BASIN BÜLTENİ Çolak, Avrupa Halk Partisi ve Yeşiller Grubu ile görüştü - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Çolak, Avrupa Halk Partisi ve Yeşiller Grubu ile görüştü
Tarih: 11.12.2015 > Kaç kez okundu? 1382

Paylaş


Brüksel’deki temaslarına dün de devam eden Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Avrupa Parlamentosu’ndaki Avrupa Halk Partisi (EPP) Grubu üyesi, Dış İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Jacek Saryusz – Wolskive ve AP Yeşiller Grubu Eş Başkanı Alman Milletvekili Rebecca Harmsile görüştü.

Wolski ile yaklaşık bir saat süren görüşmede Çolak, Kıbrıs müzakere sürecinde gelinen son aşama ile ilgili bilgi aktardı. Çolak ayrıca, AP’taki grupların Kıbrıs Türk toplumunun sesine de kulak vermesinin çok önemli olduğunu kaydetti.

Wolski ise, bölgede ve Suriye’de devam eden olaylara değinerek, “Kıbrıs Rum Yönetimi ile Rusya arasındaki ilişkilerden duyduğu endişeyi” dile getirdi.

Wolski, müzakere sürecinin bu kez başarıya ulaşmasını dilediklerini ve grup olarak sürece destek verdiklerini de belirtti.

Dışişleri Bakanı Çolak AP Yeşiller Grubu Eş Başkanı Alman Milletvekili Rebecca Harms ile görüşmesinde de, müzakere süreci hakkında bilgi verirken, süreçte kritik bir noktaya gelindiğini kaydetti. Çolak bu nedenle süreci korumak ve desteklemek amacı ile AB organları ve yetkilileri ile yakın işbirliği yapmanın önemine dikkat çekerek, AB’nin her iki topluma eşit yaklaşımının önemini vurguladı.

Rebecca Harms da görüşmede, adada her iki toplumun kabul edebileceği bir anlaşma ve çözüme ulaşılmasının önemini vurguladı. Yeşiller olarak desteklerinin bu yönde olduğunu söyledi.



Dışişleri Bakanı Çolak: “Hedefimiz en kısa sürede çözüme ulaşmak”



Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın Brüksel ofisinin açılışının onuncu yılı münasebetiyle Brüksel’de düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, Kıbrıs’ta yürütülmekte olan görüşmelerin yeni ve yoğun bir döneme girdiğini, hedeflerinin görüşme sürecinin en kısa sürede bir çözüme ulaşması olduğunu belirtti. Çolak, her iki tarafta da iyi niyet olduğunu, bunun da karşılıklı kabul edilebilir ve kalıcı bir çözüme ulaşabilmek için büyük bir şans yarattığını vurguladı.

Çolak, Kıbrıs Türk Ticaret Odası ve Brüksel’deki temsilciliğinin çalışmalarının da iki toplum arasındaki olumlu atmosfere katkı yapmakta olduğunu ifade ederek, bunun, Kıbrıs sorununun çözümü açısından da, sonrası için hazırlıklı olunması halinde, çok faydalı olabileceğini kaydetti.

Bakan Çolak, Kıbrıs Türk tarafının tüm ekonomik sektörlerini çözümden sonra sürdürülebilir bir ekonomi için acil olarak hazırlaması gerektiği uyarısını da yaptı.

Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün uygulanması için çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünü, yerli üretim Hellim’in tescilini Kıbrıs’taki tüm Hellim üreticilerine fayda sağlayacak şekilde desteklediğini; ekonomik sistemin AB ile uyumlaştırılması sürecinin hızlandırılması ve Yeşil Hat Tüzüğü’nün genişletilerek amacına uygun hizmet etmesi için çalışmakta olduğunu belirten Çolak, bu bağlamda, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın ve Brüksel Temsilcilik Ofisi’nin çalışmalarını takdir ettiğini söyledi.

Dışişleri Bakanı Çolak, Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros’a ve beraberinde çalışan herkese, Kıbrıslı Türklerin çıkarlarını en iyi şekilde korumak için yaptıkları çalışmalar ve onların daha iyi bir geleceğe kavuşması için yaptıkları değerli katkılar için teşekkür etti.

Etkinliğe ayrıca Avrupa Birliği Kıbrıs Türk Masası Şefi Micheala Di Bucci, çeşitli ülkelerin daimi temsilcileri ve bazı davetliler katıldı.



Cumhurbaşkanı Akıncı: “Papa seçiminde yapıldığı gibi bir döneme ihtiyacımız olacak”



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, bugün karşılıklı uzlaşma noktasında olduklarına işaret ederek, “Belli bir safhada artık Papa seçiminde yapılan, hani kapanırlar bir yere de beyaz duman çıkıncaya kadar çıkmazlar. Bizim de böyle bir döneme ihtiyacımız olacak. Ona yaklaştığımızı hissediyorum” dedi.

Akıncı, Kıbrıs’ta çözüm bulunması halinde doğalgazın da yeni gerginlik yerine ortak yarar kaynağı olabileceğini belirterek, “Doğu Akdeniz'deki doğalgaz zengin yataklar gerginlik nedenidir şu anda. Rum tarafı bir kazıya başladığında Barbaros Gemisi gidiyor savaş gemisi eşliğinde Türkiye'den. Bunun yerine akıl yolunda ortak yarar konusunda birleşmek en doğrusudur. Bunun için de Kıbrıs'ı çözmek ve bu gazı muhtemelen İsrail gazıyla da birleştirilerek, Kıbrıs üzerinden Türkiye'ye, Türkiye'nin ihtiyaçları için ya da Türkiye üzerinden AB'ye sevk etmek tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir senaryodur” şeklinde konuştu.

Akıncı, Türkiye’de Kadir Has Üniversitesi'nde düzenlenen “Uluslararası Dinamikler Işığında Kıbrıs Müzakereleri ve Geleceği” konulu programda yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununda kendisinden önceki liderlerden itibaren sağlanan uzlaşmaların üstüne binayı tamamlama hedefiyle yola çıktığını, bu kapsamda BM'nin temsilcisiyle 15 Mayıs'ta ilk müzakerenin başladığını söyledi.

Halkına 4 maddelik bir vizyon sunduğunu ifade eden Akıncı, “İlki çözüm odaklı siyaset, ikincisi iç konulara duyarlı bir cumhurbaşkanı olacağımı söylüyordum. Türkiye ile ilişkileri daha sağlıklı, kişilikli zeminine çekmemizin doğru olacağını söyledim halkıma. Dördüncüsü de bağımsız, tarafsız bir cumhurbaşkanı. Partilerin içiyle değil ama toplumun iç meseleleriyle ilgili bir cumhurbaşkanı olacağımın vaadini verdim. Öyle seçildim ve bu artık Kıbrıs Türk halkının vizyonu haline geldi” diye konuştu.

Geçmişle her iki tarafın yüzleşmesinin zorunlu olduğunu ifade eden Akıncı, "Bizim açımızdan bu yüzleşme şudur: Biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ilan ettik, bir devlet kurduk. Ama bu devleti biz dünya devletler ailesinin içine tanınmış bir varlık olarak, uluslararası hukukun içine sokamadık. Bizi Türkiye'den başka tanıyan olmadı ve samimi olarak dürüstçe itiraf etmemiz lazım. Türkiye 'tanıdım' dese de tanımanın gereklerini tam olarak yerine getiremedi. Güney Kıbrıs'ı 'tanımadım' dese de, tanımamanın gereklerini tam olarak yerine getiremedi" diye konuştu.

Akıncı, bunun en çarpıcı şekilde spor etkinliklerinde görüldüğünü, Türkiye'den herhangi bir takımın KKTC'ye gelerek, dostluk maçı yapamadığına dikkati çekerek, “Nedeni UEFA'dan ceza görecek, FIFA kurallarını çiğnemiş olacak, ama Güney'e gitmek zorunda. Eşleşme olduğu zaman Trabzonspor da Fenerbahçe de başka takımlar da gitti. Milli takımlar seviyesinde de karşılaşmalar oluyor. Milli takımlar seviyesinde karşılaşmalar olduğunda da tanımadığı söylenen devletin, bayrağı çekiliyor, marşlar çalınıyor” diye konuştu.

Rumların, “Bütün ada Yunanistan'a bağlansın” yanlışının sonucunda topraklarının bir bölümünü kaybettiğini ve adanın 1974'ten bu yana daha da konsolide edilmiş bir bölünmüşlüğe gittiğini anlatan Akıncı, Güney kesiminin AB'ye tek başına girdiğini ancak gelişmelerin istedikleri gibi olmadığını söyledi.

“AB'ye girdiler ama bunun tek başına bir cennete girmek olmadığını da gördüler” diyen Akıncı, Yunanistan'da da benzeri durumların yaşandığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Akıncı, bugün karşılıklı uzlaşma noktasında olduklarını, Rumların tek başına bütün adaya hakim olamayacaklarını, kendilerine çözüm empoze edemeyeceklerini anladıklarını ve tek başlarına ekonomide mucize yaratamayacaklarının ayrımına vardıklarını söyledi.

İki kurucu devlete dayalı siyasal eşitliğin geçerli olacağını dile getiren Akıncı, şöyle konuştu:

“Şu anda 6 başlık üzerinde müzakereleri yürütüyoruz. Bunlar yönetim ve güç paylaşımı. Siyasal eşitliğimizi en yakından ilgilendiren başlık bu. İkincisi ekonomi konuları, diğeri AB başlığı. Bu üç başlıkta yakınlaşmamız çok ileri safhalardadır. Diğer başlıklarda da nereye gideceğimizi görür, uzlaşma noktalarına yakalayabilirsek, ilk üç başlıktaki konuları kısa sürede uzlaşmayla sonuçlandırabileceğimiz inancındayız. Siyasal eşitliğimizin de bir göstergesi olan dönüşümlü bakanlık konusu hala açık durmaktadır. Bir uzlaşma sağlanmış değildir ama uzlaşılacak bir konu olarak görmekteyim. Orada da bir mutabakat olacak. Müzakereler bütünlüklü çözüm kavramı çerçevesinde yürütülüyor. Tümü üzerinde mutabakat sağlanmadıkça parça üzerindeki mutabakatlar addedilmiyor.”

Bunun kolay olmadığını belirten Akıncı, “Belli bir safhada artık Papa seçiminde yapılan, hani kapanırlar bir yere de beyaz duman çıkıncaya kadar çıkmazlar. Bizim de böyle bir döneme ihtiyacımız olacak. Ona yaklaştığımızı hissediyorum. Rum lider buna tam yakın görünmüyor ama gelecek. Önümüzdeki birkaç ay içinde bu noktaya da gelip, bahsettiğim ilk üç başlıktaki noktaları kısa sürede tamamlayabileceğimize inanıyorum. Yeter ki diğer üç başlık olan mülkiyet, toprak düzenlemesi ve güvenlik garantileri konularında da ortak paydalarda buluşabileceğimizi görebilelim” görüşlerine yer verdi.

Mustafa Akıncı, mülkiyet üzerinde de ilerlemelerin olduğunu, toprak ve garanti, güvenlik konularının en sona bırakıldığını anlatarak, aleni bir müzakere yürütülemeyeceğini aktardı.

Uzlaşmanın iki tarafın da yararına olacağını ifade eden Akıncı, “Uzlaşma olacaksa hem alma hem verme olacak. Bunun başka yolunu bulmadı insanlık” dedi. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, “Yıllar geçtikçe Rum toplumundan geriye dönüşle ilgili yani ne kadar canlı tutulmaya çalışılsa da eğilim hep azaldı. Olası Rumlara iade edilecek bölgelere bile geri dönme talebi yüzde 25-30 civarındadır” dedi.

Akıncı, sürecin sonunda finansman faktörünün önemli olacağını vurguladı.

Mülkiyet sahipliği bakımından Rumlarla Türkler arasında ciddi bir fark bulunduğunu, daha çok tazminatlarla halledilmesi gereken bir sürecin olduğunu belirten Akıncı, toprak düzenlemelerinde bazı yer değiştirmelerin ister istemez yaşanacağını, bunun en düşük düzeyde olmasını sağlayama çalışacaklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, çözüm konusunda düşüncesinin net olduğunu, sorunun kendi nesillerinin son denemesi olacağına inandığını belirtti.



Eroğlu: “Anlaşamamızın başlıca sebebi Rum komşularımızın milli ve dini tutumlarının fanatizm boyutuna varacak boyutta yüksek olmasıdır”



3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak Kıbrıs’ta Rumlarla bir çözüm anlaşması yapmak için çok çaba gösterdiklerini ancak henüz başaramadıklarını belirterek, “Bence anlaşamamızın başlıca sebebi Rum komşularımızın milli ve dini tutumlarının fanatizm boyutuna varacak boyutta yüksek olmaya devam etmesidir,” dedi.

Eroğlu, “Oysa biz, Kıbrıs meselesi gibi 50 yılı aşkın bir süredir devam eden bir konunun anlaşma ile noktalanmasının bölgemiz ve dünyamız için güzel bir örnek oluşturabileceği görüşündeyiz” diyerek, Kıbrıs’ta bir anlaşma sağlanması durumunda, bunun iki halkın refah seviyesinin yükselmesine de önemli katkı sağlayacağına işaret etti.

Derviş Eroğlu, dünyadaki her insanın yaşamını sürdürebilmesi için gereken temel ihtiyaçlarının sağlanması gerektiğine de vurgu yaparak, “Birileri yoksulluktan ölürken, diğerleri ultra lüks bir hayat sürerse ülkede de dünyada huzur olmaz” görüşünü kaydetti.

3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Uluslararası İşbirliği Platformu” tarafından İstanbul’da düzenlenen “6. Boğaziçi Zirvesine” onur konuğu olarak katıldı. Eroğlu burada “Daha az yoksulluk daha fazla refah” konulu bir konuşma yaptı, ayrıca Kıbrıs sorununa değindi.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak Kıbrıs’ta Rumlarla bir çözüm anlaşması yapmak için çok çaba gösterdik ama henüz başaramadık. Çok detaya girmeyeceğim ama bence anlaşamamızın başlıca sebebi Rum komşularımızın milli ve dini tutumlarının fanatizm boyutuna varacak boyutta yüksek olmaya devam etmesidir. Oysa biz, Kıbrıs meselesi gibi 50 yılı aşkın bir süredir devam eden bir konunun antlaşma ile noktalanmasının bölgemiz ve dünyamız için güzel bir örnek oluşturabileceği görüşündeyiz.

Tabii ki eğer bir antlaşma sağlayabilirsek bu iki halkın refah seviyesinin yükselmesine de önemli katkı sağlayacaktır.”



Eide: “Kıbrıs'ta barışa hiç bu kadar yaklaşılmadı”





Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, Kıbrıs sorununu nihai olarak çözmek için son yıllardaki en iyi koşulların oluştuğunu belirterek “Kıbrıs konusunda uzun zamandır barışa hiç bu kadar yaklaşılmadı” dedi.

Resmi ziyaret için Ankara'ya giden Eide, Kıbrıs müzakereleri ve süreçle ilgili AA muhabirine yaptığı değerlendirmelerde, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile sık sık bir araya geldiklerini hatırlatarak, "Geçtiğimiz aylarda görüşmelerde elde ettiğimiz başarılar bana cesaret verdi. Bence bu istikamette gidilirse gerçekçi bir şans var. Bu, Kıbrıs sorununu nihai olarak çözmek için muhtemelen son yıllardaki en iyi şans" diye konuştu.

Her iki liderin de görüşmelerde dış etmenlere bakmaksızın geçmişten bu yana süregelen problemlere yeni çözümler bulduklarını ifade eden Eide, süreçte liderler dışında görüşmeleri yürüten her iki kesimin müzakere ekibinin de "sağlam bir güven" zemini oluşturduğuna vurgu yaptı.

Kıbrıs müzakerelerinde ana gündem maddelerinden biri olan mülkiyet sorunuyla ilgili son haftalarda yoğun mesai yaptıklarını belirten Eide, "Şu an yürüttüğümüz müzakerelerde mülkiyet sorunu anahtar konulardan biri. Mülkiyet sorununu tam olarak aşabilirsek çözümün geldiğini de göreceğiz" dedi.

Mülkiyet sorununun çözümü için üç hafta öncesine göre çok daha iyimser olduğunu söyleyen Eide, Kıbrıs'ta yaşayan çok sayıda kişinin günlük hayatını etkilediği için mülkiyetin karmaşık bir konu olduğuna işaret etti.

Eide sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mülkiyet konusunda bir uzlaşmaya varmak için, iki lider ve müzakereci gruplar arasında yavaş ama istikrarlı bir anlayış ortamı inşa ettiğimizi hissediyorum. Daha fazla karmaşaya neden olmak yerine, bu konuda orta yolu bulmalıyız. Yıllarca bu konuda çözüm bulunmasını bekleyen insanları baz aldığımızda, onların taleplerinin yerine getirilebilmesi için bir çeşit uzlaşma zemini bulunabilir."

Rusya'nın Rum kesiminde askeri üs kurma talebine yönelik soruya Eide, "Şunu söyleyebilirim ki beklediğimiz takdirde, Kıbrıs'ın çevresinde durumu kolaylaştırmayacak bazı farklı eğilimler var. Ama bu konuda benim genel görüşüm jeopolitik gelişmelerdeki argümanların da Kıbrıs sorununa hızlı bir çözüm bulunmasının gerekliliğini ortaya koymasıdır" yanıtını verdi.

Bölgedeki göze çarpan gelişmeleri çok yakından takip ettiğini fakat pozisyonu gereği bu konuda fazla yorum yapamayacağını söyleyen Eide, "Yeni birleşik bir Kıbrıs, komşularla ilişkilerin normalleşmesini sağlayacak. Bu ayrıca bölgede uyuşmazlıklar yerine, entegrasyonun sağlanmasında rol oynayabilir" ifadelerini kullandı.

Eide, Kıbrıs'taki liderlerin yanı sıra adadaki garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'yle sık sık görüştüğünü belirten Eide, şöyle konuştu:

"Ankara'da olma nedenim de bu. Londra ile de sık sık görüşüyorum. Yakında Atina'ya tekrar gideceğim. Er veya geç, umarım en kısa zamanda üç garantör ülkeyi müzakere sürecine dahil edebiliriz."

Kıbrıs'ta çözümün her iki kesim için de büyük fırsatlar getireceğini ifade eden Eide, bu durumda, adanın küresel büyük şirketlerin yatırım yapması için cazibe merkezi haline geleceğini savundu. Adanın her iki kesiminden gençlerin daha müreffeh bir yaşam için başka ülkelere yaşamaya gittiğine işaret eden Eide, "Kıbrıs'ın her iki kesimi de ekonomik olarak zor bir dönemden geçiyor" dedi.

Eide, Kıbrıs'ta çözümün, Türkiye'nin de dahil olduğu bütün komşu ülkelere ihracat ve gemicilik sektörünün gelişiminde fırsatlar sunacağı öngörüsünde bulunarak son günlerde gündemde olan hidrokarbon yataklarının da bu vesileyle barışçıl bir şekilde sermayeye dönüşeceğini söyledi.

Kıbrıs'ta, çözümün sadece Türk kesiminin değil, bütün tarafların çıkarına olduğunu belirten Eide, adada birleşmiş bir ekonominin bütün politik engelleri ortadan kaldıracağını savundu.

Ankara'daki temaslarda Başbakan Ahmet Davutoğlu ile uzunca bir süre görüşme fırsatı bulduğunu kaydeden Eide, Türkiye'nin çözümden yana duruş sergilediğini ifade etti.

Eide, "Sayın Davutoğlu benim eski meslektaşım, geçmişte birlikte görev aldık ve birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Davutoğlu bana bir kere daha şunu teyit etti ki, Türkiye çözüm istiyor. Belli bir noktadan sonra, garantör ülkeler de müzakere sürecinin içine dahil olacak. Ankara, Londra ve Atina'yı müzakerelerin gidişatıyla ilgili sürekli olarak bilgilendiriyorum. Bu sadece Kıbrıs meselesi değil ayrıca bölgesel ve uluslararası bir sorun" diye konuştu.

Adada yeniden gündeme gelen referandumun takvimiyle ilgili görüşmelerin de olduğu bilgisini veren Eide, adada referandum yapılmasından çok, her iki liderin de ada halkını çözüm konusunda ikna etmesinin öncelikleri olduğunu ifade etti.

Eide, "Eğer bir kesim referandumda "hayır" derse o zaman bu planın işe yaramadığı anlamına gelir. Bu da ciddi bir şekilde fırsatın kaçırılması demektir. Kıbrıs konusunda uzun zamandır barışa hiç bu kadar yaklaşılmadı. Taraflar kartlarını oynayarak her iki toplumdan da referandum için iki "evet" cevabı çıkartabilir. Her iki liderle de yakından çalışıyorum, anlaştıkları ve anlaşamadıkları konular oluyor. Ama müzakerelerde her iki lider de gerçekten bu kez çözüme ulaşmak için çalışıyor" dedi.

Eide, sözlerini şöyle tamamladı: "Referandumun yapılacağı belirli bir tarih için baskıda bulunmuyorum. Çünkü aceleci bir çözüm yerine, sağlam bir çözüme ihtiyacımız var. Daha önce birçok defa dile getirdiğim gibi her iki liderin anlaştığı bir dönemde bu fırsatı ve olumlu havayı kullanmak zorundayız. Bu sebeplerden dolayı referandum konusunda net bir tarih veremeyeceğim. Çünkü öncelikle çözüm bulmalıyız. Bizim aradığımız çözüm iki tarafın da 'evet' dediği bir çözüm. Liderlerin amaçları kendi aralarında anlaşıp el sıkmak değildir. 2004 Annan planına Türk kesimi 'evet' Rum kesimi 'hayır' demişti. Dolayısıyla aynı durumla karşılaşmamak için, liderlerin her iki toplumu da ikna edebilmesi gerekmektedir. Anastasiadis şunu biliyor, o başarırsa Akıncı da başaracak, Akıncı da biliyor ki o başarırsa Anastasiadis başaracak."



Yenel: “Kıbrıs müzakereleri istediğimiz gibi sonuçlanırsa, çok fasıl açılabilir”



Avrupa Birliği (AB) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Selim Yenel, ekonomi ve mali politikaları içeren 17. faslın 14 Aralık Pazartesi açılacağını belirterek, "Eğer Kıbrıs müzakereleri istediğimiz gibi sonuçlanırsa önümüzdeki dönemde daha çok fasıl açılabilir. 5-6 belki daha fazla fasıl açılabilir" dedi.

Yenel, AA muhabirine, Türkiye-AB ilişkilerinin uzun zamandır durağan olduğunu anımsatarak, "İlişkiler ne yazık ki istediğimiz hızda gitmiyordu. Hatta ne yazık ki üyelik müzakereleri neredeyse durmuş vaziyetteydi. Ama bu göç krizi nedeniyle, Türkiye-AB ilişkileri de yeni bir ivme kazandı ve bu çerçevede de Türkiye-AB zirvesi yapıldı. Tarihte ilk kez oldu. Orada birtakım kararlar alındı ve bu çerçevede ilişkilerimiz normalleşti diyebiliriz" diye konuştu.

Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin Yenel, "Türkiye şimdi daha normal bir aday haline geldi ve önümüzdeki dönem içinde birtakım önlemler, bir takım vaatler verildi ve bu çerçevede de Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde sanırım yeni bir ivme kazandık. Şimdi bundan sonra bunların uygulanması bekleniyor. Hem bizim tarafımızdan, hem de Avrupa Birliği tarafından uygulanması gereken bir takım unsurlar var. Bu çerçevede Avrupa Birliği'nin vaat etmiş olduğu gibi üyelik müzakereleri tekrar açılıyor" ifadelerini kullandı.

Ekonomik ve mali politikaları içeren 17. faslın 14 Aralık Pazartesi açılacağını hatırlatan Yenel, "Uzun zamandır açılmayı bekliyordu fakat Fransa'nın engeli vardı. Bu yıl boyunca hazırlıklar yapıldı ve nihayet önümüzdeki hafta açılacak" değerlendirmesinde bulundu.

Yenel, Türkiye ile AB arasında görüşülen başka fasıllarla ilgili şunları söyledi:

"Diğer bazı fasıllar var ki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin siyasi nedenlerle kapatmış olduğu fasıllar var. Bunları tek taraflı kapatmışlardı. Bizim beklentimiz, önümüzdeki aylarda Kıbrıs'ta bir çözüm olması. Bu çözüm olana kadar da vakit kaybetmemek gerekiyor. O yüzden de Komisyon gerekli hazırlıkları yapacak. Bu ne demektir? Bu fasıllarda tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra siyasi engel de kalktıktan sonra hemen açılabilecek hale gelebilecekler. Nitekim bu zirveden sonra ve hatta daha öncesinde Komisyon gerçekten çalışmaları hızlandırdı ki daha önce Rum engeli nedeniyle hazırlıklar dahi yapılamıyordu. Şimdi hazırlıklar yapılıyor ve böylece dediğim gibi siyasi engel kalktıktan sonra da bunlar hemen açılabilecek."

Yenel, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde yeni bir dönem açılırken diyaloğun da artmaya başladığına dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Dışişleri Bakanımızı yine gelecek pazartesi yapılacak Dış İlişkiler Konseyi'ne çağırdılar. Sayın Bakanımızla uluslararası ilişkiler ele alınacak. Onun ötesinde bir siyasi diyaloğumuz var. Sayın AB Bakanımız ve Sayın Dışişleri Bakanımız karşıtlarıyla belirli zamanlarda bir araya gelecekler. Ocak ayında, Türkiye'de yapılması öngörülüyor. Bunun dışında enerji diyaloğumuz var. Bunu zaten geçen sene başlatmıştık ama hızlanacak. Enerji Komiseri Ocak ayı sonunda Türkiye'ye gidecek ve Sayın Enerji Bakanımızla görüşecek. Ekonomik diyalog başlayacak. Bu ilk defa olacak. Dolayısıyla faaliyetler hızlanmış vaziyette.

Bunun dışında vize muafiyeti ile ilgili faaliyetler çok hızlı bir şekilde sürüyor. Geri kabul anlaşmasının uygulamasını bir sene önceye çekeceğiz ve gelecek senenin ortalarından sonra yapılan faaliyetler neticesinde sonbaharda vize muafiyetinin tüm Türk vatandaşları için sağlanmasını bekliyoruz. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi öngörülüyor bunun için de çalışmalar yapılıyor."

Yenel, 2016 yılının Türkiye-AB ilişkilerinde hareketli bir yıl olacağına işaret ederek, "Kıbrıs görüşmelerinde eğer bir olumlu netice olursa, 2016 yılı çok verimli geçebilir" dedi.

Birçok kişinin Türkiye-AB zirvesinin sonuçlarını eleştirdiğini, verilen vaatlerin yerine getirilmeyeceğini söylediğini ifade eden Yenel, "Komisyon'a, Avrupa Birliği'ne güvenilmez deniyor. Karşılıklı güven meselesi, sıkıntısı var burada. Bizim de üzerimize düşeni yapmamız lazım, Avrupa Birliği'nin de üzerine düşeni yapması lazım. İki tarafta da iradeyi görüyorum. Çok yakından tanık olduğum için ben bunların olumlu bir şekilde cereyan edeceğine inanıyorum. Ben bu çerçevede bu işe olumlu bakıyorum ve tüm eleştirilerin gelecek senenin ortalarından itibaren hepsine tek tek cevap verebileceğimize inanıyorum" diye konuştu.

Yenel, 17. faslın açılmasıyla ilgili, "Bu esasında daha çok içerikten ziyade bir formalite. Çünkü zaten Türkiye birçok hususu, birçok yapılması gerekeni yapmış vaziyette. Ama bunların devamı gerekiyor. Bu çerçevede daha fazla diyalog ve temas olacak ve şimdiye kadar tıkanmış olan üyelik müzakerelerinin tekrar açıldığı ortaya çıkacak. Diğer alanlarda da gelişmeler olursa o zaman hızlı bir şekilde hareket edeceğiz. Bizim amacımız, üyelik müzakerelerini normal bir aday gibi sürdürmek" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin son beş yıl içerisinde sadece bir tane fasıl açtığına dikkati çeken Yenel, "Dolayısıyla bu gelişmeler yeniden hareketlendirmeyi gösteriyor. Eğer Kıbrıs müzakereleri istediğimiz gibi sonuçlanırsa o zaman önümüzdeki dönemde çok (fasıl) açılabilir. Çünkü biz hazırız. Bir çok açıdan hazırız. Hazırlıklarımızı zaten yaptık. 5-6 belki daha fazla fasıl açılabilir" değerlendirmesinde bulundu.

Yenel, önümüzdeki hafta Brüksel'de gerçekleşecek AB-Türkiye temasları ile ilgili, şunları söyledi:

"Burada bir göç krizi var. Avrupa Birliği'ni çok derinden yaralamış vaziyette. Avrupa Birliği'nin şu anda karşılaştığı sorun çerçevesinde göçmenleri yeniden yerleştirme meselesi var. Her ülkenin bu konuda biraz üzerine düşeni yapması bekleniyor. Bu konuda sıkıntılar var. Almanya liderlik yapıyor ve belli başlı bir takım ülkeler ile toplantılar yapıyorlar. Daha önce de yaptılar şimdi önümüzdeki Cuma günü ayın 17'sinde kendi zirvelerinden önce bir mini zirve var. Burada sekiz kadar Avrupa Birliği ülkesi kendi aralarında toplanarak yeniden yerleştirme konularını ele alacak.

Bu çerçevede Şansölye Merkel Türkiye-AB zirvesi sırasında Sayın Başbakanımızı bu toplantıya davet etti. Sayın Başbakanımız da bunu kabul etti. Dolayısıyla 17'sinde Sayın Başbakanımız da bu toplantıya iştirak edecek. Tabii yeniden yerleştirme, bunun yasal yollardan yapılması, düzgün bir şekilde yapılması, bizim için de çok önemli bir husus. Bu nedenle bizi davet ettiler ve sanırım bu bir başlangıç olacak."

Geçmişte Türkiye-AB ilişkilerinde bir güven eksikliği olduğunu belirten Yenel, "Mesafe aşılmaya başlanıyor. Karşılıklı olarak bir soğukluk vardı. O soğukluk özellikle bizim tarafta daha fazla hissediliyordu. Şimdi göç krizi nedeniyle Avrupa Birliği bizi yeniden keşfetti diyebilirim" dedi.

Yenel, Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar için AB'nin vereceği mali destekle ilgili, "3 milyar avroyu alıp cebimize koymuyoruz. Suriyeli göçmenler için kullanacağız" diye konuştu.





İngiltere Dışişleri Bakanlığı: “Hangi ikili anlaşmalara imza koyacağı Güney Kıbrıs’ın kararıdır”



İngiltere, “Rusya'nın Güney Kıbrıs'ta askeri tesis kurmasına yönelik iki taraf arasında görüşmeler yapıldığına” ilişkin haberlerle ilgili; “hangi ikili anlaşmalara imza koyacağının Güney Kıbrıs'ın kararı olduğu” açıklamasında bulundu.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı, AA muhabirinin konuya ilişkin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, İngiltere'nin, Güney Kıbrıs'ın Rusya ile tesislerin insani ve acil amaçlarla kullanımı konusunda yürüttüğü diyalogla ilgili Rum yönetimiyle görüştüğünü bildirdi.

Açıklamada, Birleşik Krallığın Güney Kıbrıs'la bölgesel güvenlikle ilgili konularda yakından iletişim halinde bulunduğu, hangi ikili anlaşmalara imza koyacağının Güney Kıbrıs'ın kararı olduğunu belirtildi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç önceki gün düzenlediği basın toplantısında, “Garanti ve ittifak anlaşmalarına göre adada garantörler dışında bir üçüncü ülkenin askeri varlığının bulunması mümkün değil. Bununla birlikte, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bazı üçüncü ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalar var ve bu askeri anlaşmalara ilişkin olarak bizim tutumumuzu, Rum tarafı da bu anlaşmalara imza atan ülkeler de Rus tarafı da gayet iyi biliyor” ifadesini kullanmıştı.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis ise önceki gün Yunan devlet televizyonu ERT'ye yaptığı açıklamada, Rus uçaklarının ihtiyaç anında adada ikmal yapabileceğini ve askeri üsleri kullanabileceğini söylemişti.



Anastasiadis: “41 yıl sonra çözüm mutlak adil olamaz”



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, “41 yıl sonra bulunacak çözüm, mutlak adil olamaz. Bir yerde alacak, bir yerde vereceksin. Benim hedefim Annan planını reddeden yüzde 76’nın kabul edeceği çözüm” dedi.

Anastasiadis’in, Güney Kıbrıs-Mısır-Yunanistan üçlü zirvesi için gittiği Atina’da Yunan ERT televizyonuna verdiği mülakata geniş yer veren Rum gazetelerine göre, Kıbrıs Türk tarafıyla aralarında ciddi mesafe bulunduğunu, bu nedenle daha alınması gereken çok yol olduğunu vurgulayan Anastasiadis, Mart’a kadar çözüm veya Güney’deki genel seçimlerin ertelenmesi değerlendirmelerini aşırı iyimser diye niteledi.

Anastasiadis siyasi irade varlığı ve Türkiye’nin de kendisiyle ilgili konularda etkin katkı koymasıyla sorunların çözülme ihtimaline temkinli iyimserlik belitti ve “O kadar çok detay, toprak düzenlemeler, mülkiyet, Türk askerinin çekilmesiyle ilgili engeller var ki” dedi.

Ne Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla ne ABD’yle, ne Almanya’yla, ne İngiltere veya Fransa’yla takvimlerle ilgili ön anlaşma yaptıklarını söyleyen Anastasiadis Annan planının Rumlar tarafından reddedildiğini hatırlatarak, yeniden gündeme gelmesinin mümkün olmadığını belirtti; şunların altını çizdi:

“Bugün, Annan planını reddeden yüzde 76’nın kabulünü kazanmak, yani Kıbrıslı Rumların, itiraz etsem bile her zaman haklı bulduğum endişelerine cevap vermek peşindeyim.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tasfiyesi değil üniter devletin federal devlete dönüşmesi söz konusudur. Böylece yeniden AB’ye ve BM’ye katılım başvurusunda bulunması gerekmeyecek.”

Anastasiadis her iki toplumun da endişelerine cevap verecek dengeli bir çözüm bulunması gerektiğine de işaret ederek, “41 yıl sonra mutlak adil (çözüm) olamaz” dedi.





Güney Kıbrıs-Yunanistan-Mısır üçlü zirvesinde önemli adımlar atıldı



Güney Kıbrıs-Yunanistan-Mısır Üçlü Zirvesi’nde dün üç ülkenin ilişkilerinin geliştirilmesi yönünde önemli bir adımın daha atıldığı haber verildi.

Görüşme sonrasında “Atina Bildirgesi” adı altında alınan kararlar açıklanırken, bir sonraki görüşmenin 2016 yılında Kahire’de olmasına da karar verildi.

Rum Fileleftheros gazetesi üçlü zirvede atılan önemli adımların, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fattah el Sisi’nin üçlü işbirliğinden artık özlü sonuçlar elde edilecek şekilde ilerlenmesi yönündeki kararlılıklarını ortaya koyduğunu yazdı.

Görüşme sonrasında yayımlanan “Atina Bildirgesi” ve basın toplantısında anlatılanlara göre üç liderin Atina’daki görüşmesinin ardından açıklanan ilk önemli kararın, daimi bir uzlaşı ve işbirliği mekanizması kurulması olduğunu kaydeden gazete, bu mekanizmanın Dışişleri Bakanları gözetiminde olacağını ve “Lefkoşa” Atina ve Kahire’yi ilgilendiren güvenlik ve enerji alanlarıyla ilgili konuları ele alacağını belirtti.

Gazete bu mekanizma çerçevesinde tüm ilgili konuların görüşülmesi için ortak toplantılar yapılacağı bilgisini verdi.





Eğitim uçuşundaki F-16'ya Yunan jetlerinden taciz



Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait eğitim uçuşundaki F-16, Yunanistan'dan kalkan iki savaş uçağınca taciz edildi.

Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı uçaklar dün Ege Denizi'nin uluslararası hava sahasında eğitim uçuşu gerçekleştirdi.

Eğitim uçuşundaki bir F-16'ya Yunanistan'a ait iki F-16 savaş uçağı tarafından toplam 3 dakika 40 saniye süreyle kilit atılarak tacizde bulunuldu. Bunun üzerine eğitimdeki uçaklar gerekli reaksiyonu gösterdi.

Öte yandan Türkiye-Suriye hudut hattındaki devriye uçuşuna 10 F-16 savaş uçağıyla dün de devam edildi.



Kayıp Şehit Kansoy, bugün defnediliyor



Kayıp şehit Özel Reşat Kansoy, bugün askeri bir törenle Lefkoşa Mezarlığı’ndaki şehitliğe defnediliyor.

1933 yılında Limasol’da doğan Kansoy, 1964 yılında iki arkadaşı ile birlikte Lefkoşa’dan Limasol’a gittiği sırada silahlı Rumlar tarafından kaçırılarak şehit edilmişti.

İsmail Safa Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından kayıp şehit Kansoy, Lefkoşa Mezarlığı’ndaki şehitliğe defnedilecek.



Turizm Bakanı Sucuoğlu, “Turizmde kriz zirvesi” konulu toplantı düzenledi



Turizm Bakanı Faiz Sucuoğlu, “Turizmde Kriz Zirvesi” başlığı altında sektör temsilcilerinin katılımıyla toplantı düzenledi.

Turizm Bakanlığı’nda yapılan toplantıya, turizm örgütleri, turizm paydaşları, havayolu şirketleri, Sanayi Odası, Ticaret Odası ve üniversitelerden temsilcilerle bakanlık bürokratları katıldı.

Turizm Bakanı Faiz Sucuoğlu toplantıda yaptığı konuşmada, turizmin canlanması ve yaşanan olumsuzlukların nasıl avantaja çevrileceği konusunda görüş alışverişinde bulunmak amacıyla bir kriz masası kurduklarını söyledi.

Rus uçağının düşürülmesinden dolayı Türkiye ve dolaylı olarak da KKTC’nin, bu rota değişikliğinden nasıl yararlanacağı konusunda gerekli çalışmaları yaparak turist akışında tedbir alınması gerektiğini dile getiren Sucuoğlu, “Türkiye’de kriz masası oluşturuldu. Biz de kendi pastamızı nasıl koruyabiliriz veya artırabiliriz bunların çalışmalarını yapmalıyız” şeklinde konuştu.

Türkiye’de 2016 yılının KKTC yılı ilan edilmesi çabası olduğunu fakat Türkiye’deki gerek seçimler gerekse yaşanan olumsuzluklardan dolayı organizasyonda istenilen verime ulaşılmayacağının düşünüldüğünü dile getiren Sucuoğlu, Türkiye’de KKTC yılının 2017’ye ertelendiğini bunun da ön hazırlıklar bakımından daha faydalı olacağını kaydetti.

2016 yılını da boş bırakmayacaklarını söyleyen Sucuoğlu, ocak ayından itibaren reklam veya yapılacak toplantılarla farkındalık yaratacaklarını ifade etti.

Alınması gereken tedbirleri madde madde ayırdıklarını söyleyen Sucuoğlu, Türkiye’den adaya turist gelmesi konusunda çalışmaların olduğunu, ülke içi piyasanın daha iyi kullanımının sağlanması, gerekirse otellere hükümetin yardım, katkı veya desteği konularının konuşulup irdelendikten sonra çalışmalar yapılacağını belirtti.

Sucuoğlu, halkın iç turizmden faydalanarak ülkedeki otelleri tercih etmesinin sağlanması gerektiğini kaydetti.

Avrupa’da yapılacak çalışmalarla özellikle İngiltere’nin Manchester şehrinden turist akışının sağlanması çalışmalarının yapıldığını dile getiren Sucuoğlu, yapılan anlaşmayla çalışmaların ilk etabının 17 Aralık’ta, ikinci etabının da şubat ayında gerçekleşeceğini açıkladı.

Orta Avrupa’dan da turistlerin gelmesi yönünde bazı operatörlerle anlaşma yapılması, Almanya, Belçika, Hollanda, Litvanya, Kuzey Avrupa ülkeleri ve İsveç gibi ülkelerden turist getirme çabasında olduklarını dile getiren Turizm Bakanı Sucuoğlu, Orta Asya yani Arap ülkelerinden de turist getirmeyi hedeflediklerini kaydetti.

Yeni destinasyonlarda yakıt desteği yapılması konusunun da gündeme gelip tartışılabileceğini kaydeden Sucuoğlu, Türkiye’nin 6 bin Dolar yakıt desteği verdiğini, kendilerinin de bu konuda neler yapabilecekleri hakkında tartışabileceklerini belirtti.

Faiz Sucuoğlu, dünya turizminde olumlu ivme varken Türkiye’de ivmenin eksilerde olduğuna dikkat çekerek, KKTC turizminin Türkiye’deki olumsuzluklardan etkilenileceği gerçeği karşısında nasıl önlemler alınabileceğinin tartışılması gerektiğini vurguladı.

Kriz dönemini en az zarar veya artıyla kapatmanın yollarını konuşacaklarını dile getiren Sucuoğlu, özellikle Rus turistlerin bu yıl adreslerinin Güney Kıbrıs gibi görüldüğünü, turistlerin KKTC’ye nasıl kaydırılabileceği konusunda çalışma yapılması gerektiğini belirtti.

Sucuoğlu, toplantıya katılan herkese teşekkür ederek, yapılacak önerilerin değerlendirilip ileriki haftalarda tekrar toplantı düzenleneceğini kaydetti.



“2015 Girne Kent Kurultayı” gerçekleştirildi



Girne Belediyesi’nin düzenlediği, “2015 Girne Kent Kurultayı” dün gerçekleştirildi.

“Kent komiteleri kente sahip çıkıyor” sloganı adı altında 2’ncisi düzenlenen kurultayda açılış konuşmalarını Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü, Girne Kaymakamı Mehmet Envergil, DP-UG Girne Milletvekili Özdemir Berova ve TDP Girne Milletvekili, Girne İlçe Başkanı Zeki Çeler gerçekleştirdi.

Konuşmaların ardından, geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen 1. Girne Kent Kurultayı’nda oluşturulan; “sözleşme, imar, kent güvenliği, kültür sanat ve kültürel varlıkların korunması, çevre, kadın, turizm ve Girne’nin tanıtımı, trafik ve yol düzeni, okullar ve eğitim, ekonomik kalkınma, sağlıklı yaşam, uluslararası sakinler tarih ve muhtarlar” komitelerinin hazırladığı raporlar sunuldu.

Kurultay katılımcıların görüş ve önerilerini sunmasıyla sona erdi.



Engelsiz Bilişim Günleri başladı



Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) ev sahipliğinde gerçekleşen “Engelsiz Bilişim Günleri” başladı.

Dün başlayan etkinlik bugün de devam edecek.

Engelli yurttaşların teknoloji kullanımından, istihdam fırsatlarına kadar pek çok konunun görüşüleceği Engelsiz Bilişim Günlerinde, “Çocuklar Yaşadıklarından Öğrenirler” isimli çalıştay da gerçekleştirilecek.

Etkinliğin açılışına Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın eşi Meral Akıncı da katılarak konuşma yaptı.

Meral Akıncı açılışta yaptığı konuşmada, böylesine önemli bir çalışmada bu anlamlı günde hep birlikte olmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, “Eğer istersek ve eğer gönülden inanırsak, başarmak için hiçbir engel yoktur” dedi.

Meral Akıncı, bilişim teknolojileri ve hizmetlerinden ayrım yapılmaksızın herkesin yararlanması, bununla birlikte bilişimle engellerin kaldırılması gerektiğini belirterek, özel gereksinimli bireylerin günlük hayatlarını ve toplumsal yaşama katılımlarını kolaylaştıran bilişim teknolojilerinin bu etkinlikte akademik ve bilimsel açılardan ele alınması son derece önemli olduğunu kaydetti.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 48
Dün Tekil 1349
Bugün Tekil 960
Toplam Tekil 4074236
IP 3.141.24.134






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























15 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Asil yetimler anadan babadan de il, ilim ve ahlaktan yoksun olanlard r. (HZ. AL )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 2.694 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu