Kavimler Kapısı Dağıstan’dan İzlenimler - Prof. Dr. Çetin Pekacar - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Kavimler Kapısı Dağıstan’dan İzlenimler - Prof. Dr. Çetin Pekacar
Tarih: 12.12.2008 > Kaç kez okundu? 6566

Paylaş


1986’da tamamladığım master tezimin konusu "Türkiye Kumukları Ağzı" üzerine olduğu için o tarihten beri Kumuk Türkleri ile yakından ilgileniyordum. Ancak bu ilgim, araya giren doktora çalışmalarım sebebiyle 1995’e kadar biraz zayıflamıştı. O yıl, Türk Dil Kurumu tarafından yürütülen "Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü ve Grameri Hazırlama Projesi" çerçevesinde Kumuk Türkçesiyle ilgili kısımları yazma vazifesi tarafıma verilince, yeniden bu Türk lehçesi üzerinde çalışmaya başladım. Türkiye’de yaptığım çalışmalar bir yerde tıkanınca, Kumuk Türklerinin yurdu Dağıstan’a gitmeye karar verdim. Misafirperverlikleriyle beni büyüleyen Türkiyeli Kumukların Dağıstan’daki kardeşlerini görmeyi zaten çok arzuluyordum. Avrasya ile Orta Asya’yı ve Orta Doğuyu birbirine bağlayan tek geçit noktası olan Derbent’in ağzında 19. yüzyılın ortalarından beri Rusların hâkimiyetinde yaşayan 300 binden fazla nüfusa sahip bu Türk kavmi, Türk dünyası için de çok önemli bir noktada bulunuyordu. Böylece Rusya Bilimler Akademisi Dağıstan Bilim Merkezine bağlı Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya Enstitüsü Direktörlüğünün daveti ile 13 Ağustos-17 Eylül 1998 tarihleri arasında Dağıstan Cumhuriyeti’ne bir seyahat yaptım.

Seyahatimin amacı, yukarıda belirttiğim gibi, Türk Dil Kurumu tarafından yürütülen proje kapsamında öncelikle Kumuk Türkçesinin grameri ve sözlüğü hakkında incelemelerde bulunmak, zaman ve imkân el verdiği ölçüde diyalektoloji incelemelerine malzeme hazırlamak üzere Dağıstan’ın çeşitli yerleşim merkezlerinde yaşayan Kumuk Türklerinden teyp cihazı aracılığıyla metinler derlemek olmak üzere üç ana başlık altında toplanabilir. Bu yazıda ilmî çalışmalarımın dışında, seyatimde edindiğim izlenimleri sunmaya çalışacağım.

Yolculuk

Dağıstan’ın başkenti Mahaçkala (eski adı Ancikala) ile İstanbul arasındaki uçak seferlerini özel şirketler düzenlemektedir. Şirketler, hafta boyunca İstanbul’a gidecek olan ve çoğu bavul ticareti maksadıyla seyahat yapan yolcuların müracaatını kabul ediyor. Ticaret yapacak olanlar bir grup teşkil ediyor ve başlarında bir grup lideri bulunuyor. Grup, İstanbul’da gerekli alış verişini yaptıktan sonra müteakip hafta aynı gün, aynı maksatla Mahaçkala’dan gelen yolcuları getiren uçakla Mahaçkala’ya geri dönüyor. Uçaklarda yer numarası verilmiyor; yani bu seferlerde "erken binen istediği koltuğa oturur" kuralı işlemekte. Yolcular, hem şirket bagajları bir gün sonra teslim ettiği, hem de fazladan bagaj parası vermek istemedikleri için valiz gibi büyük eşyalarını bile bagaja vermeyip kabinde boş buldukları yerlere koyuyorlar. Gerçi ben uçağa binerken tanıştığım, bu yolculuklara alışkın bir Türk öğretmenin yardımıyla en arka sırada da olsa oturacak bir koltuk bulabildim; ama benim gibi bu tür seferlerin acemisi olanların koltuk bulamadıklarından yerde oturarak seyahat yapmak zorunda kaldıkları sık rastlanan vakalardanmış.

Rusya Federasyonuna seyahat yapıyorsanız, sınır kapısında mutlaka ikamet edeceğiniz adresi bildirmelisiniz. Aksi takdirde pasaport kontrolünden geçerken hiç beklemediğiniz sıkıntılara maruz bırakılabilirsiniz. Ben Rusya Bilimler Akademisinin davetlisi olduğumu gösterir bir belgeyi ibraz ettiğim hâlde ikametgâhımı bildiremediğim için pasaportuma el konuldu. Allah’tan havaalanına beni karşılamaya gelen Akademi üyesi Hasan Orazayev imdadıma yetişti de bir saatlik bir çabanın sonunda ve ancak onun kefaletiyle pasaportumu geri alabildim. Benimle birlikte aynı engele takılan Türkiyeli bir gazetecinin kurtulmak için cebini biraz hafifletmesi gerekmiş.

Rakamlarla Dağıstan ve Dağıstanlılar

Dağıstan, Rusya Federasyonuna bağlı ve onun en güneyinde, Kuzey Kafkasya’da yer alan, 50.000 km2 yüz ölçümünde, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip bir cumhuriyettir. Başkenti, Hazar denizi kıyısında yer alan Mahaçkala (400.000 nüfuslu); diğer önemli şehirleri Derbent, Buynaksk (eski adı Temürhanşura), Hasavyurt, Kızılyar, Kızılyurt ve İzberbaş’tır.

Belki de bütün dünyada Dağıstan’daki kadar birbirinden farklı ve çok sayıda etnik grubun bir arada yaşadığı başka bir ülke yoktur. Bu özelliğiyle âdeta milletler mozayiği görünümünde olan ve fakat Müslüman kimliğinde birleşen otuz civarındaki etnik grup içinde Avarlar (yaklaşık 550.000 kişi), Darginler (yaklaşık 340.000 kişi), Kumuk Türkleri (yaklaşık 310.000 kişi), Lezgiler (yaklaşık 200.000 kişi), Laklar veya Gazikumuklar (yaklaşık 120.000 kişi), Tabasaranlar (yaklaşık 100.000 kişi), Nogay Türkleri (yaklaşık 75.000 kişi), Çeçenler (yaklaşık 70.000 kişi) ve Azeri Türkleri (Terekemeler dahil yaklaşık 60.000 kişi) en önemli etnik grupları meydana getirirler. Türk nüfusunu oluşturanlar Kumuklar, Nogaylar ve Azerilerdir.

Rayonlardan oluşan idarî taksimat bir yana bırakılırsa, fizikî coğrafya bakımından Dağıstan iki bölgeden oluşur: Güneydeki Azerbaycan sınırına yakın olan ve Hazar denizi kıyısındaki Derbent şehrinden başlayıp kuzey-batıya uzanan dağlar, ülkenin güney-batısında üçgen şeklinde bir dağlık bölge oluşturur. Bu dağlık bölgeyle Hazar denizi arasında ve ülkenin kuzeyinde ovalık bölge yer alır. 1970’li yıllara kadar önemli yerleşim merkezlerinin de yer aldığı ovalık bölge, neredeyse tamamen Kumuk ve Nogay Türkleri ile meskûndu. Yukarıda anılan halklar, günümüzde şehirlerde ve bazı köylerde karışık olarak yaşar hâle getirilmiştir. Zaten Kumuk Türklerinin çoğu, özellikle aydınlar kendilerini Dağıstanlı olarak kabul etmiyorlar. Çünkü kendi yaşadıkları topraklar, ismi "dağlık ülke" manasındaki bugünkü Dağıstan’ın dağlarından uzakta, Hazar Denizinin kıyısındaki ovalık bölgedir ki Kumuk Türkleri buraya Kumuk Tüz, yani "Kumuk ovası" diyorlar.

Kumuk Türklerinin yaşadığı rayonlar ve şehirler şunlardır: Hasavyurt, Buynaksk, Kumtorkalı, Kızılyurt, Haydak, Kayakent, Kızılyar, İzberbaş, Babayurt, Karabudahkent ve Mahaçkala. Bu rayon merkezleri ve şehirlerden başka bunlara bağlı yaklaşık 100 Kumuk köyü bulunmaktadır. 20-30 hanelik köyler, Kumuk Türkleri tarafından köyden sayılmıyor. 60’a yakın köy, büyük köy kabul edilmekte. Kumuk köylerinin bazılarının nüfusu on binden fazladır. Ayrıca Çeçen Cumhuriyetinde iki (Borağan, Darbanhi veya İssisuv) ve Osetya-Alanya Cumhuriyetinde iki (Kızlar veya Güçükyurt ve Predgorneye veya Borasuv) Kumuk köyü daha vardır.

Kumuk Türklerinin yaşadığı yerleşim merkezlerinden gezip görebildiklerim şunlardır: Mahaçkala şehri ve buna bağlı Targu köyü; Buynaksk rayon merkezi ve buna bağlı köyler (Töben Kazanış, Ör Kazanış, Buglen, Atlanavul, Halimbekavul, Kapirkumuk, Töben Cüngütey, Erpeli); Kayakent rayon merkezi (Yangı Kayakent) ve buna bağlı köyler (Esgi Kayakent, Başlıgent, Haşa); Karabudahkent rayon merkezi ve buna bağlı köyler (Heli, Kakaşura, Boynak); Kızılyurt rayon merkezi ve buna bağlı Soltan Yangıyurt köyü; Hasavyurt rayon merkezi ve buna bağlı köyler (Endirey, Yahsay); Korkmaskala rayon merkezi ve Derbent şehri. Yukarıda adı geçen bütün yerleşim merkezlerinde inceleme yapma ve halk ağızlarından 25 kaset tutarında metin derleme imkânı buldum.

Çevre, Sosyal Hayat

Bilhassa başkent Mahaçkala olmak üzere gezdiğim bütün Dağıstan şehirleri önce insan düşünülerek plânlanmış, modern görünümlü, yeterince yeşil alana sahip yerleşim merkezleriydi. Mahaçkala’yı kuş bakışı seyretme imkânı sağlayan, hemen yanı başındaki Targu Dağından baktığınızda, mevzun bir şekilde şehre serpiştirilen yeşilin, betonun soğukluğunu emdiğine şahit oluyorsunuz. Şehrin yeşilliği, güneş ışığında parıltılar saçan mavi sularla dolu sun’î göletleri de daha yakından görebileceğiniz Hazar denizi tarafında yer alan küçük tepecikten bakıldığında gerçekten seyredilesi bir manzara sunuyor size. Şehrin içme suyunun sağlandığı bu göletlerde su sporları da yapılıyormuş. Şehre girdiğinizde, yol kenarlarında toprak üstüne döşenmiş paslı, iri doğal gaz borularını göz ardı ederseniz, yolların oldukça temiz olduğunu görürsünüz. Önceki Belediye idaresi zamanında sokakları dolduran çirkin, demirden yapılmış dükkânların yeni yönetim tarafından tek tek sökülüp kaldırıldığını öğrendim. Apartmanlar, çocukların rahatça oynayabilecekleri kadar geniş bahçelere sahip. Ne var ki bazı konut sitelerinin bahçeleri, sakinleri tarafından hırsızlık olaylarından kurtulmak için paslı, boyasız, demirden imal edilmiş otomobil garajları ile doldurulmuş. Yüksek duvarlarla çevrili geniş bahçeler içinde yeni yapılmakta olan devasa, saray yavrusu evler, bakımsız kalan toplu konutların arasında nasıl ilginç birer tezat oluşturuyorsa; Ullu Vatan Dav’dan (Dünya savaşı) kalma dökük arabaların arasından fırlayıveren son model "500 SEL Mercedes"ler de ilk görüşte insanı şaşırtıyor. Ne yazık ki gecekondu belâsı Mahaçkala’ya da dadanmış. Targu dağının etekleri, yeni bitme gecekondularla doluyor.

Derbent, Kafkas sıra dağlarının Hazar denizine en çok yaklaştığı yerde kurulmuş olup Avrasya ile Orta Doğu arasındaki biricik geçit noktasını teşkil etmesi bakımından stratejik önemi büyük, tarihî bir şehirdir. Tarihî kaynaklarda Farsların burayı "kapalı kapı, geçit, sınır karakolu" anlamlarına gelen Derbent adıyla andıkları, Arapların ise "kapı, kapılar" veya "karakol" anlamında el-Bab, el-Ebvab, daha sonraları "kapıların kapısı" anlamında Babülebvab ve yine "demir kapı" anlamında Babülhadî d dedikleri kayıtlıdır. Babülebvab adının, Arapların burayı fetihlerinden önce bölgeye yerleşmiş bulunan Türk kavimlerinin burası için kullandıkları "demir kapı" manasındaki Temür Kapıg’dan geldiği tahmin edilmektedir. Osmanlılar bu şehri Derbent ve Demirkapı arlarıyla anmışlardır. Kuruluşu ilk çağlara kadar inen şehrin ilk yerleşim merkezi, Calgan dağının denize bakan yamacında bulunan Derbent kalesidir. Tarih boyunca müteaddit defalar onarılan ve oldukça müstahkem bir hâle getirilen bu kale hâlen dimdik ayakta ve turistlerin ziyaretine açık bulunmaktadır. Bu kale iç hisar durumundadır. Kalenin ürperti veren yükseklikteki burçlarına çıkıp da denizle kucaklaşan şehre baktığınız zaman tarih boyunca burada yapılan savaşların bir anda gözlerinizin önünde canlandığını hissediyorsunuz. Kalenin iki yanından denize kadar genişliği 2 ilâ 4, yüksekliği 13 ilâ 20 metre tutan surlar uzanır. Surların bir zamanlar Gürcistan’a kadar uzadığı rivayet ediliyor. Bu surların önemli bir kısmı da sekiz kapısı, otuz kulesi ve mazgallarıyla birlikte hâlen sağlamdır. Şehrin asıl eski kısmı bu surların içerisinde yer almakla beraber günümüzde şehir, surların dışına yayılmıştır. Bilhassa kuzey tarafındaki yeni yapılaşma göze çarpmaktadır. En eski İslâmî yapılardan Cuma Meçit*, Hicrî 115’te (M. 733) inşa edilmiş olup günümüzde de ibadete açık bulunmaktadır. Camii şehir ahalisinin ekserisini teşkil eden Şiî ler ile Sünnî ler müştereken kullanıyorlar. Cuma namazını önce Şiî ler, sonra Sünnî ler eda ediyor; bayram namazlarını ise birlikte kılıyorlarmış.

Gezdiğim bütün Kumuk köylerinde yoğun inşaat faaliyetlerine şahit oldum. Bütün imkânsızlıklara rağmen evlerinin bakımını ihmal etmiyorlar. Hiçbir köyde bakımsız veya kirli hiçbir Kumuk evi görmedim; hepsi de tertemiz, pırıl pırıl. Gördüğüm bütün Kumuk köyleri geniş, temiz, düzgün sokakları ile dikkati çekiyor; telefon, elektirik, su ve doğal gaz imkânlarından faydalanıyordu. Köylerdeki evler genellikle iki katlı, 4-5 odalı; "abzar" denilen ve en az iki buçuk metre yükseliğinde duvarlarla çevrili geniş bir avlunun içinde yer alıyor. Yalnız tuvaletler genellikle evin dışında, avlunun bir köşesinde bulunuyor ve evlerle tezat teşkil edecek şekilde özentisiz yapılmış görünüyorlar. Özellikle tuvalet deliklerinin sifonsuz olması ve üstlerinin herhangi bir kapakla örtülmemesi, hastalıklara açık birer davetiye gibi duruyor.

Kumuk Türklerinde aile yapısı oldukça sağlam görünüyor. Evde babanın hakimiyeti, annenin hem işinde hem de evinde özverili çalışması, çocukların ebeveyne saygısı ve kesin itaati, daha ilk bakışta göze çarpıyor. Gençler eşlerini genellikle kendi halkının mensuplarından seçiyor olmakla birlikte yabancı evlilikleri de söz konusu. Zaten bütün Dağıstan halkları Müslüman olduğundan bu tür evlilikler problem teşkil etmiyor. Ruslarla evlenen Kumuk Türkü sayısı yok denecek kadar az. Farklı halklara mensup gençlerin evliliğinden olan çocuklar üç dil öğrenerek büyüyorlar.

Evrensel nitelik kazanmış olanların yanında kurze ve hinkal, Dağıstan’ın bütün halklarının ortak yemekleri. Kurze bildiğimiz mantıya benziyor ve üzerine süzme yoğurt dökülerek yeniyor. Hinkal da bir çeşit hamur yemeği; açıldıktan sonra dilimlenmiş hamur parçalarının suda haşlanması suretiyle pişiriliyor; içerisine et parçaları da atılabiliyor ve sarımsaklı sos dökülerek servis yapılıyor. Nogay çayı, Dağıstan’da kahvaltıların vaz geçilmez içeceği. Oldukça doyurucu olan bu çay, hazır satın alınan preslenmiş yaprak çaydan koparılan parçaların sütte kaynatılması ile pişiriliyor; hiç soğutulmadan porselen kâselere dökülerek servise sunuluyor. Masada isteğinize göre tereyağ ve tuz ilâve ediyorsunuz. Tabiî ben hiç alışık olmadığım bu çayı, bir defa denedikten sonra hep şeker karıştırarak içtim.

Kumuk Türkleri 1989 yılında siyasî mahiyette, millî bir teşkilât olan Tenglik hareketini kurdular. Teşkilâtın maksatları; Kumuk Türklerinin kültürel, siyasî , ekonomik ve temel insanî haklarını savunmak, bu ve benzeri alanlardaki meselelerinin halledilmesi için teşebbüslerde bulunmak, bunları yaparken barışçı bir yol izlemek olarak özetlenebilir. Kuruluşundan beri teşkilâtın başkanlığını, öğretim üyeliğinden emekli Salav Aliyev yapmaktadır. Dağıstan’ın bütün şehirlerinde ve önemli köylerinde Teşkilâtın temsilcilikleri bulunmaktadır.

Eğitim, Bilim

Dağıstan’da okur yazar oranı yüzde yüze yakın. Yedisinden yetmişine kadar herkes okula gitmiş. Çocukluklarında ancak üç dört yıl okula gitmiş yetmişlik ihtiyarlar bile ileri yaşlarında şehir merkezlerinde çeşitli dallarda açılan yetiştirme ve meslek edindirme kurslarına alındıklarından Sovyet eğitim sisteminde yoğrulmamış kimse kalmamış gibi bir şey. Eğitim Rusça olduğu için Rusça bilmeyen yok. Zaten farklı ırklara mensup halkların bir arada yaşadığı Dağıstan’da ortak anlaşma aracı da Rusça. Otuz kırk yaşın altındakiler Rusçayı ana dillerinden daha iyi biliyorlar. Yirmi yaşın altındaki gençlerden ana dilini doğru dürüst konuşamayanların sayısı oldukça fazla. Bütün köylerde tam kadro hâlinde görevlerinin başında bulunan öğretmenlerin eğitim öğretim yaptığı okullar; büyük köylerde temel branşlarda uzman hekimlerin çalıştığı hastaneler var. Yeni eğitim yılının açılmasına az bir zaman kala bulunduğum Dağıstan’da gezip gördüğüm tüm okullarda bakım, onarım, boya badana, temizlik işleri yapılıyordu ve bütün bunları köy halkının da katılımıyla birlikte öğretmenler bizzat gerçekleştiriyordu.

Dağıstan’da Türkiyeli girişimcilerin kurduğu ve aşağıda değineceğimiz Şarkiyat Üniversitesi dışında Devlet (Lenin) Üniversitesi ve Pedagoji Üniversitesi adlarında 2 üniversite, ayrıca Tıp Fakültesi gibi dört bağımsız akademi var. Bunlara ilâve olarak Rusya Federasyonunun muhtelif yerlerindeki 60’a yakın üniversite Mahaçkala’da çeşitli branşlarda bölümler açmış durumda. Merkezi Moskova’da bulunan Rusya Bilimler Akademisinin Mahaçkala’da da bir şubesi var: Dağıstan Bilim Merkezi (Dagestanskiy Nauçnıy Tsentr). Merkeze bağlı iki enstitü müstakil binalarda faaliyet hâlinde: Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya Enstitüsü ile Dil, Edebiyat ve İnce Sanat Enstitüsü. Üniversitelere öğrenci kabulü seçme sınavıyla olmakla birlikte devlet üniversiteleri dahil hepsi de paralı. Ücretler, bölümüne göre 2 bin dolardan 10 bin dolara kadar değişiyor.

Eğitim öğretim yılının ilk iki haftasında yardımcı dersler okutuluyor. Böylece branş dersleri daha rahat yürütülebiliyor. Sadece bölüm başkanlarının müstakil odaları var. Profesörler dahil öteki öğretim elemanları 4 ilâ 12 kişilik odalarda birlikte oturuyorlar. Öğrencilerin öğretim elemanları ile diyaloğunu, derslere olan alâkalarını ve ödevlerini hazırlamada gösterdikleri titizliği dikkate şayan buldum. Tanıştığım bütün akademisyenler; sahalarına hâkim görünen, işlerini seven, üretken insanlardı. İlmî toplantı, yayın, eğitim öğretim gibi akademik faaliyetler maddî sıkıntılara rağmen ihmal edilmiyor. Pedagoji Üniversitesi Türkiye Türkçesi Bölümü Başkanı Prof. Dr. İmperyat Halipayeva’nın 1998 yılının Mayıs ayında düzenlemeyi plânladığı "Uluslararası Türkoloji Kongresi"nin, bir takım imkânsızlıklar sebebiyle gerçekleştirilemediği Türk akademi çevrelerinin malû mudur. Yine de Sayın Halipayeva, bu kongreye gönderilen tebliğ özetlerini yayımlamakta kararlı. Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya Enstitüsü Müdürlüğünce 15 Eylül’de düzenlenen "Kafkas Savaşları" konulu uluslararası kongrenin açılışında bulunma şansım oldu. Enstitü Müdürü Osmanov, Türkiye’den davet ettikleri bilim adamlarının kongreye gelmemelerinden duyduğu üzüntüyü sitemli bir dille ifade etti bana. Bir sivil toplum kuruluşunca "İslâmî Terör" başlığıyla halka da açık olarak düzenlenen bir panel için Enstitü salonlarından birinin tahsis edilmiş olması, Akademinin toplumla ilişkileri hususunda küçük de olsa bir fikir verebilir sanıyorum. Burada yapılan ilmî toplantılar bir güne sığdırılıyor. Şehir veya ülke dışından gelen davetliler, toplantı sabahı veya o sabaha ulaşan gece gelip aynı günün akşamı ayrılıyorlar.

1917’deki Ekim devriminden 1930 senesine kadar Dağıstan’da eğitim ve öğretim ilkokullarda mahallî dillerde, ortaokuldan itibaren ise Türkçe yapılıyor ve devlet dili olarak da Türkçe kullanılıyormuş. 1930’da aydınlar arasında resmî dilin Türkiye Türkçesi olması konusunda tartışmalar cereyan etmiş, ancak Rusça resmî dil olarak kabul edilmiş. Öteki halklardan olup Kumuk Türkçesini günümüzde de hâlâ bilen ve konuşanlar bulunduğunu gördüm. Günümüzde bütün Dağıstan’da yaşayan pek çok ayrı ırktan halk, kendi aralarında ana dillerini, ortak anlaşma aracı olarak da resmî dil olan Rusçayı kullanmaktadır. Bununla birlikte Cumhuriyetteki 11 halka, kendi dillerinde gazete ve dergi çıkarma, kitap basma, radyo yayını yapma, ilk ve orta öğretim kurumlarında ana dili ve edebiyatını öğretme ve öğrenme imkânı tanınmaktadır. Ayrıca Devlet Üniversitesine bağlı Dağıstan Filolojisi Fakültesinde Ruslar dahil 11 halkın dili ve edebiyatının öğretildiği bölümler vardır. Radyo yayınları, 11 halkın dilinde sabahları yarımşar, akşamları birer saat olmak üzere günde toplam 1,5 saattir ve ilgiyle dinlenmektedir. Bu özellikleriyle Dağıstan, Dünyadaki tek örnektir.

Basın Yayın Hayatı

Moskova’dan Rusça yayın yapan üç resmî TV kanalı şehirlerde ve köylerin çoğunda rahatlıkla seyredilebilmektedir. Moskova’dan yayın yapan 1. kanalın frekansından, akşamları saat 17.00 ile 21.00 arasında Dağıstan Devlet Televizyonu, Rus dilinde bölgesel yayın yapmaktadır. Yerli halkların müziklerinden örneklerin de yer aldığı bu yayınların süresi bazen geç saatlere kadar uzayabilmektedir. Bir ay boyunca, ara sıra da olsa seyredebilme imkânı bulduğum Dağıstan TV kanalının da Rus TV kanallarının da oldukça seviyeli yayınlar yaptığını söyleyebilirim. Hiçbir eğlence programı 45 dakikayı geçmiyordu. Öte yandan kültürel ve eğitici programlar 20’şer dakika da olsa sık aralıklarla ekrana geliyordu. Tartışma programları ise bizde olduğu gibi saatlerce sürebiliyor. Bazı köylerde özel küçük yerel TV istasyonları var. Bunlar aslında Rus TV kanallarının yayınlarını aktarma vazifesi görüyorlar. Bu arada çanak antenlerle uydudan aldıkları Türk TV kanallarının yayınlarını, tercihan müzik kliplerini, civardaki birkaç köyü kapsayacak şekilde günde bir saat yayınlıyorlar. Geçen sene bu tür yayınlar gün boyunca yapılabiliyormuş. Sonradan Türk TV yayınlarına kısıtlama getirilmiş.

Kumuk Türklerinin hâlihazırda bütün Cumhuriyete dağıtılan Yoldaş adında haftalık bir gazeteleri, Tangçolpan, Dağıstanlı Kadın ve Karçıga (bu sonuncusu çocuk dergisidir) adlarında aylık yayımlanan üç dergileri; çeşitli rayonlarda yayımlanan aylık veya haftalık bölge gazeteleri ve dergileri vardır. Kumuk gazete ve dergilerinde kendi ediplerinin kaleminden çıkmış roman, hikâye, tiyatro oyunu, şiir vb. edebî mahsullere geniş yer ayrılmaktadır.

Kumuk Türklerinin arasından pek çok şair ve yazar yetişmiştir. Günümüzde yaşanan ekonomik sıkıntılara rağmen zor da olsa Kumuk Türkçesiyle edebî, ilmî eser ve ders kitapları yayımı devam etmektedir.*

Dinî Hayat

Azınlıkta olan Ruslar hariç tutulursa Dağıstan halkının tamamına yakın kısmı Sünnî Müslüman olup Şafiî mezhebindendirler. Derbent’te ise halkın çoğu Şiî . Dağıstan halkı, "glastnost" ve "perestroyka" politikalarının getirdiği özgürlük ortamında dinî bilgi ihtiyaçlarını giderme gayreti içinde olup her türlü dinî pratik serbestçe yerine getirilebilmektedir, ancak bazı kötü niyetli, sözde din adamlarının yanıltıcı bilgilendirme faaliyetlerine de maruz kalmaktadırlar. Bunlar arasında halkın dinî duygularını istismar ederek maddî menfaat temin etmeye çalışan softalar da vardır. Bilhassa Vahhabî lik son zamanlarda gelişme göstermiş olup taraftarları silâhlı eylemlere mütemayil görünmektedir. Ancak Kumuk Türkleri barışseverdir ve anılan dinî hareketten de silâhtan da uzak durmaktadırlar.

Sovyet döneminde camilerin tamamına yakını, türbelerin ise hepsi kapalı imiş. Mevcut cami ve mescitlerin hepsi tamir edilerek açıldığı gibi yenilerinin inşasına başlanmış. Mahaçkala’nın merkezî bölgesinde, en işlek caddelerden İmam Şamil Caddesine cepheli çifte minareli kocaman bir cami var: Yusuf Bey Camii. Camii Türkiyeli hayırseverler yaptırmış, bir süre idare ettikten sonra geçen yıl Dağıstanlı yetkililere teslim etmişler. Dağıstanlılar ona "Türk camisi" veya diğer büyük camilerde olduğu gibi "cuma meçit"diyorlar.

Halk türbe ve yatırlara çok önem veriyor. Oraları ziyaret edip adak kurbanı kesiyor, çeşitli dileklerde bulunuyorlar. Kırsal kesimde gördüğüm yatırların hepsi de insanların bağladıkları çul çaputla doluydu. Öyle ki bazılarına bez parçalarının yanı sıra fanila, gömlek gibi çamaşırlar bile asılmıştı ve onların arasından geçip içeri girmek bile mesele oluyordu.

Halk dinî inancında samimî görünüyor. Düzenli olarak namaz kılanların sayısı oldukça fazla. Namaz kılmayanlar bunun inançları açısından eksikliğini kabul ediyor ve bir gün namaza başlayacaklarını söylüyorlar. Öğrendiğime göre geçen hac mevsiminde Dağıstan’dan hacca gidenlerin sayısı, bütün Rusya Federasyonundan gidenlerin sayısından daha fazlaymış. Şafiî içtihadına göre cumanın farzından sonra cemaatle öğlenin farzını kılıyorlar. Mahaçkala’daki sözünü ettiğim Yusuf Bey camiini tıklım tıklım doldurarak cuma namazını kılan cemaatin yaklaşık olarak yarısının namazdan sonra camide kalıp yarım saatten fazla süren sesli bir zikir yaptıklarına şahit oldum. Zikir sesleri minarelerin hoparlörlerinden şehrin semalarına yayılıyordu. Her cuma bunu tekrarlıyorlarmış.

Mahaçkala ve Buynaksk’taki resmî İslâm Enstitülerinin yanında bazı büyük köylerde de "glastnost"tan sonra halkın kendi imkânlarıyla açılmış olan medreselerde dinî eğitim yapılıyor. Bu köy medreselerinin öğrencileri öğleye kadar okula, öğleden sonra medreseye gidiyorlar. Devlet halkın inancına ve ibadetine müdahale etmiyor.

Ekonomi

Mahaçkala, Buynaksk ve Hasavyurt gibi şehirlerde fabrikaların çoğu kapatıldığı için işsiz kalan nüfusun bir kısmı köylerine dönmektedir. Bazı Kumuk köylerinde dernek, vakıf gibi gönüllü kuruluşlar fakir halka yardımlarda bulunuyor. Şehirden dönen çocuklar için babaları veya kardeşleri evlerini genişletiyorlar. Köylerde bulunan kolhoz* ve sovhozların** çoğu da kapatılmış veya çalışamaz durumdadır. Ovalık kesimde yetiştirilen en önemli bitki üzümdür; ancak üzüm bağlarının çoğu bakımsızlıktan kurumuştur. Bununla birlikte bazı köylerdeki akıllı idarecilerin çabalarıyla gayet güzel işleyen sovhozlar vardır. Böylesi köylerde bile kurumaktan kurtarılamayan üzüm bağları olduğunu öğrendim. İşlemekte olan sovhozların geliri, çalışanlarına maaş olarak verilmektedir.

Orada bulunduğum sırada bütün Dağıstan’da emeklilerin ve hâlen çalışmakta olan işçi ve memurların çoğu maaşlarını bir kaç aydır alamamaktaydı. Merkezî idare, SSCB’nin dağılması sürecinde emekliye ayrılan memurların maaşlarını da, mesuliyet kabul etmediğinden hiç vermemektedir. İşsiz kalan insanların bir kısmı ticarete yönelmiştir. Bazı tüccarlar, yukarıda da değindiğim gibi haftada bir veya iki defa Mahaçkala’dan düzenlenen uçak seferleriyle İstanbul’a giderek bavul ticareti yapıyorlar. 1998’in Eylül ayında patlak veren ve bütün Rusya’da ticarî hayatı durma noktasına getiren ekonomik kriz yüzünden bir aydan uzun bir süre Mahaçkala’dan İstanlul’a hiçbir uçak kalkmadı. Mahaçkala’nın serbest döviz pazarı konumundaki Yaragski caddesinde kümelenen döviz büfelerinde 14 Ağustos’ta 1 Amerikan doları 6,32 ruble idi. Eylül ayı başlarında patlak veren kriz sonucu serbest piyasada Amerikan doları 20 rubleye kadar çıkınca fiyatlar da anî den yükseldi. 10 Eylül’de 8 rubleye gerileyen doların, 17 Eylül’de döviz büfelerinin önünde birbirlerinin önünden müşteri kapmaya çalışan dövizcilere kulak verildiğinde 14 rubleye yükselmiş olduğu anlaşılıyordu. Doların değeri, arada birkaç ruble oynasa da tabiî ki Moskova’daki fiyatıyla parelel olarak değişiyordu. Devlet mağazalarının yeni fiyatları etiketlerine bir hafta sonra ve tedricen yansıtmalarına rağmen serbest piyasada büyük bir fiyat istikrarsızlığı baş gösterdi. Aynı malın fiyatı etiketlere, mağazadan mağazaya yüzde yüze yakın değişiklik gösteren oranlarda yansıyordu. Piyasalardaki istikrarsızlık dükkânların yarısının kepenklerini kapatmasına yol açtı ve birkaç hafta pazarlar kurulamadı.

Dağlarıyla, uzun kumsallarıyla, tarihî eserleriyle Dağıstan, turizm bakımından geniş bir potansiyele sahip. Meselâ Kayakent rayonunun merkezi Yangıkayakent Hazar denizinin kıyısında, yeşillikler içerisinde, sahil boyunca uzanan kumsallarıyla ideal bir turizm merkezi olmaya aday, şirin bir yer. Nitekim serbest pazar ekonomisine geçildikten sonra bir süre burası yabancı turist akınına uğramış. Ancak terör olayları görülmeye başladıktan sonra turist gelmez olmuş. Ayrıca halk arasında yabancı turistlerin yerli halkın ahlâkını bozduğu ve uygulanan turistik fiyatların ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilediği inancı hâkim.

Politika, asayiş

Dağıstan’daki bütün halklarda milliyetçilik akımı yayılıyor. Hepsinin de siyasî dernekleri veya partileri var. Ayrıca her halk Devletin izniyle kendi millî meclisini kurmuş. Dağıstan’daki bütün halk hareketlerini bir şemsiye altında toplayıp ortak siyasî tavır oluşturmaya çalışan, "Demokrasi Kongresi" adında siyasî bir girişim başlatılmış. "Demokrasi Kongresi" silâhsız, barışçı bir siyaset izlemeyi amaçlıyor. Asıl Dağıstan parlementosunu, siyasî partilerin seçimle gelmiş milletvekilleri oluşturuyor. Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar kurulu üyeleri ve belediye başkanları da seçimle iş başına gelmiş kişiler. Bunlar arasında her halktan insanları görmek mümkün.

Dağıstan’da terör eylemleri de görülüyor. 17 Ağustos’ta iki Dargin köyünün isyan ettiğini, köylerine hiçkimseyi sokmadıklarını öğrendik. Bilahare Rusya Federasyonu İçişleri Bakanının bizzat müdahalesiyle herhangi bir çatışma yaşanmaksızın eylemlerine son verdiler. 21 Ağustos Cuma günü Mahaçkala Müftüsü ile birlikte üç kişi, cuma namazı için arabalarıyla geldikleri Yusuf Bey Camiinin önündeki park yerinde önceden yerleştirilmiş bir bombanın patlaması sonucu öldürüldüler. Suikastçılar tespit edilemedi. 4 Eylül 1998 Cuma günü gece saat 9 sularında Mahaçkala şiddetli bir patlamayla sarsıldı. Patlama, TV ve radyo binalarının hemen arkasında, Başbakan ile Belediye Başkanının ikametgâhlarının bulunduğu sokakta, onların konutlarının tam ortasında bir yerde meydana gelmişti. Beş kilometre kadar uzakta bulunduğumuz hâlde evimizin kilitli olmayan balkon kapısının açılmasına yol açan patlamanın şiddetiyle, 50 metrelik çapa sahip bir alanda ondan fazla ev, taş taş üstünde kalmamacasına yıkılmış; en az on üç insan ölmüş, yüze yakını da yaralanmıştı. Mayıs ayında 500’ü silâhlı olmak üzere 2000 adamıyla, içerisinde Parlâmentonun da bulunduğu Hükûmet binasını basarak işgal eden Gazikumuklardan (Lak) Mahammat Haçalayev adında bir adam, aynı günün gecesi eylemine son vermiş ve fakat Hükû met kuvvetlerince hiçbirine dokunulmadan salıverilmişler. M. Haçalayev, terör eylemlerinin çoğalması üzerine yapılan sıkı takip sonucu 9 Eylülde yakalandı. Faili meçhul cinayetlerin de görüldüğü söyleniyor. Bu tür terör olaylarının üzerine zamanında gidilmemesi, halkın idarecilere olan güvenini azaltıyor.

Türkiye’ye ve Türkiyelilere Bakış

Kumuk Türkleri olsun, diğer Müslüman Dağıstanlılar olsun Türkiye’ye ve Türkiyelilere karşı büyük ilgi ve sempati duymaktalar. Ancak bazı yayın organlarında Türkiye aleyhinde seyrek de olsa yapılan bazı yayınlar halkın zihnini karıştırmaktadır. Bununla birlikte öteki halkların mensuplarından bazıları Türkiye Türkçesini öğrenmeye hevesli olup onları bu maksatlarına ulaştıracak bir basamak teşkil etmek üzere Kumuk Türkçesini öğrenmekteler. Devlet (Lenin) Üniversitesinde öğretim görevlisi Nayda Camukova’nın gayretleriyle geçen yıl Türkiye Türkçesi şubesi açılmış bulunmaktadır. Pedagoji Üniversitesinde de başkanlığını Prof. Dr. İmperyat Halipayeva’nın yaptığı müstakil bir Türkiye Türkçesi bölümü eğitim-öğretim faaliyetini sürdürmektedir. Her ikisinin de Türkiye Türkçesi yayınlarına ihtiyaçları vardır.

Derbent şehrinde Türkiyeli girişimcilerin kurduğu Şarkiyat Üniversitesinin beş fakültesi vardır ve hâlen 500 civarında öğrenci öğrenim görmektedir. Ayrıca yine Derbent’te, Mahaçkala’da ve Buynaksk’ın Buklen köyünde Rusça, İngilizce ve Türkçe eğitim-öğretim yapan toplam üç Türk koleji vardır. Sonuncusu bu sene açılmıştır.

Teşekkür

Kumuk Türkleri hakikaten çok misafirperver insanlar; konak, yani "misafir" deyince âdeta yıkılıyorlar. Bu bakımdan Dağıstan’da hiç yabancılık hissetmedim desem yalan olmaz. Sonuç olarak, 32 gün olarak hesaplanan, ancak ulaşım şartlarının zorlamasıyla 36 gün süren Dağıstan gezimde yaptığım araştırma ve incelemelerim süresince beni bir ay boyunca evinde misafir eden Orazayev ailesi ve davetleri ile bana bu imkânların yolunu açan Rusya Bilimler Akademisi Dağıstan Bilim Merkezine bağlı Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya Enstitüsü Müdürü A. İ. Osmanov başta olmak üzere Kumuk Türkçesi gramerinin meseleri üzerinde fikirlerini benimle paylaşan Dağıstan Devlet (Lenin) Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. N. H. Ölmesov ve C. M. Hangişiyev’e; hazırlamakta olduğum Kumuk Türkçesi Sözlüğünü kısmen kontrol ederek hatalarını düzeltme, eksiklikleri giderme hususlarında yardımcı olan Tarih, Arkeoloji ve Etnoğrafya Enstitüsü ilmî üyelerinden Doç. Dr. H. Orazayev ve Pedagoji Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. K. Kadıracıyev’e; hazırlamakta olduğu "Dağıstan’ın Kutsal Mekânları" adlı belgeselin çekim gezilerinden birine katılarak derlemeler yapmama imkân sağlayan Prof. Dr. İmperyat Halipayeva’ya, öteki Kumuk yerleşim merkezlerinin 20’den fazlasını dolaşarak halk ağızlarından 25 teyp kaseti tutarında metin derlemeleri yapabilmem için rehber ve araç temininde yardım eden ve bazı kereler bizzat yol arkadaşlığı yapan, Tenglik Hareketi Başkanı Salav Aliyev’e, Prof. Dr. Abdulkadır Abdullatipov’a, Prof. Dr. Şarapuddin Magidov’a; Buynaksk Belediye Başkanı Mahammat-Rasul Alxlayev’e, Kayakent Belediye Başkanı Salam B. Magomedov’a, Tenglik Hareketi Buynaksk Şube Başkanı Hiziri Kasımov’a, Kumuk Millî Meclisi Başkanı ve Pekmaya Müdürü Tagir Alimurzayev’e, Şair Badrutdin Magomedov ve Şeyit-Hanum Alişeva’ya, diğer Kumuk şair ve yazarlarıyla buluşup görüşmemi sağlayan Yoldaş Gazetesi Redaktörü Kapur Salimurzayev’e, Tangçolpan Dergisi Redaktörü Magomed Atabayev’e, pek çok yardımlarını gördüğüm Kumuk Radyosu redaktör ve muhabirleri Yusup Aliyev ve Soltanbek Soltanbekov’a ve burada isimlerini sayamadığım Dağıstanlı bütün Kumuk Türk kardeşlerime teşekkürlerimi sunuyorum.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 37
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 733
Toplam Tekil 4075514
IP 3.133.144.217






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.215 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu