim ama en azından yersiz ve verimsiz olur. Türkiye, Ankara protokolü ve müzakere çerçevesinde ifade edilen yükümlülüklerini yerine getirmeden herhangi bir müzakere başlığının açılmasına rıza göstermeyeceğiz” dedi.

Anastasiadis, Tusk’a hitaben şunları söyledi: “Türkiye 2004’te AB’ye ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de aralarında bulunduğu üyelerine karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyi ısrarla reddetti. Konsey’in, Aralık 2006’da 8 müzakere başlığını dondurma kararının nedeni Türkiye’nin Ek Protokol’ü Kıbrıs’a uygulamayı reddetmesidir. Türkiye buna ilaveten, Kıbrıs’ı ‘işlevsiz’ diye nitelediği mektuplar sunmuştur. Dahası, 29 Kasım 2015’te Türk Başbakan Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımama pozisyonunu yinelemiştir.”



Tusk: “Kıbrıs sorununun çözümü Türkiye’nin AB üyelik müzakere süreci ile bağlı”



AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Kıbrıs sorununun çözümünün Türkiye’nin AB üyelik müzakere süreci ile bağlı olduğunu belirtti.

Tusk, bugünkü Zirve için Avrupalı liderlere gönderdiği resmi davetinde yukarındaki görüşü ifade etti.

Lefkoşa ve Ankara’da yaptığı ziyaretlere değinen Tusk, Zirvenin hazırlanması çerçevesinde Lefkoşa ve Ankara’da bir dizi görüşmelerde bulunduğunu belirtti. Tusk “Avrupa Birliği – Türkiye ilişkilerini, göç krizi hariç, yeniden canlandırma konusunu ve söz konusu sürecin Kıbrıs sorununa bir çözümün bulunması amacıyla yapılan süreci desteklemesi amacıyla bir fırsat olarak kullanılması için bir yöntem bulmamız gerektiğine inanıyorum” dedi.

Tusk, “bu mümkün olduğu takdirde yalnız bu konuda ilerleyebiliriz” dedi.

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, Türkiye ve AB arasında işbirliğini güçlendirecek bir anlaşmaya varmak için ilerleme kaydedildiğini ancak hala daha yapılacak çok şey olduğunu bildirdi.

Tusk, bugün ve cuma günü yapılacak AB Liderler Zirvesi ve AB-Türkiye Zirvesi öncesi liderlere gönderdiği davet mektubunda gündemlerinde yine ağırlıkla sığınmacı krizinin olacağını belirtti.

7 Mart’ta yapılan Türkiye-AB Zirvesi’nde, Ankara’nın, işbirliğinin daha da güçlendirilmesini öngören yeni bir teklif sunduğu ancak zaman sıkıntısı nedeniyle bir anlaşmaya varılamadığını hatırlatan Tusk, “Beni, (zirve sonundaki) ortak açıklamamızdaki bir dizi ilke temelinde hazırlık yapmakla görevlendirdiniz. Amaç belli: 28 üye devletin yanı sıra Türk ortaklarımızın da kabul edebileceği bir anlaşma. İlerleme kaydediliyor ama hala yapacak çok şey var” dedi.

Yeni fasılların açılması

Zirveye hazırlık kapsamında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Türkiye’de temaslarda bulunduğunu hatırlatan Tusk, “Üyelik süreci konusunda benim kanaatim, sığınmacı krizinin ötesine geçen AB-Türkiye ilişkilerinin yeniden canlandırılması amacıyla sürecin kullanılması için bir yol bulmamız gerektiği. Bu süreç aynı zamanda Kıbrıs görüşmelerini desteklemek için de bir imkan” ifadesini kullandı. (AB Haber)



Merkel: “Davutoğlu'nun önerileri, sığınmacı konusunun çözümünde önemli bir noktaya geldiğimizi gösteriyor”



Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Türkiye Başbakanı (Ahmet) Davutoğlu'nun kapsamlı önerileri, sığınmacı konusunun çözümünde Avrupa’daki müzakerelerde önemli bir noktaya geldiğimizi gösteriyor” dedi.

Merkel, bugün başlayacak ve iki gün sürecek Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi hakkında Federal Meclis’te açıklamalarda bulundu.

Avrupa’da sığınmacı krizinin çözümü konusunda Türkiye’nin önerilerini destekleyen Merkel, Türkiye ile işbirliğinin derinleşmesinde "uzlaşma" ve "çıkarları dengeleme" konusunun önemine işaret ederek, "İki tarafın da sığınmacı politikasındaki sorunları birlikte çözmek istediğini hissediyoruz. Bunu önemli bir ilerleme olarak görüyorum. Ancak sonuca ulaşmadık. Çıkarların dengelenmesi, gerçekten dengede olması için hukuki ve siyasi olarak zor konuların açıklığa kavuşması lazım” diye konuştu.

Türkiye ile Yunanistan arasındaki deniz sınırının AB'nin dış sınırı olduğuna işaret eden Merkel, “Bunun korunması lazım. Bunun için de insan kaçakçılarına karşı kararlı mücadele gerekli” yorumunu yaptı.

Merkel, bu konuda Türkiye ile çeşitli adımlar atıldığına ve NATO’nun Ege Denizi’nde devriye gezdiğine dikkati çekerek, Midilli adasında gözetim yapıldığını ancak tüm adaların denetlenmesi için Türk karasularına girilmesine ihtiyaç duyulduğunu kaydetti.

AB’ye yasa dışı yollardan gelen sığınmacıların Türkiye’ye geri gönderilememelerinin büyük sorun teşkil ettiğini ancak Davutoğlu’nun önerisinin tam da burada önemli olduğunu vurgulayan Merkel, Davutoğlu’nun 7 Mart’ta AB’ye sunduğu önerisini anlattı.

Merkel, bu öneriyle, açık şekilde, sığınmacıların botlarla tehlikeli yolculuğa çıkmasının ve insan kaçakçılığının engellenmek istendiğine işaret ederek, bunun yerine, sığınmacılara Avrupa’ya gitmek için yasal bir alternatif, AB ülkeleri için de göçün kontrol edilmesi olanağının verildiğini ifade etti.

AB ile sığınmacı akınını düzenleme ve yönlendirme konusunda Türkiye'nin de kendi çıkarlarının arkasında durduğunu belirten Merkel, “Buradaki hedef, yükün paylaşılması. AB ile bu müzakerelerde Türkiye’nin, AB’ye üyelik süreci bağlamında kendi çıkarlarını da ifade etmesinin bizi şaşırtmaması lazım” dedi.

Merkel, Türkiye’nin yıllardan bu yana AB'ye aday ülke olduğunu anımsatarak, Almanya Başbakanı ve Alman hükümeti olarak her zaman ahde vefa ilkesine bağlı kaldıklarını, bunun, "gelecekte derinleşen işbirliği kapsamında yeni müzakere başlıkları açıldığında da Türkiye ile üyelik sürecinin ucu açık sürdürüleceği anlamına geldiğini" kaydetti.

Merkel, bundan dolayı Türkiye’nin üyeliğinin şimdilik gündemde olmadığını ifade ederek, yeni başlıkların açılmasında AB’nin prensiplerinden ödün vermeyeceğini bildirdi.

Bazı başlıkların açılmamasının kendilerinden değil, Kıbrıs konusunun çözülmemesinden kaynaklandığını vurgulayan Merkel, 23. ve 24. başlıkların açılmasının da Türkiye ile önemli diyalogun gelişmesi için bir fırsat yaratacağını dile getirdi.

Yoğun şekilde geri kabul anlaşması ve vize serbestisinin görüşüldüğünü anlatan Merkel, Türkiye ile vizelerin liberalleşmesi konusundaki koşullarda değişiklik olmayacağını söyledi.

Türkiye’nin sığınmacı noktasında 2018’e kadar maddi destek talep ettiğini anımsatan Merkel, “Türkiye’nin daha fazla maddi yardım isteğini tamamıyla makul buluyorum. Bunun için de AB hazır. Önemli olan bunun uygun yerlerde kullanılması” ifadesini kullandı.

Merkel, Türkiye’ye ilk olarak 95 milyon avronun verildiğini, bununla sığınmacı çocukların okula gitmesi ile 700 bin Suriyeliye gıda yardımı yapılmasının sağlandığını kaydetti.

Türkiye’nin sığınmacılara yönelik uyguladığı politikayı öven Merkel, "Türkiye, ülkesinde barındırdığı 2,7 milyon sığınmacıya yaptığı şeyler için ne kadar takdir edilse, azdır" dedi.

Merkel, Avrupa ülkelerini eleştirerek, 28 üye ülkesi ve 500 milyon nüfusu olan bir birliğe, yükün paylaşımı konusunda zorluk çekmesini yakıştıramadığını dile getirdi.

Almanya Başbakanı Merkel, sığınmacı politikasının Avrupa ülkeleriyle çözülmesi gerektiğini ifade ederek, “Zengin bir kıta olarak, bu tür meydan okumaların üstesinden birlikte gelmeliyiz. Şunu da unutmamız lazım: Avrupa iyi bir durumda olduğunda, Almanya da iyi konumda olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Merkel, Balkan güzergahının kapanması nedeniyle ülkeye gelen sığınmacı sayısının azaldığına dikkati çekerek, “Almanya ve diğer bazı üye ülkelerin şu anda hissettikleri rahatlama başka, Yunanistan’daki durum başka. Yunanistan’daki durumun kalıcı olmaması lazım” şeklinde konuştu.

Aksi takdirde Avrupa’nın yağmurdan kaçarken doluya tutulacağını belirten Merkel, sığınmacı sayısının yalnızca birkaç üye ülke için değil, tüm üye ülkeler için azaltılmasının önemli olduğuna işaret etti.



Burcu: “Çözüm sürecinin öznesi Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlardır”



Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Kıbrıs sorununun öznesinin Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar olduğunu söyledi.

Burcu, Genç TV’de katıldığı programda yaptığı konuşmada, müzakere sürecinin 11 Şubat ortak açıklama metninin esasları çerçevesinde yürütüldüğünü belirtti.

Burcu, “Sanki Kıbrıs sorununun çözümünü bir başka mecralarda, başka şeylerle ilişkilendirerek yeniden düzenleme ortamı yaratılıyor gibi bir düşünce içine girilmemeli. Böyle bir algı oluşmasın çünkü böyle bir şey yoktur” dedi.

Rum Lider Anastasiadis ile TC Başbakanı Davutoğlu’nun basında iddia edildiği şekliyle bir görüşme yaptığı ve bu görüşmeden Kıbrıs Türk tarafının haberi olup olmadığının sorulması üzerine Burcu, Kıbrıs sorununun öznesinin Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar olduğunu belirtti.

Barış Burcu “Kıbrıs sorununun çözüm süreci, her iki toplumun seçtiği liderler önderliğinde ve her iki tarafın müzakere ekiplerince 11 Şubat ortak açıklama metninin esasları çerçevesinde yürütülmektedir. Kıbrıs sorununun özü de budur. Bu özde ve gidişatta hiçbir değişiklik yoktur ve olmayacaktır” diye konuştu.

Burcu konuşmasına şöyle devam etti:

“Bunun da doğal bir mantığı vardır. Çünkü Kıbrıs’ta bulunacak bir çözüm, bütün ilgili tarafları şüphesiz etkileyecektir. Yalnız, en çok etkilenecek olan bu adada, bu çözümle birlikte yaşayacak olan Kıbrıslı Türkler ve Rumlardır. Çözüm sürecinde, Kıbrıslı Türklerin ve Rumların bu süreci taşıyor olması, taçlandırıyor olması ve nihayetinde bir referandumda kabul edip, reddetme imkanını kullanıyor olmasının bir mantığı vardır. Bu madalyonun bir yüzüdür. Diğer yüzünde de, Kıbrıs sorununun çözümüyle doğrudan alakalı değil belki de ama onunla ilişkilendirilen başka yan olgular ve olaylar var ve de yeni bir şey değildirler. Örneğin, AB’ye de gına geldi. Türkiye’nin başlıkları açılacağı zaman işte Rum tarafının bir vetosu söz konusudur. Bunu nasıl aşarız düşünce ve egzersizleri geçmişten beri yapılmıştır. Biz öteden beri, hem Kıbrıslı Türkler olarak, hem de bütün Kıbrıs’ın yararına Türkiye’nin AB sürecini destekliyor vaziyetteyiz. Yani Türkiye, AB’ye ne kadar yaklaşırsa, Kıbrıs için o kadar yararı olur. Kıbrıs Rum yönetiminin tutumuyla ilgili olarak da zaman zaman eleştirilerde de bulunmuşuzdur. Kıbrıs sorununu ilişkilendirerek neden Türkiye’nin önünü tıkıyorsunuz diye. Şimdi dolaylı olarak Türkiye’nin başlıklarının açılma müzakereleri başladığı zaman, bundan bıkıp usanan Avrupa’nın kendisi de, acaba bir ara yol bulabilir miyiz, hem Türkiye’nin önü açılsın hem de Kıbrıs’taki atmosfere pozitif bir ivme kazandırılsın diye bir tutumu var. Bu bana göre doğru ve akıllı bir tutumdur. Hiçbir zaman, dolaylı unsurlar, ana unsurun önüne geçmemeli. Ana unsur Kıbrıs sorununun çözümüdür. Ana tarafları da Kıbrıslı Türkler ile Rumlardır. Sanki Kıbrıs sorununun çözümünü bir başka mecralarda, başka şeylerle ilişkilendirerek yeniden düzenleme ortamı yaratılıyor gibi bir düşünce içine girilmemeli. Böyle bir algı oluşmasın çünkü böyle bir şey yoktur.”

Burcu, Türkiye, AB, Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan’ın bir uzlaşı arama ortamını saygıyla karşıladıklarına vurgu yaptı.

Sözcü Barış Burcu, bir soru üzerine “Bizim her türlü süreçle ilgili her detayda bilgimiz olmayabilir. Ama temel parametreler ve gidişatla ilgili bilgimiz vardır. Bazı şeyler spontane gerçekleşir. O görüşmelerin nasıl gerçekleştiği, hangi ortamda gerçekleştiği, kimin katalizör etki gerçekleştirdiği biraz da sürece bağlıdır. Zaman zaman biz de yurt dışına gideriz. Hiç akılda, hesapta olmayan görüşmelerde bulunuyoruz. Bu görüşme, spontane bir görüşme değilse bile, spontane olarak bir takım katalizör etkiler olabilir; bunlar yoklamalardır” diye konuştu.

Türkiye’nin müzakere başlıklarının açılması için Rum tarafının eskiden beri, Türkiye’nin limanlarını Rum bandıralı gemi ve uçaklara açmasını talep ettiğini söyleyen Burcu “Türkiye de buna karşılık, siz Kıbrıs’ın kuzeyindeki limanları tanımaya hazır mısınız, sorusunu soruyordu” şeklinde bir anımsatmada bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şunu söyleyebilirim. Kıbrıs sorununun özü, Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasında müzakere edilerek halledilecek. Bu liderlerin yönetimindeki bir süreçtir. Müzakere heyetleri bunları müzakere etmektedir ve süreç, liderlerin geçmişte vardığı temeller ve esaslar üzerinde sürmektedir.”

Böylesi kritik bir süreçte, böyle bir görüşmenin doğal karşılanıp karşılanamayacağının sorulması üzerine ise Sözcü Barış Burcu şunları söyledi:

“Elbette doğal karşılamak gerekir çünkü hayat devam ediyor. Biz de Kıbrıslı Rumlarla bir birimizi devlet statüsünde tanımıyoruz ama güven yaratıcı önlemler uyguluyoruz. Günlük sıkıntıları aşmak için bir takım ara yollar bulmaya çalışıyoruz. Bunu bazen doğrudan kendimiz görüşerek aşmaya çalışıyoruz, bazen her iki tarafı dost gören tarafların girişimleriyle aşmaya çalışıyoruz. Türkiye, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve AB arasında da Kıbrıs sorununun özüyle alakalı değil ama Kıbrıs sorunuyla ilişkilendirilen başka bir meseleden bu gibi temaslar ihtiyacı ortaya çıkabilir. İlk defa da değildir.”

Türkiye ile Kıbrıs Türk tarafının bir ilişki ve irtibat düzeyi olduğunu belirten Burcu, “Zaman zaman bu düzey çok hızlıdır. Süreçle aynı gider. Bazen süreç o kadar bir hızlı gelişir ki, detaylar onun biraz arkasına sarkabilir. Zaman zaman biz de birkaç gün geriden detayları ulaştırma imkanı buluyoruz. Ama neticede en kısa sürede ulaştırmaya çalışıyoruz” dedi.

Burcu, Güney Kıbrıs’ta Mayıs ayında gerçekleştirilecek seçimlerin Kıbrıs sorununu çözmek amacı ile sürdürülen müzakereleri gerdi mi şeklindeki soruyu yanıtında, Kıbrıs Türk tarafı daha önceki süreçte de dile getirdikleri gibi seçim süreci ile çözüm sürecinin ihtiyaçlarının ayrışabileceğine inandıklarını söyledi.

Zaman zaman güneyden yapılan açıklamalara karşı cevap vermek zorunda kaldıklarını belirten Burcu, bu iddialara yanıt verirken akıl yolu çerçevesinde ve gerçekliği yansıtma sorumluluğu ile hareket ettiklerinin altını çizdi.

Burcu, “Örnek olarak çözüm ile birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin akıbetine ilişkin Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrilmesine onay verirmiş gibi sessiz kalması, temeldeki pozisyonumuz ile ilgili gerçek olmayan yanlış bir algıya sebebiyet vermiş olacaktı. Bu mutlaka yanıtlanması gereken bir husustu, buna da cevap verirken altını özellikle çizdiğim sorumlulukla hareketle birlikte yapıcı muallaklık ilkesine sadık kalarak pozisyonumuzu açıkladık” dedi.

Burcu, 1960’da yaşanan koşullardan farklı durumlar olduğu, iki bölgelilik o zaman yokken artık iki bölgelilik olacağı, iki kurucu devlet yokken iki ayrı kurucu devlet olacağı gibi Kıbrıslı Türkler için yeni bir durumun ortaya çıktığını söyledi.

Burcu, geçmişten gelen anlayışlar çerçevesinde Kıbrıslı Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamlılığı ve evrilmesi şeklinde bir algılarının bulunduğunu, buna gerekçe olarak da BM ve AB’ye üyelik için yeni başvuru yapılmayacağı gibi kendilerinin örneklemelerinden hareket ettiklerini belirtti.

“Bu nedenle, Kıbrıs Türk tarafını kendi pozisyonlarına ortak yapma çabalarına karşı sessiz kalmamız doğru olmazdı” diyen Burcu, Kıbrıs Türk müzakere ekibinin, Kıbrıs Türk halkını temsilen masada samimiyet ve kararlılıkla uğraş verdiğini kaydetti.

“Amaç, Kıbrıs Türk halkı için güven, eşitlik ve özgürlük içerisinde daha güzel bir gelecek yaratmaktır” diyen Burcu, bunu yaparken de çözüm için iki “evet”” ihtiyaç olduğu ve iki tarafın da gönül huzuru ile kabul edebileceği ortak paydayı yaratmak arzusunda olduklarını söyledi.

Burcu, “Garanti Anlaşmalarına” ilişkin görüşlerini ise şu şekilde ifade etti; “Gönül arzu ederdi ki geçmiş tarih güven üzerine kurulu olsun, ne yazık ki biz Kıbrıslılar olarak bunu başaramadık ve yakın tarih güvensizlik üzerine yazıldı. Güvensizlik üzerine yazılan tarih çerçevesinde sayıca az olan tarafın haliyle güvenlik ihtiyaçları daha fazla olacaktır. Yaşanan tarih ve pozisyonlara bakıldığı zaman Türkiye’nin garantörlüğünün Kıbrıslı Türkler için önemli olduğu görülmektedir. Ta ki gelecekte Türkiye’nin de AB üyesi olduğu ortamda güven üzerine dayalı bir tarih yazalım. Bunlarla birlikte, Türkiye’nin garantörlüğü ve Kıbrıslı Türklerin güvenlik ihtiyacı diğer taraf için tehdit olmaması sağlayacak formüllerin ne olabileceği de günü geldiği zaman konuşulabilir. Olası çözümün içeriğinde Kıbrıslı Türkler için 1960’da olmayan bazı güvenlik unsurları olacaktır. Federal yapı ile birlikte iki ayrı kurucu devlet kapsamında Kıbrıs Türklerin kurucu devlet yaşamı içerisinde, iki ayrı polis teşkilatı, iki ayrı mahkeme, iki ayrı kamu rejimi olacaktır. Bunlar tek başına Kıbrıslı Türklere yeter mi? Veya AB ya da AB dışındaki bir garanti sisteminin Kıbrıslı Türklere vereceği güvenlik duygusu tek başına yeterli olur mu? Hayır. Yaşadığımız güvensizlik tarihi üzerinden çıkılacak yeni yolda Kıbrıslı Türkler kendilerini güvende hissetmelidir.

Cumhurbaşkanımız Sn. Mustafa Akıncı haklı bir biçimde ve pek çok kez altını çizerek ifade ettiği bir gerçeklik vardır; taraflar birbirini düşman olarak değil geleceğin ortağı olarak görmelidir. Kıbrıs Türk tarafı olarak bu felsefe dahilinde çaba sarf etmekteyiz. Gerek Kıbrıs sorununun çözümü gerek güven yaratıcı önlemler konusundaki tüm çabalarda Cumhurbaşkanımız Sn. Akıncı bu temel prensiplere sahip çıkmakta ve kullandığı dilde bu prensiplere azami özeni göstermektedir”



AP Türkiye İlerleme Rapor Taslağı Dış İlişkiler Komitesi’nde onaylandı



“Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye ilerleme rapor taslağı önceki gün AP Dış İlişkiler Komitesi tarafından onaylandı.

Rum Fileleftheros gazetesi, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, tek egemenlik, tek uluslararası temsiliyet ve tek vatandaşlığa sahip olacak iki kesimli, iki toplumu bir federasyona dönüşmesine (evolvement) ilişkin değişiklik önerisinin, zor aşamalardan geçerek ilk zaferini elde ettiğini” ileri sürdü.

AP Dış İlişkiler Komitesi’nin, bu değişikliği Ankara ile KKTC’nin yoğun baskılarının ortasında kalarak kabul ettiğini ileri süren gazete, bu durumun nihai metnin AP Genel Kurulu tarafından 11–14 Nisan tarihlerinde onaylanmasının ışığında, çetin bir mücadele yaşanacağının habercisi olduğunu da iddia etti.

Haberinde, “dönüşüm” ifadesinin ötesinde, raporun dün AP Dış İlişkiler Komitesi’nde 42 lehte, 11 aleyhte ve 11 de çekimser oyla onaylandığını bildiren gazete, raporun “Kıbrıs’ın çıkarları” açısından ise şu “olumlu” ifadeleri içerdiğini kaydetti:

“1. Ankara müzakereler sürecini desteklemeye, askerlerini Kıbrıs’tan çekmeye başlamaya, aynı zamanda kapalı bölge Maraş’ı BM Güvenlik Konseyi’nin 550 sayılı kararı uyarınca, BM’ye devretmeye çağrılıyor.

2. Türkiye’nin kolonizasyon politikası eleştiriliyor ve Türkiye, işgal altındaki bölgelerin demografik yapısını değiştirmeye son vermeye çağrılıyor.

3. Türkiye, Kıbrıs MEB’inde bir kriz yaşanmasına sebep olabilecek faaliyetlerinden kaçınmaya çağrılıyor.

4. Akkuyu’da bir nükleer santral kurma planlarına son verilmesi isteniyor.

5. Rapor, Türkiye’nin AB katılım sürecinin, Türkiye’nin mülteci krizine desteğiyle bağlantısı kesiyor.

6. Türkiye’nin, 21 Eylül 2005 tarihli AB Karşı Deklarasyonu’ndaki yükümlülüklerine atıfta bulunuyor. Bu yükümlülükler arasında, katılımın esas bileşeni olarak, tüm üye devletlerin tanınması da var.

7. Buna ek olarak, AP Dış İlişkiler Komitesi tarafından dün onaylanan metin, Kıbrıs sorununun çözümü temeli olarak, 11 Şubat 2014 ortak açıklamasını kabul ediyor. Öte yandan tarafları, gerçekleştirilmesi olası referandumlar çerçevesinde, nihai çözümü desteklemeye çağırıyor.”

Gazete bir diğer haberinde ise, rapordaki temel olumsuz unsurun, Rum yönetiminin tek yanlı olarak bloke ettiği Türkiye’ye ait 23 ve 24 numaralı müzakere başlıklarının açılmasına dair değişmez tezini, yinelenmesi olduğunu da yazdı.

Gazete, raporun sahip olduğu olumsuz unsurlara “temel özgürlüklerin ve/veya AB ilke ve değerlerinin olası bir çözümde uygulanmasıyla ilgili ifade eksikliği ile AP’nin, AB müktesebatını ‘gelecekte kurulacak Kıbrıs Türk oluşturucu devletinde’ uygulama ve Kıbrıslı Türklerin AB’ye tam anlamıyla entegre etme konusundaki istekliliğinin dahil edilebileceğini” de iddia etti.

Gazete, rapor taslağı metninin, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Türkçe’nin AB’nin resmi dili olması konusundaki inisiyatifini memnuniyetle karşıladığını ve prosedürlerin hızlandırılmasını istediğini de ekledi.

Rum Simerini gazetesi ise “Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhindeki bel altı darbesinin, Türkiye ilerleme raporu ile dün AP Dış İlişkiler Komitesi’nde mühürlendiğini” iddia etti.

Gazete, raporda “çözüm potansiyeli ve işlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti’yle ilgili bir algının hakim olduğunu ve bunun yerini iki eşit oluşturucu devletin alacağını” da öne sürdü.

Gazete, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki kesimli, iki toplumlu federasyona tekabül etmesiyle ilgili kelimenin, gri alanlara netlik kazandırmadığını, çünkü uluslararası hukuk temelinde, dönüşümün bir devletin devamı veya mevcut devletin (devamı) yerine oluşacak devletler anlamına gelebileceğini” iddialarına ekledi.

AB-Türkiye Raportörü, Hollandalı Sosyalist Raportör Kati Piri’nin, 21 Eylül 2005 AB Karşı Deklarasyonu’nu dikkate almadığını ve özellikle 11 Şubat 2014 ortak açıklamasını dayanak aldığını da öne süren gazete, raporda yapılan değişiklik önerileriyle “partenojenezin açık bir şekilde dışlanmadığını” da ileri sürdü.

Gazete, buna paralel olarak, 37’nci değişiklik önerisinde “Kıbrıs Türk oluşturucu devletine ve çözümden hemen sonra bunda AB müktesebatının uygulanacağına değinildiğini” de öne sürdü.

Gazeteye göre, Avrupa Halk Partisi’nin gölge milletvekili Renata Zomer ise, “Kıbrıs Türk oluşturucu devleti ifadesine karşı olduğunu da ifade ederek, Kıbrıs sorununun çözümünün ön hazırlığı yapmanın AP’nin işi olmadığını” iddia etti.



Kasulidis: “Türkiye çözüme kadar sabretsin”



Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis “Türkiye, müzakere başlıklarının açılması için Kıbrıs sorununun çözümüne kadar sabretmeli” dedi.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre Kasulidis bu sözleri önceki gün Brüksel’de, Avrupa Halk Partisi televizyonuna yaptığı açıklamada ve ardından Avrupa Halk Partili Dışişleri Bakanları toplantısında söyledi.

“Çok zor bir durumdayız. Bir yandan Avrupa’ya ‘evet’ demek istiyoruz, diğer yandan Türkiye’ye ‘evet’ demeye, bazı nedenlerle hazır değiliz” diyen Kasulidis, özetle şunları öne sürdü:

“Kıbrıs sorununun çözümü için yürütülen çabalar, bütün zamanların en iyi çabalarıdır. Müzakere istikrarla ilerleme üretiyor. Ve Kıbrıs sorununa sonunda bir çözüm bulunacağı konusunda bizden çok daha iyimser olan Türkiye’nin, Kıbrıs’a karşı yükümlülüklerini –Ankara protokolünün geçerli olması üye devletlerden birini daha kapsamak üzere genişletilmesi- yerine getirmeyi reddederken Kıbrıs tarafından engellenen 5 müzakere başlığının açılmasını isteme nedenini anlamıyoruz.

Bu şartlar altında en iyi çözüm, Kıbrıs sorununun çözümüne kadar beklemeleridir. O zaman başlıklar otomatikman açılacak, diğer bütün sorunlar - AB-NATO ilişkileri v.b.- Avrupa’nın lehine çözülecek. Böylece biz de Avrupa’ya ‘evet’ diyeceğiz, Türkiye’ye değil.”

Gazete devamla Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders’in AB Dışişleri Bakanları Genel İşler Konseyi toplantısı sonrasında “Kıbrıs sorununun çözümü ve Türkiye’nin üyelik başlıklarının açılması arasında zeki bir senkronizasyon gerek” dediğini yazdı.

Habere göre “kinayeli bir üslupla” Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk’un Ada’da olduğuna dikkat çeken Koenders “müzakere başlıklarının açılması konusunda ilerleme kaydedildi ancak nihai karar devlet ve hükümet başkanlarına bağlı” ifadesini kullandı.

Gazete, Avrupa Komisyonu’nun Rum yönetimi tarafından dondurulmuş 5 müzakere başlığının açılması için teknik hazırlık başlattığını haber verdi. Gazeteye göre, Komisyon’un Genişleme Müdürlüğü Sözcüsü Maya Kotsigianits, Komisyon’un, Aralık’taki Zirve kararlarına uyarak 15 numaralı Enerji, 23 numaralı Yargı Sistemi, 24 numaralı Adalet ve Hukuk Devleti, 26 numaralı Eğitim ve 31 numaralı Dış Politika ve Güvenlik başlıklarının açılması ve kapatılması usulleriyle ilgili teknik hazırlık başlattığını söyledi.

Öte yandan Rum Fileleftheros gazetesi, Kasulidis’in AB Genel İşler Konseyi’nde yaptığı konuşmada “Türkiye’nin mülteciler konusunda önemli rol oynadığına inanan ortaklarımıza saygı duyuyoruz bu yüzden AB ve Türkiye’nin bu konuda işbirliği yapmasına rıza gösterdik. Ancak Türkiye’nin müzakere başlıklarının Kıbrıs müzakerelerinin bu aşamasında açılması devam etmekte olan müzakerelere zarar verir” dediğini yazdı.

Habere göre, Türkiye’nin müzakere başlıklarının açılması talebinin Kıbrıs sorununun çözüm çabalarına katkı koymayacağını iddia eden Kasulidis “mevcut duruma başlıkların ne açılması ne açılmasının reddi yardımcı olur” dedi ve geçen aralık ayında, “Kıbrıs sorunu çözülürse Türkiye’nin üyelik sürecindeki sorunlar da aşılacağından, iki prosedürün koordine edilmesini” önerdiğini hatırlattı.



ABD iki kesimli iki toplumlu federasyona bağlı



ABD, Kıbrıs sorununun iki kesimli, iki toplumlu federasyon temelinde çözümüne yönelik bağlılığını belirtti.

Rum Fileleftheros gazetesi ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yasama konularından sorumlu müsteşarı Julia Frifield’in 2015 yılı Ekim-Kasım aylarını kapsayan iki aylık raporunu ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosuna verdiğini yazdı.

Rum Haber Ajansı’nın (KİPE) haberine göre, Frifield raporun yanında gönderdiği mektupta, bütünlüklü çözüme ulaşmaya yönelik BM şemsiyesi altındaki çabaların rapor yazılırken devam ettiğini ve bu sürede liderler ve müzakerecilerinin çözüm için yapılan görüşmelerde ilerleme kaydettiğini belirtti.

Frifield, iki kesimli, iki toplumlu federasyon temelinde Kıbrıs’ı yeniden birleştirecek adil ve sürekli bir çözümün bulunmasına yönelik ABD’nin bağlılığını da dile getirdi.

Raporda, Genel Sekreterin İyi Niyet Misyonu’nun, Ekim ve Kasım aylarında Kıbrıs’ın iki kesimli, iki toplumlu federasyon temelinde yeniden birleşmesine yönelik iki tarafın hızlandırılmış çabalarını desteklediği belirtildi.

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin anlaşma için müzakerelerde kolaylık sağlamaya devam ettiğinin kaydedildiği raporda, iki liderin görüşmelerinde ele alınan konuların yönetim, yargı, vatandaşlık ve mülkiyet olduğu aktarıldı.

Raporun büyük bir kısmının Kathleen Ann Doherty’nin ABD’nin Güney Kıbrıs Büyükelçisi olarak görev üstlenmesi ve Güney Kıbrıs ile ABD arasındaki ikili ilişkilere ayrıldığını yazan gazete, Doherty’nin Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’e güven mektubu vermesi, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Eide ile yaptığı görüşmeler ve 3 Kasım tarihinde Economist Kongresi’nde yaptığı konuşmanın rapor edildiğini belirtti.

Gazeteye göre, Doherty Economist Kongresi’ndeki konuşmasında Kıbrıs sorununa bulunacak siyasi çözümün adanın ekonomisine olumlu etkisinin olacağı ve Amerikan yatırımlarının olmasına yönelik fırsatları artacağından söz etmişti.

İki kesimli, iki toplumlu federasyon temelinde adil, sürekli ve kapsamlı bir çözüm yönünde gerçek bir fırsat penceresine de işaret eden Doherty, liderlere, müzakere gruplarına ve BM’ye destek belirtmişti.

Gazete raporda, Güney Kıbrıs’ın, sözde “Münhasır Ekonomik Bölgesi” içerisindeki hidrokarbon kaynaklarından yararlanma “hakkına” destek belirtilerek, bütünlüklü bir anlaşma çerçevesinde enerji kaynaklarından gelecek olası gelirin adil bir şekilde iki toplum arasında paylaşılması teşvik edildiğini aktardı.



Ermenistan’dan Kıbrıs sorununun çözümüne destek



Ermenistan Cumhurbaşkanı Serzh Sargsyan, Kıbrıs sorununun BM kararları temelinde adil bir çözülmesine yönelik destek belirtti.

Rum Fileleftheros gazetesine göre, Güney Kıbrıs’ı ziyaret eden Sargsyan, önceki gün, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasaidis’le gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Anastasiadis’in Kıbrıs sorunu konusunda gösterdiği çabaların başarıyla sonuçlanması yönündeki umudunu dile getirdi.

Anastasiadis’le görüşmelerinde ikili ve bölgesel konuları ele aldıklarını belirterek, Ermenistan ile Güney Kıbrıs’ın bu konulara yaklaşımlarının aynı olduğundan söz eden Sargsyan, gerçekleştirilen karşılıklı ziyaretlerin önemine vurgu yaptı.

Güney Kıbrıs’ın Ermenistan’a verdiği desteğe de değinen Sargsyan, gerek Anastasiadis’in, gerekse Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru’nun ziyaretleri, ayrıca Rum Meclisi’nin “soykırım”ı reddedenlere ceza öngören karar onaylamasının bunun kanıtı olduğuna işaret etti.

Sargsyan, ikili ticari ve ekonomik ilişkileri büyük bir dikkatle takip etmeleri gerektiği konusunda hemfikir olduklarını da belirtti.

Öte yandan Güney Kıbrıs’ın Dağlık Karabağ sorununun çözümü konusundaki tezlerini takdir eden Sargsyan, Kıbrıs sorununa değinerek, ülkesinin BM kararları temelinde çözümü desteklediğini belirtti.

Sargsyan, “rahatsızlık verici müdahalelerin olmamasını ve Anastasiadis’in sistematik çabalarının hızlıca sonuca ulaşmasını umarım” sözlerini kullandı.

Rum Politis gazetesine göre Anastasiadis ise görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, Ermenilerin Güney Kıbrıs’taki aktif varlığına işaret ederek “Ermeni vatandaşlarımız iki ülke arasında önemli bir bağlantıdır” şekilde konuştu.

Anastasiadis, ayrıca Sargsyan’a Kıbrıs sorunundaki gelişmelerle ilgili bilgiler verdiğini ve Sargsyan’dan Dağlık Karabağ’daki gelişmelerle ilgili bilgiler aldığını belirtti.

Gazete haberinde, Sargsyan’ın Güney Kıbrıs ziyareti çerçevesinde iki ülke arasında diplomaların karşılıklı tanınmasına ilişkin işbirliği anlaşmasına, 2016-2020 yıllarına eğitim ve bilim alanında işbirliği programına ve 2016-2018 yıllarında kültür alanında işbirliği programına imza atıldığını aktardı.



KKTC Teknik Heyeti ekonomik programa son şeklini vermek üzere Ankara’da



KKTC Teknik Heyeti, Türkiye ile imzalanması öngörülen 2016-2018 Ekonomik Programı'na son şeklini vermek amacıyla önceki gün Ankara’ya gitti.

KKTC Teknik Heyeti, yaklaşık 70 sayfadan oluşan ekonomik program taslağına son şeklini vermek amacıyla Ankara’daki muadil teknik heyetle görüşecek.

Türkiye’de temaslar yapacak Başbakanlık Müsteşarı Ömer Köseoğlu başkanlığındaki heyette Maliye Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Havutçu, Ekonomi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Emin Bilgen; Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanlığı Müsteşarı Ercan Sınay ile Devlet Planlama Örgütü Müsteşarı Ödül Muhtaroğlu yer alıyor.



Güney’de seçim listelerine 8 bin yeni seçmen kaydı



Güney Kıbrıs’ta önümüzdeki mayıs ayında gerçekleştirilecek olan milletvekilliği seçimleri için, seçim listelerine yalnızca 8 bin yeni seçmenin kayıt yaptırdığı haber verildi.

32 bin yeni seçmenden, şu ana kadar yalnızca yüzde 25’inin oy verme hakkına sahip olduğunu yazan Rum Haravgi gazetesi, seçmen listelerine son kayıt yaptırma tarihinin, 2 Nisan olduğunu belirtti.

Gazete, bu rakamların hayal kırıklığına sebep olduğunu ve İçişleri Bakanlığını düşündürdüğünü de ekledi.

Rum Simerini gazetesinde yer alan bir ankette ise, Rum kesimindeki gençlerin seçimlerle ilgilenmedikleri ifade edildi.

Gazete, Kıbrıs Rum İstatistikçiler Enstitüsü tarafından yapılan anketin sonuçlarına göre, 18–35 yaş arası gençlerin yüzde 77’sinin seçimlerde oy vermek istemediklerini belirtti.

Gazete, bir diğer ifadeyle, 10 gençten sekizinin, mayıs ayında Güney Kıbrıs’ta gerçekleştirilecek milletvekilliği seçimlerinde, oy kullanma niyetleri olmadığını ekledi.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 33
Dün Tekil 1787
Bugün Tekil 843
Toplam Tekil 4068764
IP 3.142.199.138






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























11 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Sevgim - Millete!
Vurgunlu um - Azadl a ve adalete!
itaatim - Hocalar ma!
Borcum - Dostlar ma ve meslekta lar ma!
Nefretim - Yalanc lara ve iki y zl lere!

(Eb lfez EL BEY)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.215 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu