BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Henüz toprak konusuna girmedik” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Henüz toprak konusuna girmedik”
Tarih: 23.12.2015 > Kaç kez okundu? 1414

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs müzakerelerinde henüz toprak konusuna girmediklerini kaydederek, “Halktan gizlemek istediğimiz hiç bir şey yok. Herkes huzur içinde olsun, halkın huzurunu, rahatlığını, gelecek güvencesini temin etmeden olurumuzu vermeyiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Dün Şehit Aileleri ve Malül Gaziler Derneği yönetimini kabulünde yaptığı konuşmasına, şehitleri, rahmet, şükran ve minnetle anarak başladı, “Onların aziz hatıralarını yad etmek çok önemli” ifadesine yer verdi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Şehit Aileleri ve Malül Gaziler Derneği’ne yaptığı ziyareti anımsatan Mustafa Akıncı, “Burada söylediğim bir söz vardı, onu tekrarlamak istiyorum” dedi ve şöyle devam etti:

“Camianız, savaşın acısını ve barışın değerini en iyi anlayan kitledir. Kıbrıs Türkü’nün çoğunluğunda acı var. Kimisinde şehit, kimisinde gazi, kimisinde kayıp var. Bu halk bir şekilde bu acıyı tattı. Ama Şehit Aileleri Derneği’nin mensupları bu acıyı birebir yaşadı. Bu acıların bir daha tekrarlanmaması son derece önemlidir.”

Mücadele ve Şehitler Haftası nedeniyle dün düzenlenen anma töreninde Anıt Özel Defteri’ne yazdıklarını anımsatan Akıncı, “Bir daha şehit olmayı gerektirecek şartların olmaması, bunların bir daha yaşanmaması temennimizdir” dedi.

Bunun için adil ve kalıcı barışın ne kadar önemli olduğunun herkes tarafından bilindiğini de söyleyen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Bizi, bir daha geçmişe götürmeyecek şartları oluşturma gayreti içindeyiz. İki tarafın da gönül huzuruyla kabul edebileceği bir anlaşmayı yapmak elbette kolay değil, zor bir iş ama önemli olan da bu” şeklinde konuştu.

Akıncı, “Eğer bir taraf mutlu olur, diğer taraf kaybederse böyle bir anlaşma olmaz, zaten böyle bir anlaşma imzalanmaz, böyle bir anlaşma imzalansa bile onaylanmaz, ya bir taraf ya diğer taraf bunu reddeder” dedi.

Önemli olanın iki tarafın da adil göreceği, ‘biz bununla yaşayabiliriz’ diyebileceği bir anlaşmaya varmak olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, özgürlüğün, eşitliğin ve güvenliğin önemli olduğunu dile getirdi, şunu ekledi:

“Kıbrıs Türk halkı güvenliğini Türkiye’nin garantisinde görüyor, Türkiye olmazsa bunu gerçek bir güvence olarak görmüyor. Benim görevim, Kıbrıs Türk halkını temsil ettiğime, onların sesi olduğuma göre, Kıbrıs Türkü’nün bu hissiyatını bütün muhataplara, sadece Güney’e değil, bizi ziyaret eden insanlara da anlatmak ve öyle bir çerçeve çizmek ki Kıbrıs Türkü Türkiye’nin güvencesini hissetsin ama bu güvence diğer taraf için bir tehdit gibi algılanmasın. Bunu yapmak mümkün mü? Mümkündür. Yeter ki istek olsun, azim olsun, anlayış olsun, bunun bir yolunu bulmak mümkün.”

O gün gelinceye kadar, öncelikle iki kesimliliğin ve siyasi eşitliğin halledilmesi gerektiğini de ifade eden Akıncı, “Mesafeler alıyoruz ama bitmedi. Önümüzde daha yürünecek yol var. Her zaman söylerim, önce neyi garanti edeceğimizi ortaya çıkaralım, bu anlaşmanın diğer önemli prensiplerini oluşturalım. Garantileri zaten Türkiye’de de söylüyor, günü geldiğinde 5’li bir konferansla ele alacağız. Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafı ve 3 garantör ülke bunları birlikte değerlendirecek” dedi.

Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis’in açıklamasına da değinen Akıncı, “Anladığım kadarıyla Sayın Anastasiadis bir soruya karşılık Annan Planı’ndaki haritadan bahsetti ve o topraklar verilmedikçe bir anlaşmanın olmayacağını söyledi. Henüz toprak konusuna girmedik, dolayısıyla bu zamansız bir beyan oldu. Bir taraf Annan Planı’nı reddetti. İşine geldiğinde bunları reddettik, bunlar olmaz, işine geldiğinde ‘ha’ burasını isterim demek doğru olmaz. Annan Planı’nın sadece bir kısmını alıp diğerlerini çöpe atarsak o zaman diğer tarafa haksızlık yapmış olursunuz” dedi.

Referandumun 2004’te yapıldığını ve aradan 11 yıl geçtiğini anımsatan Akıncı, şunları kaydetti:

“Bu 11 yılın neler getirdiğini, sadece manevi anlamda değil, fiziki, coğrafi anlamda da epeyi değişiklikler oldu. İnşaatlar oldu, yeni yerleşmeler oldu. Bütün bunları dikkate alarak bir toprak düzenlemesi yapmak durumdayız. Biz dengeli bir anlaşmadan yanayız. Kimsenin hakkını yemek istemeyiz. Onların da hakları elbette vardır ama kendi hakkımızı da korumak durumdayız.”

“İyi niyetle, iki tarafın da kabul edebileceği, dengeli, adil, eşitlik, güvenlik, huzur, barış ve özgürlük içinde yaşayabilecek bir çerçeveyi çizmeye çalışıyoruz” diyen Akıncı, “Bu mümkün ama kolay değil” dedi.

Henüz aşılması gereken zorluklar olduğunu da ifade eden Mustafa Akıncı, “Bu zorlukları Türkiye ile yakın istişare içinde en başta da halkımızla, sivil toplumla, Meclis ile, hükümetle, siyasi partilerle istişare içinde olacağız” ifadesine yer verdi.

Zaman zaman Cumhurbaşkanı bizi bilgilendirmiyor diye bazı yakınmalar olduğunu da kaydeden Akıncı şunu ekledi:

“Yapılan görüşmelerin tutanakları 3-5 gün içinde kelimesi kelimesine Meclise gidiyor. Okuyanlar biliyor ve şikayet etmiyor. Benim olmadığım durumlarda da müzakereci gelen siyasi partileri her hafta aydınlatıyor.”

Önümüzdeki günlerde Meclis Başkanı Sibel Siber, Başbakan Ömer Kalyoncu, Dışişleri Bakanı Emine Çolak ile görüşeceğini açıklayan Akıncı, ardından Meclis’te grubu bulunan partilerle bir araya geleceğini, basın mensuplarıyla da yeni yıl resepsiyonunda görüşeceğini kaydetti.

Akıncı, bu görüşmelerin belirli dönemlerde, elde veri olduğunda yapılabileceğini belirterek, şöyle devam etti:

“Bunları her an, her saat yapamazsınız. Müzakere sürecinde adım adım gitmek lazım. Biz de bunu yapıyoruz. Halkımızdan gizlemek istediğimiz hiç bir şey yok. Çünkü bunu halk onaylayacak. Halk bilmediği bir şeyi onaylar mı, onaylamaz. Halk adına burada bulunmaktayız” dedi.



Gayri resmi 5’li konferans hazırlığı yok



Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Kıbrıs Rum basınında iddia edildiği gibi Davos’ta gayri resmi 5’li konferans hazırlıklarının bulunmadığını söyledi.

Kıbrıs Rum basını, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide’nin Ocak sonu için Davos’ta 20-23 Ocak 2016 tarihlerinde düzenlenecek Dünya Ekonomi Formu sırasında garantiler konusunu ele almak için garantörler İngiltere, Türkiye ve Yunanistan ile birlikte adadaki tarafların katılacağı gayri resmi bir beşli konferans organize etmeye çalıştığını yazmıştı.

“Davos bir ekonomik forumdur” diyen Burcu, Eide’nin söz konusu çabaları konusunda kendilerine resmi bir bilgi gelmediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Ocak sonu yapılacak Dünya Ekonomi Forumu çerçevesinde temaslar gerçekleştirmek üzere İsviçre’nin Davos kasabasına gideceğini ancak programının henüz belli olmadığını söyledi.

Burcu, Cumhurbaşkanının Davos’ta üst düzey temas yapıp yapmayacağının sorulması üzerine “Her zemin ve her fırsatta en üst düzey temaslar yapmak istiyoruz. Bu imkanlar oluşursa bunu kullanırız” dedi. (Kıbrıs Gazetesi)



Anastasiadis: “Çoklu konferans zamanı değil”



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Dünya Ekonomi Formu’nun daveti üzerine gideceği Davos’ta düzenlenecek gayrı resmi beşli konferansa katılmayacağını açıkladı.

Rum Fileleftheros gazetesi, Anastasiadis’in, Kıbrıs sorununda düzenlenecek herhangi gayrı resmi veya beşli konferansa katılmayacağını açıkça ortaya koyduğuna dikkat çekti.

Habere göre, Eide’nin, ocak ayı sonunda Davos’ta bir çoklu-konferans konusunda nabız yoklayıp yoklamadığı sorulan Anastasiadis “Hayır, nabız yoklansa bile, böyle bir şeyin zamanı olduğunu düşünmüyorum” dedi.

Anastasiadis, şunları ekledi: “Organizatörlerden, Davos toplantısına katılma daveti aldım. Niyetim, çoklu veya herhangi bir konferansa katılmak maksadıyla gitmek değil. Kıbrıs sorunuyla hiçbir alakası olmayan bir uluslararası toplantıya, Dünya Ekonomik Forumu’na katılacağım. Ancak ikili görüşmeler olursa ki olacak, bu görüşmelerin konusu, Kıbrıs sorununa bulunacak çözümle ilgili ne istediğimiz, ne arzuladığımız, neyin sürdürülebilir olacağı çerçevesinde olacak.”

Rum Haber Ajansı’nın New York kaynaklı haberini işaret ederek Rum yönetiminden bir kaynağın, Anastasiadis’in Dünya Ekonomi Forumu için Davos’a davet edildiğini doğruladığına işaret eden gazete, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yanı sıra garantör ülkelerin temsilcilerine de benzer davetler gönderilmiş olabileceğini kaydetti.

Haberde, “Haber Ajansı’nın işaret ettiği diplomatik kaynak, garantilerle ilgili istişarelerin başlaması için Eide’nin garantör güçleri bir araya getirme planı olduğunu belirterek, ‘etrafta iki lider de olursa, bir gayrı resmi çoklu konferansın şartları oluşur’ dedi.”

Rum Simerini gazetesi, liderlerin Ocak ayı görüşme programlarının 7, 14 ve 29 Ocak olarak belirlendiğini yazdı.

Gazeteye göre, Ekologlar ve Çevreciler Hareketi “Eide, Davos’ta gayrı resmi beşli konferans düzenlemeyi başarmak için Anastasiadis’le Akıncı’yı ve üç garantör gücün liderlerini Davos’a davet ettiği bilgisinin sızmasına müsaade ederse Anastasiadis’in şahsı için çok nahoş durumlar meydana gelecek” uyarısında bulundu.

Anastasiadis’in Davos’a Eide tarafından değil Dünya Ekonomi Forumu organizatörleri tarafından davet edildiğini ve beşli konferansa katılmayacağını açıklamakla iyi ettiği görüşünü ortaya koyan Hareket “Eide veya bu bilgiyi sızdıranlar, uzlaşmaz ve Kıbrıs sorununun çözümünü istemeyen taraf olarak Türkiye’yi değil Kıbrıs Cumhuriyeti’ni göstermeyi bir kez daha başardı” vurgusunu yaptı.



Kalyoncu: “Kıbrıs Türk halkı her fırsatta ortaya çözümden yana bir tavır koydu”



Başbakan Ömer Kalyoncu, Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı bir çözüme kavuşması için Kıbrıs Türk Halkı’nın her fırsatta ortaya çözümden yana bir tavır koyduğunu vurguladı.

Kalyoncu, “Geçmişte yaşanan olumsuzluklara rağmen inancımızı hiçbir zaman kaybetmeden, kendi ayaklarımız üzerinde durmayı başardık” dedi.

21–25 Aralık Milli Mücadele ve Şehitler Haftası’nın 52’nci yıldönümü kapsamında bir mesaj yayınlayan Başbakan Ömer Kalyoncu, Kıbrıslı Türklerin özgürlük mücadelesi uğruna canlarını ortaya koyan şehitleri rahmet, gazileri ise minnetle andıklarını kaydetti.

Kıbrıslı Türklerin geçmişte olduğu gibi bugün de umut ve inançla güçlü duruşunu koruduğunu ve daha sağlam adımlarla ilerlemesini sürdürdüğünü ifade eden Başbakan Ömer Kalyoncu mesajında şunu da kaydetti:

“Kıbrıs Türkü, ulaşılacak bir anlaşmayla hak ve menfaatlerinin korunacağına olan inancını korumuş, bu konuda büyük bir sabır ve kararlılıkla beklemiştir.

Geçmişte yaşananların bir kez daha yaşanmaması dileğiyle, tüm dünya kamuoyuna göstermiş olduğumuz kararlılık ve iyi niyetin göz ardı edilmemesi temennisini bir kez daha yinelemek istiyorum.”



Özgürgün: “Kıbrıs Türk halkının olası bir anlaşmaya karşı umutları azalmaktadır”



UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in, “Annan Planı temelinde iade edilecek olan bölgelerin hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğine ve bunun ‘olmazsa olmaz’ olarak addedildiğine, Güzelyurt’un iadesinde ise sorun görmediğine” ilişkin açıklamalarının Kıbrıs Türk halkının olası bir anlaşmaya karşı umutlarını azaltmaktan, öfkesine neden olmaktan öteye geçemediğini belirtti.

Özgürgün, 15 Mayıs 2015’te başlayan Kıbrıs müzakerelerinde iki lider arasında gerçekleştirilen toplantıların yıl itibariyle sonuncusunun önceki gün gerçekleştiğini belirterek, “her iki liderin süreçten memnun olduklarına ilişkin açıklamalarını Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in ‘olmazsa olmazlarının’ gölgesinde hayretle izlendiğini” kaydetti.

Rum tarafının çeşitli vesilelerle açıklanan tüm görüşme başlıklarındaki talepleri dikkate alındığında, yarım asra yaklaşan süredir devam eden müzakerelerin neden sonuçlanmadığının açıkça görüldüğünü dile getiren Özgürgün, “Görüşme sürecini olumsuz etkileyen bu tür açıklamalar, Kıbrıs Türk Halkının adadaki varlığını, güvenliğini, özgürlüğünü, hak ve çıkarlarını gözetmeyen Rum zihniyetinin halen değişmediğini, asla değişmeyeceğini ısrarla hatırlatmaktadır” dedi.

Halkın, iyi niyetten yoksun, paylaşımdan uzak, bağnaz düşüncelere sahip Rum tarafı ile adada adil ve yaşayabilir bir anlaşmanın Mart ayına kadar nasıl sağlanacağını sorguladığını kaydeden Özgürgün, sözlerine şöyle devam etti:

“Ulusal Birlik Partisi olarak, Kıbrıs Türk Halkının hak ve hukukunu görüşme masasında savunma görevini üstlenmiş Cumhurbaşkanından, müzakere sürecine ilişkin gelişmeleri, en az eşiti Anastasiadis’in Rum Meclisine, Siyasi Partilerine ve halkına açıkladığı oranda paylaşmasının önemine ve algı operasyonunda meydanı Rum Liderliğine bırakmasının olumsuzluğuna dikkat çekmiş ve uyarılarda bulunmuştuk. Bu nedenle Anastasiadis’in Türk tarafının mülkiyet, toprak ve garantörlük gibi konulardaki hassasiyetini yok sayan, iki bölgeliliği sulandıran çözüm taleplerine Cumhurbaşkanı Akıncı tarafından gerekli yanıt hemen verilmeli halkımız rahatlatılmalıdır.”

Özgürgün, Ulusal Birlik Partisi olarak temenni ve beklentilerinin, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın hiç değilse ileriki süreçte sorumluluğunun gereği, üzerine düşeni cesaretle yapması olduğunu kaydetti.



“Avrupa Birliği’nde Federal Devlet: Zorluklar ve Fırsatlar” konulu bir yuvarlak masa toplantısı düzenlendi



Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Bilgilendirme Ofisi tarafından Ticaret Odası’nda “Avrupa Birliği’nde Federal Devlet: Zorluklar ve Fırsatlar” konulu yuvarlak masa toplantısı düzenlendi.

Toplantının açılışında Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Ofisi Başkanı Andreas Kettis ile Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros birer konuşma yaptı. Açılış konuşmalarının ardından, Mülkiyet Konusu Çalışma Grubu Başkanı, Kıbrıslı Rum Müzakereci Heyeti üyesi Erato Kozakou Markulli “Farklı Modeller, Faklı Zorluklar”, Avusturya Büyükelçisi Dr. Karl Mueller “Avusturya Örneği: En iyi uygulamalar”, Kıbrıs Üniversitesi Öğetim Görevlisi Prof.Dr. Niyazi Kızılyürek “Federal Kıbrıs’ın Tarihsel ve Siyasi Temelleri” ve Avrupa Birliği İşleri Çalışma Grubu Başkanı, Kıbrıslı Türk Müzakereci Heyeti Üyesi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Erhan Erçin “AB Çatısı Altında Federal Kıbrıs: Kıbrıslı Türk Bakış Açısı” konularında sunum yaptı.

Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros toplantıda yaptığı konuşmada, federalizmin içeriğinin Kıbrıs için yeni bir şey olmadığına işaret ederek, 1960 Cumhuriyeti’nin de federal bir devlet olarak diyazn edildiğini ve 1974 sonrasındaki müzakerelerde de Kıbrıs’ın yeniden federasyon devleti olarak tasarlanmaya çalışıldığını belirtti.

Toros, Kıbrıs’ın geleceği konuşulurken hep federasyonun örnek alındığını ve her düzeyde bu konuda tartışmalar yaşandığını ancak sıradan halkın, sokaktaki insanın federalizm konusunda çok fazla fikri olmadığı düşüncesinde olduğunu söyledi.

Federalizmin, işbirliği ve ortaklığı teşvik eden bir model olduğunu kaydeden Toros, sistemin başarısının çalışabilir olmasına bağlı olduğunu belirtti. Toros, dil engelinin aşılacağı düşünülse bile mevcut yaşama alışkanlıklarının aşılmasının zor olacağını ifade etti.

Mevcut bürokratik yapının sıkıntılarına işaret eden Toros, bir geçiş süreci yaşanacağını ve zorlukların da kaçınılmaz olduğunu ancak tüm bunların geçici olacağını belirtti.

Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Ofisi Başkanı Andreas Kettis, konuşmasına, Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros’u ve barışçı girişimlerini överek başladı. Planladıkları bir dizi toplantının ilkini bugün gerçekleştirdiklerini kaydeden Kettis, amaçlarının Kıbrıs Türk toplumunu bilgilendirip, olası çözüm sonrasında AB üyeliğinin bütün avantajlarından faydalanmalarını sağlamak olduğunu söyledi.

AB içindeki diğer federasyon modellerinin daha iyi anlaşılmasının bir diğer hedef olduğuna işaret eden Kettis, AP Başkanı Schulz’un bir süre önce yaptığı Kıbrıs’a ilişkin değerlendirmeye atıfta bulunarak, AB’nin çözüm amaçlı müzakere sürecine desteğini yineledi.

Kettis, Schulz gibi, yakalanan momentum yitirilmeden çözüme ulaşılması temennisinde bulunarak, BM parametrelerine dayalı çözümün önemine vurgu yaptı. Kettis, “Birleşik, federal bir Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’ya örnek olabilir” dedi.

Erato Kozakou Markulli de ilke defa Kuzey Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklere hitap ettiğini belirterek, bundan duyduğu memnuniyeti Türkçe olarak ifade etti ve “Sizinle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum” dedi.

Federasyonlar ve modelleri hakkındaki sunumunda, üniter, federal ve konfederal olarak bilinen üç model bilindiğine işaret eden Markulli, dünyada bugün 4’ü AB üyesi olan 25 tane federasyon bulunduğunu söyledi.

Markulli, federesyonların da kendi içinde modelleri bulunduğunu, ABD ve İsviçre’nin “klasik federasyon”, Belçika ve Ethopya’nın “uniter devletten dönüşen federasyon”, Bosna Hersek’in ise “çatışmalardan doğan federasyon”a örnek olduğunu belirtti. Federasyonun sözkonusu olduğu 25 ülkedeki nüfusun dünya nüfusunun yüzde 40’ını oluşturduğunu kaydeden Markulli, en büyük nüfuslu federasyonun Hindistan ve ABD olduğunu ifade etti.

Erato Kozakou Markulli, bütün federasyonlarda dış ilişkilerin, ekonominin, uluslararası ticaretin, savunmanın, vatandaşlığın, para birimi ve mali politikaların federal devletin yetkisinde olduğunu kaydetti. Federasyonlarda, federal devletle kurucu devlet arasındaki güç dengesinin mutlaka anayasa güvencesi altına alınması gerektiğini söyleyen Markulli, başarılı federasyonların karakteristik özellikleri arasında federal işbirliği, bağlılık ve samimiyet bulunduğunu belirtti.

Federasyonun her derde deva olmadığını ancak olası bir federasyonda federal bir kültür inşa etmenin çok önemli olduğunu söyleyen Markulli, örnek alınabilecek spesifik bir federasyon modeli olmadığını çünkü her federasyonun kendine özgü karakteristik özelliği bulunduğunu kaydetti.

Markulli, federasyonun, etnik gerginliklerin yaşandığı ülkelerde federasyonun ayrılığı engelleyebilecek tek model olduğunu belirterek, federasyonların barışı beslerken, çatışmaları da engellediğini söyledi.

Avusturya Büyükelçisi Dr Karl Mueller de konuşmasında, Avusturya’daki federasyon modeli hakkında bilgi verip, uygulamada karşılaştıkları zorluklar karşısında yaptıkları değişiklikleri aktardı.

Avusturya’nın 9 bölgeden oluşan bir federasyon olduğuna işaret eden Mueller, güçler dağılımı dengeli olmadığı için bir süre önce Anayasa’da bazı değişiklikler yaptıklarını ve bölgeleri daha aktif hale getirdiklerini söyledi.

Mueller, eğitim konusunda da yaşanan zorluklara bağlı olarak bazı işbirlikleri geliştirdiklerini belirtti.

Kıbrıs Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek, feodal yapıdan ulus devlete geçişte, federal yapıda tanrıya dayanan egemenliğin halka devredildiğini ancak çoğu coğrafyada etnik gruplardan birinin baskın olduğunu ve kurucu devlet olduğunu, diğer toplulukları ise asimilasyon ya da soykırımın beklediğini söyledi.

Kıbrıs’ta da kimin egemen ve belirleyici olacağı noktasında Rumların 20. yüzyılın başında egemenliğe sahip olmaya yöneldiğini, Türklerin de buna ve azınlık olmaya itiraz ettiğini kaydeden Kızılyürek, kimin egemen, kimin azınlık olduğu kavgasının başladığını ancak taraflardan hiçbirinin diğerini yenememesi üzerine etnik grupların bir dengede olacağı, tarafların eşitliğine dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğunu belirtti.

Kızılyürek, taraflara egemenliğin paylaşılmasının dayatıldığı Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki dengenin, etnik gruplardan birinin egemen olmak istemesi, diğerinin de ayrılmak istemesi üzerine 21 Aralık’ta başlayan çatışmalarla yeniden bozulduğunu kaydetti.

İki toplumluluğun, ne 1960’lı yıllardaki çatışmalarda, ne de 20 Temmuz 1974’ten sonra bozulmadığını söyleyen Kızılyürek, ne ayrı bir devlet olan, ne de kabul gören Kıbrıs Türkü’nün hala “Kıbrıs Cumhuriyeti”ndeki etnik grup olarak görüldüğünü belirtti.

Kızılyürek, “Federal devlet tarihin önümüze koyduğu bir fırsattır. Geçmişin haksızlıklarını giderecek bir perspektiftir” dedi.

Birçok önemli zorluk ve etnik tartışmayla geçen uzun yıllarda hakim olan milliyetçi söylemin kötü bir miras olarak kaldığını ve federal devletin yapısının bir türlü oturmadığını kaydeden Kızılyürek, siyasilerin günlük dilinin federasyon karşıtı olduğunu ve oluşan çıkar gruplarının de federasyona kendi çıkar perspektifinden baktığını söyledi. Kızılyürek, “Kıbrıs Rum tarafı adanın tamamına açılmak için federasyona ihtiyaç duyuyorsa, Kıbrıs Türk tarafı da dünyaya açılmak için federasyona ihtiyaç duyuyor” yorumunda bulundu.

Türkiye’nin tavrının önemine işaret eden Kızılyürek, Kıbrıs konusunun bir pazarlık konusu olarak görülmesinden dolayı bu yöndeki politikanın sabit olmadığını belirterek, “Federal devlet sadece ve sadece Kıbrıs’ta yaşayan insanların refah ve geleceği için yapılmalıdır” dedi.

Kızlıyürek, şöyle devam etti:

“Birden fazla aidiyet içinde yaşamaya alışmak zorundayız.. Herkesin ortak çıkarını düşünerek yaşamak zorundayız... Federal devleti kuracağız ve federal yurttaşları yaratacağız”

Avrupa Birliği İşleri Çalışma Grubu Başkanı, Kıbrıslı Türk Müzakereci Heyeti Üyesi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Erhan Erçin de konuşmasında, federasyonun bir çatı, çerçeve ve işbirliği mekanizması olduğunu belirterek, bunu içselleştirip, bir arada yaşamayı öğrenmek gerektiğini söyledi.

Uzun zamandır bu çerçeveyi oluşturmaya çalıştıklarını ve doğru noktada olduklarını belirterek, yeni yıla büyük umutla baktıklarını kaydeden Erçin, geçmişin restorasyonun mümkün olmadığını ancak çok şey yapılabileceğini belirtti. Erçin, Kıbrıs’ta federasyonun, geleceği inşa etme çabası olduğunu kaydederek, geçmişten ders çıkarıp, kötü mirastan kurtulmak gerektiğini kaydetti.

Erçin, AB sürecinin, sağlıklı bir süreç gelişmesine katkı koyduğunu ve AB içinde federasyon olmanın ciddi avantajları bulunduğunu söyledi. Erçin, “Kıbrıs’ın AB içinde tek bir ülke olması için tek bir ses olarak konuşması lazım” dedi.

Ortak belgede federasyonun nasıl olacağının açık ve net bir şekilde ifade edildiğine işaret eden Erçin, AB içinde başarılı bir ülke olmak için öncelikle etnik koordinasyon ve işbirliği kurmak gerektiği söyledi. Federe devletle kurucu devletleri tek bir noktada buluşturmak gerektiğini belirten Erçin, bu konularda çok ciddi ilerlemeler sağladıklarını kaydetti. Tarafların karar alma mekanizmasına etkin katılımının sağlanması gerektiğini söyleyen Erçin, kendilerinin bunu sağlama çabası içinde olduklarını belirtti.

Erhan Erçin, AB içinde olmanın ekonomik ve sosyal mekanizmaların tek olmasının da gerektireceğine işaret ederek, enerji gibi birçok önemli konuda, tek bir yapı ve tek politikanın şart olduğunu söyledi. Erçin, AB’nin, sağlayacağı imkanla daha post modern işbirliğine dayalı birtakım açılımları da beraberinde getireceğini kaydetti.

Erçin, “Olası bir anlaşma durumunda, başka ülkelerin 10 yılda yaptığı hazırlığı bizim çok daha hızlı yamamız lazım... Biz anlaşmaya ulaşsak bile, Yeşil Hat’tın bir süre daha arada kalabilir. Bunun olmaması konusunda çalışma yaptık. Keşke bunu 2 yıl önce yapabilseydik. Bu nedenle önceden hazırlık yapmak şart” dedi.

AB hukukunu uygulamak için eğitim, alt yapı ve idari yapı oluşturmaya ihtiyaç olduğunu kaydeden Erçin, 86 tane AB uyumlu mevzuat hazırladıklarını söyledi. Erçin, bu yasaların yasa kalitesini artırıp, federal Kıbrıs’a katkı yapmaya elverişli olduğunu kaydetti.

Erçin, AB kurumlarına da büyük görev düştüğünü ve AP’ta Kıbrıslı Türklere yönelik sağlıklı bir mekanizmanın şart olduğunu söyledi.

2015’in 2014’ten daha iyi geçtiğini kaydeden Erçin, “Mevcut federasyon modellerinden yararlanarak, kendi modelimizi oluşturmamız lazım. Müzakere heyeti büyük bir empati ve sorumlulukla çalışıyor. Bizim federasyonumuz bize özgü olacak. Yaratmamız kolay olmayacak” dedi.

Konuşmaların ardından sorulara geçildi. Eğitimin kurucu devletlerde mi yoksa federal devlette mi kalacağına ilişkin soruya ilk yanıtı veren Niyazi Kızılyürek, eğitim konusunda bir ortak bakışın şart olduğunu söyledi. Kendi dilinde eğitimin yanısıra çok dilli ve çok etnikli okulların şart olduğunu kaydeden Kızılyürek, eğitim konusunda yapılacak çok şeye olduğunu ve ilk etapta eğitimin içindeki herkesin bir araya gelmesi, birbirini tanıması gerektiğini belirtti. Kızılyürek, “Birinin yüzüne bakabilmek, adaletin başlaması anlamına gelir” ifadesini kullandı.

Markulli de iki dilde eğitimin şart olduğunu söyledi. Her iki toplumun da karşı tarafın dilini bilmesi ve onu anlaması gerektiğini kaydeden Markulli, dilin, karşılıklı diyalogda çok önemli olduğunu belirtti. Çözüm öncesinde dil konusunda adım atılması gerektiğini söyleyen Markulli, Türkçe’nin AB’da resmi dil olması için girişim yapılacağını belirtti. Markulli, tarih kitaplarına da göz atmak gerektiğini söyledi.

Erçin ise eğitimle ilgili soruyu yanıtında, kurulan Eğitim Komitesi’nin bir an evvel fonksiyonel olması gerektiğini belirtti. Türkçe’nin de bir an evvel AB’nin resmi dilleri arasında yer alması gerektiğini kaydeden Erçin, bu konunun çok ciddi çalışma gerektiren bir süreç olduğunu söyledi.



Papandreu: “Kıbrıs sorununun çözüleceğine inanıyorum”



Eski Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulacağına inandığını kaydetti.

Boğaziçi Üniversitesi'nde "Daha İyi Bir Avrupa'yı Tahayyül Etmek" konulu konferansta konuşan Papandreu, Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulacağına inandığını, bu çözümün diğer ülkelere de örnek teşkil edeceğini ve barışın bölgede yeni iş birlikleri anlamında fırsat doğuracağını ifade etti. Papandreu, "Kıbrıs sorununun çözülmesi, enerji anlamında Yunanistan, İsrail, Türkiye, Mısır ve bölgenin diğer ülkeleri arsında ortak çalışmalara imkân sağlar. Bu imkânlar hala önümüzde mevcut" diye konuştu.



Çolak: “ TAK güçlü ve önemli bir kuruluş”



Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) 42. kuruluş yıldönümü etkinliğinde yaptığı konuşmada TAK’ın güçlü bir tarihi olan bir toplum için, önemli bir kuruluş olduğunu söyledi.

TAK’ın kendini geliştiren bir kurum olduğuna dikkat çeken Çolak, “gece gündüz zor ve sıkıntılı koşullarda çalışan bu ekibe herkes adına teşekkür ederim” dedi.

Yeni yılda TAK’ın sıkıntılarını aşmayı dilediklerini söyleyen Çolak, TAK personelinin hem iş hem özel hayatlarının iyi geçmesi temennisinde bulundu.

Dışişleri Bakanı Çolak daha sonra, TAK personelinin 5-9 Ocak’ta katıldığı “ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi” ve 12-16 Ocak’ta katıldığı “ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi” eğitimlerinin sertifikalarını dağıttı.



Kiprianu: “İlerleme var ancak henüz çözülemeyen zor ve karmaşık konular da var”



AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Kıbrıs sorununun çözümü müzakerelerinde ilerleme olduğunu ancak henüz çözülemeyen zor ve karmaşık konuların bulunduğunu iddia etti.

Rum Politis gazetesi, AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun Cumartesi günü İngiltere’nin başkenti Londra’da İşçi Partisi’nden bazı milletvekilleriyle görüştüğünü yazdılar.

Habere göre Kiprianu görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, Kıbrıs sorununda gelişmelerin hızla devam ettiğini, bu yüzden de gerekli olduğunda destek bulabilmek için İşçi Partisi milletvekillerini bilgilendirme gereği duyduğunu belirtti.

Kiprianu, müzakerelerde sonuca varılıp varılamayacağını söylemek için henüz çok erken olduğunu savundu ve “Epeyi mesafe kat edilmesine karşın henüz çok uzaktayız” ifadesini kullandı.

İngiltere’nin şu ana kadar müzakerelere ilişkin tutumunun sorulması üzerine ise Kiprianu, “şu ana kadar herhangi bir girişim olmadığını ancak kritik an geldiğinde İngiliz hükümetinin AB ve uluslararası hukukun öngördüğü temel ilkeleri desteklemesini dilediğini” belirtti.



“Müzakerelerdeki zorluklara ilk kez işaret edildi”



Rum basını, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in dün yaptıkları 2015’in son görüşmelerinin ardından yayımlanan ortak açıklamada Rum tarafının ısrarı ile ilk kez müzakere sürecindeki zorluklara işaret edildiğine dikkat çekti.

İfadenin açıklamaya Rum tarafının ısrarıyla eklendiğine işaret edilirken Anastasiadis’in, BM’nin Davos’ta düzenleyeceği olası gayrı resmi beşli konferansa katılmayacağını açıklayarak, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin perde gerisi faaliyetlerini “bitirdiği” vurgulandı.

Rum Fileleftheros gazetesi haberinde önceki günkü liderler görüşmesinde mülkiyet üzerinde durulduğunu, ilkedeki (mülk üzerinde ilk söz hakkının mal sahibinde mi kullanıcıda mı olacağı) anlaşmazlık nedeniyle ilerleme kaydedilemediğini yazdı.

Gazete Kıbrıs Türk tarafının, iade hakkını etkisiz kılmak maksadıyla, mülk üzerinde ilk söz hakkının mal sahibinde olmasını kabul etmeyip sürekli muafiyetler ortaya koyduğunu savundu ve Kıbrıslı Türk Müzakereci Özdil Nami ve Rum dengi Andreas Mavroyannis’e yeniden ortak kabul edilebilir formül bulmak üzere yarın (Salı) mülkiyeti görüşme direktifi verildiğini belirtti.

Habere göre Anastasiadis Rum Başkanlık Sarayı’na dönüşünde “zorlukları karşılıklı anlama ve her iki tarafa da yardımcı olacak şekilde çalışmamız gerektiği idrakinde olduğumuz bir aşamadayız” dedi. Akıncı ile yaptıkları değerlendirme görüşmesini olumlu diye niteleyen Anastasiadis “Söylemem gerekir ki, zorluklar varlığını koruyor. Her ikimiz de iki toplumun da endişelerini karşılıklı anlayarak bu anlaşmazlıkların aşılmasına yardımcı olacak şekilde çalışma kararlılığımızı beyan ettik” ifadesini kullandı.

Gazetecilerin “Güzelyurt’un iadesinde sorun mu var” sorusuna karşılık “Hayır, hiçbir sorun yok” diyen Anastasiadis “Türk tarafı Güzelyurt’un iadesini de içeren toprak düzenlemelerini kabul etti mi?” sorusuna karşılık da şu ana kadar toprak başlığına girilmediğine işaret ederek “Ancak Annan planına göre iade edilecek bölgeler olmazsa olmaz görüyorum, hiçbir şekilde değiştirilemez” dedi.

Gazete bir diğer haberinde ise, Rum Ortodoks Kilisesi’nin önceki gün Kıbrıs sorununa dair, muhatabı çok bir açıklama yaptığına işaret etti.

Habere göre Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos “Kilise’nin, Kıbrıslı Türklerle evli olanlar - ki o da insani nedenlerle- haricinde yerleşiklerin Ada’da kalmasını kabul etmesi söz konusu değildir” dedi.

II. Hrisostomos “Kıbrıs sorununun sona ulaşacağına hiç inanmadım. Federasyon için müzakere ediyoruz, ancak federasyona ulaşacağımızdan şüpheliyim” diye konuştu ve özetle şunları ekledi:

“Maalesef bizim taraf Türkiye’nin hedefinin Ada’daki nüfusun demografik sentezini değiştirmek olduğunu görmedi. Bu hedef ortadan kalkmadı. İngiltere’ye, Avustralya’ya veya diğer yerlere giden Kıbrıslılar gibi, Ada’ya işçi olarak gelen yerleşiklerin kalmasını kabul edebilirdim. Ama işçi olarak gelmediler. Yerleşiklerin tamamı gitmeli. Sadece evlenenler kalsın, o da tamamen insani nedenlerle. Ancak bu, Kıbrıs’ta doğanların hepsinin kalması gerektiği anlamına gelmiyor.”

II. Hrisostomos Kıbrıslı Türklerin nüfusuna değinirken ise “160 bin olması gereken Kıbrıslı Türklerin sayısı 80 bini aşmıyor. Çoğu kaçtı” iddiasında bulundu.



Anastasidis, Davos’ta Biden’la görüşecek



Rum Hükümet Sözcüsü Nikos Hristodulidis, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Davos zirvesi çerçevesinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’le görüşeceğini açıkladı.

Rum radyosunun haberine göre, Hristodulidis garantiler ve çoklu konferans konusunda radyoya yaptığı açıklamada, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Davos Ekonomik Formu çerçevesinde Anastasiadis’le görüşme talebinde bulunduğunu belirtti.

Hristodulidis ayrıca, Davos’ta garantiler konusunda çoklu zirve yapılmasının söz konusu olmadığını, Anastasiadis’e bu yönde bir talebin de gelmediğini savundu.

Öte yandan Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis, Güney Kıbrıs’a resmi ziyarette bulunan Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Wang Yi’yle görüştü.

Rum radyosunun haberine göre görüşmede Kıbrıs sorunu, ikili ilişkiler ve işbirliği konuları ele alındı.

Habere göre Anastasiadis, Çin Halk Cumhuriyeti ile Güney Kıbrıs’ın ikili ilişkileri ve işbirliğini daha da geliştirme niyetine vurgu yaptı.



Yeorgiadis: “Kıbrıs sorununun çözümüyle ekonomide büyük perspektifler oluşacak”



Rum Maliye Bakanı Haris Yeorgiadis, Kıbrıs sorununun çözümünün ve akabinde gelecek yeniden birleşmenin, ülke ekonomisi için büyük perspektifler doğuracağını söyledi.

Rum Haravgi gazetesine röportaj veren Yeorgiadis, Türkiye ile olan ekonomik ilişkilerdeki açılımın da birçok perspektif oluşturacağına dikkat çekerken, bu olumlu perspektifin garanti altına alınabilmesi ve teyit edilebilmesi için, üzerinde hemfikir olunan bazı altyapı ve düzenlemelerle ilgili temel önkoşulların korunması gerektiğini ifade etti.

Yeorgiadis, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yaptığı çalışmayla ilgili olarak ise, IMF’in rolünün açık ve yalnızca danışmanlık niteliğinde olduğunu ve çalışmanın, esasında hem “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin hem de KKTC’nin, bankacılık sektörü ve kamu ekonomisiyle ilgili verileriyle alakalı olduğunu kaydetti.

Habere göre, Yeorgiadis, bu yöntemle tehlikelerin azaltılması ve kazançların artırılması için çözüm çerçevesinde gerekli olan bu düzenlemeleri tespit edebileceklerini belirtti.



21-25 Aralık Mücadele ve Şehitler Haftası



Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesinde hayatını kaybedenler, 21-25 Aralık Mücadele ve Şehitler Haftası çerçevesinde düzenlenen tören ve etkinliklerle anılıyor.

21-15 Aralık Şehitler Haftası nedeniyle dün ilk tören Lefkoşa Şehitler Abidesi önünde yapıldı. Anma töreninin ardından, şehitler için Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’nde anma programı düzenlendi.

Lefkoşa Şehitler Abidesi önündeki törene, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber, Başbakan Ömer Kalyoncu, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı (KTBK) Korgeneral İlyas Bozkurt ile Güvenlik Kuvvetleri Komutanı (GKK) Tümgeneral Erhan Uzun, Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik, Ana Muhalefet Partisi DP UG Genel Sekreteri Hasan Taçoy, bazı bakanlar, milletvekilleri, diğer askeri erkan, Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği yetkilileri ve üyeleri, siyasi parti temsilcileri, üniversite rektörleri ve temsilcileri, diğer dernek, kurum, kuruluş ile okullardan temsilciler katıldı.

Lefkoşa Şehitler Abidesi önündeki törende, protokol sırasına göre çelenklerin anıta sunulmasının ardından saygı duruşu, saygı atışı ve İstiklal Marşı ile bayraklar göndere çekildi.

Anma töreninde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, TC Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay ile KTBK Komutanı Korgeneral İlyas Bozkurt anıt özel defterini imzaladı.

Cumhurbaşkanı Akıncı anıt özel defterine şunları yazdı:

“Aziz şehitlerimiz, 21 Aralık 1963 tarihinin üzerinden 52 yıl geçmiş bulunuyor. Bugün Kıbrıs Türk halkı olarak bir bölgede topluca yaşama hakkını elde edip, kurumsallaşma yönünde gelişim göstermişsek bu, sizlerin fedakarlıkları sayesinde olmuştur.

Arzumuz bu topraklarda bir daha sizlerin gösterdiğiniz özveriye ihtiyaç duyacağımız bir dönemin yaşanmamasıdır. Barış ve huzurun hakim olacağı bir adada, özgürlük, eşitlik ve güvenlik içinde yeni bir geleceği yaratmak en büyük hedefimizdir.

Bu hedefin gerçekleşmesi için yarattığınız temel üzerinde, bıkmadan usanmadan, çalışmaya devam edeceğiz. Kıbrıs Türk halkı; Kıbrıs’ın iki ortağından birisi olarak, gerek adada, gerekse dünya üzerinde hak ettiği saygın yerini mutlaka alacaktır.

Sizleri bir kez daha saygı ile anıyoruz. Ruhunuz şad olsun.”



Türkiye ve KKTC'li Müteahhitler arasında işbirliği



Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) ile Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) arasında, Ada'da özellikle çözüm sonrası ortaya çıkması muhtemel ekonomik potansiyelin değerlendirilmesi amacıyla mutabakat zaptı imzalandı.

TMB Başkanı Mithat Yenigün yaptığı yazılı açıklamada, Kıbrıs tarafından gelen işbirliği teklifi kapsamında KTİMB ile anlaşma yaptıklarını kaydetti.

Yenigün, birliğin 141 üyesiyle Türkiye'deki altyapı işlerinin yüzde 70'ini, yurtdışındaki işlerin ise yüzde 90'ını yaptığını belirterek, "Bize hem coğrafi hem manevi olarak en yakın ülkeyle işbirliği yapmamız zaten geç kalmış bir durumdu. Kıbrıs'ta yapılacak 100 milyar avroluk iş var. Uluslararası arenada kazandığımız birikimi aktararak Kıbrıs'ın kalkınmasını hep birlikte sağlayabiliriz. Bundan büyük mutluluk duyacağız" değerlendirmesinde bulundu.

Mutabakat çerçevesinde etkin bir işbirliği kurulacağına inandığını vurgulayan Yenigün, "Umuyoruz ki Kıbrıs'ta her iki toplumun da benimseyeceği bir çözüm üzerinde anlaşma yapılır. Çözüm sonrası Kıbrıs'ta yapılacak çok işler var. Uzun süre atıl kalmış yerler var. Turizm hamlesi yapılabilir. Altyapı işleri yapılacaktır" ifadelerini kullandı.

Açıklamada, ayrıca mutabakat zaptıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile uzlaşmaya varılması halinde Maraş Bölgesi'nde ve diğer bölgelerde yer alan atıl kalmış tesislerin renovasyonu gibi birçok projede işbirliğine gidilmesinin hedeflendiği vurgulandı.



Mülteciler ve göçmenler için 2 milyon Euro



Güney Kıbrıs’ta mülteciler ve göçmenlerin desteklenmesi ve topluma uyum sağlamaları için Avrupa kaynaklarıyla yaklaşık 2 milyon Euro’luk harcama yapılacağı belirtildi.

Rum Fileleftheros gazetesi mülteciler ve göçmenlerin desteklenmesi ve topluma uyum sağlamaları için dört programın hazırlanacağını kaydetti.

Aralarında Yunan dili eğitiminin de bulunduğu programlar için ihaleye çıkıldığını kaydeden gazete, programların bir yıl süreceğini ve 2 milyon Euro kadar “Avrupa ödeneği” kullanılacağını belirtti.



Rum Nüfus ve Göçmenlik Dairesi’nden Kıbrıslı Türklere “eziyet”



Rum Ombudsmanı Eliza Savvidu, 25 Kasım tarihli raporunda, Rum Nüfus ve Göçmenlik Dairesi’ne “Kıbrıs Cumhuriyeti” vatandaşlığı almak amacıyla başvuruda bulunan Kıbrıslı Türklere haksız uygulamalarda bulunulduğunu, kendisinin söz konusu daireye gönderdiği mektuplara da cevap alamadığını belirtti.

Rum Politis gazetesi haberinde, Rum Ombudsmanı Eliza Savvidu’nun 2011 yılından beridir, Rum Nüfus ve Göçmenlik Dairesi’nin Kıbrıslı Türklerin vatandaşlık başvurularına yönelik sorunlu süreçlere dair ciddi tespitlerde bulunduğunu ancak ilgili makamların bu tespitleri dikkate almadıklarını yazdı.

Habere göre, Savvidu 25 Kasım tarihli son raporunda, Rum İçişleri Bakanlığı yetkililerinin, kendisinin gönderdiği mektuplara yanıt bile vermediklerini vurguladı.

Gazete, Savvidu’nun raporunda Kıbrıslı Türklerin Nüfus Dairesi’ne ilişkin yaptıkları ve bazıları yıllardır çözülmeyen şikayete yer verdiğini, şikayetlerin büyük oranda Kıbrıslı Türklerin çocuklarının vatandaşlık alamamalarına ilişkin olduğunu yazdı.

Savvidu raporunda Kıbrıslı Türklerin başvurularına ilişkin sorunlu unsurları; “Kıbrıslı Türk ya da Türk vatandaşların çocuklarının başvurularının değerlendirilmesi, Nüfus Dairesi’nin talep ettiği kanıtlayıcı belgeler sebebiyle yaşanan sorunlar ve Kıbrıslı Türklerin dilekçelerinin değerlendirilmesinde yaşanan haksız gecikmeler” olduğunu vurguladı.

Habere göre raporda, 14 Kıbrıslı Türk’ün başvurusuna ve yine Kıbrıs Türk kökenli olup Ürdün vatandaşı olan 18 kişinin başvurularına değinen Savvidu, Rum Nüfus Dairesi ve İçişleri Bakanlığı’nın, yasanın öngördüğü şekilde bu başvuruların çoğuna ilişkin kendisine bilgi verme konusunda ihmal ve kayıtsızlık gösterdiğini belirtti.

Savvidu, Rum makamların bu tutumunun kendisinin görevini yapmasına ve şikayetlerin zamanında aydınlatılmasına engel teşkil ettiğini vurgulayarak, Nüfus Dairesi müdürünü sorunu çözmeye çağırdı.

Savvidu, söz konusu daireye, vatandaşlık alma kriterlerini sağlamayan kişilerin, boşuna beklememeleri adına, zamanında bilgilendirmelerini ve Kıbrıslı Türk çocuklarının başvurularının değerlendirilmesi sürecinin en kısa sürede ileri götürülerek kriterlere uyanlara vatandaşlık onayı verilmesini önerdiğini ancak kendisine yapılan şikayet başvurularının devam etmesinden, bu önerilerinin dikkate alınmadığını anladığını vurguladı.

Raporunda, Ürdün vatandaşı olan Kıbrıs Türk kökenli 18 kişinin “Mihalidis ve Zavalli” avukatlık bürosu aracılığıyla yaptıkları vatandaşlık başvurularının ilerlememesine de değinen Savvidu, bu başvurulardan bazılarının 6-7 yıllık olduklarını, oysa köken gerekçesiyle yapılan vatandaşlık başvurularında yetkili dairenin sadece Kıbrıs kökenliliği doğrulamakla yükümlü olduğunun altını çizdi.

Savvidu, dilekçe sahiplerinin avukatlarının ilgili daireye yaptıkları başvuruların da yanıtsız kaldığını vurguladı.

Savvidu, Nüfus Dairesi’nin bazı başvurularda, vatandaşlık alınmasının hak edilmediği kararına vardığını ancak başvuru sahiplerini bilgilendirmediğini belirterek, dairenin bu konudaki tutumunun sebebi olarak “dilekçe sahiplerinin kökenleri sebebiyle ayrımcılık uygulanması” unsurunun gösterilebileceğini ifade etti.

Gazete, Savvidu’nun bu raporunu Rum İçişleri Bakanı, İçişleri Bakanlığı Genel Müdürü ve Nüfus Dairesi Arşiv Bölümü Müdür Yardımcısı’na sunduğunu ve tarafları sorunu çözmek amacıyla 12 Ocak 2016’da kendi ofisinde toplantıya çağırdığını vurguladı.



Erenköy Barikatı’nın açılması beklentisi



Baf’ın “Pomo” köyü sakinleri, Erenköy barikatının açılmamasından duydukları rahatsızlığı Rum Barikatların Açılması Komitesi Başkanı Sotos Zakheos’a ilettiler.

Rum Fileleftheros gazetesine göre, “Pomo” köyü İhtiyar Heyeti konuya ilişkin açıklamasında, yakın geçmişte Zakheos’la gerçekleştirdikleri görüşmede, Erenköy barikatının açılmamasından duydukları üzüntüyü dile getirdi.

Zakheos’un ise heyete, konunun komitenin 12 Ocak tarihinde yapacağı toplantıda gündeme getirileceğini söylediği belirtildi.













Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 37
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1652
Toplam Tekil 4076433
IP 18.219.86.155






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.096 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu