BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Müzakere sürecinde dönüm noktasındayız” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Müzakere sürecinde dönüm noktasındayız”
Tarih: 16.11.2015 > Kaç kez okundu? 1292

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta 1968’den beri devam eden müzakere sürecinde önemli bir dönüm noktasına ulaştıkları inancını ifade ederek, “Neredeyse yarım yüzyıldır devam eden müzakereler sonuçsuz bir şekilde sonsuza kadar devam edemez” dedi.

KKTC’nin 32’nci kuruluş yıldönümü başta Başkent Lefkoşa olmak üzere tüm ilçelerde düzenlenen etkinlik ve törenlerle kutlandı.

Cumhurbaşkanı Akıncı, KKTC’nin 32. Kuruluş Yıl Dönümü nedeniyle Lefkoşa’da Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda yer alan resmi geçit töreninde yaptığı konuşmada, Çözümün 10 yıl öncesine göre zor hale geldiğini, 10 yıl sonra çok daha zor ve belki de bugün öngördükleri çerçevede artık imkansız olacağına işaret eden Akıncı, şu anki fırsatı gelecek kuşaklar adına en iyi şekilde değerlendirmenin akıl işi olduğunu vurguladı.

Akıncı, federal bir çözüm için iyi niyetli ve kararlı davrandıklarını, siyasi eşitliğe, güvenlik ihtiyacına ve iki kesimliliğe özel önem verdiklerini belirterek, çözümün yaşanmışlıklardan dersler çıkarılarak kurgulandığı takdirde yaşayabilir olacağını söyledi.

KKTC’nin her açıdan güçlenmesi için uğraş vermenin, ayrılığı kökleştirmek anlamında değil, eşit ve güçlü bir birlikteliğe hazırlanmak olduğunu da ifade eden Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs Rum tarafının da bu yalın gerçeği artık kavraması gerektiğini kaydetti.

Akıncı, Rum tarafında federasyon için yapılan “ideal çözüm değil, acı veren bir uzlaşma” söylemini eleştirerek bu söylemin son derece rahatsız edici olduğunu ve Rum toplumuna olumsuz mesaj verdiğini belirtti.

Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs’ta özgür bir toplum olarak yaşayabilmesi için şehit düşen Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile Mücahitleri saygıyla, gazileri minnetle yad eden Akıncı, KKTC’nin gelişmesi için emek veren, kendisinden önceki Cumhurbaşkanları ile her zaman katkılarını sürdüren Türkiye Cumhuriyeti yetkililerine de teşekkürlerini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, kendilerini yalnız bırakmayan Türkiye’den ve farklı ülkelerden gelen misafirlere “hoş geldiniz” diye seslendi; Atatürk’ün öngördüğü çağdaşlık hedefi doğrultusunda, KKTC’nin laik ve demokratik bir hukuk devleti olarak gelişmesi için, bu değerlere sahip çıkan halkı da en içten duygularla selamladığını belirtti.

Paris’te Cuma gecesi yaşanan korkunç terör eylemi ve vahşet sonucu yitirilen yaşamlar nedeniyle tüm Fransız halkının acısını şahsı ve KıbrısTürk halkı adına paylaştığını ifade eden Akıncı, “Hangi din, dil, ırk ve renkten olursak olalım, ister küçük bir toplum, isterse büyük bir ülke olalım, hepimiz, bu terör saldırıları karşısında dayanışma içinde olmak zorundayız. Geçen ay Ankara, geçen hafta Beyrut, geçen gece de Paris… Hepsi aynı, hepsi de büyük bir insanlık suçu… Bunun karşısında tüm dünyanın birlik içinde hareket etmesi en acil konu durumundadır” dedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ın da bulunduğu bölgenin kırılgan ve büyük sorunlarla dolu olduğunu, Kıbrıs sorununun da bu coğrafyada yıllardır çözülmeye çalışıldığını kaydederek Kıbrıs’ta yaşanan süreçle ilgili şunları söyledi:

“1960 yılında kurulan ve ortağı olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden dışlandığımız 1963 Aralık ayından itibaren, Kıbrıs Türk Halkı olarak kendi Devlet örgütümüzü oluşturmak inkâr edilemez bir hak olarak ortaya çıkmıştı. Bu hak çerçevesinde yıllar içinde Geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, Kıbrıs Türk Federe Devleti adıyla örgütlendik. 15 Kasım 1983 tarihinde ise Meclisimizde onaylanan Bağımsızlık Bildirgesi’yle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuş oldu. Bağımsızlık Bildirgesi’nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanının, müzakereleri ve iki eşit halkın federasyon kurmasını engelleyemeyeceği de özenle belirtildi. Ne var ki, gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanından önce, gerekse sonrasında yürütülen müzakereler Kıbrıs’ta federal bir çözüme ulaşılmasını sağlayamadı.

Bugün, 1968 yılından beridir devam eden müzakere sürecinde önemli bir dönüm noktasına ulaştığımız inancındayım. Neredeyse yarım yüzyıldır devam eden müzakereler sonuçsuz bir şekilde sonsuza kadar devam edemez. Daha önce de belirttiğim gibi Rum Toplumu Lideri Sayın Anastasiades ile aynı yaş kuşağının insanlarıyız ve yıllardır politik platformda birbirini tanıyan kişileriz. Bunun ötesinde, ikimiz de 2004 yılındaki referandumda çözüm planına olumlu yaklaşım göstermiş olan liderleriz. Eğer ikimiz, bu dönemde de karşılıklı kabul edilebilir bir sonuca varamazsak ayrılığın daha da derinleşeceği ve federal çatıda birleşmenin gelecekte daha da zor olacağı aşikârdır. Bugün çözümü sağlamak 10 yıl öncesine göre nasıl daha zor hale gelmişse; 10 yıl sonra çok daha zor ve belki de bugün öngördüğümüz çerçevede artık imkansız olacaktır.

Dolayısıyla şu an için var olan fırsatı, gelecek kuşaklar adına en iyi şekilde değerlendirmek akıl işidir. Biz bu akıl yolunda Türkiye ile ve toplumumuzun diğer kurumları ve sivil toplumla da yakın istişare içinde, mümkün olan en erken zamanda iki kurucu devletin siyasal eşitliğine dayalı, iki kesimli, iki toplumlu bir federasyonu kurmak konusunda iyi niyetli ve kararlı davranmaktayız. Bu konudaki tavrımız hem siz değerli halkımız, hem de uluslararası toplum tarafından net olarak görülmektedir.”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, göreve başladığı mayıs ayının başından itibaren başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, Avrupa Birliği, ilgili devletler ve tüm uluslararası toplumun, Kıbrıs Türk tarafının müzakere sürecine kattığı yeni dinamizmi görüp takdir ettiğini belirterek, bu çerçevede oluşan yeni atmosferin sonuç doğurması ve heba olmaması için 3. tarafların ilgisinin de artarak sürdüğünü söyledi.

Akıncı, “Ancak şunu açıklıkla ifade etmek isterim. Uluslararası toplumun ve 3. tarafların ilgi ve desteği önemli olmakla birlikte, asıl belirleyici olan Kıbrıs’ta yaşayan iki halkın iradesidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Akıncı, bulunacak çözümün asıl sahiplerinin iki toplum olacağını ve çözümün sürdürülebilirliliğinin en başta toplumların bunu ne kadar benimsedikleriyle yakından ilgili olacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Akıncı, bu nedenle ekibiyle birlikte sürecin ilk gününden beri halk adına yürüttüğü müzakerelerde en çok bulunacak çözümün, halk tarafından gönül huzuru içinde onaylanabilecek bir çözüm olmasına dikkat ettiklerini söyledi.

“Bundan dolayıdır ki, siyasal eşitliğe, güvenlik ihtiyacına ve iki kesimliliğe özel önem veriyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Kıbrıs Türk halkının kendi bölgesinde topluca yaşama hakkının doğal karşılanması gerektiğine inandıklarını çünkü bu durumun geçmişte yaşananlardan doğan bir ihtiyaç olduğunu ifade etti.

Çözümün bu yaşanmışlıklardan dersler çıkarılarak kurgulandığı takdirde yaşayabilir olacağını vurgulayan Akıncı, diğer toplumun da kendini tehdit altında hissetmeyeceği bir anlayışı samimiyetle önemsediklerini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, müzakerelerdeki kapsamlı konular yanında Güven Artırıcı Önlemler bağlamında da bir çok adımın kararlaştırıldığını hatırlatarak, şöyle konuştu:

“Müzakerelerin başladığı daha birinci gün geçiş kapılarında doldurulan vize formları zorunluluğunu kaldırarak, Kıbrıs Türk tarafının iyi niyetini hemen gösterdik. Bu önlem kuşkusuz geçiş yapan kendi yurttaşlarımız açısından da ciddi bir kolaylık sağladı. Derinya ve Lefke Aplıç kapılarının açılması konusunda da kararlılığımızı kanıtladık. Son olarak askeri makamların gösterdiği işbirliği çerçevesinde askeri bölgelerdeki 30 adet olası gömü yerinde kazı yapılmasının önü açıldı. Diğer konularda da Kıbrıs Türk tarafı olarak üzerimize düşeni eksiksiz olarak yerine getirdiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim.

Ne var ki, örneğin cep telefonlarının iki tarafta da sorunsuz kullanılması konusunda, Rum tarafı için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Bugün dünyanın neresine gidersek gidelim cebimizdeki telefonla evimizle konuşabiliyorken, Güney Kıbrıs’a geçtiğimizde bunu yapamıyoruz. Aynı şekilde bir Rum da Kuzey Kıbrıs’a geçtiğinde cep telefonu ile irtibat kuramamaktadır. Cep telefonlarının her iki kesimde de sorunsuz çalışabilmesi için tüm teknik sorunlar aşıldıktan sonra, Güneydeki düzenleyici kurumun başkanının problem yarattığı ama bunun aşılacağı söylenmiş, şimdi ise Güneyde yürürlükte bulunan bir yasanın bu işbirliğini engellediği belirtilmektedir. Eğer gerçekten yasada engel varsa; yapılması gereken, bu önemli Güven Yaratıcı Önlemin kendisini değil, yasadaki engeli ortadan kaldırmaktır. Kıbrıs’ta, çözüme giden yolda ilerlemek istiyorsak izlenmesi gereken siyaset bu olmalıdır diye düşünmekteyim.”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC’nin 32. Kuruluş Yıl Dönümü nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, kendilerinin iyi niyetle, sorunları aşmak ve Kıbrıs Türk halkını layık olduğu uluslararası hukuk içindeki saygın konumuna kavuşturmak için çalışmalarını bıkmadan sürdüreceklerini vurgulayarak “Çözüme varmak için, BM gözetimindeki müzakerelere sabırla devam edecek, bugünlerde gündemin önemli bir başlığı olan mülkiyet kriterleri konusunda titizlikle adil bir formül için uğraşacağız. Daha önce de bir çok kez vurguladığımız gibi, niyet, politik istek ve kararlılık varsa, çözüm yıllar değil, aylar içinde bulunabilir” dedi.

Gelecek yıl Mayıs ayında Güney Kıbrıs’ta yapılacak milletvekilliği genel seçimlerinden önce sonuca ulaşabilmenin herkes için iyi olacağına işaret eden Akıncı, “Çünkü, seçim ortamının hassasiyetleri, müzakere sürecini ister istemez duraksamaya itecektir. Umarım bu durum yaşanmaz” ifadelerini kullandı.

Akıncı, çözüme ulaşmak için uğraş verirken, içteki düzenlemelerin de ihmal edilmemesi gerektiğini belirterek, her şeyi çözüm sonrasına erteleme anlayışından daha yanlış bir şey olamayacağını; “Çözüm olunca her şey düzelir” anlayışıyla, bugün yapılması gerekenleri, alınması gereken önlemleri erteleme lüksüne sahip olmadıklarını vurguladı.

“Ekonomisi ve demokrasisi ile iyi işleyen, yurttaşlarına ilgi ve saygı gösteren, sorunlarını ertelemeyip çözümü için uğraş veren bir KKTC olası bir çözümün de sigortası anlamındadır” diyen Akıncı, KKTC, anlaşabilmeleri halinde oluşacak Federal Cumhuriyetin iki eşit kanadından biri olacağına göre, iç yapısal sorunları aşarak, sağlıklı bir konuma ulaşmanın, kendilerini gelecekte federal çatıda ve Avrupa Birliği içinde yaşayabilir ve yarışabilir kılacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Akıncı, “Kısacası KKTC’nin her açıdan güçlenmesi için uğraş vermek, ayrılığı kökleştirmek anlamında değil, eşit ve güçlü bir birlikteliğe hazırlanmak demektir. Çözüm sonrasında ortaklık edeceğimiz Kıbrıs Rum tarafının da bu yalın gerçeği artık kavraması ve Kuzeyde olan her iyi gelişmeyi olumsuz bakış açısıyla değerlendirmemesi gerekmektedir” dedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Güney Kıbrıs’taki değerlendirmelerde “iki kesimli federasyona atıf yapılırken, bunun ‘ideal çözüm olmadığına, acı veren bir uzlaşma olduğuna’ vurgu yapıldığına işaret ederek konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu son derece rahatsız edici bir söylemdir. Çünkü bu söylem Rum toplumuna daha çözüme bile ulaşmadan, varılacak çözümün ideal olmayan üstelik acı veren bir durum olduğu mesajı verilmektedir. O zaman ‘ideal olan ne?’ sorusu gündeme gelmektedir. İdeal, Rum toplumunun egemen, Kıbrıs Türklerinin de azınlık olacağı üniter bir devlet ise, bunun mümkün olmadığı ve olamayacağı çoktan anlaşılmış olmalıdır. Eğer ‘ideal çözüm’ olarak Rum toplumuna ‘üniter devlet’ dolaylı da olsa bir mesaj olarak verilecekse, o takdirde Kıbrıs Türklerine de iki ayrı devletten oluşacak bir konfederasyonu ideal olarak görme hakkı tanınmış olacaktır ki bu günkü koşullarda bu seçeneğin de mümkün olmadığı bilinmektedir.”

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, mümkün olanı gerçekleştirmenin aslolduğunu; ki bunun da iki kesimli, iki toplumlu federasyon olduğunu belirterek, “Gerçekleşmeyecek olanı ideal olarak tanımlamayı bırakıp, mümkün olanı yaşama geçirmeye yönelmek akıl işidir. Mümkün olan gerçek olandır ve toplumlarımızı bu gerçeğe hazırlamamız gerekmektedir” dedi.

Akıncı, bugüne kadar yaptıkları gibi bundan böyle de var güçleriyle bu doğrultuda çabalarını sürdüreceklerini belirterek çabalarının karşılıksız kalmaması umudunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı konuşmasını Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayarak halka sağlık, barış, huzur ve güvenlik içinde yaşanacak mutlu bir gelecek dileğiyle tamamladı.



Davutoğlu: “Anavatan ve garantör Türkiye, Kıbrıs Türk'ünün meşru hak ve menfaatlerinin korunmasını teminen, adadaki kardeşlerinin yanında olmaya devam edecektir"



Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, "Hükümetimiz, Kıbrıs Türk halkının daha mutlu ve müreffeh yarınlara ulaşmasına yönelik adımları kuvvetle desteklemeye devam edecektir. KKTC'nin istikrar içinde kalkınması Anavatan olarak ülkemizin başlıca önceliğidir" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Davutoğlu, KKTC’nin 32. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya bir mesaj gönderdi.

Mesajında, "KKTC'nin ilanının 32'nci yıl dönümü vesilesiyle zatı devletlerini ve Kıbrıs Türk halkını şahsım ve hükümetim adına içtenlikle kutlar, göndermiş olduğunuz nazik davetiniz için teşekkür ederim" ifadesini kullanan Davutoğlu, hükümeti temsilen Cumhuriyet Bayramı törenlerine Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in katılacağını, bu önemli yıl dönümünde Kıbrıslı Türklerin gurur ve sevincini paylaşacağını belirtti.

Kıbrıs Türk'ünün, maruz kaldığı haksızlıklar karşısında asil hürriyet mücadelelerini cesurca sürdürüp, KKTC'ye hayat vererek vazgeçilmez haklarını teminat altını aldığını ve tüm Türk milleti için bir gurur kaynağı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Hükümetimiz, Kıbrıs Türk halkının daha mutlu ve müreffeh yarınlara ulaşmasına yönelik adımları kuvvetle desteklemeye devam edecektir. KKTC'nin istikrar içinde kalkınması Anavatan olarak ülkemizin başlıca önceliğidir. Kıbrıs Türk halkı, Kıbrıs Adası'nda adil ve kalıcı bir çözüme yönelik iradesini müteaddit defalar kanıtlamış, muhataplarının her zaman bir adım önünde olmuştur. Devam eden müzakere sürecinin, Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk'ünün eşit statüsünü güvence altına alarak uluslararası toplumla bütünleşmesini sağlayacak bir anlaşmayla neticelenmesi esastır. Anavatan ve garantör Türkiye, bu ortak hedefe giden yolda, Kıbrıs Türk'ünün meşru hak ve menfaatlerinin korunmasını teminen, Ada'daki kardeşlerinin yanında olmaya devam edecektir. Bu gurur verici günde, Kıbrıslı Türk kardeşlerimizin kıvanç ve mutluluğunu en içten duygularımızla paylaşıyoruz. Cumhuriyet Bayramınızı şahsım ve hükümetim adına bir kez daha tebrik ediyor, zatı devletlerine ve Kıbrıs Türk halkına esenlikler diliyorum.”



Türkeş: “Türkiye garantör ülke olarak her türlü desteği vermeyi sürdürecektir”



Türkeş, Kıbrıs’ta devam eden müzakere sürecine hakim olan mevcut olumlu atmosfer değerlendirilerek daha fazla vakit kaybetmeksizin çözüme ulaşılmasının mümkün olduğunu söyledi ve bunun için Türkiye’nin garantör ülke olarak her türlü desteği vermeyi sürdüreceğini ifade etti.

Türkiye Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Kıbrıs’ta varılacak kalıcı ve adil bir çözümün, bölgenin acilen ihtiyacı olan istikrar unsurlarına bir yenisini ekleyeceğini vurguladı.

Asrın Projesi’yle Kıbrıs’a gelen suyla ilgili Tarım Master Planı çalışmalarının sürdüğünü; bu planla KKTC’nin hiç olmadığı kadar yeşil bir görünüme kavuşacağını dile getiren Tuğrul Türkeş, “suyun sadece KKTC’ye değil Ada’nın tamamına hayat verebilmesini, adil, kalıcı ve kapsamlı çözümün bununla taçlanmasını gönülden dilediğini” söyledi.

Türkeş, Kıbrıs Türkü’nün genç kuşaklarına güçlü bir toplum güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomi temelinde yükselen bir KKTC bırakmayı umduğunu vurgulayarak, “Bu kurulmasını umduğumuz kalıcı siyasi çözüm ortamında Kıbrıs Türkü açısından en önemli teminatı teşkil edecektir. Biz ortak hedeflerimize ulaşmak için KKTC hükümetiyle önümüzdeki dönemde de birlikte şevk ve heyecanla çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

KKTC’nin 32. kuruluş yıl dönümü törenlerine Türkiye Hükümeti’ni temsilen katılan Tuğrul Türkeş, Lefkoşa’da Dr. Küçük Bulvarı’nda düzenlenen resmi geçit töreninde konuştu. Konuşmasında KKTC’nin kuruluşunun 32’nci yıldönümü vesilesiyle KKTC’de bulunmaktan büyük mutluluk ve onur duyduğunu dile getiren Türkeş, başta TC Cumhurbaşkanı ve TC Başbakanı olmak üzere tüm Türk Milletinin selam ve sevgilerini getirdiğini kaydetti.

Türkeş, sözlerine şöyle devam etti:

“Anavatan’daki kardeşleriniz bu mutlu yıl dönümünün halkı gurur, heyecan ve mutluluğunu sizlerle paylaşmaktadır. Kıbrıs Türk halkı hür iradesiyle kendi geleceğini belirleme hakkında hiçbir şekilde ödün vermeyeceğini, zorlu ama onurlu mücadelesini sürdürmeye kararlı olduğunu, bundan tam 32 yıl önce tüm dünyaya kanıtlamış ve büyük bir kıvançla 15 Kasım 1983’te KKTC’yi ilan ederek tarihi mücadelesini taçlandırmıştır.”

Başta Dr. Fazıl Küçük olmak üzere Kıbrıs Türk halkının var olma mücadelesinde emeği geçen herkesi rahmet ve şükranla yad ettiğini dile getiren Türkeş, Kıbrıs Türkü’nün hak ve eşitlik mücadelesinin önderliğini yapan KKTC kuruluşu başta olmak üzere Kıbrıs Türk halkının demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde sağladığı kazanımlardaki katkıları unutulmayacak büyük devlet adamı Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı da bu anlamlı günde bir kez daha rahmet ve minnetle anmayı borç bildiğini kaydetti.

“Yarım asrı aşkın bir süredir uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletler’in gündeminde bulunan Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması konusunda Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı iyi niyet ve samimiyetle hareket etmiş, adil kalıcı yaşayabilir bir çözüme ulaşılabilmesi için bir adım önde olmuştur” diyen Türkeş, Kıbrıs sorununun Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini, meşru haklarını teminat altına alacak şekilde kapsamlı bir çözüme kavuşturulmasının öncelikleri olmaya devam ettiğini vurguladı.

Türk tarafının, mevcut Birleşmiş Milletler kapsamlı müzakere sürecinin en kısa zamanda başarıyla sonuçlanması için gereken siyasi iradeyi muhafaza ettiğine ve bu yönde girişimlere destek vermeyi sürdürdüğüne dikkat çeken Türkeş, konuşmasına söyle devam etti:

“Müzakere sürecine hakim olan mevcut olumlu atmosfer değerlendirilerek daha fazla vakit kaybetmeksizin çözüme ulaşılması mümkündür. Bunun için Türkiye garantör ülke olarak her türlü desteği vermeyi sürdürecektir. Biz bu konuya sadece Kıbrıs penceresinden değil, tüm bölgeyi kapsayan geniş bir çerçeveden bakıyoruz. Doğu Akdeniz’de ve çevresinde son dönemde yaşanan trajik gelişmeler, Kıbrıs meselesinin daha fazla gecikmeden adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmasının önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.”

Yakın coğrafyadaki çatışmalar, güvenlik sorunları ve insani krizlerin ve bunlara çare bulmakla sorumlu uluslararası mekanizmaların yetersizliğinin adada garanti sistemi sayesinde 41 yıldır hüküm süren barış ve huzur ortamıyla çarpıcı bir tezat oluşturduğunu dile getiren Türkeş, “Adada varılacak kalıcı ve adil bir çözüm bölgenin acilen ihtiyacı olan istikrar unsurlarına bir yenisini ekleyecektir” dedi.

Kıbrıs’taki çözümün adadaki tarafların ötesinde başta doğu Akdeniz olmak üzere geniş bir coğrafyaya olumlu yansımaları olacağına dikkat çeken Türkeş, çözümün Doğu Akdeniz’de barış, istikrar ve işbirliğinin hakim olmasına katkı sağlayacağını, bunun da başta Kıbrıs’taki iki taraf olmak üzere ilgili tüm tarafları ve genel olarak uluslararası toplumun ve dünya barışının menfaatine olacağını vurguladı.

Bulunacak çözümün ve adadaki iki tarafın yeni bir ortaklık devleti kurmasıyla adanın gerçek potansiyelinin ortaya çıkacağını, şimdiye kadar değerlendirilememiş pek çok imkanın değerlendirilmeye başlanacağını dile getiren Türkeş, ada ekonomisinin daha da gelişeceğini, bugün zihinlere dahi gelmeyen pek çok proje ve girişimin hayata geçirilebilmesinin mümkün olacağını kaydetti.

“Gönül birliği içinde sürdürdüğümüz haklı mücadelede elde ettiğimiz kazanımları daha da ileriye götürecek güçte ve kararlılıkta olduğumuz şüphe götürmeyecek bir gerçektir. Bu gerçeği bugüne kadar sözle değil her vesileyle gerçekleştirdiğimiz müşterek icraatlarla gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullanan Türkeş, Kıbrıs sorununda siyasi bir çözümün gerçekleşmesi beklenirken KKTC’nin tüm faaliyetlerini çözüme bağlayıp her şeyin ertelenmesini öngören yaklaşımları da kabul etmediklerini belirtti.

Tuğrul Türkeş, konuşmasında Türkiye’den gelen su konusuna da değindi.

“Kapsamlı çözüm sağlansın veya sağlanmasın KKTC’yi güçlendirecek ve yoluna güvenle devam etmesini sağlayacak çalışmalara, önemli ekonomik projeleri hayata geçirmeye devam ediyoruz” diyen Türkeş, bu anlayışla başlatılan Türkiye’den KKTC’ye hayat suyunu getiren, asrın projesi olarak nitelendirilen boru hattı projesinin 17 Ekim’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törenle hizmete açıldığını anımsattı.

Türkeş, “Bu proje Anavatan ile KKTC arasındaki sarsılmaz birlik ve dayanışmayı Kıbrıs Türkü’nün Anavatan’la olan gönül bağlarını daha da sağlam fiziki bir bağla pekiştirmiştir. Böylelikle aynı kandan, aynı candan olduğumuz Kıbrıs Türkü ile Türkiye’deki kardeşlerini bağlayan can damarlarına bir yenisi eklenmiştir” dedi.

Türkiye’nin, geçmişte, Kıbrıs Türk halkının eşit kurucusu olduğu bir devlet düzeninin bozulduğu Kıbrıs Türkü’nün varlığının sona erdirilmek istendiği, güvenliğin kalmadığı ve kan döküldüğü bir dönemde garantörlük görevini yerine getirerek huzuru ve barışı yeniden adaya getirdiğini dile getiren Türkeş, “Günümüzde adanın en çok ihtiyaç duyduğu suyu, Kıbrıs’ta yakın gelecekte kurulmasını umduğumuz iki halkı yan yana, huzur ve refah içinde sürdüreceği bir yaşama en hayati ve samimi katkıyı sağlaması amacıyla buraya getiren de yine Türkiye olmuştur” diye konuştu.

Türkeş, Ada’ya gelen suyun etkin kullanılması amacıyla çalışmaları devam eden Tarım Master Planı’yla KKTC’nin hiç olmadığı kadar yeşil bir görünüme kavuşacağını dile getirerek, Anadolu’dan gelen suyun sadece KKTC’ye değil Ada’nın tamamına hayat verebilmesini, adil, kalıcı ve kapsamlı çözümün bununla taçlanmasını gönülden dilediğini kaydetti.

Türkeş sözlerine şöyle devam etti:

“Temennimiz odur ki Ada’nın tamamının ihtiyacını karşılayabilecek bu sudan adil ve kalıcı bir çözüm neticesinde tüm Kıbrıs yararlanabilsin. Kıbrıs Rum tarafı barış suyunun adanın bütününde kullanılabilmesinde ihtiva eden anlayışımıza karşılık verdiği takdirde Asrın Projesi, her iki taraf için de refah kaynağı olabilecektir.

Su, adada işbirliğinin tesisini büyük bir katkı sunacak, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın sağlanmasında etkili olacaktır. Bir Türkiye’den baktığımızda bunu görmekten bahtiyarlık duyacağız.”

Kıbrıs Türk halkının refahının ve KKTC’nin ekonomi alanındaki başarısının KKTC’nin kendi ayakları üzerinde güvenle durabilmesi, kalkınması ve gelişmesinin öncelikli hedefleri olduğunu dile getiren Türkeş, birlikte hareket ederek KKTC’yi süratle ekonomik olarak çok daha sağlam, müreffeh ve rekabet edebilir bir yapıya kavuşturabileceklerine inandıklarını söyleyerek, son dönemde bu bağlamda önemli gelişmeler sağlandığını kaydetti.

Türkeş, çalışmalarının meyvesini vermekte olduğunu, ekonominin güçlendiğini ve refahın giderek arttığını memnuniyetle müşahede ettiklerini kaydeden Türkeş, sağlıklı, sürdürülebilir ve üretkenliğiyle rekabet edebilirliği devamlı artan bir ekonomik yapının Kıbrıs’ta çözüme ulaşılsın yada ulaşılmasın Kıbrıs Türk halkının geleceğinin en önemli teminatı olacağını vurguladı.

Türkeş sözlerini şöyle tamamladı:

“Kıbrıs Türkü refahını yükseltecek ve layık olduğu yaşam kalitesine kavuşacak değerlere ve beceriye sahiptir. Türkiye, KKTC’nin bu yolda da, her zaman olduğu gibi gelecekte de yanında olacaktır. Kıbrıs Türkü’nün genç kuşaklarına güçlü bir toplum, güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomi temelinde yükselen bir KKTC bırakmayı umuyoruz. Bu, kurulmasını umduğumuz kalıcı siyasi çözüm ortamında Kıbrıs Türkü açısından en önemli teminatı teşkil edecektir.

Biz ortak hedeflerimize ulaşmak için KKTC hükümetiyle önümüzdeki dönemde de birlikte şevk ve heyecanla çalışmaya devam edeceğiz. Türkiye her zaman olduğu gibi Kıbrıslı Türk kardeşleriyle tam bir dayanışma içerisinde olacak, özverili desteğini aynı kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir. Bugün burada bu anlamlı günü kutlamamıza imkan sağlayan şehit Mehmetçik ve Mücahitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de şükranla anıyorum. 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı hepimize kutlu olsun.”



Omiru: “Kıbrıs İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana garantilere ve garantörlere tabi olan tek ülke”



Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru, Kıbrıs’ın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, garantilere ve garantörlere tabi olan tek ülke olduğunu söyledi.

Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, Avam Kamarası’ndaki “Kıbrıs’ın Muhafazakar Dostları” grubunu kabulünde konuşan Omiru, İngiltere’nin, her ne kadar üç garantör ülkeden biri olsa da, garantör rolünün devam etmesinde ısrarcı olmadığını veya bununla ilgilenmediğini açık bir şekilde ortaya koymasının önemini vurguladı.

Habere göre Omiru, “Kıbrıs hem BM’nin hem de AB’nin tam üyesidir, bu durum da yeterli bir garantör çerçeve oluşturmaktadır” dedi.

Gazete, “Kıbrıs’ın Muhafazakar Dostları” adına konuşan İngiliz Milletvekili David Burrows’un, adaya gerçekleştirdikleri ziyaretin Kıbrıs sorununa bütünlüklü bir çözüm bulunmasına destek ve dayanışma nitelikli olduğunu kaydederken, yoğunlaştırılmış müzakerelerin başladığı bu kritik dönemde, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına yoğun şekilde destek verdiklerini ve bu çözümün, Kıbrıslıların menfaatine olduğu kadar, çevre bölgenin de menfaatine olduğunu görmek istediklerini söylediğini yazdı.

Habere göre Burrows, İngiltere’ye dönüşlerinin akabinde, Avam Kamarası’nda gerçekleştirilecek bir toplantıya katılacaklarını ve toplantıda, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasının gerekliliği ile Maraş’ın iadesi konularında karar üretilmesi ile ilgili tartışma yapılacağını söyledi.



Katsuridis: “Müzakereler donma noktasında”



AKEL eski Meclis Grup Sözcüsü Nikos Katsuridis, “Kıbrıs müzakerelerinin şu anda donma noktasında olduğunu, şu ana kadar yapılanın, geçmişte varılan bazı yakınlaşmaların bazı değişikliklerle teyidinden öteye gitmediğini” savundu.

Katsuridis Rum Alithia gazetesine yaptığı özel açıklamada, 1988’den bir buçuk yıl öncesine kadar AKEL’in Kıbrıs bürosu başkanlığı yaptığını, yıllarca Rum Ulusal Konseyi üyeliği yürüttüğünü hatırlatarak Rum siyasi partilerinin Kıbrıs sorununda nasıl bir çözüm istedikleri konusunda ortak görüşe varamadıklarına işaret etti.

Zaman zaman aralarında ortak çerçeve ve ilke kararları alındığına ancak daha sonra her partinin kendi doğru bildiği şekilde davranmaya devam ettiğine dikkat çeken Katsuridis, şöyle devam etti:

“En azından şimdi kendi tavrımızı belirlemeli, kendi aramızda, Kıbrıs sorununa nasıl bir çözüm istediğimizi kararlaştırmalıyız. İlke çerçevesi belirlemeye çalıştığımızda Ulusal Konsey oy birliğiyle kararlar aldı. Ne zaman çözüm planı olsa itiraz ettik ve paramparça olduk. Yani bu ilkeler, tek başlarına sonuç vermiyor. Kıbrıs Rum tarafı en azından şimdi, neyi doğru çözüm gördüğünü netleştirmeli ve uluslararası topluma giderek, ‘biz bu verilere dayalı çözüm istiyoruz’ demeli.”

Katsuridis, Rusya’nın bölgede fiili askeri varlık göstermesine, Çin’in de kendisine destek olmasına dikkat çekerek “Bu konu Ulusal Konsey’de ele alınmalı, bunun Kıbrıs’a etkisinin olumlu mu olumsuz mu olduğunu, bunu nasıl kullanabileceğimizi değerlendirmeliyiz” dedi.



Walter: “Yardım Etmeye Geliyorum”



Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, salı günü adaya yapacağı ziyaret öncesinde Rum basınında yer alan röportajında, ziyaretinin amacının Kıbrıs sorununun çözümü sürecine yardım etmek olduğunu açıkladı.

Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier, Politis gazetesinde yer alan söyleşisinde, federasyonun nasıl işlediğine ilişkin Almanya’nın uzun yıllara dayanan tecrübeye sahip olduğunu belirterek Kıbrıs’ı çözüm müzakereleri sürecine katkıda bulunmak amacıyla ziyaret edeceğini vurguladı.

Steinmeier, Kıbrıs’taki taraflara müzakere sürecinde başarı dilediğini belirtirken, “öğüt vermeye gelmediğini ancak tecrübelerini aktarabileceğini” ifade etti.

Steinmeier, örneğin “federal yapıların uygulanması, yakınlaşma ve uzlaşma konularında tecrübelerini aktarabileceklerini” vurgulayarak “müzakere sürecinin gidişatına ilişkin bilgi almak ve müzakerelerin başarıyla sonuçlanması için katkıda bulunmaya hazır olduklarını dile getirmek için adaya geleceğini” belirtti.

Steinmeier: “Her iki tarafla da diyalog gerçekleştirerek bunun en iyi nasıl başarılabileceğini değerlendirmek istiyorum” şeklinde konuştu.

Steinmeier, garantiler konusunda AB’nin rolünün ne olabileceği şeklindeki bir soruya ise, “beklemede olan sorunlara çözüm bulmanın aslen tüm Kıbrıslıların konusu olduğu ancak AB’nin ve Almanya’nın, olası bir çözümün uygulanmasına tüm gücüyle yardımcı olmaya hazır olduğu” yanıtını verdi.



Obama’nın Kıbrıs Raporu



ABD Başkanı Barack Obama’nın Haziran-Temmuz 2015 döneminde Kıbrıs sorunu ve müzakerelere ilişkin raporunun ABD Meclisi Dışişleri Komitesi ve Senato başkanlarına iletildiği, rapora Hukuk İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Julia Friefild’in mektubunun da eşlik ettiği bildirildi.

Rum Alithia gazetesi haberinde, Obama’nın Haziran-Temmuz aylarına ilişkin raporunda, liderlerin çözüm çabalarında ilerleme kaydetmeyi sürdürdüklerinin vurgulandığını ve ABD’nin Kıbrıs sorununa iki toplumlu iki kesimli federasyon çerçevesinde, adil, kalıcı ve Kıbrıs’ı birleştiren bir çözüm bulunması yönünde taahhüdünün yinelediğini yazdı.

Habere göre raporda, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’la yaptığı görüşme ve Ban’ın Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin BM Güvenlik Konseyi’ni müzakereler konusunda bilgilendirdiğine değinilerek, liderlerin 27 Temmuz tarihli görüşmede “bağımsız bir mülkiyet komisyonu kurulmasını duyurdukları” ifade edildi.

Raporda, Akıncı ve Rum lider Anastasiadis’in katıldıkları sosyal etkinliklere de değinilirken ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin İngiliz mevkidaşı Philip Hammond’la temmuz ayında bir araya gelerek Kıbrıs sorunu müzakereleri ele aldıkları vurgulandı.

Eski ABD Büyükelçisi John Koenig ve diğer ABD’li yetkililerin liderler ve müzakerecilerle temaslarına da değinilen raporda, 14 Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk öğrencinin ABD Büyükelçiliği’nin finansmanıyla George Washington üniversitesinin yaz programına katıldıkları ve ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Amanda Sloat’ın öğrencilerle bir araya geldiği ifade edildi.

Gazete, raporda AB’nin müzakerelerdeki rolüne de değinildiğini belirtirken “hellimin menşe isimi korumalı ürün olması konusundaki varılan anlaşma ve AB Komisyonu Başkanı Juncker’in açıklamasının da raporda yer aldığını aktardı.

Raporda ayrıca, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri müdahalesinin 41’inci yıldönümü sebebiyle Kıbrıs’ın Kuzey kesimini” ziyaret ettiği ve devam eden müzakerelere desteğini dile getirdiği vurgulandı.



Anastasiadis Akıncı’ya “Baskı yapıyor” iddiası



Rum Yönetimi’nin, Kayıp Şahıslar Komitesi’ne (KŞK) sunduğu 1619 kişilik Rum kayıplar listesinden çıkardığı 126 Rumun, KKTC sınırları içerisindeki bölgelerde gömülü olduğu iddiasıyla, Türk askerinin ve KKTC devletinin bu yerlerin kazılmasına izin vermesini sağlamak için konuyu müzakere masasına götürdüğü öne sürüldü.

Rum Simerini gazetesi “Anastasiadis’ten Ölüler İçin Akıncı’ya Baskı” başlıklı haberinde Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in de Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya, bu yönde gerekli adımların atılması için “ikna etmeye” çalıştığını, Türk tarafının ilk tepkisinin olumsuz olmadığı bilgisi edindiğini savundu.

126 Rum ölünün daha önce 1619 kişilik Rum kayıp listesinde yer aldığını ancak 1997’de ölü olduklarının teyit edilmesinden sonra, listeden çıkarıldıklarını belirten gazete, Kıbrıs Türk tarafının da isimleri KŞK kazı programında olmadığından, Mağusa’daki “Sholio Satvru” (Haç Okulu) gibi, KKTC’de gömülü oldukları iddia edilen alanlarda kazı yapılmasına izin vermediğini yazdı.



“Maraş paket önerisi” yeniden...



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, Türkiye’nin dikkatini AB üyelik sürecine yoğunlaştırdığı bu dönemde, müzakere başlıklarının açılmasına karşılık Maraş’ın Rum tarafına verilmesi önerisi için Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras aracılığıyla zemin aradığı haber verildi.

Rum Simerini gazetesi “Maraş Paketi İçin Baskılar” başlıklı haberinde Rum tarafının, Türkiye’nin müzakere başlıklarının açılmasını da içeren Maraş önerisini, Yunanistan Başbakanı Çipras’ın aracılığında, yeniden perde önüne taşımakta olduğunu yazdı.

Habere göre Anastasiadis’le Malta’da görüşen Çipras, Rum yönetiminin Türkiye’ye; Maraş paket önerisi karşılığında Avrupa sürecine gerekli ivmeyi katacak olan; müzakere başlıklarını açmaya hazır olduğu mesajını verme görevini üstlendi.

Maraş paket önerisinin kabul edilmesinin, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının önemli konulardaki anlaşmazlıkları nedeniyle durgunlaşan müzakere prosedürünü yeniden canlandıracağına da işaret eden gazete, Anastasiadis’in paket önerisinin içeriğini şöyle aktardı:

“Mağusa Limanı’ndan direkt ihracat, Maraş’ın açılması ve yasal sakinlerine iadesi, Türk hava ve deniz limanlarının Kıbrıs uçak ve gemilerine açılması, Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakere başlıklarının açılması.”



Güney Kıbrıs Türkiye AB katılım başlıklarının açılmasını kabul etmiyor



Güney Kıbrıs’ın, AB içerisindeki bazı ülkelerin, Türkiye’nin katılım başlıklarının açılması çabalarına yoğun itirazlarda bulunduğu belirtildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, Güney Kıbrıs’ın, Malta’da yapılan Avrupa ve Afrika ülkeleri liderleri arasındaki sığınmacı krizi konusundaki zirve çerçevesinde, AB içerisindeki bazı ülkelerin, sığınmacı krizi konusunu, Ankara’ya yönelik verilecek karşılıklar çerçevesine dayandırarak, Türkiye’nin müzakere başlıklarının yeniden açılması çabalarına yoğun tepki gösterdiğini yazdı.

Gazete, sığınmacı krizinin göğüslenmesi için Türk Hükümeti’nin desteklenmesi gerektiğine vurgu yapıldığını belirtti.

Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, Türkiye’nin AB müzakere başlıklarına yönelik, yaptığı açıklamada, bu gidişata yönelik herhangi bir ilerlemenin, daha somut şekilde, başlıkların açılmasının sadece Ankara’ya bağlı olduğunu açıkça dile getirdiğini belirten gazete Anastasiadis’in ayrıca AB-Türkiye ilişkilerindeki ileriki adımların Ankara’nın yükümlülüklerini yerine getirmesinden geçtiğini de ifade ettiğini yazdı.

Habere göre Anastaiadis’in bu görüşü, AB içerisindeki (Güney Kıbrıs’ın)güçlü ortakları tarafından kabul gördü.

Rum Hükümet Sözcüsü Nikos Hristododulidis ise açıklamasında, Türkiye’nin, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması çabalarına özlü katkı koyması gerektiğini belirtti ve bu görüşün, tüm AB üyesi ülkeler tarafından desteklendiğini ifade etti.

Habere göre Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in zirve çerçevesindeki müdahalesinde ayrıca Türkiye’nin sığınmacı krizinin göğüslenmesinde oynadığı önemli rolü kabul ederek, bu konudaki herhangi bir Avrupa inisiyatifine, benzer olaylarla karşılaşan, başka ülkelerin de müdahil edilmesi gerektiğini ifade etti ve Ürdün ile Lübnan’dan bahsetti.

Hükümet Sözcüsü Hristodulidis bu konudaki açıklamasında ise, Anastasiadis’in, Ürdün ve Lübnan’ın, AB tarafından yapılacak yardıma dahil olması önerisinin önemli sayıdaki devlet başkanı tarafından desteklendiğini, AB’nin ileriki dönemde, bu ülkelere ilişkin somut faaliyetlerde bulunmasının beklendiğini ifade etti.



Komisyon, 2,2 Milyon Suriyeli’nin ülkede kalmasını sağlamak üzere Türkiye’ye vereceği 3 milyar Euro’luk destek için üyelerden para topluyor



Avrupa Komisyonu’nun, 2 milyon 200 bin Suriyeli mülteciyi ülkede tutması için Türkiye’ye verilecek 3 milyar Euro’luk mali desteğin toplanması için aralarında Güney Kıbrıs’ın da bulunduğu üyelerinden para istediği haber verildi.

Rum Fileleftheros gazetesi “Komisyon Türkiye’ye Destek için Üye Ülkelerden 2,5 Milyar Euro İstiyor... Flaş: Lefkoşa’nın Mülteciler Konusunda Ankara’ya 2,88 Milyon Euro Destek Vermesini İstiyor” başlıklı haberinde, AB üyesi ülkelerden istenen toplam 2 milyar 500 milyon Euro’dan 2 milyon 880 Bin Euro’luk kısmının Rum yönetiminden talep edildiğini, geriye kalan 500 milyon Euro’nun da AB fonlarından karşılanacağını yazdı.

Gazete haberinin “Lefkoşa İçin Çifte Zorluk” başlığıyla ayırdığı bölümünde Suriyeli mültecileri toprağında tutsun diye Türkiye’ye verilecek mali desteğe katılım dışında Rum tarafının iki zorlukla daha karşılaşmasının beklendiğine işaret etti.



Akıncı, mobil operatörler arasındaki çalışmanın Rum kesimindeki bir mevzuattan dolayı tıkandığını belirtti



Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, KKTC ile Güney Kıbrıs’taki mobil telefon operatörleri ile ilgili çalışmaların tıkanmasının Kıbrıs Rum kesiminde yürürlükte olan bir yasadan kaynaklanmasının üzücü olduğunu kaydetti ve sıkıntının farklı farklı alanlara da taşınabileceği uyarısında bulundu.

Akıncı, 15 Kasım Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için KKTC’ye gelen yabancı parlamenterleri kabul ederek, Kıbrıs konusunda gelinen aşamayla ilgili bilgiler aktardı.

Kabulde yaptığı konuşmada Akıncı, iki toplum arasında güveni arttırmaya yönelik çalışmalardan biri olan mobil telefonlar alanındaki çalışmanın tıkandığını söyledi.

Mobil operatörler arasındaki çalışmanın Kıbrıs Rum kesimindeki bir mevzuattan dolayı tıkandığını belirten Akıncı, “Teknik sorunlar giderildi, formaliteler, halledildi, en son Güney’deki bir mevzuat, Kuzey’deki operatörlerle işbirliğini engelliyormuş. Bu noktaya gelinmesi üzücü çünkü, bunun günlük hayatı çok olumlu etkileyeceğini düşünüyordum. Bunu bir yasadaki bir maddenin engellememesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Kıbrıs’ta bir çözüm istiyorsak, yapılması gerekenin yasadaki engellin kaldırılması olduğunu ifade eden Akıncı, “ ‘Kuzeydeki operatörler yasa dışıdır onlarla işbirliği yapamayız edemeyiz’, şeklinde hareket edilirse o zaman iki taraf arasında çok büyük sorunlar olur. Çünkü, aynı sıkıntılar başka başka alanlarda da gündeme getirilebilir” dedi.

Sorunun “psikolojik anlamda halkı olumsuz etkileyebileceğini” düşündüğünü kaydeden Akıncı, “Bunun iyice anlaşılacağını ümit etmek isterim” dedi.

Akıncı, adada artık siyasi anlamda baharı görmek istediklerini, bir çözüm için gerekli olan altyapının mevcut olduğunu, federal bir çözüm için adada hem iki kesimlilik hem de iki toplumun bulunduğunu söyledi.

Kıbrıs sorununa çözüm bulma çalışmalarının 1968 yılında başladığını ancak bugün çözüme ulaşılabilmesi için konjonktürün uygun olduğunu kaydeden Akıncı bunu, Kıbrıslı Türkler dışında hem bir çözüm için bir antlaşmaya evet diyen, hem de antlaşmaya hayır diyen tarafın kararıyla Avrupa Birliği dışında bırakılan başka bir toplumun bulunmaması ile adanın etrafında bulunan doğal gaza bağladı. Akıncı, “Tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir senaryo Doğu Akdeniz’de mümkündür” dedi.

Adanın etrafında bulunan doğal gaz konusunda, doğal gazın adanın bütününe ait olduğunu, Kıbrıs Rum Kesiminin adanın egemeninin kendisinin olduğunu bu nedenle doğal kaynak yataklarında her tür araştırmayı yapma hakkı bulunduğu yaklaşımında olduğunu belirten Akıncı, 11 Şubat 2014’te Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderlerin imzaladığı ortak metinde adanın egemenliğinin iki toplumdan neşet edeceğinin ifade edildiğine işaret etti.

Akıncı, “Tek toplum ve sadece onun egemenliği söz konusu değildir. İki toplum var” dedi.

Çözüm planında öngörülen federal devletin yetkileri, atık yetkiler, federal polis, ekonomi gibi başlıklarda büyük oranda uzlaşılara varıldığını kaydeden Akıncı, “Ortaya bir çözüm çerçevesi çıkarmazsak, zengin doğal kaynaklar bir çıban haline, bir gerginlik unsuru haline gelebilir” dedi.

Doğu Akdeniz’deki Zohr yatağında bulunan büyük miktarda doğal gaza da işaret ederek, Avrupa Birliği’nin de Türkiye üzerinden adanın etrafında bulunan doğal gazdan faydalanabileceğini kaydeden Akıncı, adanın etrafında bulunan doğal kaynaklar ile Türkiye’den KKTC’ye gelmeye başlayan suyun ortak kullanılabileceğini ifade etti.

KKTC ile Kıbrıs Rum kesimindeki elektrik şebekelerinin de birbirine bağlanabileceğini hatta Türkiye’ye de bağlanabileceğini kaydeden Akıncı, bunun hem maliyeti düşüreceğini hem de enerji güvenliği sağlayacağını kaydetti.

Akıncı, “Ağlarla ve borularla birbirine bağlanmış, tüm tarafların kazançlı çıkabileceği, kavga yerine bu nimetlerden yararlanabilecekleri bir senaryo. Ben bu düşünce ile seçildim” dedi ve bu vizyonun hem Amerika Birleşik Devletleri, hem Avrupa Birliği hem de Türkiye tarafından destek gördüğünü söyledi.

Güney Kıbrıs’ta parlamenter seçiminin yapılacağı mayıs ayına kadar bir çözüm bulunmasını istediklerini, yakalanan momentumun kaybedilmemesi açısından bunun önemli olduğunu kaydeden Akıncı, “Bu mümkün mü? Olabilir. Bu konuda karamsar değilim ama, her şeyi de toz pembe göstermek niyetinde de değilim. Sorunlarımız vardır” dedi.

Aplıç ve Derinya’da geçiş kapısı açılması, KKTC ve Güney Kıbrıs’ta verilen radyo frekanslarındaki çakışmanın giderilmesi, hellimin coğrafi tescili, cinsiyet eşitliği ve kültürel alanda, güven arttırıcı önlemeler kapsamında işbirliği yapıldığını kaydeden Akıncı, ancak mobil telefonlarda tıkanıklık yaşandığına işaret etti.



Akansoy: “Derinya ve Aplıç kapılarıyla igili AB fonları henüz açılmadı”



İçişleri ve Çalışma Bakanı Asım Akansoy, Derinya ve Aplıç kapılarının açılması yönünde hükümet ve Cumhurbaşkanlığı’nda güçlü bir irade bulunduğunu ancak gecikmenin, finansmanı sağlayacak olan AB’nin fonlarının henüz çıkmamış olmasından kaynaklandığını kaydetti.

Bakan Akansoy, AB fonlarının yaklaşık 1,5 ay sonra çıkmasını beklediklerini belirterek, ihalesinin hızlı bir şekilde tamamlanmasının ardından Derinya kapısını 7 ayda açmayı hedeflediklerini söyledi.

İçişleri ve Çalışma Bakanı Asım Akansoy, Geçiş Kapıları Teknik Komitesi Başkanı Mustafa Lakadamyalı ile birlikte Derinya sınır kapısını ziyaret ederek, incelemelerde bulundu.

Bakan Akansoy’a incelemeri sırasında Müsteşarı Hasan Alicik, Bakanlık Koordinatörü İsmet Alioğlu, Özel Kalem Müdürü Vechi Cezaroğlu ile Gazimağusa Kaymakamı Şifa Çolakoğlu eşlik etti.

Bakan Akansoy incelemelerinin ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Aplıç ve Derinya kapılarının açılması konusunda hükümetin ilgili birimlerinin yoğun bir çalışma yürüttüklerini vurguladı.

Akansoy, kapıların bir an önce açılması konusunda kamuoyunda haklı bir duyarlılık olduğuna işaret ederek, hükümetin de iradesinin bu kapıları en yakın zamanda açmak olduğunu belirtti.

Akansoy, Derinya kapısıyla ilgili olarak KKTC’nin yükümlülüğüne dikkat çekerek, kapının açılmasıyla ilgili olarak 3 kilometre asfalt, su, elektrik ve telefon altyapısı yapılacağını, Rum tarafının yükümlülüğünün ise 150 metre olduğunu belirtti.

Bakan Akansoy, Avrupa Birliği’nin, Derinya kapısı için 1 milyon 200 bin, Aplıç kapısı için de 800 bin Euro olmak üzere, kapıların açılması için 2 milyon Euro fon ayırdığını ancak bu fonların henüz açılmadığını belirtti.

Bakan Akansoy, söz konusu fonların UNDP tarafından yönetileceğini, Türk ve Rum taraflarının kendi başına hareket etmediğini kaydetti.

Söz konusu fonların 1,5 ay sonra açılmasını beklediklerini anlatan Akansoy, bunun ardından ihalesinin hızla tamamlanarak çalışmalara hız verileceğini, Derinya kapısı için UNDP’nin 11 ay gibi bir süre belirlediğini ancak KKTC’nin bunu 7 ayda tamamlamayı hedeflediğini kaydetti.

Aplıç kapısında da Derinya’nın tam tersi bir durum olduğunu, burada da Rum tarafına düşen payın yaklaşık 3 kilometre olduğunu kaydeden Akansoy, arazinin engebeli olması nedeniyle açılması için 1,5 yıllık bir sürenin öngörüldüğünü söyledi.

Bakan Akansoy, bu iki kapının açılmasıyla ilgili devlet kurumları arasında yoğun bir işbirliği ve koordinasyonun devam ettiğini yineledi.

Bakan Akansoy bir soru üzerine, söz konusu ihalelerin UNDP tarafından açılacağını ancak Türk müteahhitlerin iş yapacağını ifade etti.



Cumhuriyet Meclisi AB Uyum Komitesi dernekler yasa tasarısını görüşmeyi sürdürüyor



Cumhuriyet Meclisi’nde “Avrupa Birliği Uyum Yasa Tasarılarını Görüşmek Üzere Oluşturulan Geçici ve Özel Komite”, cuma günü toplanarak Dernekler Yasa Tasarısı’nı görüşmeye devam etti.

Meclis’ten verilen bilgiye göre, CTP Güzelyurt Milletvekili Armağan Candan başkanlığında yapılan toplantıya Komite Başkan Yardımcısı DP-UG Milletvekili Fikri Ataoğlu ile üye CTP Milletvekili Mehmet Çağlar, ayrıca komiteye üye olmayan ancak yasa çalışmasına katkıda bulunan CTP Milletvekilleri Teberrüken Uluçay ve Doğuş Derya katıldı.

Dernekler Yasa Tasarısı’nın görüşüldüğü Meclis Komitesi toplantılarına ayrıca Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık AB Koordinasyon Merkezi ve İçişleri Bakanlığı temsilcilerinin katıldığı belirtildi.



2016 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı komitede



Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi, 2016 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı’nı görüşmeye bugün devam edecek.

4 milyar 476 milyon 452 bin TL olarak öngörülen 2016 Mali Yılı Bütçe Yasa Tasarısı’nı görüşmeye Cuma gün başlayan ve bütçenin genel görüşmesini tamamlayan komite, yarın saat 10.00’da Cumhurbaşkanlığı Bütçesi’ni, ardından da Meclis ve Başbakanlık bütçelerini görüşecek.

Komite, tasarıyla ilgili görüşmelerini, hafta sonu ve Meclis Genel Kurulu’nun toplanacağı Perşembe günü hariç, 25 Kasım’a kadar sürdürecek.



BKP’den hükümete “Hükümet programını hayata geçir” çağrısı



Birleşik Kıbrıs Partisi (BKP) Genel Başkanı İzzet İzcan, hükümet ortakları Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ile Ulusal Birlik Partisi’ni (UBP) bir an önce hükümet programını hayata geçirmeye çağırdı.

İzzet İzcan, yaptığı yazılı açıklamada, CTP ve UBP’nin hükümette irade gösteremediğini ve hükümetçilik oynadığını öne sürdü.

İzzet İzcan, “Bu hükümet, hükümet programında vaat ettiği reformları gerçekleştirmekten çok uzaktır. CTP-UBP hükümeti siyasi etiğe aykırı işler yapmaya devam etmektedir” dedi.

Başbakan’ın Türkiye’den gelen su konusunda Hükümet ortağı UBP’nin haberi olmadan Türkiye’ye öneri sunduğunu savunan İzcan, CTP’nin ciddiyetinden uzak tavırlar sergilediğini ileri sürdü.

CTP-UBP Hükümeti’nin farklı siyasi hesaplarla kurulmuş bir hükümet olduğunu savunan İzcan, “Bu iki partinin amacı kendi parti ve zümrelerinin çıkarlarını koruyacak, geçici çözümlerle halkı oyalayarak yaşadıkları seçim mağlubiyetlerini halka unutturmak ve yeniden seçilmenin yolunu açmaktır” görüşüne yer verdi.



Dışişleri Bakanlığı Fransız halkına başsağlığı diledi



Dışişleri Bakanlığı, Fransa’da terör saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınlarına ve Fransız halkına başsağlığı diledi.

Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada şöyle denildi:

“Fransa’nın başkenti Paris’te 13 Kasım 2015 tarihinde akşam saatlerinde birçok noktada gerçekleştirilen bombalı ve silahlı terör saldırıları sonucu çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesini büyük bir üzüntüyle karşılamaktayız.

Dünyanın her neresinde olursa olsun masum insanların hayatını hedef alan bu gibi terör saldırılarının hiçbir meşru gerekçesi sözkonusu olamaz. Terörün her türlüsünü lanetlediğimizi bildirir, kurbanların yakınlarına ve Fransız halkına başsağlığı dileriz.

Bir kez daha bu gibi üzücü olayların yaşanmayacağı, insanların güvenlik endişesi olmadan barış içinde yaşayabileceği bir dünyaya ulaşmak en büyük temennimizdir.”



Sosyal Sigortalara borç yedi buçuk milyar euro



Güney Kıbrıs’ta devletin Sosyal Sigortalar Kurumu’na olan borcunun 7 buçuk milyar Euro’ya ulaştığı bildirildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, Rum sosyal sigortalar fonunun hayatta kalabilmesinin sağlanması görevini üstlenen bir girişimin Rum Meclis Başkanı, Başsavcı ve Sayıştaylığa gönderdiği mektupta, devletin fona olan borçlarının 7 buçuk milyar Euro’ya ulaştığını belirttiklerini yazdı.

Habere göre söz konusu girişim, bu miktarın fona makul bir zamanda geri ödenmesinin de mümkün görülmediğini belirterek, bu sorunun aşılmasına ilişkin taleplerinin ele alınması için randevu talebinde bulundular.







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 33
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 1325
Toplam Tekil 4067459
IP 3.14.142.115






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.406 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap