BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Müzakereler çerçevesinde mülkiyet ve toprak konusu görüşüldü” - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Akıncı: “Müzakereler çerçevesinde mülkiyet ve toprak konusu görüşüldü”
Tarih: 15.08.2015 > Kaç kez okundu? 1497

Paylaş


Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, müzakereler çerçevesinde dün, mülkiyet ve toprak konusundaki kriterlerin görüşüldüğünü belirtti.

Akıncı, sonbahardan itibaren yılsonuna kadarki ayların önemli olduğunu belirterek, bu kararlılık ve niyetle devam ettikleri sürece, çözümün yıllar değil aylar içinde olabileceğine dair inancını korumaya devam ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Akıncı yaptığı açıklamamada, dün temmuz ayının ikinci ve son toplantısının yapıldığını, görüşmenin olumlu bir havada geçtiğini, bir sonraki görüşmenin 1 Eylül’de yapılacağını kaydetti.

Akıncı, dünkü görüşmenin önce baş başa, daha sonra müzakereciler ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin katılımıyla ve son olarak tüm müzakere heyeti mensuplarının hazır bulunduğu bir toplantı şeklinde gerçekleştiğini ifade etti.

Toplantıda, bir önceki görüşmede varılan mutabakat üzerinden geçilerek teyit edildiğini, daha sonra da ağırlıklı olarak mülkiyet ve toprak konusundaki kriterler üzerinde görüş alışverişinde bulunulduğunu belirten Akıncı, liderler arası bir sonraki toplantının 1 Eylül’de yapılacağını söyledi.

Müzakereciler ve heyetleri ile teknik komitelerin ağustos ayı içinde toplantılarını yoğun biçimde sürdüreceklerini söyleyen Akıncı, liderlerin ise eylül ayının ilk yarısında iki toplantı yapması kararı aldıklarını belirtti. Akıncı, ilk toplantının 1 Eylül, ikinci toplantının da 14 Eylül tarihinde yapılacağını ifade etti.

Sonbahardan itibaren yılsonuna kadarki ayların önemli aylar olacağını söyleyen Akıncı, “Bu kararlılıkla ve niyetle devam ettiğimiz sürece, çözümün yıllar değil aylar içinde olabileceğine dair inancımı korumaya devam ediyorum” dedi.

Akıncı, “Temenni ederim ki; ülkemizde her iki toplumun da barış, huzur ve güven içinde yaşayabileceği, federal bir yapıyı, iki toplumlu, iki kesimli bir çerçevede inşa ederiz. Gelecek kuşaklarımız daha mutlu ve huzurlu bir adada yaşama fırsatı bulurlar” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Akıncı, kültürel etkinlik çerçevesinde Rum lider Anastasiadis ile Othello Kalesi’nde bu akşam müzik dinletisini izleyeceklerini de ifade etti.

Akıncı, etkinliğe BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin de katılacağını belirtti.



Eide: “Bağımsız Mülkiyet Komitesi oluşturulacak”



BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, liderler görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, dünkü toplantıda “mülkiyet ve toprak” konusunun ele alındığını belirtti. Eide, eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rum üyeyle bağımsız Mülkiyet Komitesi kurulacağını da açıkladı.

Liderlerin mülkiyet hakkına saygı duyulması konusunda uzlaştıklarını, bu hakkın kullanılması ile ilgili farklı alternatifler sunulacağını belirten Eide, şu anki kullanıcılar ile eski kullanıcıların çeşitli seçenekleri olacağını ifade etti.

Bu seçeneklerin tazminat, takas ve iadeyi içereceğini kaydeden Eide, seçeneklerin kullanılmasının tarafların üzerinde anlaştığı kriterlere bağlı olacağını belirtti.

Etkilenen mülklerin kategorilere ayrılacağı bir liste oluşturulacağını anlatan Eide, bağımsız bir Mülkiyet Komitesi oluşturulacağını, komitenin mülkiyetle ilgili talepler konusunu tarafların karşılıklı olarak üzerinde anlaştığı kriterleri esas alarak çözümleyeceğini ifade etti.

Eide, komitenin eşit sayıda Kıbrıslı Türk ve Rum üyesi olacağını kaydetti.

Liderlerin bir sonraki görüşmesinin 1 ve 14 Eylül tarihlerinde gerçekleştirileceğini belirten Eide, müzakerecilerin önümüzdeki günlerde, Avrupa Birliği Konuları ile Mülk ve Ekonomi alanlarındaki Çalışma Grupları ile toplantı yapacaklarını ifade etti.

Eide, iki liderin bu akşam Othello Kalesi’nde müzik dinletisine katılacağını belirtti.

Eide liderlerin, Pieter Van Nuffel’ın AB Komisyonu Başkanı’nın Kıbrıs’taki BM İyi Niyet Misyonu temsilcisi olarak tekrar atanmasını ve BM Güvenlik Konseyi üyelerinin müzakerelere verdiği güçlü desteği selamladıklarını da bildirdi.



"Kıbrıs'ta siyasi irade çözümden yana güçlü bir tavır içerisinde"



Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Kıbrıs'ta siyasi iradenin çözümden yana güçlü bir tavır içerisinde olduğunu belirterek, "Ümitliyiz, bir netice alınabilecek. 2015 yılı içerisinde değilse bile 2016'ya taşabilecek şekilde Kıbrıs'ta bir çözümü görüyorum" dedi.

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, AA muhabirine gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

KKTC siyasi tarihinde ilk defa Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Cumhuriyetçi Türk Partisi - Birleşik Güçler'in (CTP-BG) koalisyonunun söz konusu olduğunu belirten Çolak, gerekli reformları yapabilmek için bir parlamenter çoğunlukla bu kararın alındığını söyledi.

Emine Çolak, koalisyon hükümetinin, hızlanan ve ciddi boyutlara varan müzakere süreci için de önemli olduğuna işaret ederek, halkın geniş tabanını temsil eden bir hükümetin hemfikir olabilmesi, birlikte hareket edebilmesi, müzakereleri yürüten Cumhurbaşkanı'na desteklerini, önerilerini ve endişelerini aktarabilecek bir potansiyel olması açısından çok büyük bir uzlaşı oluştuğunu vurguladı.

Hiçbir anlaşmanın herkesin istediği gibi olmayacağını ifade eden Çolak, "Elbette içinde bir miktar acı reçete diyebileceğimiz zorluklar olacaktır" dedi.

Çolak, görüşmeleri herkesin menfaatine olan bir noktaya getirmeyi ve yapılması gereken büyük işi tamamlayıp bu aşamaları geçmeyi amaçladıklarını dile getirdi.

Bakan Çolak, yarım asrı aşkındır Kıbrıs meselesinin bir sorun olarak tarif edildiğine işaret ederek, "Kıbrıslı Türkler uluslararası toplumdan uzaklaştırılmış, bir yerde cezalandırılmış bir pozisyonda kaldı. Bir nesil çözümsüzlük içerisinde hayatını idame ettirdi. Belirsizlikten, statü sıkıntısından bıktık, usandık. Buna çözüm getirmek lazım. O çözüm de şimdi daha yakın" diye konuştu.

Müzakere süresinde Rum tarafında siyasi iradenin de çok farklı olduğunu söyleyen Çolak, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis'in yerine göre katı çıkışları olduğunu, onun da kimi zaman kendi toplumuna göre hareket etme durumunda kaldığını kaydetti.

Emine Çolak, Adada siyasi iradenin çözümden yana güçlü bir tavır içerisinde olduğunu belirterek, "Ümitliyiz, bir netice alınabilecek. 2015 yılı içerisinde değilse bile 2016'ya taşabilecek şekilde Kıbrıs'ta bir çözümü görüyorum" dedi.

Müzakerelerde, “ne kadar büyük hızda ne kadar çok başlıkta ne kadar büyük uzlaşı sağlandığını” makama geldiğinde gördüğünü anlatan Çolak, şöyle devam etti:

"50 yıl boyunca birçok şey zaten tartışıldı. 2004'te Annan Planı'nda da her şey tartışıldı. “Evet” oyu çıksaydı referandumdan bir gün sonra 'Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti' hayata geçecekti. Baştan başlayalım denecek çok da bir husus yok. Altyapısı hazır. Adada çözüm niye olmasın? 50 yılı aşkındır hayal kırıklığı ve gerçekleşmeyen beklentiler içinde kalmış olsak bile şu an böyle bir imkan ve fırsat görüyorum ve ümitliyim."

Adada çözüm olması halinde adının "Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti" olmasından önce çok daha derin konular olduğuna değinen Çolak, "İsim öyle de olabilir böyle de olabilir, bayrağı çeşitli olabilir. Ben etiketlerden, göstermelikten öte, içeriği önemsiyorum. Her şey anlaşılana kadar hiçbir şeyde anlaşılmış sayılmaz. Neticede iki toplumun anlaşacağı bir isim olacak. Bugün böyle bir isim, yarın başka bir isim konuşabilir. İsim ne olursa olsun iki toplumun eşit siyasi eşitliği üzerine kurulu iki bölgeli federal yapıdır" diye konuştu.

Bakan Çolak, KKTC'nin olası bir çözüm sonrası AB'ye girmesinde avantajlarının yanında sorumlulukları da olduğuna işaret ederek, "Yunanistan'a bakarak da bunu öğrenmiş olduklarını söyledi.

Yunanistan kadar olmasa da Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin ekonomik krizin eşiğine geldiğini hatırlatan Çolak, "İnşallah daha kötü olmadan kendilerini toparlarlar. Çünkü biz onlarla birleşme sürecindeyiz.

Dolayısıyla gönül arzu eder ki onlar da AB'nin gerekliliklerini tam kavrayıp ve hazmederek daha iyi bir noktaya gelirler" dedi.

Dışişleri Bakanlığı olarak her ülke ile ilişkileri en iyi en üst seviyeye getirmekle yükümlü olduklarını ifade eden Emine Çolak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Cumhuriyeti dışında tanınmamamıza rağmen her ülke ile ilişki kurmak zorundayız. Bu demektir ki her türlü kanalı kullanmak gerekir. Eğitim, kültür, ekonomi, sivil toplum gibi her türlü araçla sizin toplumunuzun, sizin temsilciniz olarak sizinle görüşmeye ikna edebileceğiniz her yetkili ile kurabileceğiniz temas ve iletişim çok önem arz eder. Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonlardan bahsedeceğiz. Bu sadece ekonomik değil dünyayla aranıza bir mesafe açar. Dolayısıyla o mesafeyi azaltmak zorundayız. AB ülkeleri oldukça önemlidir. Türkiye ile ilişkiler hayli hayli önemlidir. Türkiye bizim müttefikimiz, en büyük destekçimiz, Türkiye bizi tanıyan tek bir ülkedir. KKTC'ye çok büyük yatırım ve ekonomik destek veren bir ülkedir."

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın garantör ülkelerin eylülde New York'ta bir araya geleceğine ilişkin açıklamalarını da değerlendiren Çolak, "İngiltere, Türkiye ve Yunanistan olmak üzere Kıbrıs'ta 3 garantör ülke var. Elbette ki o ülkelerin taraf olduğu anlaşmalar söz konusu olduğunda o 3 ülkeyi de ilgilendiren seviyede tartışılması lazım. İki toplum lideri müzakereci olarak masaya oturup da garantörlükle ilgili onlar da bir şey üretebilir ama 3 garantörün de katkısı ile varılacak bir mutabakat söz konusudur. Bunun da başka bir ülkede olması gayet mantıklıdır" ifadelerini kullandı.

Kıbrıs açıklarında çıkması beklenen hidrokarbon kaynaklarının ada için bir şans olduğunu söyleyen Çolak, şunları kaydetti:

"Akdeniz'de çıkacak doğalgazın ne miktarı ne de fizibilitesi kesin olmamakla bilirlikte böyle bir keşif olması çözümle birlikte bütün adanın faydalanabileceği bir kaynak olur. Kıbrıslı Rum lider, 'böyle bir kaynak bulunması halinde bu kaynaktan Kıbrıslı Türklerin ihtiyaçları da ön planda tutularak o kaynağın iki tarafı ekonomik olarak eşitlemeye ihtiyaç olursa orada kullanılacak' diye bir beyanatı olmuştur. Dolayısıyla bu bence artık tartışma bile kaldırmaz. Elbette ki böyle bir kaynak bulunması halinde her iki taraf da faydalanabilecek ve adaya bir refah getirecek."

Dışişleri Bakanı Emine Çolak, Türkiye'den KKTC'ye su temini projesinin adaya çözümden önce gelecek gibi göründüğünü belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da son ziyaretinde de çok net bir şekilde söyledi. Kendi vizyonu, Türkiye'nin vizyonu, bu yatırımı yapmak, bunu Kıbrıs Adası'na yaparak Kıbrıslı Türklerin faydasını düşünüyor. Ama ondan öteye bir vizyon taşıyor. Bu çağrıyı da yapıyor ki, böyle bir su miktarının ve kaynağının adaya gelmesiyle bunun sadece Kıbrıslı Türkler için değil bütün adanın faydalanabileceği ve bütün adaya katkı koyabilecek bir kaynaktır. Sanırım burada mesaj şudur; Vizyonumuz da bütün adaya çözüm getirmek olduğudur."



CTP-BG/UBP Hükümeti güvenoyu aldı



Başbakan Ömer Kalyoncu başkanlığında kurulan CTP-BG/UBP Koalisyon Hükümeti, Cumhuriyet Meclisi’nden güvenoyu aldı.

Bakanlar Kurulu için Meclis’te yapılan açık oylama sonucunda 35 milletvekili kabul, 9 milletvekili ret oyu kullanırken, oturuma 6 milletvekili katılmadı.

Meclis Başkanı Sibel Siber, oylama sonucunda Bakanlar Kurulunun onay aldığını söyledi.

Başbakan Ömer Kalyoncu da oylamanın ardından söz alarak, herkese teşekkür etti ve “Bu görev her zaman zor bir görevdir, hep beraber üstesinden gelmeye çalışacağız” dedi.

Hükümete olumlu oy verenlerin de olumsuz oy verenlerin de eleştirileri ve desteklerinin önemli olduğunu ifade eden Kalyoncu, vatandaşların adalet ve refah beklediğini, bunun için de istihdam olanaklarının artırılması gerektiğini söyledi.

Kalyoncu, bunun da ancak sadece siyasilerin çalışmasıyla değil, herkesin çok çalışarak önünün açılmasıyla sağlanabileceğini kaydetti.

Başbakan Kalyoncu, sadece çalışmak değil herkesi çalışmaya sevketmenin önemine vurgu yaparak, hedefin çalışmak, çalışmak, çalışmak ve gelecek nesillere daha yaşanılır bir ülke bırakmak olduğunu söyledi.

Genel Kurul oturumuna izinli olan milletvekilleri Zorlu Töre (UBP), Ali Pilli (UBP), Hamit Bakırcı (UBP), Özdil Nami (CTP-BG), Hakan Dinçyürek (DP-UG) ve Hüseyin Avkıran Alanlı (DP-UG) katılmadı.

Yeni hükümetin programı, geçtiğimiz çarşamba günü Meclis’te okunmuş; cumartesi de program üzerinde görüşmeler yapılmıştı.

Cumhurbaşkanı’nca 15 Temmuz’da atanan yeni Bakanlar Kurulu, 16 Temmuz’da olağanüstü toplanan Cumhuriyet Meclisi’ne sunulmuştu. Cumhuriyet Meclisi’nde CTP-BG’nin 21, UBP’nin 18, DP-UG’nin 8, TDP’nin de 3 milletvekili bulunuyor.



“Rumlar bir gerçekle daha yüzleşecekler”



Yunanistan’ın 21 Temmuz 1974 gecesi Kıbrıs’a komando sevk etmek üzere büyük bir gizlilikle Girit’teki Suda hava üssünden havalanan Noratlas tipi 15 nakliye uçağından, 22 Temmuz 1974 günü Lefkoşa Havaalanı bölgesinde RMMO ateşiyle düşürülüp gömülen birinin kazı çalışmaları başlamasıyla Rumlar bir gerçekle daha yüzleşecekler.

Rum Politis gazetesi haberinde, hem “Niki” (zafer) kod adlı Yunanistan’ın Kıbrıs’a komando gönderme operasyonuyla ilgili detayları, hem de vurulan ve içindekilerle birlikte gömülen nakliye uçağının gömü çalışmasını yapan Rumun kayıp aramaları kapsamında 22 Aralık 1999’da Rum polisine verdiği ifadeyi yayımladı.

Gazete, 22 Temmuz 1974 sabahı vurulup yanarak 32 komando ve mürettebatıyla Makedonitissa bölgesine düşen Niki-4 kod adlı Noratlas uçağıyla ilgili detayları şöyle aktardı:

“Belki de, düşme sebebi hiçbir zaman uluslararası kurallara göre araştırılmayan, aksine, düşüşünden 24 saatten az bir süre sonra enkazı ve içinde kalanlarla gömüldüğü tek uçak kazasıdır. Koordinasyonsuzluk yaşanan o günlerde, geriye kalan tek şeyin, Milli Muhafız Ordusu’nun Yunanistan’dan bir komando birliğiyle havadan takviye edildiğine dair bütün unsurların ortadan kaldırılması olduğuna hükmedildi. Suda üssünden havalanan 15 Noratlas’ın 21 Temmuz 1974 gecesi Lefkoşa’ya gelmek üzere havalanmadan önce aldığı emir de operasyonun her ne pahasına olursa olsun sabahın ilk ışıklarından önce tamamlanması ve uçakların üslerine geri dönmesi gerektiği şeklindeydi.

Uçaklardan ‘Niki-4’ kod adlı bir tanesi yanarak Makedonitissa bölgesine düştü, diğer ikisi de ciddi hasar gördü ve tekrar havalanamadı. Yunan Silahlı Kuvvetler Komutanlığı tarafından birkaç ay sonra hazırlanan raporda ‘Hasarlı iki Noratlas, 22 Temmuz günü Hava Kuvveti mensuplarının ateşiyle imha edildi’ ifadelerine yer verildi. Siyasi ve diplomatik nedenlerin, 32 kişiyi taşımakta olan bir nakliye uçağının düşüş sebeplerinin araştırılmasına mani olmuş görünüyor.

Mevcut belgeler ve bulgulara göre, düşürülen Noratlas’ın ‘gömülmesi’ operasyonu; bazı parçaları halen vızıldıyor, içinde cesetler ve etrafında dağılmış parçalar bulunuyorken 22 Temmuz’un ilk ışıklarıyla birlikte başladı. İçerisinde patlayıcı, etrafta da yanıcı madde bulunuyordu ancak hiçbir güvenlik önlemi alınmadı. O kadar ki yıllar sonra arsa açmak üzere bölgede çalışan bir kişi uçağın bir bölümü üzerinde kazı yaparken mühimmat da döküldü. Mühimmatın kontrollü patlatılması için uzmanlar çağrılması gerekti.

Buldozer sahibi ve operatörü Kostas Savva Pokerizes’in 25 yıl sonra, 22 Aralık 1999’da 1974 ölü ve kayıplarının kimlik araştırma ve tespiti çerçevesinde polise verdiği ifade karakteristiktir.

‘1974 senesinde kendi buldozerim vardı. İstila olduğunda beni buldozerimle birlikte göreve çağırdılar. İstilanın üçüncü günü beni polise çağırdılar, buldozerimle gittim. Deftera Polis Karakolu’nda bir de Yunan subay vardı. Bana, buldozerimle birlikte Makedonitissa merkezine gitmemi emretti. Saat 11.00’de oraya gittim. Buldozerimi durdurup merkeze girdim. Orada üç yunan subay vardı. Biz içerideyken Dodge marka olduğunu zannettiğim bir kamyonet geldi.

Kamyonet şoförünü tanıyordum çünkü Paraskevaidis’te birlikte çalışıyorduk ancak adını bilmiyordum. Kamyonetiyle geldiğinde adlarını bilmediğim üç subayla birlikte bulunduğumuz merkezden çıktım. Orada çamların altında ölü askerler gördüm. Onları battaniyelere sarıp kamyonete yüklediler. Hatırladığım kadarıyla oradan 8 asker topladılar ve bunların uçağın içindeki Yunan askerler olduğunu söylediler. Ölüleri topladıktan sonra Yunan subay, buldozerimle kendisini izlememi emretti. İlerledi ve bugün Makedonitissa Höyüğü’nün (Yunan Askeri Mezarlığı) olduğu yere geldi.

Oraya gittiğimde, motorları sağa sola savrulmuş –biri çok uzaktaydı- yanık bir uçak gördüm. Uçağın dışında yarı yanmış vaziyette 8 asker olduğunu hatırlıyorum. Onları kamyonete doldurup gitti. Ben iki çukur açtım ve her birine uçağın bir motorunu gömdüm. Daha sonra uçağı gömmeye başladım. Uçağın kabinine çıkabilmek için buldozerimle topraktan bir plato yaptım. Kabine ulaşır ulaşmaz açtım ve içeride yüzleri tanınmayacak hale gelmiş 5 ölü gördüm. O zaman, görünmesin diye uçağı toprakla örtmeye başladım. Ölüleri almadık çünkü kabinden çıkarılacak gibi değillerdi. Torak atarken, bir ara kepçeye takılmış bir ölü daha gördüm ve onu da toprakla birlikte uçağın kabinine koydum.

Uçağın kuyruğuna toprak yığdıktan sonra ön tarafına da toprak yığmaya gittim. Ancak ön kısma yaklaştığımda uçağın yanında toprak üzerinde iki el bombası gördüm, patlayacağından korkup durdum. Orada tek başıma idim çünkü yunan subaylar ölüleri kamyonete yükleyip gitmişlerdi. Daha sonra buldozerimle Deftera karakoluna döndüm ve uçağı gömerken el bombası gördüğüm için tamamını örtmeden ayrıldığımı anlattım. Orada bulunan Yunan subay bana tamam, ama ihtiyacımız olduğunda seni yeniden çağıracağız dedi. Ben bir daha işimi tamamlamak için Makedonitissa’ya hiç gitmedim, sonrasında ne oldu bilmiyorum.”



Kiprianu: “Müzakere sürecini destekliyoruz ama açık çek vermiyoruz”



AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile aralarında büyük anlaşmazlıklar olmasına rağmen müzakere sürecini desteklediklerini, ancak kendisine açık çek vermediklerini ifade etti.

Güvenlik Konseyi kararlarında da belirlendiği gibi siyasi eşitliğin olacağı iki kesimli iki toplumlu federasyon çözümü için çalıştıklarını söyleyen Kiprianu, bu çözümde, AB üyesi bir ülke için çağdışı olarak tabir ettiği garantilerin kurumunun yerinin olmadığını savundu.

Çevreciler ve Ekologlar Hareketi Başkanı Yorgos Perdikis, ise Anastasiadis’in, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile birlikte Othello Kalesi’nde konsere gidecek olmasına sert tepki gösterdi.

“Yanlış zaman ve yer” yorumunda bulunan Perdikis, Anastasiadis’in yabancılar ve Türklere çözüm konusunda kararlılık mesajları vermeye acele ederken Kıbrıslı Rumların çözümü kabul etme olanaklarına telafisi mümkün olmayan zararlar verdiğini savundu.