BASIN BÜLTENİ Bilişim alanında işbirliği - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Bilişim alanında işbirliği
Tarih: 01.09.2015 > Kaç kez okundu? 1431

Paylaş


Dışişleri Bakanı Emine Çolak, “Dışişleri Bakanlığı’nın bilişim altyapısının güçlendirilmesi”, “güvenli ve süratli iletişim sağlanması”, “bakanlık arşivinin dijital ortama aktarılması” gibi hedefler içeren proje için ülkeye gelen Türkiye Cumhuriyeti (TC) Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru ve heyetini kabul etti.

Dışişleri Bakanlığı’nda bugün gerçekleşen kabulde ilk sözü alan Çolak, “Bugün bizim için önemli gün” diyerek, projenin KKTC Dışişleri Bakanlığı’na güvenli bir bilişim altyapısı oluşturmak üzere hazırlandığını, bunun örneğinin Türkiye’de olduğunu söyledi.

Proje sayesinde hantal malzemenin pratik hale geleceğini, gerek Dışişleri Bakanlığı’ndaki, gerekse yurtdışı temsilciklerindeki bilgiye güvenli ve hızlı şekilde ulaşılabileceğini kaydeden Bakan Çolak, “Alacağımız teknik ve fiziki destek çağdaş teknolojiyi en hat safhada kullanabilmemiz için önemli” dedi.

TC Dışişleri Bakanlığı ile güçlü ilişkilerin sürmesinin ve genişletilmesinin kendileri için önemli olduğunu vurgulayan Çolak, “Teknik yönden, belki de KKTC şartlarında güçlük yaşanacak hususlarda alacağımız teknik ve fiziki destek bizim için önemli” ifadesine yer verdi.

Çolak konuşmasında, siyasi mevkilerin geçici, kurumların ve böyle projelerin kalıcı olduğunu da vurguladı.

Kabulde, proje hakkında detaylı bilgi veren Bakan Yardımcısı Koru, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Erhan Erçin ile aylardır bu proje üzerinde beraber çalıştıklarını vurguladı.

Koru, konuşmasında, “Proje için ciddi bir çalışma yürütülüyor. Başarısızlığı bir seçenek olarak görmüyoruz” dedi.

TC Dışişleri Bakanlığı olarak bilişime ve güvenliğe önem verdiklerini vurgulayan Bakan Yardımcısı Naci Koru, günlük çalışmalarda IT teknolojisinden yararlanmaya verdikleri önemden söz etti.

Özellikle son yıllarda geliştirdikleri bazı uygulamalar olduğundan söz eden Koru, “Yurtdışındaki 228 temsilciliğimizle merkez birimleri arasında çok hızlı çalışan, hem açık hem de gizli yazışmalarımız için kullandığımız sistemler var” dedi.

Naci Koru, KKTC Dışişleri Bakanlığı’nda bilişim projesini hayata geçirmeyi hedeflemekteki amaçlarını, “Dışişleri Bakanlığı’nın bilişim altyapısının güçlendirilmesi”, “dış temsilciliklerle merkez arasındaki iletişimin güvenli ve süratli ortamda yapılması”, “Dışişleri Bakanlığı’nın arşivinin tamamen dijital ortama aktarılması” olarak sıraladı.

“Projeye biraz hızlı başladık. Protokolü imzaladıktan 2 gün sonra buraya geldik ve bunun gereğini yerine getirmek istiyoruz” diyen Koru, KKTC’de bulunacakları 2 günde teknik heyetin bakanlığın bilişim konusundaki alt yapısıyla ilgili incelemelerde bulunacağını söyledi.

TC Dışişleri Bakanı Yardımcısı Koru, şunları da kaydetti:

“Bu iki günde sadece araştırma yapmayacağız. Elimiz boş gelmedik. Yaklaşık 2 aydır üzerinde çalıştığımız ve KKTC Dışişleri Bakanlığı’na kurmayı düşündüğümüz bir proje var. O projenin bir örneğini beraberimizde getirdik.”

Türkiye’ye döndükten sonra neler yapılacağının masaya yatırılacağını, önerilerin iletileceğini kaydeden Koru, “Önümüzdeki dönemde işbirliğimizi her aşamada ve her alanda daha da geliştireceğiz. Sizin ihtiyaçlarınıza göre size her türlü desteği sağlayacağız. Bakanların bu konudaki iradesi çok sağlamdır. KKTC ile TC Dışişleri bakanlıkları arasındaki işbirliği zaten uzun süredir devam ediyor. Amacımız bunu daha güçlendirmek” şeklinde konuştu.

Adaya geldikleri andan itibaren misafirperverlikle ağırlandıklarını ifade eden Naci Koru’ya Çolak’ı ziyareti sırasında TC Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay da eşlik etti.



Akıncı ve Kalyoncu Koru’yu kabul etti



Dışişleri Bakanlığı’nın bilişim altyapısının güçlendirilmesi çerçevesinde adamıza gelen Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Naci Koru Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Başbakan Ömer Kalyoncu tarafından ayrı ayrı kabul edildi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, çalışmanın sonuçlanma aşamasına gelmesinden mutluluk duyduğunu söyledi. Akıncı, çalışmanın haberleşmeyi daha güvenli ve hızlı hale getireceğini, dış temsilciliklerle olan iletişimin sağlıklı yürütülmesini sağlayacağını, değerli bir katkı olacağını ifade etti.

Başbakan Ömer Kalyoncu da, elektronik ortamda güvenli bir şekilde yapılacak iletişimin önemine dikkat çekerek, yapılan çalışmada heyete başarılar diledi.

Koru ise , KKTC Dışişleri Bakanlığı’nın altyapısı ile ilgili sıkıntıları çözebilmek adına ortak bir çalışma yapıldığını, bugün de bu çalışmanın semeresini aldıklarını kaydetti. Koru, önümüzdeki dönemde işbirliğinin daha de geliştirileceğini belirtti. Seçim sürecinin Türkiye’nin KKTC’ye olan katkısını etkilemeyeceğini, her türlü desteğe hazır olduklarını belirten Koru, müzakere sürecinde Cumhurbaşkanına başarılar diledi.



Akıncı, 17 Eylül’de Meclis’e bilgi verecek



Cumhurbaşkanı Akıncı’nın 17 Eylül Perşembe günü saat 10:00’da müzakerelerin son durumuyla ilgili Cumhuriyet Meclisi’ni bilgilendireceği belirtildi.

Yaz tatilinde bulunan Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, Kıbrıs konusunda özel birleşim yapacak.



Özyiğit: “Dönüşümlü başkanlık siyasi eşitliğin temel parametrelerinden biridir”



Toplumcu Demokrasi Partisi Genel Başkanı Cemal Özyiğit, Kıbrıs müzakerelerinde dönüşümlü başkanlık hususunun siyasi eşitliğin temel parametrelerinden biri olduğunu vurgulayarak "Dönüşümlü başkanlığın süresi tartışılabilir ama herkes siyasal eşit bir toplum olarak bir Kıbrıslı Türk'ün de oluşturulacak federal Kıbrıs'ın başına geçebileceğini görecek" dedi.

Özyiğit, Kıbrıs sorununun çözümü için adada yürütülen müzakerelere ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Adada dönem dönem kesintiye uğrasa da 1968'den beri müzakere yapıldığını ancak henüz istenilen sonuca ulaşılamadığını belirten Özyiğit, 2004'te halk oylamasına sunulan ve yüzde 65'le Türk tarafının kabul ettiği Annan Planı'nın Rumlar tarafından reddedilmesinin Kıbrıslı Türkler açısından hayal kırıklığı oluşturduğunu söyledi.

Tarafların Şubat 2014'te yaptıkları ortak açıklamanın çözümün şeklini belirlemek açısından son derece önemli olduğunun altını çizen Özyiğit, 1960'ta imzalanan anlaşmada Kıbrıslı Türklerin iki kurucu ortaktan biri olduğunu hatırlattı.

Özyiğit, dönüşümlü başkanlık hususunun siyasi eşitliğin temel parametrelerinden biri olduğuna işaret ederek "Elbette bu dönüşümlü başkanlığın süresi tartışılabilir ama herkes siyasal eşit bir toplum olarak bir Kıbrıslı Türk'ün de oluşturulacak federal Kıbrıs'ın başına geçebileceğini görecek" diye konuştu. Özyiğit, bakanlar kurulunun oluşumu ve karar alma mekanizmalarının sağlama alınmasının önemine vurgu yaptı.

Toprak ve mülkiyet konusunun müzakerelerin en çetrefilli yanını oluşturduğunu kaydeden Özyiğit, mülklerde 1974 öncesi dönemki sahipleri kadar şu anki sahiplerinin hakları olduğuna, bununla ilgili uluslararası mahkemelerin ve kurumların kararlarının bulunduğuna dikkati çekti.

Olası bir karmaşa durumunda Mülkiyet Komisyonu'nun kararının esas alınacağını hatırlatan Özyiğit, şöyle devam etti:

"Biz çok ciddi bir sıkıntı yaşanmayacağını düşünüyoruz. Şunu da söylemek lazım, özellikle 41 yıldır bu mülklerin içinde oturan insanların, sınır boylarında verilmesi muhtemel olan bazı köylerdeki insanların nereye gidecekleri, hangi evlere ne zaman yerleştirilecekleri son derece önemlidir. Bu insanları anlamak lazım, onlara saygı duymak lazım çünkü 41 yıldır yeni bir yaşam biçimi oluştu."

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve müzakere ekibine güvendiklerini vurgulayan Özyiğit, "Haksızlıkların giderileceği, bundan sonra oluşturulacak yapıyla birlikte uzlaşılacak çözümde, artık bu mülklere herkesin 'malım' diyebileceği bir noktaya da geleceğiz. Bunun da bilinmesi lazım" diye konuştu.

Garantörlük konusunun garantörlerle konuşulacağını belirten Özyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Rumlar kendi güvenlikleri için şu anda Yunanistan'ın garantisine ihtiyaç duymuyor olabilir ama Kıbrıslı Türklerin güven konusunda hala birtakım sıkıntıları var. Yıllar önce yaşanmış acı olaylar var. Bu acı olayların bir daha yaşanmaması esastır. Bu nedenle diyoruz ki garantiler olası bir çözümden sonra, güven bunalımının ortadan kalkması ile konuşulmalıdır. Güven bunalımı sürdüğü müddetçe bunu konuşmak çok da doğru değildir."

Çözümden sonra adanın kuzeyine doğrudan uluslararası uçuşların başlayacağına da değinen Özyiğit, "Yaz dönemlerinde Kıbrıs'ın güneyine her ay 400 bin turist gidiyor. Bu son derece önemli. Bu turistlerin serbest bir şekilde, Kıbrıs'ın kuzeyine de geldiğini düşündüğünüzde ekonomi kendi başına ihya olur zaten. Kaldı ki olası bir çözümle birlikte adanın çevresinde bulunan hidrokarbon gazının toplumlar tarafından paylaşılması meselesi var. Elbette bu da önemli bir ekonomik getiridir" dedi.

Özyiğit, çözüme varılması halinde uluslararası yatırımcıların adaya daha fazla ilgi duyacağını, bunun da ülkedeki istihdam ve ekonomiye olumlu katkı yapacağını ve ada halkının hayat standartlarını yükselteceğini söyledi. Özyiğit, "Olası bir çözüm her anlamda, sadece sosyal yaşam anlamında değil, ekonomik yönden de çok daha iyi şeyler sunacak" ifadesini kulandı.



Burcu: “Müzakereciler liderler görüşmesi öncesi Eide ile bir araya gelecek”



Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin 31 Ağustos’ta Adaya geleceğini ve öğleden sonra müzakerecilerle kısa bir egzersizde bulunacağını belirten Burcu, 1 Eylül Salı günü liderlerin Kıbrıs müzakerelerine kaldıkları yerden devam edeceklerini de hatırlattı.

Kıbrıslı Türk Müzakereci Özdil Nami ile Rum Müzakereci Andreas Mavroyannis 1 Eylül’de gerçekleştirilecek liderler görüşmesi öncesinde planlanan hazırlık mahiyetindeki toplantıları dün de sürdürdü.

Müzakereciler bugünde bir araya gelerek çeşitli konularda görüşmelerini sürdürecekler.



İbrahim Nidai ve Şevket Kadir’in kalıntılarına ulaşıldı



Kıbrıs gazetesinde bugün yer alan habere göre, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin yaptığı araştırmalar sonucu Karaoğlanoğlu ile Alsancak arasındaki bir at çiftliğinde, yaşlı bir Rum’un ihbarı üzerine yaptığı kazıda gömülü bir otomobile rastlanmasının ardından, sürdürülen kazılar sonrası dün iki kişinin kalıntılarına ulaşıldı. Kalıntılarına ulaşılan iki kişinin 24 Aralık 1963’te, Lapta’dan Girne’ye giden İbrahim Nidai ve Şevket Kadir’e ait olduğu tahmin ediliyor.

Lapta’da dün ayarıca kısa bir süredir devam eden çalışmalar sonrasında, Lapta Yavuzlar Lisesi’nin bahçe duvarı altında yapılan kazıda Kıbrıslı Rum bir kayba ait kalıntılar bulundu.

Kayıp Şahıslar Komitesi, Kıbrıslı Tür Üye Yardımcısı Murat Soysal, Karaoğlanoğlu ile Alsancak arasındaki bir at çiftliğinde dün bulunan Kıbrıslı Türk iki erkek şahsa ait kalıntılarla, Gazimağusa’da İzmir Sokak’ta yapılan kazıda bulunan Kıbrıslı Rum kadına ait kalıntıların kesin kimlik sonuçlarının, DNA analizinin ardından belirleneceğini söyledi.

Kayıp Şahıslar Komitesi, Kıbrıslı Türk Üye Yardımcısı Murat Soysal, şu anda ada genelinde 9 farklı yerde alınan ihbarlar sonucunda kazıların devam ettiğini söyledi.

Kayıp Şahıslar Listesi’ne göre kayıp Kıbrıslı Türklerin, tümünün sivil ve yüzde 25-28’i kadın ile çocuklardan oluşuyor. Kıbrıslı Rum kayıpların ise yüzde 12 ‘si kadın ve çocuk, yüzde 55’i de Yunan ve Kıbrıslı Rum askerlerden oluşuyor.



“Şu ana dek kalıntıya ulaşılamadı ancak çalışmalar sürecek”



Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 17 Ağustos’ta Lefkoşa’da Merkezi Cezaevi’nin arkasındaki bölgede başlattığı kazılarda henüz kalıntıya ulaşılmadığı ancak çalışmaların devam edeceği belirtildi.

Adada 1963, 1964 ve 1974’te meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden ve kayıp olarak listelenen kişilerin gömü yerlerinden çıkarılması, kimliklerinin belirlenmesi ve iade edilmeleri için çalışmalarını sürdüren komitenin Kıbrıslı Türk üye yardımcısı Murat Soysal, daha hızlı netice almak için komite kararıyla kazı ekibi sayısının ikiye çıkarıldığını söyledi.

Soysal, “O bölgede muhakkak toplu mezar olduğunu biliyoruz. Geniş bir bölgedir ve birkaç hafta içinde netice alacağımızı tahmin ediyoruz” dedi.

1974’te hayatını kaybeden ve kamyonla Ledra Palace’a götürüldüğü halde Rum makamlar veya BM tarafından teslim alınmadığı için şimdiki Cezaevi’nin arkasındaki bölgeye topluca gömüldüğü bilgisi edindikleri 40-50 civarında Kıbrıslı Rum’un kalıntılarına ulaşmak için çalıştıklarını anlatan Murat Soysal, “Kazılar devam ediyor ve sonuca ulaşacağımıza inanıyoruz” diye konuştu.

Murat Sosyal, kazıların iki noktada yapılacağını, şu anda birinci noktada henüz sonuç almadıklarını ve değerlendirmelerin sürdüğünü, ikinci noktadaki kazılara ise başlamadıklarını anlattı.

Askeri makamların izniyle yapılan kazıların yer aldığı bölgenin 1974’te rastgele seçildiğini, buranın sonradan askeri bölge olmasının kayıp kalıntılarının korunması açısından olumlu bir durum yarattığını kaydeden Soysal, bölgenin coğrafi yapısının fazla değişmediğini ve bunun da sonuca ulaşma şanslarını yükselttiğini belirtti.

Kayıp Şahıslar Komitesi verilerine göre, 1508’i Kıbrıslı Rum, 493’ü de Kıbrıslı Türk olmak üzere toplam 2 bin 1 kayıp var. Şu ana dek 451 Kıbrıslı Rum, 144 de Kıbrıslı Türk kayıp, kimlikleri saptanarak ailelerine teslim edildi. Komite 999 kazı yerinde 969 kişiye ait kalıntıları buldu.



“Rum muhalefet partilerinden Anastasiadis’e tepki”



Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, yurt dışında yaşayan Rumların örgütlü bulunduğu POMAK, PSEKA ve NEPOMAK isimli örgütlerin gerçekleştirdiği toplantının açılışında yaptığı konuşmaya, Rum muhalefet partilerinin de toplantıda yaptıkları konuşmalarla sert tepki gösterdiği bildirildi.

Rum Politis gazetesi, Rum siyasi parti başkanlarının yine Dış Rumlar toplantısını, siyasi anlaşmazlıklarını çözüm alanına çevirdiklerini yazdı.

Anastasiadis’in, popülizme ve sloganlara başvuranlarla ilgili sert mesajlar verdiği konuşmasının ertesi gününde, beklendiği üzere seslerin yükseldiğini kaydeden gazete, muhalefet partilerinin başkanlarının Anastasiadis’e sert eleştirilerde bulunduklarını belirtti.

Gazete, DİKO, EDEK, Vatandaşlar İttifakı ve Ekologlar ile Çevreciler Hareketi başkanlarının, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in Kıbrıs sorunundaki icraatlarını eleştirdiklerini ve sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni” savunuyor gibi göründüklerini ifade etti.

Gazete, DİSİ ile AKEL partilerinin başkanlarının ise, Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle açılan fırsat penceresinden söz ettiklerini, aynı zamanda Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün bedeli ve tehlikelerinin farkında olmayanları ise eleştirdiklerini aktardı.

Gazete, Anastasiadis’in, geçen akşam yaptığı konuşmada, Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin akabinde, birçok şeyin değiştiği konusunda ikna edici olmaya çalışmasına rağmen, DİKO Başkanı Nikolas Papadopulos’un, bazı şeylerin yalnızca iletişimsel anlamda değiştiğini, çünkü Akıncı’nın Kıbrıs Türk tarafının daha önceki müzakerecilerinden farklı bir retorik kullanmakta olduğunu ileri sürdü.

Papadopulos’un, Akıncı’nın esas anlamda, Türkiye’nin daima Kıbrıs sorununda talep ettiği tezlerin aynısını ortaya koyduğu iddiasında bulunduğunu da ileten gazete, Papadopulos’un sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne koruma kalkanı tuttuğunu” da belirtti.

Buna göre, bugün uluslararası anlamda tanınmış bir devlete sahip olduklarını dile getiren Papadopulos, “Türkiye’nin kendilerini, bir topluma Akdeniz’in Filistinlilerine ve devleti olmayan bir halka indirgemesi durumunda ne yapacakları” sorusunu sordu.

Bu hususta, toplumlararası çatışmaları da örnek gösteren Papadopulos, sözlerini şöyle sürdürdü;

“1963, 64, 67 ve 1974 yıllarındakine benzer olaylar gibi, çözümden sonra herhangi bir olay çıkması durumunda, ne olacak? Bizi kim dinleyecek? Bizi BM’de kim temsil edecek? AB üye devleti kim olacak? Hatırlatmak isterim ki, Filistinlileri destekleyen birkaç milyon Arap var. Biz kimseye sahip olamayacağız. Kıbrıs Cumhuriyeti tek kalkanımız ve korumamızdır.”

Gazeteye göre, EDEK Başkanı Marinos Sizopulos ise konuşmasında, federasyon çözümü destekçilerini, konferedasyonla uyumlu olan maddeleri neden kabul ettiklerini izah etmeye çağırdı.

Gazeteye göre, Sizopulos, stratejilerinin, 2009 yılının Eylül ayındaki Rum Ulusal Konseyi toplantısından oybirliğiyle çıkan kararda belirtildiği çözüm ilkeleri, aynı zamanda bölgede şekillenmekte olan yeni jeostratejik ve enerji veriler temelinde yeniden gözden geçirilmesini önerdi.

Gazeteye göre, Rum Vatandaşlar İttifakı Başkanı Yorgos Lillikas ise, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’le Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yalnızca Kıbrıslı Rumlara ait olmadığı konusunda hem fikir oldu, ancak Kıbrıs sorununun çözümünün bir anlamı olması için, ileri sürülen istila ve işgalin meydana getirdiği koşulları ortadan kaldırması gerektiğini öne sürdü.

Gazeteye göre, Anastasiadis’in Kıbrıs Türk mallarının Rum kullanıcılarının haklara sahip olup olmadıkları konusundaki söylemi hakkında ise Lillikas, “mülk hakkının, ister Kıbrıslı Rum, ister Kıbrıslı Türk olsun yasal mülkün yasal sahibine ait olduğunu, geriye kalanların ise halkı bölme çabasından ibaret olduğunu” ileri sürdü.

Gazeteye göre, Rum Ekologlar ve Çevreciler Hareketi Başkanı Yorgos Perdikis, “görüntü uğruna özün kaybedildiği” eleştirisinde bulunurken, EVRO.KO Başkan Vekili Mihalis Yorgallas ise Kıbrıs sorununun şu ana kadar çözülmediğini çünkü Türkiye’nin ileri sürülen istila ve işgalle elde ettiği stratejik avantajları kaybetmeye niyetli olmadığı iddiasını ortaya koydu.

Gazete, yukarıdaki başlıkla yayımladığı haberinde ise, iki büyük partinin ise diğer partilere göre tamamen ters yönde hareket ettiklerini yazdı.

Gazeteye göre, DİSİ Başkanı Averof Neofitu ise konuşmasında, ihtiyatlı iyimserlik ifade etti ve Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanlığına seçilmesinin, Anastasiadis’in kararlılığıyla birlikte, önemli bir dinamik meydana getirdiğini ifade etti.

“Hiç değilse, bir fırsat penceresi oluşturulduğunu” dile getiren Neofitu, Türkiye’nin uzlaşmanın anahtarını elinde tuttuğunu ve henüz elle tutulur bir faaliyette bulunmadığını da öne sürdü.

Neofitu’nun, toplantının, anlaşmazlıkların ve yanlış mesajların dile getirildiği bir toplantıya dönüşmesinden ötürü, Dış Rumlardan özür dilemek için tereddüt etmediğini de yazan gazete, Neofitu’nun, çözümün korku ve tehlikelerinin önüne, çözümsüzlüğün tehlikelerinin de konması gerektiğine atıfta bulunduğunu ekledi.

Gazeteye göre, AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu ise konuşmasında, Akıncı’nın seçilmesinin koşulları değiştirdiğini ve partisinin bir anlaşmaya varılması için, Kıbrıs sorununa yardımcı olacak şekilde çalışma konusundaki isteğini dile getirdi.



“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Teknik Komitesi iki ana tema üzerinde çalışacak”



Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Teknik Komitesi Kıbrıslı Türk Koordinatörü Mine Atlı, komitenin bugün gerçekleştirdiği üçüncü toplantısında iki ana tema üzerinde çalışma kararı aldığını bildirdi.

Atlı yaptığı yazılı açıklamada, üzerinde çalışma kararı alınan iki ana temanın; “cinsiyet eşitliği perspektifi ile barış kültürü oluşturmak” ve “toplumsal cinsiyet perspektifini kapsayan çözüm sonrası Kıbrıs’ta anayasal, yasal ve kurumsal model üzerinde çalışmak” olduğunu belirtti.







Enformasyon Dairesi