BASIN BÜLTENİ Burcu: “Henüz uzlaşma sağlanmayan konularda uzlaşı varmış gibi izlenim yaratmaya çalışıyor, bu doğru değil” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Burcu: “Henüz uzlaşma sağlanmayan konularda uzlaşı varmış gibi izlenim yaratmaya çalışıyor, bu doğru değil”
Tarih: 08.02.2016 > Kaç kez okundu? 1225

Paylaş


Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Rum Lider Nikos Anastasiadis’in dün yayımlanan bir söyleşisinde tarafların üzerinde henüz uzlaşma sağlamadığı konularda da ortak uzlaşı varmış gibi bir izlenim yaratmaya çalıştığını, bunun doğru olmadığını vurguladı. Burcu, Rum tarafında Mayıs ayında yapılacak parlamento seçimlerine yönelik propaganda çalışmalarının, daha önceki dostane uyarılarına rağmen, müzakere sürecini sarsıntıya uğratacak şekilde gerçekleştiğini belirtti. Burcu, dün akşam saatlerinde yaptığı yazılı açıklamada, Kıbrıs Türk tarafının kendi pozisyonlarıyla ilgili açıklamalarda bulunurken görüşme sürecine zarar vermemeye her zaman azami özen gösterdiklerini vurgulayarak “Henüz ortak uzlaşı sağlayamadığımız konularda, sanki Rum tarafı da bizim pozisyonlarımıza gelmiş gibi sahte bir algıyı hiçbir zaman yaratmadık. Muhataplarımızın da aynı şekilde davranmalarını beklerdik” ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Burcu açıklamasına şöyle devam etti: “Ne yazık ki bunun böyle olmadığı görülmektedir. Politis gazetesinde bugün (dün) yayımlanan söyleşi de tarafımızdan bu şekilde değerlendirilmektedir. Söz konusu söyleşide Rum Lider tarafların üzerinde henüz uzlaşma sağlamadığı konularda da ortak uzlaşı varmış gibi bir izlenim yaratmaya çalışmıştır. Bu doğru değildir. Kaldı ki taraflar ortak uzlaşıya vardıkları konuları usulen birlikte açıklamak durumundadırlar.

Rum tarafının bildik pozisyonlarının tekrarı olan, seçime ve tribünlere yönelik olduğu çok açık görülen bu gibi yaklaşımların müzakere sürecine hiçbir katkısı yoktur. Cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı ve ekibi Kıbrıs sorununu çözme hedefine bağlıdır. Bu çerçevede sorumluluk duygusu içinde hareket etmeye devam edecektir”



Su konusu Ankara’da masaya yatırılıyor



Türkiye’den KKTC’ye deniz altından borularla getirilen suyun yönetimi konusunda KKTC tarafından hazırlanan ileri istişare önerileri, bugün Ankara’da masaya yatırılıyor.

Hükümeti temsilen, Maliye Bakanı Birikim Özgür, Ekonomi, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sunat Atun, Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali ile Bayındırlık, Çevre ve Kültür Bakanı Kutlu Evren, bu çerçevede temaslarda bulunacak.

Tarafların uzlaşması halinde ortaya çıkacak olan hükümetler arası anlaşma, imza aşamasına gelecek.

Ankara ziyareti öncesi Ercan Havalimanı’nda BRT’ye konuşan Maliye Bakanı Birikim Özgür, “Özel işletmenin verimliliği ile kamunun gücünün birlikte değerlendirilebileceği yasalarla uyumlu” olarak nitelendirdiği modele son şeklini vereceklerini söyledi.

Su konusunda bugüne kadar yaşanan sürece ilişki bilgi veren Maliye Bakanı Birikim Özgür, projenin artık son aşamaya geldiğini vurguladı.

Suyun dağıtımı konusunda kamu-özel ortaklığı şeklinde geliştirilen modelin detaylarına ilişkin iki ülke arasındaki istişarenin sürdüğünü kaydeden Birikim Özgür, CTP-UBP hükümetinin 7 Nisan 2015’te Türkiye’nin KKTC’ye sunduğu hükümetler arası anlaşma taslağı üzerindeki çalışmayı tamamlamasının ardından, 2 ülke teknik heyetlerinin 24-25 Aralık’ta anlaşmanın detaylarını konuştuğunu hatırlattı.

Maliye Bakanı, ortaya çıkan metni imzalayacak olan Başbakan Ömer Kalyoncu’nun Türkiye’ye ileri istişare maksatlı öneriler sunma ihtiyacı hissettiğini anımsatarak, hazırlanan önerilerin geçen hafta Türkiye’ye sunulduğunu, bugün ve yarın yapılacak teknik heyet toplantılarında Türkiye’nin önerilere vereceği cevabı ele alacaklarını söyledi.

Özgür, şöyle konuştu:

“Böylece anlaşmanın son safhasına gelmiş olacağız. Bizim bu süreçte KKTC tarafı olarak hiç kuşkusuz ülkemizde çok uzun yıllar boyunca halkımızın her bir Kıbrıs Türkü’nün yaşamını doğrudan etkileyecek bir hususta tüm detayları incelikle ele alma ve hiçbir hataya da imkân tanımayacak şekilde en düzgün modeli ortaya çıkarma gibi bir hassasiyetimiz vardır ve bu noktada da çok yoğun tartışmalar ülkemizde zaten uzunca bir süredir yaşanmaktadır. Bu dinamizmin Kıbrıs Türk halkını var ettiğini ve kendi beyni gücümüzle kendi ülkemizde finansman yönü de dâhil olmak üzere en uygun modellerin uygulanabilmesi adına biz üzerimize düşeni yapmış bulunuyoruz.”

Bakan Özgür, bu noktada belediyelerin önemine dikkat çekti.

Özgür, “Yeni modelde belediyelerimizin hem suyun yönetiminde hem yürütülecek olan teknik şartname hazırlığı ve ihale süreçlerinde, hem de ihalenin ardından belirli bir süre bir işletmeci tarafından yürütülecek olan dağıtım faaliyetleri esnasında bu dağıtım faaliyetlerinin yürütülmesi ile ilgili karar mekanizması içerisinde yer alabilmesi adına ve bilhassa finansman mali giderler yönünden belediyelerimizin karşı karşıya kalabileceği bir takım risklerin bertaraf edilebilmesi adına biz yoğun bir çalışma yürüttük. Son önerilerimiz de bu minvalde bir içeriğe sahiptir” dedi.

Türkiye ve KKTC’nin bu modelin iyi bir şekilde işlemesini istediğini kaydeden Maliye Bakanı, “İşletmecinin siyaset tarafından engellenmeyeceği, verimli çalışabileceği koşulların oluşturulmasını aynı zamanda da kamunun gücünü en etkin şekilde hissettirebileceği bir yapının ortaya çıkabilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Birikim Özgür, “Özel işletmenin verimliliği ile kamunun gücünün birlikte değerlendirilebileceği, yasalarımızla uyumlu bir model ortaya çıksın diye biz üzerimize düşeni yaptık ve gelinen aşamada artık 8-9 Şubat görüşmeleri ile birlikte hükümetler arası anlaşma son şeklini almış olacak ve önümüzdeki günlerde iki ülke tarafından çok büyük ihtimalle imzalanmış olacak” dedi.

Maliye Bakanı, Kıbrıs Türk tarihinin en büyük projesi olarak nitelendirdiği projenin artık son aşamaya geldiğini, birkaç hafta içinde suyun çeşmelerden akmaya başlayacağını söyledi.

Özgür, “Bizi çok ciddi bir iş yükü bekliyor. Bunun bilincindeyiz. Teknik şartname hazırlanacak. Belediyelerle birlikte nerelerde ne gibi alt yapı yatırımlarının hayata geçirilmesi konusu kararlaştırılacak. Bir ihale süreci hayata geçirilecek. Bütün bunlar bizim hükümetimizin tarafından yürütülebilecek esaslı işlerdir diye bakıyoruz” dedi.

Tarım, Doğal Kaynaklar ve Gıda Bakanı Erkut Şahali de, taraflar arasında karşılıklı anlayış birliğinin olduğunu kaydederek, “Karşılıklı hassasiyetlere anlayışla davranıldığı noktada ben çözümsüz bir nokta olmayacağını düşünüyorum” dedi.

Şahali suyun bu süreçte daha çok evsel kullanımı ve belediyelerle ilişkisinin tartışıldığına işaret ederek, tarımsal amaçlı kullanımın da ele alınması gerektiğini söyledi.

Şahali, tarımsal amaçlı kullanımın mümkün olabilmesi için mevcut kaynakların doğru yönetilmesi; suyun mevcut ve muhtemel tarımsal alanlarda en etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayacak bir yapılanmaya ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Bakan Şahali, şöyle devam etti:

“Suyun yönetimine ve işletmesine bir bütün olarak yaklaşma zorunluluğumuz var. Türkiye’den gelen suyun işletmesi elbette önceliklidir ve buna bağlı olarak suyun yaratacağı etkiyle yerel su kaynaklarımızın geliştirilmesi ve kalitesinin artırılması çok daha büyük bir önem ifade ediyor. Çünkü yıllık 75 milyon metreküp su aslında KKTC’nin bugün için ihtiyaç duyduğunun üstünde bir su olarak değerlendirilir. Dolayısıyla hem evsel, hem de tarımsal kullanım için Türkiye’den gelen su yeterli olabilmektedir. Bu nedenle mevcut su kaynaklarımızın ıslahı ve geliştirilmesi ile ilgili çabalar bu süreçte en az gelen suyun işletmesi kadar önem arz eder. Bizler bunu da bir bütün olarak ele alacağız ve ona göre çalışmalarımızı yürüteceğiz.”

Türkiye’de yapacakları görüşmelerde karşılıklı hassasiyetlerin dikkate alınacağını kaydeden Şahali, bir sonuca ulaşmayı amaçladıklarını söyledi.

Bakan Şahali, “Karşılıklı anlayış birliğinin olduğunu söylemek mümkündür dolayısıyla karşılıklı hassasiyetlere anlayışla davranıldığı noktada ben çözümsüz bir nokta olmayacağını düşünüyorum ve son derece müsterihim. Umarım ki hem KKTC hem de TC halkı için son derece pozitif bir yeni işbirliği alanını teyit etmiş olacağız ve bu çerçevede KKTC’de yeni bir su iklimi oluşmuş olacak” dedi.

Öte yandan, Ekonomi Sanayi ve Ticaret Bakanı Sunat Atun, dağıtım ve kaynakların kullanımıyla protokol üzerinde daha önceden mutabakata varıldığını ve bu protokolün daha detaylı bir şekilde Ankara’da ele alınacağını söyledi.

Atun, ana çerçevesi 2010 yılındaki hükümetler arası anlaşmada ve daha sonra 2013-15 protokolünde çizilen ana iletim hatları ve kullanımla ilgili maddelerin üzerinde bugün ve yarın daha detaylı çalışma yapılacağını anlattı.

Bugün yapılacak ilk görüşme Türkiye Maliye Bakanlığı’nda yer alacak. Yapılacak teknik çalışman ardından ise toplantılar öğle yemeğinde devam edecek.

Heyet, akşam saatlerinde ise Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş ile yemekli toplantıda görüşecek.



Müzakereciler bugün bir araya geliyor



Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için sürdürülen müzakerelerde bugün Kıbrıslı Türk Müzakereci Özdil Nami ile Rum müzakereci Andreas Mavroyannis bir araya geliyor.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, müzakerecilerin bugünkü toplantısında, daha önce bugün yapılacağı açıklanan liderler görüşmesinin hangi tarihte yapılacağının kararlaştırılacağını kaydetmişti.

Barış Burcu, müzakerecilerin ve heyetlerin ayrıca liderler görüşmesinin hazırlık çalışmalarının daha iyi bir noktaya taşınması ve tamamlanabilmesi için bir araya geleceğini belirtmişti.



Müzakereciler Brüksel’de temaslarda bulundu



Kıbrıs Türk tarafının Avrupa Birliği müktesebatına hazırlanması için Liderlerin kararıyla Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum uzmanlardan oluşturulan komite, ilk kez Kıbrıs Türk Müzakereci Özdil Nami ve Kıbrıs Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis’le birlikte Brüksel’de temaslarda bulundu.

Bir çözüm durumunda kurulacak olan Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin Avrupa Birliği müktesebatına hazır olması için kurulan ad hoc komitenin, dün Brüksel’de Avrupa Komisyonu binasında gerçekleştirdiği toplantı, liderlerin kararıyla kurulan iki toplumlu bir komitenin Avrupa Komisyonu’nda toplantı yapması açısından “tarihi” olarak nitelendirildi.

Nami, Mavroyannis, komite üyeleri, Avrupa Komisyonu uzmanları ve Birleşmiş Milletler’den de bir temsilcinin yer aldığı toplantının bir bölümüne, çözüm sürecine tam destek belirten Avrupa Komisyonu Başkan Jean-Claude Juncker’de katıldı.

Nami ve Mavroyannis, günübirlik Brüksel ziyaretinde, Ocak ayında adada müzakerecilerle de görüşen Avrupa Komisyonu'nun Enerji Birliği'nden sorumlu Başkan Yardımcısı Maroš Šefčovič ile de bir araya geldi.

Ad hoc komitenin Brüksel temasları, bir çözüm durumunda kurulacak olan Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin Avrupa Birliği müktesebatına hazır olması için yapılması gerekenlerin “en üst düzeyde masaya yatırılması” olarak değerlendirildi.

Brüksel’deki toplantıda komitenin çalışmalarının yoğunlaştırılması kararının alındığı bunun yanında AB mevzuatı üzerine eğitim ve AB müktesebatıyla ilgili dokümanların Türkçeye çevirisi gibi çalışmalar için de kaynak ayrıldığı öğrenildi.

Bunun yanında ad hoc komitenin toplantılarında ihtiyaç duyulacak simültane tercüme hizmetleri için de 50 bin Euro ayrıldığı da kaydedildi.



Taçoy: “Rum yetkililerin anlaşma niyeti yok”



Demokrat Parti Ulusal Güçler (DP UG) Genel Sekreteri Hasan Taçoy, “Kıbrıs Rum Yönetimi yetkilileriyle siyasi parti başkanlarının Kıbrıs konusundaki açıklamalarının Kıbrıs’ta var olan gerçekler temelinde bir anlaşma yapma niyetleri olmadığını, bu nedenle Kıbrıs Türk tarafının artık yeni bir değerlendirme yapma zamanının hızla geldiğini gösterdiğini” kaydetti.

Rum yönetimi yetkilileri ile Rum siyasi parti başkanlarının açık şekilde, asla Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini istemedikleri, Türk askerinin tamamen adadan gitmesi ve Kıbrıs Türkü’nün can ve mal varlığına bir saldırı söz konusu olduğunda tek yanlı olsa dahi Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunamayacağı bir düzeni ortaya koyduklarını savunan Taçoy, yeni bir ortaklıktan yana olmadıklarını belirtti.

Taçoy, Rum yetkililerin ve siyasi parti başkanlarının “1963’te silah zoru ile ele geçirdikleri ve Rum devleti haline dönüştürerek nimetlerinden Kıbrıslı Türkler aleyhine yararlandıkları sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devam etmesini” Kıbrıslı Türklerin de anayasal bir düzenlemeyle ona yamalanmasını istediklerini kaydetti.

Hasan Taçoy, Rum tarafının görüşülmekte olan 6 başlıktan hiç birisinde geçmişe oranla daha makul görüş ortaya koymadığını; dolayısıyla eğer Rum tarafına istediği tavizleri vermezlerse bir antlaşmanın yakın değil, nerdeyse imkansız olduğunu belirtti.

Gelinen aşamada yapılması gerekenin; Rum görüşleri ışığında yeni bir toplumsal değerlendirme ve yeni stratejiler saptama sürecine girmek olduğunu ifade eden Taçoy, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rum Lider Anastasiadis’in yapacağını açıkladığı gibi; KKTC Meclisi’nde görüşme sürecinde yaşananları, Türk tarafının tutumunu ve Rum tarafının isteklerini milletvekili ve halkla paylaşması gerektiğini kaydetti.

“Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Rum tarafının Kıbrıs Türkü’nü içine düşürmeye çalıştığı tuzaklar körü, körüne bir anlaşma yapılmasını savunacak kadar kendinden geçenler dışında herkesçe görülmekte ve bir anlaşma olacağına inanç giderek azalmaktadır. Rum tarafının kötü niyetini, ortak gaz ve petrol projeleri, Türkiye’ye uzanacak petrol boru hattı ile gidermenin mümkün olamayacağı da artık belirginleşmiştir” diyen Taçoy, can güvenliği yoksa hiçbir anlaşmanın değerinin olamayacağını vurguladı.

DP UG Genel Sekreteri Taçoy, dünyadan bazı örnekler vererek Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin önemini de vurguladı.



BM’den “Greentree” tipi müzakere düşüncesi



Birleşmiş Milletlerin (BM), Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Davos’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la gerçekleştirdikleri görüşmede “Greentree” tipi müzakere yapılması isteğini dile getirdikleri iddia edildi.

Rum Kathimerini gazetesi, haberinde, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Davos’taki üçlü görüşmede okuduğu ve daha sonra Rum basınına sızan belgenin ardından BM’nin “Greentree” tipi müzakereler yapılması isteğini dile getirdiğini iddia etti.

Gazete, BM’nin Anastasidis’in sunduğu belgede dile getirdikleri karşısında “büyük anlayış gösterdiğini” savundu ve bu anlayış çerçevesinde, 2012 yılında New York’un Long Island bölgesindeki “Greentree” çiftliğinde o dönemin liderleri Dimitris Hristofyas ve Derviş Eroğlu’nun katılımlarıyla gerçekleştirilen görüşmeler gibi bir görüşme yapılması niyetini ortaya koyduğunu yazdı.

Habere göre BM, liderlerin birkaç gün BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide ve birkaç gün de BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la baş başa oturarak “yanlış anlamaları çözmelerini” önerdi.

Rum hükümetinden bir kaynak ise gazeteye, üçlü görüşme sırasında BM tarafından böyle bir öneri yapılmadığını söylemesine karşın, Rum hükümetinin gerek Davos gerekse öncesinde gerçekleştirdiği girişimlerde bu tür bir önerinin yapılmasının engellendiğini doğruladığını belirtti.



“Çözümün maliyetinin karşılanması için ekonomik yardımlar kısıtlı olacak”



Rum Fileleftheros gazetesi, Kıbrıs sorununun çözümü sonrasında ortaya çıkacak maliyetin karşılanması amacıyla yürütülen temasların, ekonomik yardımın kısıtlı olacağı sonucunu ortaya koymaya başladığını iddia etti.

Gazete, çözüm sonrası finansman için yapılan temaslar çerçevesinde başvurulan kesimlerin, ortamın netleşmesi sonrasında cevap verme eğilimi gösterdiklerini belirtirken İngiltere’nin ise “maliyetin yerel kaynaklardan karşılanması” yönünde görüş belirttiğini savundu.

Habere göre İngiliz hükümeti, “tazminatların vergi mükellefleri tarafından değil pazar tarafından karşılanması ve Kıbrıslıların fedakarlıklarda bulunmaları gerektiği” görüşünü ortaya koydu.

Gazete, İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond’un Kıbrıslı Rum muhataplarına, İngiliz uzmanların bir çalışma yapabileceklerini ve İngiltere’nin finans merkezi olan “City Of London” tarafından tahviller verilmesi senaryosunun da gündeme geldiğini iddia etti.

Gazete ayrıca, “tazminatların 1974 yılındaki fiyatlara göre olması, aksi halde diğerlerine haksızlık olacağı” görüşünün ortaya konduğunu savundu.

Gazete ayrıca, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Davos’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’la gerçekleştirdikleri üçlü görüşme sırasında Ban’ın “önemli katkılar beklenmemesi gerektiğini” söylediği iddiasında da bulundu.



Neofitu: “Kimse bize mülkiyet için 25-30 milyar vermeyecek”



DİSİ Başkanı Averof Neofitu “Çözümün maliyeti konusunda gerçekçi olmalıyız. Kimse bize mülkiyet için 25-30 milyar vermeyecek” dedi.

Rum Simerini gazetesinin haberine göre, “Kıbrıs sorununa bütçe disiplinini ve kamu ekonomisinin sürdürülebilirliğini peşinen güvence altına almayacak bir çözüm bulursak, son üç yıldır kurtulmak için son büyük fedakarlıklar yaptığımız Troyka’yı, Kıbrıs sorununu çözerek geri getirmek zorunda kalacaksak, bir daha düşünelim” uyarısında bulunan Neofitu, çözüm şeklinin, kurumların, işleyiş şeklinin sürdürülebilir kamu ekonomisi şartlarını sağlaması gerektiğine vurgu yaptı.

Neofitu “Kıbrıs sorununa çözüm bulacağız ve mülkiyet için gelip bize 25-30 milyar verecekler zannediyorsak, ayaklarımızı yere basmalıyız. Kimse başka ülkeden bir başkasının sorununu çözmek için kendi vatandaşını vergiye bağlamak niyetinde değildir” dedi ve şöyle devam etti:

“Uluslararası toplum, Avrupa, Eide mülkiyet için 10 milyar bulamayacaklarını çok iyi biliyor. Bu konularda maliyeti azaltacak çözümler gerek. Bu bizim, mülkiyet müzakeresindeki en temel silahımızdır. Çünkü ne kadar çok toprak Kıbrıs Rum idaresi altına geçerse, o kadar az tazminat gerekecek, dolayısıyla çözüm ekonomik açıdan sürdürülebilir olacak.”



Atun: "Kıbrıs’ta anlaşma adanın potansiyelini kat kat arttırır"



Ekonomi, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sunat Atun, Kıbrıs’ta muhtemel bir anlaşmanın adanın potansiyelini kat ve kat artıracağını belirterek, "Özellikle Güney Kıbrıs, KKTC ve Türkiye olarak bir köprü üzerinden kolaylaştırılmış bir ticaret ortamı, adada daha ilk yıl en az 3 milyar Euro’luk bir ticaret hacmini meydana getirir" dedi.

Bakan Atun, AA muhabirine gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

KKTC'den 4 bakanın yarın (bugün) “Asrın Projesi” diye adlandırılan KKTC’ye Su Temini Projesi’nin son dağıtım aşamasının tamamlanmasına ilişkin Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştireceğini söyleyen Atun, bakanların ziyarette muhatapları bir araya geleceğini kaydetti.

Bakan Atun, projeyle başından itibaren ilgilenen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile de bir araya geleceklerini belirterek, "Görüşmeler suyun KKTC’ye dağıtımının ve bundan sonraki yatırımların nasıl olacağının modellemesiyle alakalıdır. Zaten buna ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyeti tarafından bize gönderilen geniş çaplı bir taslak vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin öngörüleri 2010-2011 yılında yaptığımız görüşmelerde vardığımız mutabakatlarda suyun dağıtımın özel şirket tarafından, denetlemenin de kamu eliyle yapılmasıydı. Anlaşma bu ahvalde şekillenecektir. Gerisi teferruattır" şeklinde konuştu.

"Bunu KKTC hükümeti de değerlendirmiştir ve benimsemiştir" diyen Atun, "Türkiye'den KKTC'ye gelen suyun dağıtımında anlaşmazlık olan herhangi bir nokta yok. Pazartesi (bugün) veya en geç salı günü nihai mutabakata varılır ve süratle de dağıtım olur ve dağıtım olunca da biz nasıl evlere ulaştırılır artık onu planlayacağız. İhale de bittikten sonra da dağıtım özel şirketlere devredilecek ve su KKTC halkının kullanımına girmiş olacak" değerlendirmesinde bulundu.

Su temin projesi sayesinde her şeyden önce ana vatanın yüksek bereketli suyunun bu kurak topraklara hayat getireceğini söyleyen Bakan Atun, şunları kaydetti:

"Proje ile Türkiye Cumhuriyeti’nden KKTC’ye sayısız kopmaz bağlara bir fiziki bağ daha eklemiş oluyoruz. Adamız kurak bir ada. Her yıl yağışlara bağlı olarak su kullanımı ve su arzı belirleniyor. Haliyle adada kuraklık büyük ölçüde kalkacaktır. Kesintisiz bir arz meydana gelecektir. Uzun vadede suyun fiyatının ne olacağı bilinecek ve bu da yatırımcılar açısından son derece önemli bir unsurdur.

Şu anda Kıbrıs görüşmeleri konusunda çözüm süreci içerisindeyiz. Su Temin Projesi sayesinde Kıbrıs Türkü’nün elinde yıllık 75 milyon metreküp su olacak ve 50 yıllık bir süre ile bize ada üzerinde çok önemli bir stratejik koz olacaktır. Su gerek çözüm sürecine yönelik gerekse çözüm sürecinden sonraki federal çatı altında Kıbrıs Türk sermayesinin, Kıbrıs Türk insanının elinde bu kadar değerli, son derece güçlü ve ana vatan kaynaklı bir enerji unsuru olmuş olacak."

Atun, ilerleyen yıllarda bölge coğrafyasında İsrail gibi farklı ülkelere de suyun arz edilmesinin söz konusu olabileceğini belirterek, Kıbrıslı Türk sermayesinin de, Kıbrıs Türk siyaseti ve devletinin de çok önemli stratejik bir güce sahip olacağını kaydetti.

Doğu Akdeniz’de çıkacak doğal gazda Güney Kıbrıs ile iş birliğine hazır olduklarına işaret eden Bakan Atun, "Biz halen Güney Kıbrıs ile gaz konusunda iş birliğine hazırız. Eğer elde edilecek gazı bizimle beraber değerlendirmeyi düşünürlerse gazı beraber çıkaralım. Türkiye üzerinden Avrupa’ya arz edelim" dedi.

Atun, olası bir anlaşma ile kapalı Maraş’ın yeniden yapılandırılması, turizm alanındaki yatırımlar, altyapı ile beraber bu boyutun çok daha fazla mesafeye ulaşacağına ben inanıyorum. Olası bir anlaşma adada yaşayanlar için çok büyük fayda sağlayacaktır. Kıbrıs adasında kalıcı bir anlaşmaya varılması ile beraber turizm alanında, adadaki altyapı alanında, hidrokarbon rezervlerinin değerlendirilmesi alanında çok önemli gelişmeler olacaktır" diye konuştu.

Kıbrıs sorunun yarım asırdır devam ettiğine dikkati çeken Atun, sözlerini şöyle tamamladı:

"Buna zaman biçmek kolay değil. Müzakerelerde kırmızıçizgilerimiz var. Bu da Türkiye Cumhuriyeti devletinin şu andaki etkin ve fili garantisidir.

Bunun sulandırılmasına, bölünmesine asla müsaade etmeyiz. Kıbrıslı Türkler olarak siyasi eşit statüden taviz vermemiz söz konusu değildir. Türk askerinin varlığı bizim için çok çok önemlidir. Sınırlarımız, toprak konusu da çok çok önemlidir.

Bunlar üzerinde de kolay kolay tavizler verilmesi pek mümkün değildir. Türk askerinin sadece fiziki güvenlik anlamında değil, manevi olarak da çok anlamı vardır. Bunun ötesindeki her konu her şekilde görüşülebilir."



Türkiye, Güney’deki askeri bölgelerin kayıp kazılarına açılmasını talep etti



Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne, Kıbrıslı Türk kayıpların bulunması amacıyla Güney Kıbrıs’taki askeri bölgelerin kazılara açılması talebini iletti.

Rum Haravgi ve diğer gazetelerin haberine göre, Rum Başkanlık Sarayı İnsani Konular Komiseri Fotis Fotiu, Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nden, Güney Kıbrıs’ın askeri bölgeleri kazıya açmasını talep etmesini istediğini açıkladı.



Rumlar ekonomi konularında uzmanlardan yardım istedi



Rum Başkanlık Müsteşarı Konstantinos Petridis, Kıbrıs sorununun ekonomik boyutunda çok karmaşık konular bulunduğundan uzmanlardan yardım istediklerini belirtti.

Rum Alithia gazetesinin haberine göre “Lefkoşa tarafından, Dünya Bankası ya da Uluslararası Para Fonu’na (IMF) Kıbrıs sorununun çözümü durumunda üniter bir ekonomi için teknokratik çalışmalar hazırlanması yönünde resmi bir başvuruda bulunuldu mu?” sorusuna olumlu yanıt veren Petridis, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in kalıcı ve işlevsel bir çözüm istediğini söyledi.

Tazminat fonu, ekonominin işleyiş şekli, finansal konular ve bilhassa KKTC’de ekonomik koşullarla ilgili çok karmaşık konuların bulunduğuna işaret eden Petridis, sadece işleyen bir perspektif değil, gerçek bir kalkınma perspektifi için tüm bunların analiz edilmesi, çalışılması gerektiğini vurguladı.

Bu nedenden dolayı daha uzman ve ciddi uluslararası örgütlerin katılımını istediklerini söyleyen Petridis, Kıbrıslı Türklerin ekonomisinde yapısal değişiklikler de yapılması gerekiyorsa bunların yapılması gerekeceğini savundu.

Kıbrıs sorununun olası çözümünde kumarhane yatırımcısının kâr açısından planlarının alaşağı olup olmayacağı sorusuna karşılık ise Petridis, bu tür yatırımcıların hesaplamalarını yaptıklarına, gerek ekonomik, gerekse siyasi koşulları araştırdıklarına işaret ederek, çözüm perspektifi ve çözümün ardından ekonomi ve turizmde oluşacak yeni dinamiğin yatırımcılar için çok cezbedici olacağına dair inancını dile getirdi.



Kardinal Sandri, Gürpınar ve Özhan’daki kiliselerde dua etti



Roma Katolik Kilisesi Yönetim Kurulu Doğu Kiliseleri Cemaati Valisi Kardinal Leonardo Sandri, Gürpınar’daki Ay. Marina Kilisesi ve Özhan’daki Ay. Archangelos Michael Kilisesi’nde dua etti.

Sandri, Ay Marina’da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Erhan Erçin tarafından karşılandı.

1974 öncesinde Gürpınar ve Özhan’da yaşayan Maronitler de Sandri ile dua etti.

Kardinal Sandri ve heyetinde yer alan din adamları, Gürpınar ve Özhan’ın arkasından Karpaşa ve Koruçam köylerini de ziyaret etti.

Ay. Marina Kilisesi’ndeki dua sırasında, ada için iyi dileklerde bulunan ve barışa destek belirten Sandri, barışa ulaşılması yönünde çaba sarf eden kişilere takdirlerini de ifade etti.

Kardinal Sandri, “en erken zamanda adaya barış gelmesi için” dua etti.

Duanın ardından Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Erhan Erçin, Kardinal Sandri ve ekibine Kıbrıslı Türkler adına “hoş geldin” dedi; Cumhurbaşkanı Akıncı’nın iyi dileklerini iletti ve Maronitler için önemli bir bina olan kilisenin restorasyonuna katkı koymaktan dolayı mutluluklarını ifade etti.

Kapsamlı çözüm müzakerelerinin devam ettiği bu dönemde, tüm tarafların bir arada yaşama kültürü içerisinde olmasını önemsediklerini ve bunun için kilisede olduklarını dile getiren Erçin, Kardinal’e ziyaretinden dolayı teşekkür etti.

Müzakerelerin sürdüğünü ve önemli bir süreçten geçildiğini kaydeden Erçin “ Sizlerin ve Maronit halkın da desteğiyle hep birlikte bu adada barış içinde yaşayacağız, Maronitler Kıbrıs kültürünün önemli bir parçasıdır” dedi.

Gürpınar’daki Ay Marina Kilisesi, Kıbrıslı Türklere yönelik yapılacak AB Mali Yardımı finansmanı ve Kültürel Miras Teknik Komitesi tarafından yürütülecek çalışmalar kapsamında restore edilecek.

Restorasyon çalışması ile ilgi ihale Mart ayında açılacak ve ihaleye Kıbrıslı Türk müteahhitler katılacak.



Atalay: “5 yıldır barış temelli çalışmalar yapıyoruz”



Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay, "Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yol" çalışmalarına ilişkin, "5 yıldır başta ibadethaneler konusu olmak üzere, dini konularda karşılıklı hakların korunması ile alakalı barış temelli çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar bizim tarafta, Rum tarafında ve uluslararası alanda genel olarak ciddi ilgi gördü" dedi.

Atalay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kıbrıs adasının bölgenin en stratejik noktalarından biri olduğunu söyledi. Kıbrıs'ta bir savaş durumunun söz konusu olmadığını belirten Atalay, "Aksine, fiilen bir barış durumu var fakat istenilen şey, bu barışın kalıcı olmasıdır. Türklerin haklarının, güvenliğinin garanti altına alınabileceği, kimliğinin korunabileceği zeminde bir anlaşmaya varılabilmesi arzulanmaktadır" diye konuştu.

Kıbrıs'ta geçmişteki çatışmaların doğrudan din temelinde şekillenmese de problemlerin başladığı 1963'te Cumhurbaşkanının başpiskopos olmasının Türk toplumunda kiliseye karşı ciddi bir güvensizlik oluşturduğunu dile getiren Atalay, şöyle devam etti:

"Diğer tarafta camilerimiz, bu tarafta Rum Ortodokslar, Maronitler, Latinler ve Ermenilerin kiliseleri var. Savaş sonrasında bu kiliseler ve camiler rahat kullanılamıyordu. İki taraf da tamamen tecrit edilmiş durumdaydı. Biz ilk defa 2011 yılında, dönemin Türkiye Dışişleri Bakanı olan Sayın Ahmet Davutoğlu ile yaptığımız istişarelerle, Güney Kıbrıs'a din görevlisi atayarak, Rum tarafı ile ilişkileri başlattık. Yine İsveç Büyükelçiliğinin desteğiyle dini liderlerle inisiyatif başlattık. 5 yıldır başta ibadethaneler konusu olmak üzere, dini konularda karşılıklı hakların korunması ile alakalı barış temelli çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar bizim tarafta, Rum tarafında ve uluslararası alanda genel olarak ciddi ilgi gördü."

Atalay, "Kıbrıs Barış Sürecinde Dini Yol" olarak adlandırılan bu çalışmaların BM ve AB tarafından olumlu karşılandığını vurguladı.

İki toplum arasındaki psikolojik bariyerleri ortadan kaldırarak, bir araya gelinebileceğini gösterdiklerine işaret eden Atalay, bununla da yetinilmemesini istedi.

Ayağı yere basan, gerçekçi, sürdürülebilir bir sürecin oluşabilmesi için siyasetin yanında, sosyal, dini ve ekonomik aygıtların işletilmesi gerektiğine dikkati çeken, Atalay, "İnanç açısından Müslümanlar olarak sürekli 'İslam, kelime anlamı itibarıyla barış demektir' vurgusunu yapıyoruz. Peygamber Efendimizin düzenlediği Medine Vesikası ve Osmanlı'nın bir arada yaşama tecrübesi yeterince ilham vericidir. Biz teolojik tartışmalardan uzak, dini liderler olarak ortaya ortak bir irade koyduk. Bu sürecin sürmesini ve tüm dünyaya örnek olmasını istiyoruz" dedi.

Atalay, Rum tarafında 40 bin Müslüman'ın yaşadığını aktararak, "Bu Müslümanlarla iletişim kurduk. Camilerimizin bir kısmını aktifleştirdik. Dışişleri Bakanlığımız, Kıbrıs Kilisesi tarafından BM aracılığıyla yapılan, bizim de desteklediğimiz ibadet taleplerinin karşılanmasında büyük kolaylıklar sağladı" ifadesini kullandı.

Atalay, Güney Kıbrıs'taki Hala Sultan Tekkesi'ne ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, Hala Sultan'ın, Hz. Muhammed’in süt teyzesi olduğunu vurguladı.

Atalay, şunları kaydetti:

"Hala Sultan, Peygamberimizin muştusuyla ileri yaşta ilk deniz seferine katılarak Kıbrıs'a gelmiş ve şehit olmuş bir annemizdir. Kıbrıs Rum tarafında Hala Sultan'ın mezarının bulunduğu bir tekke var. Bu tekke ecdadımız Osmanlı tarafından ayağa kaldırılmıştır. İbadethane olarak kabul edilmeyen Hala Sultan Tekkesi'ne ibadethane statüsü kazandırdık. Yine bu sürecin sonucunda, Başpiskoposluğun desteğiyle, normalde diğer tarafa geçemeyen Türkiye kökenli Müslümanların biner kişilik kâfilerle tekkeyi ziyaret etmesini sağladık. Şu ana kadar 5 ziyaret yapıldı. Ayrıca hem Baf hem de Lefkoşa'da 1963'ten sonra kapanmış camilerimizi açtık, mezarlıklarımıza gittik. Bunlar karşılıklı güven arttırıcı adımlardır. Barış sürecinin olumlu sonuçlanması, Kıbrıs'ın özel pozisyonundan dolayı içinde bulunduğu coğrafyayı da olumlu etkileyecektir."



Anastasiadis, meclis oturumunun açık olmasını istedi



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Rum Meclisi’nde 11 Şubat Perşembe günü yapacağı Kıbrıs sorunu ve müzakereler konulu konuşmanın kapalı oturumdan çıkarılarak kamuoyuna açık yapılmasını talep etti.

Rum Politis gazetesi, Rum Yönetim Başkanı Nikos Anastasiadis’in önceki gün Rum Meclisi Başkanı Yannakis Omiru’yu telefonla arayarak, 11 Şubat tarihinde yapacağı ve gizi oturum olması kararlaştırılan Rum Meclisi’ni bilgilendirme konuşmasının kamuoyuna açık yapılması talebinde bulunduğunu yazdı.

Gazete, hükümet kaynaklarına göre, Anastasiadis’in bu talebinin sebebinin, mecliste kapalı oturumda konuşması sonrasında, kamuoyuna yönelik basın toplantısı yapana kadarki sürede, konuşmasındaki sözlerinin çarpıtılarak sızdırılması endişesi olduğunu belirtti.

Anastasiadis’in mecliste açık oturumda konuşması durumunda kamuoyuna yönelik basın toplantısı yapmama olasılığı mevcut.



Arpalık Şehitleri anıldı



Arpalık’ta 52 yıl önce Rum saldırılarına karşı direniş sırasında şehit düşen 5 Arpalıklı törenle anıldı.

Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği Başkanı Ertan Ersan törende yaptığı konuşmada, Türklük uğruna mücadele veren Arpalık köylülerinin direniş esnasında 5 şehit verdiğini ifade etti.

Ersan, 6 Şubat 1964 tarihinde Rumların, Rum aracına ateş açıldığı iddiasıyla 172 nüfuslu köyü kuşatma eylemi başlattıklarını ve köylülerden sahip oldukları silahları teslim etme çağrısında bulunduklarını kaydetti.

Ersan, silahlarını teslim etmeyen köylülerin mermileri bitene kadar 250 Rum saldırganına karşı direndiklerini, köye giren Rum saldırganların aralarında 13 yaşındaki İsmail Musa’nın da bulunduğu Ali Hasan Mulla, Mehmet Hüseyin Büyük, Mustafa Osman Margili ve Hasan Mulla Mustafa’yı kurşuna dizdiklerini kaydetti.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 63
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 828
Toplam Tekil 4075609
IP 3.138.122.195






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.287 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu