BASIN BÜLTENİ Çolak: “Çocukların büyük suçlularla birlikte yargılanıp cezalandırılması insanlık ayıbı” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Çolak: “Çocukların büyük suçlularla birlikte yargılanıp cezalandırılması insanlık ayıbı”
Tarih: 28.10.2015 > Kaç kez okundu? 1389

Paylaş


Dışişleri Bakanı Emine Çolak, çocuk hakları ihlallerinde en büyük sıkıntının çocuk istismarı olduğunu ifade ederek, özellikle çocuk işçiliğini önlemek için denetimin şart olduğunu ve bu konuda en büyük görevin devlet ve bireylere düştüğünü söyledi.

Çolak, ülkede çocukların, büyük suçlularla aynı şekilde yargılanıp, tutuklanmasının, ceza görmesinin ve aynı yerde tutulmasının bir insanlık ayıbı olduğunu kaydetti.

Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) 2015-2016 Akademik Yılı, Dışişleri Bakanı Emine Çolak’ın GAÜ Kıbrıs Yerleşkesi Girne Kampusu Millenium Senato Kongre Merkezi’nde verdiği “İnsan Hakları ve Çocuk” konulu ders sunumuyla başladı.

Saygı duruşu ile İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan akademik yılın açılış törenine, Dışişleri Bakanı Emine Çolak, GAÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Memduh Erdal, GAÜ Kurucu Rektörü ve bir Serhat Akpınar, akademisyenler, konuklar ve öğrenciler katıldı.

Törende açılış konuşmalarını yapan GAÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Kutsal Öztürk ile GAÜ Yöneticiler Kurulu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Asım Vehbi, üniversitenin yeni dönemde hayata geçirmeyi planladığı hedefleri anlattı ve yeni akademik yılın başarılı geçmesi temennisinde bulundu.

Konuşmaların ardından GAÜ'nün Uluslararası Kampüslerinden gelen akademik yıl açılış video mesajları gösterildi. Açılışta GAÜ Müzik Öğretmenliği Bölümü öğrencileri de müzik dinletisi sundu.

Törenin ardından Dışişleri Bakanı Emine Çolak, yeni akademik yılın açılış dersini verdi.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, “İnsan Hakları ve Çocuk” konulu sunumunda, bu konunun meslek yaşamında içine işlediğine vurgu yaparak, insan haklarının dünya çapında önemine vurgu yaptı.

Birleşmiş Milletler’in de bu konuya büyük önem verdiğini anlatan Çolak, 1944’te, insanlığa karşı yapılanlar sonucunda ortaya çıkan BM beyannamesinin insan haklarının temel taşı olduğunu kaydetti.

Bu beyannamenin KKTC’de de uygulandığını ifade eden Çolak, insan haklarına her zaman değer veren KKTC'nin, tanınmamasına rağmen insan hakları beyannamesini uyguladığını söyledi.

Ülkede ırk, dil, din, cinsiyet ve benzeri konularda herkesin eşit görüldüğünü ve hakkını arayabildiğini belirten Çolak, insan hakları beyannamesi hakkında bilgi verdi ve KKTC'deki uygulamaları anlattı.

İnsan ticareti, seks işçiliği gibi konulara da değinen ve bunların çok derin değerlendirilmesi gereken konular olduğunu ifade eden Çolak, çocuk haklarının da önemli olduğunu, bu konularda öğrencilerin yıl boyu çalışması ve bu çalışmaların sonuçlarının yararlı olmasını temenni etti.

Çocuk haklarına bakıldığı zaman birçok uygulamanın insan hakkı ihlali olarak görülmediğini, örneğin 18 yaşından küçük çocukların her alanda çalıştırıldığının bilindiğini, görüldüğünü ancak bazen görmezden gelindiğini kaydeden Çolak, çocukların haklarının bilincinde olmadığını, anlayamadığını, bu nedenle en büyük görevin devlet ve bireylere düştüğünü belirtti.

Çolak, çocuk hakları ihlallerinde en büyük sıkıntının çocuk istismarı olduğunu ifade ederek, KKTC'de de çocuk hakları ve çocuk işçiliği konularında istismarın söz konusu olduğunu söyledi. Çolak, “Örneğin bir kahvede bize kahveyi bir çocuğun getirdiğini görürüz ama onun bir çocuk istismarı olduğunu görmeyiz. Aynı durum sanayi bölgesinde farklı iş kollarında da görülebilir” dedi.

Çocuk işçiliğini önlemek için denetimin şart olduğunu vurgulayan Çolak, kendilerine bu yönde büyük görev düştüğünü, bir şeyler yapmaları gerektiğini kaydetti. Çolak, şu anda hükümetin içinde olduğunu ancak bu konulara kişi olarak da ayrı önem verdiğini belirtti.

Çocukların, ülkede büyük suçlularla aynı şekilde yargılandığını, tutuklandığını, ceza gördüğünü ve aynı yerde tutulduğuna işaret eden Çolak, bu konuda bir "kör nokta" olduğunu ve durumun görmezden gelindiğini söyleyerek, bunların "insanlık ayıbı" olduğunu kaydetti.

Çolak, mülteci konularına da değinerek, yaşanan sıkıntıları anlattı. Orta Doğu’dan Avrupa’ya akın eden mültecileri işaret eden Çolak, AB'nin tutumunu eleştirdi. "Örnek" diye görülen AB yasalarının, bu gibi olaylar sonrasında insan haklarını ne kadar göz ardı ettiğinin görülebileceğini işaret eden Çolak, insan haklarının her insan için ve bir ömür boyu geçerli olduğunu unutmamak ve herkese değer vermek gerektiğini söyledi.

Çolak'a, konuşmasının ardından GAÜ Kurucu Rektörü Akpınar tarafından teşekkür plaketi verildi.



Rumlar ABD’den silah istedi



Kıbrıs Rum Yönetimi Savunma Bakanı Hristoforos Fokaidis, ABD’nin yeni büyükelçisi Kathleen Ann Doherty’den, silah satın alabilmek için 1974’ten bu yana devam eden ambargonun kaldırılmasını istedi.

Rum Bakan, terörle mücadele işbirliği yaptıkları ABD’nin silah ambargosu uygulamasının tarihi bir hata olduğunu ileri sürdü. Rum Bakan ABD’den silah satın almak istediklerini, ABD’nin Lefkoşa’ya atadığı yeni Büyükelçisi Kathleen Ann Doherty’ye nezaket ziyaretinde dile getirdi. Ziyaretle ilgili yazılı açıklama yapan Fokaidis, ABD elçisiyle ikili ilişkiler, bölgesel işbirlikleri ve güvenlik konularını ele aldıklarını söyledi. Fokaidis, bölgedeki dengelerin hızla değiştiğini ve Kıbrıs’ın artan jeopolitik öneminin ve terörle mücadele konusunun ABD ile ilişkileri kuvvetlendirdiğini belirtti. (Hürriyet Gazetesi)



Todd: “Garantiler konusunda tutumumuz yok”



İngiliz Yüksek Komiseri Ric Todd’un, ülkesinin garantiler konusunda bir tutumu olmadığı ve bu konuyu Kıbrıs’taki iki tarafa bıraktıklarını söylediği bildirildi.

Rum Fileleftheros gazetesi, DİSİ Başkanı Averof Neofitu’nun önceki gün İngiliz Yüksek Komiseri Ric Todd’la görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, İngiliz Yüksek Komiseri Todd’un kendisine, “Garantiler konusunda bir tutumları olmadığını, Kıbrıs’taki tarafların kendilerinden garantör kalmalarını istemeleri halinde bunu tartışabileceklerini ancak garantör olmak ya da olmamak yönünde bir görüşleri bulunmadığını” söylediğini iddia etti.

Neofitu, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın garantileri istemediklerini Todd’a ilettiğini belirtti.

Averof Neofitu, görüşmede Kıbrıs sorunu, Suriye’deki durumun yarattığı göç dalgası ve enerji konularının da ele alındığını vurguladı.

Gazete, bir diğer haberinde, Rum Savunma Bakanı Hristoforos Fokaidis’in, ABD’nin yeni Güney Kıbrıs Büyükelçisi Kathleen Ann Doherty ile görüştüğünü ve ABD’den Güney Kıbrıs’a uyguladığı ambargoyu kaldırmasını istediğini yazdı.

Gazete, Doherty-Fokaidis görüşmesinde, bölgesel konular ve artan güvenlik ihtiyaçlarının ele alındığını; bu çerçevede Fokaidis’in, ABD’nin silah ambargosunun bölgedeki istikrar ve güvenin sağlanabilmesi için kaldırılması gerektiğini ilettiğini yazdı.



Kocas: “İşbirliğimiz son iki günde daha nitelikli hale geldi”



İlk yurt dışı resmi ziyareti için Güney Kıbrıs’a giden Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas, dün Rum Başkanlık Sarayı’nda, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’le bir araya geldi.

Rum haber kaynaklarına göre Kocas, Anastasiadis ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs ile Yunanistan arasındaki işbirliğinin, son iki gün içerisinde, daha önemli, ayrıntılı ve nitelikli hale geldiğini söyledi.

Kocas, bu durumun, iki devlet arasındaki işbirliğinde, büyük bir pratik adım teşkil ettiğini de belirtti.

Habere göre, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in kendisini Kıbrıs müzakereleri hakkında bilgilendirmesinden hangi izlenimi edindiğinin sorulması üzerine Kocas, Rum Yönetimi’nin Kıbrıs sorununun adil çözümünün ileriye götürülmesiyle uğraşmak için istek, imkân ve kapasiteye sahip olduğunu, aynı zamanda bu çabada Yunanistan’ın tam desteği bulunduğunu ifade etti.

Açıklamasında, uluslararası unsura da değinen Kocas, “bazılarının bu süreci desteklediğini, bazılarının gerekenden daha çok acele ettiğini, bazılarınınsa sadece izlediğini” ifade etti.

Garantilerin ortadan kaldırılmasının esas mesele olduğunu ifade etmesi konusunda ise Kocas, bunu her zaman yinelediğini dile getirdi.

Uluslararası unsurun Türkiye’yi bu husustaki tavrını değiştirmeye ikna edebilecek pozisyonda olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Kocas, “Bugün, bu konu, gerçekten ele alınması gereken bir mesele olarak addediliyor, birçok uluslararası güç bizim sahip olduğumuz görüşü kabul etti ve bu durumun Türkiye’yi etkilememesinin mümkün olmadığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Nikos Kocas, son olarak, yabancı yetkililerle gerçekleştirdiği temaslardan, garantiler konusunda bir izlenim edinip edinmediği sorusuna karşılık ise, “Türkiye’nin uluslararası ortamı dikkate aldığını hissettiğini” sözlerine ekledi.

Kocas, Anastasiadis’le görüşmesinden sonra Rum Meclisi’nde Meclis Başkanı Yannakis Omiru ile bir araya geldi.



Lukaidis: “Kıbrıs’ın NATO’ya, NATO’nun da Kıbrıs’a girmesine karşıyız”



AKEL Merkez Komitesi Polit Bürosu üyesi Yorgos Lukaidis, Kıbrıs’ın NATO’ya, NATO’nun da Kıbrıs’a girmesine karşı olduklarını belirtti.

Rum Haravgi gazetesinde yer alan habere göre Lukaidis, Roma’da katıldığı bir toplantıda yaptığı konuşmada, Kıbrıs’ın NATO’nun en trajik kurbanlarından biri olduğunu söyledi. NATO’nun adayı batmayan uçak gemisine dönüştürme konusunda sürekli bir hedefi olduğuna işaret eden Lukaidis, “NATO’nun 1974 yılında (Kıbrıs aleyhinde) işlediği çifte cinayeti” anımsattı.

AKEL’in Kıbrıs sorununun çözümü ve “işgalden kurtulma” tezlerini ortaya koyan Lukaidis, adanın tam anlamıyla askersizleştirilmesine ilişkin mücadelenin, emperyalizm karşısındaki mücadelenin özünü teşkil ettiğini savundu.

Lukaidis, “Kıbrıs’ın NATO’ya, NATO’nun da Kıbrıs’a girmesine karşı olduklarının” istikrarlı tezlerinde ibaret olduğunu sözlerine ekledi.



Özyiğit: “Suyu yönetecek mühendisimiz ve organizasyon yeteneğimiz mevcuttur”



Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Türkiye’den KKTC’ye getirilen suyu yönetecek mühendislerinin ve organizasyon yeteneklerinin mevcut olduğunu belirtti.

Özyiğit, Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (KTMMOB) “suyun kendi yetiştirdiğimiz kişiler tarafından yönetilmesi” yönünde üstlendiği misyona da destek belirtti.

KTMMOB Başkanı Ahmet Hüdaoğlu, Su Komitesi Başkanı Bektaş Göze ile üyeler Mustafa Sıdal, Nevzat Öznel ve Tünay Bengüsü’nun katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda, Su Kurumu’nun işlevi ve yasal mevzuatı hakkında bilgi aktarıldı ve katılımcıların sorularına yanıtlar verildi.

TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, toplantıda yaptığı konuşmada, birçok konuda aynı yolu yürüdükleri KTMMOB yöneticilerine, su kurumu hakkında verdiği teknik bilgiden dolayı teşekkür etti.

Özyiğit, arzu edilenin, suyun yönetiminin devletin içi boşaltılmamış, yetişmiş teknik elemanlarının olduğu, işleyen bir mekanizması olan Su Dairesi tarafından yapılması olduğunu söyledi. Özyiğit, TDP olarak su kurumuna bakışlarının, “özelleştirmeden önceki adım değil, özelleştirmenin önüne geçecek bir organizasyon olması gerektiği” yönünde olduğunu belirtti. Cemal Özyiğit, bu nedenle Su Kurumu’nun işleyişi ve organizasyon şeması ile topluma güven veren özerk bir kurum olmak zorunda olduğunu vurguladı.

Oluşturulacak kurumun şeffaf, hesap verebilir, toplum sağlığını önemseyen, çevreye duyarlı bir anlayışa sahip olacağını, kuruluş yasasıyla topluma hissettirmesi gerektiğini söyleyen Özyiğit, bağımsız denetçiler tarafından suyun kalitesi, kurumun bütçesi gibi unsurların denetiminin yapılabilmesinin önemine değindi.

Suyu yönetmeye talip olan Su Kurumu’nun öncelikle suya ve yöneteceği tesislere sahip olması gerektiğini, bunun da suyun Türkiye’den ücret karşılığı satın alınması ve tesislerin ücretinin uygun bir ödeme programıyla yapılması kaydıyla gerçekleşebileceğini söyleyen Özyiğit, yönetmeye talip olmak için sahip de olmak gerektiğini söyledi.

Su Kurumu’nun işleyişini sürdürebilmesi için belediyelere satacağı suyun tahsilatının devlet tarafından garanti edilmesi gerektiğini savunan Özyiğit, batırılacak bir kuruma daha toplumun tahammülünün kalmadığını söyledi.

Özyiğit, suyu Türkiye’den satın alacak, belediyelerin deposuna taşıyacak ve belediyelerden suyun tahsilatını düzgün ve gününde yapacak bir kuruma ihtiyaçları olduğunu belirterek, bunun için gerekli mekanizmanın devlet tarafından oluşturulması gerektiğinin hayati önemi olduğunu kaydetti.

Cemal Özyiğit, verilecek suyun üreticiye ek külfet değil, daha kaliteli suyla üretim imkanı tanıması için iyi planlanması gerektiğini ve bunun takipçisi olacaklarını dile getirdi.

Özyiğit, “Su Kurumu ile suyu yönetmeliyiz, iyi de yönetmeliyiz ki, su birilerinin dediği gibi bağımlılığa değil, adanın refahına ve barışa hizmet etsin. Bu konudaki hassasiyet ve düşüncelerimizin KTMMOB ile örtüştüğünü görmekten mutluluk duymaktayız” diye konuştu.



CTP, Sosyalist Enternasyonal Akdeniz Komitesi toplantısında temsil edildi



Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), 25-27 Ekim tarihlerinde İspanya’nın Barselona kentinde düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Akdeniz Komitesi toplantısında temsil edildi.

MYK üyesi, Dış İlişkiler Sekreteri Muhittin Tolga Özsağlam’ın katıldığı toplantıda, Akdeniz’de ve Avrupa’daki mülteci sorunu, Suriye, Batı Sahara, Mısır, Kıbrıs sorunu, Tunus'ta demokratikleşme ve İsrail-Filistin sorunu gibi konular tartışıldı. Toplantıların ardından ortak sonuç bildirgesi yayımlandı.

Sonuç bildirgesinin Kıbrıs ile ilgili paragrafında şu ifadelere yer verildi:

“Kıbrıs adasının bölünmüşlüğüne son vermek için ortaya konan çabaları yakından takip etmekteyiz. Bu bağlamda bizlerin paylaştığımız ilkeler ve değerler çerçevesinde güven yaratıcı önlemlerin önemine ve Kıbrıs sorununun çözümüne Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde ilgilenmekteyiz.”

Üç gün süren toplantıları değerlendiren Dış İlişkiler Sekreteri Muhittin Tolga Özsağlam, bölgesel sorunlara pozitif katkı yapmaya çalıştıklarını aktardı.

Özellikle Kıbrıs konusunda bazı siyasi partilerle derin görüş ayrılığı olduğunun altını çizen Özsağlam, “Yine de CTP olarak asgari müşterekleri bir şekilde sağlayarak Kıbrıs konusuna BM kararları çerçevesinde bir çözüm bulunmasına yönelik önem verildiğine dair bir paragrafın ortak metne konulmasında ısrarcı olduk ve bu ısrarımız da sonuç verdi” dedi.



Kayıp Şahıslar Komitesi üyeleri Brüksel’de temaslarda bulundu



Kayıp Şahıslar Komitesi üyeleri, yürüttükleri projeye maddi ve siyasi desteği genişletme adına Brüksel’de Avrupa Birliği temsilcileriyle temaslarda bulundu.

20 ile 23 Ekim tarihleri arasında Komite üyeleri Brüksel’de bazı Avrupa Parlamentosu Bütçe Komitesi ile Kişisel Dokunulmazlık, Adalet ve Kamu İşleri (LİBE) Komitesi üyeleri, Avrupa Komisyonu üst düzey yetkilileri ve Avrupa Birliği üye ülke temsilcileri ile görüştü.

Ziyaret amacının, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin kayıp olarak listelenen kişilere yönelik kazı, kimlik tespiti ve kalıntıların iadesi projesine olan maddi ve siyasi desteği genişletmek olduğu kaydedilen açıklamada, AB’nin Komite’ye en çok maddi desteği sağlayan kesim olduğu da ifade edildi.

Açıklamada, “Sürece müdahil olan tüm AB kesimleri, kayıp yakınlarındaki belirsizliği sona erdirmek için Kıbrıs’taki söz konusu insani çalışmanın devam etmesi gerektiği görüşünde” denildi.



Europa Nostra 2015 Ödülü Lefkoşa’da



Avrupa Birliği Kültürel Miras Ödülü’nün (Europa Nostra) Lefkoşa Surlariçi Arabahmet bölgesindeki Ermeni Kilisesi ve Manastırı’nın restorasyonu çalışmasına verilmesi nedeniyle dün akşam kutlama töreni düzenlendi.

Ermeni Kilisesi ve Manastırı’nda yer alan törende Europa Nostra ödülü de tanıtıldı.

Törene Lefkoşa Türk Belediye Başkan Mehmet Harmancı, Lefkoşa Rum Belediye Başkanı Konstantinos Yorgacis, Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği Başkanı George Markopouliotis, Europa Nostra Genel Sekreteri Sneška Quaedvlieg-Mihailović, restorasyon projesinden sorumlu mimar Paolo Vitti, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı – Kıbrıs’ta İşbirliği ve Güven için Eylem Program Yöneticilerinden Christopher Louise ve ABD Lefkoşa Büyükelçisi Kathleen Ann Doherty de katıldı.

Restorasyonun finansmanı Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından sağlandı.

Europa Nostra ödülü, 11 Haziran’da Norveç’in Oslo şehrinde düzenlenen törenle Mimar Paolo Vitti’ye takdim edilmişti.

Çevre duvarıyla örülü, üç Ermeni okul binası, Piskoposluk binası ve bir konaktan oluşan; orijinali 14’üncü yüzyıla ait Ermeni Kilisesi ve Manastırı’nda freskler, oymalar, sütun başlıkları, vitraylara ait kafes oymalar ve metal öğeler bulunuyor.

Ermeni Kilisesi ve Manastırı’ndaki ek binalar ve iç bahçe alanı, uygun amaçlarla kullanılmak üzere geleneksel materyaller, teknikler ve uygun peyzaj yöntemleri kullanılarak restore edildi.

Törende konuşan Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği Başkanı George Markopouliotis, Europa Nostra ödülünün, kültürel mirasın korunması yönünde güzel bir uygulama olduğunu anlattı.

Markopouliotis, “Lefkoşa’ya, tüm Kıbrıslılara, adanın tarihini simgeleyen çok kültürlülüğü hatırlatan bir eseri kazandırmayı başardık” dedi.

Europa Nostra Genel Sekreteri Sneška Quaedvlieg-Mihailović de, ödülün eserler yanında, kültürel mirasların korunması için üstün çalışma sergileyen şahıslara da verildiğini anımsattı ve ödül alanlar arasında Mustafa Akıncı’nın da bulunduğunu anlattı.

Mihailović, “Bu çalışmalar, Kıbrıslıların siyasi ve ekonomik sorunlara rağmen ortak kültüre ve pek çok tarihi binaya, kimliğine önem verdiğini gösteriyor” dedi.

Europa Nostra ödülünün Ermeni Kilise ve Manastırı’nın restorasyonuna verildiği açıklanırken törenin yer aldığı salonda büyük alkışla karşılandığını anlatan Mihailović, “Bu projenin Lefkoşa, Kıbrıs ve Avrupa için çok özel sembolik değeri vardır. Bu proje adada yaşayan tüm toplumlara umut veriyor. Geçmişteki karanlık sayfaların işbirliği ve birlikte çalışma ile aşılabileceğini gösteren bir umut” diye konuştu.

Kültürler arası projelere AB’nin yatırım yapmaya devam etmesi gerektiğini belirten Mihailović, “Çok uzun ve çok kültürlü bir geçmişe sahip olan Kıbrıs, çok özel rol oynayabilir ve oynamalıdır da” dedi.

Ara bölgedeki tarihi binalara da değinen Mihailović, bunların kültürel miras açısından çok değerli olduğunu, bu binaların uzun bir süredir kabustan uyandırılmayı beklediğini kaydetti.

Mihailović, “Ara bölge, 2013’de Europa Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü tarafından en çok tehlikede olan 7 tarihi bölge arasında gösterildi” dedi.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı – Kıbrıs’ta İşbirliği ve Güven için Eylem (UNDP – ACT) Program Yöneticilerinden Christopher Louise de, göreve başladığında kültürel mirasın toplumlar arası uzlaşı üzerindeki etkisi konusunda şüpheleri bulunduğunu, tarihi binalar üzerinde işbirliğinin ancak zaman içinde taraflar arasındaki etkisini gördüğünü kaydetti.

Louise, kasım ayında Kıbrıs’ta İşbirliği ve Güven için eylem programının sona ereceğini de dile getirdi.

ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi Kathleen Ann Doherty de, kültürel mirasın özel ve yerine yenisi konulamaz bir özelliğe sahip olduğunu, dolayısıyla bugünkü kültürel mirasların korunmasında herkese görevler düştüğünü kaydetti. Projeyi finanse etmekten mutluluk duyduklarını kaydeden Doherty, sitede bulunan her binanın birer “hazine” olduğunu kaydetti.

Doherty, “Bu siteyi koruma çalışması, ortak bir hedef, birleştirici bir güç, tüm Kıbrıslıların daha güzel bir gelecek inşa edeceği bir örnek oldu” dedi.

Restorasyon projesinden sorumlu mimar Paolo Vitti ise, çalışmada karşılaştıkları en büyük engelin binanın özelliklerini tespit etme olduğunu, Kilise üzerinde çalışmaya başladıklarında 700 yıl içerisinde bina üzerinde yapılan değişikliklerden dolayı tarihi geçmişini ortaya çıkarma konusunda çok zorlandıklarını anlattı.



Ziya Rızkı ölümünün 21’inci yıldönümünde anıldı



Kıbrıs Türk halkının var oluş mücadelesinde önemli katkıları olan eski milletvekili, belediye başkanı, mücahit komutanı ve spor adamı Ziya Rızkı, ölümünün 21’inci yıldönümünde anıldı.

Merhum Ziya Rızkı için Girne’de, 20 Temmuz Stadyumu kavşağındaki büstünde, ardından da saat 10.30’da kabrinin bulunduğu Karaoğlanoğlu Mezarlığı’nda tören düzenlendi.

Törende Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü ve Ziya Rızkı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Ceyhun Birinci birer konuşma yaptı.

LTB Başkanı Mehmet Harmancı’nın da hazır bulunduğu törene, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı Girne Bölge Müdürü İbrahim Çağlar, Girne Polis Müdür Vekili Sıtkı Erkıvanç, bazı milletvekilleri, Siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütü temsilcileri ile Rızkı ailesi ve dostları katıldı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Ziya Rızkı’nın ölümünden sonra yerinin doldurulamadığını ve yokluğunun toplum olarak halen hissedildiğini belirtti.

Ziya Rızkı’nın ölümünün 21’inci yıldönümünde, Karaoğlanoğlu mezarlığındaki kabri başında yapılan anma töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Akıncı, “Ziya Rızkı büyük deneyimlere sahip, küçükle küçük, büyükle büyük olan, liderlik vasıflarına sahip çok değerli bir büyüğümüzdü” dedi.

Akıncı, Kıbrıs müzakere sürecindeki konulardan olan iki kesimlilik ve iki toplumluluk meselesine de değinerek “AB üyesi olacak olan bir federal yapıdan bahsederken, BM parametreleri iki kesimliliği, iki toplumluğu, siyasi eşitliği içermektedir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu parametrelerin fiziki alt yapısını yapan en önemli lider Ziya Rızkı idi. Güney’de Happy Valley’de toplanmayı, bir arada olmayı sağlamış, orada yaşanan meşakkatli zorlukları göğüslenebilmeyi başarmış ve ardından binlerce insanı kazasız belasız kuzeye geçirmiştir. Ziya Rızkı’yı rahmet ve özlemle anıyorum.”

TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit ise genç bir öğretmen iken tanıdığı Ziya Rızkı’nın ilke ve ideallerinin kendileri için yol gösterici olduğunu ifade ederek, onun yıllarca emek verdiği parti ve onun başkanı olarak, ilke ve ideallerini yaşama geçirme yönünde mücadele verdiklerini söyledi.

1981 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen Özyiğit, konuyla ilgili şunları ifade etti:

“Rızkı cumhurbaşkanı seçilemese de bugün onun ilke ve ideallerini rehber edinen, onun yolunda ilerleyen Mustafa Akıncı bu görevde. Biz en azından buna katkı koymaya çalıştık. Onun ilke ve ideallerinin bu ülkede yaşam bulması bizim için vazgeçilmezdir. En azından partimizi getirebildiğimiz her noktada onun politikaları, insan ve ülke sevgisini, Kıbrıs’ın bu güzel atmosferini sahiplenmek vazgeçilmezdir. Biz ancak ona böyle yaraşabiliriz. Bu doğrultuda mücadele eder ve eğer başarıya ulaşırsak, onun ilke ve ideallerini bu devletin geneline, insanların yüreğine kazıyabilirsek bu amaca hizmet etmiş olacağız. Bu bizim desturumuzdur, bundan asla vazgeçmeyeceğiz.”

Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü de konuşmasında, Girne Belediyesi’nin uzun yıllar Ziya Rızkı ile anıldığını anımsatarak, belediyecilik alanında önemli hizmetler veren Rızkı’nın Kıbrıs Türk belediyecilik tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu kaydetti.

Girne Belediyesi’nde Rızkı sayesinde göreve başladığı ve birlikte çalıştıkları kısa sürede, onu insanı seven, disiplinli, halkının sorunlarını dinleyen, dürüst, adaletli bir insan olarak tanıdığını aktaran Güngördü, ondan çok şey öğrendiklerini söyledi.

Güngördü, belediye olarak vakıfın çıkaracağı kitaba katkı yapmaya hazır olduklarını da belirtti.

Ziya Rızkı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Ceyhun Birinci de yaptığı konuşmada, hayatını halkına adamış bir lider olan merhum Ziya Rızkı’nın, Kıbrıs Türk toplumuna, serdar, milletvekili, belediye başkanı, spor adamı ve sanatsal yönüyle, üstün hizmetlerde bulunduğunu anımsatarak, Rızkı gibi bir liderin mutlaka gelecek nesillere anlatılması gerektiğini söyledi.

Rızkı’nın başarılı olması ve her zaman saygıyla anılmasının sebebinin, adaletli, halkla iç içe, dürüst, ezilenden yana olan bir lider olmasından kaynaklandığını ifade eden Birinci, ülkenin şu an içinde bulunduğu dönemde en büyük eksikliğin, “dürüstlük, namusluluk, adalet ve menfaatlerden uzak kalabilmek’ olduğunu kaydetti.

Topluma büyük hizmetler veren Ziya Rızkı’ya devletin sahip çıkması gerektiğini belirten Birinci, devletin Rızkı gibi liderlere gerek okul kitapları, gerekse çeşitli anma törenleriyle yeni nesillere anlatabileceğini ifade etti.

Birinci, Ziya Rızkı’nın ölüm yıldönümü kapsamında Girne Halk Kütüphanesi üzerindeki Ziya Rızkı Sergi Salonu’nda, Rızkı’nın fotoğraflarından oluşan sergi açacaklarını ve serginin 1 hafta açık kalacağını söyledi.









Enformasyon Dairesi







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 41
Dün Tekil 1349
Bugün Tekil 1409
Toplam Tekil 4074685
IP 3.133.121.160






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























15 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Asil yetimler anadan babadan de il, ilim ve ahlaktan yoksun olanlard r. (HZ. AL )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.406 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu