BASIN BÜLTENİ Müzakerelere bugün devam ediliyor - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Müzakerelere bugün devam ediliyor
Tarih: 23.11.2015 > Kaç kez okundu? 1439

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in sürdürdüğü Kıbrıs sorununa çözüm bulmaya yönelik müzakerelere bugün devam ediliyor.

Akıncı ile Anastasiadis, bugün yeniden bir araya geliyor. Ara bölgede, BM tarafından müzakereler için tahsis edilen binada yer alacak görüşme, saat 18.00’de başlayacak.

Kasım ayında en az 6 görüşme yapmayı kararlaştıran liderler, bugünkü görüşme öncesinde 4 kez bir araya geldi. Ayın son görüşmesi ise 25 Kasım Çarşamba gününe planlandı.

Liderler, Kasım ayında yapılacak görüşmelerin ardından açıklama yapılmaması kararı da almıştı. Karar çerçevesinde toplantının yapıldığı bölgeye basın mensubu alınmıyor.



Anastasiadis: “İlerleme kaydedildi ancak daha kat edilmesi gereken yol var”



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirilen liderler görüşmesinin uzun ve verimli bir görüşme olduğunu, ancak daha kat edilmesi gereken yol olduğunu söyledi.

Rum haber kaynaklarına göre, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile geçtiğimiz Cuma günü gerçekleştirdikleri liderler görüşmenin ardından, Rum Başkanlık Sarayı’na dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Anastasiadis, ele aldıkları konular arasında mülkiyet meselesinin olup olmadığının kendisine sorulması üzerine, buna olumsuz yanıt verdi ve görüşmede bir dizi başka konunun ele alındığını belirtti.

Gündemlerinde mülkiyet konusunun bulunmadığını dile getiren Anastasiadis, “müzakere sürecinin çapraz olacağını söylediklerini anımsattı ve bugün(geçtiğimiz Cuma günü) bunun gerçekleştiğini” ifade etti.

Liderler görüşmesinin neye odaklandığına dair bir soruya karşılık ise Anastasiadis, “konuşması ve detaylara girmesi gereken zaman geldiğinde, bunu yapacağını” söyledi.

Anastasiadis devamla “Şu an istişare aşamasındayız, herhangi bir şey üzerinde bütünlüklü olarak mutabakata varılmadı. İlerleme kaydedildiğini söylemem gerekir, ama daha kat edilmesi gereken yol olduğunu da yineliyorum” ifadelerini kullandı.

Açıklamasında, önümüzdeki Pazartesi günü (bugün) gerçekleştirecekleri liderler görüşmesinde, Aralık ayı içerisinde kaç görüşme gerçekleşeceğini belirleyeceklerini de dile getiren Anastasiadis, sözlerini şöyle tamamladı:

“Yoğun bir programım var ve Noel de geliyor. Konuların tümünü en ince ayrıntısına kadar tamamlamak, aynı zamanda geriye ne kaldığını ve nasıl ilerleyeceğimizi görmek için bu yoğun tempoyu sürdüreceğiz. Arzu ettiğimiz şey, hem halkı hem de kurumları birleştirecek olan, kalıcı ve işlevsel bir çözüme ulaşmaktır.”



Özgürgün: “Irkcı muamelelerin Rum milli politikasının planlı ürünü olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır”



UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün, her fırsatta Kıbrıs Türklerine karşı Güney Kıbrıs’ta uygulanan vahşi saldırılara varan insanlık dışı, ırkçı muamelelerin, ifade edilmeye çalışıldığı gibi bir avuç aşırı milliyetçi ya da aptalın değil, Rum milli politikasının planlı ürünü olduğunun bir kez daha Rum resmi belgeleriyle kanıtlandığını belirtti.

Özgürgün, “Kıbrıs Türküne, Türkiye’ye karşı kin, nefret duyguları ile yetiştirilen, devlet desteği ile eylemlere teşvik edilen nesillerden adanın barışına katkı beklemek saflıktan çok ötedir” dedi.

Özgürgün, yaptığı yazılı açıklamada, hatırlanacağı üzere, Lefkoşa’nın Rum kesiminde geçtiğimiz Pazartesi günü, KKTC vatandaşlarına, araçlarına karşı yapılan Rum öğrencilerinin de destek verdiği faşist ELAM örgütünün utanç verici eylemiyle ilgili yapılan açıklamalarda, gerçek suçlular olan Kıbrıs Rum yönetimi ve terör örgütü ELAM’ın gözden kaçırılmaya çalışıldığını kaydetti.

Ulusal Birlik Partisi olarak, Türk düşmanlığı temelinde oluşturulan Rum eğitim sisteminin beyinlerini yıkadığı gençlerinin terör örgütleri ile işbirliği içinde hareket etmesini sağlayanın ve destekleyin tüm organlarıyla Rum Yönetimi olduğunu ısrarla vurguladıklarını ifade eden Özgürgün, şunları dile getirdi:

“Rum gençliğinin devlet eliyle örgütlendiği ve EOKA’nın yeni versiyonu olan ve kilisenin maddi ve manevi desteği ile hayat bulan ELAM’a katılarak sergiledikleri geçmişten günümüze sayısız eylemlerinin çeşitli gerekçelerle cezasız kalması bunun en açık kanıtıdır.

Kıbrıs Türküne, Türkiye’ye karşı kin, nefret duyguları ile yetiştirilen, devlet desteği ile eylemlere teşvik edilen bu nesillerden adanın barışına katkı beklemek saflıktan çok ötedir.”

Rum Eğitim ve Kültür Bakanlığınca orta öğretim ve mesleki teknik okulları müdürlerine gönderilen 5 Kasım 2015 tarihli genelgeden de anlaşılacağı üzere,16 Kasım pazartesi günü gerçekleştirilen etkinlik tamamen yönetimin onay ve talimatları çerçevesinde planlanmıştır.

Özellikle genelgede ‘öğrencilerin istilayı, süregelen işgali ve sahte devletin yasadışı ilanını yargılama ve hatta birlik ve uyum ruhu ile adayı birleştirme ile ilgili mesajlar verebilmek için her türlü çaba gösterilmelidir’ ifadesi ile, eylemlere katılacak öğrencilerin öğrenim devamsızlığının nasıl giderileceğine ilişkin önlem alınması da ibretliktir.”

UBP Genel Başkanı Özgürgün, adanın tümünün kendilerine ait olduğu hayalinden vazgeçmeyen Rum Yönetiminin resmi makamlarının organize ettiği belgelenen ve Rum polisinin de görmediği bu faaliyetlerin, yaşları onsekizin altında üç beş öğrenciyi sorgulayarak geçmişte olduğu gibi geçiştirilmesinin asla kabul edilemeyeceğini söyledi.

Başta yönetimi olmak üzere Rum tarafının, ikiyüzlü tavırlarından vazgeçmesi, bu tür eylemlere verdiği tepkilerin samimiyetini göstermesi, kanıtlaması ve gereğini yapması gerektiğini belirten Özgürgün, şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türkünün canına, malına karşı girişilen bu ırkçı saldırıları önemsizleştiren açıklamalarla halkımıza bu zihniyetle hala yaşayabilir çözüm umudu pompalayanları, tutuklanan ve sonra serbest bırakılan öğrencilerin okul müdürünün Rum Orta Öğretim Sendikasının Başkanı olduğunu belirterek, birkez daha sağduyuya çağırırız.

Ulusal Birlik Partisinin, Kıbrıs Türklerinin Rumlara güvensizliğinin sadece geçmişte yaşananlarla sınırlı olmadığına, paylaşımdan uzak, bağnaz zihniyet sahibi Rumlarla, bir yere varılamayacağına ilişkin kanaatinin kaynağının, adadaki gerçeklere dayandığı birkez daha belgelenmiştir.”



Aralık yoğun ziyaretler ayı olacak



ABD, Rusya ve Çin Dışişleri Bakanları John Kerry, Sergei Lavrov ve Wank Yi’nin Ada’ya; Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in de Atina, Kiev ve Brüksel’e yapacağı ziyaretlerle yoğun geçmesi beklenen Aralık’ta liderlerin Kasım’daki kadar sık görüşmesi beklenmiyor.

Rum Alithia gazetesi, Kerry’nin 2, Lavrov’un 3 ve Yi’nin de 21 Aralık’ta Ada’da olacağını hatırlatırken Anastasiadis’in de 8-18 Aralık arasında yurtdışında olacağını haber verdi; Kerry ve Lavrov’un gündem konularının üst sıralarındaki iki konunun Kıbrıs sorunu ve IŞİD’le mücadele olduğuna dikkat çekti.

Gazeteye göre Rum Sözcü Nikos Hristodulidis, Anastasiadis’in 8-10 Aralık arası Güney Kıbrıs-Yunanistan-Mısır üçlü toplantısı için Atina’da olacağını, ardından kalabalık bir yatırımcı heyetiyle birlikte Ukrayna’yı ziyaret edeceğini, 17-18 Aralık’ta da Avrupa Konseyi toplantısı için Brüksel’e gideceğini açıkladı.

Kıbrıs sorununda daha alınması gereken yol olduğuna dikkat çeken Hristodulidis Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in son görüşmesinde Yönetim ve Vatandaşlık konularının ele alındığını, bu konuların görüşülmesine yarın (bugün) devam edileceğini anlattı.

Hristodulidis “iki liderin Kıbrıs sorununun bütün yönlerini görüşmesiyle, iki tarafın tezleri arasındaki önemli mesafenin daraltılıp daraltılamayacağının ve prosedürün ilerleyip ilerleyemeyeceğinin görülmesi hedefleniyor” dedi.

Bugünkü görüşmede mülkiyet haricindeki, anlaşmazlık olan konuların görüşüleceğini, mülkiyetin ise Kasım ayının son planlı görüşmesinin yapılacağı Çarşamba günü ele alınacağını belirten Hristodulidis Anastasiadis’in yoğun yurtdışı ziyaretleri ve ülkeye yapılacak ziyaretler nedeniyle liderlerin Kasım’daki kadar sık görüşemeyeceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis’in ay sonuna kadar iki görüşme daha yapacağını ve prosedürün seyrinin bu görüşmelerde ortaya çıkacağını yazan gazete Rum Sözcü’nün açıklamasını aktardı.



Burcu, Toros Tatbikatının bu yıl da yapılmayacağını açıkladı



Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, Toros Tatbikatı'nın bu yıl da yapılmayacağını ve bunun müzakerelerin sürdüğü bu dönemde yapıcı tutumlarının göstergesi olduğunu vurguladı.

Burcu, konuyla ilgili açıklamasında şunları kaydetti:

"Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri ve KKTC Güvenlik Kuvvetleri tarafından yıllık ortaklaşa düzenlenen Toros Tatbikatı’nın, geçen senelerde olduğu gibi bu yıl da icra edilmemesine karar verilmiştir.

Söz konusu karar alınırken, Türkiye makamlarıyla gerekli temas ve istişareler de gerçekleştirilmiştir. Bu kararımız, müzakere sürecinin devam ettiği bu dönemde sürdürmekte olduğumuz yapıcı tutumumuzun bir göstergesidir."



"Rumların Kıbrıslı Türk’lere yaptığı saldırıların hiçbiri cezalandırılmadı"



Rumların, 2004 yılından bu yana Kıbrıslı Türklere yaptığı saldırıların hiçbirinin cezalandırılmadığı bildirildi.

Rum Alithia gazetesi “Kıbrıslı Türklere Saldırılar Cezasız” başlığıyla aktardığı haberinde, 2004-2012 Rum Polis Basın Bülteni’de, Kıbrıslı Türkler aleyhinde onlarca saldırı ve maddi hasar haberi bulunduğunu ve büyük tepkilere yol açan tek bir vaka dışında, hiçbirinin cezalandırılmadığını yazdı.

Gazete, bahsi geçen vakada, Trodos’a gezmek için gelen bir baba-oğlun, ailenin diğer üyeleri önünde saldırıya uğradığını; Rum polisinin olaydan haberdar edildiğini ancak başta soruşturma açılmadığını ve BM’nin daha sonradan yaptığı müdahaleyle, eski bir Rum polisi olan saldırganın mahkemeye çıkarıldığını yazdı.

Haberde, mahkemenin olayla ilgili beraat kararı verdiği anımsatıldı.

Kıbrıslı Türklerin güneye geçişlerinde birçok kez saldırıya uğradıkları, araçlarının zarar gördüğü ve bazı kafeteryalarda da darp edildikleri vakalar yaşandığını belirten gazete, bir Kıbrıslı Türk müzisyenin 2010 yılında, ELAM ve KEA (Yunan Direniş Hareketi) sempatizanları tarafından, Güney Kıbrıs’ta her yıl düzenlenen “Rainbow” festivalinde bıçaklandığı olayı da hatırlattı.

Bu olayın, gösterilen büyük tepkiler ve Rum Eşitlik, Destek ve Irkçılık Karşıtı Hareket (KİSA) üyelerinin verdiği ifadelerin akabinde mahkemeye taşındığını yazan gazete, saldırıyı yapanlara ırkçı eylemde bulunma ve bu saldırıları teşvik etme suçundan dava okunduğunu; 19 Şubat 2014’te de delil yetersizliğinden serbest bırakıldıklarını belirtti.

2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a da, geçen yıl Limasol’da düzenlenen bir konferansta saldırı yapıldığını anımsatan gazete, olaylara ABD Büyükelçisi John Koenig’in de şahit olduğunu ve herkesin bu olayı kınadığını hatırlattı.

Haberde, bu olaydan sonra da, Rum Polis Genel Müdürü Mihalakis Papayeorgiu’nun görevine son verildiği, 3 kişi aleyhinde dava okunduğu, bir kişi için de davanın hala sürdüğü ve 4 Aralık’ta yeniden görüleceği ifade edildi. Diğer 2 kişinin yargılanması ise, mahkeme tarafından gönderilen tebligatın “ellerine ulaşmadığı” gerekçesiyle henüz başlamadı.

Gazete, son olayın da geçen Pazartesi, öğrencilerin, KKTC’nin kuruluş yıldönümünü “kınama etkinliği” çerçevesinde Kıbrıslı Türklere yaptıkları saldırı olduğunu yazdı.

Kıbrıslı Türklerin, kapıların açılmasından bu yana, münferit bir olay dışında Rumlara hiç saldırmadığını kaydeden gazete, yalnızca bir keresinde, Güzelyurt’taki “Ay.Mamas Kilisesi”nde düzenlenecek ilk ayin öncesinde, bazı araçların kundaklandığını ve bu araçlarda meydana gelen hasarın, KKTC tarafından tazmin edildiğini belirtti.

Gazete, bir diğer haberinde de, Rum Ombudsman Eliza Savvidu’nun, Kıbrıslı Türkler aleyhindeki saldırılarla ilgili vakalar için etkin bir soruşturma yürütülmediği kanaati çerçevesinde, gönüllü olarak araştırma başlattığını yazdı.

Habere göre Savvidu, bu gibi olaylarda devletin etkili bir tepki göstermemesinin, terk edilmişlik ve izole edilmişlik duygusu yarattığını söyledi.

Bu arada, Rum Eğitim Bakanı Kostas Kadis de, öğrencilerin Kıbrıslı Türklere yaptığı saldırıyı bir kez daha kınadığını ve bu gibi eylemlerin, Rum eğitim sisteminde yeri bulunmadığını söyledi.

Rum Simerini gazetesine röportaj veren Kadis, eğitimin partizanlıktan uzak olması gerektiğinin altını çizerken, partilerden, öğrencileri kendi inisiyatifleriyle hareket etmelerine olanak vermelerini istedi.



Özdağ:"Ne bulurlarsa bulsunlar Doğu Akdeniz'de bize ihtiyaçları var. "



Türkiye’deki AK Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, "Ne bulurlarsa bulsunlar Doğu Akdeniz'de bize ihtiyacınız var. İster İsrail olarak, ister Güney Kıbrıs olarak Türkiye'ye ihtiyacınız var" dedi.

Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneğince (EkoAvrasya) önceki gün Ankara’daki bir otelde, "KKTC Su Temin Projesi ve Doğu Akdeniz'de Değişen Dengeler" çalıştayı düzenlendi.

Çalıştayın açılışında konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özdağ, ebedi devlet kuran milletlerden birinin Türkler olduğunu ifade ederek, büyük devletlerin büyük ekonomilerle ve ordularla ayakta kaldığını söyledi.

"Türkiye, ne zaman büyüdüyse vesayetçiler ve darbeciler devreye girdi. Ekonomimize zarar verip, kültürel savrulmalarımızı sağladı" diyen Özdağ, Türkiye'nin dünyada itibarlı bir devlet olmak için her şeye rağmen emin adımlarla yürüdüğünü vurguladı.

Özdağ, ülkenin önemli yer altı, yer üstü ve enerji kaynaklarıyla stratejik bir bölge olduğuna değinerek, ''Ne bulurlarsa bulsunlar Doğu Akdeniz'de bize ihtiyacınız var. İster İsrail olarak, ister Güney Kıbrıs olarak Türkiye'ye ihtiyacınız var. Onlara sesleniyorum, buradan geçeceksiniz başka çareniz yok. Ürettiğiniz, çıkarttığınız doğal gazları, Türkiye üzerinden Avrupa'ya pazarlayacaksınız. Tankerlerle pazarlayamazsınız'' diye konuştu.

KKTC Su Temin Projesi'nin önemine dikkati çeken Özdağ, projeye emeği geçenlere teşekkür etti.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Akif Özkaldı da gelişen teknoloji ve nüfus artışı ile su tüketimi arasındaki ilişkiye işaret ederek, KKTC'nin su problemini çözmeye yönelik bilgilerin yer aldığı bir sunum yaptı.

Eko Avrasya Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eren de Suriye'de Türkmenlere yönelik saldırıları kınadı.

Eren, KKTC Su Temin Projesi'nin 1 milyar 600 milyon liraya mal olduğunu, suyun 107 kilometrelik boru hattıyla KKTC'ye ulaştığını, bunun sadece 80 kilometresinin deniz altından gittiğini söyledi.

Projede askılı sistemle deniz altından götürülen ilk boru sisteminin kullanıldığını aktaran Eren, çalışmalarda emeği geçen Türk mühendislerini tebrik etti.

Basında, "Vanalar kapatıldı su da, yardım da bitti'' şeklinde haberler yer aldığını belirten Eren, bunun gerçeği yansıtmadığını söyledi. Eren, ''Hadisenin boyutu bu değildir. Türkiye Cumhuriyeti, kardeş bildiği KKTC'ye yılda 75 milyon metreküp suyu esirgemeyecek bir devlettir'' ifadesini kullandı.



DSİ Kuzey Kıbrıs proje müdürü Çınar: “1 Ekim’den itibaren su 7/24 kesintisiz akıyor"



Türkiye Devlet Su işleri Dairesi (DSİ) Kuzey Kıbrıs Proje Müdürü Birol Çınar, Türkiye'den KKTC'ye su iletiminin durdurulduğu iddiasına ilişkin, proje kapsamında 1 Ekim 2015 tarihinden itibaren suyun akmaya başladığı belirterek, "O tarihten bu yana Türkiye'den gelen suyun bırakın kesilmeyi adaya 7/24 kesintisiz olarak tam kapasite ile akıyor" dedi.

Türkiye'den KKTC'ye su iletiminin durdurulduğu iddialarına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Birol Çınar, proje kapsamında sadece dönem dönem pompa istasyonunu çalıştırılmadığında suyun baraja değil direk arıtma tesislerine gönderdiklerini belirterek, "bu dönemde barajdaki su akışını görmeyen vatandaşlar vananın kapandığını düşünüyorlar. Suyun kesildiği şeklinde bir durum söz konusu değil. Vana açıldığı günden bu güne vana kesinlikle kapatılmadı" diye konuştu.

Türkiye'den KKTC'ye su temin Projesi kapsamında 1 Ekim 2015 tarihinden itibaren suyun adaya akmaya başladığına değinen Birol Çınar, o tarihten bu yana Türkiye'den gelen suyun bırakın kesilmeyi adaya 7/24 kesintisi olarak tam kapasite ile aktığını söyledi.

Bazı haberlerde çıkan "suyun denize döküldüğü" iddialarını da değerlendiren Birol Çınar, suyun denize dökülmesi zaten proje kapsamında var. Su Türkiye'den basınçla adaya geliyor. Güzelyalı pompa istasyonuna boşalıyor. Buradan pompa istasyonu çalıştığı vakit arıtma tesisine baraja veyahut terfi ettiriliyor. Pompa istasyonu çalıştırılmadığı vakitte bu depo taşmadan denize dökülüyor. Tamamen teknik gereklilikten kaynaklanıyor. Herhangi bir problem olduğundan değil" değerlendirmesinde bulundu.

Birol Çınar, Geçitköy barajı vanasının açıldığı günden bugüne 2 milyon metreküp suyu baraja depolandığını belirterek, su geldikten sonra bazı çalışmaların yapıldığını, tünellerin sızdırmazlığının kontrol edildiğini, bir hafta içerisinde de bu çalışmaların da tamamlanacağını dile getirdi.

Geçitköy Barajı'nın planlandığı şekilde dört ay içerisinde maksimum seviyeye geleceğini söyleyen Çınar, suyun KKTC'ye dağıtımı konusunda çalışmaların sürdürüldüğünü, önümüzdeki günlerde bununda tamamlanarak suyun Kıbrıs Türk halkının kullanımına sunulacağını sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açılışını yaptığı "Asrın Projesi" diye nitelendirilen Türkiye'den KKTC'ye Su Temini Projesi, KKTC'nin uzun vadeli su ihtiyacının karşılanması için, Anamur Dragon Çayı üzerinde tesis edilen Alaköprü Barajı'ndan alınacak yıllık 75 milyon metreküp su, 2050 yılına kadar Kıbrıs'ın bütün içme suyu ihtiyacını karşılayacak.

Suyun yaklaşık 38 milyon metreküpü, KKTC'de inşa edilecek arıtma tesislerinde arıtıldıktan sonra içme suyu olarak kalan 37 milyon metreküp su ise zirai sulama amaçlı olarak kullanılacak.

Böylece uzun yıllardır su yetersizliği ve su kalitesindeki kötüleşme sebebiyle sıkıntı yaşayan ada halkının uzun vadeli su ihtiyacı karşılanmış olacak.



Hammond: “Çözümün anahtarı Kıbrıslılardadır”



İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond, Kıbrıs sorununun çözüm anahtarının “Kıbrıslılarda” olduğunu vurguladı. “Ülkesinin, gelecekte, Kıbrıs’ta ne tür bir rol oynayabileceğine dair bir peşin hükmü olmadığını, herhangi özel bir rol talep etmediğini” belirten Hammond, ancak Ada’daki egemen askeri üslerinin “bölgedeki güvenlik ve istikrar açısından öneminin” altını çizdi.

Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, “İngiltere, müzakerelerin Kıbrıslıların liderlik ettiği bir prosedür olduğunu kabul ediyor. Ancak ilgi duyan bir ülke olarak iki toplumun, müzakerelerin olumlu sonuçlanması çabasını destekliyoruz” diyen Hammond Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in kapsamlı çözüm için yeni ümitler yarattığına işaret etti.

Hammond, Akıncı ve Anastasiadis’i cesaret ve liderlik kabiliyetleri nedeniyle kutladı ve İngiltere’nin, elinden gelen her yöntemle kendilerine yardımcı olmaya hazır olduğunu söyledi. Hammond, ülkesinin BM himayesindeki prosedürü ve iki tarafın çabalarını desteklemeye devam ettiğini vurguladı ve “her iki toplumla da gerek burada gerek Büyük Britanya’da iyi ve güçlü bağlantılarımız var. Uluslararasındaki nüfuzumuzu- AB’deki ortaklarımız, BM ve Güvenlik Konseyi, Commonwealth ve diğer garantör ülkeler nezdinde kullanıyoruz” dedi.

“Çözüm anahtarının Türkiye’de mi olduğu” sorusuna karşılık “Anahtar Kıbrıslılardadır” diyen Hammond “Tabii uluslararası toplumun da Türkiye gibi oynayacak önemli rolü var, rolü olan herkesi her fırsatta esnek ve yapıcı olmaya cesaretlendiriyoruz” dedi.

Gazetenin “İngiltere hükümeti daha önce, gelecekteki garanti sistemine karışmak istemediğini söylemiş ancak daha sonra kararın iki topluma kalmış olduğunu açıklamıştı. İngiltere’nin Garantiler başlığıyla ilgili tutumu nedir” sorusuna karşılık Hammond son ziyaretinde, İngiltere’nin özel bir rol peşinde olmadığını açıkça söylediğini hatırlatarak şunları ekledi:

“Birleşik Krallığın tutumu nettir: İki toplum nasıl ilerlemek istediğine dair bir anlaşmaya varırsa Birleşik Krallık önerileri dikkate alacak. Bunun nasıl olması gerektiğine dair bir peşin hükmü yoktur. Bu prosedürden bizim herhangi bir çıkarımız yok. İlgimiz, iki toplum arasında işleyebilir bir çözüm bulunması üzerinde yoğunlaşıyor.”

İngiltere’nin üslerle ilgili tutumu sorulduğunda ise Hammond “Müzakere prosedürü üslerin geleceğini etkilemez. Birleşik Krallığın, çözüm çerçevesinde (üs bölgelerinden) toprak verme teklifi geçerlidir. Üslerin yalnız İngiliz ordusu açısından değil bölgedeki güvenlik ve istikrar açısından da önemi çok büyüktür. Kıbrıs ve İngiltere bölgesel güvenlik konularında çok sıkı işbirliği içerisindedir” ifadelerini kullandı.



Dışişleri Bakanlığı bütçesi onaylandı



Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi, 41 milyon 140 bin 800 TL’lik Dışişleri Bakanlığı bütçesini oy çokluğuyla onaylandı.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, komitede yaptığı konuşmada, yasalarla belirlenmiş görevlerini en iyi şekilde yerine getirirken, özellikle Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın göreve gelmesiyle yeniden başlayan müzakere sürecine destek vermenin de ana hedef ve uğraşları olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanlığı’nın müzakere sürecine destek verdiğini, müsteşar ve iki memurun heyette yer aldığını anlatan Çolak, liderlerin aldığı karar uyarınca açılması kararlaştırılan 2 yeni geçiş kapısı konusunda gerekli çalışmaların da bakanlıkça yürütüldüğünü kaydetti.

Çolak, kapıların süratle açılması için çaba sarf ettiklerini ifade etti.

AB uyum grubu da oluşturulduğunu ve Kıbrıslı Türklerin AB sürecine hazırlanmasında önemli bir misyon yürüttüklerini kaydeden Çolak, kurulması hedeflenen federal devlet konusunda da çalışmalar yaptıklarını ve yurt dışı temaslarda bulunduklarını anlattı.

Çolak, devlet bütçesinden yüzde 0.92 pay ayrılmasını üzüntüyle karşıladıklarını ifade ederek, rakamın 24 yurt dışı uygulama biriminin görevlerini layıkıyla yerine getirmede önemli bir engel oluşturduğunu söyledi.

Bakan Çolak, yurt dışı görev yollukları kaleminin de yetersiz kaldığını ve bu kaleme artışın elzem olduğunu kaydetti. 2008’den beri meslek memuru istihdam edilmemesinin bakanlık faaliyetlerinin daha verimli yürütülmesine engel teşkil ettiğini belirten Çolak, emekliye ayrılan personelin yerine de istihdam yapılmadığını kaydetti.

Dışişleri Dairesi’ne acilen 20 meslek memuru istihdam edilerek eğitimden geçirilmesi gerektiğini ifade eden Çolak, kurulacak federal yapıda Kıbrıslı Türklerin donanımlı ve eşit şekilde hazır olabilmesi için bakanlığın istihdamları bir an önce gerçekleştirmesi gerektiğini belirtti.

2008’den beri Enformasyon ve Tanıtma Dairelerine de istihdam yapılmadığını bildiren Emine Çolak, hizmet içi çalışmaların ise sürdüğünü kaydetti.

Güncellenen internet sitesinin bakanlığın ve temsilciliklerin faaliyetlerini güncel olarak duyurduğunu belirten Dışişleri Bakanı Çolak, bakanlığın alt yapısını güçlendirmek için TC Dışişleri Bakanlığı ile bilişim alanında yaptıkları işbirliği anlaşmasının önemli bir adım atıldığını söyledi.

Çolak, 30 Kasım’a kadar tamamlanacak çalışmalarla bakanlığın arşivinin elektronik sisteme alınacağını ve geçmiş belgelere erişimin kolaylaşacağını ve bundan sonraki yazışmaların elektronik ortamda yapılarak kağıt kullanılmadan yapılacağını anlattı.

Bakanlığının, çözüm vizyonunu canlı tutacak çalışmalar yürüttüğünü belirten emine Çolak, yaptığı yurt dışı temaslar hakkında da bilgi verdi.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, yabancı diplomatlarla da makamında düzenli görüşmeler yaptığını kaydetti ve bunları da sıraladı.

Çolak, bakanlığının çözüm odaklı siyasetlerinin yeni dönemde de süreceğini ve yurt dışı temasların artarak sürmesini hedeflediklerini söyledi.

Daha sonra söz alan DP UG Milletvekili Hakan Dinçyürek, dış temasların önemli olduğunu, gelecekle ilgili beklentileri dünyayla daha etkin paylaşmak dileğinde olduklarını, bakanın bu yöndeki sözlerini memnuniyetle karşıladığını söyledi.

Dinçyürek, yurt dışı temsilciliklerin önemli olduğunu ancak açılan temsilciliklerin ülkeyi layıkıyla temsil etmesi gerektiğini belirtti.

Temsilcilikleri kapatmanın yanlış olduğunu ancak mutlaka gereğinin yapılması gerektiğini ifade eden Dinçyürek, temsilciliklerde yerel personel istihdamının daha uygun olacağını kaydetti.

Yurt dışı temsilciliklerindeki ihtiyaçların ivedilikle tespit edilmesini devlete yaraşır, fonksiyon görebilecek şekilde düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyleyen Hakan Dinçyürek, “Devlet olmanın gerekleri vardır, Dışişleri de bunun önemli bir yeridir” dedi.

Dinçyürek, Dışişleri Bakanlığı’nın personel eksikliğine dikkat çekerek yurt dışındaki görevlerin bir onur, bir kariyer ve hedef olması gerekirken, koşulların uygunsuzluğu nedeniyle personelin yurt dışı görevden kaçınır hale geldiğini söyledi.

Çözüm olsun veya olmasın KKTC’nin güçlü olması gerektiğini belirten Hakan Dinçyürek, dışişlerinin bir takım çalışması gerektirdiğini, yetişmiş, devleti temsil edecek nitelikte personel yetiştirmenin önemini vurguladı.

Dinçyürek, bakanlığın personel sıkıntısının ivedilikle giderilmesi için mutlaka girişim yapılması gerektiğini belirtti.

Yurt dışına görevlendirilen temsilcilerin o ülkenin şartlarına uygun yaşayabileceği ödenek ve tahsisatları alabileceği ve o üülkeye gitmekten gocunmayacağı bir noktaya getirilmesi gerektiğini belirterek “Dışişlerinin başarısı ülkenin başarısıdır. Zafiytlerin giderilmesi devletin, hükümetin görevidir. Hep beraber çözmeliyiz” dedi.

Komite Başkan Vekili, DP UG Milletvekili Hasan Taçoy, Kıbrıs’ta hiç bitmeyen bir mücadele olduğunu, müzakere sürecinin 1968’den beri sürdüğünü hatırlattı.

Taçoy, devletten devlete müzakere sürecine önem verdiklerini, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın geçtiğimiz salı akşamı Alman Büyükelçiliği’nin resepsiyonuna bu hassasiyetle katılmamasını takdir ettiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın 15 Kasım konuşmasındaki Rum tarafının müzakerelerdeki tutumuyla ilgili sözlerinden alıntılar da yapan Hasan Taçoy, bu sözleri desteklediğini belirtti.

Taçoy, müzakere süreci iyi gidiyor denilirken Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinin de dikkate aldıklarında vatandaşların sorularına net yanıtlar vermek istediklerini anlattı.

Bulunacak çözümde vatandaşlık konusundaki düzenlemelere değinen Taçoy, Kıbrıslı Rum nüfusun fazlalığının sorun yaratacağını ve bazı söylemleri doğru bulmadığını söyledi.

İki kesimliliğin korunacağı ve kuzey kurucu devlette ne kadar Rum nüfusu barınabileceğini belirleyen bir anlaşma yapılması gerektiğini kaydeden Hasan Taçoy, mülkiyetle ilgili düzenlemeler konusunda da bazı kaygılarını ifade etti.

Taçoy, çözüme yönelik uyum yasalarının yapılması gerektiğini, güneyin yaptığı yasaları uygulamanın doğru olmayacağını belirtti.

Dışişleri Bakanlığı’nın yurt dışı temsilciliklerde görev yapan personelinin maddi sıkıntılar yaşadığını; bunun düzenlenmesi gerektiğini kaydeden Hasan Taçoy, özellikle Brüksel’de ihtisas yapmış personelin görevlendirilmesinin şart olduğunu söyledi.

Taçoy, birincil hukuk konusunda çalışmalar ve araştırmalar yaptığını kaydederek, Garanti ve İttifak anlaşmalarının devamının önemli olduğunu belirtti.

Ordusu olan bir devlet değil, devleti olan bir ordunun önemli olduğunu ifade eden Hasan Taçoy, yapılacak çalışmalara destek vereceklerini kaydetti.

Milletvekillerinin yurt dışı temaslarında da Dışişleri Bakanlığı ile koordineli çalışması gerektiğini ve bir hedef için çalışılması gerektiğini söyleyen Hasan Taçoy, bunun için geniş kadrolarla çalışmanın şart olduğunu belirtti.

Komite Başkan Vekili ve DP UG Milletvekili Hasan Taçoy, yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türkler için Dışişleri Bakanlığı’nda bir birim kurulmasını önerdi.

Maliye Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın dış temsiliyetlerle ilgili tüzüğü hazırlayıp Bakanlar Kurulu’ndan geçirmesi gerektiğini ifade eden Taçoy, bir network kurulmasını da önerdi.

Komite Başkanı, CTP Gazimağusa Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, 1968’de başlayan görüşmelerin var olan devletin anayasasının revizesi için yapıldığını; 1977’den sonrakilerin ise nitelik anlamında çok farklı olduğunu, iki devletli bir federasyonun görüşüldüğünü söyledi.

Kıbrıslı Türkler arasında federal bir çözümü bir kısım çevrelerin konfederal tecrübeleriyle yorumladığını; Rum tarafının ise dominant anlayışını federasyonda da sürdürme anlayışıyla masada yer aldığını kaydeden

Soyer, 11 Şubat 2014 ortak belgesiyle federasyonun ve iki kurucu devletin de reel bir noktaya geldiğini anlattı.

Soyer, şu anda devam eden müzakere sürecinde bu temel noktalarda yakınlaşmalar sağlanmasının önemli bir aşama olduğunu, bunun kıymetini bilmek gerektiğini ifade etti.

Toprak, mülkiyet konularının tartışmalı olduğunu kaydeden Ferdi Sabit Soyer, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun kurulmasıyla mülkiyetin de doğru zeminde konuşulduğunu belirtti.

Soyer, “Egemenlik konusunda yapılan kırıcı tartışmalar günümüzde yaşanmıyor, siyasi partiler arasında ana ilkelerde bir yakınlaşma var. Bu en sevindirici yan” dedi.

Dünyadaki yeni devletlere işaret eden Soyer, federal temelde çözüme gitmenin ayrılıkçılığı def etmek için, birleşik bir Kıbrıs’a gitmenin TC için de önemli olduğunu; bu konuda hırslı ve istekli olmak gerektiğini; bu konudaki koordineli çalışmadan memnun olduğunu söyledi.

Ferdi Sabit Soyer, bütçedeki bazı kalemlerin genel bir havuza atıldığını; Dışişleri Bakanlığı’nın bazı taleplerini de bu havuzdan karşılanması için Maliye Bakanlığı’yla görüşmesi gerekeceğini belirtti.

Dışişleri Bakanlığı’nın haklı taleplerinin genel havuzdan karşılanması ve meslek memuru istihdamının sağlanması gerektiğini ifade eden Soyer, komite olarak bu konunun takipçisi olacaklarını kaydetti.

Yeniden söz alan Dışişleri Bakanı Emine Çolak, tespitlerini ve düşüncelerini paylaştığı için komite üyelerine teşekkür etti.

Yurt dışı temaslarında temsilciliklerin durumunu da değerlendirme fırsatı bulduğunu ifade eden Çolak, Brüksel, Londra gibi merkezlere daha fazla yoğunlaşmak gerektiğini söyledi.

“Dışişleri’nin güçlenmesi çözüm olsa da olmasa da Kıbrıslı Türklerin çok acil ihtiyacıdır ve giderilmesi gereken bir eksikliğidir” diyen Çolak, hükümetin geniş tabanlı bir koalisyon olması ve dış ilişkilerde konsensüs görmenin en büyük güçleri olduğunu vurguladı.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, yurt dışı temaslarında yaptığı konuşmada bunu vurguladığını ve bu konsensüsten güç aldığını ifade etti.

Yeni kadrolar için girişimlerinin sürdüğünü kaydeden Çolak, personelin görevlerini layıkıyla yapacağı ve yurt dışına gitmekten kaçınmayacağı şekilde düzenlemeler için çalıştıklarını; bakanlık görevi süresince ellerindeki kısıtlı imkanlarla en verimli şekilde çalıştıklarını belirtti.

Yeniden söz alan Komite Başkanı CTP Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, “Ben bir meslek memurunun ‘bu göreve gitmem’ demesini asla kabul etmem, bunu bir hak olarak görmem” dedi. Soyer, Bakanlığın teşkilat yasasında bu yönde gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini belirtti.

Konuşmaların ardından Dışişleri Bakanlığı bütçesi oy çokluğuyla kabul edildi.



IMF heyeti Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Rum tarafında temaslar için ada’ya geliyor



Uluslararası Para Fonu (IMF) heyetinin, IMF’nin çözümün ekonomik boyutuna ilişkin incelemenin hazırlanması aracılığıyla, Kıbrıs sorununa müdahil olması çerçevesinde ileriki günlerde Ada’ya geleceği iddia edildi.

Rum Kathimerini gazetesi, elde ettiği bilgilere atıfta bulunarak, IMF heyetinin, gerek Kıbrıs Türk, gerekse Kıbrıs Rum tarafında temaslarda bulunacağını savundu.

Gazete yine elde ettiği bilgilere atıfta bulunarak, IMF’nin, şimdilik, IMF’ye, sunulacak olan “Kıbrıs” önerisinin nasıl şekillendirileceğine dair öneri teatisine odaklanacağını belirtirken buna ortaya çıkacak olan sorular ile IMF tarafından teknokratik incelemelerin yapılması ve sunulmasının da dahil olacağını yazdı.

Habere göre bazı kaynaklar gazeteye yaptığı açıklamada Ada’ya gelecek olan IMF heyetinin, gerek KKTC’de gerekse Güney Kıbrıs’ta temaslarda bulunacağını, Güney Kıbrıs’ın IMF’ye yönelik nihai önerisinin, Kıbrıs sorununun olası çözümünde ortaya çıkacak durumun ekonomik sürdürülebilirliğinin garanti altına alınması için Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile üzerinde anlaşmaya vardığı görüş çerçevesinde Kıbrıs Türk tarafıyla uzlaşılmasının ardından şekilleneceğini savundu.

Rum Yönetimi’nin, incelemeler ışığında ekonomik parametrelerin aydınlatıcı olması çerçevesinde, IMF dışında, Dünya Bankası’nın sahip olduğu bilgi ve uzmanlığın da değerlendirilmesini arzuladığını yazan gazete iki toplumun, bankacılık sisteminin de dahil olduğu, ekonomisinin normal bir şekilde bağlanması gerekliliği çerçevesinde, Avrupa Merkez Bankası’nı da tüm sürece müdahil olması konusunun zaten onaylandığını da anımsattı.

Gazete BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin New York’taki Kıbrıs sorununa yönelik çözümün ekonomik sürdürülebilirliğinin garanti altına alınmasına ilişkin gerekli ekonomik kaynakların teminat altına alınması çerçevesinde yaptığı temasların bekleneni vermediğinin görüldüğünü belirtti.

Habere göre Brüksel’deki diplomatik kaynaklar, Eide’nin AB’nin ilgili birimlerinde, çözümün finanse edilmesi konusunu gündeme getirmeyi ileriye götüremediğini belirttiler.

Aynı kaynaklar, Eide’nin bu konuyu sorduğu zaman bu konuya sessiz kalındığını savundular.

Rum Politis gazetesi yukarıdaki başlıkla verdiği haberinde, gerek Güney Kıbrıs gerekse KKTC’nin makroekonomik ve mikroekonomik büyüklüğünün, Rum Yönetimi’nin resmi talebi ve her iki toplum adına BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin talebi üzerine, ileriki günlerde, IMF ve Dünya Bankası’nın uzmanlarının huzmesinden geçmesinin beklendiğini yazdı.

Gazete, teknik komitelerde ve müzakere masasında, federal devlet yapısına ilişkin ekonomik kararlar alınabilmesi için özellikle KKTC ekonomisinin haritasının çıkarılmasının gerekli olarak görüldüğünü belirtti.

Gazete haberinde ayrıca herhangi bir ekonomik düzenlemenin, sistemlerin birleştirilmesinin, bir günden diğer güne olamayacağının, özellikle Kıbrıs Türk ekonomisi için geçiş dönemi olacağının fark edilen bir durum olduğunu yazdı.

Gazete elde ettiği bilgilere dayanarak Rum Maliye Bakanlığı’nın, müzakere masasına da başlık olarak konan, iki temel önceliği ortaya koyduğunu belirtti.

Bu iki önceliğin, ekonomi kurmaylığı tarafından çözümden sonraki olumlu perspektiflerin garanti altına alınması açısından stratejik öneme sahip olduğunun düşünüldüğünü belirten gazete bunlardan bir tanesinin, kamu ekonomisi ve mali anlaşmaya ilişkin Avrupa ekonomi yönetim kanunlarının katı bir şekilde muhafaza edilmesi olduğunu yazdı.

Gazete ikinci önceliğin ise, Dünya Bankası’nın zaten yaptığı incelemeye ilişkin KKTC’deki bankacılık sisteminin haritasının çıkarılması olduğunu belirtti.

Gazete yine elde ettiği bilgilere atıfta bulunarak, Dünya Bankası’nın mikroekonomi konularıyla meşgul olacağını ve mülkiyet başlığında uzmanlığını sağlayacağını yazdı.

Kıbrıs Türk bankacılık sisteminin bütünlüklü değerlendirilmesinin ise IMF tarafından atanacak ve yakında Ada’ya gelmesi beklenen uzmanların incelemesinden ortaya çıkacak bir şey olduğunu yazan gazete, IMF’nin incelemesinin, “mikroekonomi çerçeve, bütçe açısından birleştirme, finans sektörü ve istatistik birimi” şeklinde dört eksende olacağını belirtti.

Habere göre, makroekonomi çerçevesi ekseninde, Kıbrıs ekonomisinin bütünü için bir makroekonomi çerçevesinin inşa edilmesi şekli incelenecek.

İkinci eksende, kamu ekonomilerinin federal ve devlet düzeyinde birleştirmesi yöntemleri kayda geçirilecek, finans sektörü çerçevesinde finans sektörünün birleştirilmesine yönelik stratejiler belirlenecek.

Son eksen (istatistik birimi) ise, iki kurucu devletin istatistik açıdan birleştirilmesi ve uyumlaştırılması hedefine sahip olacak. Bu, Kıbrıs Türk ekonomisinin de dahil olacağı istatistik bilgilerin açıklanması ve kayda geçirilmesi anlamına gelecek.

Rum Politis gazetesi aynı haberinin içerisinde yukarıdaki başlıkla verdiği bir başka haberinde, ekonomik çevrelerin ve Rum Maliye Bakanlığı’nın, olası çözümün, gerek bütününe, tazminat formülü konusunda henüz bir sonuca varılmamasına bağlı olarak, gerekse mülkiyete ilişkin maliyet konusunda tahminde bulunmanın çok erken olduğunu addettiğini ancak olası bir çözümün, gerek yerel düzeyde gerekse dünya sıralamasında 16’ıncı sırada yer alan özellikle Türkiye pazarına açılma bakımından (ekonomik açıdan) yararlı olacağını düşündüğünü belirtti.

Gazete Rum Maliye Bakanlığı’ndan bir kaynağın gazeteye yaptığı açıklamaya dayanarak, sadece ve sadece Türkiye ile ekonomik ve ticari ilişkiler kurulmasının, “Kıbrıs’ın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sını birkaç puan yükselteceğine” yönelik tahminlerin de bulunduğunu yazdı.

Habere göre Rum denizcilik sektöründen bazı kaynaklar Türk ambargosunun kalkması durumunda, faaliyetlerinin iki katına çıkacağı şeklindeki görüşlerini de ortaya koydu.



Rum Yönetimi, ailesinin “kayıp” bildiği kişinin ölümünü gizlemekten hüküm giydi



Rum Yönetimi, Haralambos Palmas isimli seferinin 1974’te öldüğünü ve Güney Kıbrıs’ta gömülü olduğunu bildiği halde, bu gerçeği ailesinden gizlediği için hüküm giydi. Rum Temyiz Mahkemesi, Rum Yönetimi’ni, Palmas’ın eşi ve iki kızına tazminat ödemeye mahkûm etti.

Rum Fileleftheros gazetesi, Palmas ailesinin 14 yıldır devam eden hukuk savaşını, Temyiz Mahkemesi’nin önceki günkü kararıyla kazandığını yazdı.

Habere göre, Rum Yönetimi, 2011’de başlayan davada Lefkoşa Rum Kaza Mahkemesi’nin Rum Yönetimi’nin ihmaline hükmederek verdiği toplam 342 bin Euro’luk tazminat kararını, “hatalı” bularak, temyize götürdü.

19 Kasım 2015’te nihai kararını veren Temyiz Mahkemesi, Kaza Mahkemesi’nin, “davacılar Palmas’ın ölü olduğunu bilselerdi, bu kadar manevi meşakkat çekmeyeceklerdi” hükmüne, Rum Yönetimi tarafından yapılan itirazı yersiz buldu. Temyiz yargıçları “davacıların, eş ve babalarının akıbeti konusunda bunca yıl yaşadığı belirsizlik ve endişe hayatlarını gerçekten de alt-üst etti, manevi meşakkat ve acı çektirdi” hükmüne vardı

Mahkeme, yargı sürecinin başladığı 2011’den sürecin sonlandığı 19 Kasım 2015’e kadar, yasal faiziyle birlikte Palmas’ın eşine 20 Bin, iki kızına da 10’ar Bin Euro’luk tazminat ödenmesi kararını verdi.

Palmas’ın kızı Fileleftheros’a yaptığı açıklamada, Temyiz Mahkemesi’nin kesin hükmünden duyduğu memnuniyeti belirterek, “karar kesindir ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sorumlu olduğunu gösteriyor” dedi. Palmas, şunları ekledi:

“Yıllarca bir yalanla yaşayan yalnız bizim ailemiz değil. Ailemiz çetin bir yargı süreci geçirdi. Devletin tavrı hakaretamiz ve aşağılayıcıydı. Tazminat meblağı nihai kararla azalmış olsa da ailemizin hedefi para değil adaletti.”



Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası logosu belirlendi



KKTC Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı temsil edecek logo belirlendi.

Ekim 2015’te yapılan kabul sınavları sonucunda toplam sanatçı sayısı 11’e ulaşan Orkestranın logosu, basın ve kamuoyu ile paylaşıldı.

Tasarlanan alternatif logolar hakkında KKTC Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın tüm üyelerinin fikir ve görüşleri alındı ve farklı alternatifler arasında hemfikir olunan versiyon resmi logo olarak kabul edildi.

Orkestra logosu, güvercin, sol anahtarı, 5 yay (porte), defne yaprağı demeti, forte sembolü ve ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ tipografisinin bir araya gelmesinden oluştu.

Logoda, KKTC Devlet ve Cumhurbaşkanlığı logosunda yer alan, özgürlüğü ve taşıdığı zeytin dalıyla barışı sembolize eden güvercin, sol anahtarı ile başlayan boş bir porte dizesini kanadından tutup, yukarıya ve sonsuzluğa uzatırken, henüz yazılmamış, dolayısıyla çalınmamış notalar için bir alan açıyor.

Evrensel anlamda müziği tanımlayan en bilindik sembollerden olan ve çalınan eserin hangi anahtarda olacağını belirten sol anahtarı, logoyu oluşturan öğeler arasında yer alıyor.

Logodaki bir diğer öğe olan portenin (5 yay) paralel dizilişinde farklı uzunluklarda olması ile oluşturulan konik şekil, çok sesliliği ve ses dalgalarının yayılma biçimini sembolize ediyor.

Cumhurbaşkanlığı logosunda yer alan defne yaprağı demetinin de bulunduğu logoda, ‘Senfoni’ tipografisinde kullanılan ve bir eserin yüksek sesle ve güçlü çalınmasını belirten ‘forte’ kısaca ‘f’’ sembolü orkestranın enerji, heyecan ve iddiasını ortaya koyuyor. Ayrıca ‘forte’, bir alanda yapılabilecek olanın en iyisi anlamını da taşıyor.

Logonun kullanımına ilişkin tanımlamalar ve kıstasların yer aldığı kullanım kılavuzunun da hazırlandığını belirten Orkestra Koordinatörü Mustafa Kofalı, orkestranın önümüzdeki günlerde toplumla ilk buluşmasını gerçekleştireceğini ve uluslararası platformlarda ülkeyi en iyi şekilde temsil etmek için yoğun çalışmaların aralıksız süreceğini kaydetti.



Güney Kıbrıs alarmda



Rum yetkili makamlarının, Güney Kıbrıs’ın terör konusunda artık düşük riskler taşıyan bir ülke olmadığı değerlendirmesiyle havaalanları, limanlar, sınır kapıları ve Yeşil Hat’ta alarm durumunda olduğu belirtildi.

Haftalık olarak yayımlanan Rum Kathimerini gazetesi Güney Kıbrıs’ın teyakkuzda olduğunu; güvenlik makamlarının terör konusunda zayıf halka olabilecek her noktada denetimlerini büyük oranda artırdığını yazdı.

Güney Kıbrıs’ın limanlar ve havaalanlarındaki sıkı kontrollerin dışında, sınır kapılarında Kıbrıs Rum tarafı-Kıbrıs Türk tarafları geçişlerine de odaklandığı belirten gazete, güvenilir bilgilere göre Rum Yönetimi tarafından kontrol edilmeyen bölgelerden olası şüpheli kişilerin girişinin önlenmesi için sınır kapılarında kontrollerin yoğunlaştırıldığını aktardı.

Önlem ve tespit çabaları çerçevesinde polisin, IŞİD ve terör ile ilişkisi olan kişilerin kayıtlı olduğu Avrupa veri tabanına da sahip olduğunu yazan gazete, sınır kapılarında Kıbrıs Türk tarafı ile Kıbrıs Rum tarafına gidip-gelen herkesin bu veri tabanıyla kontrol edildiğini belirtti.

Gazete Yeşil Hat’ta da önlemlerin artırıldığını vurgulayarak, Kıbrıs Türk tarafından Kıbrıs Rum tarafına şüpheli kişilerin kaçak girişi ihtimali karşısında devriyelerin artırıldığını kaydetti.

Gazete haberini devamında Charles de Gaulle adlı Fransız uçak gemisinin bölgeye gelişinin, Fransa’nın IŞİD’e karşı ilan ettiği savaşın sadece bir başlangıcı olduğunu yazdı.

Fransız askeri mekanizmasının amiral gemisi kabul edilen uçak gemisinin Fransa’dan ayrıldığı ve 22 Kasım’da (bugün) Doğu Akdeniz’e ulaşmasının beklendiği bilgisini veren gazete, Avrupa’nın en büyük savaş gemisinin, bölgede bulunan Rus savaş gemileriyle IŞİD’e karşı “mızrak ucu” olacağını belirtti.

Rusya’nın da bölgede büyük mücadele verdiğinden söz eden gazete askeri ve diplomatik kaynakların bölgede çok yakında havada ve denizde teröre karşı bir gücün toplanacağını kaydetti.

Öte yandan Amerikan savaş araçlarının bölgedeki yokluğunun dikkatlerden kaçmadığını belirten gazete, 2013 yaz ayında bölgede çıkan krizde oluğunun aksine en azından Güney Kıbrıs’ın kontrolündeki bölgede Amerikan araçlarının hareketliliğinin gözlemlenmediğini belirtti.

Gazete Ağrotur Üssü’ndeki İngiliz Üsleri’nde de herhangi bir hareketlilik gözlemlenmediğine dikkat çekti.

Gazete Güney Kıbrıs’ın bölgede şekillenmekte olan sahneyi sıkı bir şekilde takip ettiğini, ancak bölgede olanlar karşısında çarpıcı bir tavır sergilemeyeceğini belirtti.

Gayri resmi hükümet kaynaklarına göre şimdiye kadar bölgede bulunan ya da bölgeye gelecek olan savaş gemilerine kolaylık sağlanması yönünde Güney Kıbrıs’tan bir talepte bulunulmadığını kaydeden gazete, aynı kaynakların Rum Yönetimi’nin tutumunun, 2013 yazında Suriye krizinde olduğu gibi istenmesi durumunda kolaylıklar sağlanarak, net bir şekilde terörle mücadele yönünde olacağından söz ettiğini aktardı.

Bu çerçevede Rusya Dışişleri Bakanı’nın 2 Aralık ve Çin Dışişleri Bakanı’nın 21 Aralık’taki Kıbrıs ziyaretlerinin siyasi düzeyde büyük bir ilgiyle beklendiğini yazan gazete, bu ziyaretlerin, Paris’teki terör saldırısının ardından daha büyük önem kazandığını vurguladı.

Rum Polis Genel Müdürü Zaharias Hrisostomu gazeteye yaptığı açıklamada, “Vatandaşlar kendilerini güvende hissetmeliler mi? sorusu karşısında endişeleri yatıştıran açıklamalarda bulundu.

Güvenlik makamlarının terör tehdidiyle mücadele şeklinde değişiklik yaptığını anlatan Hrisostomu, Güney Kıbrıs’ın artık düşük risk taşıyan bir ülke olmadığını ve bundan hareketle tüm giriş ve çıkışlarda önlemlerin alındığını ifade etti

Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis ise Güney Kıbrıs’ın diğer ülkelere kıyasla daha güvenli olduğunu belirtti.

Güney Kıbrıs gibi her ülkenin vatandaşlarının güvenliğini sağlama yükümlülüğü olduğunu söyleyen Kasulidis, artırılmış önlemler aldıklarını belirtti.

IŞİD militanlarının başka ülkelere geçmek üzere Güney Kıbrıs’tan geçtiğine dair bilgilerin olup olmadığı sorusu karşısında, bazı Avrupa pasaportu sahiplerinin Güney Kıbrıs’a girmeye ya da yeşil hattan geçmeye çalıştığını, ancak başarısız olduklarını söyleyen Kasulidis, 10 kişinin tatmin edici izahatlarda bulunamadığını ve sınır dışı edildiğini belirtti.

Kasulidis geçmişte KKTC üzerinden Suriye’ye ikinci el çift kabin araç ticareti yapılmaya çalışıldığı, ancak kendi müdahaleleriyle bunun önüne geçildiği gibi iddialarda da bulundu.

Suriye’ye IŞİD’e karşı operasyonlarda Güney Kıbrıs’tan askeri düzeyde yeni kolaylıkların istenip istenmediği sorusu karşısında ise Kasulidis, hali hazırda sağladıklarının ötesinde ortaklarından yeni kolaylıklar istenmediğini ifade etti.

Rum Fileleftheros gazetesine göre ise Adalet Konseyi olağanüstü toplantısında Güney Kıbrıs’ı temsil eden Rum Adalet ve Kamu Düzeni Bakanı Yonas Nikolau, buradaki konuşmasında, teröre karşı kolektif ve sistematik işbirliği yapılmasının gerekliliğine, ayrıca kararların icraata dökülmesi için Avrupa ülke ve Hükümetlerinin sorumluluğuna vurgu yaptı.

Güney Kıbrıs’ın havayolu yolcu kayıt sistemi PNR ile ilgili çalışmalarının yıl içerisinde tamamlanması gerektiği görüşüne sahip olduğunu söyleyen Nikolau, kanun uygulayıcı makamlar, istihbarat teşkilatları ve Europol arasındaki işbirliğin genişletilmesini gerekli bulduklarını da belirtti.

Güney Kıbrıs’ın ulusal düzeydeki icraatlarıyla da ilgili bilgiler veren Nikolau, Polis ile İstihbarat Teşkilatı’nın tam bir işbirliği içerisinde çalıştığına değinerek, Birgi akışının artırılması amacıyla Orta Doğu ve körfez ülkelerin denk teşkilatlarıyla işbirlikleri yapıldığını söyledi.

Öte yandan Güney Kıbrıs’ın, AB üye ülkeleri tarafından kaydedilen tüm bilgilerin bulunduğu İkinci Schengen Bilgi Sistemi’ne (Schengen Information System - SIS II) erişim verilmesi önerisinin kabul edilmesi durumunda ulusal düzeyde çabanın daha da kolaylaşacağından söz eden Nikolau, Güney Kıbrıs’ın IŞİD faaliyetlerine olan yakınlığına da işaret ederek, Güney Kıbrıs’ın SIS II’nin doğrudan operasyon merkezi olma yönündeki arzusunu tekrarladı.

Nikolau, mülteci kontrolü konusunda Frontex Örgütüyle işbirliğinin güçlenmesini önemine de vurgu yaptı.

Rum Simerini gazetesi ise 17-18 Kasım tarihlerinde IMR şirketi tarafından Güney Kıbrıs’ta 18 yaş ve üstü 500 kişiyle yapılan mülteciler ve terör konulu ankete yer verdi.

Ankete göre, katılımcıların yüzde 54’ünün mülteciler arasında fanatik IŞİD militanlarının gizlendiği düşüncesine sahip olduğunu aktaran gazete, bir başka soru karşısında katılımcıların yüzde 63’ünün de Güney Kıbrıs’ın IŞİD militanlarının terör faaliyetlerinin hedefinde olma ihtimalin çok düşük olduğu ya da hiç olmadığı yönündeki kanaatini aktardı.

Her 5 katımcıdan 3’ünü Paris’teki saldırının ardından güvenlik hissinin hayatını değiştireceğini belirttiğini aktaran gazete, yüzde 39’unun ise terörün hayatını değiştirmesine izin vermeyeceğini vurguladığını aktardı.



EDEK: “Fransa’ya sağlanacak kolaylık Rusya Federasyonu’na da sağlanmalı”



EDEK, Rum Yönetimi’nin Suriye’ye yönelik hava saldırılarında Fransa’ya sağlayacağı kolaylıkları Rusya’ya da sağlamasını isterken AKEL bu icraatlarından dolayı hükümeti eleştirdi.

EDEK ve AKEL, Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis’in, İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond’la ortak basın toplantısı sırasında “IŞİD’e karşı operasyonlarda, hava üssümüzün olağanüstü iniş ve kalkışlar ile hava saldırısından dönen askeri uçakları için Fransız Hava Kuvvetleri’nin emrinde olduğunu söyledik” açıklaması üzerine görüş ortaya koydu.

Rum Fileleftheros gazetesi’nin haberine göre, KS EDEK Başkanı Marinos Sizopulos, IŞİD’e karşı yürütülen askeri ve diğer operasyonlar nedeniyle eldeki imkanların (hava üssü) Fransa’nın emrinde olduğu açıklamasından memnuiyet belirtti. Sizopulos, “Aynı kolaylıkları, bugüne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni her yerde destekleyen diğer bir dost ülke olan Rusya Federasyonu’na da sağlanacak mı?” diye sordu.

Sizopulos, Rum Yönetimi’nin, ezelden beridir kendisine destek çıkan ülkeler arasında çifte standart uygulamaması gerektiğine dikkat çekerek, Anastasiadis hükümetinin, bütün tercihlerini ABD’den yana kullanmasını da yanlış bulduğunu belirtti.

Sizopulos, “Bölgemizde cereyan edenler tesadüf değildir. ABD’nin çok büyük sorumluluğu vardır. Çok parçaya ayırarak daha iyi kontrol etmek için ezelden beridir uyguladığı politikayla bölgedeki çeşitli devletlerin istikrarsızlaşmasına yardımcı oldu.” dedi.

Habere göre, AKEL Basın Sözcüsü Yorgos Lukaidis de Anastasiadis hükümetinin AB sözleşmesinin 47’nci maddesinin 7’nci bendinin hayata geçirilmesine ilk kez rıza gösterdiğine işaret ederek, Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis’in de Suriye’ye hava saldırılarına her türlü kolaylığı sağlamak niyetinde olduklarını açıkladığını hatırlattı.

AKEL adına açıklamasında Suriye’ye saldırıların, ülkenin ve halkın güvenliği açısından doğurduğu tehlikelere dikkat çeken Lukaidis, Anastasiadis hükümetinin bu tehlikeleri dikkate alması gerektiğine vurgu yaptı.

Lukaidis “Herkes şu andaki önceliğin gerçekten de, katil oluşum IŞİD’in etkisiz hale getirilmesi olduğunu düşünüyorsa, yapılması gereken ilk şey, aralarında NATO ve G20 üyelerinin de bulunduğu devletlerin IŞİD’e her türlü finans, silah ve ticari alış verişi kesmesidir” dedi.







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 48
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 890
Toplam Tekil 4075671
IP 18.191.174.168






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.692 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu